• Sonuç bulunamadı

Elektif sezaryen olan hastalarda post-operatif ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında refleksolojinin etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Elektif sezaryen olan hastalarda post-operatif ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında refleksolojinin etkisi"

Copied!
96
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ELEKTİF SEZARYEN OLAN HASTALARDA POST-OPERATİF

AĞRI VE ANKSİYETENİN AZALTILMASINDA

REFLEKSOLOJİNİN ETKİSİ

ELİF KORKMAZ GÜVEN

HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI

DANIŞMAN

Yrd.Doç.Dr. FİLİZ OKUMUŞ

(2)

iii

TEŞEKKÜR

Tezimin her aşamasında büyük destek aldığım, akademik gelişimim için emeğini benden esirgemeyen ve tez çalışmam sırasında ilgi, bilgi ve ileri görüşlülüğüyle beni yönlendiren çok değerli hocam, danışmanım Yard.Doç. Dr.Filiz Okumuş’ a,

Hem lisans hem de yüksek lisans eğitimim boyunca destek ve emeğini benden esirgemeyen hocam Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya Beji ve yüksek lisans eğitimimde tanıdığım, tüm sabrıyla ve yakınlığıyla yardımlarını gösteren Yard. Doç. Dr. Nihal Sunal' a,

Tezimin istatistiklerinin yapılması aşamasında danışmanlığını aldığım, destek ve yardımlarını esirgemeyen sayın Hüseyin Budak’ a,

Araştırmanın yürütüldüğü Özel Nisa Hastanesinde çalışma yapmam için ortam sağlayan, gerekli izinleri gösteren başhekimimiz Dr. Bahri Teker' e,

Yüksek lisans eğitimine beraber başladığım, her daim sevgisini ve yardımlarını gördüğüm başhemşirem Naile Ayık' a,

Tez dönemim sırasında ve tüm iş yaşamım boyunca desteklerini esirgemeyen, bana her konuda destek veren, maddi ve manevi her daim yardımlarını gördüğüm sorumlu hemşirem sevgili Reyhan Kara' ya,

Çalışmakta olduğum Özel Nisa Hastanesi’ nde mesleki destek ve yardımlarından ötürü değerli meslektaşlarım tüm hemşire ve ebe arkadaşlarıma,

(3)

iv Bugünlere gelmemde hiç şüphesiz en büyük payı olan hayatım boyunca yalnız

bırakmayan, her daim inanan, güvenen, yardım eden; kıymetli anneme, babama ve kardeşlerime,

Ve tez çalışmam sırasında tanıştığım, hayatımı değiştiren, bundan sonraki hayatımı paylaşacağım, tezimin her aşamasında sabır ve sevgisiyle yanımda olan, bana güç veren, güvenen, hayatımı anlamlı kılan en sevgili, biricik eşim Furkan Samet Güven' e tüm yardımları için

(4)

v

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAYI ... i BEYAN ... ii TEŞEKKÜR ... iii İÇİNDEKİLER ... v

KISALTMALAR LİSTESİ ... vii

TABLOLAR LİSTESİ ... viii

1. ÖZET ... 1

2. ABSTRACT ... 2

3. GİRİŞ VE AMAÇ ... 3

4. GENEL BİLGİLER ... 7

4.1. Sezaryen tanımı ve tarihçesi ... 7

4.1.2. Türkiye ve Dünyada Sezaryen Oranları ... 8

4.2. Ağrı ... 10

4.2.1. Ağrıyı Etkileyen Etmenler ... 11

4.2.2. Postoperatif Ağrı ... 12

4.2.3. Ağrılı Hastanın Değerlendirilmesi ... 13

4.2.4. Ağrı gidermede kullanılan farmakolojik girişimler ... 14

4.2.5. Ağrı gidermede kullanılan nonfarmakolojik girişimler ... 15

4.2.5.1. Periferal teknikler ... 15

4.2.5.2. Kognitif (Bilişsel) Davranışsal Teknikler ... 17

4.2.5.3. Periferal ve Kognitif-Davranışsal Tekniklerin Dışında Kalan Diğer Teknikler ... 19

4.2.6. Ağrı tedavisinde hemşirelik yaklaşımları ... 21

4.3. Refleksoloji ... 23

4.3.1. Refleksolojinin etki mekanizması ... 25

4.3.2. Refleksolojinin kullanım alanları... 26

4.3.3. Refleksoloji uygulamasının sakıncalı olduğu durumlar ... 27

(5)

vi

5. MATERYAL VE METOT ... 29

5.1. Araştırmanın Amacı ve Tipi ... 29

5.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman ... 29

5.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ... 29

5.3.1. Örneklem Seçim Kriterleri... 30

5.4. Araştırmanın Hipotezleri ... 31

5.5. Veri Toplama Araçları ... 31

5.5.1. Tanımlayıcı Bilgi Formu ... 31

5.5.2. Hasta İzlem Formu... 31

5.5.3. Görsel Kıyaslama Ölçeği (VAS) ... 32

5.5.4. Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Envanteri (STAI Form) ... 32

5.6. Verilerin Toplanması ... 33

5.6.1. Refleksoloji Uygulanışı ... 35

5.7. Verilerin Değerlendirilmesi ... 39

5.8. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 40

5.9 Araştırma Süresi ... 40

5.10. Araştırma Sırasında Yaşanan Zorluklar ... 40

6.BULGULAR ... 41

6.1. Kadınların Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 42

6.2. Kadınların Ağrı ile İlgili Özelliklerine İlişkin Bulguların Karşılaştırılması ... 45

6.3. Kadınların Uygulama Öncesi ve Sonrası Özelliklerine İlişkin Bulguların Karşılaştırılması ... 50

7.TARTIŞMA ... 59

7.1. Kadınların Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulguların Tartışılması ... 60

7.2. Kadınların Ağrı ile İlgili Özelliklerine İlişkin Bulguların Tartışılması ... 61

7.3. Kadınların Uygulama Öncesi ve Sonrası Özelliklerine İlişkin Bulguların Tartışılması ... 62

8. SONUÇ ... 65

9. KAYNAKLAR ... 67

10. EKLER ... 75

11.ETİK KURUL ONAYI ... 85

(6)

vii

KISALTMALAR LİSTESİ

DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü

VAS : Vısual Analog Skala

STAI : Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Envanteri TNSA : Türkiye Nüfus Sağlık Araştırmaları TENS : Transkütan Elektriksel Sinir Stimülasyonu GIS : Gastro İntestinal Sistem

BOS : Beyin Omurilik Sıvısı TAT : Tamamlayıcı Alternatif Tıp

: Milattan Önce

MS : Milattan Sonra

SS : Standart Sapma

SPSS : Statistical Package for Social Sciences

Ort. : Ortalama

Min. : Minimum

(7)

viii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Sayfa No

Tablo 6.1.1. Araştırmaya Katılanların Sosyo-Demografik Özellikleri …………... 48 Tablo 6.1.2. Araştırmaya Katılanların Bu Gebelik ve Doğumla İlgili Özellikler... 50 Tablo 6.2.1. Araştırmaya Katılanların Ağrı İle İlgili Genel Özellikleri………… 51 Tablo 6.2.2. Araştırmaya Katılanların Hemşirelerden Beklentileri……… 52 Tablo 6.2.3. Araştırmaya Katılanların Sezaryen Sonrası Ağrı Bölgeleri………… 54 Tablo 6.3.1. Kadınların Uygulama Öncesi ve Sonrası Post-op Görsel Ağrı

Skalası (VAS) Skorlarının Gruplara Göre Karşılaştırılması………... 56

Tablo 6.3.2. Kadınların Uygulama Öncesi ve Sonrası Post-op Durumluluk ve Süreklilik Anksiyete Ölçeği (STAI FORM) Skorlarının Gruplara Göre Karşılaştırılması………..

58

Tablo 6.3.3. Deney ve Kontrol Gruplarının Uygulama Öncesi Yaşam Bulguları Açısından Karşılaştırılması ………

(8)

ix

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil No Sayfa No

Şekil 5.1. Örneklem Seçimi ………36

Şekil 5.2. Verilerin Toplanması ………40

Şekil 5.6.1.1. Ellerin losyon kullanılarak nemlendirilmesi ve ısıtılması

………41

Şekil 5.6.1.2. Ayakların işleme hazırlanması

………41

Şekil 5.6.1.3. Hipofiz bölgesine refleksoloji uygulanışı

………42

Şekil 5.6.1.4. Omurga bölgesine refleksoloji uygulanışı

………42

Şekil 5.6.1.5. Böbrek üstü ve barsak bölgeleri refleksoloji uygulanışı

………43

Şekil 5.6.1.6. Solar pleksus bölgesine bası uygulanışı

……….43

(9)

1

1. ÖZET

ELEKTİF SEZARYEN OLAN HASTALARDA POST-OPERATİF AĞRI VE ANKSİYETENİN AZALTILMASINDA REFLEKSOLOJİNİN ETKİSİ

Ağrı ve anksiyete sezaryen sonrası kadınlarda sıklıkla görülen bir yakınma olup farmakolojik ağrı kesici kullanımının artışında önemli bir etkiye sahiptir. Ancak son yıllarda ilaçların yan etkilerinin farkına varılması ilaç dışı yöntemlerin kullanımında artışına yol açmıştır. Bu tek-kör randomize deneysel klinik çalışma, elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında refleksolojinin etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Çalışma, İstanbul’da özel bir hastanede Nisan Haziran 2014 tarihleri arasında yürütülmüştür. Örneklem grubunu araştırmaya dahil etme kriterlerine uygun olan 100 kadın oluşturmaktadır. Örneklem seçiminde rastgele sayılar tablosu kullanılmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen tanımlayıcı bilgi formu, hasta izlem formu ve post-operatif ağrıyı değerlendirmek için Görsel Kıyaslama Ölçeği (VAS), anksiyeteyi değerlendirmek için Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Envanteri (STAI Form) kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin analizinde IBM SPSS Statistics 21.0 paket programı kullanılmıştır Veriler, Ki kare testi, T testi, Kolomogorov-Smirnov, Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Araştırma kapsamına alınan kadınlardın yaş ortalaması 29.45±5.38 olup çoğunluğu lise ve üzeri öğrenim düzeyine sahip yüksek aile geliri olan çalışan kadınlardan oluşmaktadır. Kontrol grubu katılımcılar, deney grubuna göre daha ileri yaşlardadır. Deney ve kontrol grubundaki kadınların sosyodemografik ve obstetrik özelliklerinin ve ağrı deneyimlerinin benzer olduğu belirlenmiştir. Elektif sezaryen sonrası kadınlar çoğunlukla karın, daha sonra sırasıyla bel, genital, omuz ve baş bölgelerinde ağrı hissettiklerini ifade etmişlerdir. Hastaların sezaryen sonrası ağrının azaltılması için hemşirelerden beklentileri olduğu ortaya çıkmıştır. Refleksoloji uygulaması elektif sezaryen olan hastalarda ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında etkili bulunmuştur. Buna ilaveten kan basıncı, nabız ve solunum sayısının azalmasında ve oksijen saturasyonunun artışında da önemli etkileri bulunmaktadır.

(10)

2

2. ABSTRACT

THE EFFECT OF REDUCTION IN ANXIETY REFLEXOLOGY AND POST-OPERATİVE PAIN IN PATIENTS WHO IS HAVING ELECTIVE

CESAREAN SECTION

After cesarean, pain and anxiety among women is a commonly seen symptoms. It has an important effect in increasing the pharmacological use of painkillers.

However in recent years it has reached awareof the side effects of these drugs. This has led to increased use of non-drug method. This single-blind randomize

experimental clinical work, reduction in postoperative pain and anxiety in patient undergoing elective cesarean is made in order to determine the effect of reflexology. These studies carried out at a private hospital in Istanbul, between 2014 April-2015 May. 100 women constitute the sample group. women are suitable for the criteria. Random number table is used for sampling. Developed by researcher, descriptive information form,patient follow-up form and lastly, to evaluate the post-operative pain Visual Analog Scale (VAS), to assess anxiety, state and trait anxiety inventory (STAI Form) was used. In the analysis of the data collected in the survey, software package IBM SPSS statistics 21.1 was used. In data, Chi-square test, T test,

kolomogorov-smirnov, Mann-whitney U was used. It consist of the average age of the women in the study received 29.45±5.38 and most of them have a high school or higher education level, working women with a high family income. Control group participants are older age than experimantal group participants. The women in the experimental and control groups was observed in similar demographic and obstetric characteristics and the experience of pain. After elective caesarean section, mostly women stated that they feel pain in belly and then respectively waist, genitals, shoulder and head area. After the cesarean, it was emerged that patients have expectations from nurses to reduce the pain. Reflexology treatments in patients undergoing elective caesarean section was effective in reducing pain and anxiety. In addition, blood pressure, rate of increase pulse and respiratory and decrease inoxygen saturation are also important effects.

(11)

3

3. GİRİŞ VE AMAÇ

Sezaryen kadınların yaşamını birçok yönden etkileyen bir operasyon olup, fetusun karın ve rahim duvarından insizyon ile doğurtulması olarak tanımlanır. Günümüzde sezeryan en sık uygulanan operasyonlardan biri olup, Sağlık Bakanlığı verilerine göre %50 lere kadar çıkmaktadır. Sezaryen ameliyatı cerrahi bir müdahale olduğundan cerrahi hastalarının büyük bölümünde yaşanan ağrı sorununun bu grupta da var olduğu bilinmektedir, TJOD (58)

Önceleri çok nadir olarak, ölmek üzere olan gebeden, yaşayan fetüsün canlı olarak alınması amacıyla kullanılmıştır. Bu yöntem, günümüzde cerrahi teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilk gebelik yaşının yükselmesi, paritenin azalması, ultrasonografi ve fetal monitörizasyonun ve ÜYTE’ nin yaygın kullanılması, hasta istemi gibi nedenler ile çok daha geniş bir endikasyon yelpazesinde uygulanılmaya başlamıştır. Konakçı ve Kılıç (43), Sıkar ve ark (44), Dölen ve Özdeğirmenci (45), Artıran-İğde 2004 (48), Ceylantekin (52), Bal ve ark (53), Babacan (63), Yanıkkerem (47). Günümüzde ise annenin, bebeğin ve de doktorun hayatını kolaylaştıracak bir işlem haline gelmiştir, Gözükara ve Eroğlu (46), Dölen ve Özdeğirmenci (45).

Anne ve bebeğin yahut her ikisinin hayatlarının riske girdiği zamanlarda yapılan sezaryen ameliyatı, günümüzde çok yaygın olarak kullanılmıştır. Ülkemizde yapılan son verilere göre sezaryen ile doğum oranı %47 olup, bu oran Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) önerdiği orandan ve diğer ülkelere oranla yüksek çıkmıştır, Toramanlar ve Sungur (41), TJOD (58).

Sezaryen doğum hızı, eğitim ve refah düzeyi ile artış göstermektedir. Yüksek olan eğitim ve refah düzeyinde %66 veya üzeri olan sezaryen doğum oranı, düşük eğitim ve refah düzeyinde sezaryen ile gerçekleşen doğumlara göre iki katından daha fazla görülmektedir. TNSA 2013 Raporu (66).

(12)

4 Postoperatif ağrı, cerrahi sonrası oluşan stres tepkisine vücudun duyarlılığını daha da artırır. Ameliyat sonrası oluşan ağrı otonom sistemini uyararak anksiyeteye neden olur. Bu durumda bireyde oluşan anksiyeteye kullanılan enerji, sadece ağrı ile baş etmek için harcanır. Bu sorun, cerrahi hastalarında iyileşmeyi geciktirerek cerrahi komplikasyonlara neden olur, Değirmen (19), Arslan ve Çelebioğlu, (33), Kılıç ve Öztunç (21), Korkan ve Uyar (9), Ay ve Alpar (32), Güzeldemir (18), Tanrıverdi ve ark. (55).

Bireylerin ağrılarının değerlendirilmesinde beden dili önemli bir yere sahiptir. Bunun yanında ağrı nedeniyle sempatik sistemin aktive olması sonucu; kan basıncında artma, solunum ve nabızda hızlanma, kas gerginliği, bulantı, kusma gibi fizyolojik belirtiler de görülebilir, Değirmen (19), Çöçelli ve ark (23).

Ağrı ve anksiyete sezaryen sonrası kadınlarda sıklıkla görülen bir yakınma olup farmakolojik ağrı kesici kullanımının artışında önemli bir etkiye sahiptir. Ancak son yıllarda ilaçların yan etkilerinin farkına varılması ilaç dışı yöntemlerin kullanımında artışına yol açmıştır. Nonfarmakolojik yöntemlerle tedavinin sağlanması farmakolojik yöntem kullanımını azaltarak maliyeti ve yan etki görülme sıklığını düşürecektir. Bu nedenle tamamlayıcı terapilere ihtiyaç duyulmaktadır.

Nonfarmakolojik terapi yöntemlerinden biri de refleksolojidir. Refleksoloji, belli noktalara elle dokunarak vücuttaki sinirlerin ve kan dolaşımının uyarılmasıdır. Vücudun strese olan yanıtını azaltarak ağrıyı kontrol altına almayı kolaylaştırmaktadır.

Refleksolojide bulunan refleks kelimesi yansıma ya da aksetme anlamına gelir, Wilhelm (1), Doğan (6), Kurt (16), Ayçeman (17). Eller, ayaklar, göz bebekleri ve kulaklar vücudumuzun bir çeşit haritasını taşır.. Başka bir deyişle her organ yansıdığı bölgeyle ilişki halindedir, Korkan ve Uyar (9), Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Kurt (16). Ayaklarda organların yansıdığı noktalar daha geniş bir alanda olduğu için bu noktalar el ve kulaktaki noktalara göre daha göre belirgin bir haldedir. Dolayısıyla bu noktalar üzerinde

(13)

5 çalışmak daha kolay bir hale gelir. Ayakların bir özelliği de vücudun hassas yerleri olmasıdır. Bu nedenle refleksoloji tedavisi için bu bölgede çalışmak daha etkili bir yöntem olur, Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Korkan ve Uyar (9), Kömürcü (59). Ayrıca refleksoloji, son yıllarda hemşirelik ve ebelik profesyonelleri arasında da oldukça popüler bir hal almıştır, Polat (64).

Refleksolojinin hastalarda ağrı ve stres gibi semptomların yönetiminde, fizksel, spiritüel iyilik halini geliştirmede, yaşam kalitesini artırmada etkili olduğu görülmüştür, Kavradım ve Özer (62).

Daha önceki çalışmalar refleksolojinin olumlu etkilerinden bahsetmiştir. Bolsoy (2008) perimenstrual dönemdeki etkisini belirlemek amacıyla yapmış olduğu çalışmada refleksolojinin premenstrüel gerilimin ve menstrüel ağrının azalmasında refleksolojinin etkili olduğu sonucuna varmıştır. Literatürde refleksolojinin yorgunluk, ağrı ve uykuda (Lee et al 2011), süt çocuklarında aşı uygulaması sonrası ağrının azalmasında (Koç 2013), hemodiyaliz hastalarında yorgunluk, kramp ve ağrıyı azalttığına (Ovayolu 2011; Özdemir 2011) dair bulgular yer almaktadır. Daha önceki çalışmalarda refleksolojinin travay döneminde gebelerde anksiyeteyi azalttığı (Avcıbay 2009; Hanjani et al 2013), müsabakaya çıkacak futbolcuların da kaygı düzeylerinin (Arslan 2004) azalmasında etkili olduğu gösterilmiştir. Bunun yanında sezaryen sonrası ağrı üzerine etkisini çalışan az sayıda çalışma bulunmaktadır (Hannan et al 2011; Abbaspoor et al 2011; İrani et al 2015; Varghese et al 2014).

Sağlıktaki teknolojik gelişmelerin ve bilgilerin artması ile hemşirelerin görev ve sorumluluklarında değişimler oluşmaya başlamıştır. Bu ilermenin sonucunda hemşirelerden tamamlayıcı ve alternatif uygulamaları benimsemeleri, kullanmaları ve sağlıklı veya hasta bireylere bu yöntemleri kullandırmaları beklenilmektedir. Literatüre bakıldığında ise tamamlayıcı uygulamaların hemşirelik girişimi olarak kullanılabileceği görülmektedir, Eti-Aslan (34), Kılıç ve Öztunç (21), Değirmen (19), Güven ve Karataş (28), Herdman (14).

(14)

6 Ağrı kontrolünde hemşirelerden beklenen; tedaviye etkin bir şekilde katılması, sonuçlarını izlemesi, farmakolojik olmayan yöntemleri kullanabilmesi ile ağrıyı ‘’yaşanabilir’’ sınırlar içerisinde tutarak olası komplikasyon sorunlarını giderebilmesidir, Eti-Aslan (34).

Nonfarmakolojik yöntemlerin ağrı gidermedeki kullanım amacı analjeziklerin kullanım düzeyinin azaltılması, hastanın ağrısının mümkün olduğu kadar azaltılarak yaşam kalitesini yükseltimektir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21). Bu yöntemlerin kolayl uygulanır olması, analjezikler gibi yan etkileri olmaması ve bireye ekonomik olarak yük olamaması gibi avantajları bulunmaktadır, Özveren (20), Kömürcü (59).

Bu araştırma, sezaryen sonrası ağrı ve anksiyeteyi azaltmada refleksolojinin etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

(15)

7

4. GENEL BİLGİLER

4.1. Sezaryen Tanımı ve Tarihçesi

Teknik olarak sezaryen, 500 gr ve daha ağır fetüsün, Konakçı ve Kılıç (43), Eskicioğlu ve ark. (56), 28 hafta ve üzerinde gebelik haftasındaki plasenta ve membranların uterusa yapılan insizyonla çıkarılması işlemine denir. Çiçek ve ark. (42), Gül (50).

Normal olarak gebelik ve doğumun %90-95’i kendiliğinden oluşabilen fizyolojik bir süreci kapsamaktadır. Doktorların aldığı eğitimler %5-10’ luk kısımdır ve müdahale içindir. Doktorların yaptığı bu işlem doğum eyleminin başlangıcına kadar devam eder. Hasta Hakları Aktivistleri (57).

Ülkemizde giderek yaygınlaşmakta olan sezaryen doğum, normal doğumun alternatifiymiş gibi görülmektedir ve bu bağlamda bazen doktorun tutumu, bazen de gebenin yaşadığı çevreyi etkilemektedir. Oysa sezaryen ile doğum, normal doğumun alternatifi değildir, yolunda olmayan işlere müdahele etme biçimidir, Hasta Hakları Aktivistleri (57).

Önceleri kullanılmakta olan bu teknik ölmek üzere olan gebeden, yaşayan fetusun canlı bir şekilde kurtarılması için uygulanmıştır. Bu yöntem, günümüzdeki cerrahi teknolojinin gelişmesiyle birlikte antibiyotiklerin buluması ve güvenli kan transfüzyonunun sağlanması ile çok daha geniş bir endikasyon yelpazesinde uygulanmaya başlanılmıştır. Konakçı ve Kılıç (43), Sıkar ve ark (44), Dölen ve Özdeğirmenci (45), Artıran-İğde (48), Ceylantekin (52), Bal ve ark (53), Babacan (63).

İlk başarılı sezaryen doğum ABD’ de 1794 yılında Virgina’ da yapılmış ve bunu anne ve bebek yaşamıştır. 1800’ lü yıllardan beri sezaryen uygulaması artmış ve 1900’ lü yılların ortalarına doğru sezaryen kabul gören bir operasyon haline

(16)

8 gelmiştir. İlk yapılan sezaryenlerde ise mortalite ve morbidite yüksek olmuştur, Çiçek ve ark (42), Bal ve ark (53).

Ülkemizde yapılan son verilere göre sezaryen ile doğum oranı %47 bulunmuşur. Bu oran Dünya Sağlık Örgütü’ nün önerdiği orana ve diğer ülkelere oranla yüksek çıkmıştır, Toramanlar ve Sungur (41), TJOD (58).

Tıp tarihinde en eski operasyonlardan biri olarak bilinen sezaryen yüzyıllar boyunca yapıla gelmiştir. Sezaryene ilişkin atıflar Eski Hindu, Mısır, Roma ve Yunan folkloruna kadar uzanmaktadır, Toramanlar ve Sungur (41). Yapılan ilk başarılı sezaryen ameliyatı ise 1500’de İsviçre’de yapılmıştır. Hekim olmayanın eşi tarafından yapılan ameliyat “...bir masa üzerine eşini yatırdı, daha sonra karın duvarını (bir ustura ile) kesti. Sonra hızla çocuğu çıkarttı. Karın duvarına birçok dikiş atıldı.” şeklinde belgelendirilmiştir, Toramanlar ve Sungur (41).

Zamanla ilerleyen tıp bilimi ile rahim duvarlarının dikilmesiyle kanamalar ve bu doğrultuda olan ölümler azaltılmıştır. Fakat karın zarı iltihaplarının önüne geçilememiştir. 1912 yılında König uterusu dik şekilde keserek sezaryen operasyonunu gerçekleştirmiştir. 1926 yılında ise Kerr uterusu enine kesmenin daha az risk taşıdığını ifade etmiştir. Günümüzdeki yapılan tüm sezaryen ameliyatlarında Kerr’ in tanımladığı ve kendi adı ile bilinen bu yöntem kullanılmaktadır, Ceylantekin (52).

Ülkemizde anne ve bebeğin yaşamını devam ettirebildiği ilk sezaryen, 1900 lerin başında bir saray cerrahı olan Cemil Topuzlu tarafından, bir konakta gerçekleştirilmiştir, Ceylantekin (52).

4.1.2. Türkiye ve Dünyada Sezaryen Oranları

1958’ de Amerika Birleşik Devletleri, %2 olan sezaryen oranlarının yüksekliğini tartışırken, 1965 ve 1986’ da bu oran %4.5 den %24.1 e yükselme göstermiştir, Dölen ve Özdeğirmenci (45), Konakçı ve Kılıç (43), Eskicioğlu ve ark (56). Anne

(17)

9 ölümlerinin artması, bebek ölümlerinde değişiklik olmaksızın operasyonun maliyetini yüksekliği gibi nedenlerden 1990’ lı yıllarda oranlarnda düşüş görülse de yine de istenilen seviye üzerindedir, Dölen ve Özdeğirmenci (45), Bal ve ark (53), Erkıran (54).

Dünya’da sezaryen oranı 2000 yılında, İtalya da % 33.2, 2001 yılında Kanada ve İngiltere’ de % 19, İskoçya da %20, Amerika da %22, Avustralya da %23.3’tür diğer bazı Avrupa ülkelerinde %12–14 arasındadır. Latin Amerika’da sezaryen hızının epidemi oranlarına ulaştığı, Güney Kore ve Brezilya’da %37-40 larda olduğu görülmektedir, Şahin (49), Bal ve ark (53), Hasta Hakları Aktivistleri (57).

Bu oranların çoğu WHO ve Healthy People 2000 U.S (21. Yy da Herkes İçin Sağlık) tarafından önerilen %15 oranından yine de yüksektir, Dölen ve Özdeğirmenci (45), Gül (50).

Türkiye 2003 TNSA verilerine göre % 21.2 lik bir sezaryen oranına sahip iken, Hasta Hakları Aktivistleri (57), Eskicioğlu ve ark (56), Bal ve ark (53), bu oran 2005’te de aynı kalmıştır. Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 2006 itibariyle toplam doğumlarımızın, %45.6’ sı normal, %40.3’ ü sezaryen, %14.1’ i ise müdahaleli dogum şeklinde görülmektedir, Hasta Hakları Aktivistleri (57).

2008 TNSA sonucuna göre %36,7’ ye yükselme görülmüştür. 2011 yılı itibariyla bu oran, %48 olmuştur. 2013 TNSA raporunda ise son beş yıldaki tüm doğumların %48’i sezaryen ile olmuştur. TNSA 2013 raporu (66).

Sezaryen ile doğum oranı annenin yaşıyla yükselirken çocuk doğum sırasıyla da azalma göstermektedir. İlk doğumların %52’si sezaryen ile yapılmıştır. Kentteki kadınların sezaryen oranı %52, kırda yaşayan kadınların %36dır. Sezaryen doğumlar, Doğu bölgesi (%32) hariç tüm bölgelerimizde %50 üzerinde görülmektedir. TNSA 2013 raporu (66).

(18)

10 4.2. Ağrı

Ağrı kelimesi Türkçe bir kelimedir. “Divan-ı Lügat-it Türk” isimli ilk sözlüğümüzde, “ağrımak” ve “ağrığ” kelimeleri yer almaktadır. Açlık, susuzluk, acı ve ağrı duygusu gibi kavramlar canlılığa mecburi eşlik eden kavramlardır, Kılıç ve Öztunç (21). Latince ise ceza, işkence ve intikam anlamındaki “poena” sözcüğünden gelen ağrının tanımı oldukça güç bir kavramı ifade eder, Kılıç ve Öztunç (21), Köksal ve Duran (26), Uçan ve Ovayolu (29), Doksat (40).

İnsanların ortak deneyimlerinden biri olan ağrı, karmaşık ve hoş olmayan bir duyguya sahiptir, Özveren (20). Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği, tarafından yapılan tanımlamaya göre, ağrı: vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan doku harabiyetine bağlı olarak veya olmayarak, kişinin geçmişteki deneyimleri ile ilgili olarak hoş olmayan bir duygu durumunu ifade eder, Güzeldemir (18), Değirmen (19), Korkan ve Uyar (9), Kılıç ve Öztunç (21), Çöçelli ve ark (23), Aydın (25), Köksal ve Duran (26), Uçan ve Ovayolu (29), Eti-Aslan (39), Yürügen (36), Kutsal ve ark (38). Aynı zamanda ağrı bize vücudumuzda yolunda olmayan bazı durumlar olduğunu haber verir. Bu açıdan ağrı olumlu bir kavram gibi de değerlendirilebilir, Değirmen (19), Dizdar (37), Doksat (40).

Ağrı, nosisepsiyon içinde bir algılama olayıdır, Korkan ve Uyar (9). Ağrı deneyimini nosisepisyondan ayırt etmek oldukça önemlidir, Stannard (24).

Ağrı bireye aile ilişkileri yönünden rol kaybı yahut rol değişimi yaşamasına neden olurken, iş ile ilgili sorunlar yaşamasına, üretkenlik ve öz güven kaybı ve sonucunda umutsuzluk gibi duyguları yaşatmaktadır, Kılıç ve Öztunç (21).

İnsan hayatında çokça olumsuz etkileri olan ağrının ortak bir dil kullanarak ölçülmesi, ağrının ve onu giderecek olan yöntemlerin değerlendirilmesi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir, Eti-Aslan (39). Tarihsel süreç içerisinde insanlar kültürel yapılarının etkisiyle ağrıyı tanılamak ve ondan kurtulmak için çeşitli yöntemlere başvurma yollarını seçmişlerdir, Köksal ve Duran (26).

(19)

11 Postoperatif dönemde hastalarda ağrı yaşanması sonucu stres tepkisi oluşmakla birlikte, bu tepki ile yeterince baş edilemediğinde, bireyler bu durumdan fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak olumsuz etkilenmektedir. Bunun sonucu olarak iyileşmede gecikme görülmesi ve hastanede uzun süre kalma durumları artırmaktadır, Değirmen (19), Kılıç ve Öztunç (21), TARD (7).

İnsanoğlunun yüzyıllardır açıklamaya çalışmış olduğu ağrı kavramı, yüksek düzeyde rahatsızlık durumu olarak tanımlanan, ağrı çeken bireyin dışında kalan kişiler tarafından anlaşılamayacak kadar subjektif bir duyuma sahiptir, Kılıç ve Öztunç (21). Mc Caffery ağrıyı ‘Birey söylüyorsa eğer ağrısı vardır’ diye ifade eder, Değirmen (19), Yürügen (36). Ağrıyı tanımlamanın en kolay yolu, hastaya ağrısının olup olmadığını sormaktır, Güzeldemir (18). Bunun yanında ağrı nedeniyle sempatik sistemin aktive olması sonucu; kan basıncında artma, solunum ve nabızda hızlanma, kas gerginliği, bulantı, kusma gibi fizyolojik belirtiler de görülebilir, Değirmen (19), TARD (7).

4.2.1. Ağrıyı Etkileyen Etmenler

Ağrı algılaması; bireye özgü bir şekilde psikolojik faktörlerden de etkilenebilir. Bireyin anksiyete düzeyi arttıkça ağrı daha fazla hissedilir hale gelir. Çocukluk çağında yaşanılan ağrılar ve ebeveynlerin davranışları; daha sonraki ağrı deneyimlerinde oluşacak tepkileri etkilemektedir, Değirmen (19).

Ağrıya karşı oluşan tepkiler subjektiftir bir biçimdedir. Ağrı algısı, kişiden kişiye farklılık göstereceği gibi aynı kişi için bile zaman zaman farklı tepkiler oluşturabilir, Değirmen (19), Güzeldemir (18), Çöçelli ve ark (23), Stannard (24), Kömürcü (59).

Ağrının değerlendirmesinde zorluk yalnızca aynı hasta için olmamakla birlikte, başka hastaların farklı deneyimleri, tür, yaş, etnik geçmiş nedeni ile farklı değerlendirmelerin varılmasına sebep olmaktadır, Güzeldemir (18), Çöçelli ve ark (23), Stannard (24).

(20)

12 4.2.2. Postoperatif Ağrı

Postoperatif ağrı: hastalarda ameliyat sonrası dönemde oluşan ve buna bağlı olarak doku iyileşmesi ile giderek azalan, akut bir ağrı biçimini ifade eder. Değirmen (19), Yılmaz ve Gürler (27), Arslan ve Çelebioğlu, (33), ekütüphane (35), Babacan (63). Bu ağrıların en yaygın nedenleri; cerrahi girişimler ve diğer travmalar şeklindedir, Ay ve Alpar (32), TARD (7).

Her yıl dünyada 50 milyonun üzerinde hastaya cerrahi girişim uygulandığı tahmin ediliyor, Değirmen, (19). Ancak, son yıllardaki yapılan çalışmalarda ameliyat sonrası yaşanan ağrıyı yönetimin yetersizliği ve bu sebeple hastaların yaklaşık %50-80 oranında ortadan şiddetliye doğru ağrı deneyimledikleri görülmektedir, Yılmaz ve Gürler (27), Uysal ve ark (31).

Postoperatif dönemde oluşan ağrı otonom sistemini uyararak anksiyeteye neden olmaktadır. Bu durumda bireyde oluşan anksiyeteye kullanılan enerji, bireyde sadece ağrı ile baş etmek için kullanılır, TARD (7). Bu sorun, cerrahi hastalarında iyileşmeyi geciktirerek cerrahi komplikasyonlara neden olmaktadır. Yine postoperatif ağrı, bireyin hareket etmesini azaltıp, kas gerginliğini artırarak; vital kapasite ve alveoler ventilasyonda azalma, sekresyonların birikimi, hipoksi, atelektaziye neden olan etkenlerdir. Kardiyovasküler sistemde de oksijen tüketiminde artmaya bağlı olarak neden olmaktadır, Değirmen (19), Çöçelli ve ark (23).

Yeterli olmayan postoperatif ağrı kontrolü sonucunda, sempatonöral ve nöroendokrin sistemler aktive olmakta ve taşikardi, hipertansiyon, hiperglisemi, immünsüpresyon, bölgesel kan akımında azalmaya bağlı olarak zararlı sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu durum iyileşmenin gecikmesine neden olmakla birlikte, hastanede kalma süresinin uzamasına ve buna bağlı olarak tıbbi masrafların da artmasına neden olur, Uysal ve ark (31), TARD (7).

(21)

13 Ameliyat sonrası oluşan akut ağrılar tedavi edilmezse bu ağrılar kronik bir ağrıya dönüşebilme ihtimali yüksektir. Kronik ağrıyı algılama şiddeti arttıkça, bireylerde depresyona girme sıklığı da buna bağlı olarak artış göstermektedir, Değirmen (19), Çöçelli ve ark (23).

Yapılan çalışmalar neticesinde ameliyat sonrasındaki ağrıyı hafifletme amacıyla genellikle farmakolojik yöntemlerin etkinliği değerlendirilmektedir, TARD (7). Analjezikler ameliyat sonrasındaki ağrı yönetiminde vazgeçilmezdirler fakat yine de her zaman hastanın ağrılarının yeterli düzeyde azaltmayabilir. Ayrıca, analjeziklerin istenilmeyen bazı yan etkileri de bulunmaktadır. Bu sebeple hemşirelerin analjeziklere ek olarak non-farmakolojik yöntemleri kullanmasının analjeziklerin de etkisini artıracağı bilinmektedir, Yılmaz ve Gürler (27).

4.2.3. Ağrılı Hastanın Değerlendirilmesi

Hastayı değerlendirirken her basamakta; hastanın sosyal ve çevresel faktörleri ve buna bağlı olarak fiziksel ve psikolojik gibi faktörleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu faktörlerin karşılıklı etkileşime neden olmakla birlikte ağrının düzeyine etkili edebileceği unutulmamalıdır, Çöçelli ve ark (23).

Hastada ağrıyı azaltıcı olan girişimlere başlamadan önce hemşire, hastanın ağrı düzeyini belirlemektedir. Bunu belirleyebilmek için postoperatif ağrı izlem formlarını kullanmaktadır. İlk ağrı çizelgesini 1948’de Keele geliştirmiştir, Değirmen (19).

Hemşireler ve hekimler ağrı değerlendirmesini yaparken; hastanın sadece genel olarak davranışsal ve fizyolojik tepkilerini izlemek gibi bir yanılgıya düşerler, Değirmen (19). Ağrı algısının subjektif bir durum olması nedeniyle tüm yaş gruplarında en önemli ağrı değerlendirme ölçütü; hastanın kendi ağrısını bildirmesidir. Bu nedene bağlı olarak hastaların kendi görüşlerini bildiren ağrı soru formları ve ölçekleri kullanılmalıdır, Değirmen (19), Çöçelli ve ark (23). Hastaların

(22)

14 düzenli bir şekilde ağrıları sorgulandığında aldıkları tedavi her ne olursa olsun hastanın daha az acı çektiği kaydedilmiştir, Çöçelli ve ark (23).

Ağrı tedavisinin düzenli olarak yazılı veya sözlü skalalar kullanarak değelendirilerek, kaydedilmesi ile ‘’ağrısı olduğunu söylemeyen hastanın ağrısı yoktur‘’ inancına engel olunan bir durumdur, Çöçelli ve ark (23).

Ağrı şiddeti tek boyutlu skalalar ve çok boyutlu skalalar kullanılarak da değerlendirilir, Çöçelli ve ark (23).

4.2.4. Ağrı Gidermede Kullanılan Farmakolojik Girişimler

Günümüzde yaygın bir şekilde farmakolojik yöntemler kullanılmaktadır, Özveren (20), Korkan ve Uyar (9), Kılıç ve Öztunç (21), Yılmaz ve Gürler (27), Yürügen (36). Ağrı kontrolünde analjezik tedavinin çabuk etki göstermesi ve kolay uygulanabilirliği ağrının giderilmesinde en çok tercih edilen tedavi şekli olmasını sağlamıştır, Özveren (20), Korkan ve Uyar (9), Kılıç ve Öztunç (21). Fakat analjeziklerin bilinçsiz ve fazla kullanılmasının bireye ve ülke ekonomisine getirdiği yük, bazı fizyolojik fonksiyonlarına olumsuz etkileri ve özellikle de narkotiklerin kullanılma durumlarında her seferinde dozun daha da artırılması sebebiyle tolerans gelişmesi gibi negatif yönleri bulunmaktadır. Özveren (20), Korkan ve Uyar (9).

Ağrının ilaçla tedavi yönteminde narkotik ve narkotik olmayan analjezikler kullanılmaktadır, Kılıç ve Öztunç (21), Sabuncu ve Akça (22), Arslan ve Çelebioğlu (33). Narkotik analjeziklerin yan etkileri; konstipasyon, bulantı-kusma, solunum depresyonu, sedasyon, üriner retansiyon ve kaşıntı şeklinde görülür, Değirmen (19). Narkotik olmayan analjezikler; reçete gerektirmemekle birlikte, yan etkilerinin az olması ve hızlı bir şekilde etki göstermesi nedeniyle daha çok kullanılmaktadır. Yan etkileri ise; alerji, kanama zamanında uzama, sıvı retansiyonu, kulak çınlaması, GİS problemleri, naproksenin kemik iliğini deprese etmesi ve parasetamolün ise karaciğer harabiyetine yol açması gibi olumsuz yan etkileri bulunmaktadır, Değirmen (19).

(23)

15 4.2.5. Ağrı Gidermede Kullanılan Nonfarmakolojik Girişimler

Farmalakolojik tedavide kullanılan ilaçlar fizyolojik ve duygusal durumu üzerine etki ederken, nonfarmakolojik tedavide kullanılan yöntemler ağrının bilişsel, duyuşsal, davranışsal ve sosyokültürel boyutlarında etkili olmaktadır, Sabuncu ve Akça (22), Kılıç ve Öztunç (21).

Nonfarmakolojik yöntemlerde gerek yalnız başına gerekse farmakolojik yöntemlerle birlikte uygulanılması, ağrının şiddetini azaltıcı yönde etki gösterdiğinden dolayı özellikle son yıllarda kullanımında genişleme göstermiştir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21).

Nonfarmakolojik yöntemlerin ağrı gidermede kullanılma amacı analjezik kullanım oranlarının azaltılması ve hastanın ağrısını olabildiğince azaltılarak yaşam kalitesinin yükseltilmesidir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21). Bu yöntemlerin kişi tarafından kolaylıkla uygulanır halde olması, ilaçlar gibi yan etkilerinin olmaması ve bireye ekonomik yük getirmemesi gibi avantajlı yönleri bulunmaktadır, Özveren (20), Kömürcü (59).

Ağrı gidermede kullanılan nonfarmakolojik girişimler: Periferal Teknikler, Kognitif (Bilişsel)-Davranışsal Teknikler, Bu iki yöntemin dışında kalan diğer teknikler (akupunktur, plasebo uygulaması) ve Cerrahi Yöntemler şeklindedir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21), Sabuncu ve Akça (22).

4.2.5.1. Periferal Teknikler

Ağrıları azaltmada kullanılan derinin uyarımı girişimlerini içermektedir. Deri uyarımı cildin zararsız bir şekilde uyarılması sonucu olarak ağrı tedavisinde analjeziyi sağlamaktadır, Kılıç ve Öztunç (21), Özveren (20). Sıcak-soğuk uygulamalar, deriye mentol uygulanması, vibrasyon, TENS (Transkütan Elektiriksel Sinir Stimilasyonu), masaj ve dokunma ile deri uyarım bu tekniklere örnektir, Özveren (20), Coşkun (60).

(24)

16 Masaj: Efloraj, petrizaj, firiksiyon ve taputman gibi masaj tekniklerinin kullanılarak, ağrı impulslarının bloke olması, kas spazmının yok edilmesi sonucu vücuttaki gerginliğinin azalması amacıyla elle veya mekanik olarak uygulanan bir yöntemdirr, Kılıç ve Öztunç, (21).

Masaj insanlığın var oluşumundan beri kullanılan eski bir tedavi şeklidir. Pek çok kültürde kullanılmıştır. Basıya maruz kalan bölgelere kan akımı artmakta, bölgede biriken metabolitler uzaklaşmakta ve ağrı bu sayede azaltılmaktadır, Özveren (20).

Sıcak-soğuk Uygulamalar: Soğuk uygulamalar, antik çağdan beri, bazı hastalık ve rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır, Özveren (20). Soğuk uygulama daha çok kronik durumlarda kullanılması önerilen, akupuntur yada TENS gibi etki yapan bir yöntem olup; norepinefrin salınımını stimüle etmesi nedeniyle kısa süreli tedavi olarak kullanılan bir yöntem şeklidir, Değirmen (19), Kömürcü (59). Yapılan çalışmalarda soğuk olarak uygulamanın masajların ameliyat sonrası ilk 24 saat içinde narkotik ihtiyacını azalttığı yapılan çalışmalarla görülmüştür, Kılıç ve Öztunç (21). Soğuk uygulama sıcak uygulamaya göre ağrının giderilmesinde daha uzun bir etkiye neden olmaktadır, Özveren (20).

Sıcak uygulama; seratonin salınımını uyararak korteksi inhibe etmesi ile ağrıyı azaltmaktadır. Ancak bu uygulamaların süresi iyi ayarlanmalıdır ve buna bağlı olarak doğru teknikle yapılması gerekir. Aksi taktirde yanık, ağrıyı artırma gibi komplikasyonlara neden olur, Değirmen (19). Sıcak uygulama ise travmadan 48 saat sonra, Arslan ve Çelebioğlu (33), Özveren (20).

Mentollü kremler: Mentha cinsindeki bir bitkiden elde edilen mentol, hem ferahlatıcı, hem de ağrıyı hafifletmekte kullanılan bir tür ajandr, Özveren (20), Değirmen (19). Mentol içerikli maddelerin lokal olarak uygulanabilir bir yöntem olması eksternal analjezi sağlar, Özveren (20).

(25)

17 Vibrasyon: Bir tür elektrik masaj şeklidir. Özellikle el vibratörleri ile orta şiddette basınç uygulanıldığında hissizlik, parestezi ve uygulanan bölgeye anesteziye sebep olarak ağrıyı azaltır ya da yok eder. Vibrasyon, akut ve kronik kas spazmı ve ağrıları, gerilime bir şekilde bağlı baş ağrıları, birçok kronik nonmalign ağrı durumlarında da uygulanabilmektedir, Özveren (20).

Transkütan Elektriksel Sinir Stimülasyonu (TENS): TENS Amerikan Fiziksel Terapi Birliği’nin yapmış olduğu tanıma göre cilde elektriksel uyarı uygulamaktır, Kılıç ve Öztunç (21). TENS, 1965’ de Melzack ve Wall tarafından Kapı-Kontrol teorisinin tanımlanmasın ardından ağrı tedavisinde önemli bir yer almaya başlamıştır, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21). TENS, cilde yerleştirilen elektrotların sinir sistemine kontrollü bir şekilde düşük voltajla elektrik akımı uygulama şekli olarak tanımlanmaktadır, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21), Arslan ve Çelebioğlu (33), Kömürcü (59). Akut veya kronik ağrılarda yaygın bir şekilde kullanılır, Özveren (20).

Terapötik dokunma: Uzak doğuda bu yöntem binlerce yıldır kullanılmaktadır. Ağrı, bulantı, yorgunluk gibi rahatsızlıkların azaltılması, yaşam kalitesi yükseltilmesi, kasların gevşetilmesi, dolaşımın artırılması gibi fiziksel yararlarının yanı sıra mental yararları da bulunan güvenli ve etki ve yöntem şeklidir, Uçan ve Ovayolu (29). 19. yüzyılın başlarında hemşire Doleres Krieger tarafından gelişme göstermiştir, Özveren (20).

4.2.5.2. Kognitif (Bilişsel) Davranışsal Teknikler

Ağrıyı gidermede duyusal faktörlere bağlı olarak oluşturdukları değişiklik yolu ile etki göstermektedirler. Gevşeme, dikkati başka yöne çekme, müzik, hayal kurma ve bilişsel strateji şeklindedir, Özveren (20).

Gevşeme: Gevşeme eğitimi ilk olarak Jacopsan tarafından açıklanmıştır. Daha sonra ise gevşeme, Herbert Benson tarafından bir teknik olarak bilim alanına başarı kazandırmıştır, Özveren (20).

(26)

18 Derin bir şekilde nefes alıp verildiği zaman tüm vücut kaslarının veya belirli alanların gevşetilmesi şeklindedir. Değirmen(19). Gevşeme yöntemleri akut ya da kronik ağrısından dolayı şikayetçi olan bireylerde uygulanır, Özveren (20).

Dikkati başka yöne çekme: Ağrıda dikkati başka yöne çekme dikkatin ağrı dışında başka bir uyaranda odaklaşmaya yoğunlaşmasıdır. Bu yöntem hastanın ağrısını tümüyle gidermez ancak, ağrıya olan toleransı artırmaktadır, Özveren (20), Değirmen (19), Kılıç ve Öztunç (21), Sabuncu ve Akça (22). Dikkati başka yöne çekme yöntemine; puzzle ya da diğer oyunlar, konuşmak, komik filmler, müzik, şiir dinleme, objeleri sayma, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21), Sabuncu ve Akça (22), resim yaptırma, kitap okutma, uğraşı terapileri, iletişim solunum egzersizi, Değirmen (19) gibi etkinlikler bunlara örnektir, Özveren (20).

Müzik: Müziğin akıl, vücut ve ruh arasında bir denge oluşturduğunu belirlemiştir, Uçan ve Ovayolu (29). Müziğin tedavi edici ve iyileştirici özelliği tarih boyunca görülmektedir. Hastanın hoşlandığı ve istediği müziği seçmek oldukça önem arz etmektedir. Müzik terapi, kanser ağrısı, yanık ağrısı, ameliyat sonrası oluşan ağrı gibi durumlarında kullanılabilmektedir, Özveren (20).

Hayal Kurma: Hayal kurma, kişide kontrol duygusunu ve buna bağlı olarak gevşemeyi sağlayarak dikkati başka yöne çekme yöntemlerindendir. Birey hayal kurarak bir düşe yoğunlaşır ve kendini bu düşün içine koyar. Bu yaklaşımda bireyden ağrılı bölgenin buzlaşmış olduğunu, ağrılı bölge üzerinde ağırlık yapan bir nesnenin var olduğunu düşünmesi ve bu ağrıyı bir renk olarak hayal etmesi, sonra da onu başka bir renge dönüştürmesi teklif edilebilir, Özveren (20).

Hidroterapi: Suyun tedavi amacıyla kullanılması şeklindedir. Sıcak su uygulaması, stres hormonlarını baskılayarak bağışıklık sistemi, dolaşım ve sindirim sistemini uyarır, böylece ağrıya karşı geliştirilen duyarlılığı azaltır ve kasların gevşemesini sağlar, Kılıç ve Öztunç (21).

(27)

19 Bilişsel Stratejiler: Bu yöntem ile, dikkati başka şeylere çekerek, kişinin dayanıklılığını artırmak için bir eğitim verilir, Arslan ve Çelebioğlu (33), Özveren (20).

Davranış Tedavisi: Buradaki amaç, kişinin işlevlerini artırmak, kötü uyumdaki davranışlarını azaltmak ve ağrı kesici ilaç kullanımını azaltıp, sonra tümü ile kesmeyi hedeflemektedir, Kılıç ve Öztunç (21), Uçan ve Ovayolu (29).

4.2.5.3. Periferal ve Kognitif-Davranışsal Tekniklerin Dışında Kalan Diğer Teknikler

Akupunktur: Akupunktur binlerce yıl önce Çin’de ortaya çıkmış ve son yıllarda yaygın kullanılan bir yöntemdir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21), Uçan ve Ovayolu (29), Kömürcü (59). Vücutta belirli noktalara iğne batırılarak çeşitli hastalıkları tedavi etme metodu olarak tanımlanır. Kılıç ve Öztunç (21). Akupunkturun ağrı giderme mekanizması tartışmalı bir şekildedir. Akupunkturun BOS seratonin, endorfin düzeylerini arttığı bilinir, Değirmen (19), Uçan ve Ovayolu (29). Ayrıca akupunktur ile endojen opioid peptit düzeyi de buna bağlı olarak artar. Bu peptitler hızlı yıkıma uğradıkları için akupunktur analjezisi kısa süreli olur, Değirmen (19), Özveren (20). Akupunktur belirli endikasyonları ve sınırlılıkları olan bir tedavi yöntemi şeklindedir, Değirmen (19).

Refleksoloji: Refleksoloji, binlerce yıl önce Hindistan, Çin ve Mısır’da uygulanan, modern çağda da dikkatleri çekmekte olan bir yöntemdir, Kılınç ve Öztunç (21). Refleksoloi, akupunktur temeline dayalı olarak, vücuttaki hassas noktalara el ile özel bası teknikleri gereken bir şifa ve sağalttım biçimidir, Ayçeman (11).

Aromaterapi: Bitkilerdeki hoş kokulu olan kısımlarından oluşturulan esansiyel yağların inhalasyon ile, deriye masaj yoluyla veya internal yollar ile uygulanmasıdır, Kılınç ve Öztunç (21).

(28)

20 Plasebo: Latince olan plasebo, “hoşnut olacağım” demektir. Onun tam tersi ise “nosebo” dur. Zarar göreceğim anlamına gelmektedir, Değirmen(19). Plasebo, ağrının kontrol altına alınmakta zorlanıldığı durumlarda kişinin ağrı ile baş edebilme gücünü arttırmak için tercih edilen non-farmakolojik bir tedavidir. Plasebo uygulanan hastalardan (%30-%70’ i) kısa süreli bir şekilde ağrılarının geçtiğini ifade etmektedir, Özveren (20).

Egzersiz: Aktif-pasif hareketleri, yatak içindeki hareketleri ve ameliyat sonrası dönemde ayağa kalkma durumlarını içermektedir. Egzersizler kas gerginliğini azaltarak ağrıyı hafifletici bir etkisi görülür, Kılıç ve Öztunç (21).

Pozisyon: Hastaya yardımcı olmak veya onu destekleme amacıyla uygulanır. Bu uygulamayı, yastıklar, özel yataklar ve ağırlık kaldırma ile örneklendirilebilinir. Ağrı gelişmesini önleyen, akut ağrılarını azaltan, kan dolaşımını ise arttıran, kasların kasılmasını ve spazmını önleyen bir uygulama şeklidir, Kılıç ve Öztunç (21).

Hareketi Kısıtlama/Dinlendirme: Kesin yatak istirahati gerektiren ve traksiyonu olan hastalarda uygulanıır. Fakat ağrı kontrolünde tek başına kullanılmaması önerilir, Kılıç ve Öztunç (21).

Dua: Kronik ağrısı olan kişilerin büyük bir çoğunluğu bu yöntemi kullanır. Özellikle yaşlı bireylerde dua etmenin ağrıyı azalttığına dair çalışmalar vardır. Ayrıca geçmeyen ağrıların sebep olduğu depresyon gibi durumlarda da bu yöntem önerilir, Kılıç ve Öztunç (21).

Meditasyon: Meditasyon “kişinin iç huzur, sükûneti, değişik şuur hallerini elde etmesine ve öz benliğine ulaşmasını sağlayan, zihin denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad” olarak tanımlanmaktadır, Kılıç ve Öztunç (21). Bireyin bir şeylere odaklanması ile gerçekleştirilir.

Hipnoz: Hipnoz ağrının kontrolünde en sık kullanılan, bilinçteki değişim halini ifade eder, Kılıç ve Öztunç (21).

(29)

21 Müzik Terapi: Müzik ile terapi en eski tedavi yöntemlerinden biridir. Dört bin yıldan beri çeşitli kültürlerde kullanılır. Bu yöntemle ilgili yapılan çalışmalarda kişilerin stres ve anksiyete seviyelerini azalttığı, postoperatif dönemdeki analjezik ihtiyacını azalttığı, kanser tedavisindeki yan etkileri azalttığı bulunmuştur, Kılınç ve Öztunç (21).

Biyolojik Geri Bildirim (Bio-feedback): Fizyolojik bir işlevi kontrol etmeyi veya gevşemeyi sağlamak için hastanın bilgilendirilmesi esasına dayanır, Uçan ve Ovayolu (29), Kılıç ve Öztunç (21).

Cerrahi Tedavi Yöntemleri: Cerrahi yöntemler ağrı tedavisinde, hastalığın tanılanmasında ve seyrinde terapötik olarak uygulanır, Kılıç ve Öztunç (21). Ağrının ilaçla yada ilaçsız yöntemler ile kontrol altına alınamadığı durumlarda kullanılır. Bu yöntem en son tercih olarak kullanılır, çünkü cerrahi tedavide sinirler kesilir, Özveren (20), Kılıç ve Öztunç (21), Arslan ve Çelebioğlu (33).

Sinir Blokları: Ağrı tedavisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Sinir iletiminde uzun süre veya kalıcı olarak kesinti uygulama amacıyla kimyasal ajanlar veya fiziksel uygulamalar ile yapılan girişimler şeklindedir. Tedavi etme amacıyla olduğu gibi tanı ve gidişatı belirlemek için de kullanılır, Özveren (20).

4.2.6. Ağrı Tedavisinde Hemşirelik Yaklaşımları

Ağrı kontrolünde hemşirelerden beklenen; tedaviye etkin bir biçimde katılması, sonuçları izlemesi, non-farmakolojik ağrı geçirme yöntemlerini kullanabilmesi ile ağrıyı ‘’yaşanabilir’’ sınırlar içerisinde tutarak olası komplikasyon sorunlarını giderebilmesidir, Eti-Aslan (34).

Ağrı tedavisi, bir hasta hakkıdır. Etik yönden kişiyi dindirilebilecek bir ağrı ile baş başa bırakmak doğru değildir ve ağrı çeken herkes, ağrısının giderilmesini hak etmektedir, Kılıç ve Öztunç (21), Çöçelli ve ark (23). Ancak önemli olan ağrıyı hastanın kendisini rahat hissettiği sınırlarda azaltmaktır. Bu nedenle hemşirelere bu

(30)

22 konuda büyük sorumluluklar yüklenmiştir, Kılıç ve Öztunç (21), Aslan ve Badır (67).

Postoperatif dönemde oluşan ağrı, anksiyeteyi artırarak birçok cerrahi komplikasyonun gelişmesine neden olur, Değirmen (19).

Ağrı ile baş etmede bireylerin desteklenmesi gerekmektedir. Bu gereklilik sağlık çalışanları arasında özellikle hemşireler için daha önemli bir hale gelmiştir, hemşireler hastalarla tedaviler sırasında bire bir ve uzun süre birlikte olan sağlık çalışanlarındandır, Değirmen (19), Kılıç ve Öztunç (21), Ay ve Alpar, (32). Ağrı kontrolünde hemşirelernin rolünü diğer ekip üyelerinden ayıran; hastanın önceki ağrı deneyimleri ve baş etme yöntemlerini öğrenmesi ve gerektiğinde bunlardan yaralanması, ağrı ile başa çıkma yöntemlerini hastaya öğretmesi, rehberlik etmesi, planlana tedavisiyi uygulaması, sonuçlarının izlemesi, empati kurabilmesi şeklindedir, Eti-Aslan (34), Kılıç ve Öztunç (21), Çöçelli ve ark (23), Arslan ve Çelebioğlu (33), Eti-Aslan (39).

Ağrı tedavisi multidisipliner bir yaklaşımı gerektirmektedir, Eti-Aslan (39), Değirmen (19). Günümüzde ağrıyla baş etmede sadece analjezik kullanımı yeterli olmamakla birlikte, araştırmalara göre; hastaların %60’ı düzenli analjezik kullanımı sonrası bile orta düzeyde ağrıdan yakınmaktadırlar, Değirmen (19).

Hemşirelerin ağrı kontrolünde sıklıkla analjezik kullandıkları, nonfarmakolojik yöntemleri ise ya hiç kullanmadıkları ya da çok az kullandıkları, yine nonfarmakolojik yöntemler hakkında hastaları bilgilendirmede yetersiz oldukları görülür, Kılıç ve Öztunç (21), Aslan ve Badır (67).

Hemşireliğin temel amacı; bireylere bütüncül yaklaşımla birlikte sağlıklarını en üst seviyeye ulaştırmaktır. Bir cerrahi hemşiresi; postoperatif dönemdeki hastaların belirli düzeylerde ağrı yaşayabileceğini bilmeli ve hastanın ağrı eşiği ne kadar yüksek olsa da ağrısını ifade edemese de doğru tanılama ile ağrı düzeyini belirleyip, ona uygun girişimleri yapma girişiminde olmalıdır, Değirmen (19), Çöçelli ve ark (23).

(31)

23 Hemşirelik uygulamalarının ve TAT yöntemlerinin temel amacı aynı şekildedir. Her ikisi de bireylere holistik yönden yaklaşır, tedavi esnasında destekleyici rolde olur, sağlığının yükseltilmesine ve kişinin aktif rol almasını sağlar, Kılıç ve Öztunç (21). Literatür incelendiğinde TAT yöntemlerinin, hemşirelik girişimi olarak uygulanabileceği görülür, Çırık ve Efe (61). Ancak hemşirelerin kendilerinin veya sağlıklı/hasta bireyilerin bakımlarında TAT yöntemlerini kullandıkları yönündeki çalışmalara az rastlanılmaktadır, Kılıç ve Öztunç (21).

4.3. Refleksoloji

Refleks sözcüğünün kelime anlamı “dış etkiilere bağlı olmak üzere istemsizce kas kullanımını ifade eder’’. Ancak refleksoloji sözcüğünün içinde bulunan refleks kelimesi yansıma ya da aksetme anlamına gelmektedir, Wilhelm (1), Doğan (6), Kurt (16), Ayçeman (17). Eller, ayaklar, göz bebekleri ve kulaklar vücudumuzun bir çeşit haritasını oluşturmaktadır. Başka bir deyişle her organın el, ayak, göz bebeği ve kulaklarda yansıdığı bir yer bulunur, Korkan ve Uyar (9), Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Kurt (16). Ayaklarda organların yansıdığı noktalar daha geniş bir alanda olduğu için bu noktalar el ve kulaktaki noktalara göre daha göre belirgin bir haldedir. Dolayısıyla bu noktalar üzerinde çalışmak daha kolay bir hale gelir. Ayakların bir özelliği de vücudun hassas yerleri olmasıdır. Bu nedenle refleksoloji tedavisi için bu bölgede çalışmak daha etkili bir yöntem olur, Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Korkan ve Uyar (9), Kömürcü (59), Güven, (28), Polat, (64), Reflexology- Research (15).

Vücuttaki enerji, üzüntü, stres ve hastalık travma sonucuna bağlı olarak tıkanıklıklar olabilir. Bu tıkanıklıkların sonucu olarak kimi organ gerektiğinden fazla enerji alırken, kim ise daha az enerji alır. Bu dengesizlik ise organların yavaş yavaş görevlerini yerine getirememelerine neden olmaktadır, Güven (28). Refleksoloji ayak ve ellerdeki bazı noktalara uygulanan basınç uygulanarak bu tıkanıklıkları açar, serbest olan enerji akımını sağlamaya yardımcı olur ve böylece organlar ile uyumla dağılan enerji vücudu canlandırmış olur. Güven (28), Korhan (65).

(32)

24 Uluslararası Refleksoloji Enstitüsü: tüm salgı bezleri, organlar ve vücut bölümleri ile ilişkili olan eller, ayaklar ve kulaklardaki refleks noktalarına elle uygulanan, vücut fonksiyonlarının normalleşmesine yardım eden bir teknik” olarak refleksolojinin tanımlaması yapılmıştır, Çevik (10), Doğan (6), Reflexology- Research (15).

Stres kan dolaşımını yavaşlatır, refleksoloji ise kan dolaşımını hızlandırır. Vücudun besin almasını ve toksin atımını hızlandırmaktadır, Başaran ve Tabur (3), Çevik (10). Refleksoloji uygulattıranların bağışıklık sistemlerinin daha iyi çalıştığı özellikle de kışın yaşanan hastalıklara daha dirençli oldukları araştırmalar ve çalışmalar ile sabitir, Tabur ve Başaran (3).

Refleksolojiye ait en eski dokümanlar MÖ 2300-2500 yıllarında Mısır’da ortaya çıkmıştır, Güven (28), Doğan (6), Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Ayçeman (11), Polat (64). Bilinen en eski refleksoloji belgesi; Saqqara’ da ki Ankmahor isimli Mısırlı bir hekimin mezarı duvarında betimlenmiş bir halde ortaya çıkmıştır, Doğan (6), Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Ayçeman (11), Polat (64), Korhan (65). Bu mezarda iki kişi el ve ayaklara masaj yaparken resmedilmiş bir halde bulunmuştur. Refleksoloji ayrıca Japonya’da, Hindistan’ da, ve Amerika’ nın yerli Kızılderili medeniyetlerinde de bilinmektedir, Doğan (6), Wilhelm (1), Tabur ve Başaran (3), Korkan ve Uyar (65), Polat (64), Korhan (65).

Refleksoloji 20.yy ın erken dönemlerinde Hartford’ ta KBB doktoru olan Fitzgerald tarafından yeniden keşfedilerek, bölgesel terapi olarak tekrardan adlandırılmıştır. Tedavi yöntemi Avrupa’ da ve bazı Amerika şehirlerinde birçok enstitüde kullanılmıştır, Korkan ve Uyar (64), Wilhelm (1), Doğan (6), Kurt (16), Korhan (65).

Refleksoloji, son yıllarda hemşirelik ve ebelik profesyonelleri arasında da oldukça popüler bir hal almıştır, Polat (64).

(33)

25 4.3.1. Refleksolojinin etki mekanizması

Refleksolojinin en önemli etkisi hastayı daha güçlü ve kendi sorununu çözebilecek durumda hissettirmesidir, Çakıroğlu (2), Çevik (10). Ayrıca bu bölgelerin açılmasını ve rahatlamasını sağlar, Wagner (5). Refleks noktalarına basınç uygulanması ile periferik ve santral sinir sistemi uyarılır ve beyine bilgi akımı olması sağlanır. Refleksolojide bu etkilerin açıklanmasında bazı teoriler yer almaktadır, Doğan (6), Çevik (10). Bunlar:

• Enerji teorisi: vücuttak elektromagnetik alanlar arasındaki iletişimi sağlamaktadır. Bazen enerji blokajının meydana gelmesini, bazen de tıkanmış kanallardaki enerjinin tekrar dolaşmasına yardımcı olmaktadır, Doğan (6), Çevik (10), Korkan ve Uyar (65), Polat (64).

• Laktik asit teorisi: Laktik asitin bireylerin ayaklarında mikrokristaller olarak kristallendiğini ve refleksolojinin bu kristalleri eritip, serbest akımını sağladığını savunmaktadır Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Wilhelm (1), Çevik (10), Korkan ve Uyar (65), Polat (64), Korhan (65).

• Sinir reseptörlerini algılama teorisi: Ayaktaki refleks bölgelerin organları etkilediğini ve vücuttaki organlar ile bu refleks bölgeleri arasında bir bağlantı olduğunu belirtir, Doğan (6), Çevik (10), Korkan ve Uyar (65), Polat (64), Korhan (65).

• Endokrin salınım teorisi: Duyusal uyaranlarla aşırı yüklenen sinir yollarını açarak endorfin alımını uyarmaktadır. Morfinden 5 kat daha fazla bir etkiye sahiptir, Doğan (6), Çevik (10), Korkan ve Uyar (65).

• Terapötik ilişki: Dokunma ile enerji alışverişi yapılarak iyileşme olmasını sağlamaktadır, Doğan (6), Çevik (10), Korkan ve Uyar (65).

(34)

26 El ve ayaklardaki belirli bölgelere yapılan etkinleştiren ve sakinleştiren masaj sayesinde, vücudun kendiliğinden iyileşmesi sağlanmaktadır, Wagner (5). Refleksoloji, inaktive olmuş bölgeleri uyararak ya da aşırı aktive olanları yatıştırarak tüm vücut sistemlerini dengelemeye yardımcı olur, Doğan (6), Çevik (10), Ayçeman (17).

4.3.2. Refleksolojinin Kullanım Alanları

Refleksoloji ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında refleksolojinin oldukça farklı alanlarda kullanılarak etkisisnin incelendiği görülmüştür.

Refleksolojinin başlıca kullanım alanları: Panik atak, stres-anksiyete-depresyon (Maranki, (4), Ayçeman, (11), Çakıroğlu, (2), Çevik, (10), Korkan ve Uyar, (65), Ayçeman (17), Reflexology-Research (15), Polat (64), Korhan (65), yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal sıkıntı, migren, bel ve sırt ağrısı, Wagner (5), Korkan ve Uyar (9), Ayçeman (17), Polat (64), Korhan, (65), romatizmal kas ağrıları ve spazmı azaltma, tiroid fonksiyon bozuklukları, kan şekeri dengeleme, kabızlık, Maranki (4), Öztürk ve Sevil (8), Korkan ve Uyar (65), Ayçeman (17), Polat (64),hazımsızlık, dismenore Öztürk ve Sevil, (8), Çevik, (10), Korkan ve Uyar, (9), Polat (64), astım, bazı üriner sistem sorunlar, egzama, bazı alerjiler Güven ve Karataş (28), Polat (64), Korhan (65), bağışıklık sistemini aktive etme, enfeksiyon süresini kısaltma, Korkan ve Uyar (9), Polat (64), Korhan (65), karpal tunel sendromu, kan dolaşımını düzenleme Güven ve Karataş (28), kanser ağrıları ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletme, bulantı ve kusmayı rahatlatma, Maranki (4), Öztürk ve Sevil (8), Korkan ve Uyar (9), Korhan (65), doğum sürecinde, sonrasında ağrıyı azaltmak veya artırmak, servikal dilatasyonu artırmak, postpartum dönemde uterus involüsyonuna yardım ve süt salınımını kolaylaştırmak için yaygın olarak kullanılmaktadır, Doğan (6), Maranki (4), Çevik (10), Korkan ve Uyar (9), Korhan (65).

Ayrıca nörolojik hastalıklar, otoimmün hastalıklar, kas iskelet sistemi hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, kadın doğum, palyatif bakım ve bazı psikiyatrik

(35)

27 hastalıklarda sağlığı ve iyilik halini artırıcı olarak tercih edilir, Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8).

4.3.3. Refleksoloji Uygulamasının Sakıncalı Olduğu Durumlar

Bilinen şu ana kadar herhangi bir yan etkisi olmayan refleksoloji şu durumlarda yapılmamalıdır, Doğan (6).

Enfeksiyon: Kan dolaşımı ve lenf sisteminde enfeksiyonlu olan kişilere, ateşli durumlarda ve maling melanomda yapılmaması önerilir, Wagner (1), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Ayçeman (11), Polat (64), Korhan (65).

Tromboz: Masaj pıhtının vücutta ilerlemesine, kalbe ya da beyine gidebileceği için uygun değildir, Wilhelm (1), Çakıroğlu (2), Tabur ve Başaran (3), Öztürk ve Sevil (8), Sevil (8), Çevik (10), Polat (64), Korhan (65).

Diyabet: Refleksoloji pankreası uyardığı için insülin seviyesini değiştirebilir. Bu durumda da masajdan kaçınılmalıdır, Wilhelm (1), Çakıroğlu (2), Tabur ve Başaran (3).

Hamileliğin özellikle ilk üç ayında: fetüsün gelişimini emniyete almak için ayak masajı, rahim ve yumurtalıklar bölgesinde dikkatli bir şekilde yapılmalıdır, Wilhelm (1), Çakıroğlu (2), Tabur ve Başaran (3), Wagner (5), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Ayçeman (17), Polat (64), Korhan (65). Plasenta previa, antepartum hemoraji, pre eklemside kullanılmaması gerekmektedir, Çevik (10).

Ayaklarda varis varsa eğer damarların üzerine masaj uygulanmamalıdır, Wilhelm (1), Çakıroğlu (2), Tabur ve Başaran (3), Wagner (5), Çevik (10), Ayçeman (17).

Yaralı ayaklara, çürük alanlara, bölgede açık yaralar varsa veya kırık durumu varsa masaj yapılmamalıdır, Wilhelm (1), Çakıroğlu (2), Tabur ve Başaran (3), Doğan (6), Öztürk ve Sevil (8), Çevik (10), Ayçeman (17), Polat (64), Korhan (65).

(36)

28 4.3.4. Refleksolojinin Gebelikte Ve Postpartum Ağrı Kontrolünde Kullanımı

Farklı alanlarda gerçekleştirilen çeşitli klinik araştırma sonuçları refleskolojinin ağrı kontrolünde destekleyici bir yöntem olduğunu göstermektedir, Korkan ve Uyar (65). Birçok çalışma, bitkisel ilaç, homeopati, aromaterapi, refleksoloji, masaj ve akupunkturun, hamile kadınlar tarafından en çok kullanılan tamamlayıcı tıbbi tedavilerden olduğunu onaylamış olur, Öztürk ve Sevil (8). Anne bakımında masaj, aromaterapi ve refleksolojinin kullanımın anne ve personel memnuniyetini yüksek seviyede artırdığı görülmektedir, Öztürk ve Sevil (8). Refleksoloji, doğum öncesi ve doğum sırasında önemli bir rol oynar. Uterus kasılmalarını teşvik etmek için oksitosin salımının uyarılmasında, kasılmalar sırasında gevşemenin oluşmasında ve deneyimlenen ağrı seviyesinin azaltılmasında etkili olduğu belirtilmektedir, Öztürk ve Sevil (8).

Postpartum dönemde, annede var olan korku ve anksiyete, sinirsel uyarımla hipotalamusa iletilerek, fizyolojik bir stres yanıtı oluşturabilmektedir. Buda laktasyonu etkilemektedir, Öztürk ve Sevil (8). Literatürde refleksolojinin kan basıncı, kolesterol düzeyi ve yaşam kalitesine etkisini gösteren çalışmalar vardır, Güven ve Karataş (28).

(37)

29

5. MATERYAL VE METOT

5.1. Araştırmanın Amacı ve Tipi

Bu tek-kör randomize deneysel klinik çalışma, elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif ağrı ve anksiyetenin azaltılmasında refleksolojinin etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır.

5.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman

Araştırma Medipol Sağlık Grubu’na bağlı özel bir hastanenin Kadın Doğum Servisi’nde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri; kurum yetkilileri ile gerekli görüşmeler yapılarak izinler (EK 1) ve etik kurul onayı alındıktan sonra toplanmaya başlanmıştır. Veriler, Nisan 2014-Mayıs 2015 tarihleri arasında sezaryen olan kadınlarla yüz yüze görüşme yöntemi ve uygulama yöntemi ile toplanmıştır. Kadınlara sezaryen sonrası ilk 8-24. saat aralığında ulaşılmıştır.

5.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi

Araştırmanın evreni; araştırmanın yapıldığı hastaneye başvuran kadınlardan oluşmaktadır. Çalışmanın örnekleminde ise; çalışmanın yapıldığı tarihler arasında elektif sezaryen yapılan kadınlar yer almaktadır. Araştırmanın yapıldığı hastanede bir yılda 2458 doğum olmuş, bunların 1378 (%56) vajinal doğum ve 1080 (%44) sezaryen ile gerçekleştirilmiştir. Örneklem seçim kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan kadınlar araştırma kapsamına alınmıştır. Rastgele sayılar tablosu kullanılarak basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen elektif sezaryenli 50 lohusa kontrol grubunu, 50 lohusa deney grubunu oluşturmuştur. Örneklem seçimi Şekil 5.1.’de gösterilmiştir. Tüm kadınlara hastanenin rutin bakımı verilmiş, deney grubuna ek olarak refleksoloji masajı, kontrol grubuna ise ayak sırtına bölgesel dokunma uygulaması yapılmıştır.

(38)

30 5.3.1. Örneklem Seçim Kriterleri

• 18-45 yaşları arasında olan lohusalar.

• Planlanmış sezaryen operasyonu geçirmiş olma, • Yazılı / sözlü iletişim kurulabilmesi,

• En az ilkokul mezunu olması,

• Anestezi yönteminin spinal ya da epidural olmaması, genel anestezi olması,

• Ameliyat sonrası ayak dokusu zarar görmemiş; artrit, flebit, yara, yanık, egzema, enflemasyon gibi sorunların olmaması.

• Herhangi bir kardiyovasküler sistem hastalığı olmayanlar.

Şekil 5.1. Örneklem seçimi

Sezaryen Sayısı 2458 Zorunlu (1618) Elektif (608) Kriterlere Uymayan (56) Kriterlere Uyan (162) Deney Grubu (50) Kontrol Grubu (50) Ulaşılamayan (390) Acil (232)

(39)

31 5.4. Araştırmanın Hipotezleri

H0: Elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif ağrıyı gidermede refleksoloji etkili

değildir.

H1: Elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif ağrıyı gidermede refleksoloji

etkilidir.

H0: Elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif anksiyeteyi gidermede refleksoloji

etkili değildir.

H1: Elektif sezaryen olan hastalarda postoperatif anksiyeteyi gidermede refleksoloji

etkilidir.

5.5. Veri Toplama Araçları

Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından literatür taranarak geliştirilen “Tanımlayıcı Bilgi Formu” (EK 2) ve “Hasta İzlem Formu” (EK 3)kullanılmıştır. Buna ek olarak post-operatif ağrıyı değerlendirmek için Görsel Kıyaslama Ölçeği (VAS) (EK 4), anksiyeteyi değerlendirmek için Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Envanteri (STAI Form) (EK 5) kullanılmıştır.

5.5.1. Tanımlayıcı Bilgi Formu

Tanımlayıcı bilgi formu, literatür taranarak araştırmacılar tarafından oluşturulmuştur. Bu form 4 ana başlık altında toplanmıştır. Hastanın sosyo-demografik özellikleri, gebelik ve doğumla ilgili özellikleri ve ağrı deneyimi ile ilgili özellikleri bu formda yer almaktadır.

5.5.2. Hasta İzlem Formu

Araştırmacılar tarafından literatür taranarak geliştirilen form, post-operatif dönemde hastayı izlemek için kullanılmıştır. Formda, deney ve kontrol gruplarının refleksoloji uygulaması öncesi ve sonrası fizyolojik ölçümlerinin, kan basıncı, nabız, solunum sayısı vücut ısısı, oksijen satürasyonu sonuçları yer almaktadır.

Şekil

Tablo No                                                   Sayfa No
Şekil 5.1. Örneklem seçimi
Şekil 5.6.1.1. Ellerin losyon kullanılarak nemlendirilmesi ve ısıtılması
Şekil 5.6.1.3.’ de ayak başparmağındaki hipofiz bezi ve hipotalamus refleks
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Son bir y›l içerisinde idrar örneklerinde VDE (vankomisin dirençli Enterokok) izole edilmemifl olmas› sevindirici olmakla bir- likte yüksek düzey aminoglikozidlere

Sanatçı, renkçi anlayışta soyut figüratif ça­ lışmalarında inşam sosyal çevresi ve coğrafyası ile birlikte

Avrupada İse, resim, heykel ve saire gibi güzel sanat şubelerin­ de, gençleri iptidaî şekilde hazır- lıyan birçok müesseseler vardır.. Az istidatlı olan

sine ve yaygın ansefalomalaziye kadar giden ağır mental ve nörolojik sekellerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak HSE’den şüphelenilen hastalarda nörolojik

319 The Definition and Presentation of Asset, Liability and Equity Concepts Within the Accounting Theory and the New Conceptual Framework: A Cross Country Comparative Study.

[r]

Vizüel analog skala ağrı değerleri tramadol grubunda, bulantı, kusma ve kașıntı meperidin grubun- da daha yüksek oranda gözlendiyse de, bulgular istatistiksel fark

Müdahale grubunun VAS ağrı puanının, VAS-A anksiyete ve BECK anksiyete puanının akupresür uygulaması ile birlikte tekrarlayan ölçümlerde istatistiksel olarak ileri