T T - *>&é 2 7
â
Şiirlerindeki
fikirler meyvenin
ê-4/^-t.U / -t O e . 1 c^ Ujs. r v t z î y ^ g / IA¿. . n-z.<f¿-¿- i ' Ha-%njtT-ı JJ ¿ ^ ¿ /A c y -L -tı ‘ " 'y ' <fa-¿r=~L
^ ír °
a
•OL Muk^ l. iu i1 C r
— ü-c. - l L\ ~)¿z¿L i ¿ - ‘ .j • j j - ^ - L 1 H a-gn ■ ¿ L ^ c Z t A Í A - r y U A U V J - ’V L J - r * * * - - * * / ' •o u £ A s - (jul- l*£>JLAj k ¡ £ * si* ¿ ^ £ U - & * - & * - '* , , y ^ ^ - A * - f W * * * * V O.^fsı, - o O ju S su J c d ^ ^ ¿ v / - ^ 6 £ * - ¿ -i'**'-'• /y) ^ ' f ¿ Í 2 A ^ C ^
Yahya Kemal’in bir şiirinin el yazısıyla taslağı
B
ir ara şiir yazmaya heveslenen4}nlü ressam
Degas, bir türlü şiir perisini yakalayamaz...
Onun için de bir gün Malarmé’nin ziyaretine
gittiğinde:
— Ben, der, şiirin kuralarını bitiyorum. Üste
lik fikirlerim de var. Fakat bir türlü şiir yazamıyo
rum. Daha doğrusu yazdıklarım şiire benzemiyor.
Bu yakınma üzerine Mallarmé: — Fakat şiir fikir ile yazılmaz ki! der.
Gerçekten de şiir için duygu ve düşünce şarttır. Fakat düşünce, duyguyu yok edince şiir de yok olur... Düşünce, duy gunun içinde eritilerek mısraın kalıplarına dökülcbilirse ancak' o zaman kalıcı şiire ruh vermiş olur...
işte Yahya Kemal bu gerçeği en iyi anlayan çağdaş şair lerimizin başında gelir... Paris’ten döndükten sonra, onun şiir sanatı ile, tarihle, dille, dinle ilgili birçok fikirleri vardı... Fa kat bunların hiçbirini şiirlerine yalın «fikir» olarak koymadı; bunları bir «nazariyeci» olarak değil, bir «şâir» olarak kul lanmayı, şiirlerinin içinde duygularla, hayâllerle birleştirmeyi bildi. Bundan dolayı da Yahya Kemal’in şiirlerindeki fikirler, meyvenin içindeki «öz» gibidir... Oysa ki çoğu şâirlerin şiirle rinde fikirler, duygu ve düşünce ile «birleşcnıediğinden» iğreti giyilmiş elbiseler gibi sırıtırlar; gözü ve günlü rahatsız ederler...
Onun için de Yahya Kemal’in şiirleri yalnız göz ve kulağı okşamakla kalmaz, aynı zamanda hâfızanın da uzun süre mi safiri olur... «Hayâl Şehir» şairinden bu kadar çok mısra ve beyit hatırlayışımızın asıl nedeni budur...
Hcrgün, çeşitli durumlarda tekrarladığımız pek-çok Beyat lı mısraı ve beyti vardır... Bunlar, duygu ve düşüncenin ahenk le kaynaşması sonucu, daha kalıcı olma şansına ermişlerdir...
işte birkaç örnek:
İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda! Kâmildir o insan ki yaşar hâtıralarla.
. . . . 1 •— ’i * \
ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde. Rahatça dal, öliim sonu gelmez bir uykudur.
Ve daha niceleri...
Yine akıllarda böyle bir çok beyti vardır:
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,. Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? «,Yalnız duyan yaşar» sözü, derler ki, doğrudur « Yalnız duyan çeker» derim, en doğru söz budur. ölmek değildir ömrümüzün eh fecî işi,
Müşkiil budur ki ölmeden evvel ölür kişi. Birçok gidenin herbiri memnun ki verinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. Dindar adam tevekkülü, rikkatle herkese İsa’yı çarmıhında, uzaktan, hatırlatır.
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!
Ve daha niceleri arasında, ölümsüzlüğünü dilediğimiz bir konu da sık sık söylediğimiz
Belki hâlâ o besteler çalımı, Gemiler geçmeyen'bir ummanda.
VE NESİRLERİNDE
Yahya Kemal, fikirlerini yalın olarak düz yazılarında bol bol kullanmıştır... Yalnızca «Eğil Dağlar» dan gelişigüzel seç tiğimiz şu cümleleri bu konuda yeteri kadar irkir verebilir:
Vesilelerin siyâsatta aldatıcı bir hassalan vardır: Sebep gibi görünürler, (s. 20)
Ulvî olan ancak sükûttur, mâadası zaaftır, (s. 91)-|
Orduları harbden ziyade sulh müzâkereleri yorar, (s. 121) İstilâ kör ve sağır bir hayvandır, sokulduğu yerden ancak def’edilmeklc çıkar, (s. 132)
Merhum Yahya Kemal'in az görülmüş resimlerinden bki
içtimâi ağrıtanınız tuttukça maziyi itham etmek umûmi bir derd oldu. (s. 141)
Siyâsette doğru, dâima biraz geç söylenir, (s. 152) Her hars gibi Türk lıarsi de fertlerden daha kuvvetlidir, içine aldığı fertlere kendi ruhunu ve kendi şeklini verir, (s, 237)
Ferd harsin bir timsâlidir, (s. 240)
Hisler zaman süzgecinden geçmedikçe şiir dediğimiz ik sir hâline giremiyorlar, (s. 312)
Medeniyetlerde bütün idrakler ihtirasla mümkündür. Bu günkü Garb medeniyetini, kendimizden tiksinecek kadar, ateş li bir ihtirasla sevmeseydik idrak edemezdik, (s. 319)
Şimdi birçok şeyler düşünürken bir daha kaanj oluyorum ki şiirin ve nesrin yegâne yaşayacak tarafı «temiz hislerden» yaratılabiliyor, (s. 336) ,
İnsanlara kendimizi istediğimiz şekilde göstermek gayret-i câhilâıtesiyie vücude getirdiğimiz edebiyat sahte oluyor ve da yanmıyor: İnsanların bizi istedikleri gibi görmelerine baştan râzı olmak yegâne akıl yoludur zannederim, (s. 336)
Bütü.ı bunlar da( gösteriyor ki şiir — ve de nesir— yalnız ca «fikirlerde yazılmasa bile, fikirsiz de olmuyor... Tıpkı XVI. Yüzyılda yaşadığı halde, sesi pek yakınlardan gelen Fu- zulî’nln dediği gibi: «İlimsiz şiir, temelsiz divara benzer, kavi olmaz.»
YARIN: YAHYA KEMAL VE NÜKTELERİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi