~TT- *>wom~
Bugünden, Dünden
Selâmlık bölüğünde
hatırlı çanakyalayıcılar
.*......
" " " '...
... ■| Meriyül hatır gediklilerden bir kaç örnek — Fâzılı şehir, Hafız efendi, Arap- girli, zaptiye mülâzimi, mösyö Moiz, damat beyin aziz arkadaşı...
Eski konakların selâmlık bö lüğünde emektar kalfa, taya, sütnlne, azatlı halayık kocala rından, oğullarından başka sa rıklı cüppeli, sakallı, bıyıklı; kıranta- geçkin, genç meriyül- hatır çanak yalayıcılar da bu lunurdu. Ard arda damlarlar, yüz bulup haftalarca, aylarca 1 konağa postu sererlerdi.
Meselâ velinimet hazretin i mürşidi, Arabiyat ve Mesnevi hocası fâzılı şehir, Urfavi Elhac
j
Abdülmennan Efendi; rama zanları konakta teravih kıldı ran Beşiktaşlı Hafız Mümin E- fendi; Arapgirll Erşed Efendi ve arasıra refakatinde şabiem- red yeğeni; Zaptiye mülâzimli- ğinden mütekait, Boşnak Fer hat Ağa; tekne kazıntısı mah dumun lisanı Fransevî muallimi Hasköylü Mösyö Moiz; damadın mektep arkadaşı ve refiki can- beraberl Memduh Nezihi Bey ilh...Abdülmennan Efendi hemen hemen temellidir. Mürşidi zatın daire dönüşü geceliğini, kür künü giyip selâmlığa inişinde karşısındaki koltuğa bağdaş kurar; gözleri yarı kapalı hike- miyattan, tasavvuftan açar; kelâmı kibardan Arapça, Acem ce, Türkçe mısralar, beyitler, kıtalar okur. Faraza:
Ya büneyye kıfake.
ma yukrau kafake
Her 4^ küned, behod küned Ger heme nik ve bed küned
arabanm beygirleri ürkmüş; bir zaptiye mülâzimi Ferhat Efen di hemen seğirterek hayvanlan önlemiş. Aradaki hukuk, mü şarünileyhin hayat borcu o va kitten mevcut.
Boşnak öteden beri gözü pek lerden. Yiğitliğe dair lâf açılın ca hemen burun sokar, Ali Suavi vakasını anlatır:
— Beşiktaş karakolunda ça vuştum. O gün şimdiki Beşiktaş muhafızı Haşan Paşa alnınıdan öptü, padişah da mülâzimlik fermanımı verdi! diye böbürle nir.
Yazan:
jserm et Muhtar ALUS
Sen usandırma eli, elde usandırmaz seni Desti âdadan soğuk su
içme kandırmaz seni Müstakim ol Hazreti Allah
utandırmaz seni Odadakller kulak kesilir; (Se min* ve atâna) vaziyetinde el leri göğse kavuşuk, başlarını sağa sola sallarlar, fâzılı şehir her celsede mutlaka tekne ka- ' zmtısı mahdumdan bahseder; * — Köftehora bir türlü harfi
çerleri, ismini nasp, haberini refeden hurufu ezberletemedim gitti! diye hayıflanır.
Kerahet vaktinde velinimet çilingir sofrasına oturur otur- ı maz, cüppelinin derhal mide sancısı tutar. Başmdan sarığı çıkarıp (Ezzaruratı tübihul | mahzurat) kaidel külliyeslnl | tekrarlıyarak birkaç tek konyak parlatır. Arkasından damat be yin refikinin hüsnü ahlâkın dan, veçhen ahsenliğinden; A- rif Efendinin yeğeni şabıemre- din cemalinden tutturur.
Hafız Mümin Efendi teravih kıldırmayı inhisarı altma aldığı na göre, bari tesirli bir lâhine malik olsa? Tecvide, kalkalele- re, 7 nevi kıraate bihakkın aşi na olduğu İçin mumaileyhten vazgeçilmez. Namazda telâvete koyulunca peşten tize, makam dan makama atlar; sivrisinek vızıltısı gibi başlayıp davudide karar kılar; öksüre aksıra sure leri tamamlar.
