• Sonuç bulunamadı

Çocukluk dönemi duygusal istismarı ile depresyon arasındaki ilişkide erken dönem uyumsuz şemaların aracı rolüne ilişkin bir gözden geçirme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocukluk dönemi duygusal istismarı ile depresyon arasındaki ilişkide erken dönem uyumsuz şemaların aracı rolüne ilişkin bir gözden geçirme"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çocukluk Dönemi Duygusal Ýstismarý ile

Depresyon Arasýndaki Ýliþkide Erken Dönem

Uyumsuz Þemalarýn Aracý Rolüne Ýliþkin Bir

Gözden Geçirme

A Review about the Mediating Role of Early Maladaptive Schemas in the

Relationship between Childhood Emotional Abuse and Depression

Reyhan Arslan1

1Arþ.Gör., Ýstanbul Medipol Üniversitesi

SUMMARY

Child abuse that may be defined as acts affecting child’s development adversely has been there for centuries; however, it has gained importance medically and social-ly in the last century. In recent years, the interest and awareness in child abuse have been increased in Turkey, as well. The different effects of childhood physical and sexual abuse have been excessively examined in the past studies; however, emotional abuse has been attracted much attention as a distinct topic in recent years. Childhood emotional abuse is defined as the acts of adults that impair the child’s personality and psychoso-cial development and it is more complicated, least rec-ognized,but also the most common type of abuse when compared to other subtypes of abuse. There are many adverse effects of emotional abuse that appears in both childhood and adulthood. As indicated in research stud-ies, depression is one the most commonly encountered psychological disorders in people who had emotionally abused in childhood. However, not everyone who expe-riences emotional abuse will develop the disorder, so examining the role of the mediating factors in the rela-tionship between childhood emotional abuse and depression is important for understanding the issue more clearly. One of the most significant factors that can mediate this relationship is early maladaptive schemas. Thus, in this review, the mediating role of early mal-adaptive schemas in the relationship between childhood emotional abuse and depression in adulthood will be examined.

Key Words: Emotional abuse, depression, early mal-adaptive schemas

ÖZET

Çocuðun büyüme ve geliþmesini olumsuz yönde et kileyen her türlü davranýþ olarak tanýmlanabilen çocuk istismarý yüzyýllardýr var olan bir durum olmasýna karþýn, ancak son yüzyýlda týbbi ve sosyal açýdan önem kazan-maya baþlamýþtýr. Türkiye’de de son yýllarda çocuk istismarýna olan ilgi ve farkýndalýk giderek artmaktadýr. Çocukluk dönemi istismarý alanýnda bu zamana kadar yapýlan çalýþmalarda fiziksel ve cinsel istismarýn etkileri çokça araþtýrýlmasýna karþýn, duygusal istismar ancak son yýllarda ayrý bir araþtýrma alaný olarak dikkat çekmeye-baþlamýþtýr. Çocukluk dönemi duygusal istismarý, eriþkin-ler tarafýndan gerçekleþtirilen, çocuðun kiþiliðini zedeleyi-ci ve psiko-sosyal geliþimini engelleyizedeleyi-ci eylemler olarak tanýmlanýr ve diðer istismar türlerine göre tanýmlanmasý daha karmaþýk, en az fark edilen ancak en sýk rastlanan istismar çeþididir. Yapýlan araþtýrmalarda, çocukluk döne-minde duygusal istismara uðramýþ kiþilerde yetiþkinlik dönemine geldiðinde çeþitli ruhsal bozukluklarýn ortaya çýkabildiði; bunlarýn içinde en sýk karþýlaþýlan ruhsal bozukluðun ise depresyon olduðu görülmektedir. Ancak duygusal istismara maruz kalan herkes depresyona yakalanmadýðýndan, duygusal istismar ve depresyon arasýndaki iliþkide rol oynayabilecek aracý deðiþkenleri incelemek konuyu daha net bir þekilde anlamada yararlý olacaktýr. Yapýlan araþtýrmalarýn bulgularý doðrultusunda, bu iliþkide aracýlýk eden en önemli deðiþkenlerden biri erken dönem uyumsuz þemalardýr. Bu nedenle, bu yazýda çocukluk dönemindeki duygusal istismar yaþantýsý ile yetiþkinlik dönemindeki depresyon arasýndaki iliþkide erken dönem uyumsuz þemalarýn aracý rolü incelenecek-tir.

Anahtar Sözcükler: Duygusal istismar, depresyon, erken dönem uyumsuz þemalar

(Klinik Psikiyatri 2016;19:202-210) DOI: 10.5505/kpd.2016.42714

(2)

GÝRÝÞ

Çocukluk dönemi istismarý, araþtýrmalarda genel-likle fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal (duygusal ve fiziksel) olarak dört ana baþlýkta incelenmektedir. Çocuk istismarý ve ihmali, ebeveynler ya da birincil bakým veren tarafýndan çocuða yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kiþilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak deðerlendirilen, çocuðun geliþimini engelleyen ya da olumsuz yönde etkileyen eylem ya da eylemsizliklerin tümüdür. Bu eylem ya da eylemsizliklerin sonucunda da çocuðun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açýdan zarar görmesi, saðlýk ve güvenliðinin tehlikeye girmesi söz konusu olmaktadýr (Taner ve Gökler 2004). Dünya Saðlýk Örgütü (2016), çocuk istismarýný "bir yetiþkin tarafýndan bilerek veya bilmeyerek yapýlan ve çocuðun fiziksel ve ruhsal saðlýðýný ve geliþimini olumsuz yönde etkileyen davranýþlar" olarak taným-lamaktadýr. Özetle, çocuk istismarý bir yetiþkinin çocuða karþý fiziksel veya psikolojik bakýmdan kötü muamelesidir.

Çocuk istismarý yüzyýllardýr var olan ve çeþitli kay-naklarda rastlanan bir durum olmasýna karþýn, ancak son yüzyýlda dünyada çocuk istismarý konusu, gerek týbbi, gerekse toplumsal açýdan giderek önem kazanmaya baþlamýþtýr. Türkiye'de de son yýllarda çocuk istismarýna olan ilgi ve farkýn-dalýk yeterli olmamakla birlikte artmaktadýr (Týraþçý ve Gören 2007).

Dünya Saðlýk Örgütü'nün (2016) verilerine göre, tüm dünyada kadýnlarýn %20'si, erkeklerin ise yak-laþýk %8'i çocukluklarýnda cinsel istismara uðra-makta; tüm yetiþkinlerin ise %25' i çocukluk döne-minde fiziksel istismara uðramaktadýr. Ayrýca kýz çocuklar (%52) erkek çocuklara (%48) göre istismara daha sýk maruz kalmaktadýr (Jain 1999). 1993'te Amerika Birleþik Devleti'nde yapýlan bir çalýþmanýn verilerine göre, çocuklarýn yaklaþýk %1'inin istismar, %1,5'inin de ihmale uðradýðý görülmüþ; ancak bu oranlarýn gerçekte olduðundan daha düþük olduðu belirtilmiþtir (Dubowitz 2002). Düþük yaygýnlýk oranlarýnýn nedeninin ise, duru-mun yeterince bildirilmemesi, taný konulmasýndaki güçlükler, istismarýn inkâr edilmesi ve gizli tutul-masý olduðu düþünülmüþtür (Bahar ve ark. 2009).

Gerek kayýtlarýn yetersizliði gerekse bu alandaki bilimsel çalýþmalarýn yeterli sayýda olmamasý ülkemiz için çocuk istismarýnýn yaygýnlýðý konusun-da kesin veriler bildirmeyi zorlaþtýrmaktadýr (Týraþçý ve Gören 2007).

Çocuk istismarý alanýnda yapýlan çalýþmalar, erken dönemde yaþanan bütün istismar türlerinin çocuk-ta büyük bir sýkýntý ve stres yaratmasýnýn yaný sýra, uzun vadede de maðdurun fiziksel ve zihinsel saðlýðý üzerinde olumsuz etkileri olduðunu ortaya koymuþtur (Mullen ve ark. 1996). Diðer bir deyiþle, araþtýrmacýlar çocukluk dönemindeki olumsuz yaþantýlarýn kiþiyi yaþamý boyunca psikopatoloji geliþtirmeye yatkýnlaþtýrdýðý konusunda hemfikir olmuþlardýr (Armaðan 2007). Ýstismar edilmiþ ve/veya ihmal edilmiþ çocuklara herhangi bir müda-hale yapýlmadýðý taktirde, bu kiþiler düþük benlik saygýsý geliþtiren ve kiþilerarasý iliþkilerde güçlükler yaþayan bireyler olabilmektedir (Bahar ve ark. 2009). Dolayýsýyla çocuk istismarý, sürekliliði, çocuða genellikle en yakýnlarý (aile bireyleri) tarafýndan yapýlýyor olmasý ve çocuk üzerinde yaþamýnýn ilerleyen yýllarýný dahi etkileyecek uzun süreli olumsuz etkilerinin olmasý nedeniyle oldukça önemli bir týbbi ve sosyal sorundur (Yýlmaz ve ark. 2003).

Ýstismar, gerek çocukluk döneminde gerekse yetiþkinlik döneminde yarattýðý olumsuz etkileri bakýmýndan genel bir olgu iken; alan yazýnda genel-likle belirli türlere ayrýlarak incelenmektedir. Yazýnýn ilerleyen bölümlerinde, ilgili alan yazýnda en çok ihmal edilmiþ istismar çeþidi olan duygusal istismar ve etkileri aktarýlacak, ardýndan depresyon ile iliþkisine deðinilecek ve son olarak da duygusal istismar ile depresyon arasýndaki iliþkide erken dönem uyumsuz þemalarýn aracý rolü incelenecek-tir.

1. Duygusal Ýstismar

Çocukluk dönemi istismarý alanýnda bu zamana kadar yapýlan çalýþmalarda fiziksel ve cinsel istismarýn etkileri sýklýkla araþtýrýlmasýna karþýn, duygusal istismar ancak son yýllarda ayrý bir araþtýr-ma alaný olarak dikkat çekmeye baþlamýþtýr (Wright 2007). Duygusal istismar, oldukça sýk görülen bir istismar çeþidi olmakla birlikte, fark etmekte,

(3)

tanýmlamakta ve yasal olarak kanýtlamakta en çok güçlük yaþanan istismar türüdür (Glaser 2002; Týraþcý ve Gören 2007). Baþka bir deyiþle, diðer istismar türlerine göre çocukluk dönemi duygusal istismarý; tanýmlanmasý daha karmaþýk, en çok gizlenen, en az fark edilen ve en az çalýþýlan ancak en sýk rastlanan istismar çeþididir (Wright ve ark. 2009). Buna baðlý olarak, araþtýrmacýlar da duy-gusal istismarýn iþevuruk tanýmýný yapmakta bir-takým güçlükler yaþadýklarýný rapor etmiþlerdir; dolayýsýyla, bu alandaki ihmalin kýsmen de olsa duygusal istismarýn tanýmý ve eþiði konusundaki anlaþmazlýklardan kaynaklandýðý düþünülmüþtür (Rich ve ark. 1997).

Duygusal istismarýn tanýmý konusundaki anlaþmaz lýklara karþýn, yine de birçok araþtýrmacý duygusal istismarýn, eriþkinler tarafýndan gerçekleþtirilen, çocuðun kiþiliðini zedeleyici ve psiko-sosyal geliþi-mini engelleyici eylemler olarak tanýmlanmasý konusunda hemfikir olmuþlardýr (Taner ve Gökler 2004). Glaser (2002) duygusal istismarý, fiziksel temasa ve zarar verme amacý taþýmaya gerek olmaksýzýn, ebeveyn veya temel bakým veren ile çocuk arasýndaki çocuða zarar verici bir iliþki olarak tanýmlamýþtýr. Duygusal istismar birçok þek-ilde görülebilir. En sýk görülen türleri; çocuða baðýrma, reddetme, aþaðýlama, küfretme, yalnýz býrakma, yanýltma, korkutma, yýldýrma, tehdit etme, duygusal bakýmdan ihtiyaçlarýný karþýlama-ma, yaþýnýn üzerinde sorumluluklar bekleme, kardeþler arasýnda ayrým yapma, deðer vermeme, önemsememe, küçük düþürme, alaylý konuþma, lakap takma, aþýrý baský ve otorite kurma, baðýmlý kýlma ve aþýrý korumayý içerir (Hart ve Brassard 1991; Týraþçý ve Gören 2007).

Duygusal istismarýn yaygýnlýðýna bakýldýðýnda ise; Ýngiltere Ulusal Ýstatistik Servisi'nin 2000 yýlýndaki verilerine göre, duygusal istismara maruz kalan çocuklarýn sayýsýnýn giderek arttýðý görülmekte ve yalnýzca duygusal istismara uðrayan çocuklar genel nüfusun %18'ini oluþturmaktadýr. Yaný sýra; Amerikan Ulusal Ýstatistik Servisi'nin 1999 yýlýnda-ki verilerine göre, 1997 yýlýnda 984,000 çocuktan yüzde 6'sýnýn duygusal istismar ve ihmale maruz kaldýðý bildirilmiþtir (Glaser 2002). Türkiye'de çocuk istismarý konusunda yapýlan araþtýrmalarda ise, %78 gibi yüksek bir oran ile duygusal istismarýn diðer istismar türleri arasýnda ilk sýrada yer aldýðý

görülmektedir (Bahar ve ark. 2009). Bu yüksek yaygýnlýk oranlarýndan da anlaþýlabileceði gibi duy-gusal istismar hem ülkemizde hem de dünya çapýn-da görülen yaygýn ve önemli bir sorundur.

Çocukluk dönemi duygusal istismarýnýn etkilerinin günümüze dek fazla araþtýrýlmamýþ olmasýna karþýn, Wright (2007) duygusal istismarýn diðer bütün çocukluk dönemi istismar ve ihmal türlerinin çekirdeðini oluþturduðunu ve en yýkýcý ve en yaygýn istismar türlerinden biri olduðunu belirtmiþtir. Araþtýrmalar, çocukluk döneminde duygusal istismara maruz kalan çocuklarda birtakým duy-gusal, davranýþsal, geliþimsel ve sosyal bozukluk-larýn ortaya çýktýðýný göstermektedir (Thompson ve Kaplan 1996). Bu tür bir istismar yaþamýþ olan çocuklarda dýþavurum ve içe atým sorunlarý, sosyal iliþkilerde bozukluk, öz güvende azalma, intihar giriþimi ve baþka pek çok ruhsal bozukluk görülebilmektedir (Mullen ve ark. 1996). Ayrýca duygusal istismara maruz kalan çocuklarda aileden uzaklaþma, gergin olma, baðýmlý kiþilik geliþtirme, deðersizlik duygularý geliþtirme, uyumsuz ve saldýr-gan davranýþlarda bulunma gibi durumlar ortaya çýkabilir (Týraþcý ve Gören 2007). Yine bu çocuk-larýn zihinsel kapasitesi normal düzeyde olmasýna karþýn, öðrenme güçlüðü ve dikkat daðýnýklýðý gibi sorunlar yaþayabilmektedirler. Dolayýsýyla duygusal istismar çocuðun hem kiþiliði hem de okul baþarýsýný olumsuz yönde etkileyebilmektedir (Paavilainen ve Tarkka 2003). Claussen ve Crittenden (1991) tarafýndan yapýlan bir araþtýrma-da, duygusal istismarýn genellikle fiziksel ve/veya cinsel istismar ile birlikte görülmesine karþýn, çocukluk döneminde yaþanan duygusal istismarýn çocuðun psikolojik geliþimine verdiði hasarý diðer istismar türlerinden daha güçlü bir þekilde yor-dadýðý bulunmuþtur. Özetle, duygusal istismara baðlý hasarlar en az diðer istismar türleri kadar zedeleyicidir; buna karþýn bu alandaki bulgular daha kýsýtlýdýr.

Güncel birçok çalýþma, çocukluk dönemindeki duy-gusal istismar yaþantýlarýnýn ve buna baðlý olarak çocuðun fiziksel ve psikolojik geliþim sürecinde yaþadýðý sýkýntýlarýn yetiþkinlik döneminde depresy-on, kaygý, travma sonrasý stres, intihar eðilimi, düþük benlik saygýsý ve kiþilik bozukluklarý gibi bir takým ruhsal sorunlarýn ortaya çýkýþýna zemin hazýr-ladýðýný ortaya koymuþtur (Spertus ve ark. 2003).

(4)

Baþka bir ifadeyle; birçok araþtýrma, çocukluk dönemindeki duygusal istismar yaþantýlarýnýn çocuðun fiziksel ve ruhsal geliþimini etkileyerek uzun dönemdeki psikolojik iþlevselliðini sekteye uðrattýðýný ve bunun da yetiþkinlik döneminde ortaya çýkan psikolojik sýkýntýlarla iliþkili olduðunu göstermiþtir (Thompson ve Kaplan 1996).

Sonuç olarak, çocukluk dönemi duygusal istismarýnýn gerek erken dönemde gerekse yetiþkin-lik döneminde ortaya çýkan çok sayýda olumsuz etk-isi vardýr ve araþtýrmalarda da göze çarptýðý üzere, bu olumsuz etkilerin arasýnda en sýk görülen ruhsal bozukluklardan biri de depresyondur (Bernet ve Stein 1999; Gibb ve ark. 2001). Bu nedenle, bu yazý-da çocukluk dönemi duygusal istismarý ve yetiþkin-lik dönemindeki depresyon arasýndaki iliþki ve bu iliþkide aracý rolü olduðu düþünülen erken dönem uyumsuz þemalar incelenecektir.

1.1. Duygusal Ýstismar ve Depresyon

Günümüzde en sýk görülen ruhsal bozukluklardan biri olan depresyon, bir duygudurum bozukluðu olarak deðerlendirilmektedir. Depresif olma halin-den farklý olarak klinik depresyon (majör depresif bozukluk), normal üzüntü hissinden daha yoðun, sürekli ve kiþinin günlük iþlerini etkileyecek ve gün-lük yaþamdaki iþlevselliðini bozacak düzeydeki çökkün bir duygusal durumu ifade eder. Depresyonda olan kiþide günlük aktivitelere karþý ilgisizlik ve zevk alamama hali, uyku, iþtah ve dikkate bozulmalar, benlik saygýsýnda düþme ve suçluluk ve deðersizlik hisleri görülür (Ören ve Gençdoðan 2007). Dünya Saðlýk Örgütü (2016) dünya genelinde yaklaþýk 350 milyon insanýn depresyona yakalandýðýný rapor etmektedir. Yapýlan araþtýrmalar depresyonun biyolojik, psikolojik ve sosyal açýdan birçok yatkýnlaþtýrýcý faktörü bulunduðunu ve sosyal faktörlerden en önemlilerinden birinin de çocukluk dönemindeki istismar yaþantýlarý olduðunu göstermektedir (Yýldýrým ve ark. 2014).

Alan yazýnda yer alan çok sayýda araþtýrma, çocuk-luk dönemindeki duygusal istismar yaþantýlarý ile yaþam boyu depresyon geliþtirme riski arasýnda anlamlý bir iliþki bulmuþtur (Raes ve Herman 2008). Yapýlan bir çalýþmada, majör depresyon

tanýsý alan kiþiler herhangi bir ruhsal bozuklu tanýsý almayan kiþilere göre (kontrol grup) daha fazla duygusal istismar ve ihmal yaþantýsý rapor etmiþlerdir. Depresyon tanýsý alan katýlýmcýlar arasýnda, çocukluk dönemi istismarý (özellikle duy-gusal istismar) ilk depresif atak ve yaþam boyu depresif ataklardaki varyansýn yaklaþýk %25 ila %28'ini açýklamýþtýr (Bernet ve Stein 1999). Baþka bir çalýþmada ise, çocukluk döneminde yaþanan duygusal istismarýn yaþam boyu depresif bozukluk geliþtirme riskini kadýnlar için 2,7 kat arttýrýrken erkekler için 2,5 kat arttýrdýðý bulunmuþtur (Chapman ve ark. 2004). Rich ve arkadaþlarý (1997) tarafýndan yapýlan bir araþtýrmanýn bulgu-larýna göre ise, çocuklukta duygusal istismar yaþayan kiþilerin istismar öyküsü olmayan kiþilere oranla anlamlý düzeyde daha depresif olduklarý görülmüþtür. Baþka bir araþtýrmada da çocukluk döneminde duygusal istismar öyküsü olan kiþilerin istismar öyküsü olmayan kiþilere göre anlamlý düzeyde daha þiddetli bir depresyon ve kaygýya sahip olduklarý bulunmuþtur (Ferguson ve Dacey 1997).

Gibb ve arkadaþlarý (2001) tarafýndan öz bildirime dayalý olarak yapýlan bir araþtýrma sonucuna göre, çocukluk dönemi duygusal istismarýnýn (fiziksel veya cinsel istismarýn olmadýðý), 2,5 yýllýk bir izleme sürecinde, kiþilerin majör depresyon ataklarý ve umutsuzluk/çaresizlik düzeyleriyle iliþkili olduðu bulunmuþtur (Gibb ve ark. 2001). Baþka bir araþtýr-mada da majör depresyon tanýsý almanýn, erken dönem fiziksel veya cinsel istismar yaþantýlarýna kýyasla duygusal istismar yaþantýlarý ile daha güçlü bir iliþkisi olduðu bulunmuþtur (Gibb ve ark. 2007). Erken dönem duygusal istismar yaþantýlarý yetiþkin-lik döneminde kiþiyi depresyona yatkýnlaþtýran bir etmen olmasýna karþýn, duygusal istismara uðrayan herkes bu hastalýða yakalanmamaktadýr. Bu nokta-da, duygusal istismar ve depresyon arasýndaki iliþkide rol oynayabilecek aracý deðiþkenleri incele-mek konuyu daha net bir þekilde anlamada yararlý olacaktýr. Yapýlan araþtýrmalarda ortaya konan bul-gular doðrultusunda, bu iliþkide aracýlýk eden en önemli deðiþkenlerden biri erken dönem uyumsuz þemalardýr (Lumley ve Harkness 2007). Bu yüzden, bu derleme yazýsýnda çocukluk dönemindeki duy-gusal istismar yaþantýsý ile yetiþkinlik dönemindeki depresyon arasýndaki iliþkide erken dönem

(5)

uyum-suz þemalarýn aracý rolü incelenecektir. 2. Erken Dönem Uyumsuz Þemalar

Young ve arkadaþlarý tarafýndan ortaya atýlan bir kavram olan erken dönem uyumsuz þemalar, kiþinin kendi ve diðerleri ile iliþkilerine yönelik anýlar, hisler, biliþler ve bedensel duyumlarýndan oluþan ve kendilik ve dünya hakkýndaki düþünce ve duygularýný etkileyen, süreðen ve dayanýklý örün-tüler olarak tanýmlanmýþtýr. Þemalar, genellikle çocukluk ya da ergenlik dönemleri boyunca geliþmektedir ve çocuðun içinde yaþadýðý aile ortamýna/yakýn çevresine uyumunu saðlamalarý açýsýndan iþlevseldir. Öte yandan, katý ve deðiþime dirençli olmalarý nedeniyle yaþamýn ilerleyen dönemlerinde uyum bozucu hale gelebilmekte ve çeþitli psikopatolojilerin temelinde yatabilmektedir (Young ve ark. 2003).

Young ve arkadaþlarý (2003) erken dönem uyumsuz þemalarýn kökeninde, temel duygusal ihtiyaçlarýn karþýlanmamasýnýn (güvende olduðunu hissetme, bakým, istikrar ve kabul görme; otonomi, yeterlilik ve kimlik algýsý; duygularýn ve ihtiyaçlarýn ifade edilmesi vb.), örseleyici çocukluk yaþantýlarýnýn (temel gereksinimlerin karþýlanmamasý, fiziksel veya duygusal olarak örselenme, aþýrý korunma vb.) ve mizaç özelliklerinin yattýðýný savunmaktadýr. Sonuç olarak, erken dönem uyumsuz þemalarýn oluþumunda pek çok faktör etkili olmakla birlikte, çocukluk ve ergenlik dönemindeki örseleyici yaþan-týlarýn þema geliþiminde önemli bir rolü olduðu anlaþýlmaktadýr.

Young ve arkadaþlarý (2003) tarafýndan önerilen bu kuramda, Kopukluk ve Reddedilme, Zedelenmiþ Özerklik ve Kendini Ortaya Koyma, Zedelenmiþ Sýnýrlar, Diðeri Yönelimlilik ile Aþýrý Tetikte Olma ve Baskýlama olmak üzere beþ ana grupta toplanan toplam 18 tane erken dönem uyumsuz þema taným-lanmýþtýr.

Kopukluk ve Reddedilme þema alanýndaki þemalara sahip kiþiler baþkalarýna güvenli baðlana-mazlar. Bu kiþiler güvenlik, bakým, sevgi, ait olma gibi ihtiyaçlarýnýn karþýlanmayacaðýna inanýrlar. Bu þema alanýnda yer alan erken dönem uyumsuz þemalar; Terk Edilme/Ýstikrarsýzlýk,

Güvensizlik/Suistimal Edilme, Duygularý Bastýrma, Kusurluluk/Utanma, Sosyal Yalýtýlmýþlýk/ Yabancýlaþmadýr. Zedelenmiþ Özerklik ve Kendini Ortaya Koyma þema alanýndaki þemalara sahip kiþiler baðýmsýz hareket edemeyeceklerini ve ailelerinden ayrý kalamayacaklarýný düþünürler. Bu kiþiler ayný zamanda kimliklerini oluþturmakta ve baðýmsýz bir yaþam kurmakta zorlanýrlar. Baðýmlýlýk/Yetersizlik, Hastalýklar ve Tehditler Karþýsýnda Dayanýksýzlýk, Ýç Ýçe Geçme/ Geliþmemiþ Benlik, Baþarýsýzlýk bu alanla iliþki olduðu düþünülen erken dönem uyumsuz þemalardýr. Zedelenmiþ Sýnýrlar þema alanýndaki þemalara sahip kiþilerin öz disiplin ya da yeterli içsel sýnýrlar geliþtirememiþ olduklarý düþünülür. Bu kiþiler dürtülerini kontrol altýna alma ve anlýk zevklerini erteleme yeteneðinden yoksundur. Yine bu kiþiler baþkalarýnýn haklarýna saygý gösterme, iþbirliði yapma, verdikleri sözleri yerine getirme ve uzun vadeli hedefler oluþturmada güçlükler yaþar-lar. Hak Görme/Büyüklük, Yetersiz Özdenetim bu alanda tanýmlanan erken dönem uyumsuz þemalardýr. Diðeri Yönelimlilik þema alanýndaki þemalara sahip kiþiler kendi gereksinimlerinden çok baþkalarýnýn gereksinimlerini ön planda tutar-lar. Onaylanma, duygusal iliþkiyi sürdürme ve tep-kiden kaçýnmak için kendi gereksinimlerini göz ardý ederler. Bu þema alaný ile iliþkili erken dönem uyumsuz þemalar ise; Boyun Eðicilik, Kendini Feda, Onay Arayýcýlýktýr. Aþýrý Tetikte Olma ve Baskýlama þema alanýndaki þemalara sahip kiþiler duygu ve dürtülerini baskýlarlar. Genelde kendini ifade etme, rahatlama, yakýn iliþkiler ya da saðlýk uðruna kendi yaþamlarýyla ilgili katý ve içselleþti rilmiþ kurallarý vardýr ve bu kurallara uymaya çalýþýrlar. Bu þema alaný; Karamsarlýk, Duygusal Yoksunluk, Yüksek Standartlar/Aþýrý Eleþtiricilik ve Cezalandýrýlma erken dönem uyumsuz þemalarýný içermektedir (Young ve ark. 2003). 2.1. Çocukluk dönemi istismarý ve erken dönem uyumsuz þemalar

Young ve arkadaþlarý (2003) çocukluk döneminde istismara maruz kalmýþ bireylerle yaptýðý klinik çalýþmalardan yola çýkarak erken dönemdeki trav matik deneyimler ve erken dönem uyumsuz þemalar arasýndaki iliþkiyi açýklamaya çalýþmýþlardýr. Buna göre yazarlar, çocukluk döne-mi istismar yaþantýlarýnýn tehlike temasý içeren

(6)

þemalarýn (ör. Hastalýklar ve Tehditler Karþýsýnda Dayanýksýzlýk, Güvensizlik/Suistimal Edilme) geliþimiyle iliþkili olduðunu öne sürmüþlerdir. Yaný sýra, yazarlar, ebeveyn ihmalinin de kayýp ve deðer-sizlik temasý içeren þemalarýn (ör. Duygusal Yoksunluk, Sosyal Yalýtýlmýþlýk/Yabancýlaþma) geliþimde rol oynayabileceðini belirtmiþlerdir. Alan yazýndaki pek çok araþtýrma da erken dönem uyumsuz þemalarýn geliþiminde baðlanma stil-lerinin ve onaylanma, iç içe geçme ve reddetme gibi ebeveyn-çocuk arasýndaki iliþki dinamiklerinin önemli bir rol oynadýðýný öne sürmektedir (James ve ark. 2004; Oei ve Baranoff 2007). Yapýlan çalýþ-malarda özellikle soðuk, reddedici ve aþýrý kontrol-cü ebeveyn tutumlarýnýn erken dönem uyumsuz þemalarla iliþkili olduðu bulunmuþtur (Harris ve Curtin 2002; Murris 2006). Sonuç olarak, þemalarýn kökenini inceleyen araþtýrmacýlar erken dönemde karþýlaþýlan olumsuz ebeveyn davranýþlarý ve tutum-larýn þema geliþiminde kritik bir öneme sahip olduðu konusunda hemfikir olmuþlardýr.

2.2. Erken dönem uyumsuz þemalar ve depresyon Alan yazýnda pek çok araþtýrma erken dönem uyumsuz þemalarýn, depresyon, kaygý ve yeme bozukluðu gibi çeþitli psikolojik belirtilerle iliþkili olduðunu göstermiþtir. Erken dönem uyumsuz þemalarýn iliþkili olduðu psikolojik belirtilerin içerisinde en yaygýn olanlardan biri de depresyon-dur (Schmidt ve ark. 1995). Bu alandaki birçok araþtýrma, erken dönem olumsuz yaþantýlardan etk-ilenen þemalarýn yetiþkinlik dönemindeki depresif belirtilerle iliþkili olduðunu göstermiþtir (Petrocelli 2001). Özellikle belirli þemalarýn (Baþarýsýzlýk, Duygusal Yoksunluk, Terk Edilme/Ýstikrarsýzlýk) depresyonla iliþkili olduðu bulunmuþtur (Rennel ve ark. 2001). Schmidt ve arkadaþlarý (1995) tarafýn-dan yapýlan araþtýrmada da, Baðýmlýlýk ve Kusurluluk þemalarýnýn majör depresyonla önemli ölçüde iliþkili olduðu bulunmuþtur.

Özetle, erken dönem uyumsuz þemalarýn temelinde çocukluk dönemindeki olumsuz yaþantýlar yatmak-ta ve bu þemalar yetiþkinlik döneminde iþlevselliði-ni yitirip uyum bozucu hale gelerek kiþide birtakým ruhsal sýkýntýlarýn ortaya çýkmasýna zemin hazýrla-maktadýr.

2.3. Duygusal istismar, depresyon, erken dönem uyumsuz þemalar

Erken dönem uyumsuz þemalar, yukarýda da bahsedildiði üzere hem erken dönem istismar yaþantýlarý hem de depresyon ile iliþkili olduðundan (Lumley ve Harkness 2007), çeþitli çalýþmalarda bu þemalarýn çocukluk dönemi duygusal istismarý ve yetiþkinlik dönemindeki depresyon arasýndaki iliþkide aracý rolü olup olmadýðý araþtýrýlmýþtýr. Alan yazýndaki çok sayýda araþtýrma; çocukluk döneminde ilgisizlik, soðukluk, reddetme, aþýrý koruma, baðýmsýzlaþmaya izin vermeme gibi olum-suz ebeveyn algýlarýna sahip olan kiþilerin yetiþkin-lik yaþamýnda çeþitli ruhsal bozukluklarýn ortaya çýkmasýnda erken dönem uyumsuz þemalarýn aracý bir rolü olduðunu ortaya koymaktadýr (Harris ve Curtin 2002; McGinn ve ark. 2005; Thimm 2010). Wright ve arkadaþlarý (2009) yaptýðý araþtýrmada, cinsiyet, gelir, ebeveyn alkolizmi ve diðer çocukluk dönemi istismar türlerini (fiziksel ve cinsel istismar) kontrol ettikten sonra dahi çocukluk döneminde duygusal istismara maruz kalmanýn yetiþkinlik dönemindeki depresyon ve kaygý bozuk-luklarý ile iliþkili olduðunu ve bu iliþkide Hastalýklar ve Tehditler Karþýsýnda Dayanýksýzlýk, Kendini Feda ve Kusurluluk/Utanma þemalarýnýn aracý rolü olduðunu göstermiþtir. Shah ve Waller (2000) tarafýndan yapýlan bir çalýþmada da, ebeveyn ilgisiz liði ve aþýrý korumacýlýðýnýn yetiþkinlik döneminde-ki depresyonla iliþdöneminde-kili olduðu ve bu iliþdöneminde-kide Baðýmlýlýk, Duygularý Bastýrma, Baþarýsýzlýk, Yüksek Standartlar/Aþýrý Eleþtiricilik ve Hastalýklar ve Tehditler Karþýsýnda Dayanýksýzlýk þemalarýnýn aracý rol oynadýðý bulunmuþtur. Baþka bir araþtýrmada ise, erken dönem uyumsuz þemalarýn, çocukluk dönemindeki duygusal istismar yaþantýlarý veya ihmal edici ebeveynlik stil-leri ve depresyon düzeyi arasýndaki iliþkide aracýlýk ettiði bulunmuþtur (McGinn ve ark. 2005). Duygusal istismar, depresyon ve þemalar arasýnda-ki iliþarasýnda-kiyi daha somut ve anlaþýlýr hale getirebilmek adýna aþaðýda konuyla ilgili iki ayrý vaka örneði aktarýlmýþtýr.

(7)

Vaka örneði 1

Bayan N., 25 yaþýndadýr ve depresyon tedavisi görmektedir. Büyük bir þirkette satýþ müdürü olarak çalýþan Bayan N. düzenli olarak terfi almak-ta; çalýþkanlýðýyla bilinmekte ve iþ yerinde herkesin zor diye yapmaktan kaçtýðý iþleri kendisi üstlen-mektedir. Aile öyküsü alýndýðýnda, Bayan N.'nin beþ kardeþin en büyüðü olduðu, annesi sürekli hasta olduðu için kardeþlerinin tüm sorumluluðunu üstlenmek durumunda kaldýðý; yaný sýra, öfkenin ve isteklerin ifade edilmesine izin verilmeyen bir aile ortamýnda yetiþtiði ve babasýnýn en ufak hatasýnda kendisine soðuk davrandýðý, aðýr bir biçimde eleþtirdiði ve suçladýðý anlaþýlmýþtýr (duygusal istismar). Bunun sonucunda Bayan N. eleþtirilmek-ten kaçmak ve etrafýndakilerin sevgi ve takdirini kazanmak adýna yetiþkin yaþamýnda da sürekli olarak en aðýr sorumluluklarý kendisi üstlenmekte ve baþarýlý olabilmek için var gücüyle çalýþmaktadýr. Öyle ki iþ arkadaþlarýnýn hatalarýný bile kendisi üstlenmekte ve düzeltmeye çalýþmakta; kendi istek ve arzularýný hep ikinci plana atmaktadýr (kendini feda þemasý). En ufak bir hata yaptýðýnda ya da iþler yolunda gitmediði zamanlarda ise sýk sýk kendisini eleþtirmekte ve suçlamaktadýr (depresif belirtiler). Öfkesini bastýrdýkça ve takdir edilmek ve suçlan-mamak adýna aslýnda istemediði iþleri yapmak durumunda kaldýkça da depresif belirtileri giderek artmaktadýr. (Young ve ark. 2003).

Vaka örneði 2

Bayan A., 30 yaþýndadýr ve kendini mutsuz ve çökkün hissetmesi nedeniyle terapiye baþvurmuþ-tur. Yakýn bir zamanda erkek arkadaþýndan evlen-me teklifi almýþ; ancak onunla evlenevlen-mek isteevlen-mesine karþýn evlilik fikrinin kendisini çok korkuttuðunu ifade etmiþtir. Aile öyküsü alýndýðýnda, Bayan A.'nýn babasýnýn soðuk ve reddedici olduðu, ken-disini sürekli aþaðýladýðý ve eleþtirdiði ortaya çýk-mýþtýr (duygusal istismar). Buna baðlý olarak Bayan A., yetiþkin yaþamýnda da kendisini sürekli olarak deðersiz ve sevilmeye layýk olmayan biri olarak görmekte ve kendisini acýmasýzca eleþtirmektedir. Dolayýsýyla erkek arkadaþýnýn da kendisini 'gerçek-ten' sevdiðine inanmamakta ve iliþkilerinde daima yakýnlýktan kaçmaktadýr. Bayan A., kendisini sürekli olarak cezalandýrmakta ve "deðersizim",

"yeterli deðilim", "sevilmeye deðmem" gibi cüm-leleri sýklýkla tekrarlamaktadýr (kusurluluk/utanç þemasý). Bayan A.'nýn kusurluluk þemasý onu iliþkil-erde aþýrý kýrýlgan yapmakta ve kolaylýkla incinebilmektedir. Yakýn zamanda erkek arkadaþýndan gelen evlilik teklifinin deðersizlik ve kusurluluk hislerini tetiklemesiyle birlikte bir süredir kendisini mutsuz, keyifsiz ve çökkün hisset-mektedir (depresif belirtiler) (Young ve Klosko 2014).

Sonuç olarak; çeþitli araþtýrma bulgularý, erken dönem duygusal istismar yaþantýlarý ile yetiþkinlik dönemindeki depresyon arasýndaki iliþkide farklý birçok þemanýn aracýlýk ettiðini göstermekle birlik-te, çalýþmalar tutarlý bir þekilde çocukluk döne-minde duygusal istismara maruz kalma ile yetiþkin-lik döneminde depresyona yakalanma arasýnda anlamlý bir iliþki olduðunu ve erken dönem uyum-suz þemalarýn da bu iliþkide aracý rol oynadýðýný göstermiþtir.

SONUÇ VE ÖNERÝLER

Alan yazýnýnda fiziksel ve cinsel istismarýn etkileri-ni araþtýran pek çok çalýþmaya rastlanmasýna karþýn, duygusal istismar, büyük olasýlýkla iþevuruk tanýmýnýn yapýlmasýndaki güçlüklerden ötürü, ancak son yýllarda araþtýrmalarda ilgi çekmeye baþlayan bir konu olmuþtur. Duygusal istismar son yýllara kadar fazla çalýþýlmamýþ olmakla birlikte, farklý ülkelerde yapýlan istatiksel verilere göre en yaygýn istismar türü olarak gösterilmiþtir. Bununla birlikte, bu alanda giderek artan araþtýrmalar, duy-gusal istismarýn en hasar verici istismar türlerinden biri olduðunu ve buna maruz kalan kiþilerin ruh saðlýðý üzerinde uzun süreli bozucu bir etki yarat-týðýný göstermiþlerdir.

Duygusal istismarýn gerek erken dönemde gerekse yetiþkinlik döneminde ortaya çýkan çok sayýda olumsuz etkisi vardýr. Yapýlan araþtýrmalarda çocukluk döneminde duygusal istismara maruz kalmýþ kiþilerde yetiþkinlik dönemine geldiðinde çeþitli ruhsal bozukluklarýn ortaya çýkabildiði; bun-larýn içinde en sýk karþýlaþýlan ruhsal bozukluðun ise depresyon olduðu görülmektedir. Baþka bir dey-iþle, duygusal istismar öyküsü olan kiþiler, çocukluk döneminde herhangi bir istismara uðramayan

(8)

kiþilere göre yetiþkinlik döneminde depresyon geliþtirmeye daha yatkýn olmaktadýrlar. Ancak duy-gusal istismara uðrayan herkes yetiþkinlik döne-minde depresyona yakalanmadýðýndan, duygusal istismar ve depresyon arasýndaki iliþkide rol oynayabilecek aracý deðiþkenleri incelemek önem-lidir. Yapýlan araþtýrmalarda erken dönem uyumsuz þemalar, duygusal istismar ve depresyon arasýndaki iliþkide aracý rol oynayan en önemli deðiþkenlerden biri olarak gösterilmiþtir. Çeþitli araþtýrmalar, Hastalýklar ve Tehditler Karþýsýnda Dayanýksýzlýk, Kendini Feda, Kusurluluk/Utanma, Duygularý Bastýrma, Baðýmlýlýk/Yetersizlik, Baþarýsýzlýk gibi birçok farklý þemanýn bu iliþkide aracý rol oynadýðýný ortaya koymuþtur.

Alan yazýnda duygusal istismar konusunda yapýlan çalýþmalarda, kiþilerin istismar yaþantýlarý araþtýrýlýrken genellikle öz bildirim ölçeklerinin kullanýldýðý görülmektedir. Ancak öz bildirim araþtýrmalarýnýn geçmiþe dönük hafýzaya dayan-masýndan dolayý istismar deneyimlerinin doðru-luðundan tam anlamýyla emin olunamamaktadýr. Dolayýsýyla çalýþmalarýn sonuçlarý da bu eksiklikler-den etkilenmektedir. Ayrýca bu alanda yapýlan araþtýrmalar genellikle kesitsel çalýþmalardan oluþ-maktadýr; boylamsal çalýþmalar yok denecek kadar azdýr. Gelecekte bu alanda yapýlacak olan boylam-sal çalýþmalar, hem öz bildirim ölçeklerinin kul-lanýmdan kaynaklý sýnýrlýlýklarýn ortadan

kalk-masýný hem de duygusal istismar ve depresyon arasýndaki iliþkiyi daha net ve güçlü bir þekilde görmemizi saðlayabilir. Yine bu alanda yapýlan araþtýrmalar genellikle ergen ya da genç yetiþkin örneklemleri ile yapýlmýþtýr. Dolayýsýyla, alan yazýn-da duygusal istismarýn etkilerinin eriþkin örneklem-lerinde daha fazla araþtýrýlmasýna ihtiyaç duyul-maktadýr.

Son olarak; erken dönem uyumsuz þemalarýn, çocukluk dönemindeki duygusal istismar yaþan-týlarý ile yetiþkinlik dönemindeki depresyon arasýn-daki iliþkide aracý rolünü incelemek, bu iliþkideki genel mekanizmayý daha net bir þekilde anlamada oldukça önem taþýmaktadýr. Bu doðrultuda yapýla-cak çalýþmalar neticesinde, çocukluk döneminde duygusal istismara uðramýþ olan bireylerin yetiþkin-lik döneminde depresyona yakalanma riskinin çocukluk döneminde duygusal istismara maruz kalmamýþ bireylere göre anlamlý düzeyde daha yük-sek olmasýnýn altýnda yatan temel mekanizmalarý anlamanýn, duygusal istismar maðdurlarýna yönelik etkili önleme ve müdahale programlarýnýn geliþti rilmesi açýsýndan yararlý olacaðý düþünülmektedir. Yazýþma adresi: Arþ.Gör. Reyhan Arslan. Medipol Üniversitesi, Ýstanbul, reyhanarslan@medipol.edu.tr

KAYNAKLAR Armaðan E (2007). Çocuk ihmali ve istismarý: psikoz tablosu

sergileyen bir istismar olgusu. New Symposium Journal, 45: 170-173.

Bahar G, Savaþ HA, Bahar A (2009). Çocuk istismarý ve ihmali: bir gözden geçirme. Fýrat Saðlýk Hizmetleri Dergisi, 4(12): 51-65.

Bernet CZ, Stein MB (1999). Relationship of childhood ma treatment to the onset and course of major depression in adult-hood. Depression and Anxiety, 9: 169-174.

Chapman DP, Whitfield CL, Felitti VJ ve ark. (2004). Adverse childhood experiences and the risk of depressive disorders in adulthood. Journal of Affective Disorders, 82: 217-225. Claussen A, Crittenden P (1991). Physical and psychological maltreatment: relations among types of maltreatment. Child Abuse & Neglect, 15: 5-18.

Dubowitz H (2002). Preventing child neglect and physical abuse. Pediatrics in Review, 23: 191-196.

Dünya Saðlýk Örgütü (2016, Nisan). Depression. Eriþim tarihi: 22 Aðustos 2016, http://www.who.int/mediacentre/ factsheets/ fs369/en/.

Dünya Saðlýk Örgütü (2016, Temmuz). Child maltreatment. Eriþim tarihi: 22 Aðustos 2016, http://www.who.int/mediacent re/factsheets/fs150/en/.

Ferguson KS, Dacey CM (1997). Anxiety, depression and disso-ciation in women health care providers reporting a history of childhood psychological abuse. Child Abuse & Neglect, 21: 941-952.

Gibb BE, Alloy LB, Abramson LY ve ark. (2001). History of childhood maltreatment, negative cognitive styles, and episodes of depression in adulthood. Cognitive Therapy and Research, 25: 425-446.

Gibb BE, Chelminski I, Zimmerman M (2007). Childhood emo-tional, physical, and sexual abuse, and diagnoses of depressive and anxiety disorders in adult psychiatric outpatients. Depression and Anxiety, 24: 256-263.

Glaser D (2002). Emotional abuse and neglect (psychological maltreatment): a conceptual framework. Child Abuse & Neglect, 26: 697-714.

Harris AE, Curtin L (2002). Parental perceptions, early mal-adaptive schemas, and depressive symptoms in young adults.

(9)

Cognitive Therapy and Research, 26: 405-416.

Hart SN, Brassard MR (1991). Psychological maltreatment: progress achieved. Development and Psychopathology, 3(1): 61-70.

Jain AM (1999). Emergency department evaluation of child abuse. Emergency Medicine Clinics, 17(3): 575-593.

James IA, Southam L, Blackburn IM (2004). Schemas revisited. Clinical Psychology and Psychotherapy, 11, 369-377.

Lumley MN, Harkness KL (2007). Specificity in the relations among childhood adversity, early maladaptive schemas, and symptom profiles in adolescent depression. Cognitive Therapy and Research, 31: 639-657.

McGinn LK, Cukor D, Sanderson WC (2005). The relationship between parenting style, cognitive style, and anxiety and depres-sion: does increased early adversity influence symptom severity through the mediating role of cognitive style. Cognitive Therapy and Research, 29: 219-242.

Mullen PE, Martin JL, Anderson JC ve ark. (1996). The longterm impact of the physical, emotional, and sexual abuse of children: a community study. Child Abuse & Neglect, 20: 7-21. Murris P (2006). Maladaptive schemas in non-clinical adoles-cents: relation to perceived parental rearing parental rearing behaviors, big five personality factors and psychological symp-toms. Clinical Psychology and Psychotherapy, 13: 405-413. Oei TPS, Baranoff J (2007). Young schema questionnaire: review of psychometric and measurement issues. Australian Journal of Psychology, 59: 78-86.

Ören N, Gençdoðan B (2007). Lise öðrencilerinin depresyon düzeylerinin bazý deðiþkenlere göre incelenmesi. Kastamonu Eðitim Dergisi, 15(1): 85-92.

Paavilaienen E, Tarkka MT (2003). Definition and identification of child abuse by finnish public health nurses. Public Health Nursing, 20: 49-55.

Petrocelli JV (2001). Early maladaptive schemas of personality subtypes. Journal of Personality Disorders, 15: 546-559. Raes F, Hermans D (2008). On the mediating role of subtypes of rumination in the relationship between childhood emotional abuse and depressed mood: brooding versus reflection. Depression and Anxiety, 25: 1067-1070.

Rennel F, Lobbestael J, Peeters F ve ark. (2001). Early mal-adaptive schemas in depressed patients: stability and relation with depressive symptoms over the course of course of treat-ment. Journal of Affective Disorders, 136: 581-590.

Rich DJ, Gingerich KJ, Rosen LA (1997). Childhood emotion-al abuse and associated psychopathology in college students. Journal of College Student Psychotherapy, 11(3): 13- 28. Schmidt NB, Joiner TE, Young JE ve ark. (1995). The schemaquestionnaire investigation of psychometric properties and the hierarchical structure of a measure of maladaptive schemas. Cognitive Therapy and Research, 19: 295-231. Shah R, Waller G (2000). Parental style and vulnerability to depression: the role of core beliefs. The Journal of Nervous and Mental Disease, 188(1): 19-25.

Spertus IL, Yehuda R, Wong CM ve ark. (2003). Childhood emotional abuse and neglect as predictors of psychological and physical symptoms in women presenting to a primary care prac-tice. Child Abuse & Neglect, 27: 1247-1258.

Taner Y, Gökler B (2004). Çocuk istismarý ve ihmali: psikiyatrik yönleri. Hacettepe Týp Dergisi, 35: 82-86.

Thimm JC (2010). Mediation of early maladaptive schemas between perceptions of parental rearing style and personality disorder symptoms. Journal of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 41: 52-59.

Thompson AE, Kaplan CA (1996). Childhood emotional abuse. British Journal of Psychiatry, 168: 143-148.

Týraþçý Y, Gören S (2007). Çocuk istismarý ve ihmali. Dicle Týp Dergisi, 34(1): 70-74.

Wright MO (2007). The long-term impact of emotional abuse in childhood: identifying mediating and moderating processes. Journal of Emotional Abuse, 7(2): 1-8.

Wright MO, Crawford E, Castillo D (2009). Childhood emo-tional maltreatment and later psychological distress among col-lege students: the mediating role of maladaptive schemas. Child Abuse & Neglect, 33: 59-68.

Yýldýrým F, Küçükgöncü S, Beþtepe EE ve ark. (2014). Eriþkin unipolar depresyon örnekleminde çocukluk çaðý istismar ve ihmal yaþantýlarýnýn intihar giriþimi ile iliþkisi. Nöropsikiyatri Arþivi Dergisi, 51: 133-140.

Yýlmaz G, Ýþiten N, Ertan Ü ve ark. (2003). Bir çocuk istismarý vakasý. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi, 46: 295-298. Young JE, Klosko JS, Weishar ME (2003). Schema Therapy: A Practitioner's Guide. New York, Guilford Press.

Young JE, Klosko, JS (2014). Hayatý Yeniden Keþfedin. 5. baský, (Çev. S Kohen ve D Güler) Ýstanbul, Psikonet Yayýnlarý.

Referanslar

Benzer Belgeler

Twenty-four hours after the probe injection, CMy-Tg mice re- vealed higher signals from the probe in heart tissues and sec- tions than WT mice in the ex vivo FRI (Figure 5A) and in

HAZUS, tüm doğal afetlerden (deprem, sel, kasırga, vb. gibi) kaynaklanan kayıpları tahmin eden, risk azaltma planlaması, acil durum hazırlığı, müdahale ve

Çalışmada üniversite öğrencilerinde kararsızlık düzeyi ile duygusal yoksunluk, başarısızlık, karamsarlık, sosyal izolasyon, duyguları bastırma, onay

Depresif belirtilerin, erken dönem uyumsuz şemalar ile arasında olumlu; bilinçli farkındalık ile arasında olumsuz bir ilişki olduğunu gösteren çalışma vardır

Dünya çeltik üretim sistemleri ve uygulanan ekim yöntemleri ekolojik koşullara (iklim, toprak, su, vs), kırmızı çeltik yoğunluğuna ve uygulanan ekim nöbeti

身障人數破百萬 牙醫師準備好了嗎? (圖文/吳佳憲專訪)

Significant therapeutic effect was further demonstrated in vivo by treating nude mice bearing COLO 205 tumor xenografts with MIC (50 mg/kg ip). The protein expression of p53

Elde edilen sonuçlara göre; yüksek konsantrasyonlardaki ağır metallerin Pistia stratiotes bitkisinde büyüme oranına, klorofil ve karotenoid miktarları, lipid peroksidasyon