• Sonuç bulunamadı

Cemal Paşa'nın eşi anlatıyor:Hiçbir eski nazır haremi benim kadar sıkıntı çekmemiştir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cemal Paşa'nın eşi anlatıyor:Hiçbir eski nazır haremi benim kadar sıkıntı çekmemiştir"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V j & W

a k ş a m

«Paşayı vurdular!» dedim.

Biz Seniha Cemal’i dinler­ ken odaya, paşanın kızı Kâm- ran Cemal girdi. Bir ona', bir de kitaplığın üstündeki sa­ kallı resme baktım; bir kız çocuğu babasına bu kadar benzer.

— Yazın, dedi, babanım en sevdiği çocuğu bendim.

Yazdım. Bayan Seniha Ce­ mal konuştukça açıldı. Eski günleri yaşamaya başlamıştı

sanki._K1z.1na baktı:

__Bunlar küçücüktü, dedi Paşalar gittikten sonra...

Seniha Cemal’in dilinde «Paşalar» sözü üç büyükler anlamamadır. Üç paşanın o- laylar içindeki ortaklığı o ka­ dar sürekli olmuş ki sadece Cemal paşadan bahsetmek pek seyrek nasip oluyordu.

_ Paşalar gittikten sonra biz de pasaport istedik. Hü­ kümet, pasaport vermedi. Fransız Ataşemiliteri, bizi bir

Fransız zırhlısiyle yollıyabile- ceğini söyledi, kabul etmedim. En çok ttalyanlardan yar­

dım gördük. Sonunda «Cemal beyin haremi» diye bir pasa­ port çıkarttım. Vapura bin­ dik. Tanımadığım bir genç adam yolda bana yardım tek­ lif etti. Fransızca:

— Siz madam Cemal paşa­ sınız;—dedi.

■ Meğer onu İstanbul’daki Fransız işgal kumandanı ya­ nımıza katmış. İtalya’ya var­ dık. Cemal paşanın Münich’te olduğunu biliyordum. Roma’ dan- telgraf çektim. Heyecan içindeydik. Ayrılalı bir yıl ol­ muştu. Bu bir yıl içinde yal­ nız bir mektup alabilmiştim. Beş saat sonra telgrafıma ce­ vap geldi. Lindaw’da birleş­ tik. Ağladı. Bizi Miinich’e o- turduğu talebe pansiyonuna götürdü. Orada iki odaya yer­ leştik.

1İ11İ lEŞİİU I

Cem al Paşanın eşi anlatıyor:

K ü r ©slıi nazır iareni l a l a

kadar sıkıntıçekmemiştir

Hvrapae&a ©İsım, Istanhulda ©İsım

fı ©p s o Sap s a v a r s h g e ş isıdlm...

Cemal Paşa,

Bu sırada Kâmran Cemal söze karıştı:

— Babam Almanyadayken hâtıralarını tafsilâtıyle yaz­ mış, fakat hemen neşretmek istememişti. Arkadaşlarının hayatta olmaları onu alıko­ yuyordu. Nihayet yırttı attı, tutmadı yanında.

Cemal Paçanın en sevdiği çocuğu

«Paşalar» Almanyada tak­ ma adlarla yaşıyorlar. Cemal paşa, mühendis Halit Bobo- viç’tir. Enver «Ali bey», Ta­ lât «Saî bey» adını alıyor. Ben, nedense, Cemal paşanın sakalına takılmıştım:

---- O zamanlar sakallı mıy­ dı? diye sordum.

Bayan Seniha Cemal, anla­ şılan bu bahse bir daha dön- miyelim diye, bir solukta an­ lattı:

— Bağdat valisi iken sakal bırakmıştı. Yakıştığını görün­ ce kesmedi. Ta.. Almanyaya gidinceye kadar. Tabiî orada, tanınmamak için kesmek mecburiyetinde kaldı.

Fakat, bakın, sakalını kese­ cek kadar tedbirli olmak lü­

E nver Paşa il?

zumunu duyan Cemal paşa, bir ara, İsviçreye geçmek için takma adla değil de. ille «Ce­ mal paşa» diye pasaport al­ makta ayak diriyor. Talât pa­ şa, hanımı filân:

— Yapma, etme... diyorlar­ sa da boşuna.

— İlle Cemal paşa diye a- lacağım.

Alıyor da. Anlaşılân gizlen­ mekten bıkmış, kendi adı ile

görünüp 'karşılaştığı insan­ ların saygısını, korkusunu gör önek istiyor. Demek hâlâ öyle

düşünüyor.

1920 de Enver paşa ile Rus- yaya geçmeye karar veriyor­ lar. Udet adında meşhur bir Alman tayyarecisi «paşaları» (Arkası 9 uncu sahifede)

(2)

Dunku Meşhurlar

(Baştarafı 3 üncü sahifede) iki defa Rusyaya götürmeye kalkıyor. İkisinde de uçak bo­ zulmuş.

— İkinci, gidişinde, diye an­ latıyor Seniha Cemal, ben çok mühim bir ameliyat geçir­ miştim. Ölüm tehlikesi vardı.

Cemal paşa bıraktı gitti, ama ağlıyarak.

Sonunda Enver paşa ile a- ralarında bir anlaşmazlık çı­ kıyor: Uçakla mı gitmeli? Yoksa kara yoliyle mi? Ayrı­ lıyorlar. Cemal paşa, iade e- dilen Rus esirleri arasında, Stettin’den Rusyaya geçiyor.

— Ben gene yalnız kaldım, diye anlatıyor bayan Seniha Cemal. Sıkıntıdayız. Zaten hiç bir eski nazırın haremi, benim kadar sıkıntı çekme­ miştir. Sonraları Îstanbulda, olsun, Avrupa’da olsun hep satıp savarak geçindim. Şam- da paşaya bir kılıç hediye et­ mişlerdi. Kılıcın üstünde ko­ caman bir zümrüt vardı. Gel zaman git zaman, sıkıntıda şu zümrüdü satalım, dedik. Meğer sahte değil miymiş... Bembeyaz bir taş çıktı, altm- na yeşil kâğıt koymuşlar. Ben her Avrupaya gidişimde kıy­ metli taşlar almaya bakar­ dım. Paşa şaşardı, beğenmez­ di bu merakımı. Ne iyi etmi­ şim, onları satarak geçindim sonraları.

— Avrupaya, Cemal paşa­ nın kaçmasından önce de git­ miş miydiniz?

— Evet, mütarekeden üç, dört ay önce Karlsbad’a git­

miştim. Otelde Mustafa Ke­ mal ziyaretime geldi. Hiç u- nutmam, karşıma oturdu:

_ Muharebe kaybedilmiş­ tir, dedi. Memleket batıyor, işte sizin paşalarınızın uzak görürlüğü. Mamafih ben ora­ da idareyi elime alacağım ve ou paşaları mahkemeye vere­ ceğim.

— İyi edersiniz, dedim, bi­ lim paşa da sayenizde beraet eder,

Seniha Cemal gülmiye baş­ ladı:

— 1933 te, bir gün Suadiye gazinosunda oturuyordum. Mustafa Kemal Paşa geldi. Dipte bir masaya oturdular. Nuri Conker’e:

— Şurada bir hanım oturu­ yor. Tanıyacağım galiba, de­ miş. Nuri bey de söylemiş, Cemal paşanın hanımı, diye. Atatürk:

— Öyleyse git danset, sonra masamıza dâvet et, demiş. Gittim.

— Seniha hanım, dedi, bu­ gün çok canım sıkılıyor. Ba­ na eski günlerden bahsetsene. Sonra bahsedeceğim hikâ­ yeyi kendi buldu:

— Kalk, buradaki halka, benim sana Karlsbad’daki o - telde söylediklerimi anlat, de­ di.

— Cemal paşanın ölüm ha­ berini nasıl aldınız? diye so­ ruyorum.

— Baden Baden’de profesör bir dostumuz vardı. Vaktiyle paşanın maiyetinde bulun­ muştu. O telefon etti, «Paşa­ dan mektup aldınız mı?» diye sordu. Meğer hâdiseyi gaze­ tede okumuş. O saat anladım, içeri gittim, «paşayı vurdu­ lar» dedim. Bir hafta önce Tiflis’ten aldığım son mek­ tupta: «Çolc canım sıkılıyor, diyordu. Bu hayattan bıktım. Acaba günün birinde bir kö­ şeye çekilip seninle başbaşa oturabilecek miyiz?» Tam el­ li yaşındaydı. Türk sefaretin­ de imiş. Evde misafirim var, diye erken çıkmış. Çıktıktan biraz sonra birbiri arkasına silâh sesleri duyulmuş. Komp­ loyu hazırlıyanlar sokak baş­ larını otomobillerle, kamyon­ larla tıkamışlar. Duyduğuma

göre Ermeni Taşnak Cemiye­ ti, Mustafa Kemal’e telgrat çekmiş. Cemal paşa bizim lis­ temizde yoktu, biz vurmadık, diye.

*

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Özal bunların hepsini var etti ama şu geçim sıkıntısının gittikçe ağırlaşması İnanınız halkı bez­ d ird i.... — Başka çare

Kurukahveci Mehmed Efendi ve Oğullan 19'uncu yüzyıhn ikinci yansında baharat ve çiğ kahve satan bir dükkan olarak faaliyete geçti.. TAZE ELDEN TAZE PİŞMİŞ

ran’ın katılacağı ‘Edebiyatçının Yaratıcılığı, Sorum­ luluğu ve Yazar Örgütleri’ konulu panel, 15.00’te ‘Ortak Anılar Ortak Yaşam Kültürü- Anadolu Kül­

Özü yukarıda belirtildiği gibi, farklı aktörler tarafından üretilen Marmara Depremi kalıcı konutlarının planlama, tasarım ve uygulama süreçlerinin ortaya

Zhu ve diğerleri (2018) tarafından yapılan çalışmada, izinler, hassas API (Application Programming Interface)'ler, monitör edilebilir sistem eventleri ve izin oranları

Bu çalışmada; iki farklı atomizasyon yöntemi (su ve gaz) ile kendinden yağlamalı yatak presleme amaçlı CuSn10 (bronz) ve Cu (bakır) tozu üretilmiştir.. Su atmozasyonu ile

- Hastaların yoğun bakım ünitesinde kalış süresi ile endotrakeal tüp ve ağız bakımı öncesinde YBAGÖ toplam puan ortalamaları ve “yüz ifadesi” alt

Altlık üzerine iki farklı kaplama yapılmış olup, birinci grup numuneler (A-grubu) ilk önce TiO2 ile daha sonra HAP ile kaplanırken, ikinci bir grup numuneler (B-grubu)