SAYFA CUMHURİYET
J J ______________________________ KÜLTÜR________________
K U Ş B A K I Ş I
M E.VI ET BAYDUR
İllıan Vlinıaroğlıüıuı okurken...
Geçenlerde büyük bir kitapçıda bir kaç saat geçirdim. N’at HentofTun son ki tabını arıyorum, bir de acaba Michael
Zvverin’in yazdıkîannm kitap haline gel
mişi var mı? İkisini de bulamadım. Mü zik kitaplarının önünden uzaklaşıp ye mek içmekle ilgili kitapların koridoruna girmişim kazaen. Oradan iki üç kitap devşirip müzik dehlizine döndüm yine.
Beatles, Eh is Preslev. Duke Ellington,\Ii- les Davisüstüne kitaplar. Modem Müzik
Sözlüğü adında koca bir yapıt buldum, oturdum onu karıştırıyorum. Mimaroğ-
lu, İlhan çıktı karşıma kitabın içinden.
AK İlhan Kemalettin Mimaroğlu. Çağ daş müziğin en değerli ustalarından bi ri. Gerçek bir müzik üstadı. Orada, o ki tapçının serin aydınlığında İlhan Bey’i düşündüm. İlhan Mimaroğlu'nu.
İlhan Bey bir kültür insanıdır. Klasik müziği, cazı, kent yaşamını, sokakta aya ğına takılan ayrıntıları ve hayatın önem li kısımlarını önemsiz kısımlardan ayır mayı iyi bilir. Sinemayı iyi bilir. Dünya yı ve Türkiye’yi iyi bilir. Dünya onu bi lir. Türkiye pek bilmez. İlhan Bey bu du ruma da gülümseyerek bakar. Canı soh bet etmek istediği zaman tadına doyum olmaz bir insandır. Gerçek, su katılma mış bir İstanbul efendisidir. Bir de yir minci yüzyılın en değerli çağdaş elekt ronik müzik bestecilerinin arasındadır. O insanların sayısı da bir elin parmakla rını geçmez. İlhan Bey'Ie anlaştığımız meseleler vardır, anlaşamadığımız mese leler vardır. Hepsi üstüne gülümseyerek konuşur. Örneğin Mingus'u ve Eric Dol-
phy’yi seviyoruz ikimiz de. Amerika'da
ki son yılların “sigara yasağı'’ faşizmine elimizden geldiği kadar direniyoruz. Bil-
ly W iider'm büyük usta bir yönetmen ol
duğundan hemfikiriz. Ben Mozart ve
Beethoven dinlerim, İlhan Bey hoşlan
maz bu işlerden. Mizah duygusu geliş miş her sanatçı gibi hoşgörüyle yaklaşır benim Mozart sevgime, ama taviz ver mez hiç. Bildiği konulan çok iyi bilen, derinlemesine bilen bir büyük sanatçıdır Savın Mimaroğlu.
Bu Ktış Bakışımda Sayın Mimaroğ- lu’nun son kitabından söz etmek istiyo
rum. İyi Şeyler yayınlannın yeni kitabı: Karşı Köşe. İlhan Mimaroğlu’nun dene meleri. Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl gaze teleri ve Varlık dergisinde yayımlanan yazılannı toplamış bir araya. İlhan Bey’i tanıyorsunuz kitabı okurken. Kendiyle, çevresiyle ilgili yalan yanlış bir tek satır yok bu kitapta. Keskin, alaycı, külyut- maz bir aklın gözlüğünden süzülüp say faya dökülen enfes bir deneme derleme si. Kitabına seçtiği ad bile bir gerçeği yansıtıyor: Karşı Köşe. Aptallığa, kaba lığa, cahilliğe, gericiliğe, zevksizliğe, bilgiçliğe, genelgeçer modalara, yüzey sel olana, sahtekârlığa, ukalalığa, tecim se! olana, az bilgiyle çok fikir sahibi olanlara, görgüsüzlüğe, yılışıklığa, cı vıklığa, birileri tarafından balon gibi şi- şirilip kendi önemine iman edenlere,
sa-► Aptal lığa, kabalığa,
cahilliğe, gericiliğe,
zevksizliğe,
bilgiçliğe, genelgeçer
modalara, yüzeysel
olana, sahtekârlığa,
ukalalığa, tecimse!
olana, az bilgiyle çok
fikir sahibi olanlara,
görgüsüzlüğe,
yılışıklığa, cıvıklığa,
birileri tarafından
balon gibi şişirilip
kendi önemine iman
edenlere, sarı basının
ve san televizyonun
kurnaz-pislik
tuzaklarına ve birçok
başka şeye KARŞI
bir KÖŞE
oluşturuyor İlhan
Mimaroğlu’nun yeni
kitabı.
rı basının ve sarı televizyonun kurnaz- pislik tuzaklarına ve birçok başka şeye KARŞI bir KÖŞE oluşturuyor Ilhan Mi maroğlu’nun yeni kitabı.
