ADALAR’ DAN YENİ D ÖNM ÜŞ...
1 Temmuz 1933 günii kabul edilen kanunla “ Tflrklye Sevrüsefaln İdaresi” , yeni bir düzenlemeyle “ Denizyolları” , “ Akay” ve “ Fabrika-Havuzlar Müdürlüğü” olarak üçe ayrılınca, Adalar ve Kadıköy hatlarında çalışan şehir hatları vapurlarının bacalarına, büyük bir “ A ” harfi amblemi kondu. O günlerin en gözde gemilerinden yandan çarkh “ Halep” iskelede Adalar seferinden henüz dönmüş. Arkada, Kadıköy (Köprü) İskelesinde de “ Göztepe” yeni bir sefere çıkmak üzere.
NEREDE 0 ESKİ "
KADIKÖY VAPU R U M
55-60 yıl önce,Köprü-Kadıköy-Adalar arasında
çalışan vapurlar,her şeyiyle zarif,her zaman temizdi.Kırmızı
kadife kaplı döşemelerin üzerine ayrıca ütülü beyaz keten örtüler serilir,
sık sık camlar silinir,sefer boyunca dolaşan kamarotlar vapurun kirletilmesine
engel olurlardı.Bu vapurların çoğu yandan çarklı olduğu halde hızı
bugünkü çift uskurlu gemilerinkinden hiç de az değildi...
... SKİ İstanbul, eşsiz tarihini bilen ve yaşayan şehirdi. Onda saraylar, camiler, meydanlar,kah
-= veler, yalılar gibi,vapurların da halka mal olmuş
= = bir yaşam hikâyesi bir kişiliği vardı. Kimi çok
güzel, kimi ferah, kimi lagar ve can sıkıcı sayılır-
‘ dı. Uzun yıllar Üsküdar ve Boğaziçi halkını İstan
bul’a taşıyan ,eski “ Şirketi Hayriye” vapurları başlı
başına bir tarihtir. Bu vapurlarla Boğaziçi yalıları arasında kurulan dostça ilişkiyi, usta kaptanların selam düdüklerini, eski İstanbul’u çizgileriyle anlatan Ressam Salih’in konu
aldığı yalı balkonlarından kaptanlara uzatılan rakı kadehleri nin öykülerini bugün hatırlayan bile yok. Ben Şirketi Hayriye’ den daha genç olan ve yine de unutulan Kadıköy ve Marmara
Hattı’nın eski vapurlarından söz edeceğim.
Boğaziçi ve Marmara’da iki ayrı kuruluş tarafından sağla
nan şeh(riçi ulaşımında, uzun süre yandan çarklı (İngilizce
deyimi ile padllle’li) gemiler kullanılmış, giderek bunların yerini pervaneli gemiler almıştır. Kadıköy ve Adalar hattında
da 1912 yılına kadar yandan çarklı gemiler çalışıyordu. “Seyri
N M D E
O ESKİ
KADIKÖY VAPURLARI
Bunların
en eskisi ©lan'Burgaz"
bugün 67 yaşında,
Boğaz hattında çalışan
beş, altı akranı gibi hâlâ
Asya'dan Avrupa ya,
Avrupa'dan Asya'ya yolcu
taşımakta devam edip
duruyor.
Sefain,, İdaresi kurulunca, İlk kez bir Marsilya tezgâhına pervaneli üç gemi ısmarladı. 1912 de hizmete giren ve Kadı köy halkının birden ilgi ve sevgisini kazanan bu vapurlara “ Moda” , “ Burgaz” , “ Kadıköy” adları verilmişti. Birbirinin eşi olan bu üç vapurdan, halk nedense en çok Burgaz’ı sevmişti. Yaşlı dayım da bu gemiye âşıktı ve ne zaman Kadıköy iskelesine inse, İskelede hazır bir vapur bulunsa, o sırada Rurgaz’ın nazlı nazlı Haydarpaşa’dan süzülüp geldiğini gö rünce hazır vapura binmez, Burgaz’ı beklerdi.
Bu üç vapurdan “ Kadıköy” biraz uğursuz sayılırdı. Nitekim birkaç önemli kaza geçirdikten sonra İstanbul limanının tu tuştuğu bir gecede feci şekilde yandı. 1 Mart 1966 günü, Boğaz’da iki Rus tankeri çarpmıştı, denize dökülen mazotlar limanı ve iskelelerin bulunduğu bölgeyi kaplamıştı. O günün gecesinde “ Kadıköy” vapuru Köprü’den Kadıköy’e 23,45 sefe rini yapacaktı. Vapur dolmuş, ancak tehlikeli durum nedeniy le kaldırılmamıştı.
Birden iskele çevresindeki denizi alevlerin kapladığı, geminin ve iskelenin tutuştuğu görüldü. Halk, panik halinde gemiyi boşalttı. Bir tanığa göre, geminin yanında oturan biri tutuşturduğu gazeteyi denize atarak bu faciayı başlatmıştı. İstanbul korkunç bir gece yaşamış, Limanda ve rıhtımda bulunan gemiler demir alarak alevler arasından kaçıp kurtul mayı başarmışlardı.' Böylece “ Kadıköy” vapurunun hizmet süresi 54 yıl sürmüş, onun ardından 1967 de Moda vapuru da çürüğe çıkarılmıştı. Daha nice yıllar yaşasın, önemli bir tamir gören “ Burgaz” , eski Kadıköy vapurlarının en yaşlısı olarak bugün de çalışıyor. Bu tarihi geminin boyu 61,26, eni 9,14 derinliği 3,44 metredir. Kışın 963, yazın 1445 yolcu alıyor.
Sür'ati 10 mildir. »
DUN 80 DAKİKALIK YOL, BUGÜN 100 DAKİKA!
Üsküdar ve Boğaziçi vapurlarını işleten “ Şirketi Hayriye,, uzun süre başarılı olmuştu. Buna karşın Marmara'da vapur işleten “ Fevâidi Osmaniye,, ve H. Abdülhamit döneminde onun yerini alan “ idarei'Mahsusa,, kuruluşları aynı başarıya ulaşamamışlardı. Meşrutiyet’ten sonra, 1910’da kurulan “Os manlI Seyri Sefain İdaresi,, Marmara Denizi’ndeki şehiriçi
46
ZARİF VE BİÇİMLİ GEMİLERDİ: Kadıköy ve Adalar’ a isleyen şehir hatları gemilerinden “ Bağdat” ,iki yanındaki çarkları döndüre döndiire dümdüz denizin üzerinde kayıp gidiyor. Üst güvertesi baştanbaşa açık olan bu vapurlarla yolculuk yapmak bir zevkti. Kamaraları temiz, kanapeleri rahattı. Şimdi bu gemilerin hepsi tatlı bir masal oldu.
Y O L BOYUNCA NEY TAKStM İ: Yolcular arasında bulunan ünlü “ Neyzen” Tevflk,cebinden neyini çıkarttığı gibi üflemeye başlamış. Ustalıkla bir makamdan ötekine geçen Neyzen’i dinleyenler, hayranhklarını belirtmesine belirtiyorlar, ama yine de
resimlerinin çekildiğini görünce objektife bakmadan edememişler. En sağda, gazeteci Yekta Ragıp ön en.
İKİ GEMİ YAN YANA: “ Pendik” ve “ Kınalıada” eş gemilerdi, bir de “ Maltepe” adında bir kardeşleri daha vardı. Birinci Dünya Savaşı’ ndan sonra
Bu Uç gemi de, yıllar boyunca Kadıköy halkmı İstanbul’a taşıyıp durarak ömür tüketti.
Fotogr atlar: Faik ŞENO L
K A R A K Ö Y ’ DEKt KADIKÖY-H AYDARPAŞA İSKELESİ; Şapkalı, kravatlı beyler, tepsiyle yemek taşıyan garson, başörtülü kadınlar, ve biri yerde, öteki kucakta iki çocuk... işte, 1931 ydının Kadıköy- Haydarpaşa tskelesi’ nden bir görünüş. Sağ taraftaki vapur Kadıköy’e, soldaki de Haydarpaşa’ya kalkardı..
VE YILLARIN EMEKLİSİ “ BURGAZ”
1912’de Fransa’ dan alınıp hizmete sokulan “ Burgaz” , 67 yıldan beri Avrups ile Asya arasında mekik dokumakta. Bir süre önce baştanbaşa
yenilenircesine büyük tamir geçiren tekne şu sıralarda Haydarpaşa ile Köprü bağlantısını kurmakta. Bu bakımdan Haydarpaşa’da trenden inip vapurla karşıya geçenlerin günlük hayatında büyük yeri var.
ulaşımı da üzerine aldı ve düzenli bir kuruluş olarak giderek gelişme gösterdi, örnek olarak aldığımız 1911 yılının güz tarifesine göre, Köprü’den Haydarpaşa ve Kadıköy’e günde 22, Adalara 12, Moda-Kalamış-Fenerbahçe'ye 6 sefer yapılı yordu. Bazı Ada vapurları Kartal, Fendik ve Yalova’ya kadar gidiyordu. 1911 tarifesinde Köprü-Kadıköy seferi 20 dakika, bugün kış tarifesinde 100 dakika süren Köprü-Kadıköy-Adalar seferi, 80 dakika olarak hesaplanmıştı.Ayrıca Köprü’den Kumkapı, Yenikapı, Samatya va Bakırköy'e uğramak suretiyle Yeşilköy’e kadar vapur işletiliyor, Köprüden 8,30 da kalkan vapur, adı geçen iskelelere uğradıktan sonra 9,55 de Yeşil köy’e varıyordu.
Idarei Mahsusa’nın Ingiltere’de yapılmış meşhur bir “ Fe rah” vapuru varmış. Ben yetişmedim. Hüseyin Rahmi 1901 de yazdığı Nimetşinas romanını bu “ Ferah” vapurunun Kadıköy iskelesinden kalkış sahnesiyle başlatır. Dilini değiştirmeden
aktarıyorum: “ Mevsim Şubat, hava hafif lodos. Beşi çeyrek geçe postasını icraya hazırlanan “ Ferah” 'vapuru Kadıköy iskelesinden fekki rabıtaya istical gösterir gibi hafif hafif sallanıyor. Vapurun bacasının tüttüğünü, hele düdüğü öttü ğünü, sallandığını uzaktan işiten gören müşterilerde-ha gitti, ha gidiyor-gibi bir telaş, koşan koşana... Bilet kulübesinin önünde hanım, madam, kokona, poliçe, bey, efendi, mösyö, esnaf, köylü gibi ecnastan müteşekkil bir izdiham...
Her kafadan bir ses:
-“ Biletçi çabuk et, kaçırıyorum”
-“ Ah burada sikisdim kale... Ne içerde giriyorum, ne disarda çıkıyorum. Ligor bre biz oturmadan o kaçacak!”
Yok! Bizim hatırladığımız dönemde Köprü-Kadıköy ve Ada vapurları İstanbul’un en düzenli, en temiz ve yolcu bakımın dan en olgun - eski deyimle nezih - taşıtlarıydı.
NEREDE
O ESKİ
KADIKÖY VAPURLARI
OsmanlI “ Seyri Sefain,, Idaresihden Cumhuriyet dönemi ne şu vapurlar kalmıştı: Önce yandan çarklılar; Üçü bir tip olarak “ Bağdat” , “ Basra” , “ Halep". Sonra İkizler: “ Fenerbah- çe” -“ Haydarpaşa” , “ lhsa,n” -“ Neveser” . Pervaneli gemilerden yukarıda sözünü ettiğim “ Moda” , “ Burgaz” , “ Kadıköy” . Birin ci Dünya Savaşı'nda Almanyacian alınan “ Maltepe” , “ Pendik” , “ Kınalıada” .
“ Bağdat", “ Basra” ve “ Halep” İn yaşantısı, isimlerine uygun olarak son dönemdeki bir OsmanlI devlet adamının hayat hikâyesine benzer. Önce dörtte üçü birinci mevki kamaralı lüks vapurlar olarak sefere başlamış, şehzadeleri, beyleri, paşaları taşımış Mütareke’den sonra devlet düşkün leri gibi giderek köhneleşmiş ve ömürlerini birer araba vapuru olarak bitirmişlerdi. Bu üç gemi, Alman asıllı Anadolu-Bağ- dat Demiryolu idaresi tarafından Haydarpaşa-lstanbul arasın
daki ulaşımı sağlamak amacıyla 1904de yaptırılmıştı.
Beyaza boyalı zarif görüntüleriyle İstanbul’a gelir gelmez pek beğenilmişlerdi. Baş.ve kıç salonları birinci mevki kamaraydı, ayrıca önemli kişiler İçin yan kamaraları vardı. Burada şunu da belirtmek isterim;. Meşrutiyetken sonra olacak, bazı şehir hattı vapurlarında “ Hanedanı Saltanata mahsustur” plakası ile OsmanlI Hanedanı üyeleri için bir özel kamara ayrılmıştı. O yıllarda Kızıltoprak’tan Bostancı’ya kadar hat boyu bölge sinde çok sayıda devlet büyüğü oturuyordu ve bu vapurlar trenle Haydarpaşa’ya gelen önemli yolcuları âdeta BabIâli’ye taşıyorlardı. Bu yüzden yolcular arasında pek ağdalı bir protokol göze çarpardı.
BİR SİGARA İÇİMLİK YOL
Ama en çok göze çarpan, vapurların ilk yıllardaki süratleri olmuştu. Sermet Muhtar'ın anlattığına göre, bu vapurlardan birine iik kez binenler şöyle anlatıyorlardı:
-“ Birader, güverteye çıktım, bir sigara tellendirdim. Sigara bitmeden baktım, Köprü’deyizl...”
“ Bağdat", “ Basra” , "Halep” , bir süre sonra “ Seyri Sefain,, idaresine verilecek, Kadıköy ve Haydarpaşa’dan çok, Marma ra ve Adalar hâtlarında çalıştırılacaktı. Yukarıda anlattığımız “ Kadıköy” vapurunun talihsizliği gibi bunların arasında da “ Bağdat” tekin çıkmamış,büyük kazalara uğradıktan sonra bir kere batmıştı. Önce 1918 de sisli bir havada Adalara giderken, Mühürdar’ın önündeki kayalıklara bindirmiş, ölüm tehkikesi atlatan yolcular, kazayı görmeyen, ama bağırışmaları İşiten halk tarafından kurtarılmıştı. Gemi, römorkörle Haydarpaşa mendireğine çekilerek rıhtıma bağlandı İse de batmış, yalnız direği ve bacası su yüzünde kalmıştı. Bir süre sonra yarası kapatılarak yüzdürülmüş ve esaslı bir onarım gördükten sonra yeniden hizmete girmişti. Bu kez Köprü’nün Kadıköy iskelesi ne çarparak hem iskeleyi, hem kendi burnunu parçalamıştı. Bu vapurlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan scnra araba vapuru haline çevrilerek çilelerini doldurdular.
“ Seyri Sefain"in Kadıköy ve Adalar hattında çalışan öteki yandan çarklı vapurları “ Fenerbahçe”-“ Haydarpaşa” ile “ Ih- san” -Neveser" çiftleriydi. Bu çiftlerden birinin Tuna’da
işletll-48
'B a ğ d a t"
adındaki yandan
çarklı vapur
nedense tekin
çıkmamış, sisli bir
sabah Adalar a
giderken Mühürdar
önlerinde
kayalara
bindirmişti. M
Bu gemiler arasında Ihsan’ın eşi ve adı o zaman yolcula ra garip gelen ve Eski Türkçe’yi iyi bilmeyenlerin (Nevasir) şeklinde okudukları “ Neveser” vapuru da yakın zamana kadar çalıştırıldı. Fazıl Ahmet, bu çiftlerden Ihsan için de söyle diyor:
Hem kendisi ihtiyar, Hem de çürük kazanı,
Etse bir gün intihar
Ayıplamam Ihsan’ı!
BİR ESKİ YOLCUNUN ARADIKLARI
65 yıllık Ada yolcusu olan dostum Arif Atıcı, bir kaç yönden Bağdat tipi vapurları hesretle anmaktadır. Önce te mizlik yönünden... 55-60 yıl önce bu vapurlar son derece temiz tutulurmuş.Benim de hatırladığım kırmızı kadife kaplı döşemelerin üzerine ayrıca beyaz ketenden ütülenmiş örtüler örtülür, camlar sık sık silinir, sefer boyunca dolaşan kamarot lar vapurun kirletilmesine engel olur, onları da daha üst görevliler kontrol ederlermiş. Şimdi Kadıköy vapurlarına bin dikçe merak ediyorum; eskiden kamarot adı verilen görevliler bugün de var mıdır, varsa sefer boyunca nerede gizlenirler? Arif Atıcı'nın takıldığı ikinci nokta,sür’at konusudur. “ Ardı ardına yeni gemiler alınmasına karşın, elli yıldan beri Ada yolculuğunda sür’at bakımından önemli bir aşama olmamış tır” diyor ve ekliyor: “ Artmış yıl önce “ Bağdat” , “ Basra” vapurları havuzdan çıktıkları zaman, yarım saate Kınalı’ya varırlardı!”
