Yakı *|,Tari hi »il*
N azile rin Tanıtm a
Bakanı Joseph G o ebb els...
A TA TÜ R K :
B IR A K S IN L A R
BU K A V G A Y I»
hunV
C
u r n
«Dr, Goebbels bu
sözleriyle
Alm anya'nın
otoriter bir devlet
halinde kom ünizm
akımlarına karşı
açtığı savasta
yalnız kalmadığını
kanıtlamak
istiyor. Bu, bazı
yazarları ürkütüyor ve
telâşlandırıyor»
«Dr. Goebbels
haklı. Türkiye'de
durm adan
faşizm savaşı
verenler var. Saklı
çalışarak kam uyu
yavaş yavaş
zehirlemeye
Çalışıyorlar ve Alm an
bakan, elindeki
belgelere dayanarak
konuşuyor»
İnönü'nün
b a şb akanlıktan
ayrılm asından
so n ra , Bayar
dönem inde çıkan
kavga kısa sürede
kişise lliğ e dön üştü .
A ta tü rk konuyu ilg iy le
izliyo rd u . İş rejim
konusuna dönüşünce
A ta tü r k , Falih Rıfkı
A ta y 'ı çağırara k
ta rtış m a n ın
ke silm esin i iste d i
LM AN Tanıtma Bakanı Dr. Go- ebbels’in Nüm berg’de yapılsın 1 bir Nazi kongresinde.
Nazi ilkeleri Polonya’da, A vustur ya’da, Bulgaristan’da, Sırbistan’da ve Türkiye’de başarıyla gelişmektedir" de mesi Türk basınında savaş öncesinin en sert ideolojik kavgasına neden olm uş tur. Hükümetin de dikkatle izlediği bu kavga doruk noktaya ulaştığı zaman Atatürk taraflara.
"-Bıraksınlar bu kavgayı!” diye ha ber göndermek zorunluluğunu duymuş tu. Aynı gün Falih Rıfkı Atay da Ulus
Hitler'in Tanıtma Bakanı
Dr. Goebbels, «Nazi
ilkeleri Türkiye'de
başarıyla gelişiyor» dedi
la k ıi| ,la rih Iıtfİ
2
TÜRK BASININDA'
BÜYÜK
gazetesinde Atatürk’ün direktifine uya rak bir başyazı yayımlayarak kavganın lüzumsuzluğu üzerinde durmuştur.
İNÖNÜ GİTMİŞ,
BAYAR GELMİŞTİ
O günlerde İnönü başbakanlıktan uzaklaştırılmış ve yerine Celal Bayar getirilmişti. Aynı görev değişimi 1950’ - lerde bir kez daha tekrarlanacak ve İnönü, Cumhurbaşkanlığım yine Ba- yar’a devredecekti. İnönü’nün sert ve disiplinli yönetimine alışanlar için bu değişiklik daha demokratik uygulama nın geleceği duygusunu veriyordu. Bu nedenle de basında zaman zaman rejim tartışmaları görülüyordu.
Günlük gazetelerin Avrupa başkent lerinde muhabirleri bulunmadığı için o ülkelere ilişkin haberler ya Anadolu Ajansı (AA) tarafından veya bir hafta on gün gecikmeyle gelen yabancı g a zetelerden sağlamyordu.
Alman Tanıtma Bakam Dr. Goeb- bels’in Nüm berg’de yaptığı konuşma (AA) tarafından verilmemişti. Bu k o nuda ilk yayın Tan gazetesinde “ G ö rüşler” sütununda Sabiha Sertel tara fından yapıldı. Ahmet Emin Yalman’m başyazarı bulunduğu Tan gazetesi Sabiha ve Zekeriya Serieller tarafından yönetiliyordu.
Ahmet Emin Yalman ve Serieller çifti, Amerika’da eğitini görmüş ve Colombia Üniversitesi’nin. Gazetecilik Bölümü’nden mezun olmuşlardı. Her üç gazeteci de bağımsızlık savaşının ilk günlerinde Ankara’ya gitmişler ve M us tafa Kemal’in yanında görev almışlardı. Cumhuriyetin ilânından kısa bir süre sonra, 1925 ayaklanmasından sonra Ahmet Emin Yalman bir süre gazeteci likten uzaklaştırılmış. Serieller ise türlü dergi ve gazetelerde yaym yaşamlarım sürdürmüşlerdir.
YALMAN VE SERTEL
AYNI CEPHEDE
Serteller daha sonra Resimli Hafta’da, Nazım Hikmet’le birlikte çalışmışlar ve Türkiye’de sol düşüncenin sözcülüğünü yapmışlardı. Bu konuda Sabiha Sertel, kocasından daha ileri gitmiş ve 1945’ler döneminde ‘Kızıl Dudu” diye nitelen
mişti.
1938’ler döneminde ise bu üç gazeteci Tan gazetesinde buluşmuşlardı.
GAZETELERİN AVRUPA
BAŞKENTLERİNDE
MUHABİRLERİ
BULUNMADIĞINDAN
0 ÜLKELERE İLİŞKİN
HABERLER YA ANADOLU
AJANSI'NDAN YA DA
BİR HAFTA ON GÜN
GECİKMEYLE GELEN
YABANCI GAZETELERDEN
SAĞLANIYORDU. AA,
GOEBBELS'İN İLK KEZ
SABİHA SERTEL
GÜNDEME GETİRDİ
^ . m
h
u
r i V
g
-Ahmc
Yalmana
Kurialaş ve istiklâl cidal t misin şafak renkli al kanları I
çinden yükselttiğim iz yen i 1
Türk rejim ine sm kasd yaptı-1
fin için Iştiklâl m ahkem esini I
boyladığından »onra t*z»fi ¿ ‘ »'I
müddet nutkun tutulmuşta. Bu I
esnada m erhaleler alan re ji-1 m« şimdi bizden ziyade bağ - I
lanmış görünerek beni d ere -I
beylikle v e hatta irtica ile itha-1
ma ar ileri gidiyartun. Şaftımt Ne vakit tecdidiij
'«■M ettin de hatta bu kati
k**ı^ b ile oidv'^Oir^n
tikle fürillta
farkına varmadan U r müddet i tankeri tinm tinei ym ütm efe I çattfh im keeaSniet prapagurr1 daetna cereyan verebileceğini I •em rten taşarım tenin perişan I
« W e t haranın te f d şeytardr [ im e
Y V N V S HADİ
Atatürk’ün son verdirttiği kavga, Sa biha Sertel tarafından "Herr Goebbels Doğru Söylüyor” başlıklı yazısıyla şöyle açılıyordu:
“ Nürnberg’de toplanan Nazi kongre sinde Alman Tanıtma Bakanı Herr G o ebbels, ‘ İlkelerimiz Polonya’da, A vus turya’da, Bulgaristan'da, Sırbistan’da ve Türkiye’de başarıyla gelişiyor’ demiş. Faşist akımının bu saydığı ülkelerde yürüdüğünü biliyoruz. Fakat Türkiye’ de faşist ilkelerin - geliştiğine Herr
Go-Yukıi|. T a rih im i»
ebbels nasıl hükmediyor? Bunu tümüyle reddedersek yanılgıya uğrarız.
Bugün Türkiye’nin tek sorununun ulusal bağımsızlık ve demokrasi oldu ğundan kuşku yok. Faşizm akımı ne hükümet çevrelerinde, ne de halk ara sında sevilmiş ve benimsenmiştir. Fa kat Tanıtma Bakanı’na bu sözleri söyle mek yürekliliğini veren nedenler de yok değildir.
Bugün İs ta n b u l’ da, A n a d o lu ’ nun içinde bu ülküyü güden hatta örgütle çalıştığı hissini veren izlenimler vardır. Faşizm savaşı veren bir grup vardır ki, durmaksızın kitap çıkartıyor. Gizli gizli ikinci aşamada hükümet kuruluşlarına giriyor, hatta basında yer alıyorlar. Fa şizm tanıtılması köylere ‘ Faşizm din getirir’ maskesi altında giriyor. Hükü met değişikliğine ilişkin Türk parasını değerinin düşürüleceği konusundaki söylentiler, bu kaynaklardan çıkmıştır. Söylendiğine göre, Türkiye’nin yabancı ülkelerde öğrenim gören öğrencilerinin yüzde sekseni Almanya’da faşist okul lara gidiyor. Saklı çalışan gençliği ve kamuyu yavaş yavaş zehirlemeye çalı şan tanıtma sinemalarda da yürüyor. Herr Goebbels bu tanıtma yayınının yürüdüğünü elindeki belgelere dayana rak söylüyor.
Türk hükümetinin faşist yanlısı ol madığını, demokrasinin artık yerleşmiş bir rejim olduğunu biz biliyoruz. Fakat Goebbels tüm dünyada rejimleri değiş tirmek eğilimindedir. Mikroplarını dün yanın her yanına salmıştır. Bugün bu mikroplar, bizim yapımızda gelişemez diye omuz silkersek,, yarın yepyeni bir sorunla karşı karşıya kalırız.
Bugün büyük bir savaşın öncesinde yiz. Her ülkenin karşılaştığı güç an larda, umulmadık bir zamanda bu mikropların bizi içimizden vurmaya kalkışacağım görürsek savunma önlem leri almada geç kalmış oluruz. Bence, Goebbels’in konuşması, bizi öfkeden daha çok uyarmalıdır. Tanıtma Bakanı’ - na bu konuşmayı yapma yürekliliğini veren nedenleri incelemeliyliz. Düşman su altında saman yürütür, bizi hazır lıksız yakalamak için pusuda bekler.
Eğer, gerçekten faşizmin bu ülkeye gelmesini istemiyorsak, uygar bir yü reklilik gösterip, demokrasinin düşman larını sergilemeliyiz, burada gelişmesine olanak tanımamalıyız.
Faşizm her şeyden önce küçük ulus ların bağımsızlıklarına ve demokrasiye düşmandır. Olaylar bugün o kadar belirlenmiştir ki, korkak politikayla susmak, onlara bugün hazırlanmayı yarın da yüksek konuşma olanağım sağlar.”
YUNUS NADİ
KARŞI CEPHEDE
Sabiha Sertel'in bu yazısından sonra İstanbul basınının bir kısmı ılımlı şekilde Alman Tamtma Bakanı’nı eleş tirmişti. Cumhuriyet gazetesi bir süre bu tartışmanın dışında kalmıştı. Niha
yet 18 ekim 1937 günü Cumhuriyet gazetesinde “ Bir Konuşma üzerine Koparılan Gürültü” başlıklı yazısıyla konuya girme zorunluluğunu duymuştu. Tan ve Cumhuriyet gazetelerini on gün süreyle kavgaya götürecek bu yazının altında imza yerine (X X ) vardı. Fakat sonradan (X X )’in Yunus Nadi olduğu açıklanmıştı.
Yunus Nadi, Atatürk'ün nazma kat landığı ve kızdığı zaman bile sevdikle- rindendi. Bunun sebebi, bağımsızlık sa vaşının ilk günlerinde, İstanbul'daki ga zetesini ve rahatını bırakarak Ankara’ ya gelerek Yeni Gün gazetesini çıkart- maşıydı. Cumhuriyetten sonra Nadi İstanbul’a dönmüş, bu kez de Cumhu riyet gazetesini çıkartmaya başlamıştı. Bu gazete İstanbul’da zaman zaman esen muhalefet rüzgârları arasında daima Atatürk’çü kalmasını bilmişti.
Yunus Nadi’nin kavgaya gerekçe olan yazısı ise şöyleydi:
“ Goebbels’in Nüm berg’deki kongre de yaptığı konuşma, Nasyonal Sosya list Almanya’nın otoriter bir devlet halinde komünizm akımlarına karşı açtığı savaşta yalnız kalmadığım
kanıt-- 0 kanıt--kanıt--kanıt--kanıt--kanıt--
---Yunus N adi K urtuluş Savaşı y ılların da İstanbul'daki gazetesin i bırakıp A n a d o lu ’ya, M ustafa K em al'in y an ı na g itm iş , m ücadeleye k a tılm ış bir gazeteciydi. Bundan Ötürü A tatürk ona hep biraz hoşgörüyle bakardı.
(Cumhuriyet!
u t »
£
i U
a r - * « u v
e
t t f t ^
U Y
y
a
n
»
»
; ?
-,.v
V* ve b»keı» ederek VıaVikî—A o\d»*V^j\<lvı«u \ ynaaıY-tbeVe y pek. <r° .
pek ** k°°u}® ‘ xln k»*> enekte „
¿
¿
s
r &
s
z
y t r 1fa** * \et -‘ ■v* b '■e - S S S - S Î — *
* ^ * £
5
* . " " İ S
0
Y a k ıif/Ifa rillıiıtjı>*
TÜRK BASININDA1
BÜYÜK
A hm et Em in Yalman basındaki
lamak isterken, ‘Davamız Polonya’da, Avusturya’da, Bulgaristan’da, Sırbis tan’da ve Türkiye’de başarıyla yürütül mektedir’ demiştir, işte bazı yazarları ürküten, telâşlandıran ve gazetelerinde birbiri ardından yazılar yazmaya sü rükleyen cümle...
Çağımızın modası olan parti kavgala rını ortadan kaldırarak, her akımın üs tünde ulusal irade birliğini yaratan Kemalizmin, Hitler rejiminden çok önce kurulduğunu, başta Hitler olmak üzere bütün dünya bilirken, sebebi anlaşıl mayan ürpermeler geçirerek, ‘Vay bizi faşist sanıyorlar, düzeltme yapsınlar, özür dilesinler' demek ağırbaşlı bir Türk gazetecisine yakışmayacak kadar komik bir hareket olur.
Hitler Alman halkım komünizm tehlikesinden kurtarmak için kurmak istediği rejimin esaslarım tasarladığı sı rada Kemalizmi uzun uzun incelediğini söylemiştir. Bunu başta Goebbels ol mak üzere bütün Almanlar bilirler.
Türkiye'de faşizm propagandası ya pıldığından yakınan yazar, bizzat tarihi materyalizm hakkında, Karl Marx ve Engels hakkında sürü sürü kitabimsi broşürler bastırmamış mıdır?
Biz, Türkiye’de, komünizm hakkında yazı sahibinin broşüründen başka, in
sana bir örgüt tarafından yönetiliyor- muş hissini verecek kadar bol yayın yapıldığım, komünizme tövbe ettikleri ni söylemiş birtakım insanların nasılsa bazı devlet dairelerine yerleştirildikle rini bildiğimiz halde endişeye yer vermi yoruz. Çünkü herhangi bir propaganda da endişeye düşmek için o propagan danın karşısında zayıf ve güçsüz bu lunmak gerekir ki, bizde durum öyle de ğildir.
Velhasıl, Nümberg’de Alman baka nın söylediği nutuk üzerine çıkan bu ya zıların, içlerinde saklayamadıklan telâş ve heyecan tümüyle gereksiz ve yersiz dir.”
ATAY: «TÜRKİYE
KENDİ YOLUNDA
YÜRÜYECEK»
Cumhuriyet’te bu yazının yayımlan dığı gün Tan Başyazarı Ahmet Emin Yalman, Ankara'daydı. Nadi’nin yazısı nı akşamüstü trenle Ankara’ya gelen gazeteden okumuş ve yanıtını o gece telefonla yazdırmıştı .Yalman şöyle diyor du:
“ Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde “ Bir Konuşma Üzerine Koparılan Gü rültü’ ’ başlıklı bir yazı var. Yazıyı adını açıklamaktan çekinen biri yazmış ki (X X ) diye imza atıyor. Yazıda da birçok üstü örtülü cümlelere rastlanıyor. Buna rağmen, asıl amaç, çok saydam bir biçimde ortada duruyor. Bu amaç, A l man propaganda bakanının avukatlığım üstlenmektedir.
Bir Türk gazetesinde böyle bir yazı nasıl yayımlanır? Alman propaganda bakanının bir Türk’ün ulusal duygula rını yaralayacak nitelikte olan sözlerine avukatlık etmeyi bir Türk gazetesi nasıl uygun bulur?
Eğer bizim Alman propaganda baka nının sözleri hakkında yorumlarımız yanlış ve haksızsa bunu Almanlar ya nıtlasınlar. Ellerinde propaganda ve yayın araçlarının türlüsü var. Onların vekili ve avukatı göreviyle hareket etmek herhalde bir Türk gazetesine düşmez.
Cumhuriyet gazetesi, Alman propa ganda bakanının sözlerini düzeltmek için türlü dil döktükten sonra diyor ki:
'- Türkiye’de faşizm propagandası yapıldığı konusu kişisel olarak bizim dikkatimizi çekmemiştir.’
Arkadaşımızın görüş ufkunun dar olduğuna hükmedeceğiz. Çünkü bu propaganda tâ kendi sütununun yanına kadar sokulma olanağı bulabilmiştir.
Nümberg kongresinde Goebbels ‘ Na zi ilkeleri’ olarak nitelediği bir sorunun Almanya’da zaferle sonuçlandığını söy lüyor ve aynı ilkelerin İtalya’da, Japonya’da, Avusturya'da,
Yakı g. T arihim ?»
ş u n ı i r ?
u m h u r i y e * C c : ' . G o e b b c h ’ n A ü d a f o a V c k ’ıVı r . G ocU l«*- Nur. »>*•"* *»i*m «•*»»> *•>«>:«. 1*‘ı
TürkRrüe >¡>'r >,,Í!1 „ird i. W*í »**•* w hfl>d» l>ırWİJ*ık Ibutt »* d.-m.»Vra*>imi*
b“>w Ur* *
Turki» «1* i uru»»»'* .■¿Itri K*r.trr*Ub i u Mi>ökf f l u ı u y a c a J t
g e ç e c e k
trsir*
tan’da1Polonya’da, Brezilya’da, Türki ye ve Portekiz’de gözle görülür oranda kökleştiğini anlatıyor.
Almanlarla açık ve dostça ilişkiler kurmanın yolu, saygınlığımızın onlara kesin şekilde anlatılmasıdır. Buraya va ramamanın yolu da Cumhuriyet gazete sinin yaptığı gibi, Almanların çirkin davranışlarını örtmek ve onların avu katlığını üstlenmektir.”
Bu yazılardan sonra tartışma kü fürleşmeye dönüştü. Üç büyük yazar birbirlerini, “ Derebeyi - Sabatay Le- vi’nin torunu - Hilebaz Tüccar - H av ranın irili ufaklı kadınlı - erkekli yaygaracıları” olarak suçladılar.
Tartışma artık çok çirkinleşmişti. Atatürk ve hükümet de tartışmayı dikkatle izliyorlardı. Tartışmanın her geçen gün çirkinleşmesi, her iki yazann rejim ve devrim konularında ileri geri yazışmaları, Atatürk’ü sinirlendirmişti. Ulus Başyazarı Falih Rıfkı A ta y ’ı çağırarak bu konuda bir yazı yazmasını istedi.
26 ekim günü Ulus’ta yayımlanan bu yazı Atatürk'ün A tay’a birtakım notlar verdiği görünümündeydi. Bu başyazı nın İstanbul gazetelerinde de yayım lanabileceği bildirilmiş, ancak üzerinde yorum yapılması yasaklanmıştı. Falih Rıfkı A tay ’m yazısı iki tarafı da suçla dıktan sonra:
“ -Türkiye, ne sağ, ne solda, fakat daima kendi yolunda olacaktır” hük müyle sonuçlanıyordu.
Buyl
r».*1
,. ıfrrat ohml* B« B*yı
¡jkınyort*r xj yi*nwzj*
Wft-t¡ A*»W* ” m * AiL» kcwÖeri
-AlÍX
li*> «"” *
(M İS
,t »1 o*lw* «vJaifck eArom»».. Bahru 't»* tmwAkbn e®*»* k«ffi y b. M* «<" ■,"***T “v „kudi.t* »•■■'«i*“ olar°T;
i j z : r t s i ? «
-■* U á.h. ¿*wi-1-* i*“
“ ““ i" '
***■ rsnfssvnı bilint-Kem^zmm yıbaso pr ^ .lj t» M«)*' o . pli*b «•v* 1 k0" “ ™ I
S»
S L Î S « . B* r - a - 1 d » rururk« . t MbfZ L
oetirim f»-rrîi* H»* h o* a i , Doktorla *-a« i,, .v irf«. »«kBKWn. mom»»W M** “ a** bu*W«nİM> B»l*o a. r u * bİBb* lor*«»» „ t e koA*kw “,.U, B.y*». k «* « pdra*k
* * kam*
baueAipw im ritd e ta ıro *'
A h m e d E m in Y a lm a n a T«rfc r*iı*"*"* mt»iıo»d y , rn f„i*W « ı ^ ' "