• Sonuç bulunamadı

LITERATURE REVIEW FOR THE EFFECT OF PLAY THERAPY ON CHILDREN'S SOCIO-EMOTIONAL DEVELOPMENT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "LITERATURE REVIEW FOR THE EFFECT OF PLAY THERAPY ON CHILDREN'S SOCIO-EMOTIONAL DEVELOPMENT"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

©Copyright 2020 by Social Mentality And Researcher Thinkers Journal

SOCIAL MENTALITY AND RESEARCHER THINKERS JOURNAL Doı: http://dx.doi.org/10.31576/smryj.702

SmartJournal 2020; 6(38):2297-2309 Arrival : 01/11/2020 Published : 15/12/2020

OYUN

TERAPİSİNİN

ÇOCUKLARIN

SOSYO-DUYGUSAL GELİŞİMİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNE

YÖNELİK LİTERATÜR TARAMASI

Literature Review For The Effect Of Play Therapy On Children's

Socio-Emotional Development

Reference: Çakıcı, B.; Ak, E. & Yılmaz, H. (2020). “Oyun Terapisinin Çocukların Sosyo-Duygusal Gelişimi Üzerindeki Etkisine Yönelik Literatür Taraması”, International Social Mentality and Researcher Thinkers Journal, (Issn:2630-631X)

6(38): 2297-2309.

Psk. Betül ÇAKICI

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Bölümü (Tezli), İstanbul/Türkiye ORCID:0000-0001-9234-8044

Okul Öncesi Öğretmeni. Elif AK

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Bölümü (Tezli), İstanbul/Türkiye ORCID: 0000-0002-5782-8031

Psk. Hande YILMAZ

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Bölümü (Tezli), İstanbul/Türkiye ORCID:0000-0003-2191-3215

ÖZET

Oyun, içerisinde hem fizyolojik hem psikolojik gelişimi sağlayan bir alandır. Gelişim sağlanırken, çocukla kurulan bağ ise, terapinin konusudur. Çocuk, terapi ile birlikte iletişim ve etkileşim kurmaya başlar. Yapılan bu araştırma kapsamında oyun, oyunun tarihçesi, farklı oyun terapisi modelleri ve çocuklukta sosyo duygusal gelişim başlıklarına yer verilmiştir. Bu araştırmanın amacı, farklı oyun terapisi modellerinin çocukların sosyo duygusal gelişimi üzerindeki etkisini inceleyen lisansüstü tez çalışmalarını incelemektir. Araştırmada literatür taraması yöntemi kullanılmış, bu kapsamda 2000-2020 yılları arasında Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi veri tabanında bulunan ve ulaşıma açık(izinli) lisansüstü tezler incelenmiştir. Bu alanda yapılan tez çalışmalarının genelinde deneysel ve yarı deneysel araştırma yönteminin kullanıldığı gözlenmiştir. Araştırmaların bulguları ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde ise farklı oyun terapisi modellerinin çocukların sosyo duygusal gelişimi üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Oyun, Oyun Terapisi, Oyun Terapisi Modelleri, Sosyo Duygusal Gelişim

ABSTRACT

Play is a field that provides both physiological and psychological development. While development is achieved, the bond established with the child is the subject of therapy.The child starts to communicate and interact with therapy. Within the scope of this research, the titles of play, its history, different play therapy models and socio-emotional development in childhood are included. The aim of this study is to examine postgraduate thesis studies that examine the effects of different play therapy models on children's socio-emotional development. The literature review method was used in the study, and in this context, the postgraduate theses available in the database of the Higher Education Council Thesis Center between 2000-2020 and open to access (with permission) were examined. It was observed that experimental and quasi-experimental research methods were used throughout the thesis studies in this field.The results of the studies are examined in detail, it is seen that different play therapy models have a positive effect on the socio-emotional development of children.

Keywords: Play, Play Therapy, Play Therapy Models, Socio Emotional Development

1. GİRİŞ

Çocuk, dile dökemediklerini eyleme dökebilen bir varlıktır. Bu eylemi yorumlama ve anlamlandırma kapasitesi ise, terapinin ana noktasıdır. Çocuk, oyun ve oyuncak ile iç dünyasında yaşadığı arzu, istek ve duyguları ifade eder. Terapist, çocuğu şartsız ve koşulsuz benliğiyle kabul ettiği süreçte, etkileşim başlar.

Terapi; çocuğa psikolojik ve fizyolojik iyi gelen, onu rahatlatan, iç dünyasıyla iletişim kurmasına yardımcı olan bir destektir. Anlaşıldığını ve dinlendiğini düşünen çocuk duygusal olarak, kendini daha iyi ifade edebilecektir. Oyun ile birlikte de, sosyal olarak bir bağ kurabilmeyi öğrenecektir.

(2)

Oyun terapi, aile ve çocuk danışmanlığının en ihtiyaç duyulan alanlarındandır. Odağında, çocuğu ve aileyi anlamak ve yardımcı olmak vardır. Bu çalışma, oyun terapinin çocuğun sosyo-duygusal gelişimi üzerindeki etkisini inceleyen bir literatür araştırması ışığında düzenlenmiştir.

2.KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Oyun Tanımı

Yaşamın ilk yıllarıyla birlikte kelimeler ve cümleler anlamını yitirirken, çocuk ifade aracı olarak oyunu kullanır. Oyun, sosyal bağ kuran bir iletişim tekniğidir. Çocuğu gelişimsel anlamda geliştirirken, aynı zamanda güçlendiren, özgürleştiren, risk aldırıp, kontrol mekanizması sunan bir etkidir. (VanFleet vd., 2018)

Oyun, bazı ebeveynler tarafından çocuğun boş zamanlarını değerlendirmek için başvurduğu bir etkinlik olarak görülse de oyun çocuk dünyasında büyük yer tutan bir etkinliktir. Oyun çocuğun kendi iç dünyasına yaptığı bir yolculukla birlikte aynı zamanda dış dünyaya da açılan bir kapıdır. Dış dünyadan edindiği tecrübelerin sunulduğu, duygusal ilişkilerin başladığı, kaygı, korku, sevinç, üzüntü ve çevreden gördüklerini aktardığı yaratıcı bir ortamdır. (Yavuzer, 2014)

Oyun; çocuğun çevreyi ve çevredeki malzemeleri izleyip, bunlarla neler yapabileceği üzerinde yaptığı düşünsel yatırımla başlar. Çocuk gerçek dünyadaki dikkatini çeken, ona lazım olan nesneleri oyuncaklarla kurgulayarak bir oyun yaratır. Kurgulanan bu oyun bir ritüeldir. Ve içerisinde bir bütünlük ve anlam içerir (Sevinç, 2009).

Çocuk oyun yoluyla, arzu istek ve yaşadıklarını sembolik bir dille ifade eder. Yetişkinlerin rüyaları gibi, çocukların da oyuna getirdikleri çokça çağrışımlar vardır. Bilinç ve bilinçdışı arasındaki tüm var olan duyguları konuşmak yerine, oyunla ifade eder. (Klein, 2015)

Sutton ve Smith’e göre (1997) oyun; eğitim ve öğretimin içinde barındığı, kazanmak ve kaybetmenin deneyimlendiği, bireyin sansürsüz bir şekilde kendini ifade edebildiği, gücü ve güçsüzlüğü ile yüzleştiği alandır. (Van Fleet vd., 2018)

2.2.Oyunun Önemi

Erken çocukluk döneminde oyun, en temel öğrenme araçlarından biri olmaktadır. Çocuklara oyun bilişsel ve fiziksel beceri kazanma fırsatı sunmaktadır. Çocuklardan öğrenmeleri beklenen birçok akademik beceriler uygun materyallerle oynanarak kazanılmaktadır (Solter, 2018).

Albert Einsteina’a göre; “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bildiklerimiz ve anladıklarımız sınırlıdır, hayal gücü ise tüm dünyayı kapsar, orada bilinecek ve anlaşılacak şeyler vardır.” Çocuğun dünyasındaki oyun da, hayal gücü kadar geniş olmaktadır. Çocuğun iç dünyasını ve duygularını ifade etmektedir. Çocuk için iletişim şekli sayılmaktadır. Oyunla birlikte kontrol deneyimi gelişip, dürtü ve duygularını düzenleme yeteneği sunmaktadır (VanFleet vd., 2018). Çocuk oyun yoluyla fantezilerini, bastırdığı arzularını ve yaşadıklarını sembolik bir ifadeyle dile getirmektedir. Çocuk için en etkili iletişim aracı olmaktadır (Klein, 2015).

Oyun önemsiz bir konu sayılmamaktadır. İnsan yavrusu dahil pek çok hayvan ve yavruları oyuna yaşamlarında yer vermektedir. Çocukların özgür bir şekilde oynadıkları oyun etkinlikleri ve hayati rolleri bir araya getirmektedir. Oyun esnasında çocuklar karar vererek ve problem çözerek, birbirlerinden çokça şey öğrenerek toplumsal senaryoları ve ailelerini canlandırmaları yoluyla sosyal gelişimlerini de desteklemektedirler. Oyunların güvenliliği ve basitliği çocuklara sosyal etkileşimlerde deneyim kazanabilmeleri ve başarılı olabilmeleri için fırsat vermektedir. Oyun genellikle bağ kurma etkisine sahip olmaktadır. Birlikte oyun oynayan insanlar beraber kalmayı tercih etmektedir. Kardeşler, ebeveynler veya akranlarla oynanan oyunlarda çocuklar onlarla daha güçlü bağ kurmayı dilemektedirler (VanFleet vd., 2018).

Çocuğun duygusal sağlığı için sağlıklı ebeveyn ve çocuk bağı büyük önem taşımaktadır. Bu bağın oluşmasındaki en önemli etkenlerden biri ebeveyn ve çocuğun sosyal etkileşimi olmaktadır. Çocuklar bebekken oynadıkları ‘’ce-e’’ oyunları veya çıkardıkları komik seslerle iletişim

(3)

kurmaktadırlar (Solter, 2019). Günlük hayatta kurulan bu etkileşim şekilleri güven, emniyet, inanç, karşılıklı ilişki gibi duyguların algılanmasını sağlamaktadır. Çocuklar büyürken etkileşimi eğlenceli bir şekilde devam ettirmek onlarla kurulan bağı kalıcı olma durumuna getirmektedir.

Bu bağlamda ebeveyn çocuk ilişkisinden çocukla bağ kurma ve iletişime geçebilme için oyun oldukça önem taşımaktadır. Aileler çocuklarıyla oyun yoluyla iletişim kurabilmektedir. Ebeveynler çocuklarıyla ilişki kurabilmek için özel yöntemlere ihtiyaç duymaktadır. Anne babalık karşılıklı iletişimi gerektirmektedir. Bu iletişim türü her zaman konuşmaya dayanmamaktadır. Kimi zaman yerini oyuna bırakmaktadır.

2.3.Oyunun Tarihçesi

Tarihten bu yana insan önce, Homo Sapiens; Düşünen insan olarak adlandırılırken, zamanla bu düşünce yerini, Homo Faber, yani üreten insana bırakmıştır. Fakat pek çok hayvanın da üretici olduğunu varsayarsak, Homo Ludens yani, oyuncu insan terimi daha işlevli ve günümüz insanı için yerinde bir tanımlama olacaktır. (Huızınga, 2018)

Tarihsel olarak bakıldığında, Oyun; gelenek, görenek, kültür ve toplumların değerlerini anlatan ifadeler bütünüdür. Çocuğun olduğu her çağ ve kültürde oynanan oyun, kültürel ve evrensel tüm olguları da içinde barındırmaktadır. Hem insan psikolojisi, hem kültürel bir faktör olarak incelenen oyunun içeriğinde; insan dürtüleri, benimsenen eğitim tarzı, ekonomik şartlar ve dini öğretiler bulunmaktadır. 17. ve 18. yy da oyunun boş ve anlamsız güdüler bütünü olduğu anlayışı benimsenir iken, çocuk zihninin boş bir levha (tabula rasa) olarak dünyaya geldiği ve gelişip, ilerlemesi için katı bir ebeveyn kontrolünde olması gerektiği görüşü baskın iken, yapılandırılmamış oyunun oyun olmadığı düşüncesi kabul görmektedir. 18. yy sonlarına doğru oyun fiilen bastırılmış olup, çocukların yetişkin gözetiminde hareket etmeye ihtiyacı olduğu düşünülmektedir. 19. ve 20. yy ile birlikte, çocukluk dönemi gelişimsel olarak kabul görülmekte ve çocuk gelişimi ve çocuk oyunları anlam ve önem kazanmaktadır (Ray, 2019).

2.4. Oyun Terapisi

Oyun Terapi, çocuk için tasarlanmış etkili bir iletişim yöntemidir. En önemli unsurları; çocuk, oyun ve aralarında kurulan etkileşimdir. Çocuk, terapisti ile kurduğu bağ ile birlikte, oyuncakları kullanarak, gerçek dünyadan oyun dünyasına bir yolculuk yapar. (Ray, 2019)

Öğretmen, çocuğu eğitmeyi ve bilgilendirmeyi amaçlar. Psikoterapist ise, çocuğun bilişsel ve psikolojik büyüme süreci ve bu esnada onu engelleyen şeylerin ortadan kaldırılmasıyla ilgilenir. Bu engellerin ifade ediliş şekli “terapi”dir. (Winnicott, 2014)

Oyun terapisi, çocuğun kendini ve duygularını keşfettiği, içine dönebildiği, kendini ve çevresini daha iyi izleyip, yorumlayabildiği alandır. Terapistiyle kurduğu iletişimde, bastırdığı ya da farkında olmadığı tüm duyguların ortaya çıktığı bu süreçte, çocuk karşısında onu şartsız, koşulsuz kabul eden uzmanın varlığıyla güvende hisseder. Kurulan bu bağ ile birlikte çocuk kendini odanın kralı/kraliçesi ve karşısındakini de ona itaat etmesini isteyen bir kölesi olarak konumlandırabilir. “Benim dediğimi yapıcaksın!” diye bağırabilir. Duygularının ve hangi duyguya ihtiyacı olduğunun farkına varabilir. (Axline, 2019)

2.4.1. Oyun Terapisinde Kuramsal Yaklaşımlar 2.4.1.1. Psikodinamik Modeller

Psikodinamik modeller arasında Psikanalitik, Jungian ve Adlerin oyun terapisi yaklaşımları vardır. Psikanalitik oyun terapi yaklaşımında; Çocuğun yaşadığı davranışsal ve duygusal problemlerin arkasındaki psikolojik çelişkilerin simgesel bir şekilde yansıması olarak çocuğun oyunları kabul edilmektedir. Çocuklar terapiye yaşadıkları bazı problemlerden dolayı getirilmektedir. Fakat buna rağmen Psikodinamik ekoller görülen semptomlar yerine çocuğun ilişkisel, düşünsel ve duygusal dinamiklerine odaklanmaktadır. Böylece semptomlara sebep olan asıl problemi çözmeye odaklanmaktadır (Temizel, 2019).

(4)

JAOT’un kökeninde herhangi bir teknik bulunmamaktadır. Çocukların kolay bir şekilde tanınabilecek semptomlarla kapıdan içeri girmesi tedavinin didaktik bir tedavi protokolü ile kontrol edilmesi gerektiği düşüncesini kabul etmemektedir. Jungian Oyun Terapisi yaklaşımı tedavi protokolünün dikte ettiklerine bağlı kalmamaktadır. Her bir çocuğu kişisel ve kendine özgü bir birey olarak kabul etmektedir. Amaç her bir çocuğun bireysel özgürlüğünü desteklemektir. Gerçek bir tedavi için şifacı uyandırılmaya çalışılmaktadır. Asıl hedef semptomların ortadan kaldırılması olmamaktadır, gerçek bir dönüşümsel iyileşmeyi sağlamaktır (Lilly, 2017).

Adleryan Oyun Terapisi (AdOT), Alfred Adler’in ‘’Bireysel Psikoloji’’ şeklinde adlandırdığı ekole dayanan bir yöntemdir. Bu yöntemde terapist çeşitli problemleri olan çocuklara yardımcı olabilmek adına yönlendirici ve yönlendirici olmayan teknikleri kullanmaktadır. Adleryan Oyun Terapi sürecinde terapist çocuklara problemlere karşı yeni tutum, yaklaşım ve davranışlar geliştirmelerine ve bunları uygulama konusunda yardımcı olmaktadır. AdOT süreci dört aşamada gerçekleşmektedir. Bu aşamalar temel ilişki kurma, danışanın yaşam şeklini keşfetme, danışanın yaşam biçimine karşı iç görü oluşturmasına yardımcı olma ve terapistin danışanın tutum değiştirmesine ve yeniden eğitilmesine yardımcı olmasıdır. Adleryan Oyun Terapisi, terapistlerin kişilerarası yaklaşımlarına ve kendi kişiliklerine uyacak biçimde müdahalede bulunmalarına olanak sağlamaktadır. Sonuç olarak AdOT yöntemini benimseyen bir oyun terapisti , danışanın problemlerini tutarlı ve uygun bir şekilde değerlendirip tedavide teorik amaçlara bağlı hareket ederken doğal olabilir ve rahat davranabilir (Kottman, 2017).

2.4.1.2. Hümanistik Modeller

Bu yaklaşımın temelinde, Çocuk Merkezli oyun terapisi, Filial terapi ve Deneyimsel oyun terapi bulunmaktadır. Çocuk Merkezli Oyun Terapi 1947 yılından önce Axline tarafından geliştirilmektedir ve Axline danışan merkezli terapinin kurucusu Carl Rogers’ ın öğrencisi olmaktadır. Axline, yetişkinler sorunlarını kabul, empati, içtenlik, özsaygı, güven, uyum içinde çözebiliyorlarsa çocuklarda aynı atmosferi oyun odasında oluşturup problemlerini çözebilirler şeklinde düşünmektedir. Bu terapi modelinde çocuğu değiştirmek ve kontrol etmek baz alınmamaktadır. Amaç çocuğun davranışlarının farkına varmasını sağlamak, dolayısıyla da kendisini yönetmesine izin vermektir (Teber, 2015).

Axline, çocuklarda değişimi ve gelişimi desteklemek için 8 temel ilke geliştirmiştir. Axline bu ilkeleri aşağıdaki gibi özetlemektedir (VanFleet vd., 2018).

✓ Terapist, çocuk ile samimi ve sıcak bir ilişki kurmalıdır. ✓ Terapist, çocuğu olduğu gibi kabul etmelidir.

✓ Çocuğun duygularını tam manasıyla ifade edebilmesi için özgür hissetmesi gerekir bu sebeple terapist ilişkide özgürlük duygusu oluşturmalıdır.

✓ Terapist çocuğun ifade ettiği duyguları anlamak için hazır olmalıdır, sonrasında çocuğun kendisinin farkına varabilmesi adına nazikçe bu duyguları ona yansıtmalıdır.

✓ Terapist çocuğun problemlerini çözebilme becerisine saygı duyar. Değişim başlatma ve seçim yapma çocuğun sorumluluğudur.

✓ Terapide çocuk yol gösterir ve terapistte o yolu takip eder. Terapist hiçbir şekilde yönlendirme yapmaz.

✓ Terapi süreci aşamalı bir süreçtir ve terapist bu sürecin farkındadır. Dolayısıyla terapist terapi sürecini aceleye getirmez.

✓ Terapist çocuğun kişiliğine uygun sınırlar koyar.

Çocuk-Ebeveyn İlişki Terapisi (ÇEİT)-Filial Terapide, Çocuğun sosyoduygusal gelişimi, ebeveyn-çocuk ilişkisinde güvenin önemi konusunda çalışmalar tarafından desteklenmektedir. Bakım veren ve çocuk ilişkisi stresli olaylar yaşayan çocuklar açısından daha da önem taşımaktadır. Çocuk

(5)

terapisindeki müdahaleler ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendirmeye odaklanmaktadır. Kullanılan müdahaleler bakım verenlere duygusal destek sağlamakta ve onlara çocukta yaşanan sorunların tedavisinde ebeveyn olarak ne kadar etkin olabileceklerinin farkına vardırmaktadır.

Çocuk-ebeveyn ilişki terapisi 1960’ların ortalarında Louise Guerney ve Bernard tarafından geliştirilen çığır açıcı ebeveyn eğitim modelini temel almaktadır. Bu terapi modelinin benzersiz olmasının sebebi ise çocuğun, bakım veren-çocuk ilişkisinin ve bakım veren kişinin iyileştirilmesini hedeflemesi olmaktadır. İlişkinin bir değişim aracı olarak görülmesinin nedeni ile ilk hedef çocuk-ebeveyn ikilisinde güven, yakınlık ve güvenliği artırmak için bakım veren ve çocuk ilişkisini geliştirmek ve sonuç olarak diğer aile bireyleri arasındaki ilişkiyi artırmak olmaktadır. Bakım verenlere bakım veren olarak empati yapabilmeyi ve çocuklarını kabul edebilmeyi artırma, çocukları anlama, onların duygusal ihtiyaçlarına iyi bir şekilde karşılık verme, gelişimleri hakkında gerçekçi beklentiler içinde davranışlarının sınırlarını belirleyerek bunların sonunda bakım verenlere güven duyma konusunda yardımcı olmayı hedeflemektedir (Bratton, 2017).

Deneyimsel Oyun Terapisi, literatüre Byron E. Norton ve eşi Carol C. Norton tarafından kazandırılmaktadır. DOT karşımıza, Çocuk Merkezli Oyun Terapisi ile İlişkisel Oyun Terapisi’nin sentezi olarak çıkmaktadır (Çelik, 2017). DOT, dünyayı çocukların bilişsel olarak değil deneyimsel olarak algıladığını benimsemektedir.

Deneyimsel Oyun Terapisi, deneyimsel düzeyde çocuklarla bağ kurmayı içermektedir. Çocuklara ulaşmayı oyun aracılığı ile hedeflemektedir. Terapistin çocukla kurduğu ilişki iyileşmenin bileşeni olmaktadır. Çocukla oyun oynamak terapötik ilişkiyi desteklemektedir.

DOT da terapist çocuğun terapinin kendisi için ne şekilde yön alması gerektiğini ve çocuğun iletişim yöntemini bildiğini kabul etmektedir. Çocuk travmaya veya probleme nasıl yaklaşacağını bilmektedir. Çocuk terapistin sunduğu destekle, problemin kendisi için boğucu olmadığı bir noktaya ulaşabilmektedir. Çocuğun davranışı dolayısıyla uyumsaldan çok işlevsel bir hal almaktadır. Terapist bu sebeple çocuğun dünyasının algısal gerçekliğine dikkat edip ve katılmaktadır (Bekeç, 2018).

2.4.1.3. Sistematik ve Gelişmekte Olan Modeller

Gelişmekte olan modeller arasında Çözüm Odaklı Oyun terapi ve Bilişsel Davranışçı Oyun terapi teknikleri bulunmaktadır. Theraplay çocuk ve ebeveynleri arasında kendiliğinden oluşan uyumlu, duyarlı ve oyuncu işbirliğini model almaktadır. Tedavinin amacı ebeveyn ve çocuk için içsel modelleri olumlu bir şekilde üretmek, güvenli bağlanmayı, öğrenme becerisini, öz düzenleme kapasitesini geliştirmek ve uzun süreli ruh ve akıl sağlığını oluşturmaktır. Theraplay’de oyuncak kullanılmamaktadır. Bunun nedeni ise terapist ve ebeveynin oyun nesneleri olmasıdır. Bu yöntemde odak nokta ebeveyn ve çocuk ilişkisi olarak görülmektedir. Ebeveynler ve çocuklar bir araya getirilerek onlara rehberlik edilmektedir. Böylece onlar uzun süreli ruh ve akıl sağlığı için eğlenceyi ve uyumu oluşturmaktadırlar (Booth, 2017).

Theraplay yönlendirmeli bir aile müdahalesi olarak da düşünülmektedir. Yetişkinler tarafından liderlik edilmektedir. Yetişkinler çocukla yapılan özel etkileşimleri seçip yönlendirmektedirler. Çözüm Odaklı Oyun Terapisi çözüm konuşması ve düşüncesi üzerine kurulmuş bir model olmaktadır. ÇOOT sürecinin ilk ve en önemli adımı, çocuğun bireysel ihtiyacına ve çocuğun terapiye getirmiş olduğu problemin çözümüne uygun bir amaç belirlemektir.

Çözüm Odaklı Oyun Terapisi bilişsel becerisi iyi derecede olan çocuklarda işlevsel olmaktadır. ÇOOT; OKB, DEHB, TSSB, tepkisel bağlanma bozukluğu, bipolar bozukluk gibi tanı alan çocuklar için önerilmektedir. Bu yaklaşımda özel bazı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; wows and hows, mucize sorusu, istisna ve derecelendirme. Kuklalar, kum tepsisi, sanat etkinlikleri terapi sürecinde iyileşme aracı olarak kullanılmaktadır (Yılmaz, 2019).

(6)

Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi, çocukların düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmek için oyunu ve oyuncakları doğrudan araç olarak kullanmaktadır. Materyaller oyun için problemi temel alarak seçilmektedir. Her bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu modeldeki temel varsayım, duygular düşünceler, durumlar ve davranış arasında bir ilişki olduğuna dayanmaktadır. Çocuklara, Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisinde zorlayıcı duyguları kontrol edebilmeleri ve semptomları azaltabilmelerine yardımcı olmak için başa çıkma becerileri öğretilmektedir. Bireyin davranışlarını değiştirme, yeterlilik ve kontrol konuları üzerine durulmasına özen gösterilmektedir (VanFleet vd., 2018). Bütün bunlar terapist tarafından başlatılan oyunların kullanılması ile gerçekleştirilmektedir.

2.5. Çocuklarda Sosyo-Duygusal Gelişim

Herhangi bir uyarıcıya verilen psikolojik karşılığı duygu olarak tanımlanabilmektedir (Filliozat, 2020). İnsanların hayatta kalma donanımlarından birisi de duygular olmaktadır. Başka bir tanımda ise duygular, bireyin çevresi ile ilişki kurması, ilişkileri değiştirmesi ve ortadan kaldırabilmesi için bir çaba şeklinde tanımlanmaktadır. duyguların çok fazla yönü bulunmaktadır. Fizyoloji ve davranışları, bilişi ve kavramları, hisleri ve deneyimleri içermektedir. Belirli bir durum sonucu ortaya çıkan duygular, bireyler tarafından yapılandırılmaktadır. Duygularımızın gelişimi, gelişimimizin diğer yönleriyle de ilişkili olmaktadır. Gelişimin bir basamağından diğer basamağına geçerken çocukların dış uyaranlar verdikleri tepkiler farklılaşmaktadır (Ergin, 2016).

Duygular ve tutumlar zamanla kazanılmaktadır. Yani bebekler duygusal davranış şekilleriyle dünyaya gelmemektedir. yapılan çalışmalar çocuklardaki duygusal gelişimin hem öğrenme hem de olgunlaşma sonucu oluştuğunu ve tek başına bunların etkili olmadığını göstermektedir.

İnsanların tüm hayatı, çevrelerine uyum sağlama çabası içinde geçmektedir. Bu çaba doğumdan itibaren başlayarak gelişme göstermektedir. Sosyal gelişme, kişinin doğumuyla başlayıp günlük davranış gelişimini kapsamaktadır. Bireyin sosyal uyarıcılara, grup hayatının zorluk ve baskılarına karşı duyarlılık kazanması ve geliştirmesi, kültüründe veya grubundaki başka kişilerle geçinebilmesi, anlaşabilmesi şeklinde sosyal gelişme tanımlanabilmektedir (Yavuzer, 2016). Sosyalleşme geniş bir oluşum ve davranış alanı içermektedir.

2.5.1. Erken Çocuklukta Sosyo-Duygusal Gelişim

Çocukların, erken çocuklukta kişilikleri ve duygusal yaşamları önemli bir şekilde gelişmektedir. Erken çocuklukta birçok değişim çocukların sosyo-duygusal gelişimini etkilemektedir. Sosyal deneyimleri ve gelişmekte olan zihinleri, benliklerini ve duygusal olgunlarını, ahlak gelişimlerini, cinsiyet farklılıklarını geliştirmede ilerlemeler sağlamaktadır (Santrock, 2011).

Benlik: Erikson’a göre erken çocuklukla ilgili olan psiko-sosyal dönem, girişimciliğe karşı suçluluk duygusu olmaktadır. Çocuklar bu ana kadar tek başlarına bir insan olduklarını düşünmektedirler. Erken çocukluk dönemlerinde bir şeyleri gerçekleştirmek için çocuklar kendi bilişsel, algısal, motor ve dil becerilerini kullanmaktadırlar. Bu dönemdeki çocuklar girişkenlikleri doğrultusunda sosyal dünyaya daha canlı ve neşeli çıkmaktadırlar. Aynı zamanda çocuklar erken çocuklukta diğerlerine karşı anlayışlarında da ilerleme kaydetmektedir. Gelişmesi önemli olan başka bir şey ise insanların her zaman inançlarına karşı ön mutlak bir bildirimde bulunmadıkları anlayışı olmaktadır.

Duygusal Gelişim: Çocuklarda gittikçe artmakta olan öz farkındalık, duyguları hissetme becerisi ile ilişkilidir. Küçük çocuklarda yetişkinler gibi gün içerisinde çokça duyguyu deneyimlemektedir. Erken çocukluk dönemindeki duygusal gelişimleri, çocuklara diğerlerinin duygusal tepkilerine anlam verme çabası ile kendi duygularını kontrol altına alma olanağı sağlamaktadır.

Ahlaki Gelişim: Ebeveynleri en çok ilgilendiren durumlardan birisi de çocuklarının kendi kültürleri ve değerleri doğrultusunda iyi insan olmalarıdır. Ahlak gelişimi bireylerin diğer bireylerle olan ilişkilerinde neler yapması konusunda, geleneklere dair düşünceler, duygular ve davranışların geliştirilmesini içermektedir. Duygusal halleri tanımlamayı öğrenmek diğer bir bireyin duygusal hallerinin çocukların ahlaki gelişimini geliştirmelerine yardımcı olmasını artırmaktadır.

(7)

Cinsiyet: Cinsiyet kadın ve erkek olarak insanların özelliklerine atıfta bulunmaktadır. Cinsiyet kimliği, dişi ya da erkek olma bilgisi, kabulü ve anlayışı olmak üzere bireyin cinsiyetine dair bir duygu içermektedir. Çocuklar cinsiyet kimliklerini 2.5 yaşlarında anlayabilmektedir. Cinsiyet rolleri, erkeklerin ya da kadınların nasıl hissetmesi, düşünmesi ve hareket etmesine dair beklenti kümeleri olmaktadır. Çocuklar okul öncesi dönemlerde cinsiyet rollerini kendi kültürlerine göre şekillendirmektedir. Cİnsiyet tiplemesi ise kadın veya erkek rolünün geleneksel bir şekilde edinilmesine atıfta bulunmaktadır.

2.5.2. Orta ve Geç Çocuklukta Sosyo-Duygusal Gelişim

Orta ve geç çocukluk dönemleri, çocukların duygusal ve sosyal yaşamlarına çokça güçlüğün girmesine neden olmaktadır. Benlik, ahlaki gelişim ve muhakeme de bu dönemde önemli bir yer tutmaktadır (Santrock, 2011).

Benlik: Çocuklar orta ve geç çocukluk döneminde özellikle 8-11 yaşları arasında erken çocukluğa dayanan somut öz tanımlamalarının aksine kendilerini daha fazla özelliklerle ve psikolojik karakteristlik tanımlamaktadır. Sosyal kıyaslamaya yine ilkokul yıllarındaki kendine ait anlayışlarında daha fazla yer vermekteler. Çocukların orta ve genç çocukluk dönemlerinde perspektif kazanmalarında artış görülmektedir. Bu durum çocuklarda anti-sosyal tutum veya toplum yanlısı davranış geliştirmeleri açısından önem taşımaktadır. Olumlu öz algısı ve yüksek özsaygı çocuklarda iyi olma hallerini belirlemektedir. Benliğin önemli boyutlarından biri ise orta ve geç çocuklukta artan kendini düzenleme kapasitesi olmaktadır. Bu kapasite artarken bireyin, duygu, düşünce ve davranışlarını yönetmeye yönelik çabası ile karakterize olmaktadır. Çocuğu Başarılara ve sosyal yeniliklere götürmekedir.

Duygusal Gelişim: Çocukların orta ve geç çocuklukta öz düzenleme ve duyguları anlama kapasiteleri daha da gelişmektedir. Bunun yanında çocuklar bu dönemde duygusal yaşamlarında stres boyutuyla da baş etmeyi öğrenmektedir.

Ahlaki Gelişim: Çocuğun ait olduğu toplumla uyumlu bir yaşam sürmesi, doğru ve yanlış kavramlarını ve adalet duygusunu kazanması akla gelen ilk toplum kurallarından olmaktadır. Çocuğun içinde bulunduğu soyut işlemler ve somut işlemler dönemi onlarda ahlaki gelişimin seyrini belirlemektedir.

Cinsiyet: Erkek çocukları ve kız çocukları ilkokuldan önce farklı aktivite ve oyuncaklar tercih etmektedirler. Cinsiyetler arasında benzerlik ile farklılıkların araştırıldığı sosyo-duygusal gelişim alanı olmaktadır. Bunlar, duygu, saldırganlık ve toplum yanlısı davranışlardır. Erkek ve kız çocukları arasındaki en belirgin farklardan biri kızlara göre erkeklerin fiziksel olarak çok daha saldırgan olmalarıdır. Tüm kültürlerde bu farklar çocukların erken yaşlarından itibaren görülmektedir. Duygularda cinsiyete göre farklılıklar göstermektedir. Kız çocukları duygularını ifade etmede erkeklere göre yatkın olmaktadır. Bütün bunların yanında toplum yanlısı davranışlar da cinsiyete göre farklılıklar göstermektedir. kadınlar kendilerini daha empatik ve toplum yanlısı görmektedirler. Kızlar, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde toplum yanlısı daha fazla davranış göstermektedirler.

3. YÖNTEM

Araştırmamız Türkiye’de farklı Oyun Terapisi yaklaşımlarının çocukların sosyo-duygusal gelişimleri üzerine etkililiğini araştıran lisansüstü tez çalışmalarını kapsamaktadır. Yapılan araştırmada literatür taraması yapılarak yazılı dökümanlar incelenmiştir.

3.1. Çalışmanın Amacı ve Önemi

Erken çocukluk döneminde oyun ortamı çocuklar için kendilerini dışavurabildileri, duygularını açığa çıkarabildikleri en önemli alanlardan biridir. Çocuk dile getiremediği tüm duygularını oyun yoluyla ifade eder. Bununla birlikte oyun çocuk için en önemli öğrenme araçlarından bir tanesidir. Çocukların; onlara bakım veren kişilerin, ebeveynlerinin, ruh sağlığı çalışanlarının ve

(8)

öğretmenlerinin çocukların açığa çıkardıklar her türlü duyguyu okumalarına, içsel dünyalarındaki negatiflikleri görüp çözüm yaratabilmek adına yardım etmelerine ihtiyaçları vardır.

İlgili literatür incelendiğinde oyun terapisi ile ilgili çalışmalara sayıca az yer verildiği görülmektedir. Yapılan bu araştırmada amaç; oyun terapisinin sağaltıcı etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla yapılan akademik çalışmaları derlemek, yeni yapılacak olan araştırmalara ışık tutmak ve farklı oyun terapisi modellerinin çocukların sosyo duygusal gelişimi üzerindeki etkisini ortaya koymaktır.

3.2. Araştırmanın Evreni

Yapılan bu araştırmanın evrenini YÖK-TEZ veri tabanından ulaşılan Türkiye’de 2000-2020 yılları arasında yayınlanmış konu ile ilgili toplamda 19 farklı tez çalışması oluşturmaktadır. Araştırma ile ilgili tezlerin belirlenmesinde YÖK-TEZ arama sayfasında “Oyun Terapisi”, “Grup Terapisi”, “Filial Terapi” başlıkları ayrı ayrı taranmıştır. Taranan bu çalışmalardan 1 tanesine veri tabanında izinli olmaması sebebiyle ulaşılamamış, böylelikle geriye kalan 19 lisansüstü çalışma araştırmanın evrenini oluşturmuş ve ayrıntılı bir biçimde incelenmeye alınmıştır.

3.3. Araştırma Yöntemi ve Verilerin Toplanması

Yapılan bu araştırmada araştırma yöntemlerinden literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Verilerin toplanmasından sonra araştırmanın konusu ile ilgili olarak bulunan lisansüstü tez çalışmaları bulgular kısmında ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.

4. LİTERATÜR TARAMASI 4.1. Bulgular

Sezici, okul öncesi çocuklarda oyun terapisinin sosyal yetkinlik ve davranış yönetimine etkisini incelediği araştırmasında öntest- sontest kontrol gruplu yarı deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmada belirli bir örneklem grubu belirlenmemiş ve evrenin tümüne ulaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın evrenini bir anaokulunda 4-5 yaş aralığındaki alan 79 çocuk oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde deney grubunda yer alan çocuklarla haftanın 4 günü her bir seans 30 dakika olmak üzere toplamda 8 seans oyun hamuru çalışması yapılmıştır. Araştırma sonucunda ise oyun terapisinin çocuklarda sosyal, duygusal ve davranış becerilerini arttırdığı görülmüştür (2013).

Teber, çocuk merkezli oyun terapisinin çocuklarda görülen davranış sorunlarının çözümüne etkisini incelediği çalışmasında ön test- son test desenli yarı deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Bu araştırmanın örneklem grubunu ise özel bir danışmanlık merkezine başvuran 6-10 yaş arasındaki 30 çocuk oluşturmaktadır. Çocuklar en az 8 en fazla 15 seans olmak üzere çocuk merkezli oyun terapisi seanslarına katılmıştır. Terapiler haftada bir olmak üzere planlanmıştır. Çocukların ön test ve son test puanları karşılaştırılmış, araştırma sonucunda ise çocuk merkezli oyun terapisinin çocuklardaki davranış problemleri ve psikolojik problemleri azaltmaya yönelik bir etkisi olduğu bulgulanmıştır (2015).

Yıldız, oyun terapisi ile bütünleştirilmiş grup terapisinin çocukların utangaçlık düzeylerine etkisini incelediği araştırmasında öntest-sontest ölçümlü deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmanın örneklemini ise 8’i deney, 12’si kontrol grubunda olmak üzere toplamda 20 çocuk oluşturmuştur. Araştırma sürecinde çocuklara 6 seans terapi uygulanmıştır. Araştırmanın bulguları ışığında uygulanan terapinin çocukların utangaçlık düzeylerinde anlamlı bir düşüşe sebep olduğu saptanmıştır (2015).

Zorlu, yönlendirici olmayan oyun terapisinin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtili çocukların duygu ve davranışları üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında kontrol gruplu, öntest- son test ve izleme ölçümlü deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmanın örneklemini ise deney grubunda 5, kontrol grubunda 5 öğrenci olmak üzere toplamda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bulunan 10 çocuk oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde her bir

(9)

seans 30 dakika olarak planlanmış ve toplamda 16 seans yönlendirici olmayan oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Araştırma sonucunda ise yönlendirici olmayan oyun terapisinin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile bağlantılı olan davranışlarda olumlu yönde etkisi olduğu ortaya konmuştur (2016).

Altun, gelişimsel oyun terapisinin çocuk evlerinde kalmakta olan 4-8 yaş grubu çocukların travma sonrası duygusal streslerine olan etkilerini incelediği araştırmasında yarı deneysel araştırma yöntemi kullanmıştır. Yapılan araştırmanın örneklem grubunu çocuk evlerinde kalan korunmaya muhtaç 30 çocuk oluşturmaktadır. Terapi öncesinde ve sonrasında çocukların aldıkları çocukluk çağı travma sonrası duygusal stres puanları arasındaki fark incelenerek sonuca ulaşılmıştır. Yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre gelişimsel oyun terapisinin korunmaya muhtaç olan çocukların travma sonrasında açığa çıkan stres belirtilerini azaltma yönünde etkili olduğu saptanmıştır (2017). Candan, 3-10 yaş arası gelişimsel problemleri olan çocuklarda çocuk merkezli oyun terapisinin etkisinin incelendiği araştırmasında nicel araştırma yöntemlerinden yarı deneysel araştırma yöntemi kullanmıştır. Yapılan bu araştırmanın modeli tek deney gruplu, ön test-son test uygulanan yarı deneysel bir araştırma modelidir. Çalışmanın örneklemini ise 6 çocuk oluşturmaktadır. Gelişimsel probleme sahip olan bu çocuklara 12 hafta süresince haftalık otuz dakika çocuk merkezli oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Yapılan araştırmanın bulguları ışığında örneklem grubunda yer alan çocukların duygusal ve davranışsal sorunlarında azalma olduğu, kendilerini ifade edebilme becerilerinde gelişme olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çocuk merkezli deneyimsel oyun terapisinin bu çocuklar üzerindeki olumlu etkisi kanıtlanmıştır (2017).

Çelik, deneyimsel oyun terapisinin çocuk evlerinde kalmakta olan 3-10 yaş grubu çocukların çocukluk çağı travma sonrası duygusal stres düzeyine etkisini incelediği araştırmasında ön test son test desenli yarı deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmanın örneklem grubunu çocuk evlerinde kalmakta olan, korunmaya muhtaç ve travma öyküsü bulunan 3-10 yaş arasındaki toplamda 32 çocuk oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde her bir çocuğa 8 seans olmak üzere deneyimsel oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Terapiden önce ve sonra aldıkları ölçek puanları karşılaştırılmıştır. Araştırmanın bulguları ışığında deneyimsel oyun terapisinin travma öyküsü bulunan çocukların travma kaynaklı duygusal streslerini azaltmaya yönelik etkisi olduğu ortaya konmuştur (2017).

Koçkaya, okul öncesi çocuklarının çekingenlik davranışları üzerine oyun terapisi uygulamalarının etkisini incelediği araştırmasında tek denekli araştırma deseni kullanılmıştır. Bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yöntem olarak AB modeli belirlenmiştir. Araştırmaya öğretmenin ve velinin gözlemleri ile kararlaştırılan çekingen bir öğrenci, öğretmen ve veli katılmıştır. Araştırma sürecinde öğrenciye her biri 40 dakika süren ve toplamda 6 seanstan oluşan oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Araştırmanın bulguları ışığında ise oyun terapisinin okul öncesi dönem çocuğundaki çekingenlik davranışları üzerinde olumlu yönde anlamlı bir etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır (2017).

Bekeç, deneyimsel oyun terapisinin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı olan 6-11 yaş arasındaki çocukların duygu ve davranışları üzerindeki etkisini incelediği çalışmasında nicel araştırma yöntemlerinden deneysel yöntemi kullanmıştır. Yapılan

araştırmanın örnekleminde yer alan DEHB tanılı 20 çocuktan, deney grubunu oluşturan 10 çocuğa deneyimsel oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Ön-test, son-test ölçümleri ile bağımlı değişkenler üzerindeki değişimin bağımsız değişkenlerle ilişkisi ortaya konulmak istenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda ise deneyimsel oyun terapisinin DEHB tanısı olan çocuklar üzerinde etkili bir yöntem olduğu saptanmıştır (2018).

Küçük Şahin, gelişimsel oyun terapisinin okul öncesi çocukların dil ve sosyal gelişim düzeylerine etkisini incelediği araştırmasında araştırma yöntemlerinden deney ve kontrol gruplu, ön test-son test ölçümlerinin yer aldığı tam bir deneysel çalışma yöntemini kullanmıştır. Ele alınan bu çalışmanın örneklem grubunu ise 3-6 yaş grubundaki 8 tanesi deney 7 tanesi kontrol grubunda yer alan

(10)

toplamda 15 çocuk oluşturmaktadır. Araştırma süresince deney grubunda yer alan çocuklara her bir seans 45 dakika olmak üzere toplamda 12 seans dokunsal oyun içeren oyun terapisi uygulanmıştır. Araştırmanın bulguları ele alındığında deney grubunda yer alan çocukların dil ve sosyal gelişim problemlerinin azaldığı görülmüş ve gelişimsel oyun terapisinin dil ve sosyal gelişim üzerindeki etkisi ortaya konmuştur (2018).

Öztürk Serter, yapılandırılmış oyun terapisine dayalı geliştirilen psiko-eğitim programının boşanmış aile çocuklarının depresyon ve uyum düzeyleri üzerine etkisini incelediği araştırmasında deney ve kontrol gruplu, öntest- sontest ve izleme testi modelli yarı deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmanın örneklemini ise 9-12 yaş aralığındaki annesi ve babası boşanmış olan 16 çocuk oluşturmaktadır. Deney grubunda yer alan çocuklara haftada bir kez olmak üzere toplamda 9 seans yapılandırılmış oyun terapisine dayalı geliştirilen psiko-eğitim programı uygulanmıştır. Her seansın süresi 80-110 dakika arasında değişmiştir. Yapılan araştırmanın bulguları incelendiğinde ise yapılandırılmış oyun terapisine dayalı eğitim programının çocukların boşanmaya olan uyum seviyelerinin artırdığı, depresyon düzeylerini ise azalttığı görülmüştür (2018).

Saltık, kadın konukevlerinde kalan çocuklarda oyun terapisinin sosyal beceri ve problem davranışlara etkisini araştırdığı çalışmasında deneysel araştırma modelini kullanmıştır. İki farklı konukevinden toplamda 8 çocuk araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Bir konuk evinde kalan 36-72 aylık 4 çocuk deney grubunu oluştururken, diğer konuk evindeki 4 çocuk ise kontrol grubunu oluşturmaktadır. Yapılan bu araştırmada oyun terapisi türlerinden yönlendirmesiz oyun terapisi yöntemi kullanılmıştır. Deney ve kontrol gruplarının karşılaştırılmasında ise yüzdelik, ön test ve son test puan ortalamaları ve son test fark puanları kullanılarak test ve analizler yapılmıştır. Yapılan araştırmanın bulguları ışığında oyun terapisi seanslarına dahil olan deney grubundaki çocukların sosyal becerilerinin arttığı, belirli davranış problemlerinin azaldığı sonucuna ulaşılmıştır (2018). Ahbab’ın, öfke problemi olan çocuklarda çocuk merkezli oyun terapisinin etkisini incelediği araştırması yarı deneysel desende tasarlanmış olan bir öncesi-sonrası çalışmasıdır. Yapılan çalışmanın örneklem grubunu 50 çocuk(terapi=25, kontrol=25) oluşturmaktadır. Terapist örneklem grubundaki yer alan çocuklara 3 hafta boyunca haftada iki kez 45 dakikalık seanslar biçiminde çocuk merkezli oyun terapisi uygulamış Yapılan bu çalışma sonucunda ise terapinin hem öz bildirime hem de ebeveyn bildirimine dayalı öfke problemlerinde iyileştirici rolü olduğu bulgulanmıştır (2019).

Buharalı, çocukların sosyal uyum ve duygu düzenleme düzeylerinin gelişiminde çocuk merkezli oyun terapisinin etkililiğini araştırdığı çalışmasında deneysel araştırma modelini kullanmıştır. Bu araştırmanın örneklemini ise 3-6 yaş arası 20 çocuk oluşturmaktadır. 10 çocuğun deney, 10 çocuğun ise kontrol grubunda yer aldığı çalışmada deney ve kontrol grubunda 5 erkek 5 kız çocuk bulunmaktadır. Yapılan bu araştırmada deney grubunda yer alan çocuklara 8 hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere 50 dakikalık bireysel oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre oyun terapisinin çocuklardaki sosyal uyum ve duygu düzenleme düzeyleri üzerindeki etkisi ortaya konmuştur (2019).

Çiftçi, çocuk merkezli oyun terapisinin çocuk evlerinde kalmakta olan 5-10 yaş grubu çocukların travma sonrası duygusal stres düzeylerine etkisini incelediği araştırmasında yarı deneysel retrospektif araştırma yöntemini kullanmıştır. Yapılan araştırmanın örneklemini çocuk evlerinde kalmakta olan, korunmaya muhtaç, travma öyküsü olan, 5-10 yaş arasında toplamda 40 çocuk oluşturmaktadır. Yapılan araştırmada çocuklara her biri 45 dakika süren toplamda 12 seans çocuk merkezli oyun terapisi uygulanmıştır. Çalışmanın sonucunda ise bu terapi modelinin çocuk evlerinde kalan çocukların travma sonrası duygusal streslerinde iyileştirici bir etkisi olduğu saptanmıştır (2019).

Deniz, çocuk merkezli oyun terapisinin otizmli çocuklarda sosyal becerilerin gelişimine etkisini incelediği araştırmasında nicel araştırma yöntemlerinden yarı deneysel desen araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 5’i kontrol 4’ü deney grubunda olmak üzere otizm tanısı

(11)

almış 9 çocuk oluşturmaktadır. Ön-test son-test kontrol gruplu yarı deneysel olarak tasarlanan bu araştırmada 12 hafta boyunca toplamda 36 seans çocuk merkezli oyun terapisi uygulanmıştır. Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre çocuk merkezli oyun terapisinin deney grubundaki 4 çocuğun sosyal beceri gelişimi üzerinde etkili olduğu ortaya konmuştur (2019).

Kırış, gelişimsel oyun terapisinin çocuk evlerinde kalmakta olan 6-12 yaş grubu çocukların davranış problemlerine etkilerini incelediği araştırmasında yarı deneysel araştırma yöntemini kullanmıştır. Yapılan bu araştırmanın örneklemini ise çocuk evlerinde kalmakta olan 6-12 yaş grubundaki 30 çocuk oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde çocuklara her bir seans haftada bir kez 45 dakika olmak üzere toplamda 11 hafta boyunca gelişimsel oyun terapisi uygulanmış, terapinin etkililiğini incelemek üzere öntest- son test yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ise gelişimsel oyun terapisinin korunmaya muhtaç olan çocukların davranış ve psikolojik sorunlarını azalttığı bulunmuştur (2019).

Temizel, çocuk merkezli oyun terapisinin 4-9 yaş arası çocuklarda görülen kaygı düzeylerine etkisini incelediği çalışmasında yarı deneysel retrospektif araştırma yöntemini kullanmıştır. Araştırmanın örneklemini ise 4-9 yaş arası 28 çocuk oluşturmaktadır. Çocuklar üzerinde 4 hafta boyunca uygulanan çocuk merkezli oyun terapisi seansları en azı 12 seans, en uzunu ise 16 seans olmak üzere devam etmiştir. Araştırmanın bulguları ışığında çocuk merkezli oyun terapisinin belirli kaygı türleri üzerinde olumlu etkisi olduğu kanıtlanmıştır (2019).

Uysal, bağlanma temelli oyun terapisi Thraplay grup formunun çocukların belirli davranış problemleri ve duygusal problemleri üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında 66 Suriyeli sığınmacı çocuk ile çalışmıştır. Araştırmada çocuklara haftada 1 kez olmak üzere 10 seans Thraplay oyun terapisi grup formunda uygulanmıştır. Araştırma sonucunda ise Thraplay uygulamasının, tüm ölçek puanı ve belirli alt boyutlarda (içe dönüklük/depresyon, anksiyete/depresyon, saldırgan davranışlar alt boyutu vs.) anlamlı düzeyde ve negatif yönde etkisinin olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Araştırmanın bulguları ışığında Threplay’in savaş ve göç yaşantısına sahip olan çocuklarda iyileştirici bir etkisi olduğu saptanmıştır (2020).

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırmanın bulguları incelendiğinde farklı oyun terapisi modellerinin çocukların sosyo duygusal gelişimleri üzerinde olumlu yönde etkileri olduğu görülmektedir. Ülkemizde özellikle son 20 yıldır oyun terapisinin tanınırlığı artmış, yapılan araştırmalarla çocuklar üzerindeki sağaltıcı etkisi incelenmeye başlanmıştır. Yine de ülkemizde bu konuda yapılan araştırmaların sayısı sınırlıdır. Yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre oyun terapisinin çocukların sosyo duygusal gelişimleri üzerine etkisini inceleyen çalışmaların daha fazla yapılmasının alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Araştırma kapsamında oyun terapisinin çocukların sosyo-duygusal gelişimleri üzerine etkisini inceleyen araştırmalarda çoğunlukla deneysel ve yarı deneysel çalışma yöntemleri kullanılmıştır. Bu çalışmaların 2 tanesi retrospektif çalışmalardır. Konu ile ilgili araştırmalar incelendiğinde araştırmaların 3 tanesinin doktora, geriye kalan 16 çalışmanın ise yüksek lisans düzeyinde tez çalışmaları olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak yapılan araştırmanın amacı doğrultusunda ele alınan tüm çalışmalar, farklı oyun terapisi modellerinin çocuğun sosyo duygusal gelişimi üzerine olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte farklı oyun terapisi modelleri ile bütünleştirilmiş eğitim programlarının da aynı etkiye sahip olduğu görülmektedir. Kendini ifade edecek yolu bilemeyen, kendini ifade edemeyen, travmaya maruz kalmış ya da sosyo duygusal becerileri zayıf olan çocukların iyileştirilebilmesi ve gelişimlerine katkıda bulunabilmesi için farklı oyun terapisi yaklaşımları ile destek sağlanabileceği ve farklı oyun terapisi yaklaşımları ile bütünleştirilmiş eğitim programlarının uygulanabileceği görülmektedir.

(12)

KAYNAKÇA

Ahbab, A. (2019). “Öfke Problemi Olan Çocuklarda Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Etkisi” Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Altun, K., (2017). “Gelişimsel Oyun Terapisinin Çocuk Evlerinde Kalmakta Olan 4-8 Yaş Grubu Çocukların Travma Sonrası Duygusal Streslerine Olan Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Axline, V.M., (2019). Oyun Terapisi (Çev.:Misli Baydoğan), Panama Yayıncılık, Ankara.

Bekeç, M., (2018). “Deneyimsel Oyun Terapisinin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Tanısı Olan 6-11 Yaş Arasındaki Çocukların Duygu ve Davranışları Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi” Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Booth, P.B. & Winstead, R. & Winstead, M.L. (2017). “Theraplay” (Ed. David A. Crenshaw & Anne L. Stewart), Oyun Terapisi Kapsamlı Teori ve Uygulama Rehberi, ss.159-177, APAMER Psikoloji Yayınları, İstanbul

Bratton, S.C. & Opiola, K. & Dafoe, E. (2017). “Çocuk-Ebeveyn İlişki Terapisi” (Ed. David A. Crenshaw & Anne L. Stewart), Oyun Terapisi Kapsamlı Teori ve Uygulama Rehberi, ss.145-159, APAMER Psikoloji Yayınları, İstanbul.

Buharalı, S., (2019). “Çocukların Sosyal Uyum ve Duygu Düzenleme Düzeylerinin Gelişiminde Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Etkililiği” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Candan, S., (2017). “3-10 Yaş Arası Gelişimsel Problemleri Olan Çocuklarda Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Etkisinin İncelenmesi” Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.

Çelik, M., (2017). “Deneyimsel Oyun Terapisinin Çocuk Evlerinde Kalmakta Olan 3-10 Yaş Grubu Çocukların Çocukluk Çağı Travma Sonrası Duygusal Stres Düzeyine Etkisinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Çiftçi, E. B., (2019). “Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Çocuk Evlerinde Kalmakta Olan 5-10 Yaş Grubu Çocukların Travma Sonrası Duygusal Stres Düzeylerine Etkisi; Retrospektif Bir Çalışma”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Deniz, E. A., (2019). “Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Otizimli Çocuklarda Sosyal Becerilerin Gelişimine Etkisinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.

Ergin, H. (2016). “Duygusal Gelişim” (Ed. Hatice Ergin & Armağan Köseoğlu), Gelişim Psikolojisi, ss.144-183, Nobel Yayın, İstanbul.

Filliozat, I. (2020). İçimde Neler Oluyor (Çev.: Çiğdem Büyükataman Guetta), Pegasus Yayınları, İstanbul. Huizinga, J. (2019). Homo Ludens (Çev.: İlker Mutlu), Dorlion Yayınlar, Eskişehir.

Klein, M. (2015). Çocuk Psikanalizi (Çev.:Ayşegül Demir), Pinhan Yayıncılık, İstanbul.

Kırış, B. F., (2016). “Gelişimsel Oyun Terapisinin Çocuk Evlerinde KAlmakta Olan 6-12 Yaş Grubu Çocukların Davranış Problemlerine Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Koçkaya, S., (2016). “Okul Öncesi Çocuklarının Çekingenlik Davranışları Üzerine Oyun Terapisi Uygulamalarının Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Kottman, T. & Ashby, J.S. (2017). “Adleryan Oyun Terapisi” (Ed. David A. Crenshaw & Anne L. Stewart), Oyun Terapisi Kapsamlı Teori ve Uygulama Rehberi, ss.36-53, APAMER Psikoloji Yayınları, İstanbul. Lilly, J.P. (2017). “Jungian Analitik Oyun Terapisi” (Ed. David A. Crenshaw & Anne L. Stewart), Oyun Terapisi Kapsamlı Teori ve Uygulama Rehberi, ss.53-73, APAMER Psikoloji Yayınları, İstanbul.

(13)

Öztürk Serter, G., (2018). “Yapılandırılmış Oyun Terapisine Dayalı Geliştirilen Psiko-Eğitim Programının Boşanmış Aile Çocuklarının Depresyon ve Uyum Düzeyleri Üzerine Etkisi”, Doktora Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Samsun.

Ray, D.C. (2019). İleri Düzey Oyun Terapisi (Çev.:Duygu Oldaç), Pinhan Yayıncılık, İstanbul.

Saltık, N., (2018). "Kadın Konukevlerinde Kalan Çocuklarda Oyun Terapisinin Sosyal Beceri ve Problem Davranışlara Etkisinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Santrock, J.W. (2011). “İlk Çocuklukta Sosyo-Duygusal Gelişim” (Ed.Galip Yüksel), Yaşam Boyu Gelişim Gelişim Psikolojisi, ss.241-274, Nobel Yayın, İstanbul.

Santrock, J.W. (2011). “Orta ve Geç Çocuklukta Sosyo-Duygusal Gelişim” (Ed.Galip Yüksel), Yaşam Boyu Gelişim Gelişim Psikolojisi, ss.274-348, Nobel Yayın, İstanbul.

Sevinç, M. (2009). Erken Çocukluk Gelişimi ve Eğitiminde Oyun, Morpa Kültür YAyınları, İstanbul.

Sezici, E., (2013). “ Okul Öncesi Çocuklarda Oyun Terapisinin Sosyal Yetkinlik ve Davranış Yönetimine Etkisi”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Solter, A.J. (2018). Çocuğunuza Kulak Verin (Çev.:Ayşegül Cebenoyan), Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık, İstanbul.

Solter, A.J. (2019). Oyun Oynama Sanatı (Çev.:Türe Özer), Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık, İstanbul.

Küçük Şahin, İ., (2018). “Gelişimsel Oyun Terapisinin Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Dil ve Sosyal Gelişim Düzeylerine Etkisinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Teber, M., (2015). “Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin Çocuklarda Görülen Davranış Sorunlarının Çözümüne Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Temizel, B., (2019). “Çocuk Merkezli Oyun Terapisinin 4-9 Yaş Arası Çocuklarda Görülen Kaygı Düzeylerine Etkisi: Retrospektif Bir Çalışma”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Uysal, R. B., (2020). “Suriyeli Sığınmacı Çocuklara Uygulanan Theraplay Oyun Terapisinin Duygusal Problemler ve Davranış Problemleri Üzerine Etkisi” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Programlar Enstitüsü, İstanbul.

VanFleet, R.; Sywulak, A.E. & Sniscak, C.C. (2018). Çocuk-Merkezli Oyun Terapisi (Çev.:Hanife Uğur Kural), Çınar Matbaacılık ve Yayıncılık, İstanbul.

Winnicot, D.W. (2014). Oyun ve Gerçeklik (Çev.:Saffet Murat Tura), Metis Yayınları, İstanbul. Yavuzer, H. (2014). Ana-Baba ve Çocuk, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Yavuzer, H. (2016). Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Yıldız, C., (2015). “ Oyun Terapisiyle Bütünleştirilmiş Grup Terapisinin Çocukların Utangaçlık Düzeylerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bİlimler Enstitüsü, İstanbul.

Yılmaz, S., (2019). “Çocukluk Çağında Görülen Psikolojik Sorunların Oyun Terapisi İle Sağaltımı”, Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Zorlu, A., (2016). “ Yönlendirici Olmayan Oyun Terapisinin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Belirtili Çocukların Duygu ve Davranışları Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi”, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

To whom correspondence should be addressed; Department of Psychiatry, School of Medicine, Taipei Medical University and Hospital, 250 Wu-Hsing St., Taipei 110, Taiwan;

Biz de çalışmamızda kliniğimizde opere olan morbid obez hasta gruplarındaki VKİ leri 40-45 ve 45-50 kg /m 2 arasında olan hastaların postoperatif dönemde

Bu oluşumu da yine kırmızı zemin üzerine turuncu renkli enine ve boyuna zikzak çizgilerin (Ç: 12) sağlı sollu kahverengi çizgilerle, içde ve dışda dört yandan

Effect of Omalizumab Therapy on Coagulation Parameters and Total Immunoglobulin E Levels in Patients with Chronic Idiopathic Urticaria and Bullous Pemphigoid Kronik

1223 yılında meydana gelen olayların detayları tam olarak bilinememesine rağmen, Trabzon Kroniği Panaretos’un verdiği bilgilerden de yola çıkarak, bu yıl

Burada bilinen tromboz risk faktörü olmayan bir çocukta travma sonrası gelişen derin ven trombozu ve pulmoner tromboemboli olgusu

Çevreden gelen olumsuz tepkiler bireyin kendine iliş- kin yeterlik ve değerlilik yargılarını etkilerler (Güçray,1993, s. Oyun ve Dans İçerikli Müzik Eğitimi Etkinliklerinin

Kaytez ve Durualp (14) oyunun dil, sosyal, motor, öz bakım ve bilişsel gelişim alanlarını olumlu yönde etkilediğini, anne babaların çocuğun gelişiminde oyunu önemli