• Sonuç bulunamadı

Altan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Altan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• ALTAN

I EMEK ki ayrılalı bir

yılı buluverm iş. . --- 'H ey Koca Altan hey... Duvarlarımızda kari­ katürlerinle, odanın tepe­ sinden bizlere bakan o mü- tebessim ama hüzünlü,fo­ toğrafınla aramızdasın ta­ salanma... Sesin seslerimi­ zin arasında...

Her sabah kapıdan gi­ rerken “ Herşey daha iyi olacak çocuklar, herşey daha iyi” diye seslenişin...

‘Vay anasını ne güzel yapmışım” diye karikatü­ rünü övüşün...

“ Dünya beş yıl sonra bilgisayar dilini konuşa­ cak, dilsiz kalmayalım" di­ ye bilgisayar tuşlarında parmaklarını gezdirişin...

“ Elli yıl sonra doğacak çocuklar bizim bugünkü kısır tartışmalara kıçın kı­ çın gülecek” diye serzeni­ şin...

Dünyanın en az karika­ tür çizen karikatürcüsü kimdir kimbilir... Ama en çok çizen karikatürcüsü Sevgili Altan'dı.. Çizer­ ken sevgili genç dostları tepesine tüner... Altan hem konuşur hem çizer... Altan kimseyi kırmaz.. Kimseyle kavga etmez, tar­ tışmaz ama “ Gülünecek şeye gülmeyen adamı aya­ ğımın altına alır döverim” der... Altan’ın olduğu yer­ de gülmeyen adam olma­ yacağından ona dövecek adam kalmaz...

Sevgili dostu Halil Kı­ vanç bize gönderdiği not­ ta.

“ Kavgasız, gürültüsüz, dedlkodusuz bir sevecen dünya nasıl mı olur? Altan Erbulak’larla dolu..."

di-Altan Erbulak'larla do­ lu sevecen ve barışçı bir dünya için çizdi durdu yü­ reğini hırpalayarak o... Kö­ tülükleri yapanların yanına bırakarak... iyilikleri iyi in­ sanlara armağan ederek. Dostlarının sevgisi o yüz­ den hep üstünde kalacak... O yüzden hep saygı ile anı­ lacak.

OLMAMA "TüftSUT

Ç e o Z A C A K G iH l

"Sor bakalım küçük hanım

I

LTAN'la son röpor­ tajı geçen yıl 4 Ni­ s a n ’da Ayşenur Dokurca yapmıştı... Özel Kültür Ortaokulu üçüncü sınıf öğrencisi Ayşenur Dokurca okul ödevi olarak yaptığı bu içten söyleşide bakın neler sormuş, ne ya­ nıtlar almış... A l tan’la Ayşenur Dokurca. 1 İSAN’ın 4’ü idi ve ben o gün, erken- - — den kalkıp Ali Poy- razoğlu Tlyatrosu’na g it­ tim. Orada Altan Erbulak’ı görünce, onunla röportaj yapıp yapamayacağımı sordum. O da, “Tabii, sor bakalım küçük hanım” de­ di.

—“ Ne zaman ve nere­ de doğdunuz?”

—“11 Kasım 1929’da, Erzurum’da doğdum.”

—“ Nereden mezun ol­ dunuz?”

—“Güzel Sanatlar Aka­ demisi Resim Bölümü’n- den mezun oldum.”

—“ Tiyatro sanatçısı ol­ mak nereden aklınıza gel­ di?”

— “Aile İçinde komik­ likler yapıyordum. Haldun Dormen beni görmüş. Ba­ na tiyatrocu olmayı önerin­ ce, ben de oldum.”

—“ Hiç tiyatro grubu ile turneye çıktınız mı?”

— “ Hayır, ama haftaya

Kaç liraya

cahil

B

ABlÂLİ'ye geldiğim 1947 yılında doğan bir çocuk, bugün tamamı tamamına 40 yaş­ larında, kelli felli bir adam veya saygıdeğer bir hanım­ efendidir sanırım. Tersi de olabilir ama 40 yaşlarında olduğu bir gerçek.

Bu çevrede öğrendikle­ rimi dünyalara değişmem. 18 yaşındayım Ahmet Emin Yalman’ı tanıdığım­ da. Birimiz, koca “Vatan” gazetesinin sol köşesinde başyazılar yazıyor, öbürü 11 Kasım 1987

müzfyani ben) sağ köşesi­ ne günlük karikatürler çizi­ yorduk.

G e n çlik gün lerim d e okumayı görev haline ge­ tirm iştim . Öğrenmeyi, da­ ha çok öğrenmeyi ve de hızlı öğrenmeyiamaçlamış, o büyük “farkı” kapatmayı kafama koymuştum. Ah­ met Emin Yalman, hep elimde bir kitapla yakalı­ yordu beni.

“Okumayı çok seviyor­ sun galiba?”

Almanya’ya gideceğiz.” —“Tiyatro sanatçısı ol­ masaydınız, hangi mesle­ ği seçerdiniz?”

— “ Pilot olmayı çok is­ terdim. Gözlerim iyi gör­ mediği için olamadım. Fa­ kat motorsuz uçaklara bi­ niyorum.”

— “ G erçekleşm esini istediğiniz bir şey var mı?” — “ Evet, en çok ger­ çekleşm esini istediğim şey, kırmızı ışığın sönme­ si ve yeşil ışığın yanması­ dır.”

—“ En büyük hatanız?” — “12 yaşındayken, du­

varın üstünden atladığım­ da sağ elimin orta parma­ ğını incittim. Hâlâ o par­ mağımı bükemiyorum. Fa­ kat artık alıştığım için ka­ rikatür çizerken rahatsız ol­ muyorum.”

—“ Sorularım bu kadar. Teşekkür ederim.”

— “ Dur bakalım. Ayak­ kabımın numarasını sor­ madın.”

—“ Peki. Ayakkabı nu­ maranız kaç?”

— “39 numara.”

* * ★

Röportajdan sonra Al­ tan Erbulak beni “ Dünya­ lar” adlı oyununa davet et­ ti. Oyunu seyrettikten son­ ra hep birlikte yemeğe çık­ tık. Ali Poyrazoğlu, Duygu Ankara, Zerrin Sümer gibi diğer tiyatro sanatçılarının da bulunduğu yemekte çok güzel saatler geçirdim.

"Profession"

ILTAN’ın sevdiği bir

yaşanmış Karadeniz* --- 1öyküsü vardı...

Biri Karadenizli olan iki | şarkıcı konser vermek için Almanya'ya gidiyorlarmış,

inişe yakın hostesler herke- \ T / se doldurmaları için birer form dağıtmış­ lar. Yolcuların adı. soyadı, yaşı, mesle­ ği, gezi amacı falan soruluyor formda. Bizim Karadenizli şarkıcı Almanca soru­ ları anlamıyor, yanındakinden kopya çe­ kiyor hafiften... Adını soyadını yazmış.

Sıra üçüncü soruya gelmiş... Soru yerin­ de “Professlon” diyor... Yani “meslek”... Karadenizli olmayan şarkıcı oraya şarkıcı” anlamında “ Singer” yazmış... Bizim Karadenizli sormuş:

— Orada ne sorii ki garşılığında sin­ ger yazdın?

Öbürü hergele... Ciddi ciddi demiş ki: — Evdeki dikiş makinesinin markası­ nı soruyorlar...

Karadenizli elindeki kâğıttaki meslek hanesine “Zetina” yazıvermiş..

"Sevmenin ötesinde- yim, bir tutku bu,”

“Şimdiye kadar kimbi­ lir kaç lira harcamışsındır okumak için?”

Ben, “ ne biçim soru bu” dercesine aval aval ba­ karken, o “ Bakın size ba­ şımdan geçmiş bir öyküyü anlatayım da dinleyin" de­ mişti.

“Bağımsızlık savaşı so­ nunda istiklal mahkemele­ ri kurulmuştu. Savaş sıra­ sında en ufak pürüzü görü­ lenler bile hemen yargıç karşısına çıkarılıyorlardı. İstiklal mahkemelerinde ise sadece iki karar vardı, ya ölüm, ya beraat.

“ O m ahkem elerden ben de nasibimi aldım. Yazdığım bir yazı yüzün­ den önce Ankara’ya, zanlı­ ların toplandığı bir binaya götürdüler bizi. On-on-beş kişi kadar vardık odada. Her halinden ağa olduğu belli olan biri, gözlerini ba­ na dikmiş, öylece bakıyor­ du. Bir ara dayanamayıp şöyle eli ile hele gel gibi­ lerinden bir işaret yapıp sordu:

“Senl niye getirdiler buraya çocuk?"

“ Bir yazı yazdım gaze- eye de ondan."

“ Sen okur-yazar m ı­ sın?”

“ Evet."

“ Peki şimdiye kadar kaç para harcadın okuyup yazmak için?”

ilk orta, lise ve üniver­ site yaşamımı şöyle topar­ layıp, kafadan yaptığım bir hesapla yanıtladım soru­ yu: “Eh, olsa olsa 25-30 bin jira harcamışımdır.” İdam istemi ile mahkeme­ lerin karşısına çıkacak olan ağa, gözlerini kısarak konuştu:

“Şimdi bütün bu bildik­ lerini UNUTMAK için kaç para verirsin?”

Dedim ya BabIâli'ye geldiğim yıl doğan bir ço­ cuk, bugün 40 yaşlarında. O günden bu güne neler öğrendim neler.

Öğrenmeseydim, bil- meseydim ne iyi idi. Oh, gel keyfim gel.

15 Mart 1987 tarihindeki yazısı...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Seçilmiş 11 petrol ihracatçısı ülkedeki kişi başı enerji tüketimi ve kişi başı GSYH arasındaki nedensel ilişkiyi panel birim kök ve panel eşbütünleşme testleri

When the MK expression in breast tissues was evaluated with respect to immunohistochemical staining status, no significant difference was found in terms of tumor diameter, lymph

何為斌 Ho WP;Liau JJ;Cheng CK 摘要

臺北醫學大學「101 學年度師生防火、防震訓練」活動 本校為強化外國師生對防火、防震基本常識,增加應變常識及 能力。特於 12 月 4 日

北醫大代表團於 12 日拜訪倫敦大學 Vice Provost Sir John Tooke、Dean David Lomas、 Director Gabriel Aeppli、Professor Peter V Coveney 與 Proffessor Bryan

Doğru bir marka adı seçimi, bir markanın markalaşma sürecinin ilk ve en önemli stratejik adımlarından biridir.. Marka adı bir markanın konumlandırma stratejisi ve

From the emergency rooms of three hospitals in Taichung area, persons aged 65 or older who fell and sustained a hip fracture as cases and those who fell and had an injury other

In our series, abscess formation in and around the infected area was also frequent (42.4%); the paravertebral site was especially common (28.8% of cases