• Sonuç bulunamadı

Başlık: Damat Ferit Paşa’nın IV. Hükümeti Döneminde Kuvâ-yı Milliye İleri Gelenleri Hakkında Verilen İdam KararlarıYazar(lar):AKANDERE, Osman Sayı: 43 Sayfa: 343-406 DOI: 10.1501/Tite_0000000295 Yayın Tarihi: 2009 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Damat Ferit Paşa’nın IV. Hükümeti Döneminde Kuvâ-yı Milliye İleri Gelenleri Hakkında Verilen İdam KararlarıYazar(lar):AKANDERE, Osman Sayı: 43 Sayfa: 343-406 DOI: 10.1501/Tite_0000000295 Yayın Tarihi: 2009 PDF"

Copied!
64
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S 43, Bahar 2009, s. 343-406

Damat Ferit Paşa’nın IV. Hükümeti Döneminde

Kuvâ-yı Milliye İleri Gelenleri Hakkında Verilen

İdam Kararları

Doç. Dr. Osman AKANDERE

*

ÖZET

Damat Ferit Paşa önceki dönemlerinde olduğu gibi IV. Sadaretinde de Kuvâ-yı Milliyecilerin tenkil edilmesi yönünde çalışmalar yürütmüştür. Öncesinde “İttihatçılık”, “Bolşeviklik”, “Yalancı Milliyetçilik”le itham ettiği Kuvâ-yı Milliyecileri, IV. Sadaretinde “Hükümetin Beyannamesi”, “Padişahın Hatt-ı Hümayunu” ve Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’ye çıkartmış olduğu “Fetvâ-yı Şerife” aracılığıyla etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. Özellikle Dürrizâde’nin çıkardığı Fetvâ-yı Şerife aracılığıyla Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları; “dinsizlik”, “devlete ve millete düşmanlık”la suçlanmış, nihayetinde de öldürülmelerinin “farz” olduğu Anadolu insanına duyurulmuştur. Böylelikle halkın dinî duyguları siyasî hesaplar uğruna kullanılmaya çalışılmıştır.

Damat Ferit Paşa, bütün çabalarına rağmen üstesinden gelemediği Kuvâ-yı Milliye Hareketi’ni bu sefer hukukî yönden mahkûm etme yolunda çalışmalara girişmiştir. Öncelikle 1. Divân-ı Harbi Örfi’nin başına Nemrut Mustafa Paşa’yı getirmiş ve Kuvâ-yı Milliye Hareketi’nin lider kadrosu hakkında yargılama sürecini başlatmıştır. İlk olarak Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları gıyaben yargılanmışlar ve “Mülkiye Ceza Kanunname-i Hümayunu” gereğince “idamlarına” karar verilmiştir. Ardından Fevzi Paşa, onun ardından da aralarında İsmet Bey, Rıza Nur ve Hamdullah Suphi gibi önemli simalarında bulunduğu 17 kişi yargılanmış ve “idama” mahkûm edilmişlerdir. Böylelikle Büyük Millet Meclisi’nin ilk İcra Vekilleri Heyeti üyeleri, başkanı Mustafa Kemal Paşa da dâhil olmak üzere 1. Divân-ı Harbi Örfi tarafından idama mahkûm edilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının haricinde daha pek çok kişi Kuvâ-yı Milliye’ye mensubiyetleri dolayısıyla Divân-ı Harbi Örfice çeşitli cezalara

(2)

çarptırılmıştır. Nihayetinde de Damat Ferit Paşa’nın “idam kararı” verdirme girişimleri başarılı olamamış, amacına ulaşamamıştır.

Anahtar Kelimeler: Kuvâ-yı Milliye Önderleri, Divân-ı Harbi Örfi, İdam,

Mustafa Kemal, Damat Ferit Paşa Hükümeti

Death Sentences Against The Notables of The Nationalist

Forces In The Era of The Fourth Government of Damat Ferit

Pasa

ABSTRACT

Damat Ferit Pasa carried out various actions on his fourth vizierate to intimidate the Nationalist Forces as he did before. In his fourth vizierate, he tried to neutralize the Nationalist Forces that before he accused being the member of Union and Progress Party, Bolshevist and false nationalist, by “Government Declaration”, “ the Padisah’s Decision” and “the Fatwa” of Sheikh al-Islam Dürrizade Abdullah Efendi. Especially by the “Fatwa” of Dürrizade, Mustafa Kemal Pasa and his friends were accused of “irreligiousness” and “enmity to the state and people and finally, It is announced to Anatolia that their killing is the religious duty. In this way, the religious sense of the public is tried to be used for their political benefit.

Damat Ferit Pasa tried to convict the Nationalist Force Movement legally that he couldn’t cope with despite all his efforts. First of all, Nemrut Mustafa Pasa was assigned to the head of the 1st Marital Law Court and then the judicial process

against the leading staff of the Nationalist Forces was stared. At first, Mustafa Kemal and his friends were judged by the name and they are sentenced to death according to the Civil Service Law. Afterwards, 17 people including Fevzi Pasa, İsmet Bey, Rıza Nur and Hamdullah Suphi were sentenced to death. In this way, Mustafa Kemal Pasa who was the chairman, and the members of the Cabinet of the Great National Assembly were sentenced to death by the 1st Marital Law Court.

Many people beside Mustafa Kemal and his friends, were sentenced because of being the Member of the Nationalist Forces by the Marital Law Court. As a result, the attempt of giving “death sentences” were not succeeded or reached its goal.

Key Words: Leaders of the Nationalist Forces, Marital Law Court, Execution,

(3)

GİRİŞ

Damat Ferit Paşa, 1 Ekim 1919 tarihinde ayrıldığı1 sadaret görevine,

yaklaşık yedi ay sonra 5 Nisan 1920’de yeniden tayin edildi2. Bu tayin ile Damat Ferit Paşa IV. defa hükümeti kurmakla görevlendiriliyordu3.

Damat Ferit Paşa’nın yeniden iktidar mevkiine gelmesinde İngilizlerin Salih Paşa Hükümeti’ni düşürmeye yönelik faaliyetleri ile4 İstanbul’daki Kuvâ-yı Milliye aleyhtarlarının çabaları önemli rol oynamıştı. Bilhassa Kuvâ-yı Milliye aleyhtarı Peyam-ı Sabah ve Alemdar gibi İstanbul gazetelerinin bu çabalarda önemli rol oynadığı görülüyordu5. Öyle ki Peyam-ı Sabah’ta, daha 25 Mart ‘ta “Sadaret makamının Damat Ferit’e

teklif edildiğine” dair yazılar bile yazılmıştır6.

İç ve dış baskılara daha fazla dayanamayan Salih Paşa Hükümeti, 2 Nisan’da istifa etmek zorunda kaldı7. Padişahın sadarete Damat Ferit Paşa’yı

görevlendirmesi bekleniliyordu. Damat Ferit Paşa’nın daha önceki iktidarları

1 Damat Ferit Paşa’nın iktidardan uzak kaldığı bu süre içinde İstanbul’da önce Ali Rıza Paşa ve daha sonra da Salih Paşa Hükümetleri iş başında bulunmuşlardı.

2 Aslında Sadaret görevi Damat Ferit Paşa’ya tevcih edilmeden önce, Padişah Mehmed Vahdeddin tarafından Tevfik Paşa’ya teklif edilmiş ancak Tevfik Paşa bu görevi kabul etmeyince Damat Ferit Paşa dördüncü defa bu göreve getirilmişti. Bkz. Ali Fuat Türkgeldi,

Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1949, s. 282.

3 Mütareke Dönemi olarak adlandırılan 1918-1922 yılları arasında beş defa hükümeti kurmakla görevlendirilmiş bulunan Damat Ferit Paşa’nın dördüncü defa kurduğu hükümet ( 5 Nisan-31 Temmuz 1920) tarihleri arasında görev yapmıştır.

4 İtilaf Devletleri özellikle İngiltere, İstanbul’un resmen işgalinden sonra iş başında bulunan Salih Paşa Hükümeti’ni düşürmeye yönelik faaliyetlerini artırdılar. Bu yönde baskı yapmaya başladılar. Nitekim Yüksek Komiserler 26 Mart 1920’de verdikleri ortak bir nota ile Hükümet’ten Kuvâ-yı Milliye hareketini resmen ret ve mahkûm etmesini istediler. Salih Paşa Hükümeti bu notaya 29 Mart’ta verdiği cevapta, Anadolu’daki Kuvâ-yı Milliye namı altında yapılan hareketlerin “meşru hakların müdafaası” olduğu cevabını verdi. Bunun üzerine Yüksek Komiserler 31 Mart’ta bir nota daha vererek aynı isteklerini tekrarladılar. Buna karşılık Hükümet 1 Nisan 1920’de verdiği bir nota ile işgal kuvvetlerinin hukuka aykırı bu muamelelerini protesto etmişti. Bkz. Adnan Sofuoğlu, Kuvâ-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı

Anadolu(1919-1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara-1994, s. 324-325; Ayrıca, Bkz. Salahi

R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt: I, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1987, s. 209.

5 Peyam-ı Sabah gazetesi başyazarı Ali Kemal’in bu çabalarda önemli rol oynadığını belirten Yahya Kemal, Siyasî ve Edebi Portreler kitabının Ali Kemal’i anlattığı kısmında Damat Ferit Paşa’nın dördüncü defa sadarete gelişinin tek müsebbibi olarak Ali Kemal’i görmektedir. Kitabında Ali Kemal’i o günlerin İstanbul’undaki nüfuzunu anlatırken şunları söylemektedir: “...kat’i olarak denilebilir ki, Ali Kemal olmasaydı, onun gazetesi İtilâfçılığı tekrar kızıştırmasaydı, şevk ve cür’et vermeseydi, Ferit Paşa tekrar iktidara gelemezdi. Ali Kemal ihtirasının ateşiyle, ikinci ve asıl yaman olan Ferit Paşa kabinesini mevki-i iktidara getirmiş yegâne adamdır”. Bkz. Yahya Kemal, Siyasî ve Edebi Portreler, Baha Matbaası, İstanbul-1968, s. 89.

6 Peyam-ı Sabah, 25 Mart 1336/1920, Nu: 476/10906.

7 Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1989, s. 97; Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt: II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1994, s. 463-464; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi

(4)

esnasında Kuvâ-yı Milliye aleyhine yaptığı icraatları bilindiğinden, bu durum İstanbul’da bulunan vatansever kesimlerde endişeye yol açmıştı. Nitekim Meclis-i Mebusan’ın İkinci Başkanı olan Hüseyin Kazım Bey, Damat Ferit Paşa’nın tekrar sadarete getirilmemesi hususunda Padişahla yaptığı görüşmeden eli boş dönmüştü8. Diğer taraftan Damat Ferit Paşa’nın Sadrazam olmaması için Saray’a ve Meclis’e birçok yerden telgraflar gönderilmişti9. Ancak Padişah, İngilizler nezdinde “itimada mazhar

olduğuna” inandığı Damat Ferit Paşa’yı sadaret mevkiine getirmeye kararlı

görünüyordu10.

Beklenildiği gibi Damat Ferit Paşa, 5 Nisan’da hükümeti kurmakla görevlendirilmiş ve aynı gün kurduğu hükümet, Padişah tarafından tasdik edilmişti11. Yeni hükümetin kuruluşu Kuvâ-yı Milliye aleyhtarı çevrelerde

ve İngilizler nezdinde büyük memnuniyet yaratmıştı12.

Özellikle Kuvâ-yı Milliye aleyhtarı basında yeni Hükümet sevinçle karşılandı. Peyam-ı Sabah’ta Ali Kemal, ele geçen bu fırsatın iyi değerlendirilmesini istiyor ve hükümetin ılımlı kişilerden oluşması için Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya tavsiyelerde bulunuyordu13. Refii Cevad ise,

8 Hüseyin Kazım Bey hatıralarında bu görüşmeyle ilgili olarak “Ferit Paşa’nın tekrar mevki-i sadarete getirileceğini işittim. Fakat ihtimal vermedim” şeklinde Padişaha bir söz söylediğini, Padişahın da “Evet, kararımı verdim getireceğim!” dediğini belirtmektedir. Konuşmasının devamında “Ferit Paşa’nın tekrar mevki-i sadarete getirilmesi, memleket ve makam-ı saltanat için bir felaket olacaktır(...) Yine bir takım ehliyetsiz ve münasebetsiz adamları yanına toplayacak ve istibdat ile iş görmek isteyecektir” dediğini buna karşılık olarak da Padişahın “Ferit Paşa’yı mevki-i sadarete getirmek kararını verdim ve öyle yapacağım” dediğini söylediğini ve hatta “ben Rum patriğini, Ermeni Patriğini ve Hahambaşını da istersem getiririm” dediğini belirtmektedir. Bkz. Hüseyin Kazım Kadri,

Meşrutiyetten Cumhuriyet’e Hatıralarım, Haz. İsmail Kara, İletişim Yayınları,

İstanbul-1991,s. 171-174.

9 Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, s. 278, 282.

10 Mithat Sertoğlu, “ Son Osmanlı Padişahı VI. Mehmet Vahideddin ”, Hayat Tarih

Mecmuası, Yıl:11, Cilt: 2, Sayı: 7, (1 Temmuz 1975), s 66, (61-69)

11 Damat Ferit Paşa’nın Sadarete getirilmesiyle ilgili Hatt-ı Hümayun için, Bkz.

Takvîm-i Vekâyi, 5 Nisan 1336/1920, Nu: 3820; Hatt-ı Hümayun’un bugünkü dile çevrilmiş

metni için, Bkz. İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, Cilt: 4, 3. Baskı, Dergâh Yayınları, İstanbul-1982, s. 2040; Galip Kemalî Söylemezoğlu, 30 Senelik Siyasî

Hatıralarım (Üçüncü ve Son Cilt) 1918-1922, Ülkü Matbaası, İstanbul-1953, s. 357; Tevfik

Bıyıkoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, Cilt: II, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1987, s. 83-84.

12 5 Nisan’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği raporda “İstanbul’da Damat Ferit Paşa’nın iktidara geldiğini müjdelercesine” bildiriyordu. Bu rapor metni için, Bkz. Bilâl N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde

Atatürk, Cilt: 2, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1975, s. 17.

13 Peyam-ı Sabah, 4 Nisan 1336/1920, Nu: 486/10916; Yeni kabinenin kimlerden oluşması gerektiği konusunda sadrazam Damat Ferit’e tavsiyelerde bulunan Peyam-ı Sabah’ın başyazarı Ali Kemal Bey, bir yazısında, “Kabinede Hürriyet ve İtilâfçı nazırlar istemediği, onun fırkacılara karşı olduğu ve kabinenin tarafsız kişilerden oluşmasını istediğini” belirtiyordu. Ali Kemal’in bu tavsiye ve istekleri Refik Halit (Karay) tarafından şöyle dile getirilmektedir: “Nihayet onun istediği oldu ve Ferit Paşa, Reşit, Fahrettin Beylerle operatör

(5)

Alemdar’da yazdığı “Yeni Vaziyet Karşısında” başlıklı yazısında Damat Ferit Paşa’nın uygulayacağı politikaya işaret ediyor ve “Ferit Paşa

Hazretleri, Köprülü Mehmed Paşa kadar şedid, Kuyucu Murad Paşa kadar tasviyekâr, Sokullu Mehmet Paşa kadar durendiş bulunacaklardır...”

diyordu14.

Damat Ferit Paşa’nın yeniden hükümet kurmakla görevlendirilmesi Kuvâ-yı Milliye cephesinde ise büyük tepkiler yaratmıştı. Bu hükümete en büyük tepkilerden birisi Mustafa Kemal Paşa’dan gelmiştir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi adına yayınladığı tamimde; işgal ve baskı altında bulunan Salih Paşa Hükümeti’nin, milletin hayati menfaatleri aleyhinde kararlar alması için İtilaf Devletleri tarafından yapılan baskılara daha fazla engel olamadığı için istifa etmek mecburiyetinde kaldığı ve yerine Damat Ferit Paşa’nın tayin edildiği belirtiliyordu. Tamimde devamla “Hıyanet-i vataniyesi sabit olan ve düşman

süngüsü ile tavzif edilen Damat Ferit Paşa ve heyetinin hiçbir surette tanınmayacağını tamim eyleriz” denilmekteydi15. Yine Hâkimiyet-i

Milliye’de yayınlanan bir yazıda “Damat Ferit’in bu ülkeye yararlı değil

zararlı olacağı” savunulmuştu16.

Gerek İstanbul’daki vatansever çevrelerin ve gerekse Kuvâ-yı Milliye cephesinin bu hükümetten endişe duymaları boşuna değildi. Hükümet’te, Yunan ordusunun muvaffakiyeti için dua edilmesini isteyen bir Adliye Nazırı ve yine okul kitaplarındaki Türk kelimesini Osmanlı kelimesiyle değiştirtmeye çalışan bir Maarif Nazırı vardı17.

Bu hükümetin kuruluş gayesi bizatihi Padişahın 5 Nisan tarihli Hatt-ı Hümayunu’nda da açık olarak belirtilmişti. Padişah “Ehliyet ve rü’yeti” dolayısıyla Sadrazamlığa tayin ettiği Damat Ferit’ten “milliyet namı altında

ika edilen iğtişaşatı” önlemesini, bu karışıklığı yaratanlar hakkında gerekli

Cemil ve Kara Sait Paşaları peşine takmış, Babıâli’ye yeni şekilde dâhil oldu” demektedir. Refik Halid Karay, Minelbab İlelmihrab (Mütareke Devri Anıları), 2. Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul-1992, s. 228-229; Yine Alemdar’da “Nakş-ı Ber’âb” köşesindeki Aydede imzalı yazılarıyla bilinen Refik Halit Bey de 4 Nisan 1920 tarihli yazısında “ittihatçılardan hesap sorulmasını kimse önleyemez. Bundan sonra biz söyleyelim bizi dinleyiniz” diyerek, “Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nın Hükümeti bütün kuvvetiyle destekleyeceğini” söylemekteydi. Bkz. Alemdar, 4 Nisan 1336/1920, Nu: 473–2773.

14 Alemdar, 4 Nisan 1336/1920, Nu: 473–2773; Damat Ferit Paşa tarafından kurulan yeni Hükümetle ilgili gazetelerde çıkan diğer bazı değerlendirmeler için, Bkz. Vakit, 5 Nisan 1336/1920, Nu: 865.

15 Tamim 13 Nisan 1336/1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde de yayınlanmıştı. Bkz. Hâkimiyet-i Milliye, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 21; Tamim için ayrıca, Bkz. Atatürk’ün

Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1991, s.

298-299.

16 Hâkimiyet-i Milliye, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 21

17 Tevfik Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1959, s. 17; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt: II, s. 490.

(6)

kanuni yaptırımların uygulanmasını ve ülkede asayiş ve huzurun yeniden sağlanmasını istiyordu18. Böylece Padişah, Kuvâ-yı Milliye’ye karşı

yürütülecek politikalar için Hükümet’e destek olacağını da ortaya koyuyordu.

Kuvâ-yı Milliye hareketini ve bu hareketin önde gelen lider kadrosunu yok etmek gayesiyle iş başına gelen Damat Ferit Paşa ve Hükümeti, İngilizler tarafından da desteklenmekteydi19. Hatta bu Hükümetle birlikte Mütareke’de ikinci “işbirlikçilik” dönemini başlamıştı diyebiliriz20. Nitekim Damat Ferit Paşa, iktidarının daha ilk günlerinde yani 8 Nisan’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck’le görüşmüş, Anadolu’daki millî hareketi yok etmek istediğini söyleyerek, İngilizlerin onaylayacağı bir şekilde çalışmaya söz vermiş ve yapacakları için ondan yardım istemişti21.

Bu görüşmede; “milliyetçilerin” aleyhinde ferman, beyanname ve fetvaların yayınlanacağı ve bunların uçaklarla Anadolu’ya dağıttırılması için yardımcı olunması, Anzavur’un kumandasında oluşturulacak ve millî hareketi bastıracak olan kuvvetler için silah verilmesi, Hükümeti tarafından Anadolu’ya ajanlar gönderileceği ve bazı siyasi düşmanlarının tutuklanması gibi konular ele alınmıştı22.

