• Sonuç bulunamadı

Basında dün ve bugün:Şövalye şairimiz:Halit Fahri Ozansoy

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Basında dün ve bugün:Şövalye şairimiz:Halit Fahri Ozansoy"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BASINDA DÜN VE BUGÜN

Ş Ö V A L Y E

H A L i T F A H R İ

Şairimiz

O Z A N S O Y

|T alemiyle şöhrete ulaşanlar, * * bir kaç istisna dışında mutlaka «Bab-ı Âli Basınından geçmişlerdir. Yolu budur bu işin... Hele dün daha çok böyle idi. «Mu­ harrir» deyince akla «gazete» ge­ lirdi. Ama kolay olmazdı imza atı- vermek yazının altına. Ne kadar kudretli olursanız olunuz, eğer kuv­ vetli bir «delîl»iniz yoksa nâfile idi çabalarınız. Çünkü, karşısına gele­ ni, tartmadan, getirdiği yazıya bir göz bile atmak zahmetine katlan­ madan küçümseyen bir azınlığın e- linde idi «Bab-ı Âli Basını». Arala­ rına karışmak, ufak çapta da olsa söz edebilmek büyük bir başarı sa­ yılırdı. Bu imkânı ancak «gazete» veya «mecmua» sahibi verebilir, «fena yazmıyor, koyun» der, böyle- ce ilk adım atılmış olurdu, amma bununla da bitmezdi iş. Patronun yüzüne karşı çıkamıyanlar, bu çiçe­ ği burnunda yazar adayını arkadan vurmağa çalışırlar «bu da yazımı? bizim mürettip çırağı... bile bun­ dan iyisini yazar. Haydi gazetesine acımıyor, bizi küçük düşürmeğe ne hakkı var?» Gibimsi sözlerle deşarj olmağa çalışırlardı.

Türk Basınına kalemiyle, kafasıy- le, buluşlarıyle elli yıldan fazla hiz­ met etmiş değerli dostum rahmetli

Ozansoy’a nişan takılıyor

Hâfi Kadri ALPMAN

Ozansoy hâtıralarını anlatıyor.

Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, yukarıdan beri söylemek istedikle­ rimi «Yeni İstanbul» gazetesinin 22 Ağustos 1968 tarihli sayısında, «Bi­ raz da kendimden bahsedeyim» başlıklı yazısında ne güzel dile ge­ tirmişti. İşte sîzlere bu fıkradan bir paragraf : «... Ve sınırım ki, «Bâb-ı Âlî »ye en büyük hizmetim, gazete bürolarını üç beş kurnaz adamın te­ kelinden kurtarmak olmuştur. Ga­ zeteciliği üç beş kişiye ait bir ge­ dik haline sokmak için kurulmuş bütün barajları yıkanların, elbette başında ben gelirim... Eğer Basın­ daki o köhne esnaflık rejimini yık- masa idim, bugünkü şöhretlerin ço­ ğu sivrilmek için çok müşkülât çe­ kerlerdi...»

Bu manevî baskının altında ezil­ meden amacına erişenleri yeni bir mücadele daha beklerdi: muvaffa­ kiyetlerini küçümsemek, onlar­ dan hiç bahsetmemek ve ettirme­ mek...

Bu kötü alışkanlık, üzüntü ile söy- liyorum bugün de devam ediyor. Misâlmi istersiniz, işte size en canlı ve tazesi: Edip, Şair, sahne o- yunları yazarı Üstad Halit Fahri O- zansoy’un 9 Nisan 1970 tarihinde, Fransanın Ankara Büyükelçisi Ba­ ron de Juniac eliyle aldığı Légion

d'Honneur nişanının Şövalyelik pâ- yesi’nin, bir iki istisna dışında, ba­ sınımızda hemen hemen önemsen- meyişidir.

Eserleriyle, çevirileriyle, adapte­ leriyle, eleştirmeleriyle Türk ede­ biyatına altmış yıldan fazla hiz­ met etmiş Üstadı Fransızlar takdir etmiş, kendisine en büyük nişan­ larını vermişler, biz de dudak bük­ müşüz bu olaya... Doğrusu şaşıla­ cak bir şey bu!..

Nişan, Hâlit Fahri beye maddî bir kazanç sağlamamıştır amma, ma­ nevî büyük şerefi, şahsı kadar memleketimizin de olmuştur. Fran- sızlar «Türk edip ve şairi Halit Fah­ ri» beye vermişlerdir bu nişanı, işte bu gerekçe ile kazanılan şerefi de­ ğerlendirmek Basına ve Radyoları­ mıza düşerdi, yapmadılar, daha doğrusu yapmak istemediler, Hâlit Fahri bey de gösterilen ilgisizlikten şahsî bir kayba uğramadı tabii...

10 şiir kitabı, başta, hâlâ mev­ kiini koruyan «Baykuş» olmak üze­ re 7 manzum, 7 adapte, 4 terceme, 3 çocuk piyesi, İtalyan Edebiyatı, «Viktor Huğu Hayat ve Eserleri», «Goethe'nin aşkları ve Aşk Şiirleri,» «Yunan Tiyatrosu» gibi Batı Edebi­ yat İncelemeleri, «Edebî Kıraat Nü- munsleri», Fransız Edebiyatı ve

(2)

NİŞANI SEYREDİYORLAR

(Soldan Sağa : Hafi Kadri ALPMAN, Murat ŞENATA, Üstad Hâlit Fahri OZANSOY)

