• Sonuç bulunamadı

Diagnosis and Differantial Diagnosis of Dissociative Disorder

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diagnosis and Differantial Diagnosis of Dissociative Disorder"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dissosiyatif Bozuklukta Taný ve Ayýrýcý Taný:

Olgu Sunumu

Diagnosis and Differantial Diagnosis of Dissociative Disorder

Merve Çýkýlý Uytun1, Rabia Durmuþ2, Didem Behice Öztop3 1Yrd.Doç.Dr., Yaþam Özel Aile Danýþma Merkezi, 2Uz.Psk., Özel Danýþma Merkezi, Ýzmir

SUMMARY

It is known that there is a relationship between many psychiatric disorder and childhood trauma history. Dissociative disorders are most often investigated ders. The common theme shared by dissociative disor-ders is a partial or complete loss of normal integration between memories of the past, awareness of identity, and immediate sensations and control of bodily move-ments. This group of illnesses also lacks the evidence of proximate organic illness or pathophysiological distur-bance, and the symptoms correspond to the ideas of the patient about how parts of body or mind malfunction or fail to function. The most important feature of dissco-ciative disorders that these disorders can affect almost every psychological function. The main features of this psychopathology includes that dissociative amnesia, depersonalization, derealization, confusion of identity and changing of identity. A number of psychiatric disor-ders, including personality disordisor-ders, either have disso-ciative disorder comorbidity or contain dissodisso-ciative symptoms in their diagnostic criteria. Therefore, It is important that diagnose and diffreantial diagnose with dissociative disorders should make carefully. International Classification of Diseases (ICD-10) and Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-IV-TR) can be use for diagnose of dissociative dis-orders. In spite of the differences between nosological status, the basic themes remain unchanged. In this con-text, our patient who after a trauma experienced in childhood and we confused about this patient's current diagnosis are explained.

Key Words: Dissociation, conversion, childhood trauma.

ÖZET

Çocukluk çaðý travma öyküsünün, bir çok psikiyatrik hastalýk ile iliþkisi olduðu bilinmektedir. Dissosiyatif bozukluklar, en çok üzerinde durulan bozukluklardandýr. Dissosiyatif bozukluklarda paylaþýlan ortak tema geçmiþe ait belleðin, kimliðin farkýnda oluþun ve bedenden gelen duyumlarla bedensel hareketlerin kontrolü arasýndaki normal entegrasyonun kýsmi veya tam kaybýdýr. Bu hastalýk grubunda bir organik hastalýk ya da patofizyolo-jik bozukluða ait kanýtlar da yoktur ve belirtiler beden veya akýl iþlevinin nasýl bozulacaðý veya iþlev görmeye-ceðine iliþkin hastanýn düþüncelerine karþýlýk gelir. Dissosiyatif bozukluklarýn en önemli özelliði neredeyse her ruh fonksiyonunu etkileyebilmesidir. Dissosiyatif amnezi, depersonalizasyon, derealizasyon, kimlik bocala-masý ve kimlik deðiþikliði dissosiyatif psikopatolojinin temel özellikleridir Dissosiyatif bozukluklar kiþilik bozuk-luklarý dahil bir çok psikiyatrik bozukluða eþlik edebilir veya psikiyatrik bozukluklarýn belirtileri içinde bulunabilir. Bu nedenle doðru tanýnýn konulmasý ve ayýrýcý tanýnýn dikkatle yapýlmasý önemli bir konudur. Dissosiyatif bozukluklara taný koymakta ise Uluslararasý Hastalýk Sýnýflandýrmasý (ICD-10) ve Psikiyatride Hastalýklarýn Tanýsal ve Ýstatistiksel Sýnýflandýrmasý El Kitabý (DSM-lV-TR) kullanýlmaktadýr. ICD-10 ve DSM-lV-TR' de nozolojik durum açýsýndan farklýlýklar olmakla birlikte temel temalar deðiþmemiþtir. Bu çerçevede çocukluk çaðýnda yaþadýðý bir travma sonrasý dissosiasyon semptomlarý olan hasta üzerinden dissosiyatif bozuklukta ayýrýcý taný anlatýlacaktýr.

Anahtar Sözcükler: Dissosiasyon, konversiyon, çocukluk

çaðý travmasý.

(2)

GÝRÝÞ

Dissosiyatif bozukluklar çeþitli fiziksel ve ruhsal belirtilerle karakterize bilinen somatik bir hastalýk ile iliþkili olmayan psikiyatrik rahatsýzlýklardýr. Yaygýn belirtileri paralizi, nöbetler, konuþamama, duyu kaybý, görsel bozukluklar, amnezi, trans ve konfüzyonu içermektedir. Hastalar çeþitli çoklu semptomlar gösterebilirler ve semptomlar zamanla deðiþiklik gösterebilir (Jans ve ark. 2008). Çalýþ-malarda dissosiyatif bozukluklarýn psikiyatrik hasta populasyonunda %12-13.8 oranýnda görüldüðü bildirilmektedir (Þar ve ark. 2000, 2004). Bu zamana kadar çocuk ve ergenlerde dissosiyatif bozukluklarýn epidemiyolojisi ile ilgili geniþ çalýþ-malar bulunmamaktadýr (Boysen 2011).

Daha önce ergenlerde tarama çalýþmalarýnda genellikle ergenlerin kendilerinin doldurduðu ölçekler kullanýlmýþtýr. Martinez- Taboas ve ark.’nýn (2006) yaptýklarý 891 ergenin (11-17 yaþ) dahil olduðu bier çalýþmada ergenlerin %4.9'unun patolojik dissosiyatif semptomlar sergiledikleri bulunmuþtur. Baþka bir çalýþmada da ergenlerde (12-19 yaþ) klinik olmayan örneklemde %2.3 sinde, klinik örneklemde %50 sinde ölçek skorlarý anlam-lý bulunmuþtur (Nilsson ve Svedin 2006). Yakýn zamanda Þar ve ark.’nýn (2013) çalýþmasýnda ise psikiyatrik hasta populasyonundaki ergenlerin (11-17 yaþ) %25.9'unda Adolesan Dissosiyatif Yaþantýlar Ölçeði puanlarýna göre ölçek puanlarý kesim deðeri olan 3'ün üzerinde bulunmuþtur. Çocukluk çaðý dissosiyatif bozukluðu 5 yaþýndan önce nadir olarak tanýmlanmýþtýr (Goodyer 1981). Ancak dissosiyatif bozukluklarýn %100 oranýnda çocukluk döneminde baþlamasýna raðmen, hasta-larýn ancak %3'üne 12 yaþýn altýnda ve ancak %8'ine 12-19 yaþlarý arasýnda, ergenlik döneminde taný konabildiði bilinmektedir (Kluft 1996). Oysa erken yaþta doðru tanýnýn konulmasý, en az iki açýdan hayati öneme sahiptir. Birincisi, bu bozuk-luk çocukbozuk-luk döneminde daha kolay tedavi edilir ve sonuçlar oldukça baþarýlýdýr. Ýkincisi, içinde bulunulan travmatik ortamýn fark edilmesine ve çocuðun travmadan korunmasýna olanak saðlar (Zoroðlu ve ark. 2000). Erken dönemde tedavi edilmesi intihar giriþimleri, kendine zarar verme davranýþý (Zoroglu ve ark. 2003) gibi yaygýn komp-likasyonlarýn önlenmesinde de önemlidir.

Çocukluk çaðý travma öyküsünün, bir çok psiki-yatrik hastalýk ile iliþkisi olduðu bilinmekte ve hastalýk oluþumu için risk etkeni olarak kabul edilmektedir (Zanarini ve ark. 2002). En çok üzerinde durulan hastalýklar ise dissosiyatif bozuk-luklar olmuþtur (Gast ve ark. 2001).

Patolojik dissosiyatif reaksiyonlar genellikle destek veya yardým alýnmayan tekrarlayýcý ve kronik trav-malar veya mevcut ortamdan kaçma imkanýnýn mevcut olmadýðý travmalar varlýðýnda geliþmekte-dir. Yaþadýðý travmalar sonrasý mevcut durumlar ve yaþadýklarý deneyimleri birleþtirmede baþarýsýzlýk, çocuðun daha uygun baþa çýkma becerileri edin-mesini engelleyebilir ve dissosiyatif reaksiyonun göreceli iyi durumlar için de genellenmesine neden olabilir. Çocuk; okulda sosyal iliþkilerinde sorun yaþayabilir, izole edilebilir ve sonunda uygun olmayan davranýþlarý öðrenme ve herhangi bir ruh-sal bozukluk geliþtirme açýsýndan daha riskli hale gelebilir (Kisiel ve Lyons 2001, Perry 2006). Sýk görülen bozukluklar olmasýna raðmen klinikte dissosiyatif bozukluklarýn tanýsý nadir olarak kon-maktadýr. Bizim olgumuzda da çocukluk döne-minde yaþadýðý kötü bir deneyim, sonrasýnda bu olaya baðlý olarak geliþen durumlar sonucunda dis-sosiyatif kimlik bozukluðu tanýsý koyarak takip ettiðimiz hasta dissosiyatif bozukluklar tanýsýna dikkat çekmek amacýyla sunulacaktýr.

OLGU

Baþvuru Þikâyeti

16 yaþýnda, kýz, Lise 2.sýnýf öðrencisi olan hastamýz ilk olarak Pediatrik adolesan servisinden konversi-yon bozukluðu ön tanýsý ile tarafýmýza konsülte edildi. Hasta deðerlendirildiðinde, görsel ve iþitsel varsanýlarý olduðu, akþamlarý bayýldýðý ve bayýldýðýnda bir süre 5 yaþýnda çocuk gibi davrandýðý 1-2 saat sonra kendisine geldiði öðrenil-di. Bu þikâyetleri üzerine hasta polikliniðimizde takibe alýndý.

Yakýnmanýn öyküsü

Hastanýn bu þikayetleri ilk olarak 12 yaþýnda iken baþlamýþ. Bayýlma þikâyeti olan hasta bir çok merkezde konversiyon bozukluðu tanýsý ile takip edilmiþ. Daha sonra "kafasýnda bir ses duyma, bazý anlarý hatýrlayamama" gibi þikayetler eklenince

(3)

dis-sosiyatif bozukluk tanýsý düþünülerek baþka bir dýþ merkeze yönlendirilmiþ. O dönemde hastada mev-cut belirtiler; kafasýnýn içinde sesler duyma, yaptýðý bazý þeyleri hatýrlayamama, derste dalýp gitme, tut-tuðu günlüðün bazý kýsýmlarýný kendisinden baþka birisinin baþka bir yazýyla yazdýðýný fark etme idi. Dýþ merkeze bu belirtilerle baþvuran hastaya dis-sosiyatif kimlik bozukluðu tanýsý konularak, psikoterapi uygulanmýþ. Tedaviden sonra bir süre iyi olan hastanýn bayýlma þikâyeti bir sene sonra tekrar baþlamýþtý. Bu dönemde hastanýn epilepsi olabileceði düþünülerek detaylý nörolojik tetkikler yapýldýðý öðrenildi. Video EEG sonucunda epilepsi tanýsý kesin olarak ekarte edilen hasta, polikli-niðimize yönlendirildi.

Özgeçmiþ ve Soy geçmiþ

2 çocuklu ailenin 1. çocuðu olarak spontan vajinal yoldan 2.500 gr olarak doðmuþ. Doðum sýrasýnda herhangi bir komplikasyon olmamýþ. Geliþim basamaklarý normalmiþ.

Anne; 37 yaþýnda, ortaokul mezunu, ev hanýmý. Baba; 49 yaþýnda, lise mezunu, serbest olarak çalýþýyor. Kardeþi; 14 yaþýnda ilköðretim 8. sýnýf öðrencisi idi.

Anne, baba ile ailesinin rýzasý olmadan evlenmiþ. Evlendikleri günden beri problemleri varmýþ. Anne; babayý, geçinilmesi zor, katý, duygusuz bir insan olarak tanýmlamaktaydý. Anne, hastamýz 2.5 yaþýndayken boþanmaya karar vermiþ ve çocuklarýy-la birlikte kendi ailesinin evine taþýnmýþ. Baba velayetle ilgili bir iþ için eþinin yanýna geldiðinde anneanne ile tartýþmýþ ve anneanneyi evin önünde 7 yerinden býçaklayarak öldürmüþ. Bu olay sonrasýn-da anne, dede ve çocuklar hastanemizin bulunduðu þehre taþýnmýþlar ve beraber yaþamaya baþlamýþlar. Dede, bu olaydan sonra kýzýna oldukça sinirli olduðu için evdekilerle maddi konular dýþýnda hiç ilgilenmiyormuþ. Genelde mecbur kalmadýkça konuþmuyormuþ. Bu durumdan anne ve çocuklar yýllardýr çok rahtsýzlarmýþ. Bu þekilde yaþamak çok zor oluyormuþ. Hastamýz 6 yaþýna gelene kadar annesinin veya kendisinin hatýrladýðý herhangi bir problemleri olmamýþ.

Hastamýz 6 yaþýndayken ateþli bir hastalýk döne-minde "elsiz, kolsuz adamlar" þeklinde görüntüler gördüðünü ancak bunun 1-2 gün sürüp hastalýk

sonrasý geçtiðini belirtti. Sonrasýnda böyle bir durum tekrarlanmamýþ.

Hastamýz 8 yaþýndayken babasý hapisten çýkmýþ. Hapisten çýktýktan sonra baba, bir kez ziyaretlerine gelmiþ. Hastamýz bu ziyaretin kendisi için hiç bir anlamý olmadýðýný ve hiçbir þey hissetmediðini ifade etmekteydi.

12 yaþýnda iken þikâyetleri baþlayan ve tedaviye alý-nan hastamýz tedavi sürecindeyken bu sürece iyi yönde katký saðlayacaðýný düþünen anne, baba ile tekrar evlenmiþ. 1 ay boyunca babanýn yaþadýðý þehre taþýnýp orada yaþamýþlar fakat anlaþamayýnca tekrar ayrýlmýþlar. Hastamýz, babasýnýn anneannesi-ni öldürdüðü olayý pencereden gördüðünü ve her þeyi hatýrladýðýný ifade etti. Anne ise bu konuda emin deðildi. Hastanýn babasýna karþý düþünceleri bu olaydan dolayý oldukça olumsuz idi. Babasýndan nefret ettiðini ve ondan intikam almak istediðini söylemekteydi. Ancak babasýndan ziyade dedesi ile iliþkilerinin kötü olmasýnýn kendisini daha fazla etkilediðini belirtmekteydi. Bu olay ve devamýnda-ki süreçler dýþýnda tekrar tekrar sorgulanmasýna raðmen baþka herhangi bir istismar, ihmal veya herhangi bir kötü deneyim öyküsü alýnamamýþtýr. Fizik Muayene

Hasta ilk muayenede yaþýnýn görünümünde, sosyo ekonomik seviyesine uygun giyimli, öz bakýmý yerinde, göz temasý yeterli, sakin görünümde idi. Göze çarpan fiziksel herhangi bir sakatlýk veya anomalisi yoktu.

Psikiyatrik Deðerlendirme

Hastamýz rahat bir þekilde iletiþim kurmakta, oryantasyonu tam, ltiþime açýk bir genç kýzdý ve geçmiþteki olaylarý rahat ve akýcý bir þekilde anlata-bilir durumdaydý. Bazen dalýp gitmeleri olduðunu ve bazý anlarý hatýrlayamadýðýný ifade etti. Muayenede böyle bir durum gözlenmedi. Dikkati ve anlýk belleði normal olarak deðerlendirildi. Normal Zeka düzeyine sahip olduðu düþünüldü. Algý bozukluklarýndan iþitsel varsanýlar tarifliyor-du. Bazen de sanki içinde baþka biri varmýþ ve o kiþi konuþuyormuþ gibi hissettiðini söyledi. Düþünce sürecinde herhangi bir bozukluk düþünülmedi. Konuþma içeriði ve hýzý normaldi. Düþünce içeriði bozukluðu tariflemedi. Herhangi bir kendine zarar verme veya özkýyým düþüncesi yoktu. Duygulanýmý

(4)

olaðan ve duruma uygun, duygudurumu ötimik idi. Yapýlan DSM-IV'e dayalý klinik deðerlendirme sonucuna göre hastada dissosiyatif kimlik bozuk-luðu düþünüldü. Hastaya uygulanan dissosiyasyon ölçeði (DIS-Q) sonucu 3.76 olarak bulundu (>2.5 dissosiyatif bozukluklar açýsýndan anlamlý). Ayný zamanda WISC-R zeka testi uygulandý. WISC-R sonucu normal zekâ düzeyi olarak raporlandý. Tedavi Süreci

Hastanýn polikliniðimize baþvurduðunda öncesinde bir çok antidepresan kullandýðý fakat fayda görmediði, þu anda sertralin 100 mg/g kullandýðý öðrenildi. Hastanýn ilaç tedavisine devam edildi. Hastamýz polikliniðimize ilk baþvurduðunda temel þikayetleri olan bayýlma ve sonrasýnda bir süre 4-5 yaþlarýnda küçük bir çocuk gibi davranmasý idi. Regrese olduðu dönemde yaptýðý resimlerini getiren hastanýn resimlerinde elinde býçakla bir adam çizdiði, bu adamýn etrafýnda insanlar olduðu görüldü. Regresyon döneminin tarafýmýzdan gözlenebilmesi amacýyla hasta psikiyatri servisine yatýrýldý. Serviste 1 hafta yatan hastanýn 1 kez kýsa süreli bu þekilde davranmasý olmuþ ancak nöbetçi servis ekibi tarafýndan bu davranýþýn temaruz olduðu düþünülerek üstünde durulmamýþ. Sonrasýnda taburcu edilen hastanýn takiplerine poliklinikten devam edilmiþtir.

Dedesi ile evde sorunlarý vardý, özellikle bu durum-dan oldukça þikâyetçi idi. Dedesini; inatçý, her þeye karýþan, katý ve soðuk biri olarak tanýmlýyordu. Dedesinin kendileriyle hiç konuþmadýðýný ve sadece maddi yönden ilgilendiðini söylüyordu. Hastalýðýndan sonra ise aralarýnýn eskiye göre daha iyi olduðunu söyledi. Ancak annesi ile hala konuþ-madýðýný belirtti. Anne ile yapýlan görüþmelerde annenin de babasý ile bozuk iliþkileri nedeniyle pek iyi olmadýðý, devamlý ayný evde beraber olmanýn kendisinin ruh saðlýðýný etkilediði, çalýþmanýn ken-disine iyi geleceðini düþündüðü ancak iþ bulamadýðý öðrenildi.

Takiplerde annesi çalýþmaya baþlayan hasta, ken-disini bu nedenle daha iyi hissettiðini belirtti. Bu dönemde annesi ile gelemediði için, gelmeyi redde-den dede ile görüþme fýrsatý bulundu. Dede ile has-tamýzýn durumu ve iliþkileri hakkýnda konuþularak tutum önerilerinde bulunuldu. Oldukça inatçý

olduðu gözlenen dedeye yaþadýklarýnýn kolay olmadýðý ve kendisinin de psikiyatrik destek almasýnýn faydalý olabileceði anlatýldý. Ancak süreç içinde psikiyatrik desteði devamlý reddetti. Buna raðmen hastamýz ile iliþkilerinin daha iyi olduðu öðrenildi. . Bu dönemde bayýlma ve regrese olma ile ilgili þikayetleri azaldý. Hemen her gün olduðu öðrenilen bu durumun haftada 1 defa olduðu öðre-nildi. Fakat annesinin iþten ayrýlmasýyla birlikte þikayetleri tekrar arttý. 1 ay sonra hasta kendisini çok kötü hissettiðini içinde 4 ayrý kiþinin konuþ-tuðunu, kendisini kontrol edemediðini belirtti. Bu 4 alter kiþilikten 3'ünün adlarýnýn Hasan, Hayat ve X olduðunu, birinin ismini bilmediðini, X'in kendisine kötü þeyler yapmasýný söylediði öðrenildi. Sýk aralýklarla görüþülen hastanýn bahsettiði alter kiþi-likler poliklinik ortamýnda gözlenemedi. Ancak evde bir akþam býçak alarak kardeþinin üzerine yürüdüðü, annenin o anda Büþra'nýn sanki baþka biri gibi davrandýðýný farketttiði öðrenildi. Hasta, dissosiyatif bozukluklar ile ilgili bir merkeze yön-lendirilmek istedi. Ancak annenin þu an maddi durumlarýnýn baþka bir þehirde tedavi için uygun olmadýðýný belirtmesi üzerine hastanemiz psiki-yatri servisine hastanýn yatýþý planlandý. Serviste yattýðý sürece bir kez çocuksu davranýþlarý olan has-tanýn bu dönemi servis ekibi tarafýndan gözlendi. Hastaya servis yatýþý sürecinde aðýrlýklý olarak ilaç tedavisi uygulandý. Hasta yatýþ sürecinde þikayet-lerinin azaldýðýný, kafasýndaki seslerin kalmadýðýný belirtti. Bunun üzerine taburcu edildi ve polik-linikten takibine devam edildi. Bu süreçte hastanýn bayýlmalarý azaldý fakat hala devam etmektedir. Amnezi, kafasýnda ses duyma, halüsinasyonlar gibi þikâyetleri kalmadý. Hastanýn temel sorununun þu anda annesi ve dedesi arasýndaki soðukluk olduðu öðrenildi. Hastalýðý sürecinde hastanýn dedesi ile arasý düzeldi fakat anne ve dedenin arasýndaki soðukluk devam etmektedir. Hasta bu süreçte "Sorunlarý düzelirse semptomlarýnýn düzeleceðini" ifade etmektedir. Bu aþamada hastada problem çözme becerilerinin arttýrýlmasý yönünde destek-leyici ve davranýþsal psikoterapi programý halen uygulanmaktadýr. Hastanýn polikliniðimizde takibi sürmektedir.

TARTIÞMA - SONUÇ

(5)

saldýrgan-lýða karþý kendilerini koruyamayacak kadar güçsüzdürler. Bu travmalara maruz kalýndýðýnda otomatik ve primitif psikobiyolojik bir savunma düzeneði olarak dissosiasyon, yaþanýlan travmanýn fiziksel ve ruhsal etkilerinin uzaklaþtýrýlmasýný saðlar. Böylece dissosiasyon fiziksel ve ruhsal acýya karþý bir iþlev görür (Lewis ve Yeager 1994). Bizim hastamýz da ciddi bir stresör yaþamýþtý. Babasýnýn anneannesini öldürdüðü gerçeðini kabul etmekte zorlanýyordu. Ayrýca olay sonrasý hastanýn dedesi ile ayný evde yaþýyor olmasý ve dedenin bu olaydan dolayý yaþadýðý sorunlar, anne ile çatýþ-malarýnýn sürmesi hastada kronik bir stresör etkisi oluþturmaktaydý. Bu olay dýþýnda yaþadýðý kötü bir deneyim olup olmadýðý konusunda hastamýz ve annesi sorgulanmasýna raðmen baþka bir bilgiye ulaþýlamadý.

Dissosiyatif bozukluklara çocukluk ve ergenlik döneminde taný koymak güçtür çünkü bu yaþ grubuna ait birçok psikopatoloji ile benzer belirti-leri vardýr (Putnam 1996). Kronik depresyon (disti-mi, çifte depresyon), konversiyon bozukluðu, bor-derline kiþilik bozukluðu görünümü, intihar giriþimi (özellikle yineleyici olanlar), kendi bedenine tekrarlayýcý biçimde zarar verme, psikoz, cinsel problemler, flaþbek halleri, migren, adölesan prob-lemleri bu hastalarda baþvuruda görülen sorun-lardýr. DKB hastalarýnýn gösterdikleri belirtiler nörotik, sýnýrda, psikotik ve organik olmak üzere çok sayýda kategoriyi akla getirir. Gerçek anlamda komorbidite olabileceði gibi DKB hastalarý sadece görünüþte çok sayýda psikiyatrik bozukluðun ölçüt-lerini de doldurabilirler. Sýk olarak birlikte görülen bozukluklar konversiyon bozukluðu, somatizasyon bozukluðu, travma sonrasý stres bozukluðu, sýnýrda kiþilik bozukluðu, depresyon ve madde kullaným bozukluðudur.

Klinik görünümün özelliklerine baðlý olarak þizofreni, depresyon, sýnýrda kiþilik bozukluðu ve temporal lob epilepsisi ayýrýcý tanýda gündeme gelebilir. Çocukluk dönemi dissosiyatif bozuk-luðunda þizofreniye benzer þekilde görsel varsanýnýn sýk görülmesi dikkat çekicidir. Görsel varsaný tutarlý ve sistematik bir yapýya sahipse, içerik olarak uzun bir zamandan beri ayný þekilde devam ediyorsa, eþlik eden iþitsel varsaný ile bütün-lük oluþturuyorsa ve psikotizmin diðer çekirdek

belirtileri bulunmuyorsa dissosiyatif bozukluklar akla gelen ilk tanýlardan biri olmalýdýr (Zoroðlu ve ark. 2000). DKB'de iþitsel varsanýlar kafa içerisinde duyulur ve sorulduðunda görüþmeciye yanýt verdik-leri hasta tarafýndan ifade edilir.Ayrýca þizofrenik bozukluða özgü duygulaným küntleþmesi DKB'de görülmez, DKB nöroleptik ilaçlarla tedaviye iyi yanýt vermez. Yanlýþ taný alarak uzun yýllar nörolep-tik ilaçlar kullanmýþ DKB hastalarýna rastlanýr, bu hastalarda þizofreniden beklenen aðýrlýkta kiþilik yýkýmý gözlenmez. Bizim hastamýzda da ilk baþvuru döneminde iþitsel varsanýlarý ile bütünlük oluþturan görsel varsanýlar mevcuttu. Tedavi süresinde bu varsanýlar kayboldu ve hastanýn varsanýlarýnýn gerçek olmadýðýna dair iç görüsü bu süreç boyunca mevcuttu.

Çoðu hasta çok sayýda depresif yakýnma dile getirir. Ancak genellikle ayný görüþme içersinde dahi bir alter kiþiliðin öne çýkmasý ile depressif bulgular kaybolur. Ek olarak depresyon tanýsý konulabilme-si için deprekonulabilme-sif belirtilerin alter kiþiliklerin çoðunda görülmesi koþulu aranýr. Bu koþul karþýlanmadýðýn-da antidepresif ilaç tekarþýlanmadýðýn-davisi yararlý olmaz. Hastamýz ilk deðerlendirildiði dönemde ve süreç içerisinde birçok kez depresif yakýnmalar dile getir-di. Ýntihar düþünceleri oldu. Diðer alter kiþilikler tarafýmýzdan gözlenemediði için hastada ek olarak depresyon geliþtiði düþünülerek süreç içinde almakta olduðu antidepresana devam edildi. Ayrýca görüþmelerin bir çoðunda depresif yakýnmalar, dis-sosiyatif yakýnmalardan ön plandaydý. Buna yönelik biliþsel davranýþçý terapi uygulanmasý planlandý, hastanýn terapiye uyumu oldukça düþüktü, kýsmen uygulanabilen terapiden kýsmen fayda saðlanabildi. Dissosiyatif belirtilerin görülebileceði bir diðer hastalýk temporal lop epilepsisidir. Ancak bu belir-tiler bir DKB'nin tam klinik profilini karþýlamaktan çok uzaktýr. Bu nedenle ayýrýcý tanýda bir güçlükle karþýlaþýlmaz. Bir DKB hastasýnda epilepsi bulun-duðu takdirde her iki tanýyý da birlikte koymak gerekir. Fiziksel/nörolojik ve ruhsal muayene, EEG bu hastalarda ayýrýcý taný ve eþ taný açýsýndan yapýl-malýdýr.

Dalgýnlýklar ve trans benzeri davranýþlar, klinis-yenin aklýna absans tip epilepsiyi getirebilir (Bowman 2000). Bizim hastamýzýn da ilk baþvuruda bayýlma ve dalma tarif etmesi nedeniyle epilepsi

(6)

açýsýndan tetkikleri yapýlmýþtý. Son olarak Video Elektro Ensefalografi çekilerek epilepsi tanýsý ekarte edilmiþtir.

DKB'nin etiyolojisinde yer alan travmatik yaþan-týlarýn izleri uyku bozukluðu, kabuslar, flaþbek yaþantýlarý biçiminde daðýnýk belirtilerle kendini gösterir. Hasta travmatik yaþantýlarýnýn bir bölümüne amnezik olabilir. Ancak bu yaþan-týlarýnýn bilincinde olan ve açýk olarak travma son-rasý stres bozukluðu gösteren hastalara da sýklýkla rastlanýr.

Bir çok DKB hastasý DSM-IV sýnýrda kiþilik bozuk-luðu ölçütlerini doldurur. Ancak bu durum DKB tanýsýna engel deðildir. Bu kiþilerin bir çoðunda sýnýrda kiþilik bozukluðu görünümü dissosiyatif bozukluðun tedavisi ile kaybolur. Bu belirtiler DKB'de alter kiþiliklerin yer deðiþtirmelerinden ya da aralarýndaki etkileþimden kaynaklanýr. Sýnýrda kiþilik bozukluðu ölçütlerinin çok sayýda alter kiþi-lik için ayrý ayrý geçerli olduðu görülmedikçe DKB hastasý bir sýnýrda kiþilik bozukluðu vakasý olarak kabul ve tedavi edilmemelidir. Bizim olgumuzda sýnýrda kiþilik bozukluðu belirtilerinden kimlik kar-maþasý, boþluk hissi ve alterlere baðlý oalrak duygu durumda deðiþiklikler mevcut olmasýna raðmen tutarsýz iliþkiler, kendine zarar verme, duydurumda deðiþkenlik, terk edilme korkusu gibi sýnýrda kiþilik bozukluðuna ait diðer belirtilerin olmamasý bu taný-dan bizi uzaklaþtýrmýþtýr.

Ev sahibi kiþiliði sýkýþtýrmakta olan bir alter kiþilik panik nöbetlerine neden olabilir, çocukluk çaðý travmasýný taþýyan bir alter kiþiliðin kendisini kirli hissederek sürekli yýkanmak istemesi obsessif kom-pulsif bozukluk olarak görünebilir, hala eski zamanda yaþadýðýný sanan ve kendisini beþ yaþýnda hisseden bir çocuk kiþilik zaman zaman egemen olduðunda hastanýn yönelimi bozulabilir, hep aç olan bir baþka çocuk kiþiliðin sürekli yemekle ilgilenmesi yeme bozukluðu görünümünü verebilir. Bütün bu durumlarýn ortak özelliði alter kiþilik etkinliðinden kaynaklanmalarý ve ilgili sendromlara yönelik tedavilerle deðil ancak DKB'ye özgü tedavi ile iyileþtirilebilmeleridir. Bizim olgumuzda bu belirtiler bulunmamaktaydý.

Dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðu ayýrýcý tanýnýn yapýlmasý gereken bir diðer hastalýktýr. Bu hastalarda görülen dalgýnlýklar dikkat eksikliði

yönünde yorumlanabilmektedir (Zoroðlu ve ark. 2000). Nitekim bizim hastamýzda da önceki dýþ merkez baþvurularýnda dikkat eksikliði hiperak-tivite bozukluðu düþünülerek ilaç tedavisi öneril-miþti.

Dissosiyatif kimlik bozukluðu taný kriterleri; A. Ýki ya da daha fazla birbirinden ayrý kimlik ya da kiþilik durumunun varlýðý (çevre ve kendisi konusunda her biri oldukça süregiden kendi algýla-ma, iliþki kurma ve düþünme biçimine sahiptir). B. Bu kimlik ya da kiþilik durumlarýndan en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kiþinin davranýþýný denetim altýnda tutmaktadýr.

C. Önemli kiþisel bilgileri sýradan bir unutkanlýkla açýklanamayacak biçimde anýmsayamama

D. Bu bozukluk bir maddenin doðrudan fizyolojik etkilerine (örneðin alkol entoksikasyonu sýrasýnda görülen "black-out"lar) ya da genel bir týbbi duruma (örneðin kompleks parsiyel epilepsi) baðlý olarak ortaya çýkmamaktadýr. Not: Çocuklarda belirtiler hayali oyun arkadaþlarý ya da fanteziye dayalý oyun-la açýkoyun-lanamamaktadýr (APA 1994).

DSM-IV taný kriterlerine uygun yapýlan klinik görüþmede hastanýn alter kiþiliklerden bahsetmesi, küçük bir çocuk gibi davranmasý ve bir kez elinde býçakla baþka biri gibi davranmasýnýn olmasý, unutkanlýklarýnýn olmasý nedeniyle DSM-IV taný kriterlerini karþýlayan hastaya dissosiyatif kimlik bozukluðu tanýsý kondu. Hastaya ayrýca tanýyý desteklemek amacýyla dissosiasyon ölçeði (DIS-Q) uygulanmýþtýr.

Bu amaçla ülkemizde kullanýlan Türkçe'ye çevrilmiþ, geçerlilik güvenilirlik çalýþmasý yapýlmýþ olan ölçeklerden Dissosiyatif Yaþantýlar Ölçeði (DES) ve Dissosiyasyon Ölçeði (DIS-Q) psikoform dissosiyatif belirtileri taramada ve derece-lendirmede baþarý ile kullanýlan özbildirim ölçek-leridir. Somatoform Dissosiyasyon Ölçeði (SDQ) ise bir "konversiyon" ölçeði olup dissosiyatif bozuk-luk hastalarýný saptayabilmektedir. Taný koydurucu araçlar olarak Dissosiyatif Bozukluklar Ýçin Görüþme Çizelgesi (DDIS) ve Dissosiyatif Bozukluklar Ýçin Yapýlandýrýlmýþ Klinik Görüþme Çizelgesi (SCID-D) kullanýlmaktadýr (Þar ve ark. 1997a, Þar ve ark. 1997b, Þar ve ark. 1998).

(7)

DKB'nin etkili tek tedavisi kiþilik durumlarýný tanýyýp kabullenen ve bunlarýn ayrýlmasýna yol açan ruhsal süreçleri tersine çevirmeyi hedefleyen, yaþanýlan travma üzerinde çalýþan bir psikotera-pidir. DKB'nin psikoterapisi sýrasýnda bir çok yön-tem birlikte kullanýlýr. Dissosiyatif psikopatolojiyi etkileyen bir ilaç henüz bilinmemektedir. Anksiyolitikler ve sedatifler palyatif olarak kul-lanýlabilir. Birlikte depresyon bulunduðunda anti-depresanlardan yararlanýlýr. Nöroleptiklerden yarar umulmadýðý gibi durumu kötüleþtirebildiðine iliþkin gözlemler vardýr. Antiepileptiklerin etkisi gösterilememiþtir. Bizim merkezimizde dissosias-yon ile ilgili bu terapiyi uygulayacak birinin bulun-mamasý nedeniyle hastamýz baþka bir merkeze yön-lendirilmiþ ancak maddi durumalrý nedeniyle götürme imkanlarý olmamýþtýr. Tarafýmýzdan uygu-lanan tedavi dissosiyatif belirtilere yönelik olmak-tan ziyade eþlik eden depresyona ve aile iliþkilerini düzeltmeye yönelik olmuþtur.

Dissosiyatif bozukluklarýn sýk görüldüðü düþünüldüðünde, dissosiyatif bozukluk psikote-rapisi yönünde eðitimimizin olmamasý en büyük eksikliðimiz olmuþtur. Bu alanda çalýþan herkesin dissosiyatif bozukluklara yönelik psikoterapi alanýnda eðitim almalarýnýn saðlanmasýnýn önemli olduðu düþünülmektedir.

Klinik örneklemde sýk rastlanan bir durum olmasý-na raðmen çoðunlukla atlaolmasý-nan bir durum olduðu düþünülen dissosiyatif kimlik bozukluðuna dikkat çekmek amacýyla, travmasýnýn ve hastalýðýn sürecinin ilgi çekici olmasýndan dolayý bu olgu ile çocukluk çaðý dissosiyatif bozukluklarýna vurgu yapýlmak istenmiþtir.

Yazýþma adresi: Dr. Merve Çýkýlý Uytun, Erciyes Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý, Kayseri, mervecikili@yahoo.com

KAYNAKLAR American Psychiatric Association (1994) Diagnostic and

Statistical Manual of Mental Disorders, Ed. IV. Washington DC, American Psychiatric Association.

Boysen GA (2011) The Scientific Status of Childhood Dissociative Identity Disorder: A Review of Published Research. Psychother Psychosom, 80: 329-334.

Bowman ES (2000) The differential diagnosis of epilepsy, pseu-doseizures, dissociative identity disorder, and dissociative disor-der not otherwise specified. Bull Menninger Clin, 64: 164- 180. Chu. JA, Dill DL (1990) Dissociative symptoms in relation to childhood physical and sexual abuse. Am J Psychiatry, 147: 887-892.

Gast U, Rodewald F, Nickel V ve ark. (2001) Prevalence of dis-sociative disorders among psychiatric inpatients in a German university clinic. J Nerv Ment Dis, 89:249-257.

Goodyer I (1981) Hysterical conversion reactions in childhood. J Child Psychol Psyc, 22:179-188.

Kisiel CL, Lyons JS (2001) Dissociation as a mediator of psy-chopathology among sexually abused children and adolescents. Am J Psychiatry, 158: 1034-1039.

Kluft RP (1996) Outpatient Treatment of dissociative identity disorder and allied forms of Dissociative Disorders Not Otherwise Specified in children and adolescents. Child Adolesc Psychiatr Clin N Am, 5: 471-493.

Lewis DO, Yeager CA (1994) Abuse, dissociative phenomena, and childhood multiple personality disorder. Child Adolesc Psychiatr Clin North Am, 3: 729-743.

Martínez-Taboas A, Canino G, Wang MQ ve ark. (2006) Prevalence and victimization correlates of pathological

dissocia-tion in a community sample of youths. J Trauma Stress, 19:439-448.

Nilsson D, Svedin CG (2006) Evaluation of the Swedish Version of Dissociation Questionnaire (DIS-Q), Dis-Q-Sweden, among adolescents. J Trauma Dissociation, 7:65-89.

Perry BD (2006) The neurosequential model of therapeutics: Applying principles of neuroscience to clinical work with trau-matized and maltreated children. In N. Boyd Webb (Ed.), Working with traumatized youth in child welfare (sf 27-52). New York: Guilford Press

Putnam FW (1996) Child development and dissociation. Child Adolesc Psychiatr Clin N Am, 5: 285-302.

Þar V, Kýzýltan E, Kundakçý T ve ark. (1997a) Dissosiyasyon Ölçeði'nin (DIS-Q) geçerlik ve güvenilirliði. 33. Ulusal Psikiyatri Kongresi Bildiri Kitabý, Antalya, s.43-53.

Þar V, Kundakçý T, Kýzýltan E ve ark. (1997b) Dissosiyatif Yaþantýlar Ölçeðinin (DES-II) geçerlik ve güvenilirliði. 33. Ulusal Psikiyatri Kongresi Bildiri Kitabý, Antalya, s.55-64. Þar V, Kundakçý T, Kýzýltan E ve ark. (1998) The reliability and validity of the Turkish version of the somatofotm dissociation Questionnaire (SDQ-20). Paper submitted to the 15th Annual Conference of the International Society for the Study of Dissociation, Seattle.

Þar V, Tutkun H, Alyanak B ve ark. (2000) Frequency of disso-ciative disorders among psychiatric outpatients in Turkey. Compr Psychiatry, 41:216-222.

Þar V, Akyüz G, Kundakçý T ve ark. (2004) Childhood trauma, dissociation, and psychiatric comorbidity in patients with con-version disorder. Am J Psychiatry, 161:2271-2276.

(8)

Þar V, Önder C, Kilincaslan A ve ark. (2013) Dissociative Identity Disorder Among Adolescents: Prevalence in a University Psychiatric Outpatient Unit. J Trauma Dissociation, (just-accepted).

Zanarini MC, Yong L, Frankenburg FR ve ark. (2002) Severity of reported childhood sexual abuse and its relationship to sever-ity of borderline psychopathology and psychosocial impairment among borderline inpatients. J Nerv Ment Dis, 190:381-387.

Zoroðlu SS, Tüzün Ü, Öztürk M ve ark. (2000) Çocuk ve Ergenlerde Dissosiyatif Bozukluk: 36 olgunun gözden geçir-ilmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 1:197-206.

Zoroðlu SS, Tüzün Ü, Þar V ve ark (2003) Suicide attempt and self-mutilation among Turkish highschool students in relation with abuse, neglect and dissociation. Psychiatr Clin Neurosci, 57:119-126.

Referanslar

Benzer Belgeler

ÇalıĢmamızda dördüncü sınıf öğrencilerinin Sosyal Bilgiler dersinde “Tablo ve Diyagram Okuma” becerisinin gerçekleĢme düzeyine yönelik akademik baĢarı

Bu projede, Galileo adlı uzay aracının Jüpiter’e gönderilmesi, ge- zegeni ve uydularını incelemesi, be- raberinde götürdüğü sondayı Jüpi- ter’e

Çünkü, ben, şahsen bizim kasabaların da Avrupa kasa baları gibi beş on liralık büt­ çeleri olduğuna ve icabında hemşerilerinden yine beş on lira

Bilgi, Belge, Kayıt Yöntemleri; Dosya Kavramı ve Sistemleri; Dosyalamanın Özellikleri ve Dosyalama Süreci; Dosyalama Sistemleri; Dosyalama Sistemleri; Dosyalama

Erken Çocukluk Çalışmaları Dergisi Cilt 4· Sayı 2· Ekim 2020. Journal of Early Childhood Studies Volume 4· Issue

Çalışma belleği performansı yüksek olan çocukların matematik, çizgi ve labirent alt boyutu puanlarının, hem çalışma belleği hem de engelleyici

Ġstitbâ‗ tarihi süreç içerisinde hem ismi hem tanımı değiĢikliklere uğramıĢ bir sanattır. Muzâafe terimiyle çıktığı yolculuğu el-medhu‘l-muvecceh, idmâc,

Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisini ve rolünü arttırmak olarak basitçe nitelendirilebilecek Neo-Osmanlıcılık kavramı; Sykes- Picot Antlaşması yerine farklı