Damat Ferit Paşa, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck’le yaptığı bu görüşmenin sonucunda, Anadolu’daki millî hareketi yok etmek konusunda almayı düşündüğü tedbirler ve gerçekleştireceği faaliyetler için İngilizlerin desteğini sağlamış gözüküyordu23. Aslında bu, Kuvâ-yı

18 Takvim-i Vekâyi, 5 Nisan 1336/1920, Nu: 3820; İnal, Son Sadrazamlar, Cilt: 4, s. 2051-2052.

19 Damat Ferit Paşa’nın kurduğu bu yeni Hükümet’te görev alan üyelerin çoğu İngilizlerin istediği adamlardan oluşmuştu. Bkz. Osman Özsoy, Saltanat’tan Cumhuriyet’e

Giden Yolda Kurtuluş Savaşı’nın Perde Arkası, Aksoy Yayıncılık, İstanbul-1999, s. 296;

“Damat Ferit Paşa, kendisini, yegâne kurtuluşun İngilizlere hoş görünmek olduğuna inandırmış ve bu inancını Padişaha da aşılamıştı” bu değerlendirme için, Bkz. Şefik Okday,

Büyükbabam Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa, İstanbul-1986, s. 56.

20 “Sultan Vahdettin, eniştesi olan Damat Ferit Paşa’yı tekrar sadarete getirdi ve kabine 5 Nisan 1920’de ilan edildi. Böylece mütareke esnasında girişilen ikinci “işbirlikçilik” devri başladı. Bkz. H. Basri Danışman, Artçı Diplomat-Son Osmanlı Hariciye Nazırlarından

Mustafa Reşit Paşa, Arba Yayınları, İstanbul-1998, s. 100.

21 İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck’in bu görüşmeyle ilgili olarak kendi dışişlerine gönderdiği belge için, bkz. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt: II, s. 26-29; Sonyel, Kurtuluş Savaşı, Cilt: I, s. 211-212. Damat Ferit Paşa’nın, “dünyaya İngilizlerin gözlüğüyle baktığını” ifade eden değerlendirme için, bkz. Murat Bardakçı, Şahbaba

(Osmanoğullarının Son Hükümdarı VI. Mehmed Vahideddin’in Hayatı, Hatıraları, Özel Mektupları), Pan Yayınları, 1. Baskı, İstanbul-1988, s. 437.

22 Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt: II, s. 26.

23 İngilizler, Damat Ferit Paşa’nın, milliyetçi akımlara karşı başarı kazanacağından emin olarak onu desteklemeye karar vermişlerdi. Nitekim ilk görüşmesinden üç gün sonra Amiral de Robeck’i tekrar ziyaret eden Damat Ferit Paşa, paşalık payesi vererek Balıkesir valiliğine atadığı Ahmet Anzavur‘un idaresinde Kuvâ-yı Milliye’ye karşı girişilen harekât için destek istemişti. Amiral Robeck ise, Anadolu’daki ulusal harekete İngilizlerin faal bir şekilde

(7)

Milliye’ye yönelik bir plan ve programın Padişah, Damat Ferit Paşa Hükümeti ve İngilizler tarafından el birliği ile uygulamaya konulması demekti24.

I. İdam Kararları Öncesi Damat Ferit Paşa Ve Hükümetinin Kuvâ-yı Milliye Aleyhindeki Karar Ve Uygulamaları

Damat Ferit Paşa’nın Kuvâ-yı Milliye Hareketi hakkındaki görüş ve düşünceleri IV Sadareti ile sınırlı değildir. Nitekim Damat Ferit Paşa25, 19 Mayıs 1919 tarihinde ikinci defa sadarete gelişi ile birlikte Anadolu’da Millî Mücadele yönündeki hareketlenmelerin ciddi olarak üzerine eğilmeye başlamıştır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı ve İstanbul Hükümeti’nin istekleri doğrultusunda değil de Millî Mücadele’nin gelişmesi yönünde çalışmalar yapması İngilizler başta olmak üzere Damat Ferit Paşa Hükümeti’ni de tedirgin etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışıyla birlikte gerçekleştirdiği icraatlar hem İtilaf Devletleri hem de Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından kuşku ile karşılanmış ve Paşa’nın hangi maksada istinaden Samsun’da olduğu General Milne tarafından Harbiye Nezareti’nden sorulmuştur26. General Milne’ye 24 Mayıs 1919’da katılmalarının söz konusu olamayacağını, ancak Anzavur’un kuvvetlerine askerî yardım yapılacağını, “Hükümetin yetkisine karşı hala meydan okumaya devam eden milliyetçilerin bastırılmasında sarf edilecek çabalarda İngilizlerin her türlü yardımı yapacaklarını” söylemişti. Bkz Sonyel, Kurtuluş Savaşı, Cilt: I, s. 212; Amiral De Robeck’in bu görüşmeyle ilgili olarak İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği raporu için bkz. Şimşir, İngiliz

Belgelerinde Atatürk, Cilt: II, s. 29.

24 Damat Ferit Paşa ve Hükümeti, Anadolu’da yeniden otorite tesis etmek için mutlaka İngilizlerle işbirliği yapmanın gereğine inanıyordu ve bu inancını Padişaha da aşılamıştı. Padişahı İngilizlerin kendisine ve Hükümetine her türlü desteği verecekleri hususunda ikna etmişti. Nitekim Tevfik Paşa ile ilgili bir çalışmada bu konuyla ilgili olarak “Büyükbabam birçok kez Sultan Vahideddin’e İngilizlere sığınmakla kurtuluşu beklemenin hatalı olduğunu söylemiş ve Damat Ferit Paşa’nın ‘İngilizlerden aldığı sözün’ ne derece gerçek olduğunu tahkik için İngiliz komiseriyle” görüşmüştü. Ancak İngiliz komiserinden aldığı cevap: ”Biz Osmanlı devleti ile harp halindeyiz, nasıl Hükümetinize vaatlerde bulunabiliriz” şeklinde olmuştu. Büyükbabam bu cevabı Padişaha bildirdiğinde, Padişah buna inanmak istemeyerek; “Bu iş o kadar gizlidir ki, sizden bile saklıyorlar demişti.” Bu deyişle Damat Ferit Paşa ile İngilizler arasında bir işbirliğinin olduğunu Padişahta teyit etmekteydi. Bkz. Okday, Ahmet

Tevfik Paşa, s. 51; Benzer bir anlatımda Damat Ferit Paşa’nın Sadarete getirilmesinin söz

konusu olduğu günlerde Meclis-i Mebusan ikinci başkanı Hüseyin Kazım Bey, Mabeyn Baş Kâtibi Ali Fuat Bey’e “Eğer Ferit Paşa İngilizlerden kuvvetli bir söz almış ise, Zât-ı şâhâne kendisini sadarete getirsin, biz de elbirliği ile çalışırız. Fakat böyle bir söz almamış ise kendisinin sadareti memleketçe pek fena tesir hâsıl edeceğinden bunu yapmasın” demişti. Ali Fuat Bey’in bu sözleri Padişaha nakledildiğinde, Padişahın cevabı “evet” olmuştu. Bu anlatım için, bkz. Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, s. 260.

25 Damat Ferit Paşa hakkında tafsilat için, Bkz. Ş. Can Erdem, Sadrazam Damat Ferit

Paşa, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi,

İstanbul–2002, s. 1-214; İnal, Son Sadrazamlar, Cilt: 4, s. 2029–2094; Türkgeldi, Görüp

İşittiklerim, s. 195–249, 261–265; Cevdet Küçük, “Damat Ferit Paşa”, İslam Ansiklopedisi,

Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt: 8, İstanbul-1993, s. 436–439.

26 General Milne’nin yazısı şöyledir: “…Dokuzuncu Ordunun bir teşkilât icabı olarak lâğv edildiği anlaşılmışken Dokuzuncu Ordu Kıtaatına bir Müfettiş-i Umumi ve Dokuzuncu

(8)

verilen cevapta; merkezden verilen emirlerin ne derece yerine getirildiğini görmek, geniş bir bölgeye dağılmış olan askerî birliklerin hareketlerini denetlemek ve bölgenin asayişini temin etmek maksadıyla tıpkı Konya’da ihdas olunan Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği gibi Üç ve On Beşinci Kolordular için de Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’nin ihdas olunduğu belirtilmekteydi27. Fakat İstanbul tarafından verilen bu cevap İngilizleri tatmin etmemiş ve İngilizler, Mustafa Kemal Paşa ve heyetinin derhal İstanbul’a geri çağrılmasını talep etmişlerdir28. Bunun üzerine Harbiye Nezareti’nce çekilen telgrafta; “maiyet-i âliyelerindeki istimbotlardan biri ile

buraya teşrifleriniz rica olunur”29 denilerek Mustafa Kemal Paşa ve

heyetinin İstanbul’a geri dönmesi istenmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın geri dönmeye yanaşmaması İngilizlerin İstanbul Hükümeti’ni bu hususta baskı altına almasına sebebiyet vermiş, İstanbul Hükümeti de bu baskılardan kurtulmak için Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a geri dönmesi hususunda ikna etmeye çalışmış bunu sağlamak amacıyla birçok telgraf çekilmiş30 fakat

sonuç alınamamıştır. Nihayet Mustafa Kemal Paşa’nın mevcut durumu 23 Haziran’da Meclis-i Vükelâ’da görüşülmüş; hakkındaki şikâyetler hususunda dinlenilmesi için İstanbul’a gelmesi Harbiye Nezareti’nce kendisine bildirildiği halde yapılan daveti kabul etmemesi ve Anadolu halkını hükümete karşı kışkırtması gibi sebeplerden dolayı hemen görevinden alınarak yerine daha önce Bahriye Nazırı olan Hurşit Paşa’nın tayini için gerekli olan işlemlerin yapılması için Harbiye Nezareti, Mustafa Ordu için dahi bir Erkan-ı Harbiye reisi ile büyük bir Erkân-ı Harbiye Heyetinin neden dolayı Sivas’a izam olunmakta olduğunun anlaşılamadığını zât-ı âlinize iş’âr eylemekle mübahiyim.

Bi zabitanın ne gibi vezaif ifa edeceklerinin ve mütesavver tensikat mahiyetinin neden ibaret olduğunun lütfen izah buyrulmasını istirham eylerim”. Bkz. Harp Tarihi Vesikaları

Dergisi (HTVD), Sayı: 1, Vesika No: 15, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1952.

27 HTVD, Sayı: 1, Vesika No: 16.

28 General Milne, Harbiye Nezareti’ne 6 Haziran 1919 tarihli yazısında “…Kemal Paşa ile maiyeti erkânının derhal İstanbul’a avdeti için emir buyurmalarını talep eylerim” demektedir. Bkz. HTVD, Sayı: 1, Vesika No: 17.

