• Sonuç bulunamadı

[Neyzen Tevfik]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Neyzen Tevfik]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ

steseydi pek çoğumuzun sev - diği ve özlediği rahat bir ö- mür sürebilirdi, fakat isteme­

di; daha doğrusu en çok sevdiği

iki şeyden aynlamadı: Hürriyet ve içki...

Bir mesleğe bağlanmak, aile yu­ vası kurmak, çocuklara sahip ol mak, sosyal bir mevki edinmek hür riyetlerimizden az veya çok feda - karlık etmektir; Neyzen Tevfik, bu fedakârlığı yapamadı.

İçki kötü bir alışkanlıktır, haya­ tın ıztıraplaruıa ve tatsız cilvele - tine katlanm ak'için kâfi derecede irade kuvvetine sahip olamıyanlar alkolün tesellisine başvururlar; bu teselliyi bulurlar mı, bulmazlar mı? Bilmiyorum, fakat Neyzen Tevfik’in aradığını bulamadığı muhakkaktır, çünkü gerek üflediği ney, gerek yaz dığı şiirler şikâyetle doludur, onun belki yarısı timarhanede geçen der beder hayatı bile ıztırabın ta ken­ disidir.

Neyzen Tevfik’de Nasrettin H o ­

cadan, Bekri Mustafa’dan, İncili

Çavuş’tan, Nef’i’den, Fuzulî'dcn,

meşhur hicivci Eşreften birer par­ ça vardı. «Ben kendi kendimin ho- casıyım, üstadıyım!» derdi; şark u- sulünde bir san’atkâr kalması, bel­ ki bu yüzdendi; plânlı ve temelli bir bina kurabilseydi, bugün belki bir opera, bir piyes, bir roman, birçok senfoniler, dolgun ve mü - kemmel şiir kitapları bırakabilir, kendine göre bir felsefe yaratabilir­ di! Onun terekesi de hayatı gibi

derbeder, patavatsız, düzensiz ve

dağınıktır; Ahmet Rasim’in dediği gibi «toprağa düşmüş bir cevherdi» fakat bir üstad tarafından traş edil memişti.

(2)

Fethiye medresesinde en çalışkan molla o idi; fakat okuduğu şeyler onun üzerinde zerre kadar tesir bı­ rakmamıştı. Bir gün şöyle demiş • ti: «Din ve itikad... Ne tuhaf iki kelime!. Allaha inanır mıyım? Ya­ sım altmışı geçti, hâlâ farkında değilim!»

Yetmiş dört yaşında öldüğüne

göre, hiç olmazsa son nefesinde Al­ lahın varlığına inanmış olduğunu ü- mit ederim. --- _

C

«Neyde bektaşî göründüm, neyde oldum mcvlevî, Meşrebim MoIIa-yi Rûmî, mezhe-

—, bim Bektaşîdir..» Muharrir arkadaşımız Münir Sü - leyman Çapanoğlu’nun eserinde o -

kuduğuma göre, bir gün Neyzen

levfik şöyle demişti:

*— Hayatımda iki şeye sahip o-

lamadım: Para ve uşak!.. Paraya

sahip olamadım, çünkü onu sakla­ mağa değer bulamadım; uşağa ge­ lince, ben bunların en kibirsiz o - laniyle bir saat içinde senli benli olurum ve ikinci saatte hangimi - zin efendi, hangimizin uşak oldu - ğunu tâyin etmekten o da, ben de âciz kalırız.»

Neyzen Tevfik’in dostları arasın­

da Sultân Reşat, Sadrazam Talât

Paşa, Said Halim Paşa, Mısır Hı­ divi Abbas Hilmi Paşa, Prens Ab bas Halim Paşa da vardı; bunla • rın meclislerinde son derece saygı

görürdü; sanki Sultan, Prens ve

Paşa olan Neyzen Tevfik’ti ve ö tekiler bu Ney Sultanının misafir­ liğiyle iftihar eden zenginlerdi.

Said Cebbâre, zengin ve rind bir

adamdı; bir gün Neyzen Tevfik’i

konağına götürdü, elbise, çamaşır ce bol para verdi; bir de mükem­ mel oda ayırdı. Fakat Tevfik ora­ da duramadı; kendi tâbiriyle, rahat

onu rahatsız etti; dördüncü gün

j kaçtı, soluğu Galatada aldı, mey - hanenin birine daldı ve içmeğe baş ladı. Aradan ne kadar zaman geç­ tiği bilinmez, kendine geldiği za - man, bir duvar dibinde kıvrılmış, olduğunu gördü; sırtında yağlı bir

(3)

tulum vardı; çünkü yepyeni elbise

lerini meyhanede bir arkadaşına

vermişti; cebinde para da yoktu* çünkü fakirlere dağıtmıştı yahut ge inicilere rakı veya şarap içirmişti.

i

Bir gün evde tuz lâzım oldu;' annesi gidip almasını söyledi; Tev- fik gitti, fakat ancak üç yıl sonra döndü; elinde bir paket tuz vardı.

Hayatının nasıl geçtiğini şöyle an

latmıştı:

«Yıllarca ayık gezdiğimi bilmiyo

rum. Zaten hayatımda yalnız bîr

defa sarhoş oldum, o güııdenberi

mahmurluk bozuyorum. Birin- j

ci Dünya Harbinin sonuna ka­

dar 18.868 okka rakı içtim. Ne

gülüyorsun? Hesap ettim, hesap... Ondan sonrasını bilmiyorum. Ra - kıdan başka üç dört ton esrar çek­ tim, bir o kadar da afyon yuttum.

Bu üç azametli hakan, kafamda

saltanat kurdular, senelerce oradan kımıldanmadılar. Bu üç büyük kuv vetin sayesinde her renge girdim, her boyaya boyandım. Serserilerle düşüp kalktım; paralı parasız gez­ dim, cami avlularında, mezarlıklar da» Yeııicami’in arka tarafındaki

merdivenlerin üstünde köpeklerle

koyun koyuna yattım. Hayatımda... likten evliyalığa kadar herşey ol­

dum!. Taş, yağmur, soğuk bana

dokunamadı, sapasağlam gezdim.» Bir gün Çapanoğlu ona sordu:

— Hoca, kimlere ney çaldın?

Bunlar arasında hükümdarlar filân var mı?

Neyzen Tevfik top gibi gürledi: «— Hükümdarlara mı? Bırak şu

mendeburları... Ben Tanburî Ce­

mil’e, Mehmet Akif’e, Ahmet Ra - sim’e, babana çaldım. Ben öyle he­ riflere üfler miyim?»

Neyzen Tevfik, kendi his ve ha­ yal dünyasının topraksız, tebaa*ız, servetsiz bir hükümdarıydı; öleceği • ni hiç düşünmezdi, fakat öldü.\ Ya­ şadığına şüphe yok, çünkü kubbe­ de bir ses bıraktı.

—----/ « U j i

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Rekombinant protein üretimi için çalışılan konakçılar arasında kısa ikilenme süresi, protein katlanmasındaki avantajları, süspanse kültürde çalışılabilmesi

Kültür Bakanlığı’nın “Bü­ yük Dost Pierre Loti’ye Mektuplar” kitabı Pierre Loti Dostları Derneği katkılarıyla yayımlandı..

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç

Engelli sporcular için dünyadaki spor örgütlenmeleri üç ana grupta top- lanmıştır: sağırlar için, fiziksel engelli- ler için ve zihinsel engelliler için.. Her grubun

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Belediyesi Başkanı Burhan Özfatura’mn ünlü yazar Yaşar Kemal aleyhine söylediği sözlere bir bildiri yayınlayarak sahip çıkan İstanbul Üniversitesi Edebiyat