• Sonuç bulunamadı

Sanat Dergisi'nin soruşturması:Pertev Naili Boratav'ın halk bilimine katkıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanat Dergisi'nin soruşturması:Pertev Naili Boratav'ın halk bilimine katkıları"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M illiyet

23 Ekim 1978 Şayi: 294

(2)

P ER T EV İM. B O R A T A V

Hazırladığımız Türk masalları katalogu,

uluslararası araştırmalara imkân sağladı

ve bu alanda başvurulan bir kitap oldu

Türk kültürü ve halkbilimi üzerine araştırmalarıyla ulus­ lararası bilim çevrelerince de tanınan Prof. Pertev Naili Bo- ratav’ın 70. yaşı dolayısıyla A B D ’de Indiana Oniversi- tesi’nce, Fransa’da ise Pa­ ris’teki meslektaşlarınca iki armağan kitabı yayımlandığı­ nı, her iki kitabın da kültürü­ müzün ve halkbilimimizin çe ­ şitli konularını ele alan ya­ zılar içerdiğini daha önce bil- d irm içtik . P a ris B ilim se l Araştırma Merkezi öğretim üyelerinden olan ve orada düzenlenecek “Çağdaş Islâm Ülkelerinin Kendi Geçm işle­ rine Bakışları” seminerine sunacağı ‘Türkiye Cumhuri- yeti’nin Din Politikası” konu­ lu bildirisinin ön çalışmaları­ nı yapmak üzere bugünlerde Türkiye’de bulunan Borav’ın so rularım ıza yan lılarını aşağıda sunuyoruz. 4 - 7. sayfalarımızda ise onun halk­ bilimimize katkılarını yansıt­ mak amacıyla düzenlediğimiz soruşturma ile Prof. Ilhan Başgöz’ün yazısı yer alıyor.

Bugün Fransa’da Türk folkloru ve genel olarak Türkoloji konusunda ne gi­ bi çalışmalar yapılıyor?

Fransa’da üç yerde Türk­ çe okutuluyor. Paris’te Do­ ğu Dilleri ve Uygarlıkları Enstitüsü var. Sorbonne Üniveısitesi’ne bağb... Bir de yalnızca araştırma yapı­ lan, ders verilmeyen Türko­ loji Enstitüsü var. Ayrıca Ecole de Hautes Etudes’in 4. bölümünde Türkçe oku­ tuluyor. Strasburg’da da üniversiteye bağb bir Tür­ koloji Enstitüsü var.

Sanatçılarımız folklordan nasıl yararlanabilirler? Bu alanda hangi sanatçılarımı­ zın ne gibi çalışmaları var, örnek verebilir misiniz?

Sanatçıların folklordan

yararlanm aları folklor İlmi­ ni çok az ilgilendirir, ama

folkloru güçlendirir. Burada ad vermek istemiyorum. O- lumlu şekilde halk gelenek­ lerinden yararlananlar, Türk sanatım zenginleşti- renler yok...

Bugüne kadarki çalışma­ larınızda Türk masallarını

' ve oyunlarını sınıflandırma­

da elde ettiğiniz sonuçları biraz anlatır mısınız?

Türk oyunlarını sınıflan­ dırma konusundaki çalış­ malarım, 1963’e kadar bu konuda yayınlananları kap­ sıyor. Henüz yayınlanma­ dı... Bununla Türk oyunla­ rında yer alan yerel öğeler­ le, evrensel olan, başka top- lumlarla da ortak olan öğe­ lerin ortaya çıkacağı umu­ dundayım. 1960’da uluslar­ arası bir kongrede yeni bir sınıflandırma sistemi öğ­ renmiştim. Uluslararası bir yöntemdi bu. Kanada’da, Yugoslavya’da, Fransa’da bu sistemin ilmi çabşmalara elverişli olduğuna ilişkin yankılar oldu. Türk oyun­ larım ve masallarını sınıf­ landırırken şüphesiz ken­ di yöntemimi uyguladım, fıirk masallarını sınıflan­ dırmama gelince... Türk masalları katalogunu, A l­ manya’da Prof. Eberhardt’- la birlikte hazırladım. Sonra ortava çıkan malzemeyi, o kitaba ek olarak şimdi ha­ zırlıyorum, ama henüz ya­ yımlanmadı. Bu çalışmadan elde edilen sonuç şu: Kata­ log yayımlandıktan sonra

370 küsur masal tipi ortaya çıktı. Tabü ki bu, uluslara­ rası masal araştırmalarına imkân sağladı. Uluslararası alanda sık sık başvurulan­ lardan biri hazırladığımız Türk masalları katalogu ol­ du.

Nasrettin Hoca ve halk fıkraları konusunda geniş bir inceleme yaptığınızı işit­ tik. Bu konudaki çalışmala­ rınız bugün ne durumdadır?

15. yüzyıldan taş basma­ ya doğru giderek Nasrettin Hoca hikâyelerini topladım. Hikâyelerden bir tip aldım, bu tiplerin de varyantlarım göstererek Nasrettin Hoca Külliyatı hazırladım. Kita­ bın büyük bir kısmı hazır­ landı. Tamamlanınca sanı­ yorum ki elde edilen hikâ­ yelerin sayısı 500’ü geçecek. Nasrettin Hoca Külliyatı’n- dan sonra, Nasrettin Hoca ile ortak olan fıkraları içeren fıkralar ekleyeceğim. Bu da masal katalogu gibi bir kaynak kitap olacak.

Türkiye’deki atasözleri

ile ilgili çalışmalar yeterli midir? Bu konuda ne yapıl­ masını önerirsiniz?

Türkiye’de atasözleri ü- zerinde çakşmalar giderek büyük boyu tla ra ulaştı Ama yapılacak çok şey var. Yurt düzeyinde çabşmalara devam etmek, tamamlan­ dıkça yayınlamak ve bunla­ rın da bir sisteme uyularak katalogunu oluşturmak ge­ rekir.

Folklorcularımızın çalış­ malarında hangi konulara öncelik vermelerini düşü­ nürsünüz?

Folklorcular açgözlüdür. Sürekli çalışmak, derleme­ ler yapmak gerekir. Bu a- rada bazı folklor konularına öncelik vermek zorunludur. Hayat şartlan, sosyo - eko­ nomik şartlar gereğince kaybolma ihtimah olan ü- rünlere öncelik vermek ge­ rekir. Yurt ölçüsünde sis­ tendi bir program içinde ge­ rekli çabşmalan yürütmek gerekir. Asbnda hepsi ile il­ gilenmek zorunludur.

F olk lor m alzem esinin

yozlaşması ya da kaybol­ ması ne gibi önlemler alın­ masını gerektirir?

Yozlaşmayı iki anlamda kullanmak lâzım. Folklor zaten sürekli değişir. Bunu yozlaşma olarak almamak gerekir. Yozlaşmadan kasıt, yapay bir değişim olmak- dır. Bunu da önlemek gere­ kir tabii ki. Bu anlamda bir yozlaşmayı önlemenin şartı da folklor verilerini herkese tanıtmak, yararlannı gös­ termek, bozulmuşla aslının farkım göstermektir. Ancak böylelikle kötü sonuçlar en­ gellenmiş olur.

Bundan sonra yapmayı

düşündüğünüz çalışmalar

neler?

ömrüm vefa ederse,, ya­ rım kalmış işleri bitirmek istiyorum. Bunları herkesin yararlanacağı bir hale sok­ mak amacım. Aksi takdirde içim rahat etmeyecek.

(3)

SANAT DERGISI'NIN SORUŞTURMASI:

Pertev Naili Boratav'ın halkbilimi ne katkıları

Ihsan Hınçer

B o ra ta v ’ ı ta n ıd ığıv; zaman 1932-1936 yılları arasında Konya’da Konya Erkek Lisesi ve Erkek öğretmen Okulunda edebi­ yat öğretmeni idi. Ben henüz ortaokula b aşla ­ mıştım. Genç bir öğrenci idim. Konya Türk Ocağı, daha sonra da K onya Halkevi, Milli Mücadele sonrasında Türk Halk Kül­ türüne gönül veren genç öğretm enlerle dolu idi. Bunların arasında Sadettin Nüzhet (Ergun), Mehmet Ferit (Uğur), Ali Rıza (Yal­ gın), Eflâtun Cem (Güney), Zeki (Dalboy) bulunuyordu Ziya Gökalp’in ve Rıza Tevfik (Bölükbaşı)’ in baş­ lattığı Halkiyat ve Harsiyat çalışmaları Konya’da geniş bir çalışma alanı ve kadro bulmuştu.

Ankara’ da 1927 sonla­ rında kurulan “ Türk Halk Birliği Derneği” bütün ül­ kede ilk folklor derneği olarak büyük ilgi uyandır-ı mıştı. Bütün yurtta olduğu gibi Konya’da da pek çok muhabir üye bulmuştu. 0 yıl “ Maarif Vekâleti” nin de d esteğ iy le K on ya Lisesi E d e b iy a t ö ğ r e t m e n i Sadettin Nüzhet ve Meh­ met Ferit’in özendirmesiyle bütün öğrencilere yaz ayla­ rında köylerde halkiyat ve harsiyat derlem esi y a p ­ maları bir görev olarak verildi. Sonuç çok başardı idi. ö ğ re n cile rin hemen hepsi köylerinden okulla­ rına defterler dolusu ata­ sözleri, maniler, ilençler, dualar, masallar, efsaneler, adı duyulmamış şairlerin koşm aları, destanları, inançlar, gelenekler ve b e n z e r i m a t e r y a lle r le dönmüşlerdi. İşte, bu derle­ melerin ilk geniş folklor kitabı olarak 1928’de Meh­ met Ferit (Uğur) ve Sadettin Nüzhet (Ergun), “ Konya Halkiyat ve Harsi- yatı” adlı yapıtı ortaya koydular. Ali Rıza (Yalgın)

©

Karacaoğlan’a ait ilk koş­ maları bu sırada Ermenek ve yöresin deki yaylalardan derleyerek Babalık gazetesinde ya­ yımladı.

B o r a t a v, K ö r o ğ l u Destanı’nı yayınladıktan sonra (1931) Konya’ya gel­ mişti. Koyna’da böyle bir atmosferle karşdaştı. Y o ­ ğun bir Halkbilimi çalışma­ sı içine girdi. Sabahattin Ali de bu sırada Konya’da ortaokulda Türkçe öğret­ meni idi. O da başka bir türde, hikâye dalında halk yaşamını konu olarak seç­ mişti.

G özlem leri B o ra ta v ’ ı Halkbilimi’nin zengin kay­ nakları içine sürükledi. A n c a k , ç a lış m a la r ın metodsuz olduğunu çabuk gördü. Bunda Edebiyat Fa­ kültesi’nde yaptığı iki yıllık asistanlık görevinin ve dil bilmesinin de rolü büyüktü. Folklor alanında karmaşık çalışmanın farkına vardı. Bu alanda ihtisas yapmak üzere yurt dışına gitmek gereğini duydu. Fransız dili yanında Alman dilini de öğrenmek ve Halkbilimi ko­ nusunda çalışmak üzere A l­ manya’ya gitti. Döndükten sonra 1938 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- C oğrafya F a k ü ltesi’ nde Türk Dili ve Edebiyatı Bö­ lümüne H alk E deb iyatı doçenti olarak girdi, sonra profesörlü ğe yü k seld i. Rurada ilk defa yüzlerce folklorcu yetiştirdi. Artık Boratav’ın çabası sonunda üniversitelerimize bir bilim olarak “ Folklor” girmişti. Yetiştirdiği öğrencileri de Halkbilimi’ni bilim olarak liselerde öğrencüere öğret­ meye başlamışlardı.

1948 bütçesi Büyük Mü- let Meclisi’nde konuşulur­ ken, bazı milletvekilleri kürsüye çıktı. Ankara Üni- v e rsite si’ ndeki F olk lor Kürsüsü’nün kaldırılma­ sını, bu kürsünün “ Eşkiya Türküleri ” ni öğretmek için kurulmadığım ileri sürdü­

ler. Behçet Kemal Çağlar, söz aldı, “ F olk lor Kürsüsü” nün kaldırılma­ ması için yaptığı konuşma­ lar laj da vermedi. Bütün çabalan boşa gitti. Halkbi­ limi’nin bir ulusun temel yapısını oluşturduğunu an­ latm aya ça lıştı. E şkiya türkülerinde bile bu ulusun yurt sevgisinin, insan sev­ gisinin ve ulusal duyguların kaynaklandığını anlatmaya u ğraştı. Fakat sonuç alamadı. Bütçeden kürsü ödeneği kaldırıldı. B o- ratav’m da üniversitedeki görevi sona ermiş oldu.

Boratav’ın ikinci eseri olan “ Folklor ve Edebiyat” adlı kitabı 1939'da Eminö­ nü Halkevi bastırdı. Bunu “ Halk Edebiyatı Dersleri” izledi. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı “ İzahlı Halk Ş iiri A n to lo jis i” ni bastırdı. Bunları diğer eser­ leri izledi. Her yapıtı bir ışık, bir metod getiriyordu. Yabancı dilde de ilk defa Türk masallarım yayım­ ladı. Türk m asallarını dünya masallarıyla karşı­ laştırdı. Türk masallarının W.Eberharat’labirlikte tas­ nifini yaptı. Bu eser “ Typen

Türkischer V ol tmar hen’ ’ adıyla 1958’ de W iesb a- den’de basıldı. 2500 Türk m asalını incelem iş, 378 masal tipi saptamışta-. Eberhadt-Bora tav ve Anti Aarne-S. Thopmson kata­ loglarına göre masalların tip numaralarım vermiştir.

Bugün bilim sel Halk­ bilimi çalışmaları yapanlar onun çalışmalarından geniş çapta yararlanmaktadır. Folklorun ülkemizde bir bi­ lim olarak yerleşmesindeki katkısı büyüktür. Y u rt içindeki çalışm aları gib i yurt dışındaki çalışmaları da bilimsel değerini bütün büyüklüğü ile ortaya koy­ muştur. Yakıştırılan aşırı akımlara iltifat etmemesi, bilim çizgisinde kalması, muarızlarını haksız çıkar­ mıştır. O, yapıtları, yetiş­ tirdiği öğrencileri, kurduğu

ekol ve bütün saptırma kış­ kırtmalarına rağmen bilim ahlâkına bağlı kalmasıyla Türk Folklor Tarihi’ndeki yerini daima koruyacaktır.

B oratav mutlu bir insandır. Yerinin doldurul­ ması için 1931’den 1978’e kadar 50 yıla varan yaşa­ mında Türk H alkbilim i alanında sayılamayacak kadar eser vermiş, öğrenci yetiştirm iştir. O, ülke­ mizdeki dağınık ve henüz metodsuz bir bilime yön vermiştir, ö y le ki, Halk E debiyatı ve Folklor Kürsüsü olmayan üniver­ sitelerimiz bile Halkbilimi alanında büyük çalışmalar yapmakta, eserler yayın­ lamaktadır. Ankara Üni­ versitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Etnoloji Bölümü bunların başmda gelir. Bunu bu üniver­ sitenin diğer fakülteleri ve diğer üniversitelerimiz izle­ mektedir. Atatürk Üniver- sitesi’nde ise Halk Edebi­ yatı Kürsüsü yetişmiştir. Bunların verdikleri eserler Cumhuriyet’in 50. Yılı do­ lay isiyle basılmıştır. Yalnız masal konusunda yayımla­ nanların sayısı 10 yapıttan fazladır. Bu eserler bilimsel metodlara göre hazırlanmış olup 400-500 büyük sayfa tutmaktadır. Milli Folklor Araştırma Dairesi’nin bas­ tırdığı eserlerin sayısı da kısa zamanda 30’u bulmuş­ tur. Son yıllarda Halkbilimi kongreleri, seminerleri,sem­ pozyumları birbirini izle­ mektedir. Bunların büyük bir bölüm ü uluslararası niteliktedir. Üniversitelerin yanında özel kuruluşlar da büyük çaba gösterm ek ­ tedir.

Bütün bunlar Boratav’m yerini, kendisinin yaktığı ışığın ve getirdiği bilimsel Halkbilimi anlayışının dol­ duracağına işarettir. Ülke­ mizde de Boratav’m anısına geniş kapsandı bir eserin basılması, ona olan şükran borcumuzu yerine getirme­ mize yarayacaktır.

(4)

bir yolunu bulmuştur. Bir kimse kendisinden bir şey öğrenmek istesin de o cevap vermesin olacak şey değildir. Bu nedenle Türkiye içinde ve dışında en çok öğrencisi olan “ hoca” lardan birisi o- dur. Dünyamn neresine gitse gerçek bilim adamları­ na karşı gösterilen büyük saygı ile karşılanmaktadır. Onun adına, Fransa’da ve Amerika’da birbiriyle yarı­ şırcasına üstüste iki saygı kitabının yayınlanması an­ lamlı değil midir? Ama kuş­ kusuz o, asıl Milliyet Sanat Dergisi’nin kendisi için çı­ karılan şu sayısını görünce sevinecek, mutlu olacaktır.

Pertev Boratav, Türk folklorculuğunu bir bilim dalı olmanın bütün özellik­ lerine kavuşturmuş, 1931’- den bugüne değin yayınla­ dığı 18 kitap, 100’e yakın makale, tanıtma yazısı ve çeviri ile kültürümüzün bu çok önemli araştırma ala­ nında bir çığır açıcı, bir ön­ cü olmuştur. İlgililer bütün eserlerinin kusursuz denile­ cek kadar mükemmel oldu­ ğunda birleşiyorlar. Şimdi her yerde folklorun kaynak kitapları arasında onun e- serleri var.

Sonsuz bir sevgi ile bağlı bulunduğu vatanının ve halkının kendisine sunduğu malzemeyi en doğru yön­ temle, bütün dünya bilim a- damlarmın hayranlığını ka­ zanacak bir biçimde incele­ yip değerlendirerek Türki­ yeli insanı dünya insanları­ na tanıtıp sevdirmiştir.

Giderek Paris’te Sorbon Üniversitesi’nde ders ver­ meye kadar ulaşan başarı­ ları ne kadar göz kamaştırı­ cı olursa olsun, onun her za­ man fakir bir Anadolu der­ vişi gibi alçakgönüllü, bir masal insanı gibi hep iyi, hep dost kaldığım görerek Pertev Boratav'a daha çok saygı duyuyoruz.

Yaşamöyküsünü okur­ ken gördü m . B o ra ta v ’ ı folklor çalışmalarına özen­ diren kişinin Prof. Hilmi Ziya Ülken olduğu belirtili­ yordu. Ülken bu çok yerin­ de özen dirm esiyle Türk

(Sayfayı çevirini;r)

Mehmet Kaplan

Türk Halk E debiyatı mahsullerine karşı ilgi Şi- nasi’nin 1863 yılında yayın­ ladığı “ Durub-ı Emsal-i Osmaniye” ile başlar. Daha sonra bu ilgi, Halkçılık, Türkçülük ve Milliyetçilik akımları sayesinde gittikçe genişler. Ziya Gökalp, halk kültürünü Türkçülük ve Milliyetçiliğin başlıca kay­ nağı haline getirir. İlk defa Fuad Köprülü, başlangıç­ tan Cum huriyet devrine kadar gelen Türk edebiyatı­ nı ilmi üsullerle incelerken, Halk Edebiyatına da geniş yer verir. Pertev Naili B o­ ratav, Fuad Köprülü’nün öğrencisidir. Fuad Köprü­

şekilde nasıl inceleneceğini göstermiştir. Halk Hikâye­ ciliği” (1940) adlı kitabı bugün de faydalanılacak bir eserdir, ideolojik görüşü ne olursa olsun, Pertev Naili Boratav, ciddi bir ilim ada­ mıdır. Bugün Halk Ede­ biyatı sahasında ilmi araş­ tırma yapanlar, onun eser­ lerini okumadan edemezler. Bununla beraber, bazıla­ rının Pertev Naili Bora­ tav’ı, Türkiye’de yetişen ilk ve son Halk Edebiyatı araş­ tırıcısı gibi göstermeye ça­ lışmaları hissi ve ideolojik bir davranıştır. Yine Fuad K öp rü lü ’ nün talebesi ve Boratav’ın nesildaşı olan Orhan Şaik Gökyay, Di­

yetişmiştir. Bu elemanlar hem derledikleri zengin malzeme, hem onlar üze­ rinde yaptıkları inceleme­ lerle Türk Halk Edebiyatı­ na büyük hizmetlerde bu­ lunmuşlardır. Pertev Naili Boratav’m yeri doldurul­ madı diyenler, Türkiye’de Pertev Naili’den sonra ya­ pılan araştırmaları bilme­ yenlerdir.

Sözümü bitirirken, bir noktayı daha ekleyeyim: P ertev Naili B o ra ta v ’ m Halk E debiyatın a bakış tarzı, bugün artık eskimiş sayılır. Onun da yeri, Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü’- nünkü gibi tarihin sahifele- rinde kalmıştır.

Prof. Boratav, Fransa'da “Armağan" kitabının yayınlanması dolayısıyla düzenlenen top ­

lantıda meslektaşları ve dostları arasında konuşurken ı

lü’nün bütün Türk Ede biyatını, hattâ Türk Tarih ve Medeniyetini kucakla­ masına karşılık, Boratav, kendisini tamamiyle Türk Halk Edebiyatı üzerinde ü- mi çalışmalara veımiş, Türk H alk E debiyatını müstakil bir ihtisas ve araş­ tırma sahası haline getir­ miştir. Halk Edebiyatının kaynakları, mahsulleri ve problemleri aydınlar edebi­ yatından farklıdır. Pertev Naili Boratav, Ankara Üni­ versitesi’nde verdiği ders­ lerle ve diğer çalışmalarıyla Halk Edebiyatının ilmi bir

van Edebiyatı sahasında ol­ duğu gibi Halk Edebiyatı sahasında da değerli araş­ tırmalar yapmıştır. Türk Halk Edebiyatının şaheseri olan ‘ ‘Dede Korkut Kitabı” üzerindeki incelemeleri bü­ yük bir değer taşır. Ha­ cettepe Üniversitesi Halk Edebiyatı Kürsüsü Başkam Prof. Dr. Şükrü Elçin de Halk Edebiyatı sahasında ciddi ve ilmi araştırmalar yayınlamış ve genç araş­ tırıcılar yetiştirmiştir. Ata türk Üniversitesi’nde de Türk Halk Edebiyatı saha­ sında çok değerli elemanlar

Arslan Kaynardağ

Pertev Boratav’ın kişili­ ğinde, öğretmenlik, bilgelik sevgi ve dostluk gibi ne ka­ dar güzel erdem varsa hep­ sini birden buluruz. Onun niteliklerinin başında ku­ sursuz bir öğretmen, az bu­ lunur bir eğitici olması geli­ yor. Boratav eğitimi ve ö ğ ­ retimi, bir ders odasınm dört duvarı arasında olup biten bir şey diye kabul et­ memiştir. Her zaman ve her yerde öğretimin ve eğitimin

(5)

r

NICE NICE YILLARA PERTEV HOCA!

ILHAN BAŞGÛZ

Milliyet Sanat Dergisi ­ nin bir sayısını Pertev Naili Boratav’m 70’inci yılına ar­ mağan ayırmışsınız. Elleri­ nize sağlık, yerinde bir iş y ap ıy orsu n u z. H ocam ız bundan çok sevinecek, bili­ yorum, insan yüreği kırmızı gül olup açılacaktır. Ona daha fazlası yapılmalı. Kül­ tür Bakanlığı da Hocanın gönlünü 'alacak bir şey dü­ şünmeli. Bunun önemli bir nedeni var: Biliyorsunuz, iki yıl evvel aynı Kültür Bakanlığı akıl almaz bir bağnazlıkla, onun adını bir Türk Folkloru K ongresin­ den çıkarmış, Nasreddin Hoca hakkında hazırladığı bir konuşmayı verdirme- mişti. Yerli yabancı, kong­ reye katılanlann tümü Türk Folklorunu ondan öğren­ mişlerdi oysa. İlerlemiş ya­ şında Hoca, en onulmaz ye­ rinden yaralandı. Küstü,bir daha öz yurdunda hiçbir kongreye katılmamak kara­ rı ile çıktı gitti. Tam sırası şimdi bir şeyler yapmanın.

Bu anma sayınızın benim kuşağım için, Hoca ile uzun zaman beraber çalışanlar için başka bir anlamı var. Bizler 1945’lerin acılı kuşağı, Pertev Hoca’nm nasıl bir cadı kazanmda kaynatıldı­ ğını biliriz, özünü Türk halk bilimine adayan bu büyük insanın biz sokaklar­ da ta şla n d ığın ı gördü k . Konferans vereceği salo­ nun basıldığını, kitapla­ rının yakıldığını gördük. Yıllarca Milli Eğitim Bakam (R eşat Şem settin Sirer, 1946) işini gücünü bıraktı, Boratav H ocay ı kürsüsün­ den ayırmak için didindi durdu. Onu ve Dil ve Tarih C oğ ra fya Fakültesinin başka iki değerli öğretim üyesini (Niyazi Berkes, Be­ llice Boran) ders vermekten ayırmak için akıl almaz oyunlar düzenlendi. Mem­ leketin başka işi kalmamış gibi. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden folklor ve sosyoloji- kürsülerinin gi­ derini kesen özel uygulama­ lar yapıldı, öy le bir cadı ka­ zam kaynatıldı ki, Hoca’nm evina giderken, bir yerler­ den bize hücum edecekler mi diye korkarak giderdik.

©

Dönen bağnazlık dolap­ ları, insan haklarına saygılı olması gereken demokrasi­ mizin, 1945’lerde hasta doğmasından ileri geldi. Cumhuriyet Halk Parti­ si’ nin ileri kanadım vur­ mak, seçimi çantava atmak için aslan Demokratlarımız her köşede Komünist Keş­ fetmeye çıktılar. CHP’nin gerici kanadı da onlara ka­ tıld ı. İnönü k om ü n istti. Mareşal Fevzi Çakmak ko­ münistti. Haşan Ali Yücel komünistti. Bu hocaları Yücel koruyordu. Köy Ens- tüleri komünist yuvalan idi, klasiklerin çevirileri ko­ münist fikirleri yaymak için yapılıyordu. Halkın tek parti devrine duyduğu kız­ gınlık böylece, başka bir yöne çevrildi. Hırsızlar, dü­ zenbazlar, demokrasi kurt­ ları, yarattıklan dumanlı havanın içinde oyunlanm oynadı; bu ileri kurumlan, onlan geliştiren kişileri te­ ker teker vurdular. Bu yüz­ den tek yönlü gelişen de­ mokrasimizin sıkmtılanm daha çok çekeceğe benzeriz. Bu dumanlı havanın içinde kişi haklarını, üniversite bağımsızlığım, basın öz­ gürlüğünü kollaması gere­ ken kurumlar birer birer düştü; adı büyüğe çıkmış nice aydın ve prpfesör köşe­ sine sindi, ya da ortalardan kayboldu. Ama Boratav Hoca ve arkadaşları bütün bu değerleri korumak için eğilmeden dimdik durdular. Bir devrin kişi özgürlüğü­ nün, insan haklarının bay­ rağı gibi yurdumuzun üs­ tünde dalgalandılar.

Sizin kuşağınız, Hoca’ya atılan suçlamalara gülecek­ tir. Bir yanımızla o zaman­ dan beri çok yol aldık; bu­ yanımızla bağnazlıkların ateş çenberinden kurtula­ bilmiş değiliz. Pertev Hoca masal nakışlarının ulus­ lararası olduğunu söylemiş derslerinde. Türk masalın­ da uluslararası nakış ara­ mak k om ü n istlik olm alı imiş. Hoca, Köroğlu demiş, h ik âyelerde kervanların malını vuran, yoksullara dağıtan bir eşkiya olarak görülür demiş. Ne demek­ miş bu. Sonra Hoca, Ziya Gökalp’ı ırkçı gibi tam tan bir öğrencinin konuşmasını değiştirmesini istemiş. A y ­

nı şeyi Namık Kemal’i ters anlayan, bir öğrenci için de yapmış. Bunlar onun milli­ yet düşmanı olduğuna kanıtmış. Hoca yargıç önü­ ne çıkarılınca, ileri sürülen suçlamalar bunlardan baş­ ka bir şey değildi. Ama düzmece tanıklar, kalpazan öğrencilerden oluşan bir grupla davayı bir karala­ malar gürültüsüne çevirdi­ ler. Ona milliyetçi değil di­ yen bir öğrencisinin Türk grameri dersinden 4 defa çaktığı için fakülteden ko­ vulduğunu öğrenince yargıç şa şırıyord u . Bir d oçen t, Pertev Beyin, âşık edebiya­ tım bir sımf edebiyatı gibi okuttuğunu ileri sürüyor­ du. Hocanın karşılığı şöy- leydi: Ben ne bir dersimde, ne de bir yazımda âşık ede­ biyatına smıf edebiyatı de­ medim. Ama âşık şiirinin yalancılığı, madrabazlığı, yoksulluğu, zulmu, şirretli­ ği, rüşvet yemeyi yerdiğini, karaladığını söyledim. Sa­ yın doçent bunlardan neden pirelenmiş anlamıyorum. Başka bir kız öğrencisi, önünde 4 yıl okuduğu pro­ fesörünün gözünün içine baka baka, bir iftira çamu­ ru atm aya g irişiy ord u . Efendim bu hanım kıza Hoca bir görev vermiş, Hü­ seyin Rahmi'nin bazı ro­ manlarındaki fikirleri ince­ lemesini istemiş. Kızcağız ödevi yapmış, yayınlanma­ sı için Ülkü dergisine gö­ türmüş, bunda komünistlik var diye yayınlamamışlar. Bu kadar saçmaya dayana­ mayan Hoca yerinden kal­ kıp soruyordu: Galiba ben karıştırıyoru m . Ben bir ödev vermişim, ödevi bu öğrenci hazırlamış, fikirler ise Hüseyin Rahmi’nin. Şimdi ben mi komünist olu­ yorum, bu öğrenci mi, yok­ sa Hüseyin Rahmi mi? Yar­ gılama Hoca’mızm suçsuz­ luğu ve aklanması ile biti­ yordu. Ama onu mahkeme­ de suçlamaktan kaçman, doğru söylem ek d ü rü st­ lüğünü gösteren öğrenciler, işlerini kaybediyor, uzak okullara sürülüyordu. Ya­ lancılar, iftiracılar ve kal­ pazanlar ise, köşe başların­ daki kürsülere yerleştirili­ yorlardı.

Mahkeme bitince Hoca bakanlık emrinden, kürsü­

süne geri döndü. O gün öğ ­ rencileri kendisine fakülte kantininde bir çay verecek­ tik. Kim düzdü koştu, kim hazırladı bilmiyorum. Hoca salona girer girmez, bir koronun sesi d u yu ld u . Pleviıe marşım söy- söylüyorduk, ama deği­

şik bir biçimde:

Tuna nehri akmam di­ yor/Etrafımı yıkmam di- yor/Şanı büyük Pertev Ho- ca/D il Tarihten çıkmam di­ yor.

1960 devriminde yeniden aynı görevle ortaya çıkan bu türkünün, günün koşul­ larına uydurulması o za­ mandan başlar. Ama çok geçmeden şer güçleri Mec- lis ’i harekete g eçirdiler, suçsuzluğu en yetkili yargı organında saptanan Bora- tav’ın kürsüsünü kaldırdı­ lar.

Hoca en önemli eserlerini bu koşullar içinde yazdı. Biz onun dayanma gücünü, sinirlerinin sağlamlığını, ne ölçüde kendini halk bilimine adadığını o yıllarda öğren­ dik. Dışarda kıyametler ko­ pardı, Hoca’nın nerdeyse kellesi istenirdi, bakanlık emrine alınırdı. Ama ne va­ kit evine uğrasak, müteva- zi çalışma odasının lambası gece saat ikilere kadar ya­ nardı. Sanki hiçbir şey ol­ mamış gibi Hoca inceler, türkü okur, kitap yazardı. Konuşma yapacağı salonun basıldığı, bir avuç zorbanın elinde ve polisin gözü önün­ de üniversite rektörünün zorla istifa ettirildiği bu­ gün dersimiz vardı. Hoca fıkralardan söz ediyordu. Bekri Mustafa'nın bir hikâ­ yesini anlattı derste: Yeni­ çeriler kazan kaldırmış, is- temezük, çığlıkları ile Ok- meydam’nda toplanmışlar. H erkes istem ezük diyor ama kimse ne istemedikle­ rini bilmiyor. Padişah elçi­ ler yollamış, sorun demiş kullarım ne istemiyorlar. Sorulmuş, gene kimseden ses yok. Bekri Mustafa da kalabalığın arasmda imiş. Fırlamış bir taşın üstüne başlamış bağırmaya: “ Sul­ tanımıza selam eyle, biz Meyhaneci ApostoTu iste­ mezük, adam meyhaneyi geç açar erken kapar,

(6)

şara-ba su katar, rakıyı da paha­ lı satar.” Kitle gürlemiş: "Meyhaneci A postol’u iste- mezüüük!” Zavallı Apos- tol’un kellesi gitmiş tabii. Hocadan duyduğumuz ilk ve son politik yorum bu ol­ du. Sınıfta halk biliminden başka tek bir sözü olma­ mıştı.

Kürsüsü kapatıldıktan sonra Pertev Hoca bir za­ man T ü rk iy e ’ de kaldı. H oow er E n stitü sü ’nün Amerika’daki kitaplığının kurulm asını ondan rica ettiler. İngiltere’den çağrıl­ mak üzere idi. Paris daha çabuk davrandı. Sorbon’da Türk Folkloru dersleri ver­ meye davet edildi. Türki­ ye’den ayrıldığı yıl, İstan­ bul Üniversitesi’nin bil­ mem kaçmcı yıldönümüne

geliyordu. Hocanın o yıl Prof. Wolfram Eberhard’la, Almanya’da yayınlanan “Türk Masal Tipleri” (1) adlı kitabı çıkmıştı. Alman bilim makarr.'- ı ya bilerek,

yr Dilmeden taşı gediğine k oyu y orla rd ı. Ü n iv ersi­ te’nin yıldönümünü Pertev Hoca’nın bu kitabını arma­ ğan ederek kutluyorlardı. Boratav’m Paris’e yerleş­ mesi elbet kendisi için ve­ rimli oldu. Fransız araştır­ ma kurumlan her istediğini emrine verdiler. Türkoloji Enstitüsü’nün müdür yar­ dımcılığını ona verdiler. Birkaç yıl evvel de Fran­ sa ’ nın en bü yük Bilim A raştırm a Nişanı’m Ho- ca’mıza sundular. Fransız­ ca, Almanca çıkan kitaplan başka dillere de çevrileli. Batı araştırma enstitüle­ rinin tümünde Türk folklo­ ru adı bugün Boratav adı ile birlikte akla gelir. Kitap­ lan, folklor kitaplıklarının baş köşesinde yer almakta­ dır. Çalıştığı Yüksek Araş­ tırmalar Enstitüsü, onun emekliliğini geciktirmek için özel yönetmelikler uy­ guladı. Ama bu gidişten kaybeden bizim öz üniver­ sitelerimiz oldu, öğrencile­ rimiz oldu.

Pertev Hoca li/oO» izle­ yen uyanış yıllannda eser­ lerinin hepsinin Türkiye’de yeniden basıldığını görmek mutluluğuna erişti. Çeşitli baskılan on binlerce satı­ yordu. İlerleyen yaşma bakmadan Hocayı arayan­ lar ille bir kitaplıkta çalışır­ ken bulurdu. Fildişi kulede yaşayan bilginlerden değil­ di. Toplum hayatımızın her dalında okur, düşünür, ya­ zar, tartışırdı. 70. yıla girer­

ken Paris’te meslektaştan, ona bir Fransızca kitap su­ narak saygılarım gösterdi­ ler. Biz de Indiana Üniver­ s it e s in d e kurulan Türk Araştırmalan Serisi’nin bi­ rinci kitabını Hocamıza ar­ mağan kitap olarak yayın­ ladık. G. Dumezil gibi bilim otoriteleri bile Hoca’nm ar­ mağan kitabına katkıda bulunmaktan sevinç duy­ dular (2).

Şimdi Hocam’a doğrudan seslenmek istiyorum, der­ giniz lütfen hoş görsün:

Size bilmediğiniz bir halk şiirini sunarak bitireceğim yazımı sayın Hocam. Ali Izzet’i iyi bilirsiniz. Anka­ ra'da onun elinden tutup halk edebiyatı çalışmala­ rına katılmasını siz sağla­ mıştınız. Ben bugünlerde onun el yazması şiir defter­ lerini inceliyorum. Iş Ban­ kası Kültür Yayınları bir kitap yazılmasını istiyor onun için. Sizin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ nden ayrıldığınızı duymuş. Bakın bir numaralı defterin 60. şiirinde ne diyor.

Aldı Ali İzzet:

İyi gider kötü gelir yeri- ne/Tilkiyi arslana eş eder felek/Akıl ermez bu feleğin sırrına/Katın küheylana eş eder felek//F elek kaptan kaba koyar adamı/Vurur yıkar yaptırdığın odanı/Bir iyi yerine kondurur ke- m i/K argayı şahana eş eder fe le k //A l’lzzet’im keder yi­ ye gam yıye/Em ek çekip kazancım kem yiye /K im bilir ki kim kazana kim yiye/Gördüğün günleri düş eder felek.

Görüyorsunuz ya Ho­ cam, uzakta da olsanız, adınız aydınların değil, öm ­ rünüzü adadığınız halkımı­ zın da dilinde ve telinde ya­ şamakta devam ediyor.

İki yıldır görüşemedik, pek göresimiz geldi sizi.

Nice nice yıllara Hocam, öğrencilerinizden, asistanla­ rınızdan , dostlarınızdan, kendini halk bilim im ize adayan, yerli yabancı bü­ tün insanlardan size nice nice yıllara.

(1) Bu önemli çalışmayı Kültür Bakanlığı Türkçeye çevirtmelidir.

(2) Studies in Turkish Folklore, Haz. İlhan Baş- göz, Mark Glazer. Indiana Üniversitesi Türk Araştır­ maları Serisi No. 1, 1978

Halkbilimi çalışmalarına en yetenekli üncüsünü, en y o ­ rulmaz araştırıcısını kazan­ dırmış, ne güzel...

Yaşar Kemal

Türkiye’de folklor Pertev N ai'i B o ra ta v ’ dan önce amatörce bir uğraştı. Onun bir bilim dalı olduğunu ilk olaraktan yurdumuzda Bo­ ratav söyledi. Folklor bili­ mini daha doğrusu yur­ dumuzda Pertev Hoca ya­ rattı. Ondan önce folklorla uğraşanlar hep bu bilim da­ lını bir k olek siyon cu lu k sanmışlar, ona göre de davranmışlardır. Topladık­ ları türküler, masallar öyle pek çok işe yaramamıştır.

Folklor ürünlerinin nasıl derleneceğini, nasıl derlenince işe yara­ yacağım da gene bize ilk olaraktan Pertev Hoca ö ğ ­ retmiştir. Bugün ortada bir Türk folklorundan söz ediliyor, bilim adamları bu dalın üstüne cid d iy e tle eğiliyorlarsa bunu çoğun­ lukla Pertev Naili Bora- tav’ a borçluyuz. O, ulusal kültürümüzün bu en köklü dalını yaratandır. Bu dalda o bize hocalık etmiş, orada sayısız bilim adamları ye­ tiştirmiştir. Pertev Naili B oratav hocam ız bilim adamları yetiştirirken Sor­ b o n ’ da, ölçü lem eyecek değerde kitaplar da yayın­ l a m ı ş t ı r F r a n s a ' d a , dünyada. Boratav bugün dünyada bilimsel ciddiye­ tiyle tanınmış büyük bir bi­ lim adamıdır. Dünya bilim çevreleri onu böyle kabul et­ miş, onun yetmişinci do­ ğum yılı için dünya üniversiteleri armağan ki­ taplar çıkarmışlardır.

“ Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği” adlı büyük araştırma kitabı bilim dünyamız için erişilmez bir bilimsel kitaptır. Destanın, türkülü halk hikâyesinin, romanın evrimini bu kitap­ ta bütün açıklığı, doğ­ ruluğuyla görürüz. Bu kita­ bın dünyada yayınlanması ed ebiya t bilim ine yeni ufuklar açacaktır.

Pertev Naili Boratav’dan dolayı biz uluscak talihsiz­ liğe uğradık. Boratav uzun

yıllar yurt dışmda, halkımı­ za düşman bağnazlara, ikamete memur edildi. Bu yıllar içinde de Hocamız boş durmadı, bir arı gibi kendi işinde var gücüyle, gerçekten insanüstü bir ça­ bayla çalıştı. Yukarda de­ diğim gib i öğrenciler yetiştirdi, kitaplar yazdı, dünya bilimine hatırı sayılır katkılarda bulundu. Onun Türkiye dışmda bulunması elbette dünya bilimine ve bize çok şeyler kazandırdı. Bu Pertev Naili Boratav’m büyük kişiliğinden do­ layıdır. Ama o Türkiye’de kalsaydı ne olurdu, burada iken saptadığı yüz elliden çok türkülü hikâyeyi derler­ di bir kere. Derler, tasnif eder, araştırır, bilim dünya­ mız, edebiyat dünyamız bü­ yük bir anıt kazanırdı. Boratav Hoca Türkiye’den

sürüldükten sonra bilimsel biçimde yürütülen folklor derlemeleri hemen hemen durdu. Bilimsel folklor araştırmaları da durdu. Üniversiteler, bu dala kapı­ larını kapattılar. Pertev Hoca’nın kişiliğiyle bir bi­ lim dalı da Türkiye’mizden sürgün edildi. Pertev Hoca eğer Türkiye’den sürülme- seydi, onun yapacağı çalış­ malardan d o la y ı, salt folkloru her yönüyle geliş­ tirmesinden ötürü ulusal kültürümüz daha sağlıklı gelişirdi.

Pertev Naili Boratav’ı dışarda çalışmak zorunda bırakanlar kültürümüze en büyük düşmanlığı yapmış­ lardır. Çünkü folklor hem halkların yaşayan sanatı, hem de araştırılması gere­ ken köklü bir bilim ve kül­ tür dalıdır. Daha doğrusu halkların yaşayan deneysel kültürüdür.

(bellikle Anadolu, ulusal folklorumuz çok zengindir. Pertev Naili Hoca gibi büyük bir araştırıcının, derleyicinin, yetiştiricinin ana kaynağından k o ­ parılması, hem de> uzun yıllar kültürümüzün bu en büyük kaynağının bu yıllar içinde bir sürü gözelerinin kurumasına sebep olmuştur.

Muhsin Ertuğrul, Nâzım H ikmet. H akkı T o n g u ç,

(7)

Haşan Ali Yücel, Türk dü­ şünce, bilim, sanat tarihinde neyse Pertev Boratav da od ur. Cumhuriyet tarihi­ mizin yetiştirdiği büyük­ lerden birisi de odur. Ne ka­ dar çelm elen di, k a y ­ nağından koparıldıysa da, gene de çalışm alarının önüne geçilemedi onun.

Yetmiş yaşmdan sonra bile Pertev Naili Boratav’a olanak tanınırsa Hocamız bir Folklor Araştırmaları Enstitüsü kurabilir, yok ol­ makta olan ulusal kül­ türüm üzün kurum uş bu kaynağını yeniden açabilir. Bilim dünyasına birçok bi­ lim adamıyla birlikte büyük bir folklor arşivi, araştırma metodları kazandırabilir. Zararın neresinden dönülür­ se kârdır. Hazır Pertev Ho­ ca Sorbon’dan emekli ol­ muşken. Ecevit gibi bir sa­ nat adamı da Başbakanken, Necdet Uğur gibi akıllı, an­ layışlı bir kişi de Milli Eğitim Bakanıyken...

Behçet Necatigii

Pertev Naili B oratav, Türk Halk Edebiyatı’nın değil ama Türk folklorunda masal ve çevresi türlerin kadastrosunu çizen, temelini, yapı ve çatısını kuran bir mimar, bir mühendis ve yönteminin, planının uygu­ lanmasında da gene tecrü­ beli, vasıflı, usta bir işçidir. Ben onu Fuad Köprülü ile karşılaştırmak isterim:

Zam anında K öprülü, Türk edebiyatı tarihini nasıl şairler tezkireciliği anlayı­ şından kurtardı, edebiyatı­ mızı Osmanlı devleti sınır­ larını aşarak destanlar ça­ ğından günümüze bir bütün halinde değerlendirdi ve na­ sıl batı dünyasında otorite sayılan Türkologların yan­ lışlarını, eksiklerini düzelte­ rek, karanlıkta kalmış, bi­ linmeyen nice önemli şairi gün ışığına çıkarıp değerini Avrupa’ya kabul ettirdi ise, Boratav da folklor ve masal alanında bunların benzerle­ rimi yaptı. B elleklerde sözlü, dergilerde, k ita p ­ larda yazılı, basılı, ama hepsi dağınık, karma karı­ şık süregelen folklor malze­ mesini, özellikle masalları­

©

mızı bir sisteme, bir yönte­ me bağladı.

1938 -1948 arasında A n­ kara'da Dil ve Tarih - Coğ­ rafya Fakültesi’nde Halk Edebiyatı okuttuğu yıllar, Türk folklor ve masallarının bilimsel kategorilere yerleş­ tirilme ve kendini büimsel yetkinlikle batıya tanıtma yıllarıdır. Ziya Gökalp’ten beri masallar derleniyordu. Daha sonra daha hızlı bir tempoda İstanbul Eminönü Halkevi’nce (1932 - 1942 yılları) yeniden başlatılmış ve Naki Tezel, Eflatun Cem Güney gibi araştırıcıların kitaplarım doldurmuş. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakül­ tesi öğrencilerince köyden kentten yaşlıların ağzından kayda geçmiş, basılmadan kalmış öbek öbek bir yığın malzeme vardı ortada. Ama bilim karşılaştırmadır, tas­ niftir. İşte bunu Boratav yaptı.

Gerçi 1850'lerde Georg Rosen’in Almancaya çevir­ diği eski bir masal kitabı­ mız Tutiname'den bu yana Friedrich Giese, Otto Spies gibi Türkologlar, masal ve halk hikâyelerimizi geniş ölçüde kendi dillerine de ka­ zandırmışlardı. Ama batı, Türk masallarının dünya masalları yanında özgün ve estetik değerini bilmiyor, metnin yanında inceleme, karşılaştırma ve yorum da bekliyordu. Bunu da ilk B o­ ratav başardı. Boratav’m Wolfram Eberhard'm yar­

dımıyla gerçekleştirdiği, 506 sayfalık “ Türk Halk M a s a l l a r ı n d a T i p l e r ” (Typen Türkscher Volks- maerchen, Wiesbaden 1953) k itabı, mot i f diziniyle, yerli-yab an cı kaynakla­ rıyla, Türk masalının dünya masalı yanındaki yerini saptayan girişiyle bir temel eserdir.

1955-1965 yılları arasında m a s a l l a r ı m ı z ü ze r i ne Fransa ve Almanya’da ba­ sılmış başka yazı ve kitap­ ları olduğunu da bildiğimiz Boratav’ın eserlerinin tam listesini Prof. Sedat Veyis örnek, bir ara, Türk Dili dergisinde vermişti (Şubat 1974). Onun uluslar­ arası değerini ve önemini, eski öğrencisi ve şimdi

Amerika’da Indiana Üni- versitesi’ nde Folklor ve Halk Edebiyatı Profesörü İlhan Başgöz, yetkiyle be­ lirtecek sanırım.

Ankara Hacettepe ve Er­ zurum Atatürk üniversite­ lerinde halk hikâyeleri ve masallarımız üzerine derle­ meler, çalışmalar, Bora- tav’ın açtığı çığıra olumlu k a t k ı l a r d a r . İ s t a n b u l Üniversitesi Edebiyat Fa­ kültesi Türk Dili ve Edebi­ yatı bölümünde Halk Ede­ biyatı ve Folklor Kürsüsü henüz bulunmadığı için, bu fakültede yüzlerce mezuni­ yet tezi arasında masal ko­ nusunda tek tez, bu tut­ kunluk ve zevki geniş öl­ çüde Boratav’ın kitapların­ dan, yazılarından edinmiş olan, rahmetli Tahir Alan- gu’nun ilginç çalışması ol­ muştu (Masal araştırmaları sahasına toplu bir bakış ve Türk halk masallarının iş yapısı ile kahramanları üze­ rine bir deneme, 1942 - 1943, 258 sayfa).

Hilmi Yavuz

Prof. Pertev Naili Bora­ tav’m Türk Halk Edebiya­ tına ve Halkbilimine (folk­ lor) katkılarını özetlemeye kalkışmak, bence, ona yapı­ labilecek büyük bir haksız- ■ lık. Burada yapılabilecek bir özet, ister istemez, Per­ tev hocanın katkılarım bü­ tün boyutlarıyla ortaya ko­ yamaz. Gene de düşüncele­ rimi söylemeyi. Pertev ho­ canın bağışlamasına sığı­ narak, bir ödev biliyorum.

Pertev Naili Boratav’m Türk Halk Edebiyatı ala­ lımdaki bilimsel çalışmala­ rı, onun yanılm ıyorsam 1930’larda Darülfünun’un “ edebiyat zümresi” ni (o za­ manki adı buydu) bitirerek Prof. Fuad Köprülü’ye (Ni­ hal A tsızla birlikte) asistan olmasıyla başhyor. Halk edebiyatımızı, ilk kez bilim- sel doğrultuda inceleme ve tem ellendirm e girişim leri genç Pertev Naili’nin o dönemdeki başlıca uğraşısı­ dır. 1930-1940 yıllan arasın­ daki bu çabaların ürünleri, özellikle Köroğlu ve Pir Sultan Abdal üzerine yap­ tığı çalışmalarla somutlanı­ yor. Gene yanılmıyorsam,

Pir Sultan Abdal’m şiirleri­ nin derlenmesi ve bu şiirle­ rin kuramsal bir çerçeve içinde yorumlanmasına Ab- dülbaki Gölpmarh ile birlik­ te öncülük eden olur.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakülte- si’nden ilerici ve demokrat arkadaşlarıyla birlikte uzaklaştırılmasından sonra Fransa’ya gidişi, Pertev hocanın çabalarının uluslar­ arası düzlemde değerlendi­ rilmesine yol açmıştır, deni­ lebilir. Batıda yayımlanan çeşitli bilimsel dergilerde yayınlanan makale ve ince­ lemelerinin bir bölüğünü izleme olanağım buldum, örneğin, Oriens dergisinde­ ki yazılarım. Bu yazıların Türkçe’ye çevrilerek kitap- laşmamış olması, Türk kül­ türü açısından gerçekten büyük bir talihsizliktir (Kül tür Bakanlığı yay m kurulla­ rının bu konuda ne düşün­ düğünü merak ediyorum!..) Prof. Dr. Pertev Naili Boratav’m Türkiye’de halk edebiyatının ilk kez üniver­ site bağlamında bir bilimsel disiplin olarak okutulması­ na öncülük ettiğini de be­ lirtmek gerekir. Ama bu girişim, ne yazık ki, Pertev hocanın Türkiye’den ayrıl­ masından sonra büyük öl­ çüde yozlaşmıştır. Bugün İstanbul Üniversitesi Ede­ biyat Fakültesi Türkoloji Bölümünde, Türk Halk Edebiyatı’mn ayn bir disip­ lin olarak okutulduğunu sanmıyorum. Bu, Pertev hocanın daha 1930’larda, ne ölçüde ileri görüşlü bir bilim adamı olduğunun bir kamil­ dir. __ —

Pertev h oca n «*'' Türk ¿HalkbilimineJtSEkılan üze­ rinde, uzmanların, benden çok|daha yetkiyle konuşabi- ISceklerini belirterek sözü şöyle bağlamak istiyorum: Prof. Boratav, Türk halkı­ nın yüzyıllar boyunca üret­ tiği bir kültürün, halk kül­ türünün bugüne kalabilecek değerlerini, bilimsel dünya görüşü çerçevesi içinde or­ taya koyarak, gerçekten büyük bir katkıda bulun­ muştur. Gelenekten yarar­ lanırla konusundaki tartış­ maların sürekli olarak gün­ demde olması, bu katkının önemini apaçık bir biçimde somutlam ak tadır.

- t T ah a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Center for West European Studies, Indiana University Summer Fellowship, 1982.. Ford Foundation grant, 1983 International Communication Agen- cy

Bu yazıda, insanlar arası iletişimde büyük rol oynayan ve kısaca “iyi dilek bildiren sözler” şeklinde tanımlanabilecek alkışların, yaşanan

Araştırmadan çıkan sonuçlara bakıldığında katılımcıların mobbinge maruz kalmadığı (%85) ve aynı katılımcıların örgütsel bağlılık algılarının

Salvinia natans bitkisi ile yapılan fitoremediasyon çalışmaları sonucunda sucul ortamdan ağır metal alımının iki değişkeni olarak kabul edilen konsantrasyon ve temas

comorbidity and length of survival are significant factors in determining the level of initial and continuing care costs:both larger number of comorbidity and type of treatment

Dolmabahçe Sarayı’ nda Sul­ tan Aziz ve Sultan Abdülha- m it’in de dostluklarını kazanan Kavuklu Hamdi de, birçok sa­ natçı gibi son günlerini büyük

Vapur kap­ tanları hakkında gerekli takibatın Türk mahkemelerinde yapılıp yapı- lamıyacağı selâhiyetini incelemek üze­ re Lâhi Adalet Divanına baş

Arkadaşları, eski Köy Enstitüsü yönetici ve öğretmenleri, eski öğrenciler...Orada, he­ men yanıbaşında iki Köy Enstitülü ile tanıştık: Dursun Kut ve Fakir