29 HTVD, Sayı: 1, Vesika No: 19; Mehmet Arif Bey, Anadolu İnkılâbı Millî Mücadele

Anıları (1919-23), Yayına Hazırlayan: Bülent Demirbaş, İkinci Basım, Arba Yayınları,

İstanbul-1992, s. 26; Mustafa Kemal Paşa “geri çağrılma” hususunda Kazım Karabekir Paşa’yı bilgilendirmiştir. Karabekir’e çektiği telgrafta; Harbiye Nezareti’nin telgrafını dikkate sunmuş ve sebeb-i davetini Cevad Paşa’dan mahrem sorduğunu ve “zât-ı âlileri gibi kıymetli bir generalin Anadolu vilayetlerinde dolaşmasının efkâr-ı umûmiyeye iyi bir tesir bahşedemeyeceğinden bahisle İstanbul’a celp buyurulmanızı İngilizler istedi” cevabını aldığını söylemiştir. Bkz. Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD), Sayı: 79, Belge No: 1731, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1981; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Cilt: 1, Emre Yayınları, İst-1995, s. 173.

30 Mesela 15 Haziran 1919 tarihli telgrafta; “İstanbul’a davetiniz Hükümet-i Seniyyenin kararı neticesidir” denilmektedir. Bkz. HTVD, Sayı: 1, Vesika No: 22; Yine 7 Temmuz 1919 tarihli Babıâli’den Ferit imzasıyla Samsun’a yazılan bir telgrafta da; “…Mustafa Kemal Paşa eğer vatanını seviyorsa onun faydası için dönmelidir…” denilmektedir. Bkz. Karay, Minelbab

(9)

Kemal Paşa’nın hiçbir sıfat-ı resmiyesi kalmadığından emirlerinin resmi geçerliliğinin bulunmadığının bütün vilayetlere tebliği hususunda da Dâhiliye Nezareti görevlendirilmiştir31. Dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey de hemen aynı gün vilayetlere gönderdiği gizli tamimde; Mustafa Kemal Paşa’nın büyük bir asker olmakla beraber “zamanın siyasetine ayak

uyduramadığını” ve İngiliz mümessil-i fevkaladesinin de ısrarı ile

azledildiğini, İstanbul’a celbinin ise Harbiye Nezareti’ne ait bir vazife olduğunu bildirmekteydi32. Bundan sonra, Dâhiliye Nezareti, bölgedeki askerî ve mülkî erkânın Mustafa Kemal Paşa’ya itimat etmesi ve ona yardım etmesinden dolayı olsa gerek 29 Haziran’da Sivas vilayetine gönderdiği bir telgrafta “Mustafa Kemal Paşa’yı suret-i kat’iyede ma’zûl tanımanızı tebliğ

eylerim” deme gereği duymuştur33. Ancak, Hükümetin almış olduğu bu

“azil” kararını Harbiye Nazırı’nın imzalayıp Babıâli’ye göndermesi ve Sadaretçe de onaylanması gerekmekteydi. Fakat Harbiye Nazırı bu kararı Babıâli’ye göndermedi ve resmî olarak Mustafa Kemal Paşa’nın azli gerçekleşemedi34. Bu durum Dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey ile Harbiye

Nazırı Şevket Turgut Paşa arasında kavgaya sebebiyet vermiş, Paşa ve Ali Kemal Bey’in istifası ile sonuçlanmıştı35. Neticede Şevket Turgut Paşa’dan

boşalan Harbiye Nezareti’ne Mustafa Kemal Paşa’yı azletmeyi kabul eden Ali Ferit Paşa atanmıştır36. Yeni Harbiye Nazırı da, öncekiler gibi, Mustafa

Kemal Paşa’nın İstanbul’a avdetini sağlayabilmek için çalıştı fakat bütün çabalara rağmen Paşa’nın İstanbul’a dönüşü sağlanamadı. Nihayet Mustafa Kemal Paşa 7-8 Temmuz gecesi Yıldız Sarayı tarafından telgraf başına çağrılmış ve “orada giriştiğiniz değerli teşebbüsler, her nasılsa İngilizlerce

vatan müdafaası şeklinde değil, başka bir şekilde anlaşılmasından dolayı, Hükümet üzerinde şiddetli baskılar yapılmaktadır. Bununla beraber, vatan menfaati düşüncesiyle yaptığınız girişimler, devletin esas menfaatlerini

31 BOA, MV, 216/54.

32 M. Kemal Atatürk, Nutuk (1919–1927), Yayına Hazırlayan: Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara–2005, s. 22; Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele

Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul-2000, s. 98; Refik Halit de eserinde 23 Haziran’da Ali

Kemal’in kendisini çağırdığını ve “-Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın dün akşam Meclis-i Vükelâ’da posta umuruna müdahalesinden dolayı azline karar verildi. Artık mazuldür; merakize bildiriniz, bizi haberdar etsinler ve muâmelâtın müteessir olmamasına itina göstersinler!” dediğini, kendisinin de aldığı bu emri bütün baş müdüriyetlere tamim ettiğini oradan da vilayâta tebligatta bulunulduğunu yazmaktadır. Bkz. Karay, Minelbab

İlelmihrab, s. 170; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, Cilt: 1, Atatürk Araştırma Merkezi

Yayınları, Ankara-1997, s. 19; Mevlanzade Rıfat, İttihat Terakki İktidarı ve Türkiye

İnkılâbının İç Yüzü, Yedi İklim Yayınları, İstanbul–1993, s. 298-299.

33 BOA, DH. ŞFR. 100/203.

34 Karay, Minelbab İlelmihrab, s. 170. 35 Karay, Minelbab İlelmihrab, s. 172-173. 36 Karay, Minelbab İlelmihrab, s. 174.

(10)

bozacak ve ülkeyi büyük tehlikeler içine atacaktır”37 denilmiş ve telgraf

muhaberesi sonucunda anlaşma sağlanamaması neticesinde kendisine azledildiği bildirilmiştir38. 8 Temmuz’da çıkarılan “İradei Seniyye”39 ile Mustafa Kemal Paşa’nın Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne son verilmiş ve azil iradesi 13 Temmuz’da Takvim-i Vekâyi’de yayınlanmıştır40. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı olan ve kendisi ile Samsuna çıkan Refet Bey de 13 Temmuz’da azledilmiştir41. Mustafa Kemal Paşa 8 Temmuz tarihli telgraf görüşmesi neticesinde azledildiği kendisine bildirilince hemen o vakit “sarayı ve hükümeti İngilizlere karşı zor durumda bırakmamak için askerlik

mesleğinden fedakârlık ettiğini” belirterek istifa etmiştir42. Bundan sonraki

durumu hakkında Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta şu bilgileri vermektedir: “Durum, tarafımdan, ordulara ve millete duyuruldu. Bu tarihten sonra resmî

sıfat ve yetkilerimden sıyrılmış olarak, yalnız milletin sevgi ve fedakârlığına güvenerek ve onun tükenmez feyiz ve kudret kaynağından ilham ve güç alarak vicdanî görevimize devam ettik…”43 Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin

Mustafa Kemal Paşa üzerindeki faaliyetleri azille sınırlı kalmayarak taşıdığı nişanların geri alınmasına ve üstündeki Fahri Yaverlik rütbesinin de kaldırılmasına kadar varmıştır44. Fakat Mustafa Kemal Paşa, Divân-ı Harp’te

37 Atatürk ile İlgili Arşiv Belgeleri (1911-1921 Tarihleri Arasına Ait 106 Belge), Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayını, Ankara-1982, Belge No: 51, s. 50, 158.

38 Yıldız Sarayı tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya çekilen telgraf şöyledir: “Memuriyet-i âliyelerinde hasbelicab hitam verilmiş olduğundan hemen bilâ teahhür Dersaadet’e avdetleri iradei kat’iyei Hazreti Pâdişahî iktizasındandır efendim. / Serkatibi Hazreti Şehriyâri Ali Fuat”, Bkz. Karay, Minelbab İlelmihrab, s. 181; 8 Temmuz 1335/1919 tarihli Heyet-i Vükelâ kararında da Mustafa Kemal Paşa’nın azli istenmiştir. Bkz. BOA,

DUİT, 68/13; Azille ilgili ayrıca, Bkz. M. Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara–1986, s. 38; Atatürk, Nutuk, s. 33; Karabekir, İstiklal Harbimiz, Cilt: 1, s. 222; Mehmet Arif Bey, Anadolu İnkılâbı, s. 29; Zekeriya Türkmen, Yeni Devletin Şafağında Mustafa Kemal (Ekim 1918-Ocak 1920), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2002, s. 132-133.

39 Atatürk İle İlgili Arşiv Belgeleri, Belge No: 53, s. 51, 159. 40 Takvim-i Vekâyi, 13 Temmuz 1335/1919, Nu: 3596.

41 İstanbul Hükümeti, 13 Temmuz’da Refet Bey’i azletmiş ve yerine Harbiye Dairesi Reisi Miralay Selahattin Bey’i tayin etmiştir. Bkz. Takvim-i Vekâyi, 17 Temmuz 1335/1919, Nu: 3600.

42 Telgraf metni için, Bkz. Atatürk İle İlgili Arşiv Belgeleri, Belge No: 54, s. 51-52, 160; Karay, Minelbab İlelmihrab, 192-193; ATBD, Sayı: 79, Belge No: 1735; Yurdun dört bir yanına gönderdiği 8 Temmuz tarihli bir diğer telgrafında da “Bundan sonra gaye-i mukaddese-i milliyemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu tekmil Müdafaa-yı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetleri’ne ve merakiz-i mülkiye ile ahz-ı asker şuabatı vasıtasıyla vatanın en ücra köşesine kadar tebliğ ve ifhamına tavassut ve delalet-i seria-yı vatanperveranelerini hassaten rica ederim” demektedir. Bkz. ATBD, Sayı: 79, Belge No: 1734; Cebesoy, Milli Mücadele

Hatıraları, s. 122.