Arapglrli Arif, ufacık tefecik, hinoğlu hinlerden. Velinimetin çocukluğundan mahallelisidir. 1310 zelzelesinde torun hanımı kavrayıp evin üst katından bahçeye indirmiş ve mevti muhakkaktan kurtarmış. Konak hâlâ yerinde duruyor a, orası başka bahis. Hulâsa, aile ye sıtku sadakati mücerrep, bir nimetşinas... Râbia rütbe sini haiz. 4 üncü Beşiktaş Bele diye dairesinde tahrirat kâtibi dir. Salise payesine, muhasebe mümeyyizliğine can atar; se lâmlığın gediklisidir. Sekiz on günde bir:
— Hamden sümme şükren bir haberi inbisat âver müjdeliye- ceğlm!.. diyerek konağa gelir; velinimetin Sadaret müsteşarlı ğına veya Evkafı Hümayun Ne zaretine tâyin kılınacağını sa raya mensup İki hemşerisinden duyduğunu tebşir eder. Karşısı na oturup şatranç, tavla oynar, her seferinde yenilir:
— Feraseti devletleriyle boy ölçmek abdi ahkarm haddi mi mevlâna? nakaratiyle kenara büzülür.
Hazret, 20 yıl mukaddem Yan- yada vali muavini İken, bindiği
Bu boşboğazlığının cezasını çekmiş, Yanyaya aşırılmış. hâlâ aklını başına toplıyamamıştır. Haremde hiç mevkii yoktur. Hanfendi kocasına mütemadi yen çemkirir:
— Keşke senin canını kurta ramaz, evimizıe ayak sokamaz olaydı o Hırvat kılıklı zebella!
Tekne kazıntısı mahdumun lisanı Fransevî muallimi Mösyö Moiz ince uzun, sarı çıyan, 30 - 35 liktir. Sırıkta yakı deliği gibi iki göz, bir kulaktan bir kulağa ağız, 46 numara ayaklar.
Tanrının günü konakta yer, içer, gece kalır. Sofraya konan etin, tavuğun, balığın, hamur tatlısının en iri parçasını taba ğına böler, bir şişe şarabı hak lar. Çakır keyif oldu mu aşka gelir.
J’aime la brune et la blonde Dans ce malheureux monde La bouteille aussi
yi avaz avaz söyler. Rehâvî çal gı ile sandalyayı dam yaparak polkaya, valse girişir. Dahası var: Ceketinin iç cebi çıplak kadın * fotoğraf lariyle dolu. Kaş la göz arasmda Arif Efendiye, Ferhat Efendiye, vekilharca, baş ağaya gösterir. Adamca ğızlar yutkuna yutkuna, resim lere bakarlar.
Damat beyin Burhanı Terak ki mektebinden sınıf arkadaşı Memduh Beyin Nezihi kulpu (Zavallı Necdet) romanını ya
zan Saffet Nezihiden kavança- dır. Delikanlının babası, Sultan Azizin hal’ini mütaakıp terfi eylediğinden taşraya sürülmüş; oğlu da mimlenmiş, bir baltaya sap olamamıştır. Bir aralık Fransız kolejine devam ettiğin den, az buçuk Frenkçe bilir, kendini pek beğenir, dev ayna sında görür. Selâmlıktaki ge diklilere bıyık altından güler, tenezzülen tek lâkırdı söyle mez. Herkesi aleyhine çevirdi ğinden, hepsi velinimete boyu na onu çekiştirip dururlar.
Esasen şüpheyi calip genç, Av- rupadaki Jön Türklerle müna sebette bulunması ağlebi ihti mal; fakat damadın aziz arka daşı. dehlenirse kerimeyi yırla maması için, konak sahibi zat keyfiyeti kurcalamamakla be raber, bazan köpürür.
Meselâ yorgun argın daireden henüz avdet etmiş. Soyunup dö külüp aşağıya inmiş. Aşçıbaşıya kirde köftesi, turşu lapası; ki lerciye mezelik tarator, sahanda sucuk yapmasını tembih ede cek; bitişik komşudan bahçeye ilâve edilen tarlanın kirizmesi- ni gözden geçirecek.
Zaten' İşkilli; damatla refiki odada otururlarken, kapının dı şından içeriye kulak kabartır. Ne işitsin? Memduh. haldır huldur tutturmuş:
Git vatan Kâbede siyaha bürün Bir kolim Ravzai nebiye uzat, Birini Kerbelâda Meşhede at, Kâinata o heyetinle görün...
O anda hazretin olanca kanı başına çıkar, gözleri kararır, pür hiddet içeri saldırır:
__Seni gidi haini bîdin,kâfiri nimet didon! Açlıktan nefesin kokuyordu; burada karın do yuruyor; zıbarıyorsun. Sada- kathanemde şevketmaab efen dimizin mugayiri dilhahı te- fevvühata cüret edersin ha ha bis?
Harem bölüğünden kızı, karı sı, baldızı başlarını örtüp dört nala koşarlar; öfkesini yatıştı rırlar. Sanki zılgıtı yiyen Mem duh Nezihi Bey değil, delikanlı selâmlıkta post eskitmede ber devam...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Taha Toros Arşivi