• Sonuç bulunamadı

[Kapalıçarşı]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Kapalıçarşı]"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - *SQ

On sekizinci asır sonlarında hiciv üs- tadlarından Sürûrî, iç bedestendeki dük­ kânları «dolap» ve kendilerine «Hoca, Hâcegî» denilen bedesten esnâfını şöyle hicvediyor:

Ey hâcegî seninle bedestende müşteri Âlış veriş ederdi her îşin dolaab

iken!.. Büyük eski bedesten ve dolayısıyle İs­ tanbul bedestenlerinin ahvâli hakkında M. Z. Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri» adındaki eserinin bedesten maddesinde şunları yazıyor:

«Eski ve yeni bedestenleri, Büyük ka­ palı çarşının diğer kısımlarından ayıran iki hususiyet vardır:

«1 — Bedestenlerin sabahları geç a- çılıp akşamları da ikindi ile beraber ka­ patılması.

«2 — Bedesten tüccarlarına «Hâce­ gî» adı verilmesi:

«Gûya bedesten tanzim edildikten sonra dükkân dolaplar bir müddet ders hocalarına, harçlıklarını temin maksadı ile tahsis edilmiş bedesten esnaf-tüccar- larına bundan dolayı Hâcegî adı verilmiş. Hocalar derslerini okuttuktan sonra öğ­ leye bir iki saat kala bedestene gelir, bu­ rada zamanlarının çoğunu ders bakmak­ la geçirirlermiş. Dolapların üstüne mer­ divenle çıkmak zaruretini doğuracak de­ receye gelen aşkın dolapları da kitap koymak için onlar îcat eylemişler.

«Halbuki bedestenlerin açılması, bu­ radaki iş sahiplerinin çarşının en refahlı ve en zengin tüccarlarından olması, ale- lâde esnaf gibi sabah karanlığında dük­ kân açmaya mecburiyet duymamaların- dandır. Erken kapama keyfiyeti de, hem bu hâlin, hem de bedestenin, çarşının diğer kısımlarından daha kapanık ve loş olmasının neticesidir. Bundan başka be­ destenlerde alınıp satılan malların cins ve mahiyeti hususî bir muhafazayı istil­ zam ettirdiği için, dükkânların erkence kapatılarak bedestendeki yabancıların

gün kararmadan dışarıya çıkarılması da ayrıca bir emniyet tedbiri idi.

«Medreselerin tedris usulleri ile med­ rese hocalarının terfi ve terakki yolları kanun ve nizamlarla tâyin edilmiş olup müderrislerin çarşılarda ticaret ile de meşgul olabileceklerine dâir o kanun ve nizamlarda hiç bir işaret yoktur.

«Bedestenin iyi bir hâlde muhafaza­ sını te'min ve müzayedelerde ve dellâllık yapmak için de 18 kişilik bir bölükbaşı- lık teşkil edilmiştir. Biri Nanpareci, di­ ğeri Küçük Ağa adını taşıyan iki zâbit bunlara nezâret etmek üzere tâyin olun­ muştu. Bu 12 bölükbaşı birbirlerine kar­ şı kefildi ve münhal olunca yine kendi intihap ve kefaletleri ile yenisi alınmak üzere her bölükbaşıya ayrı ayrı ferman­ lar verilmişti. Daha sonra 12 seyyar mü- nâdî ilâve olundu. Ayrıca Pâsban adı ve­ rilen bekçiler vardı.

«Esnaf, münâdî ve muhafızlar (bekçi­ ler?) sabahları tahminen kaba kuşluk denilen bir zamanda gelirler, bekçilerin ve müstakil hizmetleri olanların ( ? ) gi­ rip çıkması için büyük Kapalıçarşı'nın açıldığı esnada da İnciciler kapısının ar­ kasından tak tak vurarak «Buyurun du- âya!..» diye bağırırlar, esnaf ve ahali içeriye girdikten sonra ortaya muhafız­ lık dolabının önüne sıralanırlardı. Bek- çibaşından kıdem itibariyle bir sonra ge­ len ve adına Duâcı denilen bölükbaşı ta­ rafından padişahın ve askerin selâmeti­ ne, gelmiş geçmiş bedestenlilerin ruhla­ rına rahmet niyâz edilir ve bir de Selâ- tentüncînâ okunur, akabinde de dellâl- lara hitaben — tavcılık yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alımp satılmayacak!— tenbihatdan sonra me­ zada başlanırdı. 10.000 kuruştan fazla değerde bulunan mallar yalnız perşembe günleri müzâyede olunurdu. Bunların dellâllarına Huzur Mün|dîsi adı verilir­ di. Öğle zamanına kadar eşya müzâyede edilir, mal sahipleri beklemeyip gitmiş ise öğle namazından sonra son pey üze-57

(2)

rinden mal sahibinin muvafakati alınıp, mal satılırdı.

«Akşam olup herkes gittikten sonra üç kapı kapanır, yalnız İnciciler kapısı çarşının tamamen boşalmasına kadar yarım açık bir vaziyette kapıda bekçi beklemek suretiyle durur ve burada bü­ yük dolapların altlarına, kuyumcuların akşam muhafaza için bırakıp sabahleyin tekrar aldıkları sandıklara konulurdu. Ondan sonra o kapı da kapanır, içerde kalan nöbetçi bölükbaşı ile bir de ya­ mağı tarafından, ellerinde kalın bir so­ pa ve bir de tabanca olduğu hâlde be­ destenin içi güzelce arandıktan ve kim­ senin kalmadığına kanaat edildikten son­ ra gidip otururlardı. Bundan sonra da el tetikte, kulak tıkırdıda sabaha kadar beklerlerdi.

«Bankalar yokken, bütün İstanbul halkı (içlerinde kıymetli eşyaları, mü­ cevherleri, parası bulunan) ağzı mühür­ lü sandıklarını, sonraları kasalarını be­ destene koyar ve mukabilinde bir mak­ buz alır giderdi. Sahibi geldiği zaman bir bölükbaşının nezâreti altında sandı­ ğın konulduğu mahzene gidilir bölükba- şı kenarda durarak emânet sahibi san­ dığından alacağını alır, koyacağını ko­ yar, tekrar kilitleyip, mühürleyip müh­ rünü bölükbaşıya gösterirdi. Eşya muha­ fazası ve dellâliye ücretinin yüzde yirm i­ si bekçibaşı denilen sermuhafıza ait o- lup bakıyyesi diğer 11 bölükbaşı arasın­ da mütesaviyen taksim olunurdu.»

Büyük eseri sadece maddeler tesbit e- dilip sıralanmış olsaydı bile müstesna bir kıymet ifade edecek olan M. Z. Pa- kalın yukarıdaki malûmata kaynak gös­ termiyor. Geniş kısmı Nureddin Rüşdü Büngül'ün eski eserler ansiklopedisinden hemen harfiyen alınmıştır. Nihayet mer­ humun adı ancak şu son paragrafta zik­ redilmektedir:

«Zamanımızda eski eserler hakkında- ki bilgisi ile tanınmış olan Nureddin Rüş­ dü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi a-58

Kapalıçarşı'dan tipik bir köşe.

dındaki eserinin bedesten maddesinde dikkate değer şeyler söylüyor. Hocalar­ dan ibaret olan ilk teşkilât bir müddet devam ederek hocalar arpalıklara kavuş­ mak suretiyle peyderpey esnaflığı terk- etmişler ve bunların yerine top ve çen- ber sakallı, ağabânî sarıklı, kürklü, ker- râkeli, kerli ferli adamlar kaim olduğu gibi bunlar tarafından «Bedesten-i Atıyk ve cevânib-i erbaası Esnaf Loncası» adı

ile bir lonca teşkil eylemişlerdi.

Hicrî X . (Milâdî X I I.) asra doğru bü­ tün büyük kefâletler burada yapılır ve hükümetçe muteber tüccar burada bu­ lunurdu. Loncanın orta sandığı da var­ dı. Bu sandıkta esnaftan muhtaç olan­ ların cenazesine, tellâlların hastalığına ve birçok hayırlı işlere paralar dağıtılır­ dı. Bedestenliler çok açıkgöz ve tecrübeli olduklarından vükelâ ve vüzerâ gibi bü­ yük devlet adamlarını ve memleketin zenginlerini bedestene almışlar, hergün öğle üzeri bunlar gelir, samur kürkler, lâhur şallar, mertebânî tabakalar, mineli enfiye kutuları, yâkutlar, zümrütler

aiır-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

NSAİİ’ların yaygın olarak kullanılmasının başlıca nedenleri; birden fazla terapötik etkilerinin olması (ağrı kesici, ateş düşürücü, yangı önleyici), akut

Foreign language learning has always been important for people, because of the need of communication with the people with different native language. It is unknown

tinople, c’est d’aller au bazar : le reste se voit en passant; car, si vous ne faites qu’un court séjour, il faut avant tout rapporter cos robes do chambre,

H9a (güç kay- naklarından karizma faktörünün, tükenmiş algısı duygusal tükenme faktörü üzerine pozi- tif etkisi), H9b (güç kaynaklarından karizma faktörünün,

Nitekim Cenab-ı Hakkın şu ayeti de buna işaret etmektedir: “Bir zaman, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lütufkâr davrandığın kişiye ‘Eşinle

Renal hücreli karsinom tanısını endobronşial kitle eksizyonu ile alan ve mediastinal amfizem, atelektazi ile akciğer kanseri kliniğini taklit eden olgu nadir rastlanması

yüzyıl Selçuk devrine ait tunç şam­ dan, figürlü tunç davul, kurşun kartal, Os­ manlI devrinden kalma gümüş buhurdanlar, ajur işlemeli (şebekeli) gümüş

Olgular›m›zdaki en s›k atefl sebebi 11 olguda (%12.7) fokal infeksiyonlar, 10 olguda (%11.6) tüberküloz ve 9 olguda (%10.5) infektif endokardit baflta gelmek üzere in-