• Sonuç bulunamadı

ROMANTİK İLİŞKİLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ROMANTİK İLİŞKİLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ"

Copied!
121
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ROMANTİK İLİŞKİLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

YÜKSEKLİSANS TEZİ

Hazırlayan İbrahim AYDOĞDU

Ankara Mart, 2010

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ROMANTİK İLİŞKİLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

YÜKSEKLİSANS TEZİ

İbrahim AYDOĞDU

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Şerife Işık TERZİ

Ankara Mart, 2010

(3)

JÜRĠ ONAY SAYFASI

Ġbrahim AYDOĞDU ‘nun Romantik ĠliĢkilerin KiĢilik Özellikleri Açısından Ġncelenmesi baĢlıklı tezi 27/05/2010 tarihinde, jürimiz tarafından Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

BaĢkan: Prof. Dr. YaĢar ÖZBAY ...

Üye : Doç. Dr. Mehmet GÜVEN ...

(4)

ÖNSÖZ

KiĢilik ve yakın iliĢkiler psikolojide önemli araĢtırma alanlarıdır. Bireyin yaĢamının ilk yıllarından itibaren Ģekillenmeye baĢlayan kiĢilik, bireylerin kurdukları yakın iliĢkilerle kararlı hale gelmektedir. Bu yakın iliĢkiler anne, baba ve yakın çevreden baĢlayarak bireyin özel hayatını paylaĢtığı arkadaĢ ve sevgili olarak tanımlanabilir. Romantik iliĢkileri baĢlatma ve devam ettirme bireyler için önemli bir kazanımdır. Bu çerçevede insanların yakın iliĢkiler kurması üzerinde etkili olabilecek kiĢilik biçimleri önemli görülmüĢ ve araĢtırma konusu yapılmıĢtır.

Tez hazırlama süreci boyunca ıĢığıyla yol gösteren, sevgisiyle güç veren, sabrıyla ve o müthiĢ motivasyon yetneği ile tezi bitirmemde büyük etkisi olan sevgili tez danıĢmanım Yrd. Doç. Dr. ġerife IĢık TERZĠ’ye teĢekkürü bir borç bilirim. Tez aĢamamda bana sabırla katlanan ve desteğini ve sevgisini hiç esirgemeyen eĢim Tuğba AYDOĞDU’ya, hayatımıza katılacak olan ve varlığı ile bize sonsuz mutluluk veren bebeğimize, ayrıca beni bu düzeye getiren, maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen anne ve babama, eĢimin ailesine Ģükranlarımı sunuyorum.

Ġbrahim AYDOĞDU Mart, 2010

(5)

ÖZET

ROMANTĠK ĠLĠġKĠLERĠN KĠġĠLĠK ÖZELLĠKLERĠ AÇISINDA ĠNCELENMESĠ

AYDOĞDU, Ġbrahim

Yükseklisans Tezi, Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. ġerife IĢık TERZĠ

Mart, 2010

Bu araĢtırmada üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkileri ile ilgili çeĢitli psikolojik eğilimleri ile beĢ faktör kiĢilik özelliği arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. AraĢtırmanın temel amacı romantik iliĢkilerle ilgili psikolojik eğilimleri yordayan kiĢilik özelliklerini saptamak bunun yanı sıra ilgili değiĢkenlerle kiĢilik özelliklerinin arsındaki iliĢkiyi ortaya koymaktır.

AraĢtırmaya Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesinin çeĢitli bölümlerine devam eden ve romantik bir iliĢki yaĢayan 270 kız, 112 erkek, toplam 382 öğrenci katılmıĢtır. Veri toplama aracı olarak Çok Boyutlu ĠliĢki Ölçeği (ÇBĠÖ), Sıfatlara Dayalı KiĢilik Testi (SDKT) ve kiĢisel bilgi formu kullanılmıĢtır. Veri analizinde SPSS 15.0 programı kullanılmıĢ ve çoklu regresyon analizi yapılmıĢtır.

AraĢtırmada elde edilen bulgulara göre romantik iliĢkilerde dıĢadönüklük, deneyime açıklık, özdisiplin, yumuĢak baĢlılık kiĢilik özelliklerine sahip bireylerin iliĢki baĢlatma ve sürdürme konusunda daha giriĢken ve baĢarılı oldukları, daha az kaygı yaĢadıkları, iliĢkilerinden daha fazla doyum aldıkları ve iliĢkilerinin kendi kontrolünde geliĢtiğine inandıkları bulunmuĢtur. Buna karĢın nevrotik bireylerin romantik bir iliĢkide daha fazla kaygı yaĢadıkları, kendilerine daha az güvendikleri ve iliĢkilerinde baĢkalarının görüĢlerine önem verdikleri, iliĢkiyi baĢlatma ve sürdürmede sorunlar yaĢadığı araĢtırmada elde edilen bir diğer sonuçtur.

(6)

AraĢtırmada elde edilen bulgular ilgili literatür ıĢığında tartıĢılmıĢtır.

(7)

ABSTRACT

ROMANTIC RELATIONSHIPS EXAMINING IN TERMS OF PERSONALITY TRAITS

AYDOĞDU, Ġbrahim

Master’s Thesis, Department of Guidance and Psychological Counseling Supervisor: Yrd. Doç. Dr. ġerife IĢık TERZĠ

March, 2010

In this study the relationships between psychological tendencies about close relationships of university students and five factor personality traits were examined. The main objective of research is to identfy the psychological tendencies about close relationships, determine of personality traits and find the relationships between relevant variables and personality traits.

To research participated Gazi University Faculty of Education the various departments continue their romantic relationships who live, 270 girls, 112 boys, total 382 students. As means of data collection Multi-Dimensional Relationship Scala (MDRS), Personality Based on Adjective Test (PBAT) and personal information form were used. At data analysis used SPSS 15.0 program and multiple regression was conducted.

Research result show that in romantic relationships individuals who extraversion, openness, conscientiousness, agreeableness are more sociable and successful, in relationship initiation and continuation less anxiety to live, get more satisfaction from relationships and believe that their relationships development of self control. Whereas in romantic relationships neurotic individuals are more anxiety to live, less self confidence and in relationships consider important to opinions of other, in relationships initiation and continuation having problems obtained other results.

(8)

Obtained in the study findings are discussed in the light of relevant literature.

(9)

ĠÇĠNDEKĠLER

JURĠ ONAY SAYFASI...i

ÖNSÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... v ĠÇĠNDEKĠLER ... vii TABLOLAR LĠSTESĠ ... x BÖLÜM I ... 1 1.GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem Cümlesi ... 5 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 5 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 6 1.4. Sayıltılar ... 7 1.5. Sınırlılıklar ... 7 1.6. Tanımlar ... 7 BÖLÜM II ... 10

2.KURAMSAL ÇERÇEVE ve ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR ... 10

2.1. ROMANTĠK ĠLĠġKĠLER ... 10

2.1.1. Romantik ĠliĢkilerin GeliĢimi ... 14

2.1.2. Romantik ĠliĢkilerin BaĢlaması ... 17

2.1.3. Romantik ĠliĢkileri Açıklayan Kuramlar ... 20

2.1.3.1. KarĢılıklı Bağımlılık Kuramı ... 20

2.1.3.2. Yatırım Modeli ... 21

2.1.3.3. Bağlanma Kuramı ... 23

2.1.3.4. Sembolik EtkileĢim Kuramı ... 25

(10)

2.2. KĠġĠLĠLĠK … ... 28

2.2.1. Ayırıcı Özellik YaklaĢımı ... 29

2.2.1.1. Gordon Allport ... 29

2.2.1.2. Hans J. Eysenck ... 30

2.2.1.3. Frederick Cattell ... 31

2.2.1.4. BeĢ Faktör KiĢilik Modeli (Büyük BeĢli Modeli) ... 31

2.2.1.4.1. Nevrotiklik ... 35

2.2.1.4.2. DıĢadönüklük ... 36

2.2.1.4.3. Deneyime Açıklık ………36

2.2.1.4.4. YumuĢak BaĢlılık ………37

2.2.1.4.5. Sorumluluk ... 38

2.3. ROMANTĠK ĠLĠġKĠLER ve KĠġĠLĠK ÖZELLĠKLERĠ ... 40

2.4. ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR ... 45 BÖLÜM III ... 59 3.YÖNTEM ... 59 3.1. AraĢtırma Modeli ... 59 3.2. AraĢtırma Grubu ... 59

3.3. Veri Toplama Araçları ... 60

3.3.1. Çok Boyutlu ĠliĢki Ölçeği ... 60

3.3.2. Sıfatlara Dayalı KiĢilik Testi ... 62

3.3.3. KiĢisel Bilgi Formu ... 62

3.4. Verilerin Toplanması ... 63

3.5. Verilerin Analizi ... 63

BÖLÜM IV ... 64

4. BULGULAR ... 64

4.1.1. Romantik ĠliĢkilerle Ġlgili Psikolojik Eğilimler ve KiĢilik Özellikleri Arasındaki ĠliĢki ... 64

(11)

BÖLÜM V ... 79

5. TARTIġMA VE YORUM ... 79

5.1. Romantik ĠliĢkilerle Ġlgili Psikolojik Eğilimler Ġle KiĢilik Özellikleri Arasındaki ĠliĢkilerin Değerlendirilmesi ... 79

5.2. Romantik ĠliĢkilerle Ġlgili Psikolojik Eğilimleri Yordayan DeğiĢkenlerin Değerlendirilmesi ... 83 BÖLÜM VI ... 88 6. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 88 6.1. Sonuç ... 88 6.2. Öneriler ... 89 KAYNAKÇA ... 92 EKLER ... 108

EK-1 ÇOK BOYUTLU ĠLĠġKĠ ÖLÇEĞĠ (ÇBĠÖ) ... 108

(12)

TABLO LĠSTESĠ

Tablo

No Tablo Adı

Sayfa No

1 BeĢ Faktör KiĢilik Özelliklerinin Adlandırılması 33 2 BeĢ Faktör KiĢilik Envanterinde Temel Faktörler 39 3 AraĢtırma Grubunun Bölüm ve Cinsiyete Göre Dağılımı 60 4 Yakın ĠliĢki ile ilgili Psikolojik Eğilimler ve KiĢilik Özellikleri Arasındaki

ĠliĢkiyi Gösteren Pearson Momentler Çarpım Korelasyonu 66 5

ĠliĢkiye Yüksek Düzeyde Odaklanma Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu

Regresyon Analizi Sonuçları 68

6

ĠliĢki Doyumu DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon

Analizi Sonuçları 69

7 ĠliĢki Kaygısı DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon Analizi

Sonuçları 70

8 ĠliĢki Ġzlenimi Ayarlama DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu

Regresyon Analizi Sonuçları 71

9 ĠliĢkide Kendine Güven DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu

Regresyon Analizi Sonuçları 73

10 DıĢsal ĠliĢki Kontrolü DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon

Analizi Sonuçları 74

11 ĠliĢki GiriĢkenliği DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon

Analizi Sonuçları 76

12 Ġçsel ĠliĢki Kontrolü DeğiĢkeninin Yordanmasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon

(13)

BÖLÜM I

1.GİRİŞ

Ġnsanoğlu doğumundan itibaren çeĢitli gereksinimlerini karĢılamak için çevresindeki diğer bireylerle etkileĢim kurmak zorundadır. Bireylerin yaĢamlarının ilk yıllarından itibaren çevresindekilerle, özellikle yakın çevresindeki kiĢilerle kurmaya çalıĢtıkları iliĢki gerek biyolojik varlığını devam ettirme, gerekse ilerleyen yıllarda çevresindeki değiĢikliklere uyum sağlayabilmesi için gereklidir. Birey büyüdükçe insanlarla kurmuĢ olduğu iliĢkiler çeĢitlenmekte, bu iliĢkiler bireyin farklı ihtiyaçlarının doyurulmasına hizmet etmekte ve bireylerin geliĢimi için gerekli temeli oluĢturarak davranıĢlarını ve düĢüncelerini Ģekillendirmektedir.

Çevresini etkilemesi ve aynı Ģekilde çevresinden etkilenmesinden dolayı birey geliĢtirdiği iliĢkilerle varlığını sürdürme ve ihtiyaçlarını karĢılama imkanı bulur. Sosyal bir varlık olarak insan, çevresi ve iliĢkileri ile bir bütündür. Kendini gerçekleĢtirme ve yaĢamını anlamlı hale getirmesi için diğer insanlara ihtiyaç duyan bireyler, iliĢkileri içerisinde sürekli olarak yeniden tanımlanır (Erden-Ġmamoğlu, 2009).

Ġnsanların sadece iliĢki kurarak karĢılayabilecekleri beĢ önemli ihtiyaç vardır (Weiss, 1969). Bunlar;

1) Yakınlık ihtiyacı (duyguların serbestçe paylaĢılabildiği biri)

2) Sosyal bütünleĢme ihtiyacı (kaygıların ve ilgilerin paylaĢılabildiği biri) 3) YetiĢtirici olma ihtiyacı (bakıp büyütülebilecek biri)

4) Yardım ihtiyacı ( yardımda bulunabilecek biri)

5) Bireyin kendi değeri konusunda içinin rahatlatılması ihtiyacı (ne anlama geldiğini bireye söyleyebilecek biri).

(14)

Sullivan‟a (1953) göre iliĢkiler ve insan davranıĢları sevgi, güvenlik, yakınlık, eĢit iliĢki, doyum ihtiyacı gibi ihtiyaçlarla yönlendirilir. Kiesler (1996) ise iliĢkilerin kontrol ve gücü içeren statü ihtiyacı; bireyi, duygusal yakınlık, birliktelik ve romantik iliĢkiye yönlendiren sevgi ihtiyacı gibi ihtiyaçların iliĢkileri yönlendirdiğini ifade etmektedir.

Sosyal hayatın karmaĢıklaĢması ve toplumlarda bireyselliğin ön plana çıkıĢı ile beraber modernleĢme, insanların kiĢisel yakınlık ihtiyacını daha fazla hissetmesine neden olmuĢtur. Yoğun iĢ yaĢamının oluĢturduğu stres ve yalıtılmıĢlık duygusunu aĢmak için bireylerin yakın iliĢkilere daha fazla önem verdiği görülmektedir (Norton, 1995).

Bireyin çevresi ile etkileĢimi ve iliĢkileri kiĢinin tüm hayatında değiĢen ihtiyaçlarını ve durumlara uyumunu etkiler. YaĢamın erken dönemlerinde bireylerin yaĢadığı yakınlık etkileĢimleri sonraki dönemlerde iliĢkilerinin nasıl temelleneceğini belirler. Diğer insanlarla iliĢkisini devam ettirmek için birey kendi davranıĢlarını ayarlamak zorunda olabilir (Cardillo, 2004). YaĢam boyu kurulan iliĢkilerin niteliği fizyolojik ve psikolojik sağlığı; güvenlik, iyilik ve yetenekleri; bireyin kendisini değerli ya da değersiz görmesini artırıp azaltabilir (Hetherington, 2003). Birbirini anlayan ve karĢılıklı duyguları paylaĢmada istekli olan insanlar arasında kurulan yakın iliĢkiler (bunlar anne, baba, sevgili ya da arkadaĢ iliĢkisi olabilir) bireyin kendisine iliĢkin bilgiler bütünü olan kiĢiliğin geliĢmesinde önemli bir yer tutmaktadır (Buss, 1992). Bir çok araĢtırmacı (Broemer ve Blumle, 2003; Flora ve Sergin, 1999; Schutz ve Tice, 1997) bireylerin iliĢkilerinde kendini değerli ya da değersiz görmesinin iliĢkilerin devam etmesi üzerinde etkili olduğunu bulmuĢtur. Brehm (1992) bireylerin kendilerine bakıĢ açılarının iliĢkilerinin geliĢmesinde ve sürdürülmesinde önemli bir etkisi olduğunu belirtmiĢtir. Bireyin kendisini baĢkaları ile kıyaslayarak, baĢkalarına karĢı davranıĢlarını değerlendirerek ve baĢkalarının davranıĢlarının sonuçlarını değerlendirerek kendine özgü bir davranım stili oluĢturduğunu ifade etmiĢtir.

Çocukluktan yetiĢkinliğe geçiĢle beraber romantik iliĢkiler bireylerin yakın iliĢkilerinin önemli bir boyutu olmaya baĢlar. Romantik iliĢkiler duygularının yoğunluğu, birbirine açılma, içtenlik, birbiri hakkında özel bilgilere sahip olma, birbirine bağlı olma gibi özellikleri içeririr. Romantik iliĢki duyguların karĢılıklı ve

(15)

yoğun yaĢandığı, bireyler arasında maddi ve manevi paylaĢımın olduğu, olumlu ve olumsuz duyguların rahatlıkla ifade edildiği ve bu duyguların davranıĢa dönüĢtüğü, ayrılığın bireyde derin üzüntüler oluĢturduğu iliĢkiler olarak tanımlanabilir.

Romantik iliĢkilerde bireyleri birbirine yakınlaĢtıran çeĢitli değiĢkenler mevcuttur. Bu değiĢkenlerden bazıları çekicilik, birlikte olma isteği, aĢk, karĢılaĢtırma, sevgi, hoĢlanma, fiziksel temas, bakım ve korunmadır (Hortaçsu, 1997). KarĢı cinsle kurulan romantik iliĢkiler genel anlamda bireyin kendisini yaĢam boyu mutlu hissetmesine yardımcı olabilecek önemli bir unsurdur.

Hendrick ve Hendrick (2002) insanlara yaĢamlarında onlara mutluluk veren romantik iliĢkilerden baĢka neyin önemli olduğunu sormuĢlar ve genelde hiç bir Ģeyin mutlu olunan romantik iliĢkilerden daha önemli olmadığı yanıtını almıĢlardır. Klinger (1977) araĢtırmasına katılan kiĢilere “YaĢamı anlamlı kılan nedir?” sorusunu yönelttiğinde katılımcıların çoğu bu soruya “sevgi” yanıtını vermiĢtir. Özellikle yakın arkadaĢ, sevgili ve anne-baba sevgisi ön plana çıkmıĢtır. Bunun yanı sıra sahip olunan çocuklar, aĢkı istemek ve düĢünmek, mesleki baĢarı ve dini inanç diğer anlamlı yanıtlar olarak ifade edilmiĢtir. Moss ve Schwebel (1993) ise yakınlığın bireyin sosyal geliĢimini, kendini ayarlama düzeylerini ve fiziksel sağlıklarını etkilediğini ve geliĢim dönemlerinin baĢarıyla atlatılmasının, arkadaĢlıkların pekiĢtirilmesinin, mutlu bir evlilik kurmanın ve ayrıca psikoterapötik baĢarının sağlanmasında yakınlığın tamamlayıcı bir role sahip olduğunu belirtmiĢlerdir.

Hayatımızın özel alanını oluĢturan romantik iliĢkiler bireylerin kendi kiĢiliklerini yansıttıkları bir iliĢki tarzıdır. Özellikle ergenlik çağı ile birlikte bireylerin yaĢamaya baĢladığı romantik iliĢkilerin bireyler üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Ġnsanlar yaĢamları boyunca yaĢadıkları romantik iliĢkilerle karĢı tarafa nasıl yaklaĢacağını deneyimler ve kendi davranıĢ stiline bu kazanımları aktarır. ĠliĢki süresince bireyler yeni davranıĢlar kazanabilirler. Öte yandan bireyler romantik iliĢkilere değiĢik ihtiyaçlarını karĢılamak için gereksinim duyarlar. Bu ihtiyaçlar mutluluk, sevme, sevilme, cinsellik, güven vb.dir (BüyükĢahin-Çevik, 2007 ). KiĢiler arası faktörler ve kiĢilerin dıĢındaki faktörler iki birey arasındaki iliĢkiyi etkileyebilir. KiĢilerin dıĢında olan belirgin faktörler kiĢilik özellikleri, bireylerin duyguları, iliĢkileri,

(16)

deneyimleri, tutumları ve motivasyon stilleri olarak kabul edilir (Costa ve McCrae, 1992).

Romantik iliĢkilere bireyler değiĢik özellikleri ile katılırlar. Her bireyin yaĢadığı iliĢki tarzı ve yansıttığı davranım farklılık gösterir. Bireyin partnerinden beklediği özelliklerde bireyden bireye değiĢmektedir. Kimisi daha sahiplenici bir partner isterken, bir baĢkası özgür bırakan bir partneri tercih eder. Bazıları komik, esprili partner isterken, bazıları güvenebileceği, iĢi iyi olan partneri tercih eder. Bazıları ise öncelikli olarak fiziksel çekiciliği olan bir partner isteyebilir. Bu tercihlerde bireyin o ana kadar kazanmıĢ olduğu yaĢam deneyimlerinden gelir. Erden-Ġmamoğlu‟na (2009) göre fiziksel yakınlık, yaĢ, cinsiyet, tutum, inançlar, fiziksel özellikler, eğitim, coğrafi bölge gibi faktörler iliĢkilerin baĢlaması ve geliĢmesinde etkili olan faktörlerdir. Connoly ve Goldberg (1999) ise romantik iliĢkilerin yakın iliĢki, bağlanma, cinsel-üreme ve bakımdan oluĢan dört davranıĢı içerdiğini belirtmiĢtir. Ayrıca zamanlarını partnerleri ve onların cinsel duygularını keĢfetmeye çalıĢmakla geçiren ergenlerin bağlanma duygusu sayesinde daha uzun iliĢkiler yaĢandıklarını ifade etmiĢlerdir. Ergenlerden romantik iliĢkileri tanımlamaları istendiğinde yakın iliĢki, bağlanma, üreme-cinsel ve bakımdan oluĢan boyutlar arasından en çok yakın iliĢkilerden bahsettiklerini belirtmiĢtir. Bu bakımdan bireylerin romantik iliĢkiler yolu ile karĢıladığı en önemli ihtiyacının yakınlık olduğu söylenebilir.

Bireyin sahip olduğu kiĢilik özellikleri hem kendini hem de diğerlerini algılaması ile birlikte iliĢkiyi baĢlatma, devam ettirme ve sonlandırma becerilerini, yaĢadığı iliĢkiye dair yüklemelerini ve iliĢkisinin niteliğini etkileyen temel değiĢken olarak rol oynamaktadır (Erden-Ġmamoğlu, 2009).

Bir romantik iliĢki iki eĢ arasında oluĢur. Ġki eĢ de kendi kiĢiliklerini, geçmiĢ yaĢam deneyimlerini, duygusal, davranıĢsal ve biliĢsel özellikleri ile iliĢkiye katılır. KarĢılıklı etkileĢim sonucunda birbirlerini etkilemeleri de olağandır. Romantik çiftler arasındaki iliĢki, kiĢilik açısından üç soru etrafında tartıĢılabilir: (a) romantik iliĢkilerde doyum sağlayan partnerin ne gibi kiĢilik özellikleri vardır?, (b) Romantik iliĢkilerde doyum veren partnerin ne gibi kiĢilik özellikleri vardır? ve (c) Hangi tür kiĢilik özellikler uygun bir romantik ikili oluĢturmaktadır? (Neyer ve Voigt, 2004).

(17)

Romantik bir eĢ olarak aranılan kiĢinin nitelikleri hem bireyin, hem de seçtiği kiĢinin niteliğine bağlıdır. Evrimsel kurama göre erkekler yaĢça küçük ve çekici bayanlarla romantik iliĢkiler kurmayı arzu ederken, kadınlar kendine göre yaĢça büyük ve aile kurmak için kaynakları iyi olan bir eĢi tercih etmektedir (Burger, 2006).

Romantik iliĢkileri etkileyen önemli özeliklerden biri de iliĢkiye her iki tarafın getirdiği kiĢilik özellikleridir. Kişilik özellikleri ilişkiyi nasıl etkilemektedir? Nasıl

yönlendirmektedir? Romantik bir ilişkide ideal partner ne gibi kişilik özelliklerine sahiptir? gibi sorular araĢtırmada cevabı aranan sorulardır.

.

1.1. Problem Cümlesi

Romantik iliĢkileri baĢlatma, sürdürme ve sonlandırma becerileri olumlu iliĢkiler geliĢtirmek açısından önemlidir. Bu süreçlerin tüm aĢamalarında bireyin doğuĢtan itibaren getirdiği ve zamanla kararlı hale gelen kiĢilik özellikleri ön plana çıkmaktadır. Sonuç olarak; Romantik iliĢkilerin kiĢilik özellikleri açısından incelenmesi bu araĢtırmanın problemini oluĢturmaktadır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araĢtırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerinin kiĢilik özellikleri açısından incelenmesidir. Bu amaçla ilgili aĢağıdaki sorulara cevap aranacaktır.

1. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde kendine güvenin önemli bir yordayıcısı mıdır?

2. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde içsel iliĢki kontrolünün önemli bir yordayıcısı mıdır?

3. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde dıĢsal iliĢki kontrolünün önemli bir yordayıcısı mıdır?

4. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde iliĢki giriĢkenliğinin önemli bir yordayıcısı mıdır?

(18)

5. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde iliĢki kaygısı/korkusunun önemli bir yordayıcısı mıdır?

6. KiĢilik Özellikleri romantik iliĢkilerde iliĢki doyumunun önemli bir yordayıcısı mıdır?

7. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde iliĢkiye yüksek düzeyde odaklanmanın önemli bir yordayıcısı mıdır?

8. KiĢilik özellikleri romantik iliĢkilerde iliĢki izlenimi ayarlamanın önemli bir yordayıcısı mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Günümüzde bireylerin sorun yaĢadığı alanlardan birisi de iliĢki baĢlatmak, sürdürmek ve olumlu bir Ģekilde sona erdirmektir. Gerek liselerde gerekse üniversitelerde çoğu birey nasıl iliĢki baĢlatacağını bilmediği için arkadaĢlık kurma ve uyum sağlama konusunda sorunlar yaĢamaktadır. Bunun altında yatan süreçlerin incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca bireylerin iliĢki kurma ve devam ettirmede yaĢadığı sorunlar sadece bireyin iliĢki kurmadaki bilgisinin yetersizliğinden mi kaynaklanmaktadır?, yoksa baĢka nedenler mi vardır? sorularının açığa kavuĢturulmasının önemli olduğu düĢünülmektedir.

BoĢanmaların ve iliĢkilerdeki doyumsuzluğun da artıĢı bu araĢtırmanın yapılmasında büyük etkiye sahiptir. Evlilikten ya da iliĢkilerinden doyum alamayan bireylerin kiĢilik özellikleri hakkında bilgi sağlanmasının önemli olduğu görülmüĢtür. Evlilik iliĢkilerinde doyum sağlayan, partnerine de doyum sağlatan bireylerin hangi özelliklere sahip olduğu iliĢkinin istikrarı, iliĢkiden yaĢanan doyum açısından önemli olduğu düĢünülmektedir. Romantik iliĢkiye katılan her iki tarafın iliĢkiden beklentilerinin de kiĢilik özellikleri açısından değerlendirilmesi gerektiği görülmüĢtür.

Literatür incelendiğinde bireylerin romnatik iliĢkileri ile kiĢilik özellikleri arasında bağlantı kurulan araĢtırmaların yeterli olmadığı görülmüĢtür. Daha çok romatik iliĢkilerin bağlanma, evlilik doyumu, aĢk stilleri, bağlanım, kıskançlık, algılanan kontrol, stres gibi kavramlarla iliĢkisi incelenmiĢtir. Bu araĢtırma ile kiĢilik

(19)

özelliklerinin romantik iliĢkiler üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu ortaya konmuĢ ve ilgili literatüre bu yönde katkı sağlanması düĢünülmektedir.

Bu çalıĢmayla özellikle iliĢki danıĢmanlığı ya da iliĢki psikolojisi alanına katkı sağlanılacağı öngörülmüĢtür. Farklı kiĢilik özelliklerine sahip bireylerin iliĢkilerde nasıl davrandıklarını da öngörmenin iliĢkilere baĢlanması ve devamında önemli bir yeri vardır. BoĢanma, iliĢkiyi bitirme süreçlerinin altında yatan kiĢi içi süreçlerin açıklanması ile birlikte bireylerin flört iliĢkisinde ve evlilik iliĢkisinde takındığı tutumlar daha anlaĢılır hale gelecektir. Bireylerin iliĢkilerinde takındıkları tutumları bilmek, iliĢkinin geleceği açısından bize bir bilgi sunacaktır. Bu durum iliĢki danıĢmanlığında kiĢilik özelliklerinin de değerlendirilmesini sağlayacaktır.

1.4. Sayıltılar

1. AraĢtırma grubuna giren öğrencilerin romantik iliĢki yaĢadıkları var sayılmıĢtır.

1.5. Sınırlılıklar

AraĢtırmanın temel sınırlılığı yakın iliĢkiler olarak flört iliĢkisi ele alınmasıdır. AraĢtırmaya anne-baba iliĢkisi, arkadaĢlık iliĢkisi ya da evlilik iliĢkisi dahil edilmemiĢtir.

AraĢtırmada kiĢilik özellikleri olarak Büyük BeĢli kiĢilik özellikleri olan nevrotiklik, dıĢadönüklük, yumuĢak baĢlılık, deneyime açıklık ve özdisiplin özellikleri alınmıĢtır.

1.6. Tanımlar

Romantik İlişki: Açıklık, dürüstlük, karĢılıklı kendini açma, ilgi gösterme, sıcaklık, koruma, yardım etme, birbirine adanmıĢ olma, karĢılıklı kibar olma, kontrolü teslim

(20)

etme, savunmayı bırakma, duygusal olarak bağlı olma, ayrılık ortaya çıktığında hüzünlenme gibi özellikleri olan ve iki kiĢi arasında yaĢanan iliĢkilerdir (Rubenstein ve Shaver, 1982).

İlişkide kendine güven: KiĢinin diğer bir kiĢi ile romantik iliĢki kurması durumunda kendi becerilerini ve kapasitesini olumlu değerlendirme durumudur (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

İçsel ilişki kontrolü: KiĢinin yaĢamının romantik iliĢkiler kısmının daha çok kendi davranıĢlarından ve kiĢisel kontrolünden kaynaklandığına inanmasıdır (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

İlişki girişkenliği: KiĢinin yaĢamının romantik iliĢkiler yönünde giriĢken olmasıdır (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

Dışsal ilişki kontrolü: KiĢinin romantik iliĢkilerinin çoğunlukla kendi kontrolünün dıĢında, Ģansa bağlı olaylarla geliĢtiğine ya da kader kısmet iĢi olduğuna inanmasıdır (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

İlişki izlenimi ayarlama: KiĢinin romantik iliĢkilerinin baĢkaları tarafından nasıl değerlendirildiğine önem vermesidir (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

İlişki korkusu/kaygısı: kiĢinin bir baĢkasıyla romantik iliĢki kurmaktan korkmasıdır (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

İlişki doyumu: KiĢinin romantik iliĢkisinden doyum alması ya da mutlu olmasıdır (Snell, Schicke ve Arbeiter, 2002).

Kişilik: KiĢilik, bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranıĢ kalıpları ve kiĢi içi süreçlerdir. Tutarlı davranıĢ kalıpları her zaman ve her durum içinde gözlenebilen tutumlardır. KiĢi içi süreçler ise nasıl davranacağımızı, nasıl hissedeceğimizi etkileyen ve içimizde geliĢen bütün duygusal, güdüsel ve biliĢsel süreçleri içerisine alır (Burger, 2006).

(21)

Dışadönüklük: DıĢadönük bireyler pozitif, sosyal, enerjik, neĢeli ve diğerlerine karĢı ilgili; içedönük kiĢiler ise kapalı, yalnız kalmayı seven, mesafeli olarak tanımlanmaktadır (Costa ve McCrae, 1995).

Nevrotiklik (Duygusal Denge): Duygusal dengesi yüksek kiĢiler kendine güvenen, karĢısına güven veren, sakin özellikler gösterirler. Tam tersine duygusal dengesi düĢük kiĢiler ise, endiĢeli, gergin, güvensiz, içine kapanık ve sinirli özellikler göstermektedir (Costa ve McCrae, 1995).

Deneyimne Açıklık: Yüksek seviyede açıklık özelliğine sahip olan bireyler, hayal kuran, maceracı, orijinal, yaratıcı, meraklı, kendi düĢünce ve duygularına yönelen olarak; düĢük düzeyde olanlar ise, değiĢime direnen, kapalı, tutucu olarak tanımlanmaktadır (Costa ve McCrae, 1995).

Özdisiplin (Sorumluluk): Sorumluluk kiĢilik özelliği, itaatkârlık, düzenlilik, öz disiplin, baĢarı yönelimlilik gibi özellikleri içinde barındıran bir kiĢilik boyutunu ifade etmektedir (Costa ve McCrae, 1995).

Uyumluluk (Yumuşak Başlılık): Uyumluluk düzeyi yüksek kiĢiler, güvenilir, yumuĢak baĢlı, açık sözlü, fedakâr, alçak gönüllü olarak tanımlanmaktadır. Bunların aksine, uyumluluk düzeyi düĢük kiĢiler ise, düĢmanca, yarıĢmayı seven, güvenilmez, inatçı, kaba ve Ģüpheci kiĢilik özellikleriyle bağdaĢtırılmaktadır (Costa ve McCrae, 1995).

(22)

BÖLÜM II

2.KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

AraĢtırmanın bu kısmında ilgili kuramsal çerçeve tartıĢılacaktır. Romantik yakın iliĢkiler ve kiĢilik özellikleri hakkında ayrıntılı kuramsal bilgilere değinilecektir.

2.1 Romantik İlişkiler

Ġnsan yaĢamında önemli bir yer tutan iliĢkiler konusunda yapılan araĢtırmalar son yirmi yıl içerisinde artmıĢtır. 1990‟dan itibaren araĢtırmacılar bağlanma, mahremiyet, aĢk, güven, empati, romantik iliĢkiler ve ikili iliĢkiler üzerinde araĢtırmalarını yoğunlaĢtırmıĢlardır.

Günlük dilde yakınlık kelimesinin ne anlama geldiğini anlamak amacıyla Waring, Tillman, Frelick, Russel ve Weisz (1980), 50 üniversite öğrencisine “yakınlık (samimiyet) sizce ne ifade ediyor” diye sorarak, öğrencilerin vermiĢ olduğu cevaplara göre yakınlık ile ilgili dört temel konunun olduğunu belirlemiĢlerdir. Bunlardan ilki araĢtırmaya katılanların çoğunun belirttiği özel düĢünceleri, hayalleri ve inançları paylaĢmanın, yakınlığın önemli bir parçası olduğudur. Ġkincisi seksüelliktir ancak burada seksüellikten kastedilen seksüel aktivitelerden daha ziyade sevgi ve bunun ifade edilmesidir. Yakınlıkla ilgili üçüncü konu olarak araĢtırmaya katılanlar kızgınlık, gücenme ve eleĢtirinin yakınlığın bir parçası olmadığını çünkü bunların kiĢiler arasında soğukluk meydana getirdiğini belirtmiĢlerdir. Son olarak, tutarlı bir kiĢiliğe sahip olmanın, ihtiyaçlarını ve eksikliklerini bilmenin ve uygun düzeyde benlik saygısının yakın iliĢkiler kurmada ve sürdürmede önemli esaslar olduğundan bahsetmiĢlerdir.

(23)

Romantik iliĢkiler iki kiĢinin ortak aktivitelerde bulunması, olayları paylaĢması ya da günlük konuĢmalarında olumlu karĢılıklılık olarak sergilenmesi olarak tanımlanır (Gottman, 1998).

Rubenstein ve Shaver (1982) romantik iliĢkiyi açıklık, dürüstlük, karĢılıklı kendini açma, ilgi gösterme, sıcaklık, koruma, yardım etme, birbirine adanmıĢ olma, karĢılıklı kibar olma, kontrolü teslim etme, savunmayı bırakma, duygusal olarak bağlı olma, ayrılık ortaya çıktığında hüzünlenme gibi özellikleri olan ve iki kiĢi arasında yaĢanan iliĢki olarak ifade etmektedirler.

Hotfield‟a (1988) göre romantik yakınlık, bireylerin nasıl düĢündüklerine, nasıl hissettiklerine ve nasıl davrandıklarına iliĢkin benzerlikleri ve farklılıkları açıklamak amacıyla diğer bireylere yakın olmaya çalıĢtıkları bir süreçtir.

Williams ve Connolly (1997) romantik yakınlığı, yaĢam süresince değiĢik Ģekillerde ortaya çıkabilen, insanlar arasındaki duygusal deneyimlerin paylaĢımı olarak ifade etmiĢtir. Benzer Ģekilde Orlofsky (1991) de romantik yakınlığı bireylerin güven, bakım, karĢılıklılık ve bağımlığı içeren sürekli bir geliĢim alanı olarak görmektedir. BağlanmıĢlık duygusu, anlayıĢın paylaĢılması, karĢılıklı olarak duyarlı olma, kendini açma ve bireylerin kendi aralarındaki öznellik olarak yakın iliĢkiyi tanımlar.

Erden-Ġmamoğlu (2009) ise genel anlamdaki yakın iliĢkileri her insanın diğerinin çıkarını kendininkiyle eĢ değer tuttuğu iliĢkiler olarak ifade etmektedir.

Brehm (1992) romantik yakınlık tanımları üzerindeki ortak noktaları davranıĢsal olarak birbirine bağlı olma, ihtiyaçların karĢılanması ve duygusal bağlanma olarak tespit etmiĢtir. DavranıĢsal olarak bağlılık iki tarafın birbirini etkilemesidir. Bu tarz bir iliĢkide taraflar birbirini sıklıkla etkiler, aralarındaki bağ kuvvetlidir ve birbirlerini yaĢamlarının birçok alanında etkilerler.

Romantik iliĢkilerle ilgili tanımlardan yola çıkarak romantik iliĢkilerin, duyguların karĢılıklı ve yoğun yaĢandığı, bireyler arasında maddi ve manevi paylaĢımın olduğu, olumlu ve olumsuz duyguların rahatlıkla ifade edilebildiği ve bu duyguların

(24)

davranıĢa dönüĢtüğü, ayrılığın bireylerde derin üzüntüler oluĢturduğu iliĢkiler olarak tanımlanabilir.

Moss ve Schwebel‟e (1993) göre romantik iliĢkiler beĢ öğeden oluĢur. Bu öğelerden ilki bağlılıktır. Bağlılık, bireylerin iliĢkileri süresince yaĢadıkları deneyimler sonucunda sevgili ile birlikte olmayı istemesidir. Bağlılık romantik iliĢkilerin diğer boyutlarının geliĢimi için bir ön koĢuldur. Ġkinci öğe olan duygusal yakınlık, bireylerin birbirleri ile samimi duygularını paylaĢması ve birbirlerinin duygusal dünyalarından haberdar olmaları olarak ifade edilmiĢtir. Üçüncü öğe bilişsel yakınlıktır. BiliĢsel yakınlık sevgililerin paylaĢtıkları biliĢsel değiĢimlere ve bireylerin biliĢsel dünyalarını derin bir Ģekilde fark etmesidir. Dördüncü öğe fiziksel yakınlık, paylaĢılan fiziksel etkileĢimle ilgilidir. BeĢinci öğe ise karşılıklılık’tır. KarĢılıklı etkileĢimi ve bireylerin iliĢkilerini devam ettirmek için harcadıkları çabayı ifade eder. Bu bağlamada yakın iliĢkiler bağlılık, duygusal, biliĢsel ve fiziksel yakınlıkla karĢılıklılığı içeren iliĢkiler olarak ifade edilebilir.

Sharabany‟a (1994) göre ise romantik yakınlığın sekiz boyutu vardır. Birinci boyut kendini açma ile ilgili olan açık sözlülük ve kendiliğindenliktir. Bir diğeri duyarlılık ve bilgi sahibi olmaktır. Üçüncü boyutu bir kiĢiye bağlılık derecesi olarak ifade edilen bağlanmadır. Dördüncü boyut romantik iliĢki içinde olunan kiĢi ile iliĢkinin seçkinlik ve benzersizlik derecesidir. BeĢinci boyut yardım etme ve paylaĢmadır. Altıncı boyut yardım ederken iliĢki içinde olunan kiĢinin incinebilirliğine açık ve hazır olduğunu gösterme derecesidir. Yedinci boyut yakın iliĢki içinde olunan kiĢi ile yapılan ortak aktivitelerdir. Son boyut ise güven ve sadakattir.

Erikson kiĢilik geliĢimini yaĢamın tüm kısmını kapsayan uzun bir süreç olarak ele almıĢ, kiĢilik geliĢimini sekiz evreye ayırmıĢtır. Romantik iliĢkiler açısından önemli olan evrelerden ilki temel güvene karşı güvensizlik evresidir. Bu evrede çocuklar tamamen dıĢ çevreye bağımlıdırlar. Özellikle anne ya da bakıcısı ile olan iliĢkisi bireydeki temel güven duygusunun kazanılmasında etkilidir. Çocuğun bakıcısı ile girdiği ilk yakın iliĢki kalıpları onun iliĢkilere temel yaklaĢımını belirler. Bu çağda temel güven duygusunu kazanan bir çocuk için insanlar sevecendir, dünya iyi bir yerdir ve insanlarla iliĢki kurmanın bir sakıncası yoktur. Aksine temel güvensizlik duygusu geliĢtiren bireyler yaĢamlarında iliĢkilerden uzak durular, ne kendilerine ne de karĢıdaki

(25)

bireylere güvenmezler ve içe kapanık bir kiĢilik özelliği geliĢtirirler. Romantik iliĢkiler açısından önemli olan ikinci evre olan yakınlık kurmaya karşı soyutlanma samimi iliĢkiler kurma evresi olarak ifade edilebilir. Genç erkek ve kadınlar bu evrede yakınlık geliĢtirebilecekleri ve duygusal olarak olgunlaĢabilecekleri özel iliĢkiler ararlar. Bu iliĢkiler evlilik ya da duygusal bağlılıkla sonuçlanabilir. Bu evredeki çatıĢmaları çözemeyen bireyler duygusal soyutlanma ile karĢı karĢıya kalır. Gerçek iliĢkilerin sağladığı yakınlık ve doyumun dıĢında yüzeysel iliĢkiler yaĢar, duygusal olarak bağlanmaktan kaçarlar. Bu kaçıĢ sonucu bireyde duygusal olgunlaĢma geliĢmemektedir. Birbirine derin ilgi duyan iki bireyin kimliklerinin kaynaĢmasına Erikson yakınlık (intimacy) ismini vermiĢtir. Erikson yakınlığı ise bir kiĢini gerçek bağlanma ve arkadaĢlık oluĢturma; kurban olma ve uzlaĢma olarak da tanımlanabilecek böyle yükümlülüklere uyabilmek için ahlaki gerilim geliĢtirme kapasitesi olarak tanımlamıĢtır (Burger, 2006).

Sullivan‟a (1953) göre kiĢiler arası bir iliĢki olmadan kiĢilik var olamaz. KiĢilik, insanın yaĢadığı ve varlığını bulduğu kiĢiler arası iliĢkilerden asla soyutlanamaz. Bu çerçevede Sullivan geliĢim evrelerini yediye ayırmıĢtır. Bebeklik, çocukluk, gençlik, ön ergenlik, geç ergenlik ve yetiĢkinlik evreleridir. Yakınlık ihtiyacını bu evrelerden erken ergenliğin baĢına yerleĢtirmiĢtir ve yakınlığı bireylerin onaylanmıĢ ve saygı gösterilmiĢ hissedebilmeleri için doyurulması gereken bir ihtiyaç olarak görmüĢtür. Ön ergenlik evresinde birey akranlarıyla yakın iliĢki kurmak için güçlü bir gereksinim hisseder. ArkadaĢlar inançları ve değerleri için onaylanma ihtiyacı ararken aynı zamanda en içteki duygularını ve düĢüncelerini de paylaĢırlar. ArkadaĢlık bireyin kendini bulduğu bir iliĢkidir. Bu iliĢkide bireyler karĢısındakinin ihtiyaçlarına duyarlı olmayı öğrenir, kendini değerli, kabul edilmiĢ ve sevilmiĢ hisseder. Bu dönemde yakın arkadaĢlıklar kuramayan bireyler yetiĢkinliklerinde yakın iliĢkiler kurmakta zorlanırlar (Akt. Burger, 2006).

Prager‟a (1997) göre romantik iliĢkileri destekleyen üç etmen bulunmaktadır. Birincisi sevgi‟dir. Yakınlık etkileĢimi ile sevgi arasında doğrudan bir iliĢki vardır. Yakınlık etkileĢimi ile bireylerin birbirlerine karĢı olumlu duygular beslemesinin yanı sıra birbirlerini de sevmeleri gerekir. Ġkinci etmen ise güven‟dir. Güven, yakın iliĢki içerisindeki bireylerin birbirleri için neyin istenen olduğunu bilmesi için önemlidir. Birbirlerine güvenen bireyler karĢılarındaki bireylerin kendilerine zarar vermeyeceğini,

(26)

kendini aldatmayacağının bilincindedir. Sonuç olarak yakınlık etkileĢimleri bireylere birbirine güven duyabileceği imkanlar sağlar. Üçüncü etmen ise bağlılıktır. Bağlılık birlikte zaman geçirmeyi ve birlikte aktivitelerde bulunmayı ifade eder. Prager‟a göre

yakınlık etkileşimi, yakınlık deneyimlerinin ve yakınlık davranıĢlarının bir araya

gelmesinden oluĢmaktadır. Bu davranıĢlar romantik iliĢkilerde kendini açma, aktif dinleme, inançlarını ifade etme, kiĢisel gerçekleri ortaya koyma gibi davranıĢları; gülümseme, sevecen dokunma, ağlama gibi duygu ifade eden tepkiler ve cinsel paylaĢımı içermektedir.

Hotfield (1988) romantik iliĢki yaĢayan bireylerin bu iliĢkiye özel olarak biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal özellikler gösterdiğini ifade etmiĢtir. Bilişsel özellikler; romantik iliĢki içerisinde bireyler birbirlerine karĢı kendini açmada isteklidirler. Kendileri ile ilgili bilgileri sevgililerine aktarma açısından rahattırlar. Bu yüzden romantik iliĢki içinde olan bireyler birbirleri hakkında derin bilgilere sahip olurlar.

Duygusal özellikler; romantik iliĢki içerisindeki bireyler birbirlerine karĢı özen

gösterirler, birbirlerine karĢı yoğun sevgi beslerler. Davranışsal özellikler; sevgililer birbirlerine fiziksel olarak yakın oldukları zaman kendilerini mutlu hissederler. Birbirlerine bakmaktan ve dokunmaktan hoĢlanırlar. Bu yüzden birbirlerine yakın olmaya çalıĢırlar.

Romantik iliĢki her durumda söz konusu değildir. Bir iliĢkinin romantik iliĢki olarak nitelendirilmesi için en temel kriter, tarafların karĢılıklı olarak birbirlerinin çıkarlarını koruması ve onu mutlu etme isteğidir. KarĢılıklılık ve gönüllülük romantik iliĢkilerin esasları olarak nitelendirilebilir. ĠliĢkilerin romantik iliĢki olarak nitelenmesinin temel boyutlarından biri samimiyeti içermesidir. Temeli güvene dayana samimiyet, insanın diğerine hiç kimseye vermediği bir sırrını açması, özel kiĢisel bilgi alıĢveriĢi ile oluĢan sevgi alıĢveriĢidir. Romantik iliĢkilerin bir boyutu da mahremiyettir. KarĢılıklı güven ve samimiyetle birbirlerine kendilerini açan çiftler arasında oluĢan özel paylaĢımlardır (Erden-Ġmamoğlu, 2009)

2.1.1. Romantik İlişkilerin Gelişimi

Bireyler doğumundan ölümüne kadar temel ihtiyaçlarını karĢılamak, geliĢimi ve güvenliğini sağlamak kısacası yaĢamını devam ettirmek için diğer insanlarla etkileĢime

(27)

girmek zorundadır. Bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetiĢkinlik boyunca yeni ihtiyaçlarla karĢılaĢan birey, bu ihtiyaçları karĢılamak ve bu güçlüklerle baĢa çıkabilmede farklı stratejiler geliĢtirmektedir. YaĢamın her döneminde geliĢtirilen iliĢkiler, daha sonraki aĢamalar için bir örnek teĢkil etmektedir. Bu nedenle iliĢkilerin Ģekillenmesi yaĢam boyu devam etmekle birlikte daha sonraki iliĢkileri ve kiĢiliği Ģekillendirmektedir (Erden-Ġmamoğlu, 2009).

Ġnsan yaĢamında kurulan ilk iliĢki bebek ve anne arasında olan iliĢkidir. Anne ve bebek arasındaki bu iliĢkiyi inceleyen ilk kiĢi John Bowlby‟dir. Bowbly‟e (1980) göre bebek ve annesi arasındaki iliĢki bebeğin bağlanma davranıĢını oluĢturur. Bakıcısıyla yakınlığını devam ettiren çocuk hem güvenliğini sağlamada hem de hayatta kalması için ihtiyaçlarını karĢılamaktadır. Collins, Cooper, Albino ve Allard‟e (2002) göre çocuğun bağlandığı kiĢiye her ihtiyaç duyduğunda ulaĢabileceğine, çevreyi keĢfederken ondan destek alacağına olan inancı bağlanmanın ve duygusal geliĢimin anahtarıdır. Çocuk kendisi ile bakıcısı arasındaki iliĢkiyi değerlendirerek değerli mi değersiz mi olduğunu içselleĢtirerek duygusal Ģemalarını oluĢturur. Bakım verenin çocuğa karĢı içtenlik, samimiyet ve davranım tarzının çocuğun bağlanması ile ilgili olduğunu öne süren araĢtırmacılar buna bağlı olarak da üç tip bağlanmanın olduğunu ifade etmiĢlerdir. Bunlar güvenli, kaçınan ve kaygılı-kararsız bağlanmalardır.

Güvenli tipteki bireyler yakınlık konusunda rahat olan, destek aramak için diğer insanlara dayanmaya istekli, sevildiklerinden ve baĢkaları tarafından değerli görüldüğüne emin bireylerdir. Sosyal olarak becerikli, bağlanma figürleri ile iliĢkilerinde sıcak ve cevap vermeye istekli, iliĢkileri hakkında olumlu görüĢe sahip kiĢilerdir. Kaygılı-kararsız tipe giren bireyler yakınlık için abartılı istekleri olan, iliĢkilerde reddedilme ve sevilmeme konusunda kaygılı, diğerlerine kendini kabul ettirmek için yoğun arzu duyan, diğer insanları güvenilmez olarak algılayan ancak tehlikeye karĢı da bir iliĢkiye girmeye hala istekli olan bireylerdir. Kaçınmacı bireyler ise kendilerine güvenilmesine önem veren, yakınlık ve karĢılıklı dayanıĢma konusunda rahatsız olan bireylerdir. Bu kiĢiler insanları güvenilmez bulur ve onlardan uzak dururlar. Bu bireyler acı çekmekten korktukları için baĢkalarına güvenmek ve duygusal olarak bağlanma konusunda isteksizdirler (Collins ve diğerleri, 2002).

(28)

Hazan ve Shaver (1987) Bowlby‟nin çalıĢmalarından etkilenerek yetiĢkinlerin romantik iliĢkilerindeki bağlanmalarını araĢtırmıĢlardır. Bebeklik bağlanma tiplerine benzer olan üç tip özelliği içeren bir anket geliĢtirmiĢler ve bu anket Rock Mountain

News’de yayınlanmıĢtır. Binden fazla okur gazetedeki bu aĢk testini doldurup postayla

araĢtırmacılara ulaĢtırmıĢtır. Cevap verenlerin %56‟sı kendilerini güvenli tarzda gördüklerini, %25 kaçınmacı, %19 da kaygılı-kararsız tipin kendilerine uyduğunu belirtmiĢlerdir. Daha sonra ülke çapında geniĢletilen bu çalıĢma benzer sonuçlar ortaya koymuĢtur. Amerikalıların %59 güvenli bağlanma, %25‟i kaçınmacı, %11 kaygılı kararsız bağlanma tipi olarak ifade etmiĢtir. Daha sonra araĢtırmacılar yetiĢkinlik bağlanmaları ile çocukluk bağlanmaları arasındaki iliĢkiyi incelemiĢ ve büyük ölçüde yetiĢkinlik bağlanmalarının çocukluk bağlanmaları ile benzer olduğu sonucuna varmıĢlardır.

Hendrix (2007) çocukların erken yaĢta en çok etkilendikleri insanlarla ilgili olarak zihinlerinde bir imge oluĢtuğunu ve ileride bu imgeye uyacak kiĢiden romantik olarak etkilenildiğini ifade etmektedir. Bu imge, her iki ebeveynin de belli özelliklerinden izler taĢıyabilir. Ġnsanlar karĢılaĢtıkları kiĢilerde hızlı bir Ģekilde bu izleri fark ederler. Ġnsanlar temel bilinçdıĢı arzularını tatmin edecek kiĢileri ararlar ve bulunca da aĢık olurlar. Hendrix, romantik iliĢkilerde eĢ seçerken yaĢamın ilk yıllarında bireyi yetiĢtiren ebeveynlerin baskın özeliklerini romantik partnerinde aradığını ifade eder. Benzer Ģekilde bağlanma kuramcılarına göre her insanın kendinin ve yaĢamındaki önemli kiĢileri algılayıĢ biçimlerine göre oluĢturduğu bir içsel temsil modelleri vardır. Ġnsanlar yeni iliĢkiler kurarken eski deneyim ve anılarına dayanan bu modellerden hareket ederler. Bireyin hayatındaki bu önemli kiĢilere iliĢkin duygu ve beklentileri iliĢkisini yönlendirir, bireyin deneyimleri ile oluĢan içsel temsil modeline göre iliĢkinin devam etmesini ya da bitmesi gerektiğine karar verir (Collins ve diğerleri, 2002).

Bireylerin ihtiyaçları geliĢimle birlikte değiĢir ve çeĢitlenir. Bebeklik döneminde anne ya da bakıcıyla olan iliĢki çocuğun iradesi dıĢında geliĢir, bir mecburiyet vardır. Ancak çocuk büyüdükçe kendine özgü arkadaĢlıklar kurmaya baĢlar. Sullivan‟a (1953) göre akranlar, ergenlerin sağlıklı sosyal ve duygusal geliĢimi için önemlidir. Akran iliĢkilerinde bireyler paylaĢmayı, destek olmayı, değer vermeyi öğrenir. Çocukluktan ergenliğe geçiĢle beraber bireyin aile olan iliĢkileri zayıflarken akranları ile olan iliĢkileri güçlenmeye ve derinleĢmeye baĢlar. Ergenliğin sonuna doğru yakın

(29)

arkadaĢlığın önemi artmaya baĢlar. Erkek ve kız ergenler karĢılıklı empati, aĢk ve güvenlik gibi yakınlık ihtiyaçlarını karĢılamak, ailenin dıĢında bir baĢkasının yakınlığına eriĢmek için iliĢki kurarlar ve bu geliĢimin ayrılmaz bir parçasıdır.

Birçok çocuk için arkadaĢlık öncelikli olarak hemcinsi ile kurduğu iliĢkilerle baĢlar. Ergenlik dönemi ile beraber akran iliĢkileri çok samimidir ve ergenler boĢ vakitlerini karĢı cinsten arkadaĢlarla geçirmeye baĢlarlar. Orta ergenlikten itibaren ise kızlı-erkekli akran grupları ile zaman geçirmeye baĢlar. Romantik iliĢkiler bu dönemde önem kazanır. Romantik iliĢki ergenlerin yaĢamlarının merkezindedir ve bu iliĢkiden olumlu Ģekilde etkilenirler. YetiĢkinlere benzer olarak romantik iliĢkileri baĢlatırlar. Kızlı-erkekli gruplar içinde birbiri ile iletiĢim kurup, grup olarak çıkmalar baĢlar, bunun devamında ikili romantik iliĢki baĢlar (Zimmer-Gembeck, 2002).

2.1.2. Romantik İlişkilerin Başlaması

Bireyler yaĢamları boyunca birçok kiĢi ile etkileĢime geçer, birçok insanı çekici bulabilir, ancak bunlardan bir kaçı ile romantik iliĢki kurar. Benzerlik, çekicilik, kiĢisel özellikler temelinde insanların yaĢadığı deneyimler romantik iliĢkilerini daha derin yaĢamalarında etkilidir. Romantik bir iliĢkinin olmazsa olmazı birbirine bağlılıktır. Bağlılık, bir insanın düĢüncelerinin, duygularının ve davranıĢlarının karĢıdaki kiĢiyi etkilemesidir. Ġki bireyin, birinin hayatında olan olaylar sonucunda her ikisinin de aynı anda etkilenme derecesi bağlılığın da boyutunu belirler. Bağlılık yakın iliĢkilerin ayırt edici özelliğidir (Freedman, Sears ve Carlsmith, 2003).

Bilgin (1995) romantik iliĢkilerin ve arkadaĢlığın baĢlaması için dört öğeden bahsetmiĢtir. Bu öğeler; (1) fiziksel yakınlık, (2) fiziksel görünüĢ, (3) kiĢisel benzerlik ya da tamamlayıcılık, (4) karĢılıklı olumlu yaklaĢımdır. Fiziksel yakınlık taraflar arasında iliĢkinin baĢlaması için en önde gelen özelliktir. Çünkü bir iliĢkinin baĢlaması için kiĢilerin birbirlerini görmeleri, farkında olmaları ve konuĢmalarına fırsat doğması için yakınlık gerekir. Bireyler tanımadığı ortamlarda ya da yeni katıldıkları bir ortama fiziksel olarak uygun gördükleri kiĢilerle iletiĢme geçerler. KiĢisel benzerlik ise arkadaĢlığın kurulması ve devamında önemlidir. Çünkü benzerlik bireye yaĢam biçiminin ve düĢünce tarzının doğru olduğu izlenimini verir. Herhangi bir problemle

(30)

karĢılaĢtığı zaman kendisini kendisine benzer olanların daha çok anlayacağını ve onlardan daha kolay yardım isteyeceğini düĢünür. Son öğe birbirine karĢı olumlu yaklaĢma ise bireylerin kendilik değerleri açısından önemlidir. Bireyler kendilerine olumlu değer atfeden, kendisine karĢı olumlu yaklaĢan insanlara güven duyarlar.

Connoly ve Goldberg (1999) romantik iliĢki geliĢimini dört aĢamaya ayırmıĢtır. Ġlk aĢama başlatma aşaması’dır. Bu aĢamada fiziksel çekicilik ve arzu ön plandadır. Ġkinci aĢama yakın ilişki’dir. Bireyler erkekli- kızlı arkadaĢ grupları içinde yer alır. KarĢı cins ile birlikte yapılan etkinlikler romantik iliĢkilerin geliĢmesine zemin hazırlar. Sürekli aynı mekanlara gitme ile birlikte romantik iliĢkilerin devamı sağlanır. Üçüncü aĢama samimi romantik ilişkiler’dir. Bu aĢamada bireyler çıkmaya baĢlarlar, flört aĢaması da denebilir. KarĢılıklı yoğun duygularla beraber kapsamlı cinsel paylaĢımlar yaĢanır. Dördüncü aĢama bağlılık iliĢkisidir. Bu dönem uzun bir süreci içerir. Bireyleri birbirine bağlayan karĢılıklı fiziksel çekim, yakın olmayı arzulama ve özen göstermeyi içerir. Bağlılık iliĢkileri derindir ve bu iliĢkiler evlenme ile sonuçlanabilir.

Bernstein, Roy ve Srull (1991) ve Freedman ve diğerleri (2003) romantik iliĢkilerin geliĢimi ile ilgili birbirini takip eden evreler Ģeklinde sistematik ve aĢamalı bir iliĢki geliĢimi modeli öne sürmüĢledir. Bu modele göre;

1. Sıfır İlişki: Ġki insan tamamen birbirinden habersizdir ve aralarında hiçbir iliĢki yoktur.

2. Farkındalık Düzeyi (Başlatma): Ġki kiĢiden biri diğerinin ya da her ikisi de birbirinin farkındadır. Bu farkındalık birbirini gözlemleyerek, diğer kiĢilerden birbiri hakkında bilgi alarak olmaktadır. Ancak burada iki kiĢi arasında doğrudan bir iliĢki söz konusu değildir. Bu aĢamada bireyler birbiri hakkında izlenim oluĢtururlar ve insanların birbirini tanıması için adım atmasında bu aĢama çok önemlidir.

3. Yüzeysel İlişki: Bu aĢamada bireyler doğrudan birbiri ile etkileĢim kurmaya baĢlar. Ġlk tanıĢma evresi olduğu için aralarındaki konuĢmalar ve paylaĢımlar yüzeyseldir. Her iki bireyinde birbiri üzerindeki etkileri sınırlıdır.

(31)

4. Ortaklık: Bu düzeyde bağlılık ve birbiri için özel olma söz konusudur. Bireyler daha derin paylaĢımlarda bulunur ve birbiri hakkında oldukça bilgi sahibidirler. Her iki kiĢi de bu aĢamada inançları, tercihleri, amaçları, değerleri hakkında birbirine açılmaya baĢlarlar. Ortaklık aĢaması daha özel paylaĢımlarla birlikte geliĢen psikolojik bağlılığında oluĢtuğu aĢamadır. Bireylerin birbirini etkilemesi bu aĢamada en üst düzeydedir.

Modelden de anlaĢılacağı gibi romantik iliĢkiler aĢama aĢama geliĢen bir süreci içermektedir. Bu sürecin geliĢmesinde en önemli etken ise kendini açmadır. Kendini açma, bireyin korkularını, inançlarını, duygularını, umutlarını, zayıflıklarını ifade etmesi; kiĢisel bilgilerini, duygularını ve düĢüncelerini açmasıdır. Birçok iliĢkinin ilk aĢamalarında taraflardan biri kendini biraz açar, karĢı tarafta buna karĢılık olarak bu açılıma kendisinden katkı yaparsa bu açılım süreci devam ederek geniĢlemeye ve derinleĢmeye baĢlar. Bununla beraber bu iki kiĢi birbiri ile ilgilenmeye ve karĢıdaki kiĢinin yaĢamı ile ilgili sorumluluk taĢımaya da baĢlar (Bernstein ve diğerleri, 1991).

Ġki birey birbirinin kendini açma davranıĢını anlayıĢ ve ilgi ile kabul ettikçe aralarında bir güven duygusu geliĢir. Güven duygusu ile birlikte bireylerin arasındaki iliĢki mahrem bir boyut kazanmaya baĢlar. Bu mahremiyetin oluĢumu için karĢılıklı güven duygusu çok önemlidir. Güven ne kadar sağlam olursa bireyler arasında duygusal paylaĢımların derinliği de o derece artar (Bernstein ve diğerleri, 1991).

Partnerlerin karĢılıklı olarak kendini açması, özel yaĢamlarını paylaĢması ile iliĢki bazı özellikler kazanmaktadır. Bu özelliklerin ne olduğu insanlara sorulduğunda en çok alınan cevap ilgi ve duygusal anlatım olmuĢtur. Ġlgi, romantik iliĢkilerin derinleĢmesinde önemlidir. Çünkü eğer taraflardan biri kendisi ile ilgilenilmediğini düĢünürse daha derin bir kendini açmada bulunmayacak ve kendini geri çekecektir. Duygusal anlatım ise yakınlık ve bağlılığı geliĢtirir. Birey güçlü duygularını karĢısındaki ile paylaĢtıkça birbirlerine yakınlaĢırlar. ĠliĢkileri güçlendiren bir baĢka özellik ise “destek” tir. Destek bir kiĢinin diğerine, hayatta karĢılaĢtığı zorluklar karĢısında yardımcı olmasıdır, yanında olmasıdır. Diğer önemli özellikler ise cinsellik ve birliktelik olarak ifade edilmektedir (Bernstein ve diğerleri, 1991).

(32)

2.1.3. Romantik İlişkileri Açıklayan Kuramlar

Romantik iliĢkileri açıklamaya yönelik olarak birçok kuram geliĢtirilmiĢtir. Bunlar karĢılıklı bağımlılık kuramı, yatırım modeli, bağlanma kuramı, sembolik etkileĢim kuramı, eĢitlik teorisidir.

2.1.3.1. Karşılıklı Bağımlılık Kuramı

Thibaut ve Kelly (1959) tarafından geliĢtirilen karĢılıklı bağımlılık kuramı karĢılıklı bağımlılığın yapısını ve süreçlerini açıklamaya çalıĢmıĢtır. KarĢılıklı bağımlılık, etkileĢim içindeki bireylerin eĢin tercihleri, güdüleri ve davranıĢlarını temel alarak birbirlerinin deneyimlerine göre ya da birbirlerinin deneyimlerini etkileyerek davranma tarzı, aynı zamanda da davranma derecesi olarak tanımlanır. Kuram çiftler arasında etkileĢime odaklanmaktadır. EtkileĢim çiftlerin sadece mevcut davranıĢlarını ya da kazançlarını etkilemez, bununla birlikte gelecekteki olası davranıĢlarını da belirler. EtkileĢimin niteliğini belirleyen ise ödül-bedel arasındaki iliĢkidir. ĠliĢkideki ödüller bireyin elde ettiği hoĢnutluklar, doyumlar ve memnuniyet iken bedeller ise kiĢinin iliĢki için harcadığı çaba, kaygı ve çatıĢma gibi etkenlerdir (Erden-Ġmamoğlu, 2009; Thibaut ve Kelly, 1959 akt: BüyükĢahin, 2006; Burger, 2006; Ünlü, 2004; Le ve Agnew, 2003).

KarĢılıklı bağımlılık ayrıca karĢılıklı etkileĢim içerisindeki bireylerin birbirinin istekleri, tercihleri ve davranıĢları üzerindeki etkilerinin gücünü ve niteliğini tanımlamaktadır. Bireyler arası etkileĢim yaĢanan iliĢkiden elde edilen ödül ve bedellere göre Ģekillenir (Erden-Ġmamoğlu, 2009). Thibaut ve Kelley‟e (1959) göre bireyler iliĢkilerinden elde ettikleri bu kazançları ya da iliĢkilerinin niteliğini değerlendirirlerken karĢılaĢtırma düzeyi (KD) (comparision level) ve seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi (KDseç) (comparision level for alternatives) kavramlarını kullanırlar (Akt. Bilecen, 2007).

Birey, mevcut iliĢkisinden elde ettiği kazançları, olası diğer iliĢkilerin kazançlarından yüksek olarak değerlendirir ise, iliĢkiyi sürdürme eğilimi gösterecek; ayrıca, bu birey baĢka bir seçeneği olmadığını düĢünürse de iliĢkiyi sürdürme olasılığı

(33)

artacaktır. Buna karĢılık, bireyin mevcut iliĢkisinden elde ettiği kazançlar, seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinin altına düĢerse, birey iliĢkiyi bitirme ya da değiĢtirmeyi tercih edecektir. Ayrıca, bu durumda, mevcut iliĢki doyum verici olsa bile istikrarlı değildir ve birey uygun bir seçenek durumunda mevcut doyumlu iliĢkisini bitirmeye yönelebilecektir (BüyükĢahin, 2006).

KarĢılıklı bağlılık kuramında iliĢkileri etkileyen önemli bir unsurda güç kontrolüdür. ĠliĢkide bireylerden birinin diğerinin davranıĢlarını kontrol altında tutması arttıkça bu bireyin iliĢkideki gücü de artmaktadır (Erden-Ġmamoğlu, 2009)

2.1.3.2. Yatırım Modeli

Romantik iliĢkileri açıklama ile ilgili bir diğer kuramsal yaklaĢım ise yatırım modelidir. Yatırım modeli Rusbult tarafından 1980‟li yıllarda kiĢiler arası iliĢkilerin kurulması, sürdürülmesi ve sonlandırılmasını açıklamak amaçlı ortaya atılmıĢtır. Bu kurama göre bireyler mevcut iliĢkilerini değerlendirirken karĢılaĢtırma düzeyi ve seçenekler arası karĢılaĢtırma düzeyine bakarlar. Yani bir iliĢkiden elde edilen ödüller bedelleri geçerse iliĢki devam eder (Bilecen, 2007).

Bu model romantik iliĢkilerin iki özelliği üzerinde durur, bağlanım ve doyum. Bağlanım, bireyin iliĢkisini devam ettirme niyeti ve o iliĢkiye duygusal olarak bağlı kalmasıdır. Doyum, alternatiflerin kıyaslanması ve yatırım bağlanımı yordayan değiĢkenlerdir (Erden-Ġmamoğlu, 2009). Kurama göre Ģu anda süre gelen iliĢkinin doyum sağlayıp sağlamadığı karĢılaĢtırma düzeyi ile alakalı iken, iliĢkinin sürdürülüp sürdürülmeyeceği ise seçenekler arası karĢılaĢtırma düzeyi ile alakalıdır. Bireyler yüksek ödül ve alçak bedellere sahip, kiĢisel beklentileri karĢılayan iliĢkilerden daha fazla doyum sağlamaktadır. ĠliĢkide doyumun artması ile iliĢkiye olan bağlanım da artmaktadır (Bilecen, 2007; BüyükĢahin, 2006).

Romantik iliĢkilerin bitmesinin en büyük nedenlerinden birinin ise çekici bir seçeneğin var olmasıdır. Birey eğer çok çaba harcamadan daha çok ödül elde edeceği bir seçenekle karĢılaĢırsa, iliĢkisini bitirme eğilimindedir (BüyükĢahin, 2006).

(34)

Rusbult ve Buunk (1993) romantik iliĢkilere bağlanma ve doyum değiĢkenlerinin önemli olduğunu ifade eder. Doyum, iliĢkiden elde edilen kazançların olumluluk derecesine ve karĢılaĢtırma düzeyinin düĢük olmasına iĢaret ederken, bağlanma ise daha çok bireyin partnerine ve iliĢkisine psikolojik bağlanmasını, iliĢkide kalma ve sürdürme isteğini yansıtır. Ancak bireylerin iliĢkiyi baĢlatma ve bitirme nedeni olarak bağlanım ve doyum tek baĢına açıklamada yeterli değildir. Bu iki kavramın yanı sıra iliĢkiye bağlanımı etkileyen yatırım miktarı da önemlidir. Yani iliĢkiden alınan doyum ve seçeneklerin niteliğinin tümü ile iliĢki bağlanımını açıklamada yetersiz görmüĢ ve bunda önemli olan diğer bir faktörün de yatırım miktarı olduğunu belirtmiĢtir.

Yatırım miktarı iliĢkiye doğrudan konulan kaynaklar ile bu kaynakların değeri ve büyüklüğü ile iliĢkilidir. Rusbult (2004) bu yatırımların içsel ve dıĢsal olarak iki tür olduğunu söyler. Bu yatırımlar çocuklar ya da beraber alınmıĢ bir ev, araba olacağı gibi beraber olmadan kazanılan statüler gibi soyut Ģeyler de olabilir. Çiftler iliĢkileri ilerledikçe iliĢkilerine doğrudan kaynak yaratırlar ve böylelikle iliĢkilerini geliĢtirirler. Bireyler için yatırılmıĢ bu kaynakların ödülü ya da bedeli yüksek olabilir. ĠĢte bireylerin bu yatırımlardan vazgeçmesinin bedeli ağır ise bireyin iliĢkiye olan bağlanımı daha da artacaktır. Yatırım modeli bireylerin iliĢkiyi bitirmeyi düĢündükleri halde bunu niçin yapamadıklarını iliĢkiye yatırdıkları yatırımlarla açıklamıĢtır. Yani yatırım kaynakları iliĢkiye bağlanımı artırmaktadır. Bunun iki nedeni vardır. Ġlki, yatırım davranıĢlarının iliĢkiyi sürdürmeye iliĢkin bir psikolojik güç olması, ikincisi ise bu tür davranıĢların iliĢkiyi sonlandırmanın bedellerini artırmasıdır.

Eğer bir iliĢki için bedelden çok kazanç ya da ödül elde ediliyor ve benzer iliĢkilere kıyasla beklenenden daha fazla olumlu öznel duygular yaĢanıyorsa yaĢanan iliĢki birey için doyum sağlayıcıdır. ĠliĢkide beklenenden daha fazla ödül elde edilmesi ya da ödenen bedelin beklenenden daha az olması durumunda da doyum artmaktadır. ĠliĢkide istenilen doyumun elde edilmemesi durumunda, birey alternatif seçenekler aramaya baĢlayacak ve alternatifleri kıyaslayarak iliĢkiye yatırım yapılıp yapılmayacağını belirlemektedir. ĠliĢkiye yatırım miktarı iliĢkinin önemi ve büyüklüğüne göre değiĢir. Ġçsel yatırım zaman ayırma, duygusal çaba ve kendini açma gibi doğrudan iliĢkiye yapılan yatırım ile ilgili iken; karĢılıklı arkadaĢlıklar, paylaĢılmıĢ

(35)

anılar, maddi yatırımlar, ortak yaĢantılar, etkinlikler ve nesneler ise iliĢkiyle ilgili dıĢsal yatırımlar olarak değerlendirilir (Erden-Ġmamoğlu, 2009).

Özetle bağlanımın ilk belirleyicisi bireyin doyum düzeyidir. Doyum düzeyi arttıkça, iliĢki bağlanım düzeyi de artmaktadır. Doyum düzeyini de bireyin iliĢkisinden elde ettiği kazançları olumlu olarak değerlendirmesi belirlemektedir. Modele göre, bağlanımın ikinci belirleyicisi, seçeneklerin niteliğidir. Bu ise bireyin çevresindeki diğer seçeneklerin niteliği ile ilgilidir. Model, bireyin seçeneklerin niteliğini olumlu değerlendirmesinin, düĢük iliĢki bağlanımıyla bağlantılı olduğunu ileri sürmüĢtür. Bağlanımın son ve üçüncü belirleyicisi ise yatırım miktarıdır. Bu da bağlanım duygularını biçimlendiren bir öğedir. ĠliĢkiye zaman ve emek verme ya da paylaĢılan anıların artması gibi iliĢkiye yapılan kaynakların artmasıyla iliĢki bağlanımı da artar.

2.1.3.3. Bağlanma Kuramı

Romantik iliĢkileri açıklayan bir diğer yaklaĢım bağlanma kuramıdır. Bowbly ve Ainsworth (1992) çocuklar ve onların yetiĢkinlerle olan iliĢkilerini incelemiĢ ve çocuk ile birinci derecede bakımını üstlenen kiĢi arasındaki iliĢkiye eğilmiĢler, çocuğun bakıcıdan ayrılması durumunda gösterdiği tepkileri incelemiĢlerdir. Çocukların bazıları bu durumda annelerini kısa süreliğine kendinden ayrıldığını ve geri döneceğini bilirler. Ancak bazı çocuklar bu ayrılığa ağlama ile tepki vermektedir. Bazıları ise annelerinin yoksunluğunda umutsuzluğa kapılır ve annesi dönse bile ondan uzak durarak tepkisini gösterir. Çocukların bakıcılarından ayrılma tepkilerine göre güvenli, kaygılı-kararsız ve kaçınmacı anne çocuk iliĢkileri olduğunu ifade ederler.

Bowlby‟e (1980) göre bağlanma stillerinin sürekliliği, kiĢiliğin temel yapıları olan benlik ve baĢkaları zihinsel modellerin sürekliliğinden kaynaklanır. Bu modeller bebeklik, çocukluk ve ergenlik süresince değiĢime karĢı dirençli hale gelir. Ainsworth‟a (1989) göre eĢle iliĢkide rahatlama ve güvenlik arayıĢı vardır. Bu güvenlik ve rahatlık duygusuna eriĢildiği zaman romantik partner birey için “güvenli üs” konumuna gelir. Bu yüzden bağlanma figürü ile olan iliĢkiler yetiĢkinlikteki yakın iliĢkilere de yansır. YetiĢkin bağlanma tarzları bebeklikteki bağlanma tarzlarını yansıtmaktadır. GeliĢim boyunca bireyin bağlanma hiyerarĢisinin yapısı ve içeriği de değiĢir. Anne-baba

(36)

figürleri bu hiyerarĢinin değiĢmez üyeleri olsa da konumları birey olgunlaĢtıkça değiĢkenlik gösterir. YetiĢkinlik çağında bireyin partneri ile eĢ/çift iliĢkisi kurmasıyla partner birincil bağlanma figürü konumuna gelir.

Bağlanma kuramının varsayımlarından bir tanesi de, çocuk ve anne arasındaki bu ilk iliĢkinin onun yaĢamının ilerleyen yıllarında karĢılaĢacağı bireylerle olan iliĢkisini de yansıtmasıdır. Yani çocuğun ileride yakın iliĢki yaĢayacağı bireyle kuracağı iliĢkinin biçimini temelini anne ile olan iliĢkisinden alır. Özellikle güvenli bağlanan bireyler romantik iliĢkilere baĢlamada ve sürdürmede zorluk çekmezler.

Bartholomew (1994) benlik ve baĢkaları modelinin bağlanma stillerini belirleyen temel boyutlar olduğunu ileri sürmüĢ ve bu temelde Bartholomew ve Horowitz (1991) dörtlü bağlanma modelini geliĢtirmiĢtir. Yakınlıktan rahatsız olmayan ve sürekli terk edilme korkusu yaĢamayan bireyler yakın iliĢkilerinde güvenli bağlanmıĢtır. Bu kiĢiler yakın iliĢkiler kurmakta ve sürdürmekte zorlanmazlar. Bazı bireyler ise terk edilme korkusu duymasına rağmen diğerlerine pek güvenmezler. Bu kiĢilere de kaçınmacı bireyler denmektedir. Bu bireyler yakın iliĢkilerden kaçınır. Diğer iki sınıftaki bireyler ise yakın iliĢkilerinde sevilemedikleri duygusunu ve her an terk edilebilecekleri duygusunu yaĢarlar. Yakınlık kurmada rahat olan bireyler kaygılı-kararsız olarak adlandırılır. Bu bireylerin kendilik değerlerinin düĢük olması nedeniyle hep baĢkaları ile yakın olmak istemektedir. Kabul edilme duygusunu yaĢamak isterler. Bu bireylerin dıĢında korkulu bağlanan bireyler vardır. Bu bireyler kendilerini sevilmeye layık olarak görmezler ve aynı zamanda da yakın iliĢki kuracağı kiĢilerin kendi istediği samimiyeti veremeyeceği korkusunu da yaĢarlar.

Tutarel-KıĢlak ve ÇavuĢoğlu (2006) romatik iliĢkilerde güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin kaygılı-kararsız ve kaçınmacı stillere sahip bireylere göre daha fazla oranda iliĢkiye bağlılık, uyum, doyum, yakınlık yaĢadıkları ve yatırım yaptıklarının görüldüğünü belirtmiĢlerdir. Hazan ve Shaver (1994) ise güvenli bağlanan insanların güvenli bir geçmiĢ yaĢantılarının olduğunu ve bunun da romantik iliĢkilerinde olumlu bir karĢılıklı bağımlılık iliĢkileri kurmalarına neden olduğunu ifade etmiĢtir. Bu bireyler hem kendileri hem de partnerleri için yakınlık durumlarını güvenli olarak algılarlar. Kaygılı kararsız bireylerin tutarsız geçmiĢ yaĢantıları vardır ve bu bireyler yakınlık durumlarını tehdit olarak algılamaktadır.

Şekil

Tablo 1. BeĢ Faktör KiĢilik Özelliklerinin Adlandırılması
Tablo 2. BeĢ Faktör KiĢilik Envanterinde Temel Faktörler
Tablo 3. AraĢtırma Grubunun Bölüm ve Cinsiyete Göre Dağılımı
Tablo 4. Romantik ĠliĢkiler ile Ġlgili Psikolojik Eğilimler ve KiĢilik Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiyi Gösteren Pearson Momentler Çarpım  Korelasyonu
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Therefore, this study will contribute to the corporate governance literature by focusing on identifying the extent to which corporate governance mechanisms

KiĢilik tipleri ile kariyer yapma isteği arasındaki iliĢki incelendiğinde beklenenin aksine otel endüstrisinde geleneksel kiĢilik tipinin kariyer yapma isteğinin diğer

Pozitif psikoloji çerçevesinde gerçekleştirilen araştırmalarda tevazu, daha ziyade bir karakter özelliği (disposition/trait) olarak ele alınmaktadır. Ancak bununla

In this study, we present new Ostrowski-type conformable fractional integral inequalities using the rules of conformable fractional calculus and Taylor formula for

Çinli tüketicilerin düşük düzeyde düşmanlık hissettiği Amerika’ya ve yüksek düzeyde düşmanlık beslediği Japonya’ya yönelik düşmanlık hislerinin,

Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre ergenlerin sosyal duygusal öğrenme becerileri, psikolojik dayanıklılıkları ve yaşam doyumları cinsiyet değişkenine

Firmaların, Ar-Ge merkezlerindeki Ar-Ge harcamalarına ilişkin olarak Ar-Ge indiriminden 5746 sayılı Kanuna göre faydalanmaları mümkün olmakla birlikte 5520 sayılı Kurumlar