• Sonuç bulunamadı

Türk edebiyatının büyük üstadı:Mahmud Yesari

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk edebiyatının büyük üstadı:Mahmud Yesari"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Edebiyatının Büyük

Nasıl muharrir o ld u ?-“M ü ellif

isteriz!**» - En güzel eseri. - R es­

sam

Y e s a r i . -

B ir

iki hatıra..

Yazan

: Htsşyia Şetesuvar

Büyük dostum, Biiyiik Edib Yeşarîyi

de ölümün aman kabul etmez pençesi aramızdan çekip götürdü.

Onu tanıdığım zaman, çocuk sayıla­ cak yastaydım. O da, kendi tâbiriyle

(Tığ gibi) bir delikanlı idi. Kadıköy'ün­ de, Apollon (şimdiki Hâle) Tiyatrosun­ da (Hanımlar Terzihanesi) temsil edi­ liyordu. Ağabeyim Haydar Cemil, gir­ diğimiz müellif locasında oturan Yesa- rîye:

— Küçük kardeşim, diye beni ta­ nıttı.

O zaman Yesarı Zade Mahmud Esad olan Büyük Edib, şöhretini yeni yeni yapıyordu. O zaman da her zamanki gibi mütevazıdı. Yer yer kahkahalar ve alkışlarla kesilen piyesi, bizimle be­ raber o da sonuna kadar seyretti. Bü­ tün seyircilerle beraber, o da güldü, o da düşündü. Piyesin sonunda, halk,

— Müellif! Müellif! diye bağırıp al-, kış tutarken, locada ayağa kalktı. Zarif reveranslarla seyircileri selâm­ ladı. Yüzünde bir hazzm, hazla karışık bir sanat gururunun izleri okunuyor­ du. Ağabeyim, o, ben, hep beraber ti­ yatrodan çıktık. İste, bu büyük dostu, bu büyük sanatkârı orada gördüm; o- rada tanıdım.

Hayatın bir takım garib cilveleri, te­ cellileri var. Aradan epey zaman geç­ ti. Talih, beni de Babıâlîyc sürükledi. Senelerden sonra, senelerce, onunla dostluk, arkadaşlık, kapı yoldaşlığı et­ tik. Beraber geçirdiğimiz, beraber gü­ lüp beraber dertleştiğimiz, acı ve zevk­ li ne kadar günümüz vardır...

Dün matbaaya girdiğim zaman, — Yesarî sizlere ömür; duydun mu? dediler.

Tepemden aşağı bir kova buzlu ve- ya kaynar su geçirilmiş gibi oldum; şaşırdım, dondum, kaldım... Hayali göz­ lerimin önünde öyle bir canlanış can­ landı ki... Sanki, hemen, şu karşıki ma- şada beliriverecek,

— Kalk Şehsuvar.. Hava bugün pek

r.n a ;J 0>Ke ^yİlrÜye,İnl’ bİF <lenİZ k

ena-rma, bir bahçeye gidelim; diyecek ve her zaman olduğu gibi, avadanlıkları­ mız, (elimizde taşıdığımız kitab, def­ ter^ kağıt gibi şeylere öyle derdi) böl­ üğümüzün altına sıkıştırıp yiiriiyiive- reeeğız gibi geldi.

Heyhat: Heyhat ki, artık ne o öyle diyebilecek, ne biz onunla, avadanlık­ larımızı koltuğumuzun altına sıkıştırıp ferah Uyacak bir deniz kenarı, bir ağaç altı araııuya gidebileceğiz..

>0 yaş! Hayat kırkından sonra has­ larmış; bir rivayete göre de ellisi <ıden so.ıra. Hayatı, başlıyacağı yerde bitir­ mek, ne kadar, amma ne kadar acı!..

Kafam Yesârînin bin bir hatırasiyle dolu... Sözleri hâlâ kulaklarımda çın­ layıp durur. Şuracıkta bir iki hatırası­ nı zikredivermek, biraz da hüviyetini belirtmek, portresini çizmek gibi bir şey olacak...

Nasıl muharrir olduğunu, kendisi şöyle anlatırdı:

— Harbi Umumî bitti. Dönüp îstan- bula geldim. Param yok. Artık, kosko­ ca adamdım. Hâlâ baba eline mi bakıp duracağım? Çalışmam lâzım. Nerede, neye çalışabilirim? Sanayii Nefise Mek­ tebi Alisinde okuduk ya! Sözüm ona ressamım. Atlas ve saten üzerine yağlı ve sulu boyayla resimler yapıp satnu- ya başladım. Geçinecek kadar para ka­ zanamadım. Sermayem yok ki bir iş tutayım. Sermayesiz iş diye, kaleme sarılıp yazı yazmıya başladım. Kısmet böyleymiş. Ressam olacağını derken, muharrir oldum.

İşte böyle tesadüfle muharrir, hem de taııı muharrir, olan Büyük Edib, bi­ ze, az zamanda sayısız romaıı, piyes, ıııekteh temsili, ciddi ve mizahi maka­ le, hikâye, fıkra; bir çok tenkid ma­ kalesi ve hâlâ eşi az çıkan bir (Kele­ bek) kolleksiyonu (1) bırakarak ara­ mızdan çekildi. Yazılarında yüzde sek­ sen realist olan Yesarî hakkında bazı yerlerde (Çağdaş ve arkadaşlarına na­ zaran i'i>ın-"tikti.) gibi hükümlere rastladım. (Tipi Dindi) romantik mi­ dir? Bana kalırsa, hayatın ve hakika­ tin ta kendisi, tam kendisi..

Matbuata karikatür yapmakla giren, önce (Didik), sonra (Diken) mecmu­

asında karikatür yaptıkta« sonra, pi­ yes ve romana başlıyaun Büyült Ye- sarinin Has Bahçe, Bir İzdivacı Mii- teyemmeıı, Pervin Abla, Bahçemde bir gül Açtı, Bağrı Yanılt Ömer, Kalbimin Suçu, Sevda İhtikârı, Hanımlar Ter­ zihanesi, Yakut Yüzük, Kanlı Sır, Dağ rüzgârları, Namus, Aşk Yarışı, Ölü­ nün Gözleri, Geceliyin Sokaklar, Ço­ ban Yıldızı, Çulluk, Ak Saçlı Genç Kız, Yakacık Mektubları, 1 1 — 1, Kır­ langıçlar, Su Sinekleri, Mahalleye Pan­ siyon geldi, Yalı Uşağı, Moıİern Kız'ar, Akasya Palas, Sürtük, Pencereden Pen­ cereye, Son Telgrafta çıkan Aşk Ateşi ve nihayet! hâlâ gazete­ mizde tefrika edilmekte olan Kanın Deııiz gibidir, gibi, piyes, senaryo, o- peret ve romanlarının hepsi hayattan birer parçanın hakikatlerini taşır ve her münevverin kafasında bunlardan izler vardır.

Üç dört sene evvel, Yesarî, Şehir Ti­ yatrosunda (Yalı Uşağı) ıım ilk temsil gecesi için dostııııı Seııih Muammerle beni müellif locasına davet etmişti. Yalı Uşağı için,

— Bak, diyordu, şimdiye katlar İğiy­ le piyes seyrettin mi? Bu, bambaşka, apayrı bir şey...

Piyesin yarısında,

— Hocanı, dedim, bu, pek yeni bir şey değil! Bu, benim bildiğim, Mar- yüsün adaptesi...

— Evet! dedi. Maryiisün adaptesi. Amma, Maryüsii bilmesen, adaptedir diyebilir misin?

Hakikaten öyleydi. Hayatımıza öyle tıpatıp adapte etmişti kİ; bilmesem, yüzde yüz telif sanırdım.

Telifteki kudretini adaptede de gös­ teren Büyiik Yesarî, bngiin, her fani gibi hayata gözlerini yummuş bulunu­ yor. Fakat, urkasında, her faniye nasıl» olmıyan bir şöhret, bir çok roman, pi­ yes, hinlerle makale, hikâye, milyon­ larla hayran ve acı — tatlı bir çok ha­ tıra bırakarak: Ne mutlu ona!

(1) (Kelebek) üstadın Mütarekede çıkardığı kuvvetli bir mizah mecıııu- asıydı.

Mahmut Yeses iyi Dün

Toprağe Verdik

Öliiıııü sadece basın ve sahne âle­ minde değil, bütün yurdda derin bir teessür uyandırmış olan romancı vo gazeteci Mahmud Yesarînin cenazesi diiıı Kadıköyiindeki Osmanağa camiin­ den hazin bir törenle kaldırılmış ve Cıyıılıcada Cakalılarındaki mezarlıkta ailesi makberesine defnolunmuştur.

Cenazeye Basın Yayın Umum Mü­ dürlüğü, İstanbul Basın Birliği, Vali ve Belediye Reisi B. I.ütfi Kırdar, Son Telgraf ve Gece Postası adına çelenk- ler gönderilmiş, ve cenaze töreninde İstanbul Basın Birliği Reisi Hakkı Ta­ rık Us ile Basın ve Yayın Umum Mü­ dürlüğü İç Basın Dairesi Reisi Feridun Fazıl Tiilbendçi, Şehir Tiyatrosu Reji­

sörü Ertuğrul Muhsin ve bir polis r. rezesi hazır bulunmuşlardır.

Merhumun tabutu camiden Altı— ağzına kadar eller üstünde götürüimu, ve burada cenaze otomobiline konul<- rak Camlıcaya götürülmüştür. T ef müteakip mezarının başında Beste Sadeddiıı Kaynağın da dahil buluı ğu memleketimizin tanınmış hafızlu nııı iştirakiyle bir dinî tören yapılın tır. Bu dinî törenden sonra evvelâ Bir lik Reisi Hakkı Tarık Us, sonra Niza mettin Nazif, daha sonra da yaşlı göz­ leriyle Ercümend Ekrem Talu tara­ fından birer hitabe irad edilerek Malt- muduıı meziyetlerinden, hususiyetle­ rinden hahsolunmuş ve ona Allahtan, rahmet dilcnmiştir. j

Referanslar

Benzer Belgeler

yüzyıla yaklaştığımız bu zaman diliminde farklı koşullarda da olsa ulus­ çu etnik akımlar yine at oynatmakta, ta­ rihi düşmanlıklar hortlatılarak Balkan­ lar,

Araştırmanın sonucuna göre üniversite öğrencilerinin erken dönem uyumsuz şemaların tehditler karşısında dayanıksızlık, karamsarlık, duygusal yoksunluk,

HPDÖ’nün faktör yapısını incelemek amacıyla yapılan faktör analizi sonucunda Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayı- sı 0.96 bulundu. Barlett küresellik testi sonucu p&lt;0.001

Sonuç olarak, sunduğumuz olguda olduğu gibi herpes zoster’in sakral dermatom ve genital bölge tutulumu şeklinde atipik lokalizasyon gösterebileceği ve herpes genitalis’le

anti-HIV pozitifliği saptandı ve 36’sında anti-HIV testinin sonucu yalancı pozitif olarak tanımlandı (anti-HIV S/Co değeri ortalama- sı X=2.45).. Gebe olmayan

Although Poecilimon species have a similar diet in general, the size of the spermatophore varies more than in other bushcrickets (McCartney et al., 2008). Similar

Ancak bu çalışmalar arasında Çağatay Türkçesinin söz dizimine dair yapılan çalışmalar oldukça azdır.“Çağatay Türkçesinde Söz Dizimi (Uygur Harfleriyle

olmuştur. Yeni kamu yönetimi anlayışı ile başlayan ve yeni kamu işletmeciliği anlayışıyla devam eden kuramsal yaklaşımların özellikle merkezi