GÖÇ MEVSİMİ: Yıl, 1929...Yaz gelmiş. Adalar’ a yazlığa gidecekler, denklerini, bavullarım, eşyalarım, sepetlerini, yük postası seferi yapan, yandan çarklının açık gtlveresine yığmışlar. İki saat sonra Ada’da olacaklar...
mek üzere yapıldığı söylenirdi. Şirketi Hayriye vapurlarının bacalarında birer numarası vardı. Seyri Sefain vapurlarına ise Marmara iskelelerinin isimleri verilirdi. Yalnız Fenerbahçe Haydarpaşa ayrıca 19 ve 20 olarak numaralanmıştı. Uzun yıllar Adalar’da oturarak bu yolculuğun çilesini çeken mizah üstadı Fazd Ahmet Aykaç, Haydarpaşa vapuruna söyle dokunuyor:
Bulamadık bütün kış Ne salon, ne kamara Bizden bıkmış, usanmış
Zaten yirmi numara!
“BÜYÜKADA" VAPURU SKANDALİ
Yaşlandıkça, eskiden, kış da,lodos da daha çok olurdu gibi geliyor insana. Günlerce süren ve deniz dağlara çıkıyordu diye anlatılan lodos fırtınası, şehir hatlarının başlıca dördiydi. Cumhuriyet’ten sonra,galibal925 de Şehir Hatları’nı yöneten ler, bu lodos derdine kesin bir çare bulmak İçin büyük ve oturaklı bir tekne satın almayı düşünmüş, bunun için de Ingiltere’ye bir heyet göndermişlerdi. Heyet, çok büyük ve oturaklı bir geminin çok da yaşlı olması gerektiğini düşün müş olacak ki, bir Ingiliz zengininin en az altmış yıl önce Kuzey Denizi’nde dolaşmak için yaptırdığı ve sonra Manş’ta bir yük taşıma şirketine sattığı gemiyi beğenerek o zamanki para ile 220 bin liraya satın almıştı. İstanbul’da yapılan altmış bin liralık bir onarımdan sonra gemi son derece şık ve lüks hale getirildi ve “ Büyükada” adı verilerek sefere konuldu. Ada zenginlerinin binebilmek için can attıkları bu gemi, çok fazla kömür yakması, sık sık bozulması yüzünden bir kaç yıl güçlükle çalışabilmlşti. Çürüğe çıkarılıp dört beş bin liraya satılması, tek parti döneminde hükümeti eleştiremeyen ve ancak belediye, tramvay, Sular İdaresi gibi kuruluşlara çat makla yetinen gazetelere epeyi sermaye olmuştu.
“Seyri Sefalp,, İdaresi bu acı denemeden sonra tecrübe edilmiş ve beğenilmiş “ Burgaz” tipi vapurlardan, aynı Fransız tezgâhına iki gemi ısmarlamış ve 1928 de gelen bu gemilere “ Kalamış” ve “ Heybeliada” adları verilmişti. Aradan on yıl gibi bir süre geçtikten sonra Alman tezgâhlarında yaptırılan “ Ülev” ve “ Suvat” vapurları gerçekten güzel, dayanıklı ve rahat gemiler olarak İkinci Dünya Savaşı arifesinde hizmete girdi. Bu gemilerin boyu 62,43, eni 10,28, derinliği 3,4 metre, yolcu kapasitesi yazın 1626, kışın 1394dü. Bugün 14 mil sür’atleri vardır.
“ Ülev’’ve“ Suvat”dan sonra dünya savaşı sonuna kadar şehir hatlarına yeni vapur alınmamış, ondan sonra da bugün çalı şan gemilerin dönemi başlamıştır.
Bugün bütün şehir taşıtları gibi Kadıköy vapurunda da egemen olan kalabalık psikolojisidir. İte kaka giren, çıkan kalabalık, bireyleri kendi potasında eritir, kişiliklerini siler. Oysa elli yıl önceki Kadıköy vapurunda İnsanların ayrılıkları, özellikleri açıkça görünür, yüzlerinden, davranışlarından oku nurdu.
Vapurların hareket saatlerine göre yolcu karakteri değişir di. Bu memur vapuru, öteki rahat ve aylak insanların vapuru sayılırdı. Kadıköy’ün şık kadınları 14,25 vapuru ile İstanbul’a geçer, en yeni giyim modelleri bu vapurda sergilenirdi. Vapur larda bir de gruplaşmalar vardı. Belirli yolcular, her gün belirli bir vapurda (Mir-i kelam) söz ve sohbet ustası sayılan bir kişinin çevresinde toplanırlardı. Boğaz vapurlarını bilmem, ama zaman bakımından sohbete en uygun olan ada vapurla rında nüktesi bol Adalı Avni Bey’in, Avukat Sadi Rıza’nın, Moda vapurunda Nazmi Acar’ın Haydarpaşa vