S — VAKİT 5 f*AZİRA*r ,194i
«ıyrfe|d
tHümidim eserleri
Hamlam kıziyle karısı arasın, da açılan bir dava, garip ve se vimsiz bir neticeye vardı.
Bir zamanlar kendisine “Şai ri âzam’’, “Üstadı âzamiişşan” elkabiyie hitap ©dilen bir “dâ hi” nin huzurunda olduğumuzu unutmuş gibiyiz. Sandal bedes. v anındaki satılık eşyaya, fiyat biçer gibi, onun da eserleri, “mu hammin” lerin eline verilmiş, fi kir ve his piyasasının bizdeki kralları kimlerdir? bilmiyoruz! Fakat keşki mahkemece “ehli vukuf” diye seçilenler, böyle bir vazifeyi kabul etmemiş olsalardı, demekten de kendimizi alamıyo. ruz..
Ona intisab. dünyanın bütün hâzinelerinden üstün bir “mi ras” tır. Fakat acaba Hâmidin dehâsını pazara çıkaranlar, o ruha yakınlık imtiyazını, kendi hareketleriyle inkâr etmiş olmu yorlar mı?
Onun eserlerinden feyzalan, yüksekliği, derinliği, ruh ve fi kir genişliği onun mısralarında tadanların hepsi, hiç şüphesiz, bu acı netice karşısında üzgün, dürler.
“Mefahir” in üstüne fiyat eti keti konamaz. Onlar, tılsımlı ruh diyarlarındaki fetihlerin, zafer, lerin ganimetleridir.
Kanun, muayyen bir hâdiseyi ele alır. Dava mevzuunu, yalnız ona arzedilen şekliyle benimser. Bu itibarla hâkimlerimize diye cek sözümüz yoktur.
Fakat adliyeye bu mecburi, yeti yükliyenİeri de beğenmek, elimizden gelmez.
Davayı eğer alacaklılar açsa- lardı, duyduğumuz âzap, bu ka. dar derin, olmıyacaktı. Bir terzi nin, bir bakkalın kıymet terazi.
manevî değeri ölçmek kabiliye tinden mahrumdurlar. Ama Hâ. midin yakmlraı için, aynj şey nasıl söylenebilir ?
“Zola”, meşhur Dreyfüs hâdi sesi üzerine “itham ediyorum” u yazınca divanı harbe verilmiş ve kendisi bulunamadığı için, mal larına haciz konmuştu.
Satış günü, halk toplanmış, memurlar gelmiş. Müzayede açrl- mış.
Bu sırada oradakilerden biri, Zolanm yazı masasına doğru yü. rüyerek bir kalemi eline almış ve:
— Efendiler! demiş, müsaade ederseniz, satışa bundan baglrya- lım. Bize şu, şu, şu eserleri ya ratan kalemden...
Ortalığı kaplıyan dokunaklı sükût içinden ansızın bir ses yükselmiş:
— Borcu nedir?
Memurlar cevap vermişler: — Uç yüz bin frank!
Bir çek defteri hışırdamış- Heyecandan titriyen bir el; uzun bir rakam silsilesi yazmış; sonra, ismi hâlâ meçhul olan o zat:
— Kalemi yerine bırakınız. O- na dokunulamaz.
Diyerek çıkıp gitmiş. Haciz memuıiariyle halk da ayakları, ran ucuna basa basa çekilmişler..
Başka memleketlerde dehâla ra karşı ellerin besledikleri his, işte köyle yüksek bir ihtiramken bizde Hâmidin yakınlarının Hâ. mide reva görecekleri muamele bu mu olacaktı?
Tekrar ediyorum:
“Mefahir” e fiyat damgası vu- rulamaz, Onlar, tılsımlı ruh di yarlarındaki fetihlerin, zaferle, rin ganimetidir.
-ie dirhem, paradır. Onlar, H akkı Süha Gezqitı
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi