• Sonuç bulunamadı

Hacca Istâat, Niyabet ve Haccetmeyenin Hükmü ile İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi / An Evaluation on the Reports About the Ability Attorneyship and Who Not Performed the Pilgrimage

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hacca Istâat, Niyabet ve Haccetmeyenin Hükmü ile İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi / An Evaluation on the Reports About the Ability Attorneyship and Who Not Performed the Pilgrimage"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)ARAŞTIRMA VE İNCELEME. Hacca Istâat, Niyabet ve Haccetmeyenin Hükmü ile İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi. Mustafa HOCAOĞLUa a Tefsir AD, Recep Tayip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Rize. Geliş Tarihi/Received: 02.07.2012 Kabul Tarihi/Accepted: 05.12.2012 Yazışma Adresi/Correspondence: Mustafa HOCAOĞLU Recep Tayip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir AD, Rize, TÜRKİYE/TURKEY mustfhocoglu@hotmail.com. ÖZET Bu makalemizde Âli İmran Suresi 97. ayetinin tefsiri üzerinde duracağız. Bu bağlamda İstitâat, vekâleten hacc etme ve haccetmeyenin hükmü konularına değineceğiz. Bu konularda önce müfessirlerin ayetle ilgili değerlendirmesini sonra mezheb imamlarının fetvalarını zikrettik, sonra da delil olarak gösterilen hadisler üzerinde durduk. Sonuçta da makalede tartışılan konular hakkındaki tercihimizi belirttik. Anahtar Kelimeler: Kur’an, Hacc, Vekâleten Hacc, İbn Abbas. ABSTRACT In this article we will focus on interpration of surah Âl-i-‘Imrân verse 97. In this conrext, we examine the İstitâah, Doing the Pilgrimage by Proxy and Decision of no doing hajj. In this subjects, firstly. We expressed wievs of commentators with ayat, and fatwa of savants, later, we examined the hadiths which is related as proof. In conclusion we examined my opinion on this issue that is discused in my article. Key Words: Quran, Pilgrimage, Doing the Pilgrimage by Proxy, Ibn Abbas. Journal of Islamic Research 2011;22(3):174-86. İbrahim Hacer ile Hz. İsmail’i Meke’ye bıraktığında bu beldeyi emin kılması ve insanları buraya meylettirmesi için Allah’a dua etmişti.1 Bunun üzerine Allah, Hz. İbrahim’e yeryüzünde inşa edilen ilk mabed olan Kâbe’yi2 onarmasını emretti. O’da oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’nin inşasına başladı. Kâbe’nin yapımını bitirdiklerinde,3 Allah ona insanları hacca davet etmesini emretti.4 Haccın tarihi de bu şekilde başladı. Kendilerini Hz. İbrahim’e nispet eden Yahudiler, İbrahim, 14/37; Bakara 2/126. Bakara suresi 127. Ayetin tefsirinde, Kâbe’yi ilk defa kimin yaptığı konusu tartışılmaktadır. Kurtubi, Ahkamu’l-Kur’an, Daru’l-fikr, 1993, I, 115 Ali İmran 3/96. Kâbe’nin yeryüzünde ilk inşa edilen ev olduğu ve ilk dönem peygamberlerin buraya dönerek namaz kıldıkları, tufandan sonra yerinin kaybolduğu, Hz. İbrahim’e gösterildiği ve Hz. İbrahim’in kâbe’yi yeniden inşa ettiği ifade edilmektedir. Razi, Mefâtîhu’l-gayb, Dâru’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1420, VIII, 296. 3 Bakara, 2/127. 4 Hacc, 22/27. Allah, Hz. İbrahim’e (a.s.) haccı ilan etmesini söylediğinde Hz. İbrahim’in (a.s.) “sesim nereye kadar ulaşabilir ki“ dediğini, bunun üzerine Allah’ın bu ilanın duyurulmasının kendisine ait olduğunu belirttiği nakledilmektedir. Taberî, Camiu’l-beyan fî te’vîli’l-kur’an, Tah. Ahmed Mahmud Şakir, Müessesetü’r-Risale, yrs. 2000, XVII, 605; Razi, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 219. Ayrıca bkz. Taberî, Camiu’l-beyan, III, 76 1 2. Copyright © 2011 by İslâmî Araştırmalar. 174. Journal of Islamic Research 2011;22(3).

(2) HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Hıristiyanlar5 ve müşrikler de kendilerine göre hacc ibadetini6 gerçekleştiriyorlardır.7 Hatta müşriklerin kendilerini Hz. İbrahim‘in varisi olarak gördükleri için Araplar arasında en yaygın ortak ibadetin hacc olduğu nakledilmektedir.8 Bu manada müşriklerin haccda yaptıkları bazı fiiller Kur’an’da yürürlükten kaldırılmakta9 veya 10 düzeltilmektedir. Mekke döneminde müslümanların da hacc ettikleri belirtilmektedir.11 Hatta Müslümanlar cahiliye döneminde yaptıkları bazı fiillerin İslam olduktan sonra yanlış olduğunu düşünüp yapmaktan kaçındıkları için Allah, o ibadetin yapılmasını emretmiştir.12 Bununla birlikte    Haccın farziyetinin, “güç yetirebilenlerin hacca git mesi gerekir”13 ayeti ile sabit olduğu nakledilmektedir.14 İşte biz bu çalışmamızda, haccın farziyetini ifade eden Âli İmran sûresi 97. ayeti üzerinde dutaylı bir ekilde yapılacaktır.. Mustafa HOCAOĞLU. racağız. Müfessirler bu ayetin tefsirinde, haccın fevri olup olmadığı, hacc için diriye veya ölüye niyabet etmenin caiz olup olmadığı? İstitâat, Haccetmeyenin hükmü ve haccın hayatta kaç defa farz olduğu gibi çeşitli konuları tartışmaktadırlar. Bizim bu konuların hepsine değinmemiz, makalemizin hacmini büyüteceği için burada istitâat, niyabeten hacc etme ve haccetmeyenin hükmü konuları işlenecektir. Zikrettiğimiz konularda önce ayetle ilgili müfessirlerin beyanları, sonra mezheb imamlarının fet vaları zikredilip delil olarak gösterilen hadisler  de  ğerlendirilerek bir sonuca varılacaktır. Konuların te mellendirilmesinde rivayetler etkin olduğu için   nak ledilen haberlerin senet ve metin değerlendirilmetaylı si detay bir şekil de yapılacaktır. bir lıekilde yapılacaktır.. taylı bir ekilde yapılacaktır. İSTİTÂAT VEyapılacaktır. taylı bir ekilde I- stitâat ve ilgili rivayetlerin inc. İLGİLİ RİVAYETLERİN İNCELENMESİ. I- stitâat ve ilgili rivayetlerin incelenm. I- stitâat ve ilgili rivayetlerin Yahudi ve Hıristiyanların hacclarıyla ilgili bilgi için bkz. Moshe Shokeid, “Pilncelediimiz ayetin  İnsan nsanlara için İnce lediğimiz aye tin “” 

(3)  - Allah inc I- stitâat ve ilgili rivayetlerin incelenmesi grimege: Contemporary Jewish Pilgrimege” Encylopedia of Religion, ed. Lidlara Al lahayetin içinihtilâfları Hac cetme leridenecek gerekir” bölüazdır. münsay Jones Thamson, 2005, X, 7161-7163; Mary Lee Nolan, “Pilgrimage: Roman ncelediimiz âlimlerin yok Görebildi ” 

(4)   kadar nsanlara Allah için Hac Catholic Pilgrimage” Encylopedia of Religion, X, 7149-7152; İbn Âşûr, etncelediimiz ayetin ”  

(5)   nsanlara Allah için de âlim le rin ih tilâfla rı yok de ne cek ka dar az dır. Tahrir ve’t-tenvir, Daru’t-Tunûsiyye, Tunus, 1984, II, 218. ncelediimiz ayetin ” 

(6)   nsanlara Allah için“

(7) Haccetmeleri gerekir” bölümünde   ği  miz  

(8) ka  da yok rıy  denecek Mekke’ye gitmeye yol bulan kimsel âlimlerin ihtilâfları kadar azdır. Görebildiimiz 6 Müşriklerin hacc etmelerine dair geniş bilgi için bkz. Cevad Ali, el-Mufassal Gö reâlimlerin bildi la asıl ih tilâf, özel lik le ihtilâfları yok denecek kadar azdır. Görebildii fî tarîhi’l-arab kable’l-islam , Dâru’s-sâkî, yrs. 2001, XI, 347 vd. azdır. Görebildiimiz kadarıyla asıl ihtilâf, özellikle 1 âlimlerin ihtilâfları yok denecek kadar 7 ifadeke’ ettii hususundadır.  kelimesinin   

(9)   neyi  Mekke’ye “

(10)  Mek yegitmeye git meyeyol yol bulan bulan kimselere” Ali İmran 3/67. Söz konusu gruplar kendilerini İbrahim’e atfederek doğru“

(11)                  

(12)            Mekke’ye gitmeye yol bulan kimsel 15 luklarını ispata gayret etmişleridir. Ancak Allah (c.c.) Hz. İbrahim’in hanif bir ayetindeki ““İsstitâat 

(13) ” kelimesi“

(14)      

(15)    Mekke’ye gitmeye yol bulan kimselere” kim se“lestitâat re”15 neyi aye tin de”ın kiettii titâat Müslüman olduğunu ve Hz. İbrahim’e en layık olanın Hz. Peygamber ve onun hususundadır. kelimesinin ifade.  aslında istemek ”anlamında kullanıldı ümmetinin olduğunu belirtmektedir. (Ali İmran 3/67) Bilgi için bkz. Taberi, kelimesinin neyi ifade ettii hususundadır. nin ne yi ifa de et ti ği hu su sun da dır. kelimesinin ifade ettii hususundadır. Camiu’l-beyan , VI, 493;neyi İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr , III, 274-275. ifade edilmektedir. Buistemek kelime anlamında aynı zamanda kudreti de.  ”ın aslında kullanıldıı, istei “ stitâat 8 İbnü’l-Arabî, Ahkamu’l-kur’an, I, 374; İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, II, 218. “ stitâat ”ın as aslında istemek anlamında “İs titâat  lın da is temek an lamında kullanıldıı 9 Bakara, 2/199-200; A’raf 7/31. müşriklerin çıplakanlamında olarak tavaf yap16irade olduu “ stitâat.  ”ınMekkeli aslında istemek kullanıldıı, istemekten kastın da . Tefsirlerde stitaat, bine kolaylıa olmutur ifade edilmektedir. Bu aynı zamanda deveihtiva tıkları için Allahın Araf suresi 31. ayetini indirdiği nakledilmektedir. Taberi, kul laifade nıl dığı, istead mek tenkelime kas da irade oldu ğu kudreti ifadeazık edilmektedir. Butın kelime aynı zamanda kudreti de ih Camiu’l-Beyan , XII, 389; Zemahşeri, el-Keşşaf an hakaik gavamidi’t-tenzil ve 17 16 ifade edilmektedir. Bu kelime aynı zamanda kudreti de ihtiva ettii için, sonraları kudret ve lıı,teyol güvenlii gibi takatda edebilme ve binek, AllahınMe k ad olmutur Tefsirlerde stitaat, kolaylıa edil mek dir. Bu kelime.vs. aynı zaman kudreazık ti deve uyûni’l-ekâvîl fî vucuhi’t-te’vîl, Dâru’l-Kütübi’l-Arabi, Beyrut, 1407; Razi, kolaylıa ad olmutur16. Tefsirlerde stitaat, azık ve binek Mefatihu’l-gayb, XIV, 228. Ayrıca Kendilerini diğer insanlardan üstün gören 16 19ve ko 17 ad ololmutur . Tefsirlerde stitaat, azık ve ih binek, ulatıracak beden sativayol etMekke’ye tigüvenlii ği için, bütün son ralavesileler rı kud ret laylığa hımskolaylıa ehli denen birad gurup diğer insanların akın ettiği Arafat’tan akın etmeulatıracak eklinde tefsir lıı, vs. gibi takat edebilme ve17edilmektedir. Allahın kolayA 16 yol güvenlii vs. 18 zlermiş. Allah “insanların akın ettiği yerden sizde akın edin” Bakara 2/200 lıı, gibi takat edebilme 17 emTef sir ler de İsti ta at, azık ve bi nek, Mek ke’ -ve Allahın k muş tur. 19 ve Allahın kolaylatırdıı her ey veya oraya lıı, yol güvenlii vs. gibi takat edebilme riyle yanlış inanca sahip Kureyşlilerin bu icraatları düzeltilmektedir. Taberî, binein” hacc için tek art olmadıı, hastalık, yalılık, ko bütün vesileler eklinde tefsir edilmektedir. Ayrıc ulatıracak 19 Camiu’l-beyan, IV, 184, 185; Maverdi, en-Nüket ve’l-uyûn, I, 261. ye ulaş tıracak bebütün den sağ lığı, yol gü venliğitefsir vs. giedilmektedir. bi ulatıracak vesileler eklinde A 19 10 Bakara 2/200. Cahiliyyete insanlar hac ibadetini bitirdikleri tefsir zaman toplanıp ulatıracak bütün vesileler eklinde edilmektedir. Ayrıca rivayetlerden geçen “azık ve 17 18 anlamına bile bulmaya güç yetirememe hacc için olmadıı, yalılık, korku ge g binein” ta katolsa edebil mehacca ve tek Alyol laart hın kolaylaş tırhastalık, dı ğı her şey müfehare–atalarının eserleri ile övünüyorlardır. Allah da bu serenomiye albinein” hacc için tek art olmadıı, hastalık, yalılık, kor ternatif olarak Allah’ı zikretmeyi Taberi, Câmiu’l-beyân , IV, 196, 198; 20 binein” hacc için emretti. tek art olmadıı, hastalık, yalılık, korku etkenlerin de azık binek Bununla haccgibi etmesinin gerekmedii belirtilmektedir. olsa bile hacca yol bulmaya güçveyetirememe anlamına geldii Razi, Mefâtîhu’l-gayb, V, 333. 11 olsa bile hacca yol bulmaya güç yetirememe anlamına ge Mesela Hz. Peygamberin hicretten önce iki defa haccettiği nakledilmektedir. 20 olsa bile hacca yol bulmaya güç yetirememe anlamına geldii, bu sebeple bu tür kimselerin Kurtûbi, el-Cami’ li akâmi’l-kur’an, Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Kahire, 1964, eklinde belirten rivayetler için “bunlar senedlerinde belirtilmektedir. Bununla birlik hacc nek” etmesinin gerekmedii 20 15 IV, 143; İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-tenvîr, IV, 21. Taberî, ayetin Mekke’ye gitmeye güç yetirebilen kimseye haccın farz Bununla b hacc etmesinin gerekmedii belirtilmektedir. 20 12 21 hacc etmesinin gerekmedii belirtilmektedir. birlikte Taberi istiaatı, “azık ve biSafa ile Merve arası sa’y bu neviden bir düzeltmedir. Bakara 2/158. Bilgi için Bununla olduğunu ifade ettiğini belirtmektedir. Taberî, Câmiu’l-beyân , VI, 37. Ona göre deildir” bu gibi rivayetlerin delil“bunlar alınması caiz eklinde belirten rivayetler için senedlerinde pro nek” susunda bkz. Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 235-237; Zemahşeri, Keşşâf, I, 208; sıhhatin, su veya bineğin ve yol emniyetinin olmaması gibiiçin mânialar var ise, osenedlerinde nek” eklinde belirten rivayetler “bunlar 13 Alinek” İmran, eklinde 3/97. belirten rivayetler için “bunlar senedlerinde haberlerdir. hu-Taberî, Câmiu’lzaman bu problem güçolan yetirebilendir, ne de yol Din susundakimse bu negibi rivayetlerin delil bulandır. alınması caiz deildir”21 dem 14 Şafii, Muhammed b. İdris, Tefsiru’l-imami’ş-şafiî, Tah. Ahmed b. Mustafa elbeyân, VI, 45. Ayrıca ayette zikredilen “men”in insandan bedel olduğundan susunda bu gibi rivayetlerin delil alınması caiz deildir”21 21    Ferrân, Daru’t-Tedmîriyye, Suudi Arabistan, Taberî, Câmiu’ldolayı mecrur, anlamının “İnsanlardan hacca gitmeye güç yetirebilenlere hacdemektedir. susunda bu gibi 2006 rivayetlerin delilI, 485; alınması caiz deildir” $5 beyân, III, 13; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kur’an, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, cın farz”% : @/"  olduğu belirtilmektedir. İbn Enbari’den de ayette zikredilen “men” "6D %  0 7  Lübnan, 2003, I, 169; İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-tenvîr, IV, 21. Bu konuda “İn-  edatının 

(16)  insanlara tercüman olması ref’ makamında olduğu  anlamında <4 () R "8  0  !  %      sanları hacca çağır” Hacc 22/27 ayetinin de haccın farziyetini ifade eden ayet $5 % : @/"  nakledilmektedir. Sanki Allah için insanlardan gerekir şek   kim haccetmesi0 7 

(17) !! "6D %  7 %! "6D % 

(18) 

(19)  %!

(20) 0 % :    olabileceği tartışılmaktadır. Ancak ayette hitabın İbrahim (a.s.) olmasından linde soru soruldu da “güç yetirebilenler” diye cevap verildi. Taberî, Câmi$5 bir % : @/"  "6D %  0 7 

(21)  

(22)  <4 () R "8  0  !  %         ? , K  %

(23)  

(24) !!

(25)   !   00 ? $5dolayı İslam şeriatinde haccın Ali İmran 3/97. ayetle sabit olduğu nakledilmek % : @/"  "6D %  0 7 

(26) !!! 

(27)    %  

(28) % : u’l-beyân VI, 46; 

(29)  Razi, Mefâtîhu’l-gayb , VIII, 303.

(30) 0 İbn Âşûr’da ayette  

(31)  <4 () R "8  0  !  %       7 %! "6D % 

(32) 

(33)  %!

(34) 0 % :  0  7K 

(35) !! %   

(36)  %. % /

(37) 

(38)   7   tedir. 

(39)  Zuhaylî, Tefsîru’l-münîr fi’l-akîde ve’ş-şerîa ve’l-menhec , Daru’l-Fikr, zikredilen “yol” ibaresinin Hacca ulaştıracak imkân manasında mecaz olduğunu <4 () R "8  0  !  %            0 " %  .       7 %! "6D % 

(40) 

(41)  %!

(42) 0 % : ?belirtmektedir. K  

(43)  %

(44)  

(45) !!

(46) 

(47) 0  !   00 ?

(48) Suriye, 1991, XVII, 197. Fıkıh kitaplarında da haccın farziyetinin Ali İmran et-Tahrîr ve’t-tenvîr , IV, 22. İbn Âşûr,0

(49)  /  0  0

(50)  

(51) !!

(52)  

(53) E  7 %! "6D % 

(54) 

(55)  %!

(56) 0 % : 

(57) <4&5 07  

(58)  16 ?1 

(59) %  ! !

(60) !

(61) ?"6D %  K

(62)  

(63) % K  

(64)  %

(65)  

(66) !!

(67) 

(68) 0  7  

(69)  00 ? 97. ayeti ile sabit olduğu belirtilmektedir. İmam Şafii, el-Ümm, Dâru’l-Ma’rife, İbn Manzur, Lisanu’l-arab , Daru Sadr, Beyrut, 1414, VIII, 242; !  Sadî, 0  7K 

(70) !! %   

(71)  %. % /

(72) 

(73)  Ebu  ? K  

(74)  %

(75)  

(76) !!

(77) 

(78) 0  !   00 ?

(79)   "   "6D  %   Beyrut,1990, II, 119; Serahsi, el-Mebsût, Dâru’l-Marife, Beyrut, 1993, IV, 2; Habib, el-Kâmûsû’l-fıkhî , Daru% Fikr, Suriye, 1988, I, 234. 0  7K(;( 

(80) !! %   

(81)  %. % /

(82) 

(83)   7    0 0

(84)  /  0

(85)  

(86) !!

(87)  

(88) E  D   <444 N1O /

(89)   7  

(90)  ? K %    9 17 7  

(91)  ? 0  7K 

(92) !! %  , Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 

(93)  % % /

(94)  K, 

(95) 00    6  , VIII, 303. Bedâiu’s-sanâî fî tertîbi’ş-şerâi yrs. 1986,

(96)  II,  Kâsânî, Taberî, Câmiu’l-beyân VI, 37-39, 43, 44; Razi, Mefatihu’l-gayb  0 0

(97)  /  0

(98)  

(99) !!

(100)  

(101) E  1 

(102) %  ! !

(103) !

(104) ?"6D %  K

(105)  

(106) % : 

(107) !!!%  

(108) %N1O  )   

(109)  4<++ 18 118.  Bunlarla birlikte0

(110)  / Mâverdî, haccın dair Hacc 22/27, 

(111) E  D  

(112)  Bakara 0  farziyetine 0

(113)  

(114) !!

(115)    "   Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 44. Taberi, İbn Zeyd’den istitaatın beden sağlığı, 1 

(116) %  ! !

(117) !

(118) ?"6D %  K

(119)  

(120) %  <444 (;( % N1O /

(121)  Ona  7  

(122)  ? K %    9 ! $,ve binek 2/1961 

(123) %  ! !

(124) !

(125) ?"6D %  K

(126)  

(127) % : 

(128) <4&,*7   ve söz konusu Ali İmran suresi 3/97. ayetlerini zikretmektedir. Mâverdî, % @7!  3*

(129)     ! E

(130)   ! <444 +&+* E

(131) : azık olduğunu nakletmektedir göre Hacca gidecek gücü $&$& olmayan  <444 (;( % N1O /

(132)   7  

(133)  ? K %    9 

(134) !!!%  

(135) %N1O  )   

(136)  4<++ el-Hâvi’l-kebîr , Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999, IV, 3-4. kimsenin hacc yapması gerekmemektedir. Taberî, Câmiu’l-beyân , IV, 44-45. E! $3PP4+(&  <444 (;( % N1O /

(137)   7  

(138)  ? K %    9 !10  . 0

(139)  7 5. 

(140) !!!%  

(141) %N1O  )   

(142)  4<++ $, % 3*

(143)     ! E

(144)   ! $&$& <444 +&+* E

(145) : %! $) @7!  

(146) !!!%  

(147) %N1O  )   

(148)  4<++ % : 

(149) <4()2(3&(&&*7   <444(; $, % @7!  3*

(150)     ! E

(151)   ! $&$& <444 +&+* E

(152) : E! $3PP4+(& $, % @7!  3*

(153)     ! E

(154)   ! $&$& <444 +&+*$PE

(155) :. %! 9% %  .*. 4  !   % 

(156) /

(157)   0  E! $3PP4+(& % :  

(158)  4< && %  Journal of Islamic Research 2011;22(3) $) 175 % : 

(159) <4()2(3&(&&*7   <444(;( E! $3PP4+(&  

(160) R"8 9"

(161) "66     $) % : 

(162) <4()2(3&(&&*7   <444(; $P % :  

(163)  4< && %  % 

(164) /

(165)   0 %

(166)  $) 

(167) 4<&&2&5 % : 

(168) <4()2(3&(&&*7   <444(;( $P % :  

(169)  4< && %  % 

(170) /

(171)   0  

(172) R"8 9"

(173) "66     $3 $P H.  

(174)  ! /2!  /2 %: !$&;544( % :  

(175)  4< && %  % 

(176) /

(177)   0 %

(178)  00 70  %  

(179) !!!  

(180) R"8 9"

(181) "66     

(182) 4<&&2&5 +;  

(183) R"8 9"

(184) "66     0"   

(185) % : H.  

(186) 44(;P*%6/2 %:  

(187) 4(P; 

(188) 4<&&2&5 $3.

(189) dir. Bu manada Mekke’ye ulamasına engel olan bir durum söz konusu olduunda azık ve. binek olsa da bu durumda haccın farz olmadıı belirtilmektedir.26 Mesela yatalak olan hasta-. Mustafa HOCAOĞLU. HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. ya, kronik rahatsızlıı bulunanlara ve tek baına binekte duramayacak kadar yalı olanlara veya oraya ulaştıracak bütün vesileler19 şeklinde sa Allah’ın dinde zorluk/sıkıntı kılmadığı belirtilhaccın farz olmasının açık bir sıkıntı ve meakkat olduu, 27oysa Allah’ın dinde zorluk/sıkıntı tefsir edilmektedir. Ayrıca rivayetlerden geçen mektedir. 27 kılmadıı belirtilmektedir. “azık ve bineğin” hacc için tek şart olmadığı, hastaGörebildiğimiz kadarı ile kaynaklarda “İstitâat/ lık, yaşGörebildiimiz lılık, korku gibikadarı etkenleile rinkaynaklarda de azık ve bi“stitâat/ nek   ”” ibaresine vebibinek ibaresine genellikle genellikle azık ve nek anlamı olsa bile hacca yol bulmaya güç yetirememe anlaverilkaynaı mektedir. ’a yüklenen bu anlagitmın kayanlamı verilmektedir. staat’a yüklenen bu anlamın da İsta Hz.atPeygamber'e hacca mına geldiği, bu sebeple bu tür kimselerin hacc etnağı da Hz. Peygamber’e hacca gitmek için gere20 mek içinme gereken nedir. olduu sorulunca, Nebi'nin “azık ve binektir” dedii rivayetimesinin gerek diği beistitaat’ın lirtilmekte Bunun la ken istitaat’ın ne olduğu sorulunca, Nebi’nin “azık birliktedir. Ta28beri istiaatı, “azık ve binek” şeklinde beve binektir” dediği rivayetidir.28 lirten rivayetler için “bunlar senedlerinde problem Tirmizî (ö.279/892), bu hadisin ancak brahim b. Yezid el-Hûzi el-Mekkîbukanalıyla bilindiTirmizî (ö.279/892), hadisin an cak İbrahim olan haberlerdir. Din hususunda bu gibi rivayetleb. Ye zid el-Hûzi el-Mekkî ka na lıy la bilindiğini,  rin delil alınması caiz de ğildir”21 demektedir. onun hıf* 46 0-

(190) 7. !/2-66% /2 zı hakkında ilim ehlinin bazı şey  ler söyle++ %!S292@

(191) : 2  44-, , 5,  Fa ! kihlere$33& göre4< istitâat, ya be  *. denle olur (İmam ,3* E : . !/2@/   !   4< $&P  1 : 9: S "8  diğini nakletmektedir. İbnu’l-Arabî (ö.543/1148) de %

(192)    %

(193)   

(194) !!! 8  .*06 *  5*6   

(195) 6 

(196)  6, ,7 Malik  ö.179/795) ya malla olur (İmam Şafiî “Şerhin de”, +&& Tirmizî’nin bu ko"8  nuda, iki G %

(197) ! M7   

(198)  . !S21. !S2.   ! $3P)  0 (ö.279/892)    7%  ö.204/819) ya da hem mal, hem bedenle olur22  0%

(199)  ! 

(200) !!!%  1  %

(201)  !  

(202) ! ! 0"   

(203) !!! 2 zayıf hadis naklettiğini, bu rivayetlerin, ne ilim, ne

(204)  1  ,,4(3; (Ebû Hanîfe ö.150/767).23 Bu çerçevede fakihler, amel, ne de hüküm ifade ettiğini belirtmektedir.29 +( @

(205)  

(206) /0  .

(207)  4 &$$* @! 9 2@! :   

(208)  .

(209) 6 *   @   2 istitâatE.%! . !S2- ’a beden sağlığı ve0 hac1$33,4(&3* %!/2

(210) A %!

(211)

(212) :2O:.6 

(213)  ca götürecek binek ve Ravi İbrahim b. Yezid el-Hûzi hakkında Tirmizî, * 6  

(214) 6 - 24 30 009

(215) C70 28

(216)   

(217) 8   bedeni yolculuğa güç yetiremeyecek kadar azık; 6* *6 *

(218)  !. S2! . S2 %: !44424<)*  İbn Mâce (ö.273/886) Ahmed b. Hanbel M1 %!2$3P+44)3 has+&ta olan, fakat kendisinin yerine başkasını gön(ö.241/855) ve Nesâî’nin (ö.303/915) “metrûk”,31  @

(219)  2  4<)2$5*E : *.4<$&)*%-!

(220)   9

(221) @%6 

(222)  

(223) $3P$ derme444 ye +$P* imkânı olan şeklinde an lam teİbn Maîn’in (ö.233/847), “sikâ değildir” ve 4< “leyse bi % : 6 

(224)  <44 &(*ver -0mek : )*  *4  5 *

(225) 06 * 7 .!S2-!!% S2 %  25 3;,* 1  07.  6

(226) 6 - 4< 3$$* <

(227) :  :* 6 * 6  

(228) 6  @! 

(229)  @!07 dirler. Bunlarla birlikte istitaat’ın azık ve binek şey”,32 Dârekutnî’ninG (ö.385/995) de “münkeru’l%

(230) ! !

(231) -66%6S2  !$33&4&,) ile+5sınırlandırılamayacağı, oraya ulaştıracak her diği@

(232)  nakledil 26  mektedir.34   &  ,* ha$3P( dis”3344de$+(*  12A : @! 

(233)  % 

(234)   1 . !/2    ! yolun  bu 1 : adın al*06 * tında değerlen dirilmesi gerektiği +&& be+,lir til-.:+* *

(235) 44$++ mektedir. Bu manada Mekke’ye ulaşmasına +) -.:+* *

(236) 44$++ engel olan bir durum söz konusu olduğunda azık Kesânî, Bedaiu’s-sanâi, II, 122. +P    A  )*  , , 4 &P)* %   

(237)  <4 (P2&;  7    <444 (;(* İmam Şafii, Tefsîru’l-imami’ş-şafiî, I, 487; Taberi, Câmiu’l-beyân, VI, 38-40, ve binek ol sa da bu durumda haccın farz olmadığı %!S2H7: .* 6  6* *

(238) , 6 

(239) . !S29

(240) -. $3355)@! : 4 Razi, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 303; İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garâmi's-sâkin ilâ eşrafi'l-emâkin, Dâru'l-Hadis, Kâhire, 1995, s. 57.Mansurî, el-Muktataf, I, 349; belirtil(&3*%!S2H7: .* 6  6* *

(241) , 6 

(242) . !S29

(243) -. $3355) mektedir.26 Mesela yatalak olan hastaya, İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garâmi's-sâkin ile eşrafi'l-emâkin, Dâru'l-Hadis, Kâhire, kronik rahatsızlığı bulunanlara ve tek başına bi1995, s. 57. İbnu'l-Arabî, Sahîhu tirmizî bi şerhi ibni'l-arabî, Matbaatu’l-Mısriyye, ys. nekte duramayacak kadar yaşlı olanlara haccın farz 1931, IV, 28; Vahidî, el-Vasit, I, 467; Kasımî, Mehâsin, IV, 906; Ahmed Aynî, el-Binâye fî şerhi'l-hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1990, IV, 11. olmasının açık bir sıkıntı ve meşakkat olduğu, oy27 28. 29. Cessâs, Ahkâmu’l-kuran, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, 1405, II, 307. Cessâs, Ahkâmu’l-kuran, II, 308; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kur’an, I, 380. Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 45. 22 Ebu'l-Hasen el-Maverdî, el-Hâvi’l-kebîr fî fıkhı mezhebi’ş-şafiî (şerhu muhtasarı'l-müzenî), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1994, IV, 69; Serahsî, Kitabu’l-mebsût, Dâru’l-Ma’rife, Beyruti ts., IV, 148. Zemahşerî, Hanefîler'e göre, hacc ibadetinin bedeni olduğunu söyler. Ruûsü'l-mesâil, (mesâili'l- hilâfiyyeti beyne'l-hanefiyyeti ve'ş-şâfiîyye), tahk.: Abdullah Nezir Ahmed, Dâru'lBeşâiru'l-İslâmiye, Beyrut 1987, 244. Ayrıca o maliki mezhebine göre istitaatın bedeni kuvvet olduğunu, bir kişinin bedeni kuvveti oldu mu ona haccın gerekli olduğunu nakletmektedir. Zemahşeri, Keşşaf, I, 390. 23 Maverdi, en-Nüket ve’l-uyûn, I, 411; Mustafa Hasan el-Mansurî, el-Muktataf min uyûni't-tefsir, tahk. M. Ali es-Sâbuni, Dâru'l-Kalem, Dımeşk 1996, I, 349; Ebu’l-Fadl Şihabuddîn el-Alûsî, Rûhu'l-meânî,fî tefsîri'l-kur’âni'l-azîm ve's-sebi'l-mesânî, Daru İhyâi't-Turâsi'l-Arabî, Beyrut, ts., III-IV, 7; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul-1982, II, 79. 24 Maverdi, el-Hâvi’l-kebîr, IV, 7-15; Serahsî, Mebsût, IV, 147; İbn Kudame, el-Muğnî, Mektebetü Riyad, Riyad, 1981, III, 218; Taberî, Câmiu'l-beyân, VII, 43; Kasımî, Tefsiru’l-kasımî, (Mehâsinü't-tefsîr), İhyâu'l-Kutubi'l-Arabiye, IV, 906; Reşit Rıza, Kur'ani'l-azim, IV, 911; Vahidî, el-Vasît fî't-tefsîri'l-kur’âni'lmecîd, tahk.: Muhammed Muavvız, Abdulmevcud, Kütübü'l-İlmiye, Beyrut 1994, I, 467. 25 eş-Şafiî, Muhammed b. İdris, el-Ümm, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1983, II, 123; Maverdi, el-Hâvi'l-kebîr, c. 4, s. 6; Zemahşerî, Ruusü'l-mesâil, 244. 26 Kesânî, Bedaiu’s-sanâi, II, 122. 19 20 21. 176. 30 Zehebî, Divânu'd-duafâ ve'l-metrukîn, I, 62; Ukaylî Ebû Ca'fer, Kitâbu'd-duafâi'l-kebîr, tahk.: Kal'acî, Kütübü'l-İlmiye, Beyrut 1984, IV, 348. 31 Muhammed Elbanî, İrvâu'l-galîl fî tahrîci ehâdisi menâri's-sebîl, Mektebetü'lİslamiye, Beyrut 1995, IV, 162. 32 Leyse bi-Şey: “Lâ yusâvî şeyen” ile aynı manaya gelen cerh lafızlarındandır. Cerhin dördüncü derecesine delâlet eden bu iki lafız da “bir para etmez, bir şeye değmez” manasına gelir. Kaide olarak cerhin dördüncü mertebesinden itibaren daha ağırlarına ve en ağır cerh lafızlarına varıncaya kadar bütün lafızlarla cerhedilen ravilerin hadisleri ne yazılır, ne i'tibar için dikkate alınır, ne de istişhâda yarar addedilir. Bu itibarla hakkında “leyse bi şey”in veya aynı manaya gelen aynı derecede bulunan lâ yusâvi şey'en denilerek cerh hükmü verilen ravinin hadisleri terkedilir. Hiç bir şekilde itibar edilmez. Bununla birlikte İbn Hacer el-Askalanî'nin İbnu'l-Kattân el-Fâsî'den naklettiğine göre meşhur cerh ve ta'dil imamı Yahya b. Ma'în'in, hakkında Leyse bi şey'in dediği ravi, rivayeti çok az olan biridir, yani kalîlu'l-hadisdir. İmâm-ı Şafi'î ile elMuzenî aynı lafzı Kezzab’ın karşılığı olarak kullanmışlardır. Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1992, s. 201. 33 Munkeru’l-Hadis: “Hadisleri münkerdir” manasına cerh lafızlarındandır ve cerhin üçüncü mertebesine el-Irâkî'nin eklediği lafızlar arasında yer alır. Hakkında Munkeru'l-Hadis cerh hükmü verilen ravinin hadisleri dinî konularda hüccet sayılmaz. Ancak büsbütün reddedilmez, itibar için yazılır. Buhârî, diğer cerh ve ta'dil imamlarından ayrı olarak münkeru'l-hadîs lafzını cerhin daha ağır olan beşinci mertebesinde yer alan metruku’l-hadîs lafzı yerine kullanmıştır. Buna göre onun munkeru'1-hadîs dediği bir ravinin hadisini rivayet etmek helâl olmaz. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 273. 34 Zeylaî, Nasbu'r-râye li ehâdisi'l-hidâye, Mektebetü'l-İslamiye, Riyad 1973, II, 8.. Journal of Islamic Research 2011;22(3).

(244) HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Başka bir rivayette ise, “hacca gitmek için gereken istitâat nedir?” sorusuna, Hz. Peygamber‘in, “Sırtına binebileceğin bir deve bulmandır” dediği nakledilse de bu hadisi,35 ravi Hüseyin b. Abdullah b. Demîre’den dolayı mevzû kabul edilmektedir. O’nun hakkında, İmam Mâlik (ö.179/795), “yalancı”, Ebû Hâtim (ö.277/890), “metruku’l-hadis”,36 “yalancı”, Buhârî (ö.256/870), “münkeru’l-hadis”,37 İbn Maîn (ö.233/847) de “güvenilmez” demektedirler.38. İbnu’l-Münzir’den (ö.318/930) “İçerisinde ‘azık ve binek’in geçtiği müsned olarak rivayet edilen hiçbir hadisin sahih olmadığı” nakli yapılmaktadır.39 Ayrıca, bu rivayetlerin, Hasan Basrî‘den (ö.110/728) ‘mürsel’ olarak rivayet edilmesinin doğru olduğu ifade edilmektedir.40 Müsned olarak nakledilenlere gelince bu haberin, İbrahim b. Yezid tarafından rivayet edildiği, o‘nun, İbn Maîn ve diğerleri tarafından “metrûk” diye cerh edildiği açıklanmaktadır.41 Buna mukabil Şevkânî (ö.1250/ 1834), bu hadisin tariklerinin çok olmasının, hadisin değerini hiç olmazsa ‘hasen li-ğayrihi’ mertebesine yükselttiğini, onun, bazı tarikleri hakkında söz söylenmiş olmasının da bu görüşe zarar vermeyeceğini düşünmektedir.42 Bu konuda Zuhaylî, alimlerin istitâat’tın azık ve binek olduğuna dair Tirmizî’nin zayıf olarak naklettiği hadise dayandıklarını iddia etmektedir.43 Zeylaî, “Hacca yol bulmak, azık ve binektir” hadisinin İbn Ömer (ö.71/690), İbn Abbas (ö.68/687), Enes (ö.93/), Aişe (ö.58/678), Câbir, Abdullah b. Amr b. Âs (ö.65/684) ve İbn Mesud (ö.32/652) tarafından nakledildiğini belirttikten Dârekutnî, Sünen, tahk.: Seyyid Abdullah Haşim, Dâru'l-Mehâsin, Kâhire, ts., II, 218. Metruku’l-Hadis: Kısaca metrukün da denir. Her ikisi de “hadisleri terkedilmiş” manasına cerh lafızlarındandır. Cerhin ağırına delâlet eden beşinci mertebesinde yer alırlar. Bu itibarla rnetrûku'l-hadis veya kısaca metruk denilerek cerh edilen ravinin hadisi makbul olmadığı gibi kendisi de terk edilir. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 223. 37 Kurtubî, Ahkâm, II, 139. 38 Dârekutnî, Sünen, II, 218. 39 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, III, 379; Zeylaî, Nasbu’r-râye, II, 9. İbnü’l-Arabî de bu konuda sahih bir rivayet gelmediğini belirtmektedir. İbnü’l-arabi, Ahkâmu’l-kuran, I, 377. 40 Şevkânî, Neylü'l- evtâr şerhu münteka'l-ahbâr, Bâbu'l-Halebî, Mısır, ts., IV, 322. 41 Zeylaî, Nasbu’r-râye, III, 9. 42 Şevkânî, Fethu'l- kadîr, I, 463. 43 Vehbe Zuhaylî, et-Tefsîru'l-munîr fi'l-hakîkati ve'ş-şerîati ve'l-menhec, Dâru'l-Fikr, Dimeşk 1991, IV, 15. 35. 36. Journal of Islamic Research 2011;22(3). Mustafa HOCAOĞLU. sonra, bu rivayet hakkında şu notu düşmektedir:. “İbn Ömer’den (ö.71/690) gelen rivayet, Tirmizî (ö.279/892),44 Beyhakî (ö.458/ 1066),45 Dârekutnî (ö.385/995),46 İbn Mâce (ö.273/886),47 İbrahim b. Yezid el-Hûzi kanalıyla48 nakledilmektedir.” Ravi İbrahim b. Yezid el-Hûzi hakkıdaki cerhi yukarda nakletmiştik.. İbn Mâce (ö.273/886), İbn Abbas hadisini nakletse de49 Elbânî, bu senedin zayıf olduğunu, ravi Hişam b. Süleyman’ın, mutâba’at50 olduğunda “makbul”, ancak buradaki gibi münferid kaldığında “leyyinu’l-hadis”51 olduğunu belirtmektedir.52 Ayrıca onun hakkında Ebû Hâtim (ö.277/890) “muztaribu’l-hadis”53 olduğunu nakletmektedir.54. Dârekutnî’nin (ö.385/995) “Sünen”inde55 nakledilen İbn Abbas (ö.68/687) hadisinin isnadındaki. 44 et-Tirmizî, Muhammed b. Îsa, es-Sünen, Babun mâ câe fî îcâbi’l-hacci bi’zzâd ve’r-râhile no: 813, tahk.: Ahmed Mahmud Şakir ve diğerleri, Daru İhyai’tTurâsi’l-Arabî, Beyrut, ts., 45 Beyhaki, Şua'bu'l-iman, Babu fi’l-Menâsik no: 3924., tahk.: Muhammed esSaîd, Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1990. 46 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 1 47 İbn Mâce, es-Sünen, Babu mâ yucebu’l-hacc no: 2896. 48 İsnadı, İbrahim b. Yezid el-Hûzi> Muhammed b. Abbad b. Cafer elMahzumi> İbn Ömer > şeklindedir. 49 İbn Mace, es-Sünen, Babu mâ yucebu’l-hacc no: 2897; İsnadı, Suveyd b. Saîd> Hişam b Süleyman el-Kuraşi> İbn Cüreyc> şeklindedir. 50 Mutâba'at: Tabi olmak, ardından gitmek, izlemek manası veren tebi'a kök fiilinin mufâ'ale babından masdardır. Terim olarak hadîs usulünde ifade ettiği mana şöyle açıklanabilir. Ravisi rivayette infirad ettiğinden ferd olduğu sanılan bir hadis, başka tarik veya tarîklardan rivayet edilip edilmediğini anlamak üzere çeşitli hadîs kitaplarından araştırılır. İtibar adı verilen bu araştırma sonunda o hadîsin bir başka ravi tarafından rivayetinde tek kalan ravinin şeyhi veya şeyhinin şeyhinden rivayet edildiği anlaşılırsa mutâba'at hâsıl olmuştur. Bu manaya göre mutaba’at, şeyhinden rivayetinde tek kalmış sanılan bir raviye bir başka ravinin tabi olarak ya o şeyhten veyahut o şeyhin şeyhinden aynı hadîsi rivayet etmesi demek olur. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 289. 51 Leyyinu’l-Hadis: “hadisde gevşektir” manasına cerh lafızlarındandır. Cerhin birinci mertebesine ve en hafifine delâlet eder. Rivayete göre Hamza b. Yusuf es-Sehmî, meşhur âlim ed-Dârekutnî'ye “Falan ravi leyyindir dediğin zaman neyi kasdediyorsun?” diye sorduğunda o, “Bir kimse hakkında Leyyinu'l-hadîs diyecek olursan, onun adaletten düşürmeyecek bir kusurla mecruh olduğunu ifade etmek isterim” demiştir. Buna göre Leyyin, adalet vasfını kaybettirmeyen bir kusuru görülen ravinin cerhinde kullanılan bir cerh lafzı olmaktadır. Bu ve benzeri cerhin en hafifine delâlet eden lafızlarla cerhedilen ravinin hadisleri terkedilmez. İ'tibar için yazılır. Şu da var. Cerh ve ta'dil âlimlerinin, sadece Leyyin cerh lafzı ile Leyyinu'l-Hadis lafzını kullanmalarında birlik yoktur. Bir kısım leyyin lafzı ile dini emirlerde gevşekliği, leyyinul-hadis derken de rivayette gevşek davranmayı, rivayet kaidelerine önem vermemeyi kasdederler. Rivayette gevşek davranmayı dinî konulara rivayette kusur ederek gevşek davranmanın sonucu olarak kabul eden, dolayısıyla ikisini birbirinden ayırmayanlar da vardır. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 202. 52 Elbânî, İrvâu'l-Galil, IV, 160. 53 Muztarıbu’l-Hadis: “Hadisleri muztaribdir” manasına gelen bir tabir olup hadîs ravilerinin teennisinde kullanılan lafızlardandır. Cerhin üçüncü derecesine delalet eder. Kaide olarak cerhin bu mertebesinde bulunan lafızlardan biriyle cerh edilen ravinin hadîsleri ile ihticac edilmez. Ne var ki büsbütün yabana da atılmaz, i'tibar için yazılır. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 302. 54 Ukaylî, Duafâ, IV, 348; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, III, 8. 55 Dârekutnî, Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 13; İsnadı, Davud b. Zibirkan> Abdulmelik> Ata> İbn Abbas> şeklindedir. Bir başka tariki ise, Huseyn b. Mehârik> Muhammed b. Halid> Semmâk b. Harb>- İkrime> İbn Abbas> şeklindedir.. 177.

(245) Mustafa HOCAOĞLU. HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. ravi Dâvud b. Zibrikân hakkında Buhârî (ö.256/870), “Onun hadisi mukâribtir”;56 İbn Maîn (ö.233/847), “Leyse bi şey”; Ebû Zura’, “metrûk”; Ebû Dâvud (ö.275/888), “zayıf, hadisi terk edilir”; Cüzcânî, “yalancı” demektedirler.57 Dârekutnî (ö.385/995), Huseyn b. Mehârik’i, hadis uydurmasından dolayı cerh etmektedir. İbn Hibbân da (ö.354/965) “onunla ihticac caiz değildir” demektedir.58. Hâkim (ö.405/1048), Enes hadisini “Müstedrek”inde, Said b. Ebi Arube, Katâde, Enes... tarikiyle vermekte ve bu hadisin Buhârî ve Müslim’in şartına göre sahih olduğunu, ancak onların bu hadisi tahric etmediğini beyan etmektedir.59 Bunun karşısında Hâfız, onun tarikinin zayıf olduğunu belirtmektedir.60 Aslında Enes hadisinin üç tariki vardır. Bu hadisin merfû olarak nakledilmesinde ravi İbn Ebî Zâide tek kalmaktadır. Elbânî, “İbn Ebî Zâide’nin bu hadisi, şeyhinin ihtilât61 etmesinden önce mi, yoksa sonra mı rivayet ettiğini biz bilmiyoruz.” demektedir.62 Beyhakî (ö.458/1066), mürsel olan rivayetin daha tercihe şayan, merfû olarak nakledilmesinin ise ancak bir “vehmin” neticesi olduğunu beyan etmektedir.63 Ahmed Abdulhâdi (ö.744/ 1344) bu hadisin, merfû olarak hiçbir Mukâribu’ l-Ha dis: Ravilerin tadilinde kullanılan tabirlerden biri olan mukaribul hadis “hadisi güzel ve doğru” manasında kullanılmıştır. Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 274 57 Beyhaki, Şua'bu'l-iman, Babu fi’l-Menâsik no: 3924., tahk.: Muhammed esSaîd, Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1990. 58 Dârekutnî, Sünen, II, 218; Zeylaî, Nasbu'r-raye, III, 9; Zehebî, el-Mîzan, II, 554. Elbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 165. 59 el-Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-sahîhayn, Kitabu’l-Hacc, no: 1613, tahk.: Mustafa Abdulkadir Atâ, Daru’l-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut 1990, Hammad b. Seleme> Katade> Enes'ten nakletmiştir ki Ravi, Hammad, O, Ebû Katade Abdullah b. Vakıd el- Harrânî'dir. Ebû Hâtim'in dediği gibi O, münkeru'l-hadistir. Ancak onu, Ahmed sika görür. Şevkânî, Neylü'l- evtar, IV, 322; İbn Hazm, Muhallâ, tahk.: Ahmed M. Şakir, Dâru't-Turâsi’l-Arabî, Kâhire 1349, VII, 55; Dârekutnî, Sünen, II, 216; Ancak “Takrib” de İbn Hacer, “O, metruktur, tedlis yapar.” demektedir. Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 161. 60 Şevkânî, Neylü'l- evtâr, IV, 322. 61 İhtilat: Karıştırmak manasına “halt” aslından iftial babında mastardır. Karışmak demektir. Kişinin akıl ve şuuru bozulmak manasında kullanılır. Usulü hadis terimi olarak, metain-i aşeredan sû'u'l-hıfz (kötü ezberleme) ve kesretu'lgalat (çok hata yapmak) la ilgilidir ve ravinin aklî melekelerinin zayıflaması sonucu şuurunun karışmasıyla rivayet ettiği hadislerin farkında olmamasıdır. İhtilat sonucu hafızasını kaybeden, hadislerini karıştıran raviye muhtelit denir. İhtilata uğramış ravilerin hadisleri merduddur. Bunda âlimlerin görüş birliği vardır. Ancak ihtilat vaki olmadan önce sika olan ravinin hadisleri ihtllattan önce rivayet edildiği bilinirse makbul olur. Eğer ihtilattan sonra rivayet edildiği malum olursa reddedilir. Bunda da âlimlerin görüş birliği vardır. İhtilattan önce mi, sonra mı rivayet edildiği bilinmeyen hadisleri hakkında tevakkuf edilir; yani kesin kabul veya red hükmü verilmez. Aynı şekilde ihtilafında şüphe edilen; bir başka deyişle ihtilata ma'ruz kalıp kalmadığı kesin olarak bilinmeyen ravinin hadisi hakkında da kabul veya red hükmü verilmez. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 147. 62 Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 161. 63 Beyhaki'ye göre de Hasan'ın mürsel olarak rivayet etmesi, doğru olan rivayettir. Bk. Neylü'l- Evtar, IV, 322. 56. 178. sünen kitabında tahriç edilmediğini, Katâde’nin (ö.118/736), Hasan’dan (ö.110/728) mürsel olarak rivayetinin sahih, Enes’ten nakledilmesinin ise bir vehmin sonucu olduğunu haber vermektedir.64. Dârekutnî, Aişe (ö.58/678) hadisini “Sünen”inde65 nakletse de, bu hadisi Ukaylî (ö.322/933) “Duafâ”sında zikretmektedir.66 Bu rivayet, senedindeki Attâb b. A’yun’la illetlendirilmektedir. Ayrıca Attâb hadisinde bir vehmin olduğu beyan edilmektedir.67 Beyhakî de (ö.458/1066) “Kitabu’lMa’rifesi”nde bunun şâz68 bir rivayet olduğunu belirttikten sonra rivayetle ilgili bir başka sened zikretmektedir.69 Said b. Mansur, “Attâb, Rey’de yaşadı ve sikadır” demektedir. Ebû Hâtim, onu, “sikâ” olarak görmüştür. Ebû Zur’aoda (ö.264/877) “onda bir beis yoktur” demiştir.70. Dârekutnî (ö.385/995), Câbir hadisini “Sünen”inde,71 Hz. Aişe hadisinin lafzıyla nakletmektedir. Ravi Muhammed b. Ubeydullah el-Leysî terkedilmiştir. Onun zayıflığı konusunda âlimler, ittifak etmektedir. Onun hakkında Buhârî, “münkerü’lhadis”, Nesâî, “metruku’l-hadis” demektedir.72 Dârekutnî, İbn Mes’ud (ö.32/652) hadisini “Sünen”inde”73 Behlül b. Ubeyd kanalıyla nakletmektedir. Behlül b. Ubeyd hakkında Ebû Hâtim (ö.277/890), “daîfu’l-hadis”;74 Ebû Züra’ (ö.264/. 64 Abdulhâdî, Muhammed b. Ahmed, Tenkîhu’t-tahkîk fî ehâdîsi’t-ta’lîk, tahk.: Sâmî b. Muhammed b. Câdillah, Abdulaziz b. Nasır, Dâru Edvâi’s-Selef, Riayd, 2008, III, 381; Elbanî, İrvâu’l-galil, IV, 160. 65 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc, no: 7; İsnadı, Attab b. A'yun> Süfyan Servi> Yunus b. Abid> Hasan> Ümmihi> Aişe> şeklindedir. 66 Ukaylî, Duafâ, IV, 332. 67 Zehebi, el-Mizan, IV, 27. 68 Şâz: Hadis ıstılahı olarak ravinin muhalefetinden doğan bir zayıf hadis çeşididir. Hadis Usulü âlimleri tarafından az da olsa değişik şekillerde tarif edilmiştir… İmam Şâfi'î'ye göre söz güvenilir bir ravinin rivayet edip de başkalarının etmediği hadis değil; güvenilir bir ravinin başkalarının rivayetine aykırı olarak rivayet ettiği hadistir… şâz, güvenilir bir ravinin gerek zabt fazlalığı, gerekse diğer ravilerde aranan hususlar itibariyle kendisinden daha üstün bir raviye aykırı olarak ve tek başına naklettiği hadistir… Şâz hadisler zayıf hadisler olduklarından merdûd sayılmışlardır. Bu bakımdan dinî meselelerde hüccet olamazlar. Bir başka deyişle, Şâz hadisle amel edilmez. Karşılığı olan mahfuzla amel edilir. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 373. 69 Zeylâi, Nasbu’r-Raye, III, 7-10. 70 Said b. Mansur, Sünen, III, 1078. 71 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc, no: 1; Zeylaî, Nasbu’r-Raye, III, 10. İsnadı, Muhammed b. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr> Ebi'z-Zübeyr veya Amr b. Dinar> Cabir> şeklindedir. 72 Elbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 165. 73 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 5. İsnadı, Behlül b. Ubeyd> Hammad b. Ebi Süleyman> İbrahim b. Alkame> İbn Mes'ud> şeklindedir. 74 Daîfu’l-Hadis: Hadisi zayıf manasına gelen bu tabir de cerh lafızlarındandır. Cerhin üçüncü mertebesinde yer alır. Genellikle hadisleri zayıf olan raviye delâlet ederse de bu lafızla cerhedilen ravinin rivayetleri İbn Ebi Hatim erRâzî'ye göre matrûh/metruk addedilmez, aksine i'tibarda dikkate alınabilir. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 57.. Journal of Islamic Research 2011;22(3).

(246) HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. 877), “leyse bi şey”; İbn Hibbân (ö.354/965), “hadis hırsızı”; Hâkim (ö.405/1048) de “mevzu hadis rivayet ederdi” demektedirler.75. Bu konuyla ilgili olarak Abdulhak İşbilî (ö.581/1185), İbn Dakîk el-Îd (ö.702/1302) ve İbnü’l-Münzir (ö.318/930), “Söz konusu hadislerin, bütün tarikleri zayıftır, kendileriyle delil getirilecek bir isnat yoktur” demektedirler.76 İbn Dakîk elÎd, “İmam”ın da şöyle demektedir: “Her ne kadar Dârekutnî (ö.385/995) bu hadisi, Câbir, Enes, Abdullah b. Amr b As, Abdullah b. Mes’ud ve Aişe’den nakletmekte ise de, bu rivayetlerin hiç birisi delil olma özelliği taşımamaktadır”.77 Hadislerin sıhhat derecelerini bu şekilde özetledikten sonra Râzî’nin (ö.606/1232) şu tespitiyle bu konuyu bitirelim:. “İkrime’nin (ö.105/723) şöyle dediği rivayet edilir. “İstitâat, beden sağlığı ile binecek bir şey bulamadığı zaman yürüyerek gidebilmektir. Bil ki bedeni sıhhatli olan ve yürümeye gücü bulunan herkes hakkında binecek bir şey bulamadığı zaman “O, bu işi yapabilir.” denilmesi uygundur. Binanenaleyh bu istitâat’ı, azık ve binit bulabilmek manasına almak, lafzın zahirini terk etmektir. Binanenaleyh böyle bir tahsis için ayrı bir delile ihtiyaç vardır. Bu konuda rivayet edilmekte olan haberlere dayanmak mümkün değildir. Çünkü âhad hadislerden dolayı kitabın (ayetin) zahiri terk edilemez. Hele Taberî (ö.310/922),78 bu haberlerin ravilerini ta’n etmişken.79 Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, istitâatı azık ve binek şeklinde tarif eden rivayetler tahlil edildiElbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 166. Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, IV, 422; Said b. Mansur, Sünen, c. 3, s. 1082; İbn Hazm, Muhallâ, VII, 55; Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 167. 77 Zeylaî, Nasbu’r-râye, III, 10; Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 167. 78 Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Taberi, istitâa'nın “azık ve binek olduğuna dair nakledilen rivayetlerle ilgili “bunlar senedlerinde problem olan haberlerdir. Din hususunda bu gibi rivayetlerin delil alınması caiz değildir” demektedir. Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 45. 79 Râzî, Tefsîr-i kebîr, VI, 497. Kaffâl, Cüveybir yoluyla, Dahhâk'ın şöyle dediğini nakleder. “Bir insan, genç ve sıhhatli olur, fakat haccedecek kadar parası bulunmaz ise, o kimsenin haccını yapacak para elde edinceye kadar, amelelik yapması gerekir. Bunun üzerine birisi Dahhâk'a, Allah, insanlara Beytullah'a yaya yürüyüp ziyaret etmelerini emreder mi? deyince, Dahhâk, “Bir insanın Mekke'de alacağı bir miras olsa, onu orada bırakır mı? diye sorar. Adam da hayır! Diz üstü bile olsa oraya gider.” der. Bunun üzerine Dahhak, İşte bunun gibi, Ona, Beytullah'ı hac etmesi farz olur.” Ayrıca bk. Zemahşerî, elKeşşâf, I, 447; Ebussuud, İrşâdu'l-akli's-selim, II, 61. Dahhâk’ın bu yaklaşımını Cessâs kabul etmemektedir. Cessâs’a göre yürümede meşakkat olduğu için, binek bulamayana hacc gerekmez. Ahkâmu’l-kur’an, Dâru'l-Fikr, Beyrut-1993, II, 37. 75. 76. Journal of Islamic Research 2011;22(3). Mustafa HOCAOĞLU. ğinde, bu nakillerin delil teşkil etmediği görülmektedir. Ayetten anlaşılan istitâat, müfessirlerin ve fakihlerin de ifade ettiği gibi “Kâbe’ye gidebilme imkânıdır”80 veya “Hacca ulaştıran bütün vesilelerdir.”. Günümüz açısından konuya bakacak olursak, Diyanet İşleri Başkanlığı kurayla seçtiği hacı adaylarının dışında özellikle hacda görev yapacak sağlık personeli, din görevlisi gibi çeşitli branşlarda görevli tahsis etmektedir. Bu görevliler hac ibadetlerinin yanında Türk Hacılarının ibadetlerini daha rahat yapabilmelerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu görevler de bize göre hacc için bir sebep/istitâ’at olmaktadır. İşte bu sebebe ulaşanlar, hacca gidebilirler, ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan bu tür ibadetlerden Cessâs’ın da ifade ettiği gibi ücret alınmaması gerektiğini düşünmekteyiz.81 Her ne kadar bazı âlimler, bu tür ibadetlerden ücret alınabileceğini düşünse de Cessâs, Allah’a yakınlaşmak için yapılan ibadetlerde ücret almanın caiz olmadığını ve bu tür ibadetlerin ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapılacağını belirterek, bu ibadetlerde yapılan icârenin/ücretlendirmelerin bâtıl olduğunu iddia etmektedir.82 Dârimî’de nakledilen bir haberde, Hz. Musa’nın “Allah’ın rızasını kazanmak için yaptığı bir işin karşılığını bu dünyada almayacağını” ifade ettiği nakledilmektedir.83 Ayrıca Kur’an’da bütün peygamberlerin, davetlerinin karşılığında kimseden bir mal84 veya ücret/karşılık istemedikleri belirtilmektedir.85 Bununla birlikte Allah’ın rızası için yapılan bir iyiliğe karşın Cessâs, Ahkâmu'l-kur’an, II, 36; Mustafa Merâği, Tefsîru merâği, IV-VI, 9; Sıddık Hasan Hân, Fethu'l-beyân, I-II, 101. 81 Cessâs, Ahkâm, II, 607. 82 Cessâs, Ahkâm, II, 283. Konuyla ilgili tartışmalar için bkz. İbn Kudame, elMuğnî, II, 231. 83 Rivayetin ilgili kısmı şu şekildedir: “...Hz. Musa, Mısır’da adam öldürüp Firavun’un kendisine ceza vereceğini öğrenince Medyen’e doğru kaçar. Medyen kuyusuna geldiğinde iki kızın hayvanlarını sulamak için beklemekte olduğunu görür. Onlara niye beklediklerini sorar. Onların babalarının yaşlı, kendilerinden başka da kardeşlerinin olmadığını söylediklerinde, onların koyunlarını sular. Bir gölgeliğe çekilerek Allah’a kendisine yardım etmesi için dua eder. Bu duayı duyan kızlar, babalarına durumu açıklarlar. İki kız Hz. Musa’nın yanına utanarak gelirler ve babalarının, ona yaptığı işin ücretini vermek için davet ettiğini belirtirler. Hz. Musa yaşlı adamın evine geldiğinde sofranın hazırlanmış olduğunu görür. Yaşlı adam kendisini sofraya davet eder, ancak Hz. Musa bunu kabul etmez. Yaşlı adam ona davetine neden karşılık vermediğini sorunca Hz. Musa, bu yemeğin yaptığı işin karşılığı olarak verildiğini düşündüğü için yemediğini, çünkü Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı bir işin karşılığını, dünyada bir yemekle dahi olsa almayacağını ifade eder.” Rivayet için Bkz. Dârimî, Sünen, Babu fî İ’zâmi’l-İlmi, hd. no: 647. 84 Hud 11/29. 85 Hud 11/51, 26/109, 127, 145, 164, 180. 80. 179.

Referanslar

Benzer Belgeler

tip kanat için boşluk etkisine baktığımızda; düşük konsantrasyon yüksek devirde, düşük konsantrasyon düşük devirde ve yüksek konsantrasyon yüksek devirde

edilenden çok daha k›sa sürede kristal içindeki yerlerinden kopararak, malzemeyi bu amaç için elveriflsiz hale getiriyor. Cambridge Üniversitesi (‹ngiltere) ve Pacific

Orman sahaları geniş olan veya dağlık bölgelerde yer alan ülkeler, tarım, çiftçilik, turizm, odunculuk, su kaynakları, madencilik gibi ekonomik faaliyetler

¡Esbak sadaret müsteşarı Rifat pa­ şa zade Rauf bey - paşa - telgraf ye posta nazırı Haydar efendi, teşrifatçı Ferruh efendi, sıhhiye meclisi

Câhiliye dönemi edebiyatını dil ve üslûp açısından çalıĢmıĢ bir anlamda Kur‟an‟ın inmiĢ olduğu edebî vasatı incelemiĢ bir araĢtırmacı ve edip sıfatıyla

el-Ferîd, konusunun da bir gereği olarak en çok nahiv ilmini ihtiva eder. Müellif, âyetleri i‘râb ederken nahiv ilminin temel iki ekolü olan Basra ve Kûfe

1924 senesinde ö'en Louis Sullivan gerek inşa edilmiş binaları ve gerekse yayınlanmış ki- tapları bakımından, bütün dünyada olduğu gibi 1940 senelerine kadar memleketi olan

Almanyadaki fabrikasının formüllerile imal etmekte olduğumuz H e m a t e k t tecrit maddesi, senelerdenberi memleketimizde, Nafia işlerile diğer birçok resmî ve