• Sonuç bulunamadı

İtfaiye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İtfaiye"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

•* - s 1

(2)

r y e T t t İ ı

İstanbul Yangınları

Eski devirlerde İstanbul için yangın, büyük bir afetti. Zelzele gibi, seylâp gibi tabiî afetlerin yanında, îstanbulu tahrip eden korkunç bir felâket de yangındı. Zaman zaman bu güzel şehri viraneye çeviren bu afet, halkın yalnız servet ve refahını kemirmiyor, aynı zamanda huzuru kalbini, sükûn ve saadetini de kökünden sarsıyor, zedeliyordu. İstanbulda hemen hiç kimse, bugün kurduğu yuvanın yarın bir yığın kül ve kömür haline gelmiyeceğinden emin değildi. Sabahleyin evinden çıkıp işine giden herhangi bir hemşerinin akşam üstü semtine döndüğü, mahallesine girdiği vakit, sokağının ve evinin yerinde ya kızıl alev dalgaları, yahut simsiyah bir harabe, taş ve çamur yığını bulmıyacağını iddiaya kimse cesaret edemezdi. O sebeple, velevki bir kaç saat için semtinden ve bucağından uzak kalmağa mecbur her şehirlinin kalbi daima endişe ile çarpıyor, yangın korkusu, İstanbulu âdeta istila etmiş bulunuyordu.

Sığındığı yuvanın bir anda duman ve ateş tufanı arasında gözünün önünde çöküp eridiğini gören, başını sokacak bir çatı altından mahrum, sefil ve perişan ailelere İstanbulda sık sık rastlanıyordu. Bazan bir tanıdık veya akraba evinde, bazan da cılız bir kulübeciğin basık karanlığında hayatını sürükliyen bu zavallılar, bir daha bir aile bucağının sıcak ve mahrem havasını tadamıyor, dünün hayal olan saadetini acı bir hasretle ana ana tesellisiz sönüp gidiyordu.

İstanbul yangınlarından doğan felâket, sadece bundan ibaret değildi. Yangın, şehrin sekenesile birlikte şehri de sefalete sürüklemekten geri kalmıyordu. Yeşil bahçeleri, beyaz minareleri, birbirine sokularak baş başa sessiz ve müsterih yaşıyan evlerile şimdi mamure olan bir semt, bir dakika sonra dişlek duvarları, kopuk bacaları, boynu bükük minarelerile göz yaşartıcı bir manzara halini alırken, cedlerden kalma aziz yadigârlar, eski eserler, eşsiz yazma ciltler ve bir daha yerine konamıyacak kadar nefis halılar ve nihayet bütün bir ailenin manevî mesnedi, göğüs kabartan ve yüz ağartan hatıralar da toz ve ankaz olarak gömülüyor, kaybo­ luyordu.

Belki her şey kabildi, belki her sefalet bir gün bitecek, her harabe tekrar bir mamure haline gelecekti. Fakat bu yadigârların, bu kıymetli eserlerin, bu baha biçilmez yazma­ ların ve eşi bulunmaz halıların, bütün bir ailenin keder ve ıztırabına, sevinç ve saadetine şahit olan masum odaların

(3)

ve muhteşem salonların, kimbilir kaç güzel Türk kızının gençlik hayalini taşıyan altın çerçeveli aynaların bir daha yerine konmasın imkân yoktu. Bu manevî servet, bir aile bünyanının esas taşı olan bu eşya ve âvânî, bu aziz ve değerli hatıralar, artık bir daha geri dönmemek üzere tamamile mahvolmuştu . İstanbul halkı bu acıyı, bu sonu gelmiyen ıztırabı bir defa, beş defa, on defa değil, belki yüzlerce defa ve belki daha fazla hissetmişti. Bu acı maddî ziyan ve sefaletten de büyüktü. Ölümü bu acı içinde bekliyen ihtiyar erkekler ve beli bükük nineler, kadit vücutlarında, kaybettikleri manevî kuvvet ve mesnedin matemini taşıyorlar ve o matemle birlikte mezarlarına giriyorlardı.

Istanbulun sık sık böyle hemen baştan başa denilecek surette yanıp kül olması, binaların ahşap ve birbirine bitişik, sokakların dar olmasından, su ve söndürme vasıtaları bulun­ mamasından ileri geliyordu. Fakat, her yangın afetinden sonra, yanan sahada yeniden ahşap inşaata müsaade olun­ duğu gibi, cadde ve sokakların da yine eski vaziyetlerinde, dar ve karışık bir halde bırakılmasında mahzur görülmiyordu. Öyleki, bir yangın sahasında on, on beş sene içinde yeniden kurulan bir semt veya mahallenin, eski yanan mahalleden pek farkı olmıyor, yeni mahalle de eskisinin uğradığı felâkete, onun kadar, belki ondan da fazla maruz bulunuyordu.

* * *

\ angın Söndürme Teşkilât ve Vasıtaları Yangın tulumbalarına ve itfaiye teşkilâtına vücut verilme­ den önce, İstanbulda çıkan yangınları söndürmek için pek basit usullere, pek iptidaî vasıtalara baş vurulduğunu söyle­ meğe hacet olmasa gerektir. Kova ve kırbalarla su taşıyarak ateşe serpmek, yanan binayı veya civarındaki yapıları halat ve kancalarla yıkmak gibi hiç bir maddî ve müsbet faidesi olmıyan tedbirlerle söndürülmesine çalışılan yangınların, çok kere ateşin ve ruzugârın şiddetine, muhitin şartlarına göre yapabileceği tahribatı yaptıktan sonra, haricî bir âmilin tesi­ rde değil, kendi kendine söndüğü İstanbulda çok rast gelinen hadiselerdendir. Böyle olduğu halde yangın felâke­ tinin zararlarını azaltmak, çıkan yangınların büyümeden söndürülmesine yarayacak bir vasıta bulmak için İstanbulda hiç kimsenin uğraştığı görülmemiştir. Yalnız «1716« tarihinde, daha evvel İstanbulda yerleşmiş bulunan Gerçek Davud adlı

(4)

5 —

bir Fransız mühtedisi, bir yangın tulumbası yapmış ve o zamana kadar bilinmiyen bu alet, 1716 veya 1718 senesinde Tophane ve bir rivayete göre Sultanselimde çıkan bir yan­ gında ilk defa kullanılmıştır.

Gerçek Davudun yapıp kullandığı tulumba ağır ve battal bir aletti. « Çardak » denilen üst kısımları yüz yirmi kilodan fazla ağırlıkta madenî borulardan müteşekkil bulu­ nuyordu. O cihetle hu ilk tulumba hir müddet sonra bıra­ kılarak yerine daha hafif ve basit bir şekilde yapılan tulumbalar kullanılmağa başladı. Gerçek Davudun yaptığı ilk tulumbaya « D idon» ilk tulumbanın değişmiş şekli olan sonraki tulumbalara da « Didon bozması» tulumbalar denilmiştir.

« Tulumba denilen alet, âdî emme - basma bir makineden ibarettir. Bu alet, üstü açık bir sandık içine yerleştirilmiş, bu sandığın iki tarafına iki sırık takılmış, sandığın yerle temasım menetmek için de dört köşesine «tırnak» denilen kabartmalar konmuştur. Makinenin « çardak» kısmı ile «tepelik» i ve «deve boynu» dedikleri hortum takılan ağzı meydanda, fakat su alıp veren haznesi görünmez bir haldedir. Sandığın dört tarafı boyalı olup üzerinde bazı resimler de vardır.»

Gerçek Davud, tulumbasile yangın söndürmek için ilk zamanlarda başlı başına çalışmış, tulumbanın yangınların büyümemesinde ve çabuk söndürülmesindeki büyük yararlığı anlaşılıaca yeniçeri ocağından acemi oğlanlarına yamak olmak üzere tulumbacı ocağı kurularak Gerçek Davud, günde yüz yirmi akçe vazife ve «Ağa» ünvanile bu ocağın başına geçirilmiştir. Tulumbacı ocağının merkezi Şehzadebaşmda idi Ocağın ağasından başka günde atmış akçe vazifeli bir kethüdası, yirmi akçe vazifeli bir kâtibi, yirmi altı akçe vazifeli bir çavuş yamağı, otuz akçe vazifeli bir odabaşısı ve on beşer akçe vazifeli elli neferi vardı.Hortum yapmak üzere sonradan bu ocağa atmış ^ört nefer daha ilâve olunduğu gibi hortum masrafı için tulumbacı ağaya, yani Gerçek Davuda kırk akçe terakki verilmişti.

Tulumbacılar ocağı yeniçeriliğin ilgasına kadar devam etmiş,yeniçeriliğin ilgasın da bu ocağında, diğer yeniçeri ocakları

gibi ortadan kaldırılmıştır. Ancak, görülen lüzum ve zaruret üzerine bir iki sene sonra, tulumbacı ocağı, bu defa tulum­ bacı taburu adile tekrar kurulmuştur. Bu ocak mensuplarına daha sonraları asker elbisesi giydirildiği gibi talim ve terbiye esasları da değiştirilmiş ve yeni bir usule bağlanmıştır.

(5)

1262 tarihinde zaptiye müşirliği, 1285 tarihinde de Bele­ diye daireleri ihdas ve tesis olunduğu zaman, müşirlik dairesile belediye daireleri merkezlerinde birer tulumba bulundurulması ve bunu idare için de ondan yüze kadar nefer kullanılması kararlaştırılmıştır. Bunlardan maada, her mahalle halkının kendi mahallelerinde birer tulumba bulun­ durmalarına ve bunu mahalle delikanlılarının sevk ve idare etmesine müsaade olunmuştur. Bu suretle temeli atılan mahalle tulumbacılığının yavaş yavaş inkişaf ederek tulumbacr adile şehrin her tarafında bu sınıfın türemesine yol açtığını, mamafih o zamana göre bir spor hareketi de telekki edilen- tulumbacılığın gitgide günün ihtiyaçlarına cevap veremediğini ve bu vaziyetin cumhuriyetin ilânı ve yeni itfaiye teşkilâtının kurulmasile nihayet bulduğunu bilmiyen olmadığı için bu hususta tafsilat vermeği lüzumlu görmüyoruz.

1287 tarihinde Beyoğlunda vukua gelen büyük yangından sonra Macaristandan bir mütehassıs getirilerek İstanbulda ilk İtfaiye teşkilâtı yapılmış, dört taburlu bir itfaiye alayı teşkil ve bunun bir taburu İstanbul cihetinde ikame olunduğu gibi, daha sonra bir de Bahriye itfaiye taburu kurulmuştur. 1923 senesine kadar devam eden bu teşkilât, o tarihte dağılarak yerine her bakımdan eskilerinin üstünde ve tam manasile asrı ve mütekâmili bir itfaiye vücude getirilmiştir ki, bu, her gün yeni bir terakki merhalesine varan bu günkü İstanbul itfaiyesidir.

* * *

Bugünkü İtfaiye

Bir az önce işaret ettiğimiz gibi bu günkü itfaiyenin ilk temel taşı 1923 senesinde Vali ve Şehremini Haydarın elile atılmıştır. Elli bin lira kadar para sarfedilerek alınan motörlü tulumbalarla 1923 senesinde şehirde merkezi İstanbul, Beyoğlu, Üsküdar olmak üzere üç itfaiyd gurubu vücude getirilmiş ve o tarihten bu zamana kadar her yıl yeniden yeniye tedarik olunan vasıtalarla itfaiye teşkilâtı kuvvetlen- dirildiği gibi gurup ve müfrezeler sayıyısı da arttırılmıştır. Elyevm, İstanbul, Beyoğlu, Üsküdar, Kadıköy, İstinye(deniz,) Bakırköy ve Adalar, Rami, Yeşilköy, Erenköy, Halıcı oğlu, İstinye (kara) de birer itfaiye gurup ve müfrezesi ve ayrıca İstanbuldaki gurup nezdinde bir de tahrip müfrezesi vardır. Mevcut vesaitin sayısını da aşağıda gösteriyoruz :

(6)

— 7 — 1 fi E 1 1 f* s4) z eu W > O 4-> O 3•p* s X X8 a T +*. S E N E L E R N 3 > <u . a cu •m 4* po r a i ç i n t. E 0 a, a > •p* NO 44 O pOu HX a S o ¡5 E x au a ti O H (►> Om O S 0 -M o ■0u 0) N eö 44O o ««« s x ü o,O & E > , S s < S 1 9 2 3 4 1 4 3 4 6 — 10 — — 1 9 2 4 5 1 5 3 6 7 — 10 1 — 1 9 2 5 5 1 5 3 7 9 — 12 1 1 1 9 2 6 5 1 5 3 7 10 1 15 1 1 1927 6 1 5 3 7 10 1 15 1 1 1 9 2 8 6 1 5 5 7 10 1 2 1 1 1 1 9 2 9 7 1 5 5 7 10 1 22 1 1 1 9 3 0 7 1 5 5 7 10 2 2 2 1 1 1931 1 0 1 6 5 1 2 2 3 2 2 3 1 1 1 9 3 2 10 2 6 5 12 2 3 2 3 0 1 1 1 9 3 3 1 0 2 6 5 12 2 3 3 3 0 1 1 1 9 3 4 10 2 6 5 12 2 3 3 3 0 1 1 1 9 3 5 10 2 6 5 12 23 3 3 0 1 1 1 9 3 6 11 2 6 5 12 24 3 3 0 1 1

Yukarıdaki rakamlar tetkik olunursa hemen ve açıkça görülür ki, itfaiye vesaiti 1913 den 1935 senesine kadar tedricen artmış ve meselâ 1923 de altı motompop ve on arazözle işe başlıyan itfaiyenin elinde bu gün 24 motompop ve otuz arazöz bulunmuştur.

Şimdi biraz da itfaiye için verilen tahsisat üzerinde duralım: İstanbul halkının ve ona izafeten belediyenin, itfaiyenin bugün varmış olduğu tekâmülden dolayı öğünmek haklarıdır. Fakat şu noktayı ilâve etmeden geçmiyelim ki, bu tekâmül, birdenbire ve külfetsiz olmamış, bilâkis bunun için yıllarca çalışmak, didişmek ve beklemek ve bununla beraber bir çok maddî fedakârlıklarda bulunmak lâzım gelmiştir. 1923 sene­ sinde elli bin lira ile ilk temel taşının konduğunu yukarıda yazdığımız itfaiye teşkilâtını, yeni terakkileri takip etmek şartile idame için sarfolunan para mikdarını aşağıya alıyoruz :

Y ı l l a r İ t f a i y e m a s a r i f i ( 1^/a ) 1923 50,000 1924 117,000 1925 144,584 1926 180,098 1927 231,750 1928 211,820 1929 258,310 1930 259,090 1931 364,078 1932 370,838 1933 382,266 1934 357,586 1935 358,806 1936 313,846

(7)

Görülüyor ki, itfaiye masrafları 1923 senesinde elli bin liradan ibaret bulunurken yıldan yıla ihtiyacın çoğalması ve teşkilâtın tamamlanması dolayısile artarak üç yüz bin lirayı mütecaviz bir hadde vasıl olmuştur. Her sene itfaiye için tahsis edilen bu para ile maddî ve manevî ne büyük servetlerin korunduğu ve kurtarıldığı düşünülürse, belediyenin üzerine aldığı fedakârlığın ve ifa eylediği vazifenin ehemmiyeti ve manası çok iyi anlaşılır.

* * *

• •

İstanbul Yangınları ve itfaiyenin Çalışması Son itfaiye teşkilâtından önce Istanbulu kasıp kavuran, harabeye çeviren yangınlardan bahsetmek sadedimizin dışındadır. 1923 senesinde teşkiline başlanan itfaiye, ancak o senenin eylülünde çalışmağa koyulmuş ve eylülden birinci- kânun sonuna kadar dört ay zarfında yeni teşkilât ve vesaitle yetmiş iki yangın söndürülmüş, daha doğru bir tabirle İstanbul yetmiş iki defa felâketten kurtarılmıştır. Bu yangınlar arasında bazan bir mahalleyi, bir semti tehdit eden büyük yangınlar bulunduğu gibi başlangıçta söndürülenler, bir veya bir kaç binanın yanmasile, yahut yalnız bir binanın kısmen veyahut bir bina dahilindeki eşyanın yanmasile söndürülenler de vardır. 1923 senesinden 1935 senesi sonuna kadar İstanbulda vukua gelen yangınlar mıkdarını aylar itibarile gösterir cetvel bu yazının sonuna iliştirilmiştir.

Bu cetvelde görülen yangıalardan, başka itfaiyenin tahrikine sebep olan esassız ihbarlar da vardır ki, bunların sayısını da seneler itibarile ayrıca kaydediyoruz :

Y ı l l a r E s a s s ız i h b a r l a r s a y ı s ı Y ı l l a r E s a s s ı z i h b a r l a r s a y ı s ı 1924 — 1930 48 1925 31 1931 50 1926 12 1932 62 1927 31 1933 40 1928 — 1934 77 1929 32 1935 65

Yukarıdaki rakamlara göz gezdirilirse itfaiyenin ne kesif ve hummalı bir mesaiye girişmiş olduğu açıkça görülür. Şehri yangın felâketinden korumağa ve kurtarmağa matuf olan bu mesaiyi her İstanbullunun takdir hisleıile karşıladı­ ğına muhtelif vesile ve fırsatlarla şahit olan İtfaiye, hemşe- rilerinin bu değerli alâkaları karşısında duyduğu şükranı ifade ederken teşkilâtın banisi eski Vali ve Şehremini vekili Haydarla büyük hamisi şimdiki Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağın ve İstanbul Umumî Meclisinin adlarım da saygı ve minnetle anmağı vazifelerinden biri bilir.

(8)

9 in co O) o i/o 00 H CN ON t t í-- t t c n tíTi- - o oo con o uo ti- oco y-iTT CO 00 ioTf io sf ¡? CO h H ^ 05 U0 UO U0 CO CO CN ^ U") ^ UO c o Oe n o co 00 00CO CN CO co co 05 On uo coON ot i- t ít - cn t0 \ h -h cn lM t í- COcn 00CN coco Tj< coCM Ti­ cs W O H H U~> 0> 0 NO ["-> CO NO CN CN CO TT UOON ON O ONco O CO CO TT oco io co 05 oTT Cfl Sn R3 C O O w en o CO _ 2 c bn c (0 > • S3 (0 J S o «tí 2 2 03 es cd 4-* C/3 ft 5^ 05 CS 0) 00 CS 05 co CS 05 10 CS 05 CO tT tT tT TT CO Tt-CO oo cs U0 CN U0 CN NO NO uo co co CN ON TT NO CO CN O TT Tt-CO CN uo CN co CN uo t-H oo r-H ON Tí-TT CO CN co CO TT TT CO co IO Tj-ON CN r- CN ON NO 00 TJ- oo cr* CN co CO NO TT co CN CO co er Tr­ ON CO co O NO Ti­ uo r-H io co co tT co TT co es co co Cd TÎ-TT O ON UO CN 00 00 IO CN CN CN co co CN CN H CN OO re CN CN O CN CN r-H co CN Tí­ CN CN co TT Tf CO CN CN CO te­ re TT NO CN UO NO O 00 UO co <M CO CO co CO CO co co CN Ti­ CO TÎ-ON O r-H O ON O co CN t-h tH t-h tH CN CN T-H 03 sj* CJ NO ON O) CN TT CO h> ON CO CN CN O OT—( CN T-H Ot-hn no1—, y—*e o CN no OLtP CM CO CS O) vn on t"- CN CN Nh cm * < a p c <cd M O C ¿2 . S OO" N C/3 0) Id r o 4—1 Vh cO C CO C/3 C/3 >> cd cd i-l *N cd

s

s <u ü 4—1 C/3 P >bo = 3 > , O . s *d LO" s

2

s X H < U i

5

CO" <u o C d d c <cd £¡ o c ■c s z

o

td >*

(9)

Didon» denilen ilk ft u lu m b a n ın mu ci d i G er çe k D av u d u n k a b ri

(10)

Y e n iç e ri le r de vr in de y a n g ın a g id iş — 11 —

(11)
(12)

1 3

Mahalle tulumbalarından biri

İlk askeri İtfaiye

T 1

(13)
(14)

1 5 İst a n bu l İtfa iy e g a ra jı

(15)

İtfaiye yatakhanesi

itfaiye deniz motörü

(16)
(17)

İtfaiye müzesinin bir köşesi

(18)

1 9

itfaiye müzesinden diğer bir köşe

(19)

Eski İtfaiye vesaiti (İtfaiye müzesinde)

(20)

İ s t a n b u l — B e l e d i y e B a s ı m e v i

ı ît: s «

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Grappalarla üretim bölgesi, üretimde kullanılan üzüm çeşidi, üretim koşulları belirlenmiş ve tam olarak tanımlanmışsa bu tip grappalar, etiketlerinde DOC veya DOCG

Bu konuda bir önemli ipucu/kanıt daha vardır: Dikkat edildiği takdirde hemen fark edilecektir ki, resmî söylemde Harbiye Nezâreti’ne bağlı olduğu ifâde

fi;-gerçekte bu tabir, yangından korunma sorununun artık, ülkenin dış güvenliği kadar önem taşıdığı, onunla paralel nite- Jlk kazandığı ve aynı sorumluluk

1) Erciş’te yaşayan sağlık emekçilerinden bir aile hekimi ve 4 hemşirenin enkaz altında olduğu öğrenilmiştir. 2) Sa ğlık kurumunda çok sayıda yerel sağlık

Evhadüddin-i Kirmanî ile Anadolu'ya gelen Ahî Evran, Anadolu‟da ilk defa Selçuklular döneminde Kayseri bölgesinde esnaf teşkilatı olarak örgütlendi.. Müslüman

fiekil 2’de de görüldü¤ü gibi, siyahla betimle- nen bulan›k bir U kümesinin s›n›rlar›, klasik küme- lerde oldu¤u gibi, kesin çizgilerle belirlenemez.. Çünkü

İki ço­ cuk babası olan Burhan A r­ p ad ’ın cenazesi, Şişli Ca­ mii ’nde öğle namazını takiben kılman cenaze namazının ardın­ dan, Kozlu’daki

işte, fiziğe nazaran daima aynı müd­ deti devamı hâiz saniyeleri, dakikaları, saatları ve günleri ihtiva ettiği için geçen seneden farklı olmıyan yeni