43 Atatürk, Nutuk, s. 33.

44 BOA, DUİT, 68/13; Mustafa Kemal Paşa’nın nişanlarının geri alınması ve Fahri Yaverlik rütbesinin kaldırılması hakkında tafsilat için, Bkz. Atatürk İle İlgili Arşiv Belgeleri, Belge No: 58, 58/a, 59, 60, s. 54-57, 164-166; Türkmen, Yeni Devletin Şafağında, s. 145-146; Ayrıca Alemdar gazetesindeki bir haberde, “Mustafa Kemal Paşa’nın harekât-ı gayr-ı

(11)

yargılanmadığı için, nişan ve madalyalarının geri alınması bir yargı kararına bağlı olmayıp keyfî bir hareket arz ediyordu. Üstelik Mustafa Kemal Paşa askerlikten çıkarılmayıp istifa etmiş olarak kabul edilmişti. Bu yüzden istifa eden ve istifası kabul edilmiş olan bir askerin nişan ve madalyalarının geri alınması uygun değildi. Nitekim 4 Şubat 1920’de Ali Rıza Paşa Hükümeti tarafından Mustafa Kemal Paşa’nın nişan ve madalyaları geri iade edilmiştir45.

Damat Ferit Paşa, üçüncü sadareti döneminde Kuvâ-yı Milliye’ye yönelik faaliyetlerini ve suçlamalarını daha da şiddetlendirmiştir46. Mesela Dâhiliye Nazırı Adil Bey tarafından Trabzon Valisi Galip Bey’e 23 Temmuz 1919 tarihinde gönderilen ve “Hükümet-i Seniyye’nin, vatanın kurtuluşunun

mütareke hükümlerinin tamamen uygulanmasıyla mümkün olacağına inandığını, bunu anlayamayan sorumsuz kişilere değer verilmemesi gerektiği”47 yönündeki telgraf, İstanbul Hükümeti’nin hem Mütareke

Dönemi’ndeki siyasetini hem de Kuvâ-yı Milliye’ye bakışını göstermesi meşruasına iştirak eden Bahriye Nazırı Esbakı Rauf Bey’in de rütbe ve nişanlarının ref” edileceği istihbar edilmektedir. Bkz. Alemdar, 14 Ağustos 1335/1919, Nu: 142-1542.

45 BOA, DUİT, 68/21; ATBD, Sayı: 82, Belge No: 1793, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1981; Damat Ferit Paşa döneminde Sultan Vahdettin tarafından görevinden azledilen ve nişan ve madalyaları alınan Mustafa Kemal Paşa, Ali Rıza Paşa Hükümeti döneminde nişan ve madalyalarının geri verilmesi ile karşılaşmıştır. Bu durum Sultan Vahdettin açısından düşündürücüdür. Çünkü 8 Temmuz’da azledildiğini bildiren İrade-i Seniyye’yi imzalayan Sultan Vahdettin, 4 Şubat 1920’ye gelindiğinde Mustafa Kemal Paşa’yı istifa etmiş olarak kabul etmektedir. Bu durum Hükümetlerin Vahdettin’i ne kadar etkileri altına aldıklarının da bir göstergesidir. Ali Rıza Hükümeti’nin böyle bir yola başvurmasındaki temel amaç ise, Anadolu ile iyi ilişkiler geliştirmek adına bir adım atmak, karşı taraftan bunun olumlu neticelerini almak suretiyle Anadolu’yu İstanbul’a raptetmeyi sağlamaktır. (Y.N.-Yazarın

Notu-).

46 Çünkü Kuvâ-yı Milliye Hareketi gün geçtikçe daha güçlenmektedir. Her yerden her çevreden kuvâ-yı Milliye’ye katılımlar gerçekleşmektedir. Kuvâ-yı Milliye’ye iltihak edenlerden bazıları şunlardır: 27. Tümen Eski Kumandanı Albay Kara Vasıf Bey, Washington Eski Sefiri Alfred Rüstem Bey, Eski Sıhhiye Müdürü Dr. Adnan Bey (Adıvar), Halide Edip Hanım (Adıvar), 61. Tümen K. Piyade Albay Kazım Bey (Özalp), Eski Harbiye Nazırı Kavaklı Fevzi Paşa (Çakmak). Bkz. Hamdi Atamer, “Kuvâ-yı Milliye’ye Katılanların Listesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 4, Ocak-1968, s. 4-9; Rıfat Paşa, Hüsnü Paşa, Abdurrahman Şeref Bey, Meşhur Şair Mehmet Akif Bey (Ersoy), Vehip Paşa, Akşam Gazetesi Yazarlarından Falih Rıfkı Bey (Atay), Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa. Bkz. Hamdi Atamer, “Kuvâ-yı Milliye’ye Katılanların Listesi”, Belgelerle Türk Tarihi

Dergisi, Sayı: 5, Şubat-1968, s. 4-7; Eski Balıkesir Mutasarrıfı Hacim (Muhittin Çarıklı). Bkz.

Hamdi Atamer, “Kuvâ-yı Milliye’ye Katılanların Listesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 6, Mart-1968, s. 9-12; Vakit Gazetesi Müdürü İsmail Ramiz Bey, Tasvir-i Efkar Gazetesi sahibi Ebüzziya Zade Talha Bey. Bkz. Hamdi Atamer, “Kuvâ-yı Milliye’ye Katılanların Listesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 7, Nisan-1968, s. 24-27; Albay Selahattin Bey, Albay Fahrettin Bey (Altay), Albay İsmet Bey (İnönü), Albay Bekir Sami Bey, Yusuf İzzet Paşa, Hamdullah Suphi Bey (TaNuıöver), Rıza Nur Bey, Hakkı Behiç Bey, Yusuf Kemal Bey (Tengirşek), Ankara Müftüsü Rifat Efendi. Bkz. Hamdi Atamer, “Kuvâ-yı Milliye’ye Katılanların Listesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 8, Mayıs-1968, s. 8-11.

(12)

bakımından mühimdir. Dâhiliye Nazırı Adil Bey tarafından 26 Temmuz’da bu kez bütün vilayetlere gönderilen bir diğer telgrafta ise yine üstü kapalı olarak Kuvâ-yı Milliye hedef alınmakta ve “…müşkülât-ı mevcûdeyi tezyîd

edecek her türlü harekâtın selâmet-i vatanı tehlikeye ilgâ edeceği derkâr olduğundan bazı mahallerde vukû’ı kemâl-i teessüfle haber alınan tahrikâta karşı îcâp edenlerin ikâzı ve muktezâ-yı hâl ve mahalle göre lâzım gelen tedâbirin cihet-i mülkiye ve askeriyece müttehiden ittihâzı ehemmü elzemdir”48 denilmekteydi.

Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Kuvâ-yı Milliyecileri suçlayıcı ve halk nazarındaki itibarlarını zedeleyici faaliyetlerinden birisi, onları “İttihatçılık”la suçlamasıdır. Çünkü İttihatçılar, devleti gereksiz yere Birinci Dünya Harbi’ne sokmak ve milletin istikbaliyle oynamakla suçlanıyorlardı49.

Gerçekten de Kuvâyı Milliye’nin lider kadrosunu oluşturan şahıslardan -başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere- bir kısmının evveliyatında İttihatçılarla bağlantısının olması, Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından büyük bir fırsat olarak telâkki edilmiş, bu yolla halkın Kuvâ-yı Milliyecilere düşman olması sağlanmaya çalışılmış ve bu yönde büyük gayret sarf edilmiştir50. Nitekim mezkûr Paşa’nın bu teşebbüslerine İstanbul basınından

bazı gazetelerde destek vermiş ve “İttihatçılık” suçlaması adı altında büyük bir karalama kampanyasının içerisine girilmiştir51. Meselâ 1 Kasım 1919

tarihli Alemdar Gazetesi’nde Refii Cevad imzalı “Ha Şöyle Biraz Yola

Gelin” adlı makalede “Harekât-ı Milliye’de İttihatçı dolabı görmek istemeyiz”52 denilmekte ve ittihatçılar ciddi bir şekilde eleştirilmektedir.

48 Alemdar, 27 Temmuz 1335/1919, Nu: 124–1524.

49 Mesela Ali Kemal, “Kimi Aldatıyorlar” adlı makalesinde İttihatçıların Harbi Umûmi’ye giriş noktasındaki tavırlarını şöyle dile getirmektedir: “…Bu millet anlamadı, öğrenmedi mi ki uçak hin-i hacette her fırıldağa gelir, hatta ecnebi parmağıyla da düşer, kalkar, yanar, tutuşur, uçağın kahramanları Enver, Talat, Cemal değil midir ki daha Harb-i Umûmî zuhûr eder etmez Almanya ile hafî bir muahede akd eylediler, ve milleti, ikbalini, istikbalini düşünmeden, taşınmadan ecnebî bir devletin ihtirasına kurban ettiler…” Bkz. Peyam, Ali Kemal, “Kimi Aldatıyorlar”, 28 Eylül 1335/1919, Nu: 297–55.

50 Sivas Kongresi’nin toplandığı günlerde Tan Gazetesi muhabirinin Damat Ferit Paşa’ya, Mustafa Kemal Paşa ve hareketinin mahiyeti hakkında yönelttiği suale, Paşa: Harekât-ı Mezkure’nin askerî mahiyeti haiz olmadığını ve millî bir esasa da müstenid bulunmadığını ve bir saman alevinden ve İttihat ve Terakki teşvikatından ibaret olduğunu beyan etmiştir. Bkz. Alemdar, 5 Eylül 1335/1919, Nu: 164–1564; Muhaliflerden Mevlanzade Rıfat’ta eserinde “İttihat ve Terakki erkânından olan ve bu günkü cumhuriyetin kurucusu ve reisi” gibi cümleler kullanmakta ve Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını “İttihatçılık”la itham etmektedir. Bkz. Mevlanzade Rıfat, Türkiye İnkılâbının İç Yüzü, s. 252–254.

51 Şüphesiz burada zikredilmesi gereken başlıca gazeteler, Alemdar, Peyam, Sabah, Türkçe İstanbul ve Peyam-ı Sabah’tır.

52 Alemdar, Refii Cevad, “Ha Şöyle Biraz Yola Gelin”, 1 Teşrin-i Sani (Kasım) 1335/1919, Nu: 320–2621; İttihatçılık suçlamaları ile ilgili bir diğer makalede de; İzmir’i kurtaracak olanların Sivas’ta, Ankara’da Trabzon’da toplanmak yerine Aydın, Nazilli ve Akhisar gibi yerlerde toplanmaları gerektiği vurgulanmakta ve burada da Kuvâ-yı Milliye İttihatçı bir hareket olarak nitelendirilmektedir. Bkz. Alemdar, Oğuz Tekin, “Harekât-ı

(13)

Refik Halit de “Türediler ko, aksınlar üzerimden sel gibi: Ne şehrimde

yerleşsinler, ne bahçemde ziftlensinler, ne içimde köklensinler… Her tarafta veba çıksın, tufan aksın, yangın geçsin, razıyım; İttihadı istemem; bu tavafta delilimi bezirgândan beklemem”53 diyerek tavrını net olarak ortaya koyuyordu. Refik Halit bir diğer makalesinde de “İttihat sürüsünden yeni

çobanbaşı, millet paşası mı sizi seçip ayırdı”54 demekte ve bu makalede direkt olarak Mustafa Kemal Paşa’yı hedef almaktadır. “İttihatçılık” suçlamalarında ilginç bir nokta ise İtilaf Devletleri de Kuvâ-yı Milliye hareketini ittihatçıların bir uzantısı olarak görmektedirler. Mesela, Amiral De Robeck, Lord Curzon’a gönderdiği bir raporda “İttihatçıların evladı olan

Mustafa Kemal ile müzakere ümitsizdir”55 demekte ve bu da İtilaf

Devletlerinin Kuvâ-yı Milliye’yi nasıl değerlendirdiklerini göstermektedir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları gerek İstanbul Hükümeti ve gerekse İtilaf Devletleri tarafından kati surette tasfiye edilmesi gereken “İttihatçı kalıntıları” olarak görülmektedir. Hatta bu mücadelenin İttihatçıların bir tertibi olduğunu düşünmektedirler56. Nitekim Takvim-i

Vekâyi’de yayınlanan bir beyannamede de; “…İstanbul’da hafiyyen

Anadolu’da müsellahen Kuvâ-yı Milliye namıyla icra-yı faaliyet eden ittihat komitesi…”57 denilmektedir. Konumuzla doğrudan alakalı olmamakla

birlikte Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının “İttihatçı” olup olmadıkları hususunda kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır. Şüphesiz bilinen bir gerçekliktir ki gerek Mustafa Kemal Paşa olsun ve gerekse Kuvâ-yı Milliye ve İttihatçılar”, 8 Teşrin-i Sani (Kasım) 1335/1919, Nu: 327–2628. Ayrıca Bkz.

Alemdar, Refii Cevad, “Harekât-ı Milliye ve İttihat ve Terakki”, 6 Teşrin-i Evvel (Ekim)

1335/1919, Nu: 295–2595.

53 Alemdar, Kirpi (Refik Halit), “Anadolu Diyor ki”, 8 Teşrin-i Sani (Kasım) 1335/1919, Nu: 327–2628; Nitekim Yahya Kemal de hatıratında Ali Kemal’den bahsederken “O günlerin en zehirli ithamı “ittihatçı” ithamı idi; ortalığı fazla itham edebilmek için “ittihatçı” sıfatını herkese yapıştırıyordu” demektedir. Bu da ittihatçılığın insanların aklında ne derece vahim çağrışımlar yaptığını göstermektedir. Bkz. Beyatlı, Siyasî ve Edebî Portreler, s. 87.

54 Alemdar, Aydede (Refik Halit), “Topuna Hoş Amedi”, 2 Şubat 1336/1920, Nu: 412– 2712; Mustafa Kemal Paşa’nın “İttihatçılık” sayesinde bu günlere geldiğini iddia eden yazılarda kaleme alınmıştır. Bkz. Peyam, Ali Kemal, “Harekât-ı Milliye’nin İç Yüzü”, 14 Teşrin-i Sani (Kasım) 1335/1919, Nu: 344–102; Ali Kemal bir makalesinde de “Yansın o gönül ateşe bu hale ki yanmaz / Kör olsun o gözler ki bu dem kanâ boyanmaz” dedikten sonra İttihatçıların saltanatı on iki senedir ellerinde bulundurduklarını ve devleti acı olaylardan olaylara sürüklediklerini iddia etmektedir. Bkz. Peyam-ı Sabah, Ali Kemal, “Lanet! Lanet! Lanet!”, 15 Mayıs 1336/1920, Nu: 527–10957. ; Bir diğer makalede de Harekât-ı Milliye bir İttihatçı faaliyeti olarak kabul edilmekte ve İttihatçılık Isırgan Otu ile özdeşleştirilmektedir. Bkz. Alemdar, Refik Halit, “Isırgan Otu”, 2 Nisan 1336/1920, Nu: 471–2771.

55 Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, s. 64; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı

Günlüğü, Cilt: 2, s. 113.

56 Eric Jan Zürcher, Millî Mücadele’de İttihatçılık, İletişim Yayınları, İst–2003, s. 109– 110.

(14)

Milliye’nin bazı lider kadrosu olsun daha önceden İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içerisinde bulunmuşlardı. Fakat sırf buna dayanarak Millî Mücadele’yi bir “İttihatçı dolabı” olarak nitelendirmek hem mesnetsiz hem de gayr-ı ilmî bir yaklaşım olmaktan öteye gitmeyecektir.

Mustafa Kemal Paşa’nın 27/28 Eylül 1919 gecesi Kerim Paşa ile yaptığı telgraf görüşmesinde de “İttihatçılık” yakıştırması mevzubahis edilmiş ve Paşa, “Asil ve temiz Millî Mücadele’mizin, İttihatçıların son

çırpınışları ve kanlı hareketleri olduğunu ve onların parasıyla yürütüldüğünü resmen ve açıktan açığa bütün dünyaya ve yabancı gazetecilere söyleyen bu –Damat Ferit, Adil Bey ve Süleyman Şefik kastediliyor- gafillerdir”58 diyerek İstanbul Hükümeti’ni şiddetli bir şekilde

eleştirmiştir. Kaldı ki İstanbul Hükümeti’nin yapmış olduğu “İttihatçılık” propagandası epey taraftar toplamış olmalı ki Sivas Kongresi’nde yemin edilirken Millî Mücadele’nin İttihat ve Terakki ile kati surette bağlantısı olmadığı ısrarla vurgulanmıştır59.

İttihatçılık propagandasının fayda vermemesi üzerine bu kez Kuvâ-yı Milliyeciler Damat Ferit Paşa Hükümetince “Bolşeviklik”le itham edilmeye başlanmıştır60. Nitekim yukarıda da belirtilen Mustafa Kemal Paşa ve Kerim

Paşa arasındaki telgraf görüşmesinde “Bolşeviklik” mevzuu da

58 Atatürk, Nutuk, s. 123.

59 “Kongre’nin kabul ettiği yemin formülü şuydu: - Saadet ve selâmeti vatan ve milletten başka hiçbir maksadı şahsî takip etmeyeceğime, İttihat ve Terakki cemiyetinin ihyasına çalışmayacağıma, mevcut fruku siyasiyeden hiçbirinin emeli ve siyasiyesine hâdim olmıyacağıma vallahi billâhi…” Bkz. Kansu, Atatürk’le Beraber, Cilt: 1, s. 219; Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın İttihat Terakki ile ilişkileri ve “İttihatçı” olmadığı hakkında tafsilat için, Bkz. Fethi Tevetoğlu, “Atatürk-İttihat ve Terakki”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: V, Sayı: 15, Temmuz–1989, s. 612–623; E. Semih Yalçın-Salim Koca, Mustafa Kemal

Paşa’nın Anadolu’ya Geçişi, Berikan Yayınevi, Ankara-2005, s. 21-80; Yine millî hareketi

İttihatçıların faaliyetlerinden uzak tutma teşebbüsleri hakkında tafsilat için, Bkz. Emine Kısıklı, “Millî Mücadele Başlangıcında, Mustafa Kemal Paşa’nın Millî Hareketi, İttihat ve Terakki Faaliyetlerinde Uzak Tutma Teşebbüsleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi

Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 5, Ankara-1990, s. 109-127.

60 4 Ağustos 1920 tarihli Takvim-i Vekâyi’de yayınlanan beyanname de Bolşeviklik mevzuunda şu bilgilere rastlanmaktadır: “…Bolşeviklerden istimdad ediyorlar. Millet-i Osmaniye’ye bundan büyük hürmetsizlik olamaz. Mahza hasâil bir güzîde ve fazâil-i ahlakiyesiyle dünyanın en büyük bir devletini tesîs ve asırlarca idâme etmiş olan afîf ve edîb ve hulûk-ı necîb ve şeriat-ı garra-yı muhammediyeye hürmetkâr Türk kavmi, inkâr-ı hâk ve hakîkat, iştirak-ı emvâl ve zevcât, katl- nüfûs ve gasb-ı emvâl esasına istinâd eden ve insaniyetten ziyâde behîmiyyete mütekarib bulunan bir meslek-i dalâlden ve Bolşevikler gibi Allah’ın ve insanların düşmanlarından istimdâd etmez, bi’l-nisbe asgarî beladan azamî belaya ilticâ etmek gibi gafilâne ve mecnunâne bir harekete rıza göstermez”. Bkz. Takvim-i

Vekâyi, 4 Ağustos 1336/1920, Nu: 3921.

“Kuvâ-yı Milliyecilerin Bolşevik oldukları, Hükümeti Allah’ı ve mabudu tanımadıkları şeklinde propagandalar yapılması. Propagandaya inanan başta Adapazarı halkı olmak üzere birçok insan baltasını kaparak “nerede bulaşıklar” naralarıyla Kuvâ-yı Milliyeci avına çıkmışlardır.”, Bkz. Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara–1998, s. 105.

(15)

değerlendirilmiş ve Mustafa Kemal Paşa bu hususta, “Memleketimize takım

takım Bolşeviklerin girdiğini ve Millî Mücadele’nin bir Bolşevik mücadelesi olduğunu resmî olarak ilan eden ve yayan –yine burada da Damat Ferit, Adil Bey ve Süleyman Şefik kastedilmektedir- bu bahtsızlardır”61 demiştir.

Dönemin matbuatını incelediğimizde “Bolşeviklik” mevzuunun, Millî Mücadele’ye muhalif basın tarafından, halkı bu mücadeleye karşı soğutmak maksadıyla ustaca kullanıldığını görmekteyiz. Mesela Alemdar Gazetesi Başmuharriri Refii Cevad bir makalesinde, “…İttihat ve Terakki’nin tarz-ı

idaresi memleketi mahvetmekle neticelenmiştir. Memleket bu hale geldikten sonra artık o felaketli idareye idare demek için mecnun olmalı. İttihatçılık bahusus İttihatçılığın Anadolu’daki şimdiki şekli Bolşevikliğin kıpkızıl bir şeklidir”62 demekte ve “Anadolu Hareketi”ni bu suretle en ağır şekilde itham

etmiş olmaktadır.

Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin Kuvâ-yı Milliye’ye yönelik ithamlarından bir diğeri de onların milliyetçiliklerinin sahte olduğu üzerinedir63. Yine gerek devletin resmî yazışmalarında olsun gerekse de

matbuatta olsun Kuvâ-yı Milliye Hareketi; Kuvâ-yı Gayr-ı Milliye, Kuvâ-yı Bağiye, sergerde, şekavet ehli, kemali çeteleri, dinsiz, fitne-i bağiye ve Anadolu’nun yeni Celâlîleri gibi ithamlara maruz kalmıştır64.

Damat Ferit Paşa üçüncü Sadaret’inde pek çok Kuvâ-yı Milliye taraftarını azletmiştir. Örneğin Ali Fuat Paşa 28 Ağustos 1919 tarihinde 20. Kolordu Kumandanlığı’ndan azledilmiştir65. Ayrıca Ödemiş Kaymakamı

Bekir Sami Bey de 8 Temmuz’da görevinden azledilmiştir66.

Damat Ferit Paşa, konumuzun özünü teşkil eden IV. Sadareti döneminde Kuvâ-yı Milliye Hareketi’ne yönelik faaliyetlerini daha da katı

61 Atatürk, Nutuk, s. 123.

62 Alemdar, Refii Cevad, “Bolşevik Avı”, 29 Eylül 1335/1919, Nu: 187–1587; Bir diğer Bolşeviklik suçlaması için Bkz. Alemdar, Aydede (Refik Halit), “Nakş-ı Ber Âb –Lenin Yerine Grinin-“, 3 Kanun-ı Sani (Ocak) 1336/1920, Nu: 383–2683.

63 Alemdar, Doktor Selahattin Ali, “Nasıl Millileşmeli ve Milliyetperverlik Nedir?”, 1 Şubat 1336/1920, Nu: 411–2711; Peyam-ı Sabah, Ali Kemal, “Sergerdelerin Milliyetleri”, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 495–10925; Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824.

64 Birçok resmî yazışmada Anadolu Hareketi “Kuvâ-yı Milliye namı altında çıkarılan fitne ve fesad” olarak nitelendirilmektedir. Mesela Bkz. BOA, BEO, Umumi No: 347778. Matbuatta da Kuvâ-yı Milliye aleyhine kaleme alınmış birçok yazı bulmak mümkün. Bunlardan birkaçı: Alemdar, 20 Nisan 1336/1920, Nu: 488–2788; Alemdar, Refii Cevad, “Kuvâ-yı Gayr-ı Milliye Suya Düştükten Sonra”, 2 Mayıs 1336/1920, Nu: 496–2806; Peyam, Ali Kemal, “Kimi Aldatıyorlar”, 28 Eylül 1335/1919, Nu: 297–55; Peyam, Ali Kemal, “Gayr-ı Meşru Kuvvetler”, 21 Teşrin-i Sani (Kas“Gayr-ım) 1335/1919, Nu: 351–109; Alemdar, Refii Cevad, “Turancılar ve Türkler Amma Hakiki Türkler”, 20 Eylül 1335/1919, Nu: 178–1578.

65 Takvim-i Vekâyi, 31 Ağustos 1335/1919, Nu: 3637; Karabekir, İstiklal Harbimiz, Cilt: 1, s. 392.

(16)

bir şekilde uygulamaya koymuştur. Nitekim, Saray’ın ve İngilizlerin tam desteğini alan Damat Ferit Paşa, plan ve programının gereği olan faaliyet ve uygulamalarına vakit kaybetmeden başladı. İlk olarak Anzavur Ahmet’e paşalık unvanını verdi ve onu tekrar Balıkesir mutasarrıflığına atadı67. 10 Nisan’da ise Bursa eski valisi olan Nemrut Mustafa Paşa’yı68, tehcir ve taktil davalarının görüldüğü İstanbul’daki Divan-ı Harb-i Örfi Başkanlığı’na getirildi69.

Damat Ferit Paşa’nın Kuvâ-yı Milliye’ye karşı uygulamaya koyduğu plan ve programın esası olan karar ve uygulamalar 11 Nisan tarihli Takvim-i Vekâyi’de yayınlandı.

Takvim-i Vekâyi’de yayınlanan kararların ilki Meclis-i Mebusan’ın kapatılması ile ilgili iradeydi; 11 Nisan tarihli bu irade ile Padişah, Anayasa’nın 7 maddesinin kendisine verdiği bir hak olarak dört ay zarfında yeniden toplanmak üzere “Meclis-i Mebusan’ı” kapatmıştı70. Böylece

Padişah ve Damat Ferit Paşa, Kuvâ-yı Milliye hareketine yönelik karar ve uygulamalarında kendileri için bir engel olarak gördükleri Meclis’ten

67 Alemdar, 9 Nisan 1336/1920, Nu: 473-2784; Peyam-ı Sabah, 9 Nisan 1336/1920, Nu: 491/10921; Anzavur Ahmet ile ilgili Alemdar ve Peyam-ı Sabah’ta sık sık övücü tarzda yazılar çıkmaktaydı. 7 Nisan da Alemdar’da çıkan bir haberde “Biga-Gönen ve havalisini gayr-i milli çetelerden temizleyen binbaşı olarak şimdiye karşı gösterdiği kahramanlıkları şimdide gösterecektir” deniliyordu. Bkz. Alemdar, 7 Nisan 1336/1920, Nu: 471/2782; 8 Nisan tarihli Alemdar’da ise “Ahmet Anzavur Bey’in yeni bir muvaffakiyeti” başlığı altında onun Gönen kazasını Kuvâ-yı Milliyecilerden kurtardığı haberi yer alıyordu. Alemdar, 8 Nisan 1336/1920, Nu: 472-2783; Anzavur Ahmet, Haziran 1919’da İzmit mutasarrıflığından Balıkesir mutasarrıflığına atanmış, ancak görevine başlayamamıştı. Anzavur Ahmet, Kuvâ-yı Milliye’ye karşı yürütülen hareketlerin başını çekiyordu. Bkz. Erdem, Damat Ferit Paşa, s. 158-159.

68 Damat Ferit Paşa’nın üçüncü sadaretinde Bursa valiliği görevine atanan Nemrut Mustafa Paşa, valilik görevine başladığı ilk günlerde vilayette yaptığı bir toplantıda “Ermeni, Rum ve Müslüman halkın yanında yapılmakta olan savaşların meşru olmadığını, keza birinci dünya harbinin de öyle olduğunu, dolayısıyla bu harplerde ölen subay ve erlerin köpek ölüsünden farklı bir durumlarının” olmadığını söyleyerek şehit asker ve subaylarımıza hakarette bulunmuştu. Bu sözler Bursa ve civarındaki askeri birliklerdeki subay ve askerler arasında büyük bir infial yaratmıştı. Bunun üzerine 56 ncı Tümen Komutanı Miralay Bekir Sami Bey tarafından derhal Bursa’yı terk etmesi istenmişti. Böylece Nemrut Mustafa Paşa, valilikten uzaklaştırılarak Bursa’yı terk ederek İstanbul’a dönmüştü. Daha geniş bilgi için bkz. Miralay Bekir Sami Günsav’ın Kurtuluş Savaşı Anıları, Hazırlayan: Muhittin Ünal, Cem Yayınları, II. Basım, İstanbul-2002, s. 163-166.

69 Takvim-i Vekâyi, 10 Nisan 1336/1920, No: 3829.

70 BOA, BEO, Nu: 347035, Ayrıca bu İrade-i Seniyye için bkz. Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla ilgili İrade-i Seniyye, 13 Nisan tarihli Alemdar gazetesinde de yayınlanmıştı. Bkz. Alemdar, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 477-2787; Ali Rıza Paşa ve Salih Paşa Hükümetlerinde nazır olarak görev yapan Mehmet Tevfik Bey, zaten Mebusan Meclisi müzakerelerini süresiz olarak tatil ettiği için, dağılmıştı. Mebusan Meclisin fesih edilmesi sembolik bir anlam ifade ediyordu ve aynı zamanda da usulsüz bir işlemdi demektedir. Bkz. Mehmet Tevfik Bey’in (Biren) Abdülhamit, Meşrutiyet

ve Mütareke Devri Hatıraları, Yayına Hazırlayan: F. Rezan Hürmen, Cilt II, Arma

(17)

kurtulmaya ve Ankara’da toplanacağı açıklanan Meclisin açılmasını önlemeye çalışmışlardı71. Alemdar gazetesi Meclis-i Mebusan’ın kapatılması

kararını adeta destekler mahiyette “Mebusan Lâyık Olduğu Akibete Uğradı” başlığı ile duyurmuştu72.

11 Nisan tarihli Takvim-i Vekâyi’de Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin bir beyannamesi de yayınlanmıştı73. Bu beyanname “Hükümetin Pek Mühim ve

Tarihi Bir Beyânnamesi” ifadesiyle gazetelerde yer almıştı74. Bu beyannamede “Bir takım fitne-fesat, hırs ve menfaat düşkünü insanlar

Teşkilât-ı Milliye adı altında toplanarak, ülkenin siyasi durumunu çok tehlikeli bir duruma soktukları. Bunların harp yıllarında yaptıkları suiistimal ve cinayetlerine mütarekeden sonra da devam ettikleri ve böylece Avrupa kamuoyunu aleyhimize çevirdikleri, bunun sonucunda da İstanbul’un işgal edildiğinden” bahsediliyordu. Beyannamede devamla “Teşkilât-ı Milliye denilen harekât-ı bagiyânenin Anadolu’yu korkunç bir istilaya sokmaya ve devletin başını gövdesinden ayırmaya çalıştıkları” belirtilerek, yalancı

milliyet davası güdenlerin devletin en büyük düşmanları olduğu ilan ediliyordu.

Beyannamede Teşkilâtı Milliye, eşkıyalık ve isyan hareketi olarak suçlanıyordu. Bunların kanunlara karşı geldikleri, halktan zorla para ve asker topladıkları, vermeyenleri ise cezalandırdıkları zikredilerek, bir hafta zarfında bu teşkilata katılanlardan pişmanlık duyacakların Padişah tarafından affedilecekleri, diğerlerinin ise şiddetle cezalandırılacakları belirtiliyordu.

Damat Ferit Paşa yayınladığı bu beyanname ile Kuvâ-yı Milliye aleyhine kamuoyu oluşturarak, girişeceği mücadelede halkın desteğini sağlamayı amaçlıyordu.

Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin bu beyannamesinin yanında, 11 Nisan tarihli Takvim-i Vekâyi’de bir de Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah Efendi tarafından, “başta Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları olmak üzere, Kuvâ-yı

Milliye hareketi liderlerinin vatan haini oldukları ve öldürülmelerinin dinen

71 Esasında Meclis-i Mebusan, 18 Mart 1920’de son toplantısını yapmış ve çalışmalarına ara verme kararı almıştı. Meclis-i Mebusan’ın çalışmalarına ara vermesi ve kapatılmasıyla ilgili gelişmeler için, Bkz. Bilâl N. Şimşir, Malta Sürgünleri, İstanbul-1976, s. 20-21; 124-128; Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim I, Yayına Hazırlayan: Erol Sadi Erdinç, İstanbul-1997, s. 676-677; Hilmi Uran, Hatıralarım, Ankara-1959, s. 126-130.

72 Alemdar, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 477-2787; Vakit, 13 Nisan 1336/1920, Nu: 873. 73 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Alemdar, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 480–2780.

74 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Alemdar, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 480–2780.

(18)

meşru ve farz olduğunu beyan eden” fetva da yayınlanmıştı75. Fetva,

Takvim-i Vekâyi dışında İstanbul’da yayınlanan birçok gazetede de yer almıştı76. Nitekim Peyam-ı Sabah’ta Ali Kemal fetvayı savunan bir yazı yazarak “yalancı milliyet davası şer’i şerife aykırıdır” diyecek77, Alemdar’da çıkan yazılarda da fetva savunularak “Mustafa Kemal müstahak olduğu

cezayı” buldu denilecektir78.

Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah Efendi imzalı bu fetvada, Kuvâ-yı Milliye hareketi mensupları; “İslâm Halîfesi’nin idaresi altında yaşayan ve

Padişah’a bağlı olan halkı hîle ve yalanlarla kandırmak, asker toplamak, vergi koymak ve zorla halkın malını ve mülkünü almakla”

suçlanmaktaydılar. Fetvada; bunların halifeye isyan ve ihanet ederek memleketin asayişini bozdukları ve bunlarla birlikte hareket edenlerin bagi oldukları belirtiliyordu. Bu Fetva’da özetle; Kuvâ-yı Milliye hareketi, eşkıya kuvvetleri olarak nitelendirilmekte, Anadolu ile İstanbul arasındaki bağları koparmak, halifenin yüceliğini zedelemek, padişaha itaatsizlik etmek, mevcut düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, halktan zorla mal ve eşya toplamak, halkı zorla kendine asker etmek ve nihayet vatanın birlik ve bütünlüğünü bozmakla suçlanmakta ve hüküm olarak da bu asilerin öldürülmelerinin dinen farz olduğu vurgulanmaktaydı79. Şüphesiz bu fetva

75 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Alemdar, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 480–2780; Damat Ferit Paşa Hükümetinde Dahiliye Nazırı olarak görev yapan Ahmet Reşid Bey hatıralarında, fetvanın ilan edilmeden önce hükümet üyeleri arasında uzun uzadıya tartışıldığı ve yaratacağı sakıncalar üzerinde durulduğundan bahsetmekte ve devamla İngilizlerin fetva konusunda ısrar ettiklerini söyleyen Damat Ferit Paşa’nın, bu fetvanın ilan edileceğine dair İngilizlere söz vermiş olduğunu bu toplantıda Hükümet üyelerine açıkladığını belirtmektedir. Bkz. Ahmet Reşit Rey, Canlı Tarihler, Gördüklerim Yaptıklarım, İstanbul 1945, s. 284; Fetvanın İngilizlerin ısrarı karşısında ilan edildiği şeklindeki Damat Ferit Paşa’nın iddiasını inandırıcı bulmayan Jaeschke “Foreign Office dosyalarında bu iddiayı destekleyebilecek hiçbir şey yoktur” demekte ve “fetva’nın ecnebi ısrarı ile değil garaz ve hamakat eseri olduğu malûm” diyen Ahmet Reşid Bey’i haklı bulduğunu belirtmektedir. Bkz. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Türkçeye Çeviren: Cemal Köprülü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1971, s. 153.

76 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Alemdar, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 480–2780; Peyam-ı Sabah, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 493/10923; Bu fetvanın metni için bkz. İnal, Son Sadrazamlar, s. 254-255; Bıyıkoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, Cilt: II, s.82-83;

HTVD, Sayı: 35, Belge No: 875; Galip Kemali Söylemezoğlu, Başımıza Gelenler (Yakın Bir Mazinin Hatıraları), Kanaat Kitabevi, İstanbul-1939, s. 216-218; Nureddin Peker, 1918-1923 İstiklâl Savaşı’nın Vesika ve Resimleri (İnebolu-Kastamonu ve Havalisi Deniz ve Kara Harekâtı), İstanbul-1955, s. 166-167; Ebubekir, Hazım Tepeyran, Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları, Çağdaş Yayınları, İstanbul-1982, s. 148-150.

77 Ali Kemal’in “Şeriat, Padişah, Adalet” başlıklı yazısı için, Bkz. Peyam-ı Sabah, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 493/10923.

78 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824; Alemdar, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 480–2780.

79 Dürrîzâde Abdullah Efendi’nin fetvası hakkında tafsilat için, Bkz. Osman Akandere, “11 Nisan 1920 (1336) Tarihli Takvim-i Vekâyi’de Kuvâ-yı Milliye Aleyhinde Yayınlanan Kararlar”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Yıl: 12,

(19)

ile halkın dinî hassasiyetinden faydalanılmaya çalışılmakta ve “Anadolu

Hareketi”ne karşı taarruza geçmenin dinî bir gereklilik olduğu

Müslümanların dikkatlerine sunulmaktadır.

Yine söz konusu Fetva da, Kuvâ-yı Milliyecilerin kötülüklerinden memleketi temizlemenin ve halkı kurtarmanın vacip kılındığı, bu gibileri öldürmenin de meşru ve farz olduğunu zikrediliyordu. Bunlarla mücadele etmek amacıyla “Halife tarafından görevlendirilen ve gönderilen askerlerin,

görevlerini yapmamaları halinde Allah katında büyük günah işlemiş olacakları” da fetvanın son kısımlarında belirtiliyordu.

Görüleceği gibi Damat Ferit Paşa, Kuvâ-yı Milliye hareketine karşı giriştiği amansız mücadelede, bu fetva ile Anadolu’daki Müslüman halkın en zayıf noktasına yönelerek, onların saf ve masum dinî duygularını istismar ediyordu.

Bütün bunların yanında Padişah Vahdettin’in Damat Ferit Paşa’yı, dördüncü defa iktidara getirdiği ve muhtevasında Kuvâ-yı Milliye aleyhinde hükümlerin yer aldığı “Hatt-ı Hümayun” da 11 Nisan tarihli Takvim-i Vekâyi’de bir kez daha yayınlanmıştı80.

Şeyhülislâm Dürrizade tarafından çıkartılan fetvalar, Anadolu’nun birçok bölgesine İngiliz uçaklarıyla atılarak81, halkın bu fetvalardan haberdar

olması ve Kuvâ-yı Milliye’ye karşı kamuoyu oluşturularak harekete geçmesi sağlanmaya çalışılmıştır.

Hükümetin yayınladığı beyanname ve özellikle şeyhülislâm Dürrizade’nin çıkarmış olduğu ve başta İngiliz uçakları olmak üzere her türlü vasıta ve yollarla ülkenin içlerine sokulmaya çalışılan fetvalar, Anadolu’da Kuvâ-yı Milliye hareketine karşı büyük bir olumsuz hava yaratmıştı. Özellikle bu beyanname ile fetvaların Anadolu’da yayılmasının hemen akabinde birçok bölgede Kuvâ-yı Milliye’ye karşı ayaklanmalar çıkmıştı Millî Mücadele’ye karşı çıkan bu isyanlardan Haçin, Pontus, Ali Batı ve Koçgiri dışındaki diğer isyanların hepsinde din, hilâfet ve Padişah birer propaganda aracı olarak kullanılmış, halkı kandırmak için istismar edilmiştir82. Bilhassa Bolu, Düzce ve Hendek bölgesindeki isyan hareketleri

Sayı: 24, Ankara–2003, s. 441–450; Hülya Özkan, İstanbul Hükümetleri Karşıtı Faaliyetleri

(4 Mart 1919–16 Ekim 1920), Genelkurmay Basımevi, Ankara–1994, s. 89–92.

80 Takvim-i Vekâyi, 11 Nisan 1336/1920, Nu: 3824.

81 Alemdar, 23 Nisan 1336/1920, Nu: 487-2881; Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı

Kronolojisi, s. 99.

82 Bu değerlendirme için, Bkz. Kenan Esengin, Millî Mücadele’de Ayaklanmalar, III. Basım, Kamer Yayınları, İstanbul-1998, s. 30.

Referanslar

Benzer Belgeler

Besides, characteristics of manufacturing industry are consist of non-economic variables that these factors are evaluated with respect to economic variables such as number

Toplam devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföy değeri 2016 yılında önceki yıla göre %10 artarak 497 milyar TL’ye ulaşmıştır.. Devlet iç borçlanma

lamalar düzeyinde istatistiksel düzenlilikler gösterir, istatistik, bir ekonomik birimin pazar içerisindeki yaşantısını düzenlemesinde olduğu gibi, daha büyük ölçekte,

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

B) can be avoided by trying not to speak around too many people C) affects only one-quarter of all women, but practically all men D) can have a large negative impact on the social

During the protest process that took place after the death of the African-American George Floyd, the tweets of former political leader Barack Obama on his official Twitter

Bununla birlikte, inancın politik sonuçlarını afaki değil tarihsel olgular etrafında tartışmak gerekir ki bu noktada İran Devrimi İslamî Devrim olgusunun en yetkin örneğini

Estimates of Trends Components of Milk 'field of Halstein Cattle Raised at Kahramanmara ş State Farm Abstract : The purpose of this study wasto determine the trend components of