4
Türk Balesi nin
W NGİLİZ orkestra şefi Alan Abott’un
I uzun kolları hızla havaya kalktı;
tek-rar aşağı inerken orkestranın çaldı
ğı Çaykovski müziğinin son tonları ko
ca salonda dağıldı, gitti... O anda bir
den, orkestraya cevap verir gibi bir al
kış sesi yükseldi. Orkestradan yükse
len «K uğu» nun ölümünü haber veren
melodilere karşılık, alkışlar Devlet Ba-
lesi'nin temsil etmekte olduğu «Kuğu
Gölü» nün başarısını ilân ediyordu.
Devlet Balesi, İstanbul Kültür Sara-
yı'nda ilk defa tam bir bale gösterisi
sunuyordu. Ve bu ilk temsilde kadro
tüm olarak beğenilmiş, eser, İstanbul
luları etkilemişti.
«Kuğu Gölü», dünyada hemen hemen
bütün büyük bale topluluklarının prog
ramlarında yer almış güzel bir eser
dir. Konusu acıklıdır. Bir büyücü tara
fından kuğu haline sokulmuş güzel
Prenses Odette ile Prens Siegfield'in
derin aşklarını ve sonunda ölümlerini
canlandırır.
Dört perdelik eserin konusunu şöyle
özetleyebiliriz:
BİRİNCİ PERDE (Konu Almanya'da
şatonun bahçesinde geçer.) Prens'in
doğum günüdür. Öğretmeni ve köylü
ler şatonun bahçesinde Prens Sieg-
field’i beklerler. Prens gelir ve eğlen
meye başlarlar. O sırada Ana Kraliçe
de gelir ve oğluna bir yay hediye edip
ertesi akşamki baloda kendisine evle
neceği kızı seçmesi gerektiğini hatırla
tır. O sırada bir kuğu grubu geçer.
Prens avlanmaya başlar.
İKİNCİ PERDE
(Göl kıyısı, gece.)
Avcılar, kuğuları görmüş, Prens'e ha
ber vermişlerdir. O ilgilenmez. Birden
bir kuğu görür. Ona doğru ilerlerken
kuğu silkinir, güzel bir kız olur. Adı
nın Prenses Odette olduğunu, arka-
daslarıyle birlikte bir büyücü tarafın
dan kuğu şekline sokulduğunu açıklar.
Tek kurtuluş çaresi vardır: Başkasıyle
ilişkisi olmayan bir erkek kendisine
âşık olursa büyü bozulacaktır. Prens,
arkadaşlarının diğer kuğuları da vur
malarına mâni olur.
DEVAMI 26 NCI SAYFAD A
İstanbul Kültür
Sarayfnda ilk defa tam
bir bale gösterisi sunan
Devlet Balesi, Rus
bestecisi Çaykovski'nin
hayatta iken başarısını
göremediği önlü eseri
«Kuğu Gölü»nde
sanatının
müs
FOTOĞRAFLAR: TAMER GÜVENÇ — KUTLU ERTUNA — A TILA Y GÜLEN
H H H İ
Kuğular Orasındaki
G e n ç P r e n s . . .
«Kuğu Gölü», son yıllarda Dev let Opera ve Balesi tarafından temsil edilen en başarılı eser lerin başında gelmektedir. Üstte dördüncü perdede, Kuğular Pren sesi Odette (Meriç Güventürk) ile Prens Siegfield rolündeki Ba lenin başdansörü Oytun Turfan da, kuğu'nun can çekişmesi sı rasında diğer kuğuların arasında görülüyor. Yanda ise 1. perde de Ana Kraliçe'nin davetlileri, Prens'ln doğum gününde eğleni yorlar. O gece Prens, müstak bel eşini seçmiş olacaktır..
AŞK DANSI
* Prens Siegfield'e kız seçmek İçin düzenlenen baloda, Kuğu Prensesine benzeyen büyücünün kızı Odile (Gülcan Tunççekiç) ile Prens (Oytun Turfanda) dans ediyor. Prensin bu hatası kendisinin ve sevgilisinin ölümüne sebep olacaktır.nü paylaşan balerin Gülcan Tunççekiç, oyun ar kadaşı Oğuz Özlem'le (üstte). Yanda, «Kuğu Gö lü» nün hareketli bir dans sahnesinde Jale Ak yüz, Ceyhun Özsoy ve Binay Berkan görülüyor
Türk Balesinin
Altın Çağı
Siegfield ile Kuğu Prenses dans eder ler. Birbirlerine aşklarını açıklarken sa bah olur. Odette yine kuğu kılığında göle döner.
Ü ÇÜN CÜ PERDE: (Şatodaki Balo) Da vetliler Kraliçe ve Prensi beklerler. Ni hayet Prens, annesiyle gelir. Evleneceği kızı seçmek için, davetli genç kızlarla tek tek dans eder, fakat hiç birini be ğenmez. O sırada iki davetsiz misafir gelir. Bunlar büyücü ve kuğu Prenses Odette’e son derece benzeyen kızı Odi- ie (Siyah Kuğu) dır. Prens onu, Odette sanır. Bir ara Odette, ona görünürse de fark etmez. Siegfield ile Odlle dans ederler. Prens, onunla evlenmeye talip olur. Odette tekrar görününce, hatasını anlar. Fakat artık iş işten geçmiştir:
DÖRDÜNCÜ PERDE: (Göl kıyısı, aynı gece) Odette, insan şekline girdiği za man kendisini göle atıp ölmek istediği ni arkadaşlarına haber verir. O sırada fırtına çıkmıştır. Birden Prens gelir. Odette'ten af diler. Büyücü peşlerin dedir. Odile'e verdiği sözü hatırlatır. İki sevgili sabah olmadan birlikte ölme ye karar verirler. Büyücü engel olmak isterse de artık çok geçtir. Sevgililer ölürken, büyü bozulur, büyücü de ölür. Arkada, Prens ve Odette'in mutluluklar âlemine gittikleri görülür.
KUĞU G Ö LÜ ’NÜN TARİHÇESİ «Kuğu Gölü»nü Çaykovski, 1866'da henüz yirmi altı yaşındayken Moskova Konservatuvarına öğretmen olarak gir diği sırada bestelemeye karar ver miş ve 1875'te tamamlamıştır. 1877'de Moskova'da Bolşoy Balesi ilk temsili verir. Fakat sonuç fiyaskodur. Eser de ğişik koreograflar tarafından denenir, ama sonuç değişmez ve «Kuğu Gölü» unutulup gider.
Çaykovski boş durmaz, yeni eserler verir. 1890’da «Uyuyan Güzel», 1892’de «Fındıkkıran» temsil edilir ve çok beğe nilir. Bu başarılar, «Kuğu Gölü» nün ha tırlanmasına sebep olur. Marius Peti- pa ve Lev ivanov, yeni bir koreograf! hazırlarlar. Provalara başlandığı sıralar da, (6 kasım 1893'te) Çaykovski ölür ve 1894'te tek perde olarak temsil edi len eserinin başarısını göremez. Peti- pa - ivanov çifti, bir yıl sonra «Kuğu Gölü»nü tamamlayınca, eser bütün ola rak temsil edilir. Artık başarısı son suzdur. Kuğu Gölü aslına sadık kalına rak yapılan bazı değişikliklerle çeşitli ülkelerin programlarında baş köşeye kurulur. Ancak Fransa gibi bir ülke'de bile 1960 yılında dört perde halinde temsil edilebilen Kuğu Gölünün bizde tüm olarak temsili 1965 yılına rastlar. Bu bile, o zamanlar henüz emekleme çağında sayılan balemiz hesabına bü yük bir cesarettir.
TÜRK BALESİ 23 YAŞINDA
Ankara Devlet Tiyatro ve Operasının geçmişi eski olduğu halde, Bale çok daha genç bir kuruluştur. İlk defa 1947' de, Yeşilköy Anaokuiu'nda faaliyete geçmiştir. Okulun kurucusu, hükümeti mizin davetlisi olarak yurdumuza gelen İngiliz Kraliyet Balesi mensuplarından Dame Nlnette de Valois'dır.
Günümüzün ünlü Türk balerinlerinden çoğu baleye o okulda başlamışlardır. 1957’de mezun vermeye başlayan ba lemiz, ilk bağımsız temsilini 1961'de, gerçekleştirmiş, Binay Berkan ve Hüs nü Sunal'ın dans ettikleri «Coppelia» büyük ilgi uyandırmıştır. Tüm bir bale eserinin temsili ise [lk defa 1963’te
BALERİNLERİN DÜNYASI — Genç balerinler, toplu halde Ingiliz öğret menleri Irina Hudova'nın yönetiminde yeni bir esere hazırlanıyorlar (üstte). Oytun Turfanda (önde) diğer sanatçılarla makyaj odasında (solde üstte), iki kuğu, Meriç Güventürk ve Ayla Ünal yan yana. Me riç, sahneye çıkmadan önce son hazırlığını tamamlıyor. Ayla Ünal din leniyor (solda altta). Balerinler kafeteryada. Soldan, Semiramis Sökmen, Rengin Müldür, Suna Zengin, Sait Sökmen ve Hülya Ayaydın (altta).
mütnkün olmuştur ve «Uyuyan Gü zel» de Meriç Güventürk adının bütün Türkiye'de tanınmasına yol açmıştır. Bundan sonra da daima başrolde dans eden Meriç Güventürk balemizin baş- balerini olmuştur. Bugün başarılarıyla onu Gülcan Tunççekiç, Jale Akyüz, Ay la Ünal ve diğerleri izlemektedir.
Bu arada Türk balesinin ilk solisti Tenasüp Onat'ı da unutmamak gerekir. Uzun yıllar güzel danslarını seyrettiği miz sanatçı, son defa Ninette de Va- lols'nın sahneye koyduğu «Satranç» ta güzel bir Siyah Kraliçe kompozisyonu yarattıktan sonra sahneden ayrılmıştır. İngiltere'de eğitim gören Onat halen Devlet Balesinin İstanbul temsilcisidir. Şimdi eski bale sanatçılarının ço ğu idarecilik veya hocalıkla görevlen dirilmiştir. Ancak sayılarının kabarık ol ması, anlaşmazlıklara ve kırıcı tutumla ra yol açmakta ve bu, bazı sanatçıların yurt dışına gitmelerine sebep olmakta dır. Ferit Akın, Tanju Tüzün, Cantürk Sakarya hep bu anlaşmazlıklar yüzün den muhtelif aralıklarla dış ülkelere transfer olmuş bale sanatçılarıdır.
Meriç Güventürk de, başta Hollanda Kraliyet Balesi ve Sanfransisco Bale Topluluğu olmak üzere çeşitli bale ku ruluşlarından teklifler almakta, fakat ya şının küçüklüğünü, repertuvar yönünden yetersiz olduğunu ileri sürerek bu tek lifleri kabul etmemektedir. Ancak bale deki huzursuzluk Meriç'in sabrım ta şırmış, o da şimdi dış ülkelerden aldı ğı teklifleri düşünmeye başlamıştır.
YÜZDE YÜZ YERLİ ESERLER Balenin gelişmesi, yalnız dans ala nında kalmadı, sanatçılarımızın yerli bale eserleri vermelerine yol açtı. Ferit Tüzün’ün «Çeşme Başı» isimli eserini, Ravel'in müziğinden yararlanan Sait Sökmen'in «Çark» ı izledi. Sökmen, şimdi de Güngör Dilmen’in «Kurban» mı, Adnan Saygun'un müziğiyle bale eseri haline getirmektedir.
Balede hangi seviyede olduğumuz ko nusuna gelince, bunun cevabını idare cilerden Suna Şenel'den dinleyelim:
— Kendimizi övmüyorum, fakat Dame Nlnette bizim karakter balelerinde her zaman başarılı olduğumuzu söyler. Ünü
nü bütün dünyaya kabul ettirmiş olan Alfred Rodrlguez ise, yurdumuza gelip dansını ve vücut yapısını çok beğendi ği Meriç için öze! bir bale hazırlamak istediğini söylemiştir.
BALENİN ALTIN ÇAĞI
Bale temsilleri, genellikle büyük masrafı gerektirir. Çünkü bale pabuç ları İngiltere'den getirtilmekte, sadece patikler bizde yapılmaktadır. Kostüm ler, bilhassa Kültür Sarayı’nın büyük sahnesine uyacak dekorların hazırlan ması da ayrı bir masraf kapısıdır. Fakat yetkililer «Kuğu Gölü»nde bunların tah minlerden ucuza çıktığını söylemekte dirler. Yan panolar ve dekorun bazı kı sımları Ankara'dan getirtilip buraya ku rulmuş, kıyafetlerde pek az değişiklik ler yapılmıştır. Yine de masraf yüz bin lirayı bulmuştur.
Fakat balenin başarısı, yapılan mas rafı karşılamata gecikmedi. Orkestra nın son melodileri salona yayılırken seyircilerden yükselen alkış sesleri ve gişe önünde uzayan kuyruklar bunu gösteren en güzel örnektir. ■
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a To ro s Arşivi