Kitaptan “Ahmaklık Modası” ile “Ah
maklığın Ayrıntıları” adlı yazılar geliyor
aklıma. “Fazıl Say” ve “Saksofoncu Cİin-
ton” gibi yazılar. Dizzy Gillespie’den Gerry Mulİigan’a kadar büyük caz usta
larını anlattığı enfes denemeler.
“Bir ömür bitmeden iki dil öldü." Bu
cümleyle başlayan o enfes dil yazısı. Fel- lini'den Kieslovvski’ye kadar uzanan si nema yazılan. Bilge Karasu’dan Aziz Ne
sin’e kadar yazın ustalan üstüne yazdık
ları.,. Karşı Köşe gerçek bir başucu ki tabı. Düşünen, tartışan, tepesi attığı za man bile mizahı aklından çıkarmayan bir ustanın kitabı. “Ancak İlhan
Mimaroğ-lu yazabilirdi bunu” dedi rten bir güzel ki
tap.
★ ★★
Geçenlerde gittiğim o büyük kitapçı dan üç yemek kitabı alıp çıktım. Aslın da “yemek kitabı” demek üç kitaba da haksızlık oluyor. Birinci kitap 1825 yı lında Fransa’da yayımlanmış bir başya pıt. Lezzetin Fizyolojisi adlı kitabın ya zarı bir hukukçu! Jean-Anthelme Brillat-
Savarin. Yemek tarifleri, deneyimler,
anımsamalar, yemek tarihi ve felsefesi üstüne; mutfak düşüncesinin sanat düze yine çıktığı bir yapıt bu. Ondokuzuncu yüzyılın başlarında lokanta kavramının gelişmesi, “dışarıda yemek” kavramının burjuva özgürlükleri arasındaki önemli yerini alması gibi sorunlara değiniyor. Yazarın “lezzet, perhiz, kilo alıp vermek,
hazım, uyku, rüya ve ağız / damak tadı”
üstüne çok ilginç düşüncelerini içeriyor. Daha önce “Mutfaktaki Filozof” adıyla basılmış. Yemek yemek herkesin başara bildiği bir yaşamsal eylem. Ama “iyi ye
mek” meselesi üstüne düşünüyor Brillat-
Savarin. Varsıllarla yoksulların arasın da, mutfakta düşünüyor. Kimin damak tadı daha gelişmiştir? Neden?
İkinci kitap 18. yüzyılın başında değil, yirminci yüzyılın sonunda. 1996 yılında yayımlanmış bir roman. John Lanches- ter’in Tadım Payı (ya da Muhabbet Bor cu) başlıklı kitabı. Fransa’yı yurt edin miş bir ingilizin ağzından yemek?mutfak kavramı üstüne olağanüstü bir uçuş bu roman. Bir lezzeti neden sevdiğimizi ya da neden sevmediğimizi anlamaya çalı şan, şeftalinin garip tarihinden, peynirin
“sütün cesedi” oluşuna kadar birçok şey
den söz açan bir yemek romanı. Üstelik bir ilk roman.
Üçüncü kitap İskoçyalı emekli bir dip lomatın olağanüstü kitabı. Alan David
son, İngiliz Dışişleri’ndc 1948’de başla
yarak Hollanda, Mısır, Tunus ve Belçi ka’da görev yapmış. Büyükelçiliğe kadar yükselmiş bir diplomat. 1973 yılında emekli olup yazı yazmaya başlıyor. Ba lıklar ve balık yemekleri üstüne uzman laşmış, birçok ilginç kitabın yazarı. Sö zünü ettiğim yapıtının başlığı Akdeniz
Balık Sofrası. Bir ucundan içimize işle
miş olması gereken bu büyük denizin, Akdeniz’in bütün balıklarını tarihleri, coğrafyaları, yirmi ayrı dilde isimleri, huyları, tikleri, tatları, şarkıları ve şiirle riyle sunuyor okuruna Alan Davidson. Kitaplarının arasında “Dumas'nın Sofra
sı” ya da balık yemekleriyle meyveler
arasındaki ilişkiye bakan “resimli” bir başka yapıtı da varmış. Bir mutfak tarih çisi Alan Davidson. Akdeniz balıklarını anlatırken köpekbalıklarından giriyor vatozlardan çıkıyor. Çupra/karagöz de var kitabında, Mersin balığı da. Dülger de orada, lüfer de. Denizkestanesinden mercanlara, yengeçlerden midyelere kadar ne ararsanız var. Hamsi dahil! Balıklara da dikkatle bakmanızı öneren bir kitap bu.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi