• Sonuç bulunamadı

"Rind"lerin Sonuncusu yenilikçi ve ilerici bir insandı:Neyzen Tevfik'siz kırk yıl

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Rind"lerin Sonuncusu yenilikçi ve ilerici bir insandı:Neyzen Tevfik'siz kırk yıl"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 8 O C A K 1 9 9 3

Neyzen Tevfik'siz kırk yıl

Neyzen, 24 Mart 1879’daBodrum ’da doğm uş,280cak 1953 yılındalstanbul’da ölüp, Kartal’daki aile gömütlüğüne gömülmüştür. Anası, B olunun Müstahkimler bucağından Emine Hanım, babası da Bafra’nın kolay köyünden Rüştiye Öğretmeni Haşan Fehmi Efendi’ dir. Rüştiye Öğretmeni Haşan Fehmi Efendi Urla’ya atanınca, babasıyla Urla’ya gider. Babasından, Sadi’nin ‘Gülistan’ adlı kitabını okuyarak Farsça öğrenir. Urla’da bir berberden ney dersleri alır. İzmir’deşairEşrefveTokadizade Şekip’le tanıştıktan sonra şiiryazmaya başlar. İstanbul’agelerekMehmet Akif Ersoy’dan aruz öğrenir. 1908’de Mısır’a gidip, orada beş yıl ney çalarak y aşanımı kazanır. Bu ilginç şairimizi ölümünün kırkıncı yılında Behzat Ay'ın yazısıyla anıyoruz.

(2)

“R ind”lerin Sonuncusu yenilikçi ve ilerici bir insandı.

Neyzen Tevfik'siz kırk yıl

6EHZAT AY

N

eyzen’in yüzüncü doğum yıldö­nümünde basınımızda azım­ sanmayacak yazılar çıkmıştı. Yalnız bizim gazetede (Cum­ huriyet) Özgen Acar, İlhan Selçuk, Mehmed Kemal, Mustafa Yeşilo­ va’nın olmak üzere dört yazının ya­ yımlanmış olduğunu belgeliğimde gö­ rüyorum şimdi.

Özgen Acar, Neyzen’in iki yapıtını da belirtmiş olarak anlamlı bir girişle başlıyoryazısına:

“Yüzyil önce 24 martta bir ‘Hiç’ için doğan ve 74 yıl ‘Azab-ı Mukaddes’i yaşayan Neyzen Tevfik’i Türkiye’nin dört köşesinde nasıl anacağız?”

Neyzen, 24 Mart 1879’da Bod­ rum’da doğmuş, 28 Ocak 1953 yılın­ da İstanbul’da ölüp, Kartal’daki aile gömütlüğüne gömülmüştür. Anası, Bolu’nun Müstahkimler bucağından Emine Hanım, babası da Bafra’nın kolay köyünden Rüştiye Öğretmeni Haşan Fehmi Efendi dir. Rüştiye Öğ­ retmeni Haşan Fehmi Efendi Urla’ya atanınca, babasıyla Urla’ya gider. Ba­ basından, Sadi’nin ‘Gülistan’ adlı ki­ tabını okuyarak Farsça öğrenir. Ur- la’da bir berberden ney dersleri alır. İzmir’de şair Eşref ve Tokadizade Şe- kip’le tanıştıktan sonra şiir yazmaya başlar. İstanbul’a gelerek Mehmet Akif Ersoy’dan aruz öğrenir. 1908’de Mısır’a gidip, orada beş yıl ney çalarak yaşamını kazanır.

“Mey’de Bektaşi göründüm, ney’de oldum Mevlevi,

Meşrebim mollayı Rumi, mezhe­ bim Bektaşidir” dizelerinde belirttiği gibi, kendisini hem Bektaşi, hem de Mevlevi sayarmış.

Neyzen, yergi (hiciv) sanatına başla­ masının nedenini, küçükken kendisi­ ni çok etkileyen bir olayda görür:

“Küçüktüm. Bir gün Bodrum’da yoldan geçerken birtakım kalabalık, ellerinde kesilmiş başlar götürüyordu. Bu, meğer hükümet kuvvetleri tara­ fından yakalanan bazı eşkıyaların baş­ ları imiş. Birdenbire korktum ve titre­ dim. Bende ilk isyan galiba böyle oldu. Çünkü o eşkıya, halkının yanında yer alarak saltanat hükümetiyle uğraşıyor. İstanbul’dan beş paraya aldığı malı on kuruşa satan muhtekir halktan çaldığı­ nı o da onun kasasından alıyordu. Şu­ raya bakıyorum kötülük, öteye bakı­ yorum haksızlık... Bu durumu en iyi tasvir edecek aracı hicivde buldum.

S A Y F A 2

Yobazların

dinsizlikle

suçladığı

Neyzen, sarayın

kendisine

verdiği altınları

denize atar...

ikinci kez Sultan Reşat’ın bir

kese içinde kendisine verdiği

altını Rumeli’den gelen

göçmenlere dağıtır. Kendisini

kabul etmeyen zamanın

valisine, “Tanrı senin

hamurunu necasetle

yoğurmuş - Anan seni S...

yanlışlıkla doğurmuş” diyecek

kadar korkusuzdur.

Üzerimde E şrefin de etkisi oldu. ” Neyzen, 1918’de yayımlanan ilk ya­ pıtı “H iç” için şunları söyler:

“İşgal devrinde Eskişehir’de iken, “H iç”i yazmıştım. Bunun Üstat Ah­ met Halit Bey basmak iyiliğinde bu­ lundu. Kaç sayı basıldı? Bunu sormak cüretini kabul edemem. (...) İşte bu ilk perişannamemin kârından Ahmet Halit Yaşaroğlu, Sirkeci’de Manto de­ nilmekte maruf olan meyhaneciye beş lira olan borcumu verdi. Bana da zan­ nedersem bir miktar kitap vermişti. Onları ise Eskişehir’de Yunanlılar alıp götürdüler.”

Aradan 37 yıl geçmiştir. “Azab-ı

M ukaddes” yayımlanır. Bu kitabı ko­ nusunda da şöyle söyler: Hazırlanması himmetinin kahramanı Vatan Gazete­ si muharrirlerinden hukukçu İhsan Ada’dır. (...) Fikren, bedenen, nak­ den fedakârlık yapmıştır. Şu kalende- rane yazıların yolunda yapılan bu feda­ kârlığın, eserin fakirane kıymeti ile müsavi olmadığını bilirim... Rodoslu İhsanın 'bu gayret ve yardımlarının minnetini ödeyemeyeceğim.”

* * *

Yobazların dinsizlikle suçladığı Neyzen, sarayın kendisine verdiği al­ tınları denize atar... İkinci kez Sultan Reşat’ın bir kese içinde kendisine ver­ diği altını Rumeli’den gelen göçmenle­ re dağıtır. Kendisini kabul etmeyen zamanın valisine, sigara paketinin ar­ kasına yazıp yolladığı “Tanrı senin ha­ murunu necasetle yoğurmuş - Anan seni S... yanlışlıkla doğurmuş” di­ yecek kadar korkusuzdur,

* * *

Yobaza, yobazlığa karşıdır. Cumhu­ riyet döneminde bile şöyle yazar: “Ba­ şımızda laik cumhuriyet - Ortada kür- si-i ilahiyat! Felce uğrar içindeki ezda- dın - Akl-u hikmet, teceddiidat-ı ha­ yat!”

Siyasacıları yeren taşlamaları da ün­ lüdür. Bu ünlü taşlamaların kimileri, sanırım kitaplara girmediler; fısıltı ga­ zeteleri gibi kulaktan kulağa dolaşıp yayıldılar...

* * *

Neyzen yenilikçi, ilerici bir insandır. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kimileri bir yerlere yaslanıp umarlar aramayı yeğlerken, “Varsa dostun dipçiğidir,

Neyzen Tevfik

öp de omzunda taşı” demek yüreklili­ ğinde bulunur. Bu niteliğiyle Ata­ türk’ün sevgisini kazanmıştır. Bir ke- zinde Atatürk, “Neyzen’i buraya çağı- rın f’der. Çağırırlar. Sofrada Neyzen hem ney üfler hem de nükteler yapar. Sofradan kalkılırken Atatürk, “Ben­ den bir isteğin var mı?” der. “Bir nü­ fus kağıdı istiyorum” yanıtını alınca, “Nüfus kağıdın yok mu?” der. “H iç­ bir zaman olmadı.” “Neden?” “Şim­ diye değin doğru dürüst bir hükümet görmedim ki biat eyleyim. Ancak biat edilecek hükümeti sayende gördüm, bir nüfus kağıdı istiyorum.”

Atatürk bir kezinde de, “Bir oturuş­ ta ne kadar içersin Neyzen! Yarışalım mı?” diye sorar. “Yarışalım” der. İki­ şer okkalık rakılar ayrılır. Neyzen, bir kova ile iki somun ister. Getirirler. Neyzen, rakıyı kovaya boşaltır, ekme­ ği de doğrar, başlar kaşıklamaya. Ata­ türk, “Pes Neyzen, sen kazandın” der.

* ★ ★

“Uzun darbederlik hayatımda, o kaldırımdan bu kaldırıma; o kapıdan bu kapıya; o diyardan bu diyara; ney’im ve mey’imle bir kuru yaprak gi­ bi savruldum...” diyerek özyaşam öy­ küsünü özetleyen “rind”lerin sonun­ cusunu kırkıncı ölüm yıldönümünde saygıyla anıyorum. ■

C U M H U R İ Y E T K İ T A P

S A Y I 1

5 3 Neyzen Tevfik dostlarıyla birlikte

Referanslar

Benzer Belgeler

Kültür Bakanlığı’nın “Bü­ yük Dost Pierre Loti’ye Mektuplar” kitabı Pierre Loti Dostları Derneği katkılarıyla yayımlandı..

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç

Engelli sporcular için dünyadaki spor örgütlenmeleri üç ana grupta top- lanmıştır: sağırlar için, fiziksel engelli- ler için ve zihinsel engelliler için.. Her grubun

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

Ancak bunun gelişi güzel her önüne gelen kişilerin bu otoriteye sahip olduğunu iddia etmesini engellemek ve bir güven ortamı oluşturma için bu konuda siyasi otorite