• Sonuç bulunamadı

[İsmail Habib Sevük'ün ölümü üzerine bir haber]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[İsmail Habib Sevük'ün ölümü üzerine bir haber]"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

jft r U * ? ^ '

P

$ J T d a b iii samimiyetinin ye. timi bırakarak gitti. İs­ mail Habib öldü dedikleri zaman bir türlü inanmak iste1 ' medik. Ölümün, o sağlam yapılı insanı kolay kolay yere serece ğini hiç ummuyorduk. Ne ne­ şeli, ne içinden kaynayan, ne canlı, ne dost kalbli insandı o!..

1925 yılından beri dosttuk Dostluğumuzun göklerinden hiç bir gün bulut geçmedi. Birbiri­ mizi arkadaşça, dostça sevdik; öfkelendiği zamanlar oldu, gö­ nül kırmadı. Sevginin bir tıl sim olduğunu ondan iyi bilen yoktu. İlk eseri olan Teceddüt Edebiyatı Tarihi çıktığı zaman Hâkimiyet-i Milliye gazetesin­ de bir iki tenkidi makale yaz­ mıştık ve eserin bir edebiyat ta­ rihi o'makt.an ziyade bir kıra at-i edebiye mahiyetini taşıdığın dan, edebiyat tarihi metodları- na yeter derecede dikkat edil­ mediğinden, peşin hükümlere yer verildiğinden bahsetmiştik Habib, bu tenkidimize hiç gücen medi, zaten olgunluğu burada idi.

Tatlı konuşur, aziz dost Ah­ met Hamdi Tanpmar’ın dediği gibi isf'areli konuşur, sol gözü­ nü lıafiiçe yumar ve sözlerine mutlaka sağ elini, devamlı işa­ retleriyle iştirak ettirirdi. Sa­ nat ve edebiyat mevzularında en hararetli ve en ateşli müna­ kaşacı idi. Oyunu ve dostlariy- le bir içki masası etrafında toplanmayı severdi. Gönlü, gözü toktu, hiç evlenmemişti. Edebi­ yat öğretmeni, maarif müdürü,

maarif emini olarak çalıştığı § zamanlar iyi hâtıralar bırktı. | Edebiyat âleminden hiç ayrıl | madı, ilk ve son sevgilisi edebi- \

yattı. |

İsmail Habib iyi bir idareci = olmaktan ziyade, iyi bir muhar | rirdi. Nesrinde süs yapmağa = bayılırdı, ona istiare nâsiri de- : nıek yerinde olur, ilim yaptığı : zaman dahi edebiyatın lâfza | ve mânaya ait sanatlarına ilti- j fat etmekten vaz geçemezdi. | Tasvirde çok muvaffaktı. Üs'û- = bu bir özellik taşırdı. Yazıları Ş nın, altında imzası bulunmasa | dahi kendisine ait olduğunu an- ş lamak mümkündü. Alman şairi | Goethe, bir yazarın üslûbu u- \

mumiyetle mizacının damgası- ] nı taşır, bir insan açık bir üs­ lûpla yazmak istiyorsa önce kendi ruhunda açıklık olmalıdır. Üslûbunda yücelik olmasını is teyen de önce yüksek bir ka­ raktere sahip o l m a l ı d ı r , diyor. İsmail Habib’in üslûbu bir raks halindedir, bu üslûptan | onun mizacını dört köşesiyle.; anlamak mümkündür.

Habib, daima kabından ta­ şan, heyecanlarla beslenmekten zevk alan bir şahsiyet olarak yaşadı. Neşe ile gamı meczet- mesini bilen bir insanın miza­ cı... Habib, biraz da bu mizacı ile tanındı ve sevildi. Zengin bir kütüphanesi vardı, hakikî bir kitap dostu idi. iyi ve ina­ narak konuşurdu. Divan edebi­ yatı ile meşgul olmayı severdi. Baki, N ef’i, Nedim, Şeyh Ga­ lip, Hâmid, Yahya Kemal çok sevdiği şairlerdi. Naima ile ya­ kından ilgilenirdi. Klâsik musi­ kimize Itrî, Hafız Post, Dellâl Zade, Dede Efendi, Lemi Atlı, Rakım Elkutlu gibi eski ve ye­ ni bestekârlarımıza meftundu. Bir eserinde yurdun muhte­ lif köşelerini renkli ve ahenkli kalemiyle ne güzel ve mükem mel anlatmıştı. Ona bir peyzaj nâsiri demek caizdir. Kalemi, İlmî ve tarihî yazılarda dahi şiire kayardı. Allegorie’ye, belki de ihtiyarı dışında, ehemmiyet verirdi. Konuşurken seci yap tığı olurdu. Şiiri kendine mah­ sus bir eda ile okur, konuştuğu zaman heyecanlanırsa sözü şi- irleşirdi.

Habib, iyi bir nesirci, bir mu­ harrir, kuvvetli bir tasvirci, e- debî malzemeyi iyi toplıyan ve tasnif eden ve biyoğrafi saha­ sında muvaffak olan bir ede­ biyatçı idi. Eserleri zamanının ihtiyaçlarına cevap veriyordu Meselâ, Teceddüt Edebiyatı Ta­ rihi çıktığı zaman, bu sahada derli top'u bir eser bulunmadı­ ğı için büyük rağbet gördü.

Ölümü, memleket için büyük bir kayıptır. Kendi janrmda mu vaffak oLan Habib’in bıraktığı boşluk kolay kolay doldurula­ maz. Son zamanlarda hastay­ dı, hem de kalb hastası... Bunu dostlarından saklıyor, neşeli gö­ rünmeğe çalışıyordu. Halbuki Lâtin şairi Seneca’nm dediği gibi hayli zamandır ne bir şey kaybediyor, ne bir şey kazanı­ yordu. Yol azığı arrik yolun kendisi olmuştu!.. Habib’in bek­ lenmedik ölümü karşısında duy­ duklarımızı Hüseyin Siret’in şu mısraları en beliğ tarzda i’ fade etmektedir:

Mendil elimde gittiğin akşam selâmladım, Baktım uzak ufuklara arkan­ dan ağladım!.. Gönlüm, gözüm veda-ı nigâhın.

la dopdolu, Her akşam üstü bekliyorum

gittiğin yolu!..

Bu yol, ne yazık ki dönüle- miyen bir yol!.. İsmail Habib, hiç doğmıyanların yanına gi­ derken arkasında kendisini se­ ven dostlarını, takdirkârlarını gözleri yaşlı bınaktı. Eserle­ riyle aramızda yaşıyacağına şüphe yoktur. Bu da bir fâni için en büyük mazhariyettir. Tanrının rahmeti üzerine o'sun.

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 5 1 0 8 0 0 6 * iı ll lll ll ll !l! ll ll lll ll ll tl HIIIIIIIIIIIIIIIIMIillIlllllllIlllllli!iıııııııııi3iııııııııııııifiııııııııııııı >ıııınııif«ııııııııııııııııııidiııiiiııaııııııııııısiiiiıııııınııııııııııııııısıııııııııııııııınmıiiiıını aıımi]iıııa<ıııııiiiııııtfBiııııııııiffaı .ı im sı ım m ıı ıı ıı m m ım ım ii ii iı ıı ııı ıı ıı ıı ım ıı ıi im ıı m iM u ım ıı ıı ii iı ii ii im ım ıı ıı ıı ıı ıı u ıı ıı ııi ii ıı ım m ııı ıı ıı ıı ım !

Referanslar

Benzer Belgeler

Bitkilerin kendilerini korumak için salgıladığı reçi- nemsi maddenin, bal arıları tarafından kendi çıkarları için kullanılması sonucu oluşan propolis, insanlar için de

Şu kabahati de taşıyoruz: İstanbul öyle bir şehirdir ki pek çok sem­ ti, özellikle Beyoğlu, her defasında yeniden yazılsa daha önce yazılmışlara yeni ekler

Filhakika Haşim bir portre ressamı kadar müşahedeci ve bir mutasavvif kadar gönül

When the goodness of fit statistics and the results of the structural equation analysis are taken into consideration, the model, which is used for investigating the

[r]

Bence büyük bir oyuncu, Türk sinemasına çok şey getirecek.. Bence sinemamızda bir

ISON kuyrukluyıldızının toz bulutu halinde yoluna de- vam etmesi enberi geçişi sonrasında çıplak gözle gözlenmesine engel olsa da, Eylül 2013’te keşfedilen

Edebiyat tarihçisi ve teorisyeni Gustave Lanson, edebiyatı toplumun yansıması olarak düşünmüş, edebiyat tarihinin, edebiyat ve yaşam arasındaki bağlantısına da