• Sonuç bulunamadı

Türk Tasarım Tarihinde bir parantez: İlhan Koman ve metal mobilyalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Tasarım Tarihinde bir parantez: İlhan Koman ve metal mobilyalar"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Tasarım Tarihinde Bir Parantez: İlhan Koman

ve Metal Mobilyalar

Dr. Dilek Ayyıldız Hocaoğlu dilekayyildiz@gmail.com

Ünlü heykeltraşlarımızdan İlhan Koman, bulduğu geometrik şekilleri ve yaptığı buluşları heykellerinde kullanmasıyla her nekadar yaşarken Türkiye’de olmasa da İsveç’te büyük ün kazanmıştır. Koman’ın heykellerinin dışında 1953-1958 yılları arasında dört arkadaş beraber kurdukları Karemetal adlı mobilya atölyesinde yaptığı mobilyalar da o dönem için çok sıradışı ve Türk tasarım tarihi açısından önemli eserlerdir. Malzeme bulmaktaki sıkıntıları ve üretim esnasındaki zorlukları aşarak o dönem Avrupa ve Amerika’daki tasarımlarla boy ölçüşebilecek kapasitede olan bu mobilyalar maalesef bazı sebeplerden ötürü yurtdışında sergilenememiştir. Türk mobilya sektörü için hem ilk metal mobilya tasarımları olması açısından hem de ozamana kadar piyasada hiç bulunmayan kare metal profili ustlarımızın icat edip bu mobilyalarda kullanarak mobilya sektörüne kare profil gibi bir malzemeyi kazandırmış olması açısından bu mobilyalar çok önemlidir.

Anahtar Sözcükler: İlhan Koman, Sadi Öziş, metal mobilya, Karemetal, kare profil

Kısaca İlhan Koman...

Ünlü heykeltraşlarımızdan İlhan Koman 1921 yılında Edirne’de dünyaya gelir. İlerde onun usta bir heykeltraş olmasının temelleri çocukluğunda yazları İstanbul’a dedesini ziyarete gittiğinde, Haliç’teki vapurları izleyerek gemi maketleri yapmasına dayanır demek mümkündür. Bu hobisinden dolayı lisede gemi inşaat mühendisi olmayı kafasına koymuştur. Ancak lise döneminde rahatsızlanıp tüberküloza yakalanınca İstanbul’da uzun bir tedavi dönemine girer. Bu uzun dönemi değerlendirmek için de Akademi’ye başvurur. Kara kalem çalışmalarını gösterir ve Akademi’nin resim bölümüne kabul edilir. Bedri Rahmi ve Sabri Berkel onun ilk hocalarıdır. Çocukluğunda maketler yaparak başlayan el becerisini burada da devam ettirerek, Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’ndan da modelaj dersleri alır, antik heykel kopyaları ve orneman çalışmaları yapar. Bu alanda gösterdiği başarılı çalışmalar neticesinde de hocalarının dikkatini çeker ve onu heykel bölümüne girmesi için ikna ederler. Bir yıl sonra Akademi’nin Heykel Bölümü’ne geçer. Hocası Rudolf Belling’tir. Böylece İlhan Koman’ın dünyaca tanınmış bir heykeltraş olma serüveni de başlar. Okulu birincilikle bitirir ancak yurtdışı burslarına savaş nedeniyle ara verildiği için ancak 1947’de bursla üç yıllığına Paris’e

(2)

gider. O dönemde Paris’te Neşet Günal, Sadi Öziş ve Refik Eren de bulunmaktadır, beraber bir atölye bile tutarlar. Koman boş zamanlarında Louvre ve Rodin Müzesinde geçirmektedir. Rodin’in yapıtlarına hayrandır. Paris’teki uzmanlık eğitimi 1951’de biter ve İstanbul’a dönüp Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistan olarak göreve başlar. 1958 yılına kadar da öğretim üyeliğini sürdürür, 1957’de de GSA’nın metal atölyesi öğretmenliğine getirilir, bölümde maden atölyesini kurar.

