• Sonuç bulunamadı

İki tehlike önünde Tük düşüncesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki tehlike önünde Tük düşüncesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İki tehlike önünde

Türk düşüncesi

Türk düşünce­ si, Tanzimattarı- bcri, gittikçe ol­ gunlaşan görüşiy- Ic, Şark millet­ lerine örnek o-

lacak istikameti

mıştır. OsmanlI

c

almıya başla-

devrinde Türk düşüncesi, İslâm medeniyetine ta­ mamen intibak etmiş bulunuyor­ du. Şark - Garp mücadelesi bi­ rincisinin aleyhine geliştikçe, ye­ nileşmek zarureti günden güne kendini hissettiriyor; bundan do­ layı Üçüncü Ahmetten Abdülme cide kadar ağır ağır teceddüt (yenileşme) îstiyen bir cereyan beliriyordu. Eskiler «usul-i-cedi- de» ye dirsek çeviriyorlar; bun­ lar ise açıkça hiçbir mücadeleye girmiyor ve fazla birşey istemi­ yorlardı.

Ancak Tanzimat mütefekkirleri (Şinasi, Namık Kemal) ile garp­ çılık açıkça sesini yükseltebildi. Artık selâmet yolunun Garp me­ deniyetini esaslı surette benimse­ mekte olduğunu söyliyenler be­ lirdi. Hattâ bir aralık, Garpçılık la Şarkçılık birbirine açıktan a- Çiğa meydan okudu. Şarkçılar Garpçıları geleneği yıkmakla, kendini inkâr etmekle, dinsizlikle itham ettiler. Garpçılar Şarkçılarda terakki düşmanı olmak, milletin ilerlemesine mâni olmak, inkira- za sürüklemek suçlarını gördü­ ler. Bu karşılıklı ithamlara rağ­ men, iki cereyan uzun müddet yerlerini muhafaza ettiler. Za­ man zaman fikirlerin kuvveti ve­ ya siyasî hâdiselerin gelişmesine bağlı olarak, birinin veya öteki­ nin lehine ilerlemeler kaydedildi. Fakat bu muvazeneli çarpışma, sonunda birbirine hûlul ve tesir ederek, realiteye daha yakın, da­ ha canlı bugünkü Türk düşünce­ sinin doğmasına zemin hazırladı. Ali Suavi, Hüseyin zade A- li, Yusuf Akçora ve Prens Sa­ bahattin, birbirinden farklı za­ viyelerden bu kaynaşmanın mah­ sulleridir. Hemen hepsi, bir ta­ raftan Türk cemiyetinin Garp me deniyetine derin bir anlayışla gir mesi zarurî olduğunu görüyorlar, bir taraftan da tarihimizin, iti­ kadımızın şahsiyetimize vurduğu damgayı muhafaza etmek lüzu­ muna inanıyorlardı. İslâmlık, lü rk lü k ve Avrupacılığı birleş­ tirmek lüzumunu ilk- defa açıkça Ali Suavi ileri sürmüştü. Hüseyin zade Fuyuzat ve Hayat mecmua­

larında (1905) milletimizin kaderi­ nin Şark ve Garp hümanizmala- rı arasında köprü kurmak oldu­ ğunu ilân ediyordu. Yusuf Ak­ çora «Üç tarzı siyaset» te Osman- cılık, İslamcılık ve Türkçülüğün münakaşasını yapıyor; fakat

bun-.■■■

■... . Y a z a n : —

^

Prof. Hilmi Ziva Ülken I

ların arasında en çok taraftar ol- J

duğu. Türkçülük olmasına rağmen, T uıtl bir karar veremiyor. So­ nunda «Müslümanlık, Türklük siyasetlerinden hangisi devlet için daha nafi ve kabili tatbik­ tir?» sualini cevapsız bırakarak, sözü bitiriyor. Fakat o devir­ de bu meseleleri yanyana getir­ me, Türk mütefekkirleri için, on­ lar arasında bir bağ kurmak güç birşey değildi.

Ziya Gökalp «Türkleşmek, İs­ lâmlaşmak, Muasırlaşmak» ta üç cereyanın modern millet olmak zarureti içinde nasıl kaynaştığım göstermeye çalışıyor: Muasır me­ deniyetin hakikî bir uzvu olmak için, o medeniyete şahsî kültürü ve itikadı ile girmek lâzımdır. Bu da üç cereyanın esasında bir birini tamamladığım gösterir. A- ğaoğlu Ahmet «Üç Medeniyet» adlı kitabında, Türk milletinin tarihî seyir içinde nasıl bu üç medeniyetin çıraklığından geçti­ ğini ' ve ister istemez Garp medeniyetinin eşiğinde ve ona namzet mevkide olduğunu söylü­ yor. Ona göre medeniyet bir bütündür. Onu tamamen almalı veya tamamen reddetmelidir. E- ğer garplılaşmamız zaruret ise, bu hareket, Garp medeniyetini kısmen benimsiyerek olamaz. Bu medeniyetin hakikî uzvu olurken, iyiliklerini de, kötülüklerini de ister istemez alacağız. Ağaoğlu Ahmcd’in tezi, Gökalp’ın tezine ztd görünüyor. Çünkü o, hiç bir uzlaştırma ve anlaşmaya razı ol­ muyor. Yeni bir medeniyetin kök ten ve toptan kabul edileceğini iddia ediyor. Ona göre nasıl, uz­ viyetin beyin gibi yüksek uzuv­ ları yanında bağırsaklar gibi â- di uzuvları varsa, bir medeniye­ tin de ulvî fikirleri ve meziyet­ leri yanında bayağı cereyanları ve hastalıkları vardır. Medeniye­ ti benimseyince, bunlara razı ol­ mak ve o medeniyet içinde başka milletler gibi bunlara karşı çare­ ler düşünmek lâzımdır.

Zıd fikirleri yarıştırdığı için, hücuma uğrayan Gökalp. birçok makaleleri ve yazılarında Türk düşüncesinin emin yolunu bul­ duğunu gösteriyor: İrticai tehlike sayıyor ve ancak garpçılık ruhun dan ilham alan modern bir İs­ lâmlığı müdafaa ediyor. Bunun için bir kısım dergilere karşı cephe yapmış, Garpçı ve Türk­ çü bir İslâmlığı müdafaa için «İslâm» mecmuasını çıkarmıştı.

Şahsiyetsiz ve mukallit avru- pacılığı tehlike sayıyor, ancak millî kültürün yaratılmasına ve millî itikadların modernleştiril­ mesine hizmet eden bir garpçılı­

ğın müdafaasını yapıyor. Nitekim körükörüne garp- i çılık istiyen der­ gilerden kendini ayırmak için, «Yeni Mecmua» yı çıkarmıştı. Gökalp’ta çok vâzıh olan bu i k i . tehlike şuuru, ayrı ayrı şekiller­ de devrinin diğer mütefekkirle­ rinde de vardı. Prens Sabahat­ tin «Türkiye nasıl kurtarılabilir?» adlı kitabında, Garp İçtimaî ti­ pine girebilmek için tavsiye etti­ ği derin terbiye inkılâbında, millî ve dinî dergilerimizin rolü­ nü açıkça göstermektedir. Ağa­ oğlu Ahmed’in cezri Avrupacıhk dediği şey de, hakikatte, Garplı bir millet olmak ve başka Garp milletleri gibi fikir, ruh ve iti- kad hürlüğünü ve şahsiyetini mu­ hafaza etmektir.

Hasılı Türk düşüncesi (Namık Kemal, Fikret gibi şairler de da­ hil olmak üzere) yarım asırdan fazla zaman var ki, hakikî yo­ lunu sezmiş bulunuyor: Bu yol, ayağına köstek olan irticadan, millî ve ferdî istiklâlini yok e- den şahsiyetsizlikten aynı dere­ cede uzak, bütün şahsiyeti ve yaratıcılığı ile Garp medeniyeti­ nin uzvu olmaktır. Bugün hâlâ Türk düşüncesinin ışığı altında yürüyen Türk aydınını bu iki tehlike, irtica ve komünizm adt altında tehdide cesaret ediyor. Fakat bütün Şark milletlerine ör­ nek olan bu şuur, artık kâfi de­ recede yenilmez bir vuzuh ve sa­ rahat kazanmıştır.

İtiz ar: Gecen h a fta k i yazım da 3 ü n cü sü tu n : «Nitekim M ısırda. Şi­ m alî A frikada...» diye başlayan cüm leden evvel su cüm le olacak­ tır : «H albuki İstik la l H arbinden sonraki İçtim aî kalkınm a v e r e ­

form h arek etlerim iz S arkın G arba doğru e n m ü h im ham lelerinden biridir.»

Taha Toros'Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN DUYGUSAL ZEKA VE İLETİŞİM BECERİLERİNİN DİĞER ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ İLE KARŞILAŞTIRMALI

Amerika Birleflik Devletlerinde ise; ulusal düzeyde hemflirelik araflt›rma stratejileri Ulusal Hemflirelik Araflt›rmalar› Merkezi ( National Center for Nursing

Gevher Nesibe Sultan Anısına Düzenlenen Harran Üniversitesi’nin Bilimsel Temelleri “Harran’lı Bilim Adamları” Kongresi Tebliğleri, 21-22 Mart 1994

We analyzed the hypervariable region of the displacement loop (D-loop) in a family with five individuals, i.e., grandmother, mother, one son and two daughters. The result showed

eden gazete, mecmua ve kitaplar­ dan intişarları akabinde malûmat alırdı, Babıâli de derhal her tara­ fa «bairadei seniye» ve tarihleri­ ni, numaralarını

Düzenlenmiş dönüş çözelti tankı AISI 316 paslanmaz çelik sac ile iç yüzeyi kaplanmış ve yukarıda verilmiş olan proses çalışma şartlarında yaklaşık

Sistemin kontrolü için 3 eksen ha- reket ve lojik kontrol sistemi olan Bosch Rexroth IndraMotion MLD-M hareket kontrol sistemi kullanılmıştır.. Bu şekilde servo sürücü,

Birleşim bölgesi olarak en gayri müsait yükleme COMB 5 olup 13 no’lu düğüm noktası tüm sistem içerisinde en büyük değere sahip olduğu için kaynak hesabı bu