Edebî Okullar», “ İncelemeli Batı E- debiyatı Örnekleri», 2 te lif 20 ter- ceme romanın sahibi Üstad HalIt Fahri Özansoy’u -büyük kayıbı do- layısıyle bir süre bekledikten son­ ra- kutlamak üzere Kızıltoprak’taki dairesine gittik üç arkadaş. Nazmi Bilen poz poz fotoğraf çekiyor, Mu­ rat Şenata ile ben de bu fırsattan faydalanarak sualler soruyorduk. Benim sorgumun başını tiyatro çe­ kiyordu. Şimdi moda haline gelen bulvar piyeslerini beğenmiyordu, yavan buluyordu haklı olarak. Tiyat­ roların dolup taşmasına rağmen, tiyatro anlayış ve zevkinin düşüklü­ ğünde beraberdik. Modern resmi sevmiyordu. Hattâ bir ressam ha­ nımın, «tadını alamamışsınız» sö­ züne, «ben bu tattan mahrum kal­ maya râzıyım» demişti .Üstad. Son devrin şairlerinden rahmetli Ziya Osman Saba, tiyatro yazarlarından da Haldun Taner ve sık yazmamak şartiyle Sadık Şendil'i beğeniyordu. Eski roman yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Hâlit Ziya Uşak- lıg il’e hâlâ hayrandı. «Mavi-Siyah»ı unutamam diyordu. Kenterler’i be­ ğeniyor, diksiyonda da Nedret Gü- venç’e toz kondurmuyordu. İstanbul Şehir Tiyatrosu’na kırgın, hattâ kız­ gındı. Tiyatro kitaplığına bağışladığı kitaplarını dahi geri alarak Belediye Kütüphanesine vermiş, iyi de et­ miş. «Orada çürüyeceğine Belediye Kütüphanesinde daha faydalı olur­ lar» diyor. Muhsin Ertuğrul’un yeri­

nin boş olduğunu görmek İçin mut­ laka eleştirici olmağa lüzum yok, tiyatronun hali meydanda. Bu zaaf içinde altı bölümde temsil verme­ nin manasını anlamak da güç elbet­ te. İki üç temsilden sonra afişten inen eserler, parmakla sayılacak kadar az seyirci ve Belediyenin heba olan milyonları. Üstada göre bunları sıralayınca; «jurnalci» ve «eski Şair» oluveriyor insan. En çok sevdiği piyesi «Bir Dolaptır Dönü­ yor» repertuara alınmış olmasına rağmen, senelerdir ne Devlet Ti­ yatrosunda, ne de «İstanbul Şehir

Tiyatrosu’nda sahneye konuyor. Bunun sebebini anlamak hakikaten güç.. Vefat eden eşinin hâtıralariy- le avunmaği çalışıyor, O’nun için yazdığı şiirleri bile okuyamıyor, bunlardan biri «Taraşta bir koltuk boş». Vasiyetnamesini yaptırmış, Fransızca kitaplarlyle nişanını Gala­ tasaray Lisesi’ne bırakıyor. Üstad mezar taşına konacak kitabeyi de yazmış: «Uyusun» isimli bir şiirdir bu. Uyusun’u sayfalarımızda bula­ caksınız.

Türk Edebiyat Tarihine mal olmuş büyük şair ve edibimiz Üstad Halit Fahri Ozansoy’a daha nice yıllar ve bu yıllar içinde de eserlerine yeni­ lerini katmasını diliyor ve bekliyo­ ruz.

Düzeltme :

1 — Mecmuamızın Nisan 1970 sa­ yısının 8. sayfasında: «Meh-med Gayur Bleda» başlıklı ya­ zımda, rahmetlinin doğum ta­ rihi 1884 olarak gösterilmişti. Niyazi Ahmed Banoğlu arka­ daşım, bana Üstadın «Vakit» gazetesine verdiği beyanna­ meyi getirdi. Buna göre do­ ğum tarihi 1887, baba ismi de Mehmed Emin'dir.

2 — Haziran 1970 tarihli sayımızın yine 8. sayfasında, «İki sergi - Bir Eser - Bir Yazar» başlıklı yazımda Ressam Agop Arad’a ait bölümünün 8. satırında bir tertip hatası olmuştur. «Mu- hibb-i leyl-ü nehar» olarak düzeltilmesini rica ederim.

NİŞANIN BERATI

13

Referanslar

Benzer Belgeler

Kaçaklı ve kaçaksız durumlar için, vananın yarıya kadar kapanmasıyla oluşan su darbesi sonucu, basınç ölçerin bulunduğu noktadaki piyezometre kotu

„ Data bank from NHIRD was analyzed by year, treatment in private offices or different medical care setting levels, gender, age and the.. speciality of the prescribing health

Tüm bu gözlemler gösteriyor ki Frankfurt Okulu teorisyenleri özellikle de Adorno ve Horkheimer, değişen sosyal yapı içerisinde önemli bir yere sahip olan kültür

Nedeni, karadelik oluflmas› için çok daha yo¤un enerjiler gerekmesi ve oluflsa bile, böylesine küçük bir karadeli¤in.

alt problemi ile ilgili bulgular incelendiğinde; araştırmaya katılan bağımsız anaokullarında ve ilkokullara bağlı anasınıflarında eğitim görmekte olan 4-6 yaş

Se­ billere gelince, nedense, bunların çoğu zevksiz esnafların elinde her gün biraz daha çirkin bir hale gelmektedir.. Bunları temizleyip düzeltip bugünün vasıta-

öyle olacak, böyle diyorum çünkü resim yaparken; Kendimi silebiliyorum benim yaptığım resmi herkesin yapabileceğine inanı­ yorum.. Çoğun şiiri de niçin

İkincisi Faruk Nafiz vezni şiirde tek­ nik bir mesele olmaktan çıkarmak su­ retiyle, Cumhuriyet devri Türk edebi­ yatında çok mühim bir kültür ve edebi­ yat