• Sonuç bulunamadı

İlköğretim kurumlarında etik liderlik ile örgüt sağlığı arasındaki ilişki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlköğretim kurumlarında etik liderlik ile örgüt sağlığı arasındaki ilişki"

Copied!
113
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ĠLKÖĞRETĠM ANABĠLĠM DALI SINIF ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

ĠLKÖĞRETĠM KURUMLARINDA

ETĠK LĠDERLĠK ĠLE ÖRGÜT SAĞLIĞI ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ (AKSARAY ĠLĠ ÖRNEĞĠ)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Ahu TANERĠ

ANKARA Mayıs, 2011

(2)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ĠLKÖĞRETĠM ANABĠLĠM DALI SINIF ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

ĠLKÖĞRETĠM KURUMLARINDA

ETĠK LĠDERLĠK ĠLE ÖRGÜT SAĞLIĞI ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ (AKSARAY ĠLĠ ÖRNEĞĠ)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Ahu TANERĠ

DanıĢman Doç. Dr. Bekir BULUÇ

ANKARA Mayıs, 2011

(3)

i

JÜRĠ VE ENSTĠTÜ ONAY SAYFASI

Ahu TANERĠ‟ nin Ġlköğretim Okullarında Etik Liderlik Ġle Örgüt Sağlığı Arasındaki ĠliĢki baĢlıklı tezi 15. 06. 2011 tarihinde, jürimiz tarafından Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

Üye (Tez DanıĢmanı): Doç. Dr. Bekir BULUÇ ... Üye : Yrd.Doç. Dr. Erol GÜNGÖRDÜ ... Üye : Yrd. Doç.Dr. Mehmet ġEREN ...

(4)

ii ÖN SÖZ

Bu çalıĢma, öğretmenlerin algılarına göre ilköğretim okullarında görev yapan yöneticilerin sergiledikleri etik liderlik davranıĢları ile okulun örgüt sağlığı arasındaki iliĢkiyi belirlemeye yönelik olarak hazırlanmıĢtır.

Örgüt içinde kendini izleyen örgüt çalıĢanlarına rol model olacak liderlerden etik davranıĢlar sergilemesi beklenir. Örgüt içerisinde adaletin sağlanması, çalıĢanlara eĢit muamelede bulunulması örgüt çalıĢanlarının kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak; kendini güvende hisseden çalıĢanların oluĢturduğu örgütlerde bireyler karĢılıklı iletiĢim içerisinde olacak, dolayısıyla örgüt iĢleyiĢini sağlıklı bir Ģekilde sürdürecek ve amaçlarını daha kolay gerçekleĢtirecektir.

Eğitim örgütlerinde liderlerin sergiledikleri davranıĢların etik ilkeler çerçevesinde olması bu örgütlerin sağlık düzeylerinin olumlu yönde ilerlemesine katkı sağlayacaktır. Bu nedenle eğitim örgütlerinin kıymetli çalıĢanları olan öğretmenlerin algılarına baĢvurularak okul liderlerinin sergilediği etik davranıĢ düzeyleri ve okulun örgüt sağlığının ölçülmeye çalıĢıldığı bu çalıĢmanın eğitim sistemimize yararlı olacağı düĢünülmektedir.

YapmıĢ olduğum bu çalıĢmanın yürütülmesini benimle beraber adım adım izleyen, desteğini ve yardımını her daim hissettiren ve gösteren kıymetli hocam ve aynı zamanda tez danıĢmanım sayın Doç. Dr. Bekir BULUÇ baĢta olmak üzere, desteklerini eksik etmeyen, emeklerini ve haklarını ödeyemeyeceğim saygıdeğer hocalarım sayın Prof. Dr. Hayati AKYOL ve Yrd. Doç. Dr. Ġsmail CANSIZ‟ a; bana hem ağabeylik hem de hocalığıyla tam destek veren sevgili hocam Yrd. Doç. Dr. Emre ÜNAL‟ a, çalıĢmamda ve hayatımın her alanında yardımlarını eksik etmeyen saygıdeğer hocalarım sayın Prof. Dr. Selma YEL‟e ve Prof. Dr. Musa YILDIZ‟a, on dokuz yıllık eğitim- öğretim hayatım boyunca manevi ve maddi olarak her an benimle olan, cefasını birlikte çekip onurunu birlikte yaĢadığımız canım annem Nurten TANERĠ, babam Ramazan TANERĠ ve kardeĢim Koray TANERĠ‟ ye, dünyalara değiĢmeyeceğim dostluğuyla yanı baĢımda olan can dostum, kardeĢim Canan ÖZCAN‟a ve üzerimde emeği olan herkese sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

(5)

iii ÖZET

ĠLKÖĞRETĠM OKULLARINDA

ETĠK LĠDERLĠK ĠLE ÖRGÜT SAĞLIĞI ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ (Aksaray Ġli Örneği)

TANERĠ, Ahu

Yüksek Lisans, Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Doç. Dr. Bekir BULUÇ

Mayıs–2011, 85 sayfa

Bu araĢtırmanın amacı ilköğretim kurumlarında görev yapan liderler tarafından sergilenen etik liderlik davranıĢları ile okulların örgüt sağlığı düzeyleri arasındaki iliĢkiyi öğretmenlerin algılarına göre belirlemektir.

ÇalıĢma iliĢkisel ve nedensel araĢtırma modelindedir. AraĢtırmada örneklem seçiminde seçkisiz oranlı örnekleme yöntemi kullanılmıĢtır. Bu bağlamda Aksaray ili merkez ilçesinde bulunan 14 ilköğretim okulu ve 2010-2011 eğitim- öğretim yılında bu okullarda görev yapmakta olan 382 öğretmen, örneklem grubunu oluĢturmuĢtur. AraĢtırmada ilköğretim okullarında görev yapan ilköğretim okulu müdürlerinin, öğretmenler tarafından algılanan etik liderlik davranıĢları ve bu davranıĢların gerçekleĢme düzeylerini saptamak amacıyla öğretmenlere Brown, Trevino, ve Harrison (2005) tarafından geliĢtirilen „Etik Liderlik Anketi‟ uygulanmıĢtır. Ayrıca okulun örgüt sağlığını belirlemek için, Hoy, Tarter ve Kottkamp (1991) tarafından geliĢtirilen (OHI-E) Örgütsel Sağlık Envanteri - Ġlköğretim formu kullanılmıĢtır. Verilerin analizinde betimsel istatistik yöntemlerinden aritmetik ortalama (x), standart sapma (s), yüzde (%), frekans (f) iĢlemleri ile Pearson Moments çift yönlü korelasyon analizi ve çoklu regresyon analizi teknikleri kullanılmıĢtır.

(6)

iv

AraĢtırmanın bulgularına göre örneklem grubunun vermiĢ olduğu cevaplara göre ilköğretim okullarında görev yapan müdürlerin sergilemiĢ olduğu davranıĢların öğretmen algılarına göre etik ilkeler doğrultusunda olduğunu, ilköğretim okullarında görevli öğretmenlerin, okulun örgüt sağlığına dair algılarının yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Bunlarla birlikte araĢtırmanın bulgularına göre etik liderlik davranıĢları ile örgüt sağlığı arasında pozitif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir iliĢkinin olduğu görülmektedir ve araĢtırmanın analizleri etik liderlik ile örgüt sağlığı arasındaki iliĢkinin anlamlı olduğunu göstermektedir.

Etik liderliğin örgüt sağlığını yordamasına iliĢkin yapılan çoklu regresyon analizi sonuçları incelendiğinde ise etik liderlik ile okulların örgüt sağlığı boyutları puanları ile pozitif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir iliĢki olduğu görülmektedir. Ayrıca etik liderlik ile örgüt sağlığı arasında anlamlı bir iliĢki olmakla beraber etik liderlik örgüt sağlığının yordayıcısıdır.

(7)

v ABSTRACT

ABSTRACT

THE RELATIONSHIP BETWEEN ETHICAL LEADERSHIP AND ORGANIZATIONAL HEALTH IN PRIMARY SCHOOLS

(A Study In AKSARAY)

TANERĠ, Ahu

Master Thesis, Department of Primary Education Supervisor: Associate Professor Bekir BULUÇ

May –2011, 85 Page

The goal of this study is to determine the relationship between the ethical leadership displayed by the leaders work in primary schools and the organizational health levels, according to teacher perceptions.

The study is based on relational and causal methods of research and random proportional sampling is used for selecting the sample. Concordantly, 14 primary schools located in the center of Aksaray and 382 teachers who were working in these schools in the 2010-2011 educational year formed the sampling group. To detect the ethical leadership behaviors of the school principals in these primary schools perceived by the teachers and the level of the actualization of these behaviors, the „Ethical Leadership Scale‟ developed by Brown, Trevino and Harrison (2005) is used. And to determine the schools‟ organizational health, the „Organizational Health Inventory‟ developed by Hoy, Tarter and Kottkamp (1991) is employed. In analyzing of the data, descriptive statistics method such as mean (x), standard deviation (s), percentage (%) frequency (f) transactions and also Pearson moments two tailed correlation coefficient and multi-regression analysis are used.

(8)

vi

According to the findings of the study generated with the answers of the sample group, the teachers perceived that the behaviors displayed by the schools principals are in line with ethical principles and that the organizational health of the schools is high. In addition to these, the findings of the study show there is a positive relationship on an intermediate level between the ethical leadership behavior and the organizational health and the analyses made in this study shows that this relationship is meaningful.

When the results of the multiple regression analysis performed for ethical leadership to predict the organizational health are examined, a positive and meaningful relationship on an intermediate level between the ethical leadership behavior and the organizational health can be seen. Also the ethical leadership is the predictor of the organizational health.

(9)

vii

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI ... ii

ÖN SÖZ ... iii

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... v

ĠÇĠNDEKĠLER ... vi

TABLOLAR LĠSTESĠ ... viii

BÖLÜM I ... 1 GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem Durumu… ... 2 1.2. AraĢtırmanın Amacı… ... 6 1.3. AraĢtırmanın Önemi… ... 6 1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları… ... 6 1.5. Sayıltılar ... 7 1.6. Tanımlar ... 7 BÖLÜM II ... 9 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 9 2.1.ETĠK ... 9 2.1.1. AHLAK ... 10

2.1.2. ETĠK ve AHLAK ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ... 10

2.1.3. AHLAK ve AHLAKÎLĠK ... 11

2.1.4. BĠREYSEL AHLAK ve AHLAKÎ EYLEMLER ... 12

2.1.5. AHLAK GEREKSĠNĠMĠ ve ÇALIġMA AHLAKI ... 16

2.1.6. AHLAK Ve DĠN ĠLĠġKĠSĠ ... 17

2.2. YÖNETĠCĠLĠK ve LĠDERLĠK ... 19

2.2.1. ÖRGÜTLER, YÖNETĠCĠLĠK ve LĠDERLĠK ... 22

(10)

viii

2.3. ETĠK LĠDELĠK………... 30

2.3.1.YÖNETĠMDE ETĠK………... 32

2.3.2. MESLEKĠ ETĠK ... 33

2.3.3. ETĠK LĠDERĠN ÖZELLĠKLERĠ ... 36

2.3.4. SOSYAL ÖĞRENMEYE DAYALI ETĠK LĠDERĠLĠK ... 36

2.3.5. EĞĠTĠM SĠSTEMĠ VE YÖNETĠM... 37

2.4. ÖRGÜT SAĞLIĞI ... 40

2.4.1. ÖRGÜT SAĞLIĞININ TANIMI………. 41

2.4.2. OKUL YÖNETĠMĠNDE SAĞLIK………. 47

ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR 50 BÖLÜM III……….. 57

YÖNTEM………. 57

3.1. ARAġTIRMA MODELĠ………. 57

3.2. EVREN ve ÖRNEKLEM……… 58

3.3 VERĠ TOPLAMA ARAÇLARI……… 61

3.3.1. OKUL MÜDÜRLERĠNĠN ETĠK LĠDERLĠK DAVRANIġLARI ANKETĠ……… 61

3.3.2. ETĠK LĠDERLĠK ÖLÇEĞĠNĠN FAKTÖR YÜKLERĠ ve GÜVENĠRLĠK DÜZEYĠ ĠLE ĠLGĠLĠ ÇALIġMALAR……… 62

3.3.4. OKUL ÖRGÜT SAĞLIĞI ANKETĠ………... 63

3.4. VERĠLERĠN TOPLANMASI……… 66

3.5. VERĠLERĠN ANALĠZĠ………. 66

BÖLÜM IV……….. 67

BULGULAR ve YORUM……….. 67

4.1. BĠRĠNCĠ ALT PROBLEME ĠLĠġKĠN BULGU ve YORUMLAR…….. 67

4.2. ĠKĠNCĠ ALT PROBLEME ĠLĠġKĠN BULGU ve YORUMLAR……….. 69

(11)

ix

4.4. DÖRDÜNCÜ ALT PROBLEME ĠLĠġKĠN BULGU ve YORUMLAR… 77 4.5. BEġĠNCĠ ALT PROBLEME ĠLĠġKĠN BULGU ve YORUMLAR……… 78

BÖLÜM V………. 81 SONUÇ ve ÖNERĠLER……… 81 5.1. SONUÇ………. 5.2. ÖNERĠLER………... 81 84 KAYNAKÇA ve EKLER ……… 86

(12)

x

TABLO VE ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Tablo 2.1. Yönetici ve Lider Arasındaki Farklar ………... 19

Tablo 2.2. Yönetici ve Liderlerin BakıĢ Açılarının KarĢılaĢtırılması ………… 20

Tablo 2.3 Liderlerin Özelliklerinin Durum ve Performans Üzerindeki Etkileri 24

Tablo 2.4. Umutlu ve Beklentili Liderler Arasındaki Farklar 27

Tablo 2.5. Etik Liderlerin Sorumlulukları ……… 38

Tablo 2.6. AraĢtırmacılara Göre Örgüt Sağlığının Boyutları ……… 42

Tablo 3.1. Örnekleme Seçilen Öğretmenlerin Okullara ve Ankete Katılımlarına Göre Dağılımları ………...

58 Tablo 3.2. Örneklem Grubuna Giren Öğretmenlerin Cinsiyet, YaĢ, Mezun

Olunan Okul, Mesleki Kıdem, Okuldaki ÇalıĢma Süresi ve Okuldaki

Görevine Göre Dağılımları……….. 59

Tablo 3.3. Etik Liderlik Anketi Puanlama Sınırları ……… 62

Tablo 3.4. Etik Liderlik Ölçeği Faktör Yükleri ve Güvenilirlik Sonuçları …… 63

(13)

xi

Tablo 3.7. Örgüt Sağlığı Ölçeği Faktör Yükleri ve Güvenilirlik Sonuçları …. 65

Tablo 4.1. Öğretmenlerin Etik Liderlik Anketine Verdiği Cevaplara ĠliĢkin Ortalama ve Standart Sapmalar ………..

67

Tablo 4.2. Öğretmenlerin, Okul Örgüt Sağlığı Anketinin Boyutlarına Verdiği Cevaplara ĠliĢkin Ortalama ve Standart Sapmalar ………..

70

Tablo 4.3. Etik Liderlik ve Örgüt Sağlığı Arasındaki Pearson Çift Yönlü Korelâsyon Analizi Sonuçları ……….

76

Tablo 4.4. Etik Liderlik ve Örgüt Sağlığı Alt Boyutları Arasındaki ĠliĢkiyi Belirlemeye Yönelik Pearson Çift Yönlü Korelâsyon Analizi Sonuçları ……..

77

Tablo 4.5. Etik Liderliğin Örgüt Sağlığını Yordamasına ĠliĢkin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ………..

(14)

BÖLÜM I

Bu bölümde araĢtırmanın problem durumu, araĢtırmanın amacı, sınırlılıkları, varsayımlar ve araĢtırma konusu ile ilgili tanımlara yer verilmiĢtir.

GĠRĠġ

Etik sözcüğü her geçen gün günlük hayatımızda daha fazla yer iĢgal etmektedir. Tüm insan eylemlerini etik değerler kapsamında değerlendiremeyeceğimiz gibi etik değerlerle ilgisi olmayan herhangi bir insan etkinliğinden de söz etmek bir hayli güçtür (Aydın, 2006: 13). Ġnsan sosyal bir varlıktır ve varlığını bu sosyal çevre içerisinde sürdürür. Doğumundan itibaren kendini belli yaĢam standartlarını sürdürmekle görevli kılan bu sosyal çevre, insanın hem kendi hem de kendisi dıĢındaki insanların yaĢamlarını düzenleyecek birtakım davranıĢ modellerini ve kuralları ona sunar. Tercih, gelenek ve göreliliğe dayanan bu kural ve davranıĢlar insanı hem bağımlı hem de bağımsız bir değiĢken içinde kimi zaman sınırlar, kimi zaman da özgürleĢtirir. Normlara uyması beklenen normal insan, aynı zamanda özünü ve doğallığını korumakla da mükelleftir. Olay ve olgulara yüklediği anlamlar ve bunu eyleme dönüĢtürmesi kadarıyla sorumlu tutulan insanlar kendilerine has yönelimleriyle varlığını ispat düzleminde karakteristik bir yol çizmek durumundadırlar. Seçtikleri davranıĢ tarzlarında özgür seçimler yapabildikleri için de eylemlerinin getiri ve götürülerinden de kendileri sorumludur. Ġnsanların evrensel olan norm ve değerleri bireysel yapılandırması sonucu sosyal olgu ve davranıĢları meydana getirmektedir.

Ahlakın sosyal bir olgu olarak belirlenmesi, her Ģeyden önce, ahlakın sosyal ile iliĢkisinden, hatta sosyalin kendisi olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü, ahlak hem insanlar arasındaki iliĢkileri ve bu iliĢkilerin örüntülediği yapıyı düzenlemek amacıyla konulmuĢ kurallar bütünü hem bundan önce bizatihi insanlar arası iliĢkilerin sonucu ortaya çıkmıĢ kurallar bütünü hem de yalnızca insanlar arası iliĢkilerde varlık kazanan kurallar bütünüdür. (Gündüz, 2005: 184). Zira ahlak ancak akıl sahipleri tarafından bilinip icra edilebilecek bir mevzudur. ĠnĢa edilen eylemlerin yorumlanması evrenselden bireysele indirgenmiĢ normatif yüklemeler ve kompleks iliĢkiler ağı insana mahsustur.

(15)

1.1 Problem Durumu

Ġnsanlığın var olduğu tarihten bu yana, insanlığın peĢinden sürüklendiği kadar insanları da peĢinden sürükleyen, iç içe kemikleĢmiĢ bir yapı olarak geçerliliğini sürdüren ve sürdürecek olan değerler sisteminin vazgeçilmez unsurlarından biri olan etik, sosyal rolleri istemli yahut istemsiz olarak kabullenmiĢ olan insan faktörünü hem etkisi altında bırakmıĢ hem de bu faktörün etkisi altına girmiĢtir.

Bir insan hayatının büyük küçük tüm olayları içinde bütün tecrübî akıĢı tıpkı bir saatin hareketleri gibi zorunlu olarak önceden belirlenmiĢtir. KiĢisel eylemlerimiz hiçbir surette özgür değildir; diğer yandan her birimizin kiĢisel karakteri kendi özgür edimi olarak kabul edilmelidir (Schopenhauer, 2009: 61). Yani bireyler her ne kadar davranıĢlarında bağımsız olsalar bile topluluk içerisinde yaĢadığından ötürü bu davranıĢ yahut davranıĢlar toplumu da etkileyecektir ve baĢkalarını bu duruma bağlı hale getirecektir. BaĢkalarını ve birbirimize bağlayan bu seçim ve seçilimlerde bütünsel olarak bir refah düzeyine ulaĢmak ancak Ģahısların ortak bir paydada buluĢması ve birtakım ortak kararlar alması gerekmektedir.

Günlük ahlakî tecrübelerimiz, her sıradan insanın iyi ve kötüye dair sağlam bir pusulaya sahip olduğunu gösterir. Bu pusulayı bize sunan vicdan veya onun farklı bir Ģekildeki ifadesi olan ahlakî bilinçten baĢkası değildir. Öyleyse ahlakî özgürlüğümüzün kaynağını bilinç veya vicdanımızdan baĢka bir yerde arayamayız. BaĢka bir ifadeyle, ahlakî emir ve yasaklar ahlakî bilinç veya vicdanımızın sesinin doğrudan bir belirlemesi olmadıktan sonra özgür sayılamazlar. Burada Ģüphesiz bir „itaat‟ bir boyun eğme söz konusudur, ancak bu itaat kiĢinin kendi kendisini belirlemesi, bilincinin içselleĢmesi ve dolayısıyla kiĢinin ben- bilincine eriĢmesi demek olan bir itaattir ki, insanın bağımlılığının değil, tam tersine özgürlüğünün bir göstergesidir (Çilingir, 2003: 18).

Ġnsanın çevresini olduğu gibi kabullenmesi gerektiğini, kendi iradesiyle çevresine müdahale edebileceğini, eylemleriyle onu değiĢtirebileceğini deneyimleriyle öğrenmesi süreci, istek ve eylemlerinin, dolayısıyla özgürlüğünün de sınırları olduğunu görmesi süreciyle birlikte rol alır. Ġstediği gibi, yani tamamen keyfi bir biçimde hoĢuna gideni yapma

(16)

ve yaptırma anlamında özgür değildir hiç kimse. Ġsteklerini ve eylemlerini belirli bir dereceye kadar, öncelikle de gerçekleĢmesi mümkün olmayan amaçlar açısından sınırlamak zorundadır (Pieper, 1999: 25).

Bir sosyal topluluğun üyesi olarak insanı özellikle insan kılan tavır ve tutum; onun birlikte olduğu diğer insanların söyledikleri ve yaptıklarının tümüne karĢı kayıtsız kalmayıp aksine övgü ve yergi, hoĢgörü ve hoĢgörüsüzlük, onay ve ret türünden davranıĢlar göstermesi; kendisinin neyi iyi ve neyi kötü, doğru ya da yanlıĢ bulduğunu göstererek taraf olmasıdır. Olup biteni eleĢtirmeden kabullenmek yerine, gerek kendi çıkarları, gerekse de genel olarak ulaĢılmaya değer bir amaç adına birbirleriyle konuĢan ve eyleme giren toplulukta, kiĢinin kendi kiĢisel tavrını ortaya koymak anlamındaki bu ilkesel olanak, tüm insan pratiğine temel oluĢturan özgürlüğün göstergesidir (Pieper, 1999: 34).

Ġnsan davranıĢının temelinde, insana en yüksek tatmini veren bir Ģey olmalıdır. Ama kiĢisel kazanca yönelik önlemler bu tür bir temel olamazlar; çünkü en yüksek mutluluk kiĢisel özlemler ile baĢkalarının özlemleri arasında uyum yoluyla elde edilir. Mutluluk kötülükten bağımsız olmaktır ama her bireyin yaĢamı herkesin çıkarı ile uyum içinde değilse, bu özgürlük elde edilemez. Hayat bize bu dersi öğretir ve insan, akıl yürüten ve deneyimin verdiği derslerden yaralanabilen bir varlık olarak, bu uyuma götürecek ya da ondan uzaklaĢtıracak eylemler arasında seçim yapar. Böylelikle toplumun yapısı ve bununla birlikte etik anlayıĢı geliĢir (Kropotkin, 2007: 143).

Bir kiĢi, bir toplum düzeni içinde baĢkalarıyla bir arada var olan bir birey olarak insan, ahlakî hayatı Ģahsen yaĢar, içinde bulunduğu toplumun ahlakî ilke ve değerlerini eylemleriyle cisimleĢtirir. Fakat o bununla da kalmayıp, taĢıyıcısı olmaya veya hayata geçirmeye çalıĢtığı değerlerin anlamı üzerinde düĢünmeye baĢladığı, kullandığı ahlakî kavramların gerçekte ne olduklarını ve ne anlam ifade ettiklerini araĢtırmaya; ahlaklılığın unsurlarını tartıĢmaya ve bu ve benzeri konularda düĢündüğü ve hissettiği Ģeyleri dile getirmeye, baĢkalarına aktarmaya baĢladığında, normal ahlaklılık düzeyini aĢıp, etik yoluna girmiĢ olur (Cevizci, 2002: 4).

Ġnsan sadece bilen, düĢünen bir varlık değil aynı zamanda eyleyen, yapan bir varlıktır. Ġnsanın tüm yapıp etmelerinin bir amacı vardır ve iyi, her Ģeyin amaçladığı bir Ģey olarak

(17)

onun iĢlevinde tanımlanmıĢtır. Ġnsan, kendine özgü iĢlevleri olan bir varlıktır. Her varlık, doğasına uygun davrandığı yani her varlık formuna uygun olduğu sürece amacını gerçekleĢtirir. Bu bakımdan insanı diğer canlı varlıklardan ayıran en önemli yanından biri iĢlevine bağlı yaĢamasıdır. Çünkü insan, bitki ya da hayvan gibi tek iĢlevi yaĢamak olan bir canlı değildir; insanın iĢlevi ruhun akla uygun, erdeme uygun etkinliğidir. Yani insanın iĢlevi ruhun akıllı yanıyla; ruhun gerçekleĢtirdiği etkinlik ve eylemlerin akla uygunluğu ile ilgilidir. Ġnsan dıĢındaki varlıklar, kendi doğalarının dıĢına çıkamazken insanlar kendi doğalarından apayrı davranabilir; hırsızlık, zina gibi. Ġnsanın erdemliliği, bu bakımdan insanı ahlaksal bir varlık kılar. Böylece insan, rasyonel bir etkinlik olan düĢünce erdemleri ve sorumlu bir varlık olmasını sağlayan karakter erdemleri ile ahlaksal bir öznedir. Ġnsan, kendi eylemlerini kendisi tercih ettiğinden “iyi insan” ya da “kötü insan” olmayı da kendisi tercih eder (Öztanrıkulu, 2009: 114). Ġnsan kendi iç âleminin gözlemcisidir. Kendine yönelip, kendini tanıdığı, kendi davranıĢları ve iç âleminde kopan fırtınaları üzerinde düĢündüğü zaman oradaki kötülükleri ve iyilikleri görecektir (GülĢeni, 2004: 119).

Ġnsanın etik boyutu, insanın diğer varlıklardan ayırt edici yanını da ortaya çıkarmaktadır. Çünkü insan dıĢındaki hiçbir canlı varlık, iyinin ne olduğu ve iyi yaĢamın nasıl elde edileceği amacının peĢinden koĢmaz. Böylece iyinin amaç olması ile nasıl elde edilebileceği anlamına gelen araç ayrımı ahlak felsefesinde problematik bir hale gelmiĢtir (Öztanrıkulu, 2009: 93). Ġnsan hayatta üstlendiği rolleri gün içerisinde oynarken bunları layıkıyla yerine getirmeye çalıĢır. Her zaman baĢarılı olur mu orası tartıĢılır ancak insanoğlu elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıĢır; bunu yaparken de birçok zorlukla karĢılaĢır. KiĢi toplum nazarında önemli bir yeri iĢgal ediyorsa yükümlülükleri bir o kadar artmaktadır (Palgın, 2009: 101).

Gazzali‟de ahlak ilmi, en geniĢ ifadesiyle bir ruh sağlığı ilmi olduğu görülmektedir. Buna göre insan için, nasıl ki beden sağlığını korumak bir görev ise, ruh sağlığını korumak da aynı Ģekilde, hatta daha da önemli bir görevdir (Çarıcı, 1982: 194). Ne var ki hayatın ve dünyanın manevi –ahlakî anlamını ne kadar kesin biçimde hissedersek hissedelim, onu açıklayıp misallerle anlaĢılır hale getirmek, bu anlam ile var olduğu haliyle dünya arasındaki çeliĢkiyi çözmek, içinde çok büyük bir iĢtir (Schopenhauer, 2009: 14).

(18)

Ġnsanların birlikte yaĢamlarını sürdürmüĢ olduğu bu sosyal çevrede üstlendikleri birtakım görevler vardır. Daha iyiye giden yol, daha düzenli, daha adil, daha hoĢgörülü; insanların birbirini daha çok anlamaya çalıĢtığı, ortak amaçların güdüldüğü, herkese eĢit davranılan, insanları değerlendirmede standartların yanı sıra bireysel yeterliliklerin ve sınırlılıkların dikkate alındığı bir yaĢam alanı oluĢturmaktan geçer. Bu yaĢam alanı içerisinde herkesin formal ve informal sorumlulukları vardır ve bu alan bu sorumlulukların yerine getirilme düzeyine göre Ģekillenmektedir.

Sosyal örgütlerde yönetici yahut lider olan kiĢilerin davranıĢları örgütün diğer elemanlarının davranıĢlarına kıyasla daha dikkatle incelenir. Örgüte bağlılık, çalıĢanların performans düzeyleri, örgütün bütünlüğü, dıĢ çevrenin baskı ve müdahalesi, örgütün baĢarısı, örgüt çalıĢanlarının birbiri ile iletiĢimleri gibi birçok etken doğrudan ve dolaylı olarak örgütte izlenen kiĢinin davranıĢlarından etkilenmektedir. Bu bağlamda günümüz toplumlarında hem liderliğe hem de liderlerin davranıĢlarına yönelik araĢtırmalar ve çalıĢmalar gün geçtikçe artmaktadır.

Öğretmenlerin ihtiyaçlarının giderilmesinde, beklentilerinin karĢılanmasında okul müdürlerinin etkin rol oynaması gerekir. Ġhtiyaçları giderilen, beklentileri yerine getirilen öğretmenler iĢlerine karĢı daha motive olmuĢ, daha özverili bir çalıĢma içerisinde olabilirler. Bu durum okul örgütüne amaçlarına giden yolda büyük ilerlemeler yaĢatabilir. Ġhtiyaçları giderilmeyen, beklentileri karĢılanmayan öğretmenlerde ise motivasyon düĢüklüğü yaĢanabilir (Ergen, 2009: 2). Bu da örgüt sağlığını doğrudan etkileyecektir.

Sosyal örgütün bir parçasını teĢkil eden eğitim örgütü ve bu örgütün içerisinde yer alan okullar tüm bu çerçeveler dahilinde hem son sürat ilerleyen ve değiĢen günümüz Ģartlarına uyum sağlayabilmeli hem de kendine belirlemiĢ olduğu hedefleri gerçekleĢtirebilmelidir. Okullarda adaletli ve güvenli bir ortam sağlamak, istenen baĢarıyı elde edebilmek adına okulda müdür olarak görev yapan ve lider olması beklenen kiĢilerin eylemleri önem arz etmektedir. Bu eylemleri değerlendirecek olan ilk yetkililer de öğretmenlerdir. Yapılan bu araĢtırmada öğretmenlerin algıları temel alınarak ilköğretim okullarında görev yapan müdür yetkili kiĢilerin etik liderlik davranıĢları tespit edilmeye ve okulun örgüt sağlığı arasındaki iliĢki düzeyi belirlenmeye çalıĢılmıĢtır.

(19)

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araĢtırmanın amacı, ilköğretim okullarında etik liderlik ile örgüt sağlığı arasındaki iliĢki düzeyini belirlemektir. Bu amaca ulaĢmak için aĢağıdaki sorulara yanıt aranmıĢtır:

1. Ġlköğretim kurumlarında çalıĢan öğretmenlerin, müdürlerin etik liderlik rollerine iliĢkin görüĢleri hangi düzeydedir?

2. Ġlköğretim kurumlarının öğretmen algılarına göre örgüt sağlığı düzeyi nedir? 3. Etik Liderlik ile Örgüt Sağlığı arasında nasıl bir iliĢki vardır?

