îsviçrede bize Mizan gazetesi başm uharriri M urat Bey iltihak e tti: Ayrıca Prens S ab ah attin ve kard&şi de OsmanlI ve Terakki gazetelerini çıkarıyordu.
Bizim F ra n sid a n ihracımızı is- tiyen hüküm etin bu kararını Fransız hüküm eti ta tb ik e g eç ti ği zam an, bütün Fransız gaz ete leri bizim lehimizde neşriyata başladı ve dâvam ızda h a k h ol duğum u hüküm etlerine b ağ ıra rak yazdılar. Bu neşriy at üzeri ne Fransız hüküm eti bizleri h u d u t dışı etm em eğe k a ra r verdi.
Hâdiseyi yakinen gören sefiri miz Münir P aşa telâşlanm ış ve İstan b u l hüküm etine verilen k a rârd an dönülm esini ta lep etm iş ti.
A bdülhâm it. bunun üzerine bir beyannam e göndererek. S iyaset le uğraşan ve F ra n sad a tahsille rine devam eden gençleri ko r k u tm a k istedi. Bu beyannam eyi
gören bazı gençler geri dönm e ğe ve 'aftan istifâdeye k a lk ıştı lar. b unlar arasında Ali Kemal, Mizan gazetesinden M urat Bey, İshak Sükûti. Ş erafettin M ağ mum!. Abdullah Cevdet ve daha bâzı la n geri döndüler.
H ü
M .
n J £ ’ t
RÖPORTAJ
İsviçrede ilk defa Türkçe
olarak çıkan bir gazete
" H a re k e tim iz i y a k ın d a n ta k ib eden M ü n ir P a ş a te lâ şla n
m ış v e İsta n b u l H ü kü m e tin d e n bizim atfım ızı iste m işti „
C ihada k a ra r vererek dönm e yenler ise; A hm et Rıza, Nâzım Hâmid. Cemil Zeki. Ben vardım . Biz k alan la r Prens S ab ah a ttin ile teşriki m esâi ederek «Teşeb •büsi şahsî ve adem i m erkeziyet»
nam ıle b ir cem iyet k u ra ra k fi kirlerim izi «Osmanlı» adlı gaze te d e neşre devam e ttik .
B undan sonra P atise dönerek orada « İttih a t ve Terakki» Ce m iyetini loırdUk ve Türk id are
si a ltın d a yaşıyân unsurları bir a ra y a to plıyarak bir kongre a k te ttik . bu kongreye «Türk cam i ası b ltın d a yaşıyân 'anasırı m uhtSlifenin ittihadı» adı veril di F a k a t kongre bazı
sebfipler-den dolayı netice verm edi. Bizden evvel Avrupaya gelen M ithât P aşalar. Nâmık K em al ler. Reşit P aşalar oradan ald ık ları feyzi siyasiyi m e m le k etle rinde ta tb ik ettirm ek için pek çok sevdiğim ve h â lâ intikâm ı- rini biliyorduk. F a k a t k ânunu esasinin ta tb ik i ve 'm illetin hür riyete kavuşm ası için bizler g i bi isyan etm esi o devir için pek m ühim bir teşebbüs idi. N itekim çok sevdiği mve h â lâ in tik am ı nı alam adığım ağabeyim av u k a t Tevfik Nevzat, bu d âv a y a a tıla n ben kardeşi yüzünden kahpece öldürülm üştü.
İşte bizler b u d âvayı sonuna k a d a r y ü rü ttü k ve bugünkü hür riyelin doğm asına hizm et e ttik .
Hürriyetin ilânında F râ n sa d a n j doktor diplom asını alarâk tzrnirü* döndüğüm zam an, bütün m üca-j delenin sem eresini asil Türk mil.^ letinin bana gösterdiği sam im i, k arşılam ada ve heyecânda bul-1 dum. Milletin elleri üzerinde t a şındığım zam an gözlerim y aşar mıştı.»
Dr Refik Nevzat heyecan lan -j mış ve mazinin o m es’u t m üca dele yılları ve gençliği gözünün | önüne gelm işti.
Bir a ra duraladı ve:
«— A nlatacâk dafıâ bir çok ’ şeyler vardır F a k a t bugün ka-1 vuşm uş olduğum yurdum da, 14 ] Mayıs inkılâbının verdiği bu te-j miz hürriyet bavasiyle göğsüm , •oldukça yeniden gençleştiğim i \ hissediyor ve m ücadelem izin m ili le te bugünü y a ra tıığ ı için A lla-' h ım a şükrediyorum.»
Dr Refik N evzâttan ayrıldığım , zam an. T ürk gençliğine örnek* oİRcak bu hürriyet, kahram anı-J nın 75 maşına rağm en sönmeyen ı ideal a te şi karşısında duyduğum^ hayranlığı ifâde etm ek isterim
M ERHAİ