• Sonuç bulunamadı

Yalı Köşkü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yalı Köşkü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

X

1

f

1 TARİHTEN SAHİFELER I

Yalı köşkü

Yazan: Halûk Y. Şehsuvaroğlu

Yalı Köşkünün görünüşü

y X

- S :

¿V

..M

İstanbulun eski ve tarihî bina­ larından biri olan Yalı Köşkü 19 uncu asrın ikinci yarısına kadar muhafaza edilmişti.

Sarayburnu ile, Sirkeci kıyı­ larım işgal eden kasırlar, bos­ tancı ocakları ve kayıkhaneler arasında bu tek katlı, geniş ha­ yattı kubbeli kasır Boğaziçinin bütün güzelliklerine hâkim bir şekilde yapılmıştı.

Cephesi mermer sütunlarla, zarif kemerlerle süslenmiş ve hava tesirlerine karşı bu sütun­ lar arasına açılır, kapanır per­ deler yerleştirilmişti. Perdeler her sene kasım ayında tamir e- dilir veya değiştirilirdi.

Binanın iç tezyinatında tahta oymacılığı, sade ve güzel nakiş işleri kullanılmıştı. Salonlardaki döşemeleri Bursa kadifesi yas­ tıklar, telli ve seraser kaplı minderler, kırmızı çuha kapı perdeleri teşkil ediyordu. Son­ raları kasra endam aynaları da konulmuş, sedefkârî masalar ve iskemleler de ilâve olunmuştu.

Bu kıyılarda dolaşan ve Sepet­ çiler köşkü ile, Yalı Köşkünü zi­ yaret edebilen yabancı seyyah grelot, 1680 yılında neşrolunan e serinde Sarayburnundan ve ka­ sırlardan şu şekilde bahsetmek­ tedir:

(Sarayburnu ve gemilerin ek­ seriya yanaşıp su aldıkları kü­ çük bir çeşme geçildikten sonra deniz kenarında iki köşke daha rastlanır ki bunları Kanunî Sul­ tan Süleyman yaptırmıştır.

Kanunî, o zamanlar pek aza­ metli olan büyük donanmasının Halice girip çıkışlarını saray ka­ dınlarına bu köşklerin birinden seyrettirirdi.

Harem takımına mahsus olan köşk diğerinden daha yüksekti. Bu köşke dışarı ile ihtilâf edil­ meksizin ve kimsenin gözüne

görünmeden saraydan geçilirdi. Bu köşk kemerler üzerine ku­ rulmuş üç büyük odadan ibaret­ ti. (1).

Bu odaların çatıları küçük kub beli ve içerileri hücreli idi. Cü­ daların döşemesi kârıkadim min derlerden ve gayet kıymettar halı ve kilimlerin ve giranbaha sırmalı, işlemeli, nakışlı kumaş­ lardandı.

Köşklerin pencereleri kafesli idi. Fakat nefsi hümayuna mah­ sus olan köşk fevkalâde müzey­ yen, hususile içerisindeki sofa, yahud divanhanenin tertibat ve tefrişatı hakikaten çok zevk ve­ rici ve görülmeğe değer bir gü­ zellikteydi. (2).

Dünyada bundan temiz, bun­ dan muntazam bir sofa daha ta­

savvur olunamaz. Mermerleri; sütunları, fiskiyeleri, kıymettar halıları köşkü dairen madaı- çeviren gezinti yeri. Boğaza kar­ şı lâtif ve ulvî manzarası, iç kı­ sımlarının, tavan! arının, per­ vazlarının işlenme hususundaki inceliği, zarafeti hiç bir şeye kı­ yas edilemezdi...) (3).

Yalı Köşkünde bir de padişah­ lara mahsus gümüş bir taht bu­ lunur ve padişahlar donanmanın sefere çıkışlarını her sene Yalı Köşkünden bu taht üzerinde sey­ rederlerdi.

Bu merasimlerden bir gün ev­ vel Yalı Köşkü baştanbaşa te­ mizlenir, gümüş taht hazırlanıl­ dı. (Sefer-i-evveli Derya) olan Hızırın birinci günü donanma Tersaneden ayrılır ve kaptan paşanın bindiği Baştarta, mehter çalarak Yalı Köşkü önüne ge­ lirdi.

Başına kallâvi, sırtına sof fe­ race giymiş olan kaptan paşa, ge mi reislerde beraber Yalı Köş­ künde karaya çıkar, vükelâ ile ve maiyeti erkânile köşkte bulunan padişahın elini öperdi. Burada paşaya ve reislere rütbelerine göre hil’atler giydirilirdi.

Yalı Köşkü etrafında Bostan- cıbaşı dairesi, Hasekiler koğuşu bulunuyordu. Bu kıyılar (Sara­ yın kalabalık ve şenlikli bir ye­ riydi.) (Sûru Sultanı) üzerinde

açılmış bulunan kapıya da Yalı Köşkü kapısı denilirdi.

1722 senesinde saray, sûrları Yalı Köşkünden Narlıkapıya ka­ dar tamir ettirilmiş ve bu mü­ nasebetle yazılan kitabe bir ih­ timale göre Yalı Köşkü kapısına konulmuştu. On dört beyitti u- zun kitabede bu kısmın tamir e- dildiği şu mısralarla belirtil­ mektedir:

Yalı Köşkünden der Narlıya dek İki yılda reşk-ü bağdad eyledi Halk müstağni idi ebvabdan Herkeş bir bab icad eyledi...

Padişahlar, deniz gezintilerine Yalı Köşkü iskelesinden çıkar­ lar ve saraya gene bu iskeleden dönerlerdi. Sarayın haricinde ö- len padişah ve saray

mensubla-rınm cenazeleri de Yalı Köşkü iskelesinden Topkapı sarayına getirilirdi.

Kuruçeşmede Sultan yalısın­ da vefat eden I. Mahmudun va­ lidesinin cenazesi Yalı Köşküne getirilmiş ve namazı Sepetçiler köşkü yanındaki büyük çınar ağacı altında kılınmıştı. Çamlı- cade ölen n . Mahmudun, Fer’iye de intihar eden Abdülâzizin ce­ nazeleri de Yalı Köşkü iskelesi­ ne getirilmiş ve buradan Top- kapı sarayına nakledilmişti.

19 uncu asrın ikinci yarısı baş­ larına kadar Istanbulu ziyaret etmiş yabancı misafirlerin bazı­ ları da İstanbul şehrine Yalı Köşkü iskelesinden ayak basmış lardı.

19 uncu asrın ikinci yarısında İstanbulda başlıyan sanayi ha­ reketleri bir taraftan Haliçde, diğer taraftan Sarayburnu ve Sirkeci sahillerinde gelişmeye başlamıştı.

Fabrikalarımızın mamûlleri ilk defa olarak 1845 senesinde Sa- rayburnunda Sepetçiler köşkün­ de teşhir edilmiş ve bu sergiyi Padişahla, vükelâ, İstanbuldaki yabancı sefirler «temaşa» etmiş­ lerdi.

Kırım harbi sıralarında veri­ len müsaade üzerine îngilizler, ustalar tarafından bu sahada ku­ rulan çelik döküm fabrikası (Ya lı Köşkü Fabrikası) ismile 1870 tarihine kadar faaliyette bulun­ muştu. Kısa bir zamanda burada ambarlar, vapur iskelesi ve bir karakol binası da yapıldı.

Demiryolunun inşası münase- betile Abdülâziz zamanında bu kıyılarda bulunan kasırlar yık­ tırıldı ve Yalı Köşkü Fabrikası da kaldırılıp Halice götürüldü.

(1) Seyyah, bugün iç şekli ta­ mamen ve dış şekli kısmen bo­ zulmuş olarak mevçud bulunan Sepetçiler köşkünden bahset­ mektedir.

(2) Yalı Köşkünü anlatıyor. (3) Mehmed Ziya Bey tercü­ mesi (İstanbul ve Boğaziçi)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Genelde bira içiliyor ama ra­ kı bardağım göğsünün üzerinde kutsal emanet gibi taşıyanların sayısı da az değü.. Damsız (şu lafı da değiştirelim artık!)

1997’de üye ol­ duğu Emeğin Partisi’nin “Sürekli Ay­ dınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eyle­ mine karşı çıkması nedeniyle bu parti­ den ayrılan Yücel, 10

Geçenlerde 96 yaşında ölen Alman piyanist ve şef Wilhelm Kempff, Biret’in hem hocası hem de çok yakınıydı.. Biret anlatıyor: “Ben Beethoven’in torunuyum,

Gölge oyununa boşuna ibret perdesi dememişler, ibret alına­ cak çok şey vardır. Cevdet Kudret Hoca’nın kitabı çok

Aliyev (Azerbaycan Bilimler Akademisi Yak~n ve Orta Do~u Halklar~~ Enstitüsü), "Mustafa Kemal ve 1921 tarihli Sovyet-Türk Antla~mas~" raporunda, Kemal'in hayat

Daha sonra ona şehrin her yerinde rastladık, ilk şubesini henüz on yıl önce, ünlü Kızıl Meydan’ın hemen y am başında törenle açan McDonalds’m bu­ gün

1911 yılı başında ücra bir sı­ nır karakolundan yakın arkada şı Ali Canip (Yöntem) e yazdı ğı bir mektupla osmanlıcanm sun’i bir dil olduğunu

G ittiği her yerde Türkiye’yi ve Türk sevgisini aşılamaya çalışan Pierre L o ti’nin yaşamına ışık tutan “ Pierre Loti: Gezegen Seyyahı” adlı kitap, yazarm