4. Etik Liderlik ile Örgüt Sağlığı boyutları arasında nasıl bir iliĢki vardır? 5. Etik Liderlik Örgüt Sağlığının yordayıcısı mıdır?

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Ülkemizde örgütsel etik, örgüt sağlığı, liderlik stilleri ile ilgili pek çok araĢtırma yapılmıĢtır fakat literatürde eğitim alanında etik liderliğin örgüt sağlığı üzerindeki etkisini saptamaya çalıĢan bir çalıĢmaya rastlanamamıĢtır. Bu yönüyle araĢtırmanın öncelikle ilgili literatüre önemli bir katkı getireceği düĢünülmektedir. Liderliğin yalnızca yöneticilik olmadığı, aynı zamanda sergilenen tutum ve davranıĢların neticesi olarak bir model teĢkil ettiği bilinmektedir. Etik liderlik modelin örgüt sağlığı üzerinde nasıl bir etkisi olduğu, liderlikte etik davranılmasının örgüt sağlığını hangi ölçüde etkilediği, örgütlerin kendini geliĢtirmesi, çıktılarının niteliğinin artmasında etik boyutunun ne derece etkili olduğunun bu araĢtırma sayesinde belirginlik kazanacağı beklenmektedir.

Milli Eğitimimizin hedef ve amaçlarını hakkı ile gerçekleĢtirmesi beklenen okullarımızda adalet, hoĢgörü, yansızlık, tutarlılık gibi erdemlere dikkat çekerek bu hususta farkındalık kazandırma açısından da bu araĢtırma önem arz etmektedir.

1.4. Sınırlılıklar

1. AraĢtırma Aksaray ili ile sınırlı ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerle sınırlıdır.

(20)

1.5. Sayıltılar

Bu araĢtırmada aĢağıdaki sayıltılardan hareket edilmiĢtir:

1. Veri toplamak amacıyla kullanılan ölçme aracına yansıtılan cevapların var olan durumu yansıttığı varsayılmaktadır.

2. Bu çalıĢma için seçilen örneklem grubunun evreni temsil ettiği varsayılmıĢtır.

1.6. Tanımlar

Ahlak: Ahlak, bir toplum tarafından kabul edilen, öne sürülen davranıĢlar toplamıdır ve aynı zamanda ahlak, birey tarafından bağlayıcı/ baskın görülen ve onun herkesçe benimsenmesini istediği davranıĢ Ģeklidir (Gündüz, 2005: 6-7).

Etik: Etik, belli bir ahlaklılık idesine sahip, belli bir yaĢama idealini hayata geçirmek için mücadele eden, çağının gidiĢatını, üyesi olduğu toplumun yaĢayıĢını ya eleĢtiren, ahlaklılığın dilini analiz eden, ahlakî kavram ve yargıların niteliğini tartıĢan, değeri konu alan, kapsamında insanın değer biçici deneyimi, kısacası hayata anlam katan her Ģey bulunan düĢünüĢ tarzı, ahlakî ilkeler teorisi veya felsefe disiplini diye tanımlanabilir (Cevizci, 2002: 2).

Etik Liderlik: Dengeli ve adil kararlar almada ilkeli, dürüst, ilgili özelliklere sahip olan kiĢilerdir (Brown and Trevino, 2006). DavranıĢlarında etik standartları temel alan, çalıĢanlara iĢ ortamında adaletli, hoĢgörülü davranan, onların ilgi, ihtiyaç, yeterlilik ve sınırlılıklarını bilen; diğer liderlik vasıflarını yerine getirmenin yanı sıra çalıĢma ortamını huzurlu ve güvenli bir Ģekilde düzenleyip baĢarının ve verimli çatıĢmaların önünde olan yahut olabilecek engelleri ortadan kaldıran liderlik biçimidir.

Örgüt Sağlığı: Çevrede varlığını sürdürmenin yanı sıra, uzun dönemde yeterli Ģekilde problemlerle baĢa çıkmayı sürdürebilme, sürekli olarak geliĢme, yaĢama ve baĢa çıkma yeteneklerini geliĢtirme. Bir örgütün, içsel bir bütünlük taĢıması, gerek iç gerekse dıĢ çevresiyle etkili iletiĢimde bulunması ve etkili liderliğe sahip olması, belli bir kimliğinin

(21)

olması, nitelikli çıktılar sunarak zaman içerisinde olgunlaĢması, sağlıklı ve süreklilik gösteren bir büyüme ve geliĢmeye sahip olmasıdır (Akbaba-Altun, 2001, 21).

(22)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. ETĠK

Aristo‟dan bu yana bir felsefi disiplinin adı olan etik, köken olarak Yunanca‟daki ethos sözcüğünden gelmektedir ve iki farklı kullanımı söz konusudur: εθος: athos: alıĢkanlık, töre, görenek anlamlarını taĢır; eylemlerini antik kentte geçerli olan töreye uygun olarak eğitim yoluyla düzenlemeye alıĢkın kiĢi, genel kabul gören “ahlak yasası” normlarını izlediği sürece “etiğe” göre davranmaktadır. Ama dar anlamda ve asıl anlamıyla ηθος olarak yazılan etiğe göre eylemde bulunan ve davranan kiĢi, aktarılan eylem kurallarını ve değer ölçülerini sorgulamadan uygulamayıp; aksine, kavrayarak ve üzerinde düĢünerek talep edilen iyiyi gerçekleĢtirmek için onları alıĢkanlığa dönüĢtüren kiĢidir: AlıĢkanlık, töre ve görenek böylelikle karakter anlamını da almakta, erdemli olmanın temel tavrı olarak pekiĢmektedir (Pieper, 1999:30).

Moral kavramı Yunanca‟ daki „ethos‟ kelimesinin Cicero tarafından Latince‟ye uyarlanmıĢ halidir. Ethos sözcüğünden türetilmiĢ olan „etik‟ ise, öznel yönüyle bireyin niyet, anlayıĢ ve tutumunu, nesnel yönüyle de ahlak, töre ve alıĢkanlıkları niteler. Her iki yönü kapsayacak tarzda etik ethosun, ahlakî olanın bilimidir (Çilingir, 2003: 12).

Türk Dil Kurumu‟nu tanımına göre ise etik: a. 1. Töre bilimi. 2. ÇeĢitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranıĢlar bütünü. 3. Etik bilimi. Ahlak: 1. Bir toplum içinde kiĢilerin uymak zorunda oldukları davranıĢ biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre (http://tdkterim.gov.tr/bts/); ahlak: 1. Ġnsanda bulunan rûhi ve zihni haller; 2. Ġyilik etmek ve fenalıktan çekinmek için takibi lâzım gelen usûl ve kaideleri öğreten ilim (Devellioğlu, 2007:17) anlamlarına gelmektedir.

Batı dillerinde, Yunanca karakter anlamına gelen ethos sözcüğünden, Türkçe de ise Arapça „huy‟, „mizaç‟, „karakter‟ anlamına hulk sözcüğünden türeyen ahlak, insanın baĢka

(23)

varlıklarla belirli normlara göre gerçekleĢen iliĢkiler toplamını, insanın söz konusu iliĢkileriyle bu varlıklara yönelen eylemlerini düzenleyip anlamlandıran norm, ilke, kural ve değerler bütününü ifade eder. Buna göre ahlak, bir kültür çevresi içinde kabul görmüĢ, belirlenmiĢ ve tanımlanmıĢ değerler manzumesi ve amaçlarla, bu değerlerin nasıl yaĢatılacaklarını, söz konusu amaçlara nasıl ulaĢılacağını ortaya koyan kurallar öbeği veya bir insan topluluğunun belli bir tarihsel dönem boyunca, belli türden inanç emir, yasak, norm ve değerlere göre düzenlenmiĢ ve söz konusu düzenlemeye bağlı olarak töreleĢmiĢ, gelenekleĢmiĢ yaĢama biçimi diye tanımlanabilir (Cevizci, 2002: 3).

Felsefenin bir disiplini olan etik, kendini ahlakî eylemin bilimi olarak anlar. Ahlakîlik kavramını temellendirmek üzere insan pratiğini, mevcut ahlakîlik koĢulları açısından araĢtırır (Pieper, 1999: 22).

2.1.1 AHLAK

Ahlak, insanlığın kabul ettiği ve baĢka kesinlik ölçüleriyle ölçülemeyen hareketlerimize ait değerlerin toplamıdır (Ülken, 2001:19). Ahlak, insanların nasıl hareket edeceklerini gösteren kaideler bilgisidir, ahlak iyilik duygusuna ait kaidelerdir. Ġnsanların iyi yaĢamak için edindikleri iyi huylardır. Bu sebeple ahlak beĢeri hayatın tanzim ve idaresi ilmidir. Yani insanların iyiliğe yaklaĢıp kötülükten uzaklaĢmaları düsturu, ahlakın en önemli kaidesidir (Okur, 1969: 9). Ahlak, kültürel değerler ve ideallerle ilgili doğru ve yanlıĢları ve bunlara uygun olarak nasıl davranılması gerektiğini belirler. Ahlak geniĢ tabanlı ve nasıl davranılması gerektiğine iliĢkin yazılı olmayan standartları içerir. Kısacası ahlak, bizim baĢkaları hakkında nasıl düĢünmemiz veya onlara karĢı nasıl davranmamız gerektiğini ya da baĢkalarının bizim hakkımızda nasıl düĢünmesi ve davranması gerektiğini gösteren standartlardır. Yani bireylerin günlük yaĢamlarında kendi davranıĢ ve eylemlerinde kendilerine yol gösteren bilinçli olarak tercih ettikleri ahlaki ilkelerdir (Kapu, 2009: 58).

2.1.2. ETĠK ve AHLAK ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ

Ahlak, kültürel değerler ve ideallerle ilgili doğru ve yanlıĢları ve bunlara uygun olarak nasıl davranılması gerektiğini belirler. Ahlak geniĢ tabanlı ve nasıl davranılması gerektiğine

(24)

iliĢkin yazılı olmayan standartları içerir. Etik ise, hem daha soyut kavramlara dayalıdır hem de bu soyut kavramlardan ne anlaĢılması gerektiğini tanımlamaya çalıĢır. Etik kuralların açık ve belirli bir alana iliĢkin yazılı kuralları içermesi beklenir. Örneğin, sanat etiği, siyaset etiği, tıp etiği, hukuk etiği, eğitim etiği, çevre etiği, biyoetik, medya etiği v.b. alanlar için ortak ilkeler söz konusu olmakla birlikte, daha çok kendilerine özgü ilkeleri içerirler. Bu ilkeler, uyması beklenen bireylerin özelliklerine göre değil evrensel kabul gören kavramlara dayalı olarak geliĢtirilirler. Etik ayrıca adalet, eĢitlik ve ödün kavramlarına önemli bir yer verir. Ancak birçok etik sorunu aynı zamanda ahlakî sorunları da içerir (Lamberton ve Minor, 1995: 326; akt. Aydın, 2006: 16).

Etik, içeriği ne olursa olsun, bir eylemin haklı olarak ahlaki diye tanımlanabilmesi için yerine getirilmesi gereken koĢulları tamamen biçimsel yoldan yeniden kurarak, ahlaksal olanla ilintili bütün sorunları çok genel, ilkesel, dolayısıyla da soyut düzlemde tartıĢır. Bundan dolayı etik, hangi somut amaçların tek tek iyi, herkes için ulaĢılmaya değer amaçlar olduğunu belirlemez; daha çok ölçütleri belirler ve bu ölçütlere göre öncelikle hangi amacın iyi amaç olarak kabul edilmesinin bağlayıcı olabileceğini gösterir. Etik iyi olanı değil, bir Ģeyin iyi olduğu hükmüne nasıl varıldığını söyler (Pieper, 1999: 28).

2.1.3 AHLAK ve AHLAKÎLĠK

„Ahlakî‟ sözcüğü belli yargı, kural, tavır ve iliĢkileri nitelendiren bir sıfattır. „Ahlakî‟ veya „töresel‟ ifadeleri burada esas olarak, „ahlaken iyi‟ değil, aksine „ahlak sahasına ait olan‟ anlamında kullanılmaktadır. Ahlakî sıfatının karĢıtı da „ahlaksız‟ veya „töre tanımaz değil‟, „ahlak- dıĢı‟ dır (Çilingir, 2003: 11).

Ahlak kavramına değiĢik açılardan bakıldığında, çeĢitli gruplarda geçerli olan değer yargılarının değiĢik nitelikler taĢıdığı, hatta aynı gruplar içinde de bu değer yargılarının değiĢtiği görülmektedir. DeğiĢen zaman ve koĢullara bağlı olarak, eskiden yasaklanmıĢ davranıĢlar, zaman içinden teĢvik edilen davranıĢlara dönüĢebilmektedir. Aynı eylem, farklı ahlak anlayıĢları açısından farklı yorumlandığında da farklı davranıĢlara dönüĢebilmektedir (Kuçuradi, 1988:22; akt. Aydın, 2006:17).

(25)

Ahlak temelde bir davranıĢ bilimidir; bu da onun hem teorik hem de pratik bilgiler vermesini gerekli kılar. Bu bilgilerin oluĢturduğu bölümlere de nazarî (teorik, kuramsal) ve amelî (pratik, uygulamalı) ahlak denilmektedir. Nazarî ahlakta, ahlak problemleri tahlil edilerek insanın ahlaki yaĢayıĢına temel oluĢturacak genel prensipler, kaide ve kanunlar tespit edilir. Bununla birlikte ahlak ilmi uygulamalı bir ilimdir; yani bu ilim sadece “ bilmek‟‟ için değil, fakat asıl “yapmak‟‟ için vardır. Bu sebepledir ki insanın ahlaklı olabilmesi için nasıl yaĢaması gerektiğini, görev ve sorumluluklarının nelerden ibaret olduğunu bildirmek üzere amelî(pratik) ahlak geliĢtirilmiĢtir (Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Ġlmihal II, 2008: 496).

Ahlak kavramı, içeriği doğrultusundan değiĢebilir; ama ahlaka duyulan talep sabit kalır. Geçerlilik taleplerinin içeriği ya da uygulanma biçimi eskiyebilir, çağdıĢı kalabilir ama bu, günün birinde hiçbir ahlakî geçerlilik talebinin kalmayacağı anlamına gelmez; zorunluluk taleplerinin yerini yine hiçbir Ģekilde „ebedi‟ olmayan, tersine pratikte sürekli sorgulanabilir, eleĢtirilebilir, değiĢtirilebilir olmaları gereken yeni, „çağdaĢ‟ olarak kabul edilen normlar alır. Kurallar, eylem topluluğunun çoğunluğu tarafından benimsenip onlara uyulduğu sürece geçerlidir. Dolayısıyla kurallar bir özgürlük ediminin ürünüdür ve bu Ģekilde onaylandıkları sürece anlamlıdır (Pieper, 1999: 47).

2.1.4. BĠREYSEL AHLAK ve AHLAKÎ EYLEMLER

Birey kendi bilinci, yaĢantısı ve hürriyeti doğrultusunda karar verme süreci içerisinde kendini bulur. Her karar, kiĢinin seçim ve seçilimlerinin yönünü tayin eden bir pusuladır ve bize o kiĢinin tercihleri hakkında bilgi verir.

Etiğin kendisi, belli bir anda ve yerde ne yapılacağı hakkında ahlakî yargılara varmaz. Daha çok eylemin ahlakî olarak kabul edilebilmesi için, nasıl davranılması gerektiği bilgisini aktarır (Pieper, 1999: 98). Etik, her Ģeyden önce istenilecek bir yaĢamın araĢtırılması ve anlaĢılmasıdır. Daha geniĢ bir bakıĢ açısı ile bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da yapılamayacağının; neyin isteneceği ya da istenemeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir (Aydın, 2010: 8).

(26)

Biz bir karara vardığımızda, farklı tutum veya davranıĢ ihtimalleri arasında bir tercih yaparız. Bir davranıĢı terk ettiğimizde de bir karara varmıĢ oluruz. Hatta belli bir meseleye dair bir karara varmamayı düĢündüğümüzde bile, geçekte o meseleyle ilgilemeyeceğimize veya onu kendi akıĢına bırakacağımıza dair bir karara varıyoruz demektir. Ahlakî yargıların bir baĢka özelliği de onların öncelikli olarak davranıĢlara, sonra da Ģahıs ve toplumsal oluĢumlara, yani sosyal sahadaki iliĢkiler ağı, kurumlar, düzen ve kurallara yönelik olmasıdır. Bu çerçevede insan hayatının bir dizi kararlar ve yargılardan oluĢtuğunu görürüz (Çilingir, 2003: 13). Seçtiğimiz değerler, karĢılaĢtığımız etik problemleri analiz ederken ve değerlendirirken doğru yaklaĢımı bulmamız konusunda bizi yönlendirir. YaklaĢımımız ve değerleri uygulama biçimimiz, karĢılaĢtığımız durumların içerdiği etik unsurları nasıl belirleyeceğimizi ve tanımlayacağımızı etkiler. Bazen farklı değerler çatıĢır. Değerlerin çatıĢtığı durumlarda, kaçınılmaz olarak değerler tercihlere uygun olarak sıralanır (Aydın, 2010: 14).

Ahlak normları sosyal normların bir çeĢidini teĢkil eder. Normların öğrenilmesi ve benimsenmesi ise sosyalleĢme dediğimiz prosesin büyük bir parçasıdır. SosyalleĢme denildiği zaman insanın biyolojik bir varlık iken aynı zamanda sosyal bir varlık olması, insan toplumunun bir üyesi haline gelmesi anlaĢılmalıdır (Güngör, 1998: 23). Ahlakî değerlerin hem süjesi, hem objesi insandır (Ülken, 2001: 222). Yani insan yaĢadığı bu çatıda hem etken hem de edilgen durumdadır. Eylemleri yapabilme gücü ve iradesi ile kendinden bağımsız, ama eyleme dönüĢtürdükten sonra ilk olarak kendisiyle ardından da yaĢadığı tüm evren ile bağımlı bir haldedir. BaĢına buyruk yahut belli düzen ve kurallar çerçevesi içerisinde sisteme katılma serbesti bireyin kendi yaĢam talebi ve iradesine bırakılmıĢtır.

Ahlak, temel insan iliĢkileriyle ilgilenmektedir. Ahlaki kurallar, moral davranıĢların gerçekleĢmesini sağlar. Örneğin bütün toplumlar, yalancılığı, hırsızlığı, hilekârlığı ve baĢkalarına zarar vermeyi yasaklayan ahlaki kurallara sahiptir. Aynı Ģekilde toplumlar, baĢkalarının hakkına saygı göstermeyi, baĢkalarına yardım etmeyi, vaatlerini yerine getirmeyi ve sadakati öneren ahlaki kurallara da sahiptir. Böyle davranıĢ kuralları, organize olmuĢ yaĢamın devamı ve muhafazası için esastır. Birçok insan için dini inançlar ve organizasyonlar, ahlaki belirleyiciler ve moral anlamaların ana kaynağıdır. Aynı Ģekilde aile kurumu da çocuğa geliĢme aĢamasında, kendi değer yargılarını Ģekillendiren doğru ve yanlıĢ anlayıĢı ona

(27)

kazandırmaktadır. Bunlara benzer etkileri olan diğer önemli kurumlar arasında okulları ve medyayı sayabiliriz. Bu eğitim ve öğretim deneyimlerinin hepsi, her bir bireyde bir ahlak veya sosyal olarak kabul edilebilir davranıĢ anlayıĢı geliĢtirmektedir (Kapu, 2009:60).

Ahlak gündelik hayatta önemli bir rol oynar: Ġnsanın bütün davranıĢ Ģekillerinde ve dilsel alıĢkanlıklarında, belli değer tasarımlarına dayanan bir ahlakî bağlılık az çok ifadesini bulur (Pieper, 1999:34).

Bir insan için bireysel ya da özel iyi, iĢtahının, duygu, tutku, ve muhtelif duygulanımların, aklın denetimi altında, bir denge ya da uyum halinde olmasıdır. Fakat insan bir sistemin parçası, yani doğası itibariyle sosyal bir varlık olduğu için, onun duygu, eğilim ya da duygulanımları, toplumla uyum içinde olmadığı sürece, tam olarak ahenkli ve dengeli hale gelemez. BaĢka bir deyiĢle, insandaki kendi öz-çıkarına dönük ilgi, insan sosyal bir varlık olduğu için kaçınılmaz olarak türdeĢlerinin iyiliğini istemeye dönük bir ilgiyle tamamlamak zorundadır (Cevizci, 2002: 129).

Etik, ahlak kavramından hareket ederek bir eylem ve davranıĢın anlamını geliĢtirir; bu eylem öznel, keyfi, geliĢigüzel bir istemenin eseri olmayıp, eleĢtirel bir mesafeden kendini özgürce belirleyen ve ötekilerin özgürlüğüne göre kendi özgürlüğün sınırlar koyan bir iradenin eseridir (Pieper, 1999: 98).

Etiğin iĢlevi insanın kusurları üzerinde ısrar edip onu „hatalar‟ ı yüzünden azarlamak değil, insanın en iyi içgüdülerine hitap ederek olumlu yönde hareket etmektir. Sevgi, cesaret, kardeĢlik, kendine saygı, kiĢinin idealleri ile uyumu insana eğer fiziksel düĢünsel ve duygusal güçlerinin tam bir kullanımını bulabileceği bir yaĢam istiyor ise, böylesi bir yaĢamın diğerlerine saygısızlık yolundan ulaĢılabilir olduğu fikrini, ebediyen terk etmesi gerektiğini söyler (Kropotkin, 2007:47). Çünkü hiçbir tecrübe sırf kendi içine katlanmıĢ değildir. Her tecrübe kendini aĢan, baĢkasına çevrilen, baĢkasıyla bağlantıya giren bir düĢüncedir (Ülken, 2001: 23). Etik, kiĢiyi ahlakî olarak görülen eylemi gerçekten de yapmaya zorlamaksızın sadece eylem yapma iradesini ahlakî açıdan belirlemesinde yardımcı olur. KiĢi uygulamada, ahlakî açıdan yapması gereken davranıĢı gerçekleĢtirmeyi reddedebilir hatta sonuçta ahlaka aykırı olarak davranabilir (Pieper, 1999: 99). Bu bağlamda etik, birey ve toplumlara zorlayıcı

(28)

bir güç olmanın dıĢında kalır ve ancak talep edilmesi ve gerekliliğin bireyin kendi iradesi doğrultusunda hissedilmesinden dolayı Ģekillendirici, yol gösterici bir konuma yerleĢir. Bireyler uygulama safhasında etik yahut ahlakî davranıĢlar sergileme hususunda özgürlüklerini kendi yaĢam felsefeleri, inançları ve değer sistemleri ile daha belirleyici hale getirmektedirler.

Etiğin temel amacı insanlara ayrı ayrı tavsiye vermek değildir. Daha çok, bir bütün olarak onların önüne yüksek bir amaç, herhangi bir tavsiyeden daha iyi bir Ģekilde içgüdüsel olarak doğru yönde hareket etmelerini sağlayacak bir ideal koymaktır (Kropotkin, 2007:49).

Etik, ahlakî eylemlerin ve yargıların yapısını açıklamalarla geliĢtirerek ve ahlakîliği insana özgü –insanın olma- durumunu, bir insan olarak, dolayısıyla insaniyetini kurucu ve ona (görev olarak) verilmiĢ pratik bir öz nitelik olarak kavrayarak günlük yaĢam pratiğinin ve bunun somut dertlerinin ötesine geçip, temel olana, ilkesel olana yönelir. Etik, doğrudan tekil eylemlerle iliĢkili olan ve pratiğe dönüĢtürülebilen çözüm önerileri ya da eylem talimatları sunmadığı için, insan eylemlerine doğrudan fayda sağlamamaktadır (Pieper, 1999: 98).

Etik müstakil ve bütünüyle özerk bir disiplin olmakla birlikte, onun daha önce kimi etik teorilere iliĢkin dini temellendirme bağlamında dile getirildiği üzere, dinle de belli ya da hatta karĢılıklı bir iliĢkisi vardır. Bir kere her Ģeyden önce her dinin belli bir ahlakî boyutu olduğunu unutmamak gerekir; baĢka bir deyiĢle, ahlakî öğretiler bütün dinlerin ama özellikle de semavi dinlerin merkezinde bulunur. Zira her din belli bir değer sistemi getirir, insanlara hangi ideallere göre, nasıl eylemeleri ve tür bir karakter oluĢturmaları gerektiğini bildirir (Cevizci, 2002: 27).

Etik, insanları ahlakî yapmaz. Bir insan yalnızca kendiliğinden ve kendisi aracılığıyla –kendi iradesiyle- iyi ya da kötü insan olur. Ama kötüyü yaratan durumlar ve nedenler olabileceği gibi, iyiyi hazırlayan nedenler de olabilir ve bu anlamda etik, eylemde bulunanı ahlakî eylem koĢulları hakkında aydınlatarak ve ona özgürlüğü mutlak olması gereken iyi anlamında kavratarak, etkili olmaya çalıĢır. Etik, insanların aklına hitap ederek onları iyi yapmaya teĢvik etmek için kendi yöntemlerini ve argümanlarını sürekli olarak düzeltmeye ve yetkinleĢtirmeye çalıĢabilir ama bireyin özgürlüğünü dıĢlayarak ya da bireyin özgürlüğüne

(29)

karĢı davranarak hiçbir Ģekilde herhangi bir iyi niyet üretmeye kalkıĢamaz. Bu hem onun gücü hem de yetkisi dıĢındadır. Etik bir vakalar koleksiyonu değildir. Ġnsanlık için maddi normlar ve değerler kataloğu geliĢtirmediği gibi, önceden belirlenen ahlakî normlara bakarak belli bir durumda neyin yapılması gerektiğine karar veren en yüksek ahlakî merci de değildir (Pieper, 1999: 154).

Bireyleri davranıĢlarında toplumsal yaĢamda düzen teĢkil edecek Ģekilde yönlendirmeye çalıĢan faktörlerden biri de hiç Ģüphe yok ki değer sisteminin inanç boyutudur. Toplumsal yaĢamın bir gereği olan inanma ihtiyacı bireylerin karar verme sürecini belirleyici düĢünme ve değer sistemi olarak sosyal bir varlık olan insanları aynı zamanda da insanın içinde bulunduğu tüm evreni yakından ilgilendirir.

Etik, süper ahlak değildir. Ġnsanlığa yönelik bağlayıcı eylem kuralları içeren bir maddi normlar kataloğu sunmaz. Ahlakî normlar, özgürlüğün herkesin özgürlüğü adına kendini sınırlaması durumunda baĢvurulacak pratik kurallardır; bu kurallar insanların yaĢamında karĢılıklı olarak birbirini kabullenme süreçlerinden doğar (Pieper, 1999: 154). Aslında ahlakî ya da etik bir yaĢam her insanın varoluĢsal bir mecburiyetidir. Tüm dinler, felsefi öğretiler hatta siyasal ideolojiler insanlar için iyi, güzel ve doğru ilkeler doğrultusunda düĢünmeyi ve yaĢamayı öngörür. Bu temelde insanlar yaĢamlarının tüm boyutlarında iyi, güzel ve doğru kavramların biçimlendirdiği bir kiĢilik doğrultusunda davranmak durumundadır. Bu anlamda etik değerlerle örülmüĢ bir kiĢiliğe tam olarak sahip olmayan bireyler, bulundukları örgüt ortamında çeĢitli yasal sınırlamalara rağmen etik dıĢı davranabilmektedir (Küçükkaraduman, 2006: 14). Ahlaki davranıĢları diğer davranıĢlardan farklı kılan özelliklerden bir tanesi de eyleme dönüĢmemiĢ davranıĢı henüz düĢünce aĢamasındayken muhakeme yolu ile iyi yahut kötü olduğunu kanısına kiĢinin varmasını sağlamasıdır.

2.1.5. AHLAK GEREKSĠNĠMĠ ve ÇALIġMA AHLAKI

Ahlaka olan ihtiyacın gerekçeleri değiĢik açılardan ele alınıp ortaya konulabilir. Bunlar arasında en fazla üzerinde durulanı, bireyin huzur ve mutluluğu ile toplum hayatının imkân ve inĢası ile ilgilidir. Buna göre ahlak, toplum hayatının olmazsa olmaz türünden Ģartlarından biri olarak kabul edilir. Çünkü neyin iyi neyin kötü olduğu hakkında ortak bir

(30)

anlayıĢ bulunmazsa, insanlar arasında düzen ve huzur yerine tam bir kargaĢa hüküm sürer (Kılıç, 2006:43). Etik ilkeler içinde yer alması gereken, yansızlık, dürüstlük, tarafsızlık, adalet, eĢitlik vb. kavramlar ya da kayırma, rüĢvet, yaranma, yolsuzluk, çıkar sağlama, bencillik vb. etik dıĢı davranıĢlardan ne anlaĢılması gerektiğinin açıkça tanıĢmamasında yarar vardır. Çünkü kiĢisel bakıĢ açılarına göre iĢ görenler bu kavramların içini diledikleri gibi doldurma eğiliminde olabilirler (Aydın, 2010: 58). Bireylerin yaĢantı yoluyla edindikleri tecrübeler ve zihinlerinde geliĢtirdikleri imajinasyonlar münasebetiyle teĢekkül edecek farklılıkları mümkün olduğunca asgari düzeye çekmek ve ortak paydada buluĢup örgüt içerisinde randımanı en üst seviyeye taĢımak adına liderler, akıllarda soru iĢareti bırakmayacak Ģekilde örgüt çalıĢanları ile iletiĢim içinde bulunmalıdır.

ÇalıĢma ahlakı, ahlak kurallarının hayata geçirildiği en önemli alandır. ĠĢ veya çalıĢma ahlakı iĢverenlerle iĢgörenlerin ahlakı demektir. Yani hem çalıĢanların hem de çalıĢtıranların uymak durumunda oldukları ahlaka iĢaret etmektedir (Tabakoğlu, 2006: 125).

2.1.6. AHLAK ve DĠN ĠLĠġKĠSĠ

Özellikle Ortaçağda teolojik bir temellendirmeye dayanan etik teoriler, örneğin „iyi‟yi Tanrı‟nın iradesine uygun yaĢamak, Tanrı‟yı aramak olarak tanımlar, ahlakî hayatı da Tanrı‟nın buyruklarına göre düzenlenmesi, Tanrı‟ya maddenin kiriyle kirlenmemiĢ olarak vasıl olma nihai amacına göre Ģekillendirilmesi gereken bir Ģey diye tasarımlar. BaĢka bir deyiĢle, burada „iyi‟, Tanrı‟nın kutsal iradesi ile uyum içinde olmaktır. Buna mukabil, „kötü‟ de Tanrı‟nın istemine aykırı düĢmek, onu unutup maddeye tapmak olarak tanımlanır. Tanrı‟nın istemi ise onun ilahi emirlerinde ifadesini bulmaktır. Yani, ahlak yasasının ve ahlakî yükümlülüğünün kaynağı, ahlakî düzenin yaratıcısı olan Tanrı‟nın kendi iradesini ya birtakım emirlerde ya da kutsanmıĢ bir yetkin kiĢilikte, peygamberde açıklandığına inanılır (Cevizci, 2002: 18).

Dinlerin gayesi insanlarda kuvvetli bir ahlak yaratmaktır. Mukaddes kitaplar doğru yolu göstermek için nazil olmuĢtur. Peygamberler de insanı ahlaklı olmaya davet etmiĢtir (Okur, 1969: 16). Ġslâmiyet‟e göre Allah, doğru yolu teklif eder; dileyen kabul, dileyen reddeder (Bayraklı, 1999:74).

(31)

Güzel ahlakın asgarisi, insanlara zararsız olmak, kendi kötülüğünden insanları korumaktır. Bundan sonra kademe kademe toplumda normal insan olmak ve daha ötesinde de insanlara faydalı olmak, derecesine göre devreye girer. Ġnsanlara faydalı olma kapıları herkese farklı açılır. Önemli olan, yakın daireden yani kendimizden ve ailemizden baĢlayarak sokağa, oradan iĢ yerine ve oradan da sürpriz olarak Allah‟ın önümüze çıkaracağı fırsatlara varıncaya kadar güzel ahlakı temsil etmemizdir (Camcı, 2005: 79).

Bilim, doğru ve hakiki bilgi demektir; baĢka bir ifadeyle Kindi‟den Gazali‟ye bütün Müslüman filozoflara göre doğruluk ve hakikat değeri kesin olarak kanıtlanmıĢ bilgi demektir. Ahlak, iyi, güzel ve faydalı olan huy ve davranıĢlardır. Bilmen doğru olan her Ģey kendinde iyi ve güzel olmakla birlikte faydalı olabilir veya olmayabilir; ancak bilmen hakikat olan ise kendinden hem güzel ve iyidir, hem de faydalıdır. Dolayısıyla Ġslâm bilim ahlakı, iyi, güzel ve faydalı olan hakikati ve doğruyu bilimin ve bilim adamının ahlakı olarak vaaz eder (Bayrakdar, 2006: 142).

VaroluĢçu felsefenin çıkıĢ noktası olarak kabul edilen Dostoyevski'nin 'Tanrı olmasaydı her şey mübah olurdu' sözünden yola çıkarak insanın kendi hâletiruhiyesini, bireysel düzlemde düĢünüp icrâ ettiği her ve herhangi bir Ģeyi meĢrulaĢtırma çabasının yan etkilerini ve içinde bulunduğu sosyal çevrede bu meĢrulaĢtırmayı sürdürme meyelânını hafife almaya kalkmanın sonucu hem bireysel bağlamda hem de toplumsal bağlamda çöküĢe eĢdeğerdir.

Yine varoluĢçu felsefenin önemli temsilcilerinden Sartre'ın 'Olmak isteğimiz kimseyi yaratırken, herkesin nasıl olması gerektiğini de tasarlarız' ve ' İnsan ne olduğundan sorumludur ama yalnızca kendinden değil, bütün insanlardan sorumludur' sözlerini de dikkate alarak ahlak zeminine bir gönderme yapacak olursak bireysel bağlamda yapılan yahut yapılacak her ve herhangi bir tercih, baĢlangıcı itibariyle kendinden, herkes ve her Ģeyden bağımsız gibi görünmüĢ olsa dahi eyleme dönüĢtüğü an itibariyle kendi ve kendi dıĢındaki her ve herhangi bir Ģeyi değiĢtirmiĢ yani kendine bağımlı kılmıĢ olacaktır.

(32)

2.2. YÖNETĠCĠLĠK ve LĠDERLĠK

Yönetim ve liderlik birbirinden farklı kavramlardır. Yönetim insanları etkilemede formal/ biçimsel gücüne güvenirken, liderlik sosyal etkilenme sürecinden kaynaklanır (Keçecioğlu, 2003:11). Ortak amaçları gerçekleĢtirmek üzere insan gruplarının önce iĢbirliği ve daha sonra da kendi aralarında iĢ bölümü yaparak yöneten-yönetilen veya lider izleyiciler Ģeklinde hedefe birlikte yöneldikleri her yer ve zamanda yönetim olgusu meydana gelmiĢtir. Yönetim iĢlevi yönetici adını verdiğimiz kiĢi veya gruplar vasıtasıyla yerine getirilen bir süreç olarak kabul edildiğine göre, yöneticiyi, baĢkaları aracılığıyla amaçlara ulaĢmaya çalıĢan kiĢi Ģeklinde tanımlamak mümkündür (ġimĢek, 1999:7). Bennis (1989)‟e göre yöneticilik ve liderlik arasındaki farklar bulunmaktadır. Yönetici ve liderler arasındaki farklar Tablo 2.1‟ de sunulmuĢtur:

Tablo 2.1.

Yönetici ve Lider Arasındaki Farklar

YÖNETİCİ LİDER

Muhafaza eder Geliştirir

Sistem ve yapılara odaklanır İnsanlara odaklanır

İdare eder Yenilik yapar

Var olan düzeni kabul eder Düzeni zorlar

Kontrole dayanır Güveni teşvik eder

Taklit eder Yeniyi ortaya çıkarır

Kısa dönemli bakış açısına sahiptir Uzun vadeli bakış açısına sahiptir

İtaat eder İnsanların içinden çıkan kişidir ve insanları yönlendirmek için onların değerlerinden yararlanır

Nasıl ve ne zaman sorularını sorar Ne ve niçin sorularını sorar (Akt: Owen vd., 2007:64).

(33)

En genel anlamıyla örgüt, toplumsal bir gereksinimin karĢılanabilmesi için birden fazla kiĢinin bir araya gelerek birlikte çalıĢtıkları toplumsal açık sistemdir (Aydın, 2010:185). Örgütlerde, yöneticilerden ziyade liderlere duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Ġçinde bulunduğumuz yüzyıl geliĢim ve değiĢim sürecini nitelikli kılmak adına merkezi insan olan sistemlerle verimliliklerini artırmayı çabalayan örgütlere daha çok Ģans tanımaktadır. Örgüt çalıĢanlarını idare etmek yerine yenilikler açık, bireysel ve örgüt için moral motivasyonu sağlayabilecek, çalıĢanlarına güven veren, onların iyi tutum ve davranıĢlarını destekleyen, sonuç yerine süreç odaklı, çalıĢanların ufuklarını geniĢletme olanağı sağlayabilecek liderler örgütlerin iĢleyiĢini ve geleceğini hayatî ölçüde etkilemektedir.

Yönetici, baĢkaları tarafından o pozisyona getirilmiĢ, baĢkaları adına çalıĢan, önceden belirlenmiĢ hedeflere ulaĢmak için çaba gösteren, iĢleri planlayan, uygulatan ve denetleyen kiĢidir. Ödül ve cezaya dayalı güçleri vardır. Aynı zamanda yönetici, insanlara iĢleri yaptıran ya da yürüten kiĢi olarak değerlendirilir. Yöneticiler belli amaçlar doğrultusunda baĢkalarının etkinliklerini yönlendirir, kaynak ayırır ve karar verir (Topuzoğlu, 2009: 1).

Örgütlerde yöneticilik ve liderlik birbirinden farklı yapılarda olmakla birlikle yüklendikleri anlamlar da bunun neticesinde farklılıklar göstermektedir. Olgu ve olaylara yüklenen anlam ve mahiyetler her ne kadar ferdî tecrübelere göre değiĢiklik gösterse de Ģahısların ortak paydada buluĢtukları lider ve yöneticinin farklı olduğu görüĢüne dayanarak bu farklılıkların bazı çeĢitlemeleri Tablo 2. 2‟ de sunulmuĢtur:

Tablo 2.2.

Yönetici ve Liderlerin Bakış Açılarının Karşılaştırılması

YÖNETĠCĠ LĠDER

Gündem yaratma Ġhtiyaç duyulan sonuçlara ulaĢmak için zaman tablosu ve ayrıntılı adımları oluĢturur ve daha sonra kaynakların dağılımını gerçekleĢtirir.

Gelecek için vizyon gerçekleĢtirir, bu vizyona ulaĢmada ihtiyaç duyulan değiĢimi üretmek için stratejiler oluĢturur.

(34)

Tablo 2.2. Devam…

Gündeme ulaĢmak için insan iliĢkilerini geliĢtirme

Plan yapma, gereksinimlere ulaĢmak için bazı örgütsel yapıları kurma, bireyleri bu yapılara yerleĢtirme, planları iletmede sorumluluk ve

yetkileri gösterme, insanlara yol göstermeye yardımcı olmada politika ve prosedürleri sağlama uygulamaları izlemek için yöntemler veya sistemleri yaratma

ĠĢbirliğine duyulan gereksinimi iletiĢimle aĢma, böylece takımlar ve koalisyonların yaratılmasını etkileme, vizyon ve stratejilerin anlaĢılmasını sağlama.

Uygulama Sonuçları izleme, bazı

ayrıntıları planlama, sapmaları tanımlama, daha sonra bu sorunları çözmeyi planlama ve örgütleme

Çok temel insan ihtiyaçlarının doyurulmasıyla değiĢimde önemli siyasi, bürokratik engellerin ve kaynak

engellerinin üstesinden gelmede insanları enerjilendirmek / hareketlendirmek.

Sonuçlar Önceden tahmin edilebilirlik derecesini sağlama, değiĢik baskı grupları tarafından ana sonuç beklentileri ortaya koyma

Keskin bir değiĢim sürecini üretme, ve gereksinim duyulan her türlü değiĢimi

gerçekleĢtirebilme potansiyeline sahip olma

(Keçecioğlu, 2003: 14).

Bennis (2003)‟e göre:

● Yönetici sadece yönetir, liderse yönetirken yenilikler yapar. ● Yönetici bir kopyadır, liderse orijinaldir.

● Yönetici elindekileri korumaya, lider onları geliĢtirmeye çalıĢır.

● Yönetici sistemler ve yapı üzerinde durur, liderse kiĢilerin üzerine eğilir.

● Yönetici çalıĢanlarını baskı ve kontrol altında tutmaya çalıĢır, liderse onlara güven verir. ● Yönetici kısa vadeli düĢünür, liderse uzun vadeli bir bakıĢ açısına sahiptir.

(35)

● Yönetici “Nasıl?” ve “Ne Zaman?” liderse “Ne?” ve “Niçin” sorularını sorar. ● Yöneticinin gözü hep alt sınırlardadır, liderin gözü ise hep ufuğa yönelmiĢtir. ● Yönetici taklit eder, lider icat eder.

● Yönetici statükoyu kabullenir, lider ona meydan okur.

● Yönetici tipik iyi bir askerdir, liderse kendine has bir kiĢiliktir.

● Yönetici iĢleri doğru yapar, liderse doğru iĢleri yapar (Akt: Uygur, 2010: 19).

2.2.1. ÖRGÜTLER, YÖNETĠCĠLĠK ve LĠDERLĠK

Örgütlerde her yönetici etiketini taĢıyan lider değildir. Bir yöneticinin lider olabilmesi için yönetim faaliyetlerinin yanı sıra çalıĢanların bakıĢ açısıyla değerlendirmeye tâbi tutulduklarında lider imajı çizebilmesi gereklidir.

BaĢkalarında liderlik duygusu uyandıran kiĢilerin davranıĢları kaynakların dağıtımı, paylaĢtırılması, kendini izleyenleri gözleme ve yönetme gibi basmakalıp iĢlerden daha fazlasıdır. Gerçek liderlik kendini izleyenlerin ihtiyaçlarına, beklentilerine değer vermek ve kendini izleyenleri kurumun vizyonunu anlamasına ve en iyi koĢullarda çalıĢmasına imkân sağlar (Mendonca, 2001).

Bass (1990), liderliği uyuma ve iĢbirliğine teĢvik etme, grubu etkileme faaliyetlerinde bulunma, ikna etme biçimi, güçlü bir iliĢki, örgütün amaçlarını gerçekleĢtirmede bir araç, kendi içinde paylaĢtırılmıĢ roller gibi birçok tanımlama kombinasyonlarını içeren grup süreçlerine odaklanma olarak ifade ederken; Northouse (2007) liderliği ortak bir hedefe ulaĢmak için bireysel etkilerle grubu etkileme süreci olarak ifade etmektedir. Bu tanımlar bize liderlik olgusunun merkezinde çeĢitli bileĢenler olduğunu göstermektedir (Goffee ve Jones, 2007: 1)

Yöneticilerin gösterdikleri liderlik davranıĢları insanları ve yöneticiliği nasıl algıladıklarını yansıtmaktadır. Fakat liderlik davranıĢları tek kaynaklı olmayıp, karĢılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Yani grup, ortam gibi değiĢkenler liderlik davranıĢlarını etkilemekte, davranıĢlar da grup ve ortamı etkilemektedir. Yöneticilerin gösterdiği bu davranıĢlar da yönettikleri örgütü ve örgüt çalıĢanlarını etkilemektedir (Topuzoğlu,2009: 4) .

(36)

Liderlerin ruh halinin –ve baĢkaları üzerindeki etkisinin- her örgütte önemli bir rol oynadığını çoğu kiĢi kabul etse de duyguların genellikle çok kiĢisel ya da hakkında anlamlı bir Ģey söylenemeyecek kadar yoğun olduğu düĢünülür. Ancak duygu alanında yapılan araĢtırmalar, yalnızca liderlerin duygularının yarattığı etkinin nasıl ölçüleceği hakkında değil, ayrıca en iyi liderlerin kendilerinin ve baĢkalarının duygularıyla baĢ etme biçimlerini anlayıp geliĢtirmenin etkili yollarını nasıl buldukları konusunda da keskin içgörüler geliĢtirmiĢtir. Duyguların iĢyerindeki güçlü rolünün anlaĢılması, en iyi liderleri– yalnızca iĢten daha iyi sonuç alınması ve yetenekli kiĢilerin elden kaçırılmaması gibi somut değil, ayrıca daha yüksek moral, motivasyon ve bağlılık gibi son derece önemli soyut alanda da- ötekilerden ayırır (Goleman vd., 2005: 16).

Her örgüt içerisinde lider konumunda bulunan kiĢilerin kendine göre bir tarzı, üslûbu vardır. Liderlerin tarzları ve kullanmıĢ oldukları üslûpları, sosyal olduğu kadar duygusal bir varlık olan insanların yani örgüt içerisinde yer alan bireylerin hissiyatını, bağlılığını, moral ve motivasyonunu yakından ilgilendirmektedir. Bir olay karĢısında hangi tepkiyi alacağını kestiremeyen örgüt çalıĢanları da karasızlık yaĢayacak, bocalayacak ve aynı zamanda da bunalacaktır. Ancak bu demek değildir ki belirli olan her karĢılık kiĢiyi rahat, tutarlı ve huzurlu kılsın.

Goleman (2002) tarafından yapılan araĢtırmada liderlerin kullandıkları üslûplarına, bu üslûpların otaya çıkıĢlarına, en çok iĢe yaradıkları durumlara, bir örgütün performansı üzerindeki etkileri Tablo 2.3‟ te sunulmuĢtur:

(37)

Dayatıcı Güven verici Yakınlık sağlayıcı Demokratik Sürükleyici Yönlendirici Liderlerin Çalışma

Biçimi

Anında itaat talep eder

İnsanları bir vizyon doğrultusunda seferber eder Uyum yaratır ve duygusal bağları gerçekleştirir. Katılım yoluyla konsensüs sağlar Performansa ilişkin yüksek standartlar

İnsanları gelecek için geliştirir

Tek Cümleyle Tarzı ‘Sana ne diyorsam

onu yap.’

‘Benimle birlikte gelin.’

‘Çalışanlar her şeyden önce gelir.’

‘Senin fikrin ne?’ ‘haydi ne diyorsam onu yapın.’

‘Şunu bir dene.’

Temelde Yatan Duygusal Zekâ Yetkinlikleri Başarma güdüsü, inisiyatif, öz- denetim Öz-güven, empati, değişim katalizörlüğü Empati, ilişki kurma, iletişim İşbirliği, ekip liderliği, iletişim Titizlik, başarma güdüsü, inisiyatif Başkalarını geliştirme, empati, öz-bilinç

Tarzın En Çok İşe Yaradığı Durumlar Bir krizden kurtulmak için gerekli ilk adımlarda veya problemli elemanlarla ilişkilerde

Değişiklikler yeni bir vizyon

gerektirdiğinde veya berrak bir doğrultuya gerek duyulduğunda Bir ekipteki çatlakları gidermede veya sıkıntılı koşullarda insanları motive etmede Destek ya da konsensüs oluşturmada veya değerli elemanlardan girdi almada Yüksek motivasyonlu ve yetkin bir ekipten çabuk sonuçlar elde etmede

Çalışanların performanslarını yükseltmelerini sağlamada veya onlara uzun vadeli güçlü yanlar kazandırmada Performans Üzerindeki Etkisi Olumsuz En güçlü şekilde olumlu

(38)

Performans önündeki engellerin üstesinden gelmek günümüzün en zorlu görevlerinden biridir. Her örgütte insanların örgütün gidiĢatı hakkındaki algıları dolaysız bir engel oluĢturur. Ġyi sonuçlar verebilmek için doğru davranıĢlarda bulunduklarına inanan ve bunu sorgulayan dıĢarıdan herhangi birini bazen tehdit gibi gören insanlar olacaktır. Potansiyelleri ve fırsatları gören ama doğru Ģeylerin yapılmadığını düĢündükleri için hayal kırıklığına uğramıĢ olan insanlar olacaktır ve bir de kendilerini güçsüz ve kuruluĢtan kopuk hissedenler. Bu algı çokluğu baĢka meselelerin de bu inanıĢlar üzerinde etkili olduğu günümüzde daha da düĢündürücüdür (Owen vd., 2007: 270).

Liderler önemli olana dikkat eder, neyin önemli olduğunu bilir, iĢini önemser, hatalarını ve baĢarılarını bilir, riskleri önceden hesaplar ve insanlar ona güvenir (Sergiovanni, 2005). Bundan dolayı örgütlerde lider durumunda olan kiĢiler, örgüt içerisinde yer alan personelin performansları önündeki engelleri mümkün olduğunca aza indirgeyebilmek için ifade tarzlarına, üsluplarına da dikkat etmekle mükelleftirler. Zira örgüt içerisindeki performans verimlilikle doğru bir orantı teĢkil etmektedir. Kendisini güvenli ve huzurlu hissetmeyen bir örgüt mensubu doğallığını yitirecek, kendinden uzaklaĢacak ve normal davranıĢlar sergilemeye baĢlayarak yaratıcılıktan da hayli uzaklaĢacaktır. Buradaki normallik, mevcut duruma uyum sağlama olarak düĢünülmelidir. Giderek normalleĢen her birey, insan yaradılıĢının meyelânının dıĢına çıkıp istenmeyen koĢulların sıklığının artmasına bizzat zemin hazırlayacaktır. Zira insan yaradılıĢı kendi dıĢındaki unsurlar tarafından kısıtlaması sonucu asileĢmeye, kin tutmaya buna binaen isyan etmeye müsaittir. Böyle bir kısıtlanma sonucu baĢ gösteren bu isyan örgütün sağlığını da büyük tehlikeye sokacaktır.

Güven ortamı, herkesin üzerinde anlaĢılmıĢ standartlar bütünü içindeki kendi payına bağlı kaldığı ve duyguların dürüst olduğu organik bir yaklaĢım gerektirir. Bu ortamda insanlar yaratıcı fikirler önerme ve meydan okuyan konulara girme riskini alacaklardır, çünkü çevreden destek göreceklerini bilirler. Bu gerçekleĢtiğinde, sıradan insanlar sıra dıĢı iĢler yapar (Owen vd., 2007: 338). Her lider kendi örgütü içerisinde gereksinim duyulan rollerde ve davranıĢlarda bulunmak durumundadır. Ancak, her ne kadar çeĢitli roller ve davranıĢlar sergilemiĢ olsa da bu rol ve davranıĢlar örgüt içerisinde güvenirliği sağlamak ve örgüt çalıĢanlarına karĢı sorumluluk ve adaleti sağlamak babında tutarlılık göstermelidir.

Şekil

Tablo 2.2. Devam…
Tablo 2.6. Devam…
Tablo 3.1. Devam…
Tablo 3.2. Devam…  Mezun Olunan  Okul  N  % Eğitim Fakültesi 224  58,6 Fen-Edebiyat Fak
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

Beş yıllık çap artımına göre en yüksek KBÇ artımı IR1’in Daday ile Vezirköprü orijinlerinde ve IR3’ün Dirgine ve Vezirköprü orijinlerinde görülürken, en düşük

Örne¤in, bir kök hücreden kan, damar, sinir veya kas hücresi elde edilebiliyor.. Bu hüc- reler ço¤alt›larak vücuda verilince, hasarl› hücrelerin yerini alarak

Alan yazındaki pek çok çalışma öğrencinin daha önce bilgisayar dersi alması veya teknoloji ile ilgili deneyimi olması bilgisayar kaygısını azalttığını

Çalışmamızda histopatolojik tanıları göz önüne alındığında, lentigo maligna, displastik nevus , malign melanoma ve pigmente bazal hücreli karsinom malign kabul

[r]

Bu araştırmada ve- riler, 2018-2019 eğitim-öğretim yılında, Niğde il merkezinde bulunan ortaokulların tama- mında (15 ortaokul) görev yapan toplam 16 kadrolu görsel

In order to evaluated shoulder balance on coronal plane, three parameters were measured on postoperative radiography: first rib angle, radiographical shoulder height, and

In The Last Horror Movie, the narrative structure and the diegetic incidents also undermine the horror elements for mocking with the codes and conventions of