Koman’ın mimariyle heykeli birleştirdiği ilk çalışması da 1944-1953 yılları arasında Anıtkabir heykel ve kabartmaları için açılan yarışmayı kazanmasıyla başlar. Anıtkabir’e çıkış merdivenlerinin doğu kanadındaki kabartmaları yapar. Bu rölyef Sakarya Savaşı’nı konu almaktadır ama daha çok Pers Sarayı’nın duvarlarını ve Mısır taş kabartmalarını andırmaktadır. Bunun sebebinin de Paris eğitimi sırasında, Koman’ın Mezopotamya ve Mısır sanatından çok etkilenmesi, olduğu düşünülmektedir (ERTEN, 2005).

Şekil 1, Anıtkabir Doğu kanadındaki rölyef

1953’te Hadi Bara ve mimar Tarık Carım Grup Espas’ı kurduklarında, Koman da onlara katılır. Yine o yıllarada Sadi Öziş, Şadi Çalık ve Mübin Orhon’la beraber “Soyut Sanat” atölyesini kurar. Asistanlık maaşı yetmeyince de arkadaşları Sadi Öziş, Şadi Çalık ve Mazhar Süleymangil ile beraber 1955’te Şişli’de Karemetal adında bir mobilya atölyesi kurarlar. Ancak bu işi dört yıl sürdürürler. Daha sonrasında da Koman 1958’de Dünya Fuarı’nda Türk paviyonunu düzenlemek için Brüksel’e gider. Fuarda Türkiye paviyonu önündeki 30m. yüksekliğindeki yontuyu yapar. 1959 yılında da görevinden ayrılarak, İsveç’e gider ve orada Drottningholm yöresinin bir kıyısında demirli M/S Hulda adlı ahşap teknede yaşamaya başlar (ÖZSEZGİN, 2005).

(3)

Artık uluslararası alanda sanatını gösterme olanağına kavuşmuştur Koman. Hatta İsveç Parlamentosu'nun ambleminin olduğu rölyefi de Koman yapar. Rölyefin yapılış öyküsünü Arslan Mengüç şöyle anlatır;

“İsveç'in eski parlamento binası onarılıp yeniden açılacakken, bürokratları bir telaş alıyor. Parlamento binasının içindeki büyük oturum salonunda, devletin rölyeften yapılmış amblemi, forsu yok. Unutmuşlar. Bilenler, bunu bu kadar kısa zamanda yapsa yapsa İlhan Koman yapabilir, diyorlar. O da bir ayda amblemin geçici bir örneğinin yapılabileceğini, aslının ise çok zaman alacağını söylüyor. Tamam, diyorlar. Koman ve bir iki öğrencisi sabaha kadar çalışıp parlamentonun zamanında açılmasını sağlıyorlar. Ama unutmuyor İlhan Usta İsveç'teki yabancıların durumunu. Her yabancının 'karakafa' diye aşağılandığını anımsayarak, küçük bir kâğıda 'Sizin devletin alameti farikasını (marka) da bir karafalı yaptı' diye yazıp sıkıştırıyor kabartmanın içine”.(BAŞLANGIÇ, 1998)

Şekil 2, İsveç Kraliyet Arması

1959’da Stockholm İl Meclisi önündeki alüminyum rölyefi, 1962’de Uddevala’daki bir bankanın önündeki, 1964’de Vasa Cimnazyumu önündeki ve 1968’de de Türkiye’de Divan Otel önündeki yontuyu gerçekleştirir. 1967’de Stockholm Uygulamalı Sanatlar Yüksekokulu öğretim üyeliğine getirilirken aynı yıl Sundsvall’daki meydanın düzenlenmesi için açılan yarışmada birinci gelir ve projesi 1969-71 arasında uygulanır. 1970’te Örebro belediye binası önüne yerleştrilecek heykel için açılan yarışmada birincilik ödüllerinden birini mimar Çetin Kanra ile birlikte alır. Leonardo’ya Selam adındaki bu anıt heykel sonradan İsveç hükümetince satın alınarak Stockholm Mimarlık Yüksekokulu’nun önüne yerleştirilir. 1980’lerde bütünüyle geometrik soyut anlatımların yanı sıra geometrik ve figüratif birleşiminden oluşan Sonsuz adını verdiği bir dizi heykel gerçekleştirir bu çalışmalarında sarmal bir düzenlemeyle hareket sağlar (ECZACIBAŞI, 1997). Abidin Dino, Koman'ı anlatırken peş peşe altı özelliğini sıralar:

“Maddenin iç yapısını araştırır, bulgularını dışsallaştırır; yer çekimi yasası ile kıyasıya çekişir, yontularında basınç ve baskının daima karşısındadır; doğa-insan, insan-insan ilişkisinde yeni bir yaklaşımın peşindedir; dikey biçimlerin dirilik gücüne dayanarak, ölümün yataylık eğilimine meydan okur sürekli; çağımızın ilişkilerini yansıtır derinlemesine... Evet, doğanın o yapışkan yerçekimi yasasını yenmektir işi gücü.”(DİNO, 1981)

(4)

1981 yılında Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar ödülünü Akdeniz heykeliyle alır. Heykeltraş olduğu kadar bilime de merakı olan sanatçı bükülgen poliedr teoremini birçoklarından önce bulup İsveç Bulgular Kurumuna kaydettirir. Koman'ın yaklaşımı “mühim olan bulmak” doğrultusundadır ve şöyle der:

“Geometride bir kanun vardır. Bu kanuna göre, çok köşeli şekiller, hacimler sabit olur, oynamazlar. Benim merakım, acaba oynar mı, oynamaz mı? Ya da oynayanı yok mudur bunun, derken oynayan iki üç şekil buldum. Hatta bulduğum şekillere benzer bir tanesini Kaliforniya Üniversitesi'nden bir Amerikalı matematik profesörü benden 3-4 yıl sonra bulduğu zaman yazılan makalelerle dünya yerinden oynadı. Çünkü herkes, Öklid geometrisi, son damlasına kadar içilmiş bir pınardır, bu iş kapanmış bir bahistir sanıyor. Halbuki değil. Kapanmış zannedilen bahislerde dahi yeni şeyler bulmak mümkün oluyor. O arada uzaya da ilk defa istasyon kurmaya başladılar. Ben de öyle bir nesne yapsam da, bunu kapadığın zaman hiçbir hacmi olmasa, açtığın zaman da bir nevi döşeme, duvar, ne ise birbirine monte edilerek uzayda kurulacak istasyonlarda kullanılabilir mi, diye düşündüm. O yüzden de o işin patentini aldım. Ama öyle durup kalıyor. Kaldıktan sonra da yapılacak bir şey yok. Zaten böyle bir şey yaptığım zaman artık benim için ehemmiyeti de kalmıyor. Mühim olan bulmak.”(BAŞLANGIÇ, 1998)

Şekil 3, Esnek Polihedron Kule

Hayatı başarılarla dolu olan sanatçımız 1986 yılında Stockholm’de vefat eder. Ancak sanatçı ölümünden sonra da farklı bir töreni vasiyet eder ve gömülmek yerine yakılarak külleri Baltık Denizi’ne savrulur (BAŞLANGIÇ, 1998).

(5)

Avrupa’daki Sanayii Devrimi’nden sonra mobilya alanında da o dönemlerde birçok yenilik yapılmış, seri üretime uygun mobilyalar tasarlanmaya başlanmıştır. 1950’li yıllarda Avrupa’ya baktığımızda mobilya alanında Charles Eames, mimar Euro Saarinen, Harry Bertoi gibi ünlü isimlere rastlamaktayız. Dönemin mimarlarından olan Saarinen’in 1956’da plastik malzemeyi kalıba dökerek oluşturduğu tek bacaklı, oturma kısmında çeşitli renklerde minderler olan Lale Sandalyeleri tüm dünyaya yayılmıştır. Bir diğer örnek ise 1952 yılında Harry Bertoia’nın tasarladığı çelik krom ağdan ve bir yastıktan oluşan 421 nolu sandalyesidir. Yine bu tarzda yapmış olduğu Asymmetric Chaise de Knoll tarafından o yıllarda üretilmiştir. Bu yıllarda genelde tasarımcılar İtalyan Zanotta, Cassino, Capellini, Molteni gibi firmalar için mobilya tasarımları yapmaktaydılar (YILMAZ, 2002). Bunun yanısıra Charles Eames’in Herman Miller tarafından 1950’de üretilen “Side Chair” ve 1955 yılında üretilen “DAW” adlı mobilyaları, 1958’de Fritz Hansen tarafından üretilen Arne Jacobsen’in “Egg” adlı koltuğu 1950’lerin başarılı mobilya tasarımlarındandır. (Designaddict web sayfası)

Şekil 4, 1952 yılında Harry Bertoia’nın tasarladığı Asymmetric Chaise

1950’li yıllarda ülkemize baktığımızda mobilya açısından biraz geri kalınmış olduğu gözlenmektedir. Genellikle insanlar yurdışından mobilya getirtmeyi tercih etmişlerdir. Daha sonraki girişimler de hep yabancı uyruklu kişiler ya da Rum ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir. Ahşap mobilya imalatı için malzeme bulmak epeyce zordur, zaten ahşap sanayii denince o dönemde insanların aklına manavlardaki kasalar ya da evlerdeki tel dolaplar gelmektedir (KÜÇÜKERMAN, 1995).

Aradan epey zaman geçmesine rağmen 1950’lerde de pek birşeylerin değiştiğini söylemek mümkün değildir. O dönemin çeşitli dekorasyon dergilerinde sadece birkaç mobilya üreticisinin de adlarına rastlanmaya başlanmıştır. Örneğin İstanbul’da 1944’te

(6)

kurulmuş Masis adlı bir çelik mobilya üreticisinin ozamanların Arkitekt dergisinde ilanı bulunmaktadır. Hatta 1950’lerde “Mobilya Meselesi” adı altında çeşitli makaleler de yayınlanmaktadır. Ancak bu tarz yeni girişimler ve yeni üretimler yalnızca İstanbul’daki küçük bir kullanıcı kitlesine hitabetmektedir (ŞEN, 2005). İşte Türkiye’de böyle bir durum söz konusuyken İlhan Koman 1951'de Paris'ten döner. Şartlar zordur ve sanatçı için yedi yıl sürecek sıkıntılı bir İstanbul dönemi başlar. Artık akademinin öğretim kadrosunda asistanlık görevindedir. 1953 yılında da akademi bünyesinde bir metal atölyesi kurulur ve İlhan Koman, Sadi Öziş, Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu burada göreve başlarlar. Daha sonra onlara Şadi Çalık da katılır. Atölyeye yeni malzemeler alındıkça hepsinin hevesi daha da artar. O dönemde pek heykel satamazlar, yan gelir olması açısından sanat eseri gibi mobilyalar yapmaya karar verirler ve metalden mobilyalar yapmaya çalışırlar. Mobilya için doğru ölçüyü bulabilmek için denemeler yaparlar. Kumun üzerine oturup bunun alçı kalıbını alırlar daha sonra da negatif kalıbını alarak mobilyaları için kalıplarını hazırlamış olurlar. Bu kalıplara demir çubukları yerleştirerek koltukların, sandalyelerin eğimlerini hesaplarlar (KÜÇÜKERMAN, 1995). Bu yüzden de yaptıkları metal mobilyalar insan vücuduyla uyumlu ve son derece ergonomiktir.

O sıralarda Avrupa’da ve Amerika’da da metal mobilyaların üretilip moda olduğu bir dönem yaşanmaktadır. Böyle bir moda sözkonusu olunca bazı kimseler bu atölyedeki çalışmalardan haberdar olur ve bu mobilyalarla ilgilenmeye başlarlar. İstanbul Elmadağ’da bulunan o yılların ünlü dekorasyon firması Moderno bu firmaların başında gelir. Sanatçılarımızla ortak atölye açmak isterler ve galerilerinin arkasındaki ahşap atölyesinin bir bölümünü de bu işe ayırırlar. Ancak metal mobilyalarda kaynak yapılması esnasında yangın çıkabileceği düşünülerek Şişli’de başka bir atölye kurarlar. Bu mobilyalarla sadece Moderno ilgilenmez, yine o yılların ünlü mimarı Sedad Hakkı Eldem de İstanbul Kilyos’ta yaptığı yeni otelin iç mimarisinde bu mobilyaları kullanmak ister. O yüzden de siparişlerin adedi artar ve heykeltraşlarımız sıkışık ve telaşlı günler yaşar. Bir yandan mobilyaların kalıplarını hazırlayıp bir yandan da gazete ilanlarıyla ustalar bulmaya çalışırlar, çünkü artık seri üretime geçmişlerdir. Hal böyle olunca Moderno ile de ilişkiler biraz değişir. Ozaman da devreye arkadaşları Mazhar Süleymangil girer ve bu üç arkadaşına destek olur. Dördü beraber Şişli’de bir atölye kurarlar ve adını da dört kişi oldukları için “Karemetal” koyarlar. Ürettikleri mobilyaları da yine Moderno’da ya da Oskar diye Harbiye’de başka bir yerde sergilerler. Hatta 1958 yılında Brüksel’deki Dünya fuarında Türk Pavyonu’nun

(7)

projesinde İlhan Koman’ın metal kule heykeli ve metal mobilyalar da kullanılır (KÜÇÜKERMAN, 1995).

O yıllarda İstanbul’da sanatçılarımız Karemetal adıyla mobilya üretirken Fransa’da da 1952’de Andre Bloc Grup Espası kurmaya çalışmaktadır. Grup Espas’ın fikirleri Bauhaus’u temel almaktadır. Plastik sanatların sentezi olan bu görüş 19. yüzyılda başlayan makine üretimiyle yaygınlaşan zevksizlikle savaşmaktadır. Plastik sanatların sentezi Fransız Grup Espas’ta resim veya heykelin mimari veya tabii çerçeveler içerisine yerleştirilmesi idi (ÇALIKOĞLU, 1996).

1955 yılında İlhan Koman da arkadaşları Sadi Öziş, ressam Ali Hadi Bara ve mimar Tarık Carım ile birlikte Türk Grup Espas’ı kurmuştur (ÜSTÜNİPEK, 1994). Espas; hem çevresinde, hem içine girilebilen muhakkak surette katı formu saran boşluktur. Biçimi rengi ve tonu soyut mekanda göstermek gerekmektedir. Türk Grup Espas’ın karşı olduğu nokta ise budur. Grubun Fransa’ya yolladığı bildiride şu sözler yeralmaktadır;

“Hakiki sentez, bizim için mimari eserdedir ve doğuşunun ilk devrelerinde başlar.Daha doğrusu, kendi çerçeveleri içinde tasarlanmış mimari, resim ve heykeltraşi eserlerin birbiriyle ahenkleştirilmesi değil de, daha ziyade ressam, heykeltraş ve mimarın görüş ve düşüncelerinin bir tek eser üzerinde birleşmesidir.” (ÇALIKOĞLU, 1996)

Türk Grup Espas’ı Syntheses des Arts Plastique adıyla düşüncelerini açıklamış ve bunlar Architecture d’Aujor’dhui ile Aujor’dhui dergilerinde bildiri olarak yayınlanmıştır ve Fransız Grup Espas’ı tarafından da kabul edilmiştir. Architecture d’aujor’dhui de lanse edildikten sonra Knoll International’den yaptıkları mobilyaları orada üretmek için teklif gelir ve görüşmeye Hadi Bara ve Sadi Öziş gider. Tabi yurtdışına çıkmak o dönemde gerçekten de çok zordur ve sadece 500 lira ile çıkılmasına izin verilmektedir. Mobilyalarının üretilmesi için ilk şart önce hepsinin teknik resimlerinin çizilmesi ve İsviçre’den patentlerinin alınmasıdır ama maddi yetersizlikten dolayı bu iş onlar için gerçekten de büyük bir külfettir. Bu yüzden de mobilya yapımına İstanbul’da proje geldikçe devam ederler. Ayrıca mobilyalar Paris’te yayınlanır (ÖZİŞ, 1999).

Akademiden üç arkadaşın yaptığı ve yurtdışında da takipçileri olan bu mobilyalar gerçekten de o dönemin koşulları için üretilmesi çok zahmetli tasarımlardır. O dönemdeki imkansızlıklar nedeniyle malzeme bulmakta da güçlük çekmelerine rağmen alternatif çözümler üreterek bugünki mobilya sektörüne de öncülük etmişlerdir.

(8)

Özellikle de kare profil Türk mobilya sektöründeki tasarımlar için çok önemli bir buluştur.

Malzeme bulmakta zorluk çeken grup üyeleri piyasadaki eğri büğrü çubuk demirleri Perşembe Pazarı’ndaki bir ustayla anlaşarak tavlatıp haddeden geçirterek düzelttirip sertleştirirler. Düzgün boru bulmak için de bambaşka bir yöntem izlerler. Bulabildikleri tek malzeme su borusudur. Bunun üzerine metal malzemeyi su borularını haddeden geçirip incelterek elde etmeye karar verirler. Hatta boruları temin ettikleri Sadi beyin arkadaşı Asım Kocabıyık kendi borularını kare ve diğer şekillerde görünce şaşırıp bu işe yönelmeye başlar ve böylece piyasaya şimdiki kare profiller çıkar (ÖZİŞ, 1999).

Şekil 5, İlhan Koman’ın Karemetal’de yaptığı bir sandalye tasarımı

Malzeme sıkıntısını sadece mobilyanın iskeletini ya da profillerini yapmakta çekmezler, daha birçok malzeme için farklı amaçlarda kullanılan malzemeleri değiştirip kullanmak zorunda kalırlar. Örneğin Perşembe Pazarı’ndaki fındık ya da pirinç eleklerinde kullanılan delikli sac levhalardan mobilya yaparlar ya da elektrik kablosu üretenlerden aldıkları içinde tel bulunmayan kabloları örüp koltuğun oturma kısımlarında kullanırlar. Midye ağı ören kadınlara koltuk için özel file bile yaptırırlar. Metal mobilyaya kumaş kaplatmaya çalıştıklarında da çok farklı çözümler üretmek zorunda kalırlar. O döneme kadar hep ahşap konstrüksiyon üzerine döşeme kaplanmaktadır. Döşeme için plastik köpük gerekmektedir. Ahırkapı’da surların içinde hurda kauçuk köpükleri kullanarak kendilerince has ilkel yöntemlerle köpük üreten birilerini bulurlar ve onlardan köpük temin ederler. Ancak boya kısmına gelince yine sorun yaşarlar, çünkü Türkiye’de selülozik boya ya da boyayı kurutmak için fırın bile yoktur. Yine yılmadan çare ararlar ve kuluçka makinelerinde kullanılan ısıtıcı karbon ampullerden çok fazla sayıda biraraya getirip bunları sürekli yakarak bir boya fırını yaparlar (KÜÇÜKERMAN, 1995).

(9)

Şekil 6, İlhan Koman’ın Karemetal’de yaptığı bir sandalye tasarımı

Bukadar özverili çalışmaya rağmen zamanla Karemetal ekibi de küçülür ve de zamanla dağılır. İlk önce İlhan Koman Brüksel’deki sergi için yurtdışına gider ve daha sonra da Stockholm’e yerleşip bir daha da Türkiye ye dönmez. Herkes teker teker yollarını ayırınca geriye bu işle uğraşacak bir tek Sadi Öziş kalır. Sadi Öziş de 1966’da arkadaşı Gevher Bozkurt ile birlikte “T Galerisi”ni kurar. Burada mimari ve dekorasyon projesi üreten bir grup olarak bazı fuarların pavyonlarının yarışmalarına girip kazandıklarını uygularlar. Bu projelerde de Karemetal’de yaptıkları mobilyaları kullanırlar. Bu mobilyaların üretimleri de projelerde ve özel müşteri çalışmaları için bir süre daha devam eder (ÖZİŞ, 1999).

O günki Türkiye şartlarında bukadar malzeme kıtlığına ve imkansızlıklara rağmen grup üyelerinin o dönemde yaptıkları tasarımlar ve mobilya üretim çabaları gerçekten de çok büyük başarıdır. Yaptıkları mobilyalar sadece o dönemde Türkiye’de yapılan ilk mobilya tasarılarından ibaret değildir. Sanatla uğraşan insanların bir atölye kurup tasarımlar yapıp bunları hayata geçirmek için verdikleri mücadeleler, buldukları yöntemler, halen daha günümüzde mobilya sektöründe kullanılan yöntemlere ve malzemelere buluşlarıyla öncülük etmeleri, Türk tasarım tarihi adına çok önemlidir. Aslında bu tasarımları sadece Türk tasarım tarihi açısından ele almak bir bakıma yanlıştır, çünkü her nekadar maddi imkansızlıklar nedeniyle yurtdışında daha çok ses getirme fırsatı bulamamış olsa da bu mobilyalar Avrupa’da da birçok kişinin dikkatini çekmiş ve en azından Türkiye’de de tasarımın ilk adımlarının atıldığını dünyaya kanıtlamışlardır.

(10)

Teşekkür

Bu çalışmamdaki yardımları için Prof. Sadi Öziş’e, Koman Vakfı Kurucusu ve Başkanı Ahmet Koman’a, Koman Vakfı Kordinatörü Fany Torre’e teşekkürlerimi sunarım.

Kaynaklar

BARA, H., 1960. İlhan Koman, Arkitekt

BARA,H., 1962. XXXI.Milletlerarası Venedik Bienali ve İlhan Koman, Arkitekt

BAŞLANGIÇ, C., 1998. Ölümün Yatay Eğimine Meydan Okuyan Sanatçı, Radikal Gazetesi, 14.11.1998

ÇALIKOĞLU, L., 1996. Türk Grup Espas ve Görüşleri, Genç Sanat Güzel Sanatlar Dergisi, Sayı:23-24. Temmuz-Ağustos

DESIGNADDICT web sayfası, 2005. http://www.designaddict.com, Erişim 05.01.2005 DİNO, A., 1981. Kim Bu İlhan Koman, Milliyet Sanat Dergisi, Sayı:20

ECZACIBAŞI SANAT ANSİKLOPEDİSİ, 1997. YEM Yayınları

ERTEN, O., 2005. Bilimin Işığında sonsuz Devinim; İlhan Koman, Genç Sanat Güzel Sanatlar Dergisi, Sayı:129. Haziran

KARABUDA, G., 1981. İlhan Koman: “Sanat, Bence, İnsanın Bilinmeyene Doğru Çıktığı Bir Serüvendir.”, Milliyet Sanat Dergisi, Sayı:20

KAVUKÇU, M., 1994. Espas, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Resim Programı, İstanbul

KÜÇÜKERMAN, Ö., 1995. Metal-Heykel Mobilyalar, Art Decor, Sayı:32

MENGÜÇ, A., 1981. Heykeltıraş İlhan Koman'la Son Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi

ÖZLÜ, D., 1978. Anılar ve Söyleşiler:Stockholm’da Kültürel Etkinlikler, Milliyet Sanat Dergisi, Sayı:292

ÖZİŞ, S., 1999. Kişisel Görüşme, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1999

ÖZSEZGİN, K., 2005. “İlhan Koman: Deney Birikiminden Bulgular Dünyasına”, İlhan Koman Retrospektif, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

ŞEN, M., 2005. “Türkiye’de Heykel Referanslı Mobilyalar, Öncü Heykeltraşların Üretimde Yaşadığı Sorunlar”, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar Bölümü Günümüz Türk Heykel Sanatı’nın Sorunları konulu Ulusal Heykel Sempozyumu Bildiri Kitabı, Kocaeli-Hereke, Sayfa 165-175

(11)

UÇUK,F. S., 1996. İlhan Koman, Yaylacılık Matbaası, İstanbul

ÜSTÜNİPEK, M., 1994. Hadi Bara’nın Sanatsal Kişiliği ve Yapıtları, Yüksek Lisans

Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi

Anabilim Dalı Batı Sanatı ve Çağdaş Sanatlar Programı, İstanbul

YILMAZ, N., 2002. 20.yy’da Mobilya Tasarımı, Hürriyet Gazetesi, 23.12.2002 Pazartesi

Referanslar

Benzer Belgeler

ötürü stresleri daha rahat karşılar ötürü stresleri daha rahat karşılar Gerilim streslerine maruz kalan.. Gerilim streslerine

Seri, bant üretim yöntemi ile modüler olarak üretilen modüler mobilyalar, geçmişin el işçiliği ile üretilen ağır mobilyalarının yerine kullanıcılara günlük

Kaynak: Gürcistan Ekonomik Kalkınma Bakanlığı İstatistik Dairesi (2011) Tablo-12: Mobilya Sektöründe Üretim (2004 – 2007)... Mobilya sektöründe Gürcistan’ın en

Bu projeyle birlikte, bir yandan akademiyle sendika arasında güçlü bir köprü kuruluyor, diğer taraftan da Çalışma Ekonomisi ve En- düstri Ilişkileri alanında

Ataşmanlarda ve kullanımlarında dikkat edilecek güvenlik tedbirleri; forklift, ataşman uyumluluğu doğru belirlenmeli, üretici firma tarafından belirtilen uygun

Geleceğin imalat sistemlerinde çok sayıda bilgiye sürekli erişim ihtiyacı olacaktır. İmalat sistemleri bu bilgileri proses etmek ve kullanmak için yeni metodlara

Daha fazla bilgi için websitemizi ziyaret

Sonuçlar incelendiğinde Elazığ’da faaliyet gösteren işletmelerin faaliyet yılı ile yenilikçilik anlayışı arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ve