• Sonuç bulunamadı

Ermeni terorizminin kökleriyle ilgili dev bir araştırma:150 yıllık kin:Türk düşmanlığının tohumlarını misyonerler ekti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ermeni terorizminin kökleriyle ilgili dev bir araştırma:150 yıllık kin:Türk düşmanlığının tohumlarını misyonerler ekti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

22 EKİM 1984

<gpaha 1824te, İzmir'deki Amerikan

tüccar konsolosu David Offley,

Amerikan tacirlerinin gizilce Yunan

İhtilâlcilerine para yardımı yapmasını

vvashlngton'a önerir

•Amerikalı tüccar, Türk mahkemesinde

yargılanmasını bir cinayet gibi karşılar

ve hükümetine başvurup "Amerikan

kartalı nın kanatları, yer kürenin

neresinde olursam olayım bana kalkan

olmayacaksa bunu bilmek isterim"

diyerek hükümetine kafa tutar

•Amerikalı tüccara göre Türk

mahkemesi, dünyanın en vahşi

mahkemesi, OsmanlI paşası, Kızılderili

kabile reisi gibi ve Türk yönetimi tüm

barbarlıkların en kanlısı, en fanatiği

ve en sapığıydı

# i i k Ermeni ihtilâlcileri, Taşnak ve

Hinçak komiteleri üyeleri OsmanlI

topraklarında Amerikan pasaportuyla

boy gösterdi ve Amerika, bunların

yargılanmasını kabul etmedi

% E rm eni terörizm inin kökleriyle

ilg ili dev b ir araştırm a:

IS O

Yıllık

Amerikan tüccarları,daha

Türkiye'ye ayak atar

atmaz, ülkenin

iç işlerine karışır oldular

Türk düşmanlığının

tohumlarım misyonerler

ekti

A

MERİKALI Paul Hen­

ze, ilginç bir noktaya parmak basar: “ Kimi

çevrelerde ve özellikle liberal aydınlarda yaygın bir kanaat vardır; bunlar, Amerikan yö­ netiminin emperyalist ve mü­ dahaleci olduğunu, Amerikan halkının ise öyle olmadığını söylerler. Oysa Amerikan Cumhuriyetinin ilk dönemle­ rinde durum tam tersiydi”

der. O dönemde asıl emper­

yalist ve müdahaleci olanın Amerikan vatandaşları oldu­ ğunu söylerler. Belgeler de bu hükmü doğrular.

OsmanlI Devleti, Ameri­ kan vatandaşının nasıl emper­ yalist ve müdahaleci olduğu­ nu bol bol yaşayıp görmüş bir ülkedir. Amerika’dan Türkiye’

ye ilk gelenler, Amerikan yö­ netimi değil, Amerikan tüc­ carıyla misyonerleriydi. Bun­ lar son derece hırslı, atak ve saldırgan kişilerdi. Amerikan tüccarı ve Amerikan misyone­ ri, dünyaya açılmakta çok geç kalmıştı. Dünya piyasasını başkalarına kaptırmıştı. Hol­

landalI, İngiliz, Fransız tüccar çoktan OsmanlI piyasasını tutm uştu. Fransız Katolik

misyonerler daha 17. yüzyılda Osmanlı ülkesine demir at­ mışlardı. Onlardan en az iki yüzyıl sonra ortaya çıkan

Amerikan misyoner ve tücca­ rı, onları geride bırakmak hır­ sıyla ve büyük projelerle Türkiye’ye gelmişlerdi.

• AMERİKALI TACİRLERİN

OYUNLARI...

A

MERİKAN tüccarı, Tür­

kiye'ye gelişinin daha ilk yıllannda Türkiye’nin içişlerine kanşmaya başla­ mıştır. İzmir’deki Amerikan tüccar-konsolosu David Off­

ley, 1824 yılında Amerikan ta­ cirlerinin Yunan ihtilâlcilerine para yardımı yapmalannı Was- hington’a önerir. 17 Mart 1824 tarihli raporunda, Yunan ihti­ lâlcilerine “birkaç bin dolar” yardım yapılmasını ister. 7 Ni­ san 1824 günlü raporunda ay­ nı konuya yeniden döner. Washington Hükümeti feu yar­ dım yapamayacaksa İzmir’de­ ki Amerikan tacirleri arasın­ dan para toplanarak Osman­ lI Devleti’ne karşı ayaklanmış olan Yunan ihtilâlcilerine giz­ lice ulaştırılabileceğini bildirir. İzmir’deki Amerikan tacirleri­ nin oldukça varlıklı olduğunu, mal varlıklarının toplamının 200.000 doları aştığını, bunlar arasında para toplamanın kolay olacağını söyler. Türk rpakamlarının bu yardımdan haberi olmayacağını, Ege’de mekik dokuyan Amerikan ge­ rgileri aracılığıyla veya bir başka yolla yardımın gizlice Yunan âsilerine ulaştırılabile­ ceğini ekler.

• OSMANLI, "KOMANÇİ "YE

BENZETİLİYOR...

ı

T

ÜRK makamları, A- merikan tüccarının bu niyetini çabucak haber âlırlar. 19 Mayıs 1824 günü

Konsolos David Offley, İzmir paşasının bu konuda sert bir riyansıyla karşılaştığını rapor eder. Paşa, David Offley’i

rpakamına çağırmış, Amerika- Ijların Yunan işine karışma­

maları, Yunan âsilerine yardıma kalkışmamaları uya­ rısında bulunmuştur.

Amerikan tüccarının nasıl bir kafa yapısı taşıdığına ve naşıj düşüncelerle Türki­ ye'ye gelmiş olduğuna tipik bir örnek vermek ilginç olur. İzmir, Amerikan tacirlerinden

A.G. Alexander, 25 Ekim 1842 günü, Amerikan Dışişleri Ba­ kanı Daniel Webster’s on say­ falık bir mektup yazar. Konu:

Mr. Alexander’in bir Osmanlı vatandaşına borcudur. Ame­ rikan tüccar, bir gayrimüslim. Osmanlı vatandaşından borç almış ve süresi dolduğu hal­ de borcunu ödememiş, kon­ solosun uyarılarına aldırış etmemişti. Bunun üzerine, Türk mahkemesine çıkarıl­ mıştı. Amerikan taciri Alexan­ der işte buna katlanmamakta ve bir Amerikan vatandaşı­ nın Türk mahkemesi önüne çıkarılamayacağını, Amerikan Hükûmeti’nin kendisini koru­ ması gerektiğini yazmaktadır. Şöyle demektedir

“Mahvedileyim diye vahşi bir mahkemenin amansız eli­ ne teslim edildim. Bir cani gi­ bi, boğazkesen tipte iki Arnavut muhafızın arasında, İzmir eyaletinin üç tuğlu valisi Osman Paşa’nın huzuruna çı­ karıldım. Kendimi, Kızılderili Komançi kabile reisinin eline teslim edilmiş bir Amerikan vatandaşı gibi hissettim. Türkçe bildiğim için kendi da­ vamı kendim savundum ve -şaşılacak şey- beraat ettim.

“Ama, konsolosumuz ma­ alesef işi yeniden ele aldı. An­ laşmazlığın halli için bana belli bir süre tanıdı. Buyruğu­ na uymazsam başıma dert açacağı yolunda tehditte bu­ lundu. Bu süre içinde, Seyit adında yeni bir paşa geldi. Belki öldürülecektim ve bay­ rağımıza yapılan bu hakaret­ ten ülkemin haberi bile olma­ yacaktı. Sanki o bayrağın göl­ gesinde doğmamışım gibi.

“Amerikan kartalının ka­ natları, yer kürenin neresin­ de olursam olayım bana kal­ kan olamayacaksa, bunu bil­ mek isterim.”

• TÜRKLÜĞE

VE MÜSLÜMANLIĞA

HAKARETLER...

A

MERİKAN Tüccarı, İz­ m ir’deki Amerikan Konsolosu’nun kendi­ sini Müslüman hapishanesi­ ne tıktırmak ve belki de kendisine dayak attırmak üzereyken, bir yolunu bulup kaçtığını, Amerika'ya geldiği­ ni, fakat yeniden İzmir’e dön­ mek istediğini anlattıktan sonra, mektubunu şöyle sür­ dürüyor:

“Ülkemin konsolosu olan bir kişinin bir Amerikan vatan­ daşına karşı girişilen haksız ve keyfî davaya böyle karış­ mış olması yüzümü kızarttı.

“ Amerikan Anayasası, prensiplerinin geçerliliği ko­ nusunda bir yer istisnası koy­ mamıştır. Anayasamızın ruhu­ na göre, iklim ve ülke, örf ve âdetler, anayasanın halkçı şeklini keyfîliğe dönüştüre- mez. Bizim devlet adamları­ mız, Türkiye’yi kendi

otori-18 24'te İzm ir’ deki Amerikan Konsolosu Offley, Türkiye İle ticaret yapan Amerikan tüccarlarının Yunan ihtilâlcilerine para yardımı yapmasını, Was­ hington's önerir. Olayı haber alan İzmir Askerî Valisi, Konsolos’ u maka­ mına çağırıp, azarlayarak uyarır. II. Mahm ut, o dönemin padişahıdır.

temizin üstüne çıkarmayı hiç­ bir zaman düşünmemişler­ dir.

“ Doğru ise, hükümetimi­ zin, sodomist ve poligamist (homoseksüel ve çok karılı) bir millet olan Müslümanların sırtına sıvazlaması insanı şa­ şırtır. öyle ise, tüm barbarlık­ s ı n en kanlısı, en fanatiği ve en sapığı olan isiâmın kılıcı, egemenliği, bize zulmetme imtiyazı kazanacak demek­ tir.

“ Kızılderililer yanındaki ajanlanmız, Kızılderili toprağı­ na giren Amerikan vatandaş­ larının mallarını yağma ettire­ bilirler mi? Amerikan vatan­ daşlarını Kızılderili reisi Kara Şahin’e veya bir başka reise teslim edip, onların vahşi bir mahkeme önünde mahvedil- melerine seyirci kalabilirler mi? Hayır! Öyleyse, yalnız Türkiye’deki Amerikan tücca­ rı mı, tüm haklı ayrıcalıkların­ dan yoksun bırakılacak? Bu konu üzerine eğilmek, hükü­ metimizin görevidir.”

Amerikalı'nın gözünde, üç tuğlu Osmanlı paşası, Kızılde­ rili Komançi kabile reisi gibiy­ di. Türk mahkemesi, dünya­ nın en vahşi mahkemeslydl. Türk toplumu, sapık bir top­ lumdu. Osmanlı-Türk yöneti­ mi, “tüm barbarlıkların en

kanlısı, en fanatiği ve en sa­ pığıydı” . Bu önyargılı Haçlı yaftaları, ilerde Ermeni soru­ nu dolayısıyla binlerce kez tekrarlanacaktı. Mr. Alexan­

der, yukardaki mektubunu 1842 yılında yazmıştı. O tarih­ te henüz ortada Ermeni soru­ nu diye bir şey yoktu. Ama bu yaftalar, klişeler, ön yargılı­ lar, Amerikalının kafasında çoktan hazırdı. Ermeni soru­ nu çıkarılınca hemen Türk’e yapıştırılıverecektl. “Türkler

yalnız barbar değil, barbarla­ rın en kanlısı, en fanatiği, en sapığıdır ve Hıristiyan Erme­ ni kardeşlerimiz bu barbarla­ rın masum kurbanlarıdır”

denecekti.

• BİR KAPİTÜLASYON

SORUNU

T

ÜRK mahkemesi ö- nüne çıkarılam aya­ cağını İleri süren Mr. Alexander, “ Bu konu üze­

rine eğilmek, hükümetimizin görevidir” diyordu. Gerçekten Washington Hükümeti, çok geçmeden tüccarın ters man­ tığını benimsedi ve resmen

1842 yılında ABD Dışişleri Bakanı olan Daniel Webster, " Hiçbir Ame­ rikan vatandaşının Türk mahkeme­ si önüne çıkarılamayacağı" id­ diasıyla BabIâli'ye başvuracaktır.

konuya eğildi. 1830 anlaşma­ sını yeniden İnceledi. Bir tu­ tamak bulmuş gibi BabIâli’nin önüne çıktı. Anlaşmanın 4. maddesini ters biçimde yo­ rumlayarak, "hiçbir Amerikan

vatandaşının, hiçbir durumda, hiçbir şekilde bir Türk mahke­ mesi önüne çıkanlamayacağı teorisini” ortaya attı. Bu, o güne kadar bütün kapitülas­ yonlar tarihinde görülmemiş bir iddiaydı. Türkiye ile Ame­ rika arasında büyük bir sorun yarattı.

1867 yılında Washington’ da Osmanlı elçiliği açılınca, bunun ilk İşlerinden biri işte bu kapitülasyon sorunu oldu. Çok uzun yazışmalar sürdü.

Osmanlı Hükümeti hiçbir za­ man Amerikan iddiasını kabu­ le yanaşmadı, Amerika da iddiasından hiç vazgeçmedi.

Anlaşmazlık, 1917 yılında TOrk-Amerikan ilişkilerinin kesilmesine ve Lozan'da ka­ pitülasyonların toptan kaldı­ rılmasına kadar sürdü.

Amerikan tüccarının ve misyonerlerinin koruyucu ka­ natları altında yetişen ve Amerikan vatandaşlığına ge­ çen Türkiye Ermenileri de ka­ pitülasyon ayrıcalığını bol bol kötüye kullandılar. Bu da Türkiye İle Amerika arasında yıllar yılı süren uzun bir sorun oldu. Amerikan tüccarıyla iş tutan Ermeni simsarı veya Amerikan misyonerleriyle Amerika’ca öğrenime yolla­ nan Ermeni gençleri, izinsiz

olarak Amerikan vatandaşlığı­ na geçiyorlardı. Osmanlı Va­ tandaşlık Yasası’nı çiğniyor­ lardı. Sonra işlerine geldiği zaman, Osmanlı vatandaşı, gelmediği zaman Amerikan vatandaşı olarak ortaya çıkı­ yorlardı. Bazen Osmanlı pasa­ portu, bazen de Amerikan pasaportu taşıyorlardı.

• AMERİKAN PASAPORTLU

"TAŞNAK”

VE "HİNÇAK LAR...

g £ ) A / \

larda Ermeni 1 Hinçak ve Taş-nak komiteleri sahneye çıkınca, sorun daha da geniş boyutlar kazandı. At­ lantik ötesine atlayıp cebine bir Amerikan pasaportu alan Hinçak ve Taşnak liderleri sık sık görülüyordu. Bunlar, cüz­ danlarında Amerikan dolarları ceplerinde Amerikan pasa­ portları ile gelip İstanbul’da ve Anadolu’da İhtilâlcilik oy­ nuyorlardı. Amerikan pasa­ portuyla Türkiye’de kanlı eylemlere girişmek, sanki ço­ cuk oyuncağıydı onlar için. Yakalanırlarsa, nasıl olsa Amerika kanat gerecekti.

Bu sorun, Türkiye ile Amerika arasında sık sık ya­ zışmalara neden oluyordu. Örneğin, 20 Ağustos 1893 gü­ nü, Washington’dakl Osmanlı Elçisi Mavroyeni Bey, Ameri­ ka Dışişleri Bakanı Mr. Gres-

ham ’a b ir nota sundu.

“Amerika Birleşik Devletleri ’ ne göçen Ermenllerln çoğu­ nun, kısa bir süre orada oturup Amerikan vatandaşlı­ ğına geçmek ve sonra Türki­ ye’ye dönüp imparatorluğun dirlik ve düzenine karşı boz­ guncu eylemlere girişmek a- maçı taşıdıklarını” bildirdi. Bunun zaten herkesçe bilindi­ ğini söyledi. Amerika’nın tu­ tumunun Montroe Doktrini’ne ters düştüğünü ileri sürdü.

Mr. Gresham, Amerikan vatandaşlarına karşı BabIâli’ nin önlem alması fikrini kabul etmedi. 24 Ağustos’ta verdi­ ği karşılıkta, Amerikan Vatan­ daşlık Yasası’na dayanarak,

“ her Amerikan vatandaşının bütün vatandaşlık hakların­ dan yararlanma hakkı bulun­ duğunu” , yani Amerikan vatandaşlarının Türkiye’ye serbestçe girip çıkabilecekle­ rini ileri sürdü.

• 2. OSMANLI

NOTASI

O

SMANLI Elçisi, 28 Ağustos 1893 tarih­bu kez li uzun bir notayla A- merikan görüşüne karşı çıktı ve diplomatik bir polemiğe gi­ rişti. ilk notasındaki görüşle­ rini yeniden şöyle savundu:

"... ABD Yurttaşlık Yasa- sı’na uyan bütün yabancıların

‘Amerikan yurttaşlığının tüm haklarından yararlanacakları­ nı’ söylüyorsunuz. Pekiyi

ama, öte yandan Hükümet i Şahane’nin de kendi yasala- nna saygı gösterilmesini iste­ meye hakkı yok mudur? Os­ manlI vatandaşlığından çık­ mayla ilgili Osmanlı yasa hü­ kümlerine uymayan ve sade­ ce yıkıcı bir amaçla ABD’ye gelip yabancı bir nüfuzun ar­ kasına sığınan o Ermenller Amerikan yurttaşı sayılabilir­ ler mi? Hükûmet-i Şahane her zaman ABD Hükûmeti’ne en büyük saygıyı göstermiştir. İlerde de gösterecektir. Ama, sanırım sizin de kabul etme­ niz gerekir ki, bu dostluk po­ litikası imparatorluğun hayatî çıkarlarıyla ahenkli olmalıdır. Ve ülkemizde barış ve huzur olması hayatî önem taşır. Londra’da, Marsilya’da, Ati­ na’da ve hatta New York’ta çı­ kan Ermeni gazetelerini lüt­ fen çevirtirseniz, yurllanndan gelip bu büyük cumhuriyetin toprağına sığınan o Ermenile- rin planlarının ve emellerinin ne olduğunu apaçık görürsü­ nüz. Olanaksızdır ama, sözge­ limi, sizin Kızılderililerin büyük bir bölümü bağımsız bir devlet kurmayı düşünse- lerdi ve şu veya bu devletin hukukî desteğini sağladıktan sonra ABD’ye geri dönseler ve size dertler çıkarsalardı, ABD’nin kendi hükümeti ne yapardı? Meşru savunma du­ rumunda olmaz mıydı ve ona göre davranmaz mıydı? İşte bunun içindir ki, benim 20 Ağustos tarihli notamın hük­ mü bana mantıklı ve gerekli görünüyor.”

• DİPLOMATİK

POLEMİK...

K

ISACASI, O sm anlı. Elçisi Mavroyeni Bey,

“ Ermeni komitecile­ rine arka çıkmayın, ceple­ rine Amerikan pasaportu koyup bunları üstümüze salmayın” diyordu. Amerikan Dışişleri Bakanı ise, Ameri­ ka’da suç işlemedikçe Erme­ ni komiteciye arka çıkıyordu. Onun gözünde, "yurttaş, yurt­

taştı.” Madem ki Amerikan Yurttaşlık Yasası’na uyuyordu, öyleyse Amerikan yurttaşlığı­ nın tüm haklarından yararla­ nacaktı, yani Türkiye'ye elini- kolunu sallaya sallaya gire çekti. Ve sonra, Amerikan pa­ saportlu Ermeni komiteci,İs­ tanbul’daki Osmanlı Bankası' na saldırırken, Trabzon’da va­ liye suikast düzenlerken veya Erzurum’da, Samsun’da eli kan­ da, suçüstü yakalanınca, Ame­ rika, bunu “yurttaşımdır” diye koruyacaktı. Washington'da, İstanbul’da diplomatik tartış­ malar süredursun, Ermeni de Anadolu’da kan döküp dura­ caktı. Osmanlı Devleti kendi kendini savunma hakkını kul­ lanarak kanlı Ermeni'nin kılı­ na dokununca da Atlantik ötesinde yaygara kopacaktı.

- YARIN -

ANADOLU ERMENİSİ

AMERİKALI GÖZÜNDE

DOĞULU YANKEE İDİ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Rekürren perikardiyal efüzyona bağlı olarak yeniden subksifoid perikardiyotomi girişimi gereken hasta sayısı 4’tü (% 9.5).. Bunların ikisi üremik, biri kanser, biri

Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Çalışanlarında Hepatit A, Hepatit B, Kızamık ve Kızamıkçık Seroprevalansı.. Hepatitis A, Hepatitis B, Measles, and

Farklı karışım oranlarında ekilmiş yaygın fiğ + tahıl parselleri ile yalın ekilmiş yaygın fiğ, tritikale ve yulaf parsellerinden elde edilen ham kül oranına ilişkin

Dormen Tlyatrosu'nun yirminci kuruluş yıldönümüne katılanlar arasında sanatçılar, basın mensupları, tiyatro meraklıları ve Dormen Tiyatrosun­ da bugüne dek

Bu bölümde camiler, medreseler, saraylar, çeşmeler, askerî inşaatlar, türbe ve ka­ birler olmak üzere dokuz kategoride 110 bina ele alınmıştır.. Üçüncü bölümde

Based on the literature review, in our study, an intestinal I/R-based stress model was created to evaluate the effect of chronic periph- eral nesfatin-1 application on plasma

The aim of this study was to assess the expression of MMP-9, MMP-2 and their tissue inhibitors (TIMP-1 and TIMP-2) in patients with temporal lobe epilepsy with hippocampal

1 治療後第 1 天開始會有微痂皮產生,2~3 天會使膚色轉深,此能促進肌膚修復,無 須擔心。 2 肌膚潮紅情況將於治療後約持續 2 天,此時可上淡妝。 3 微痂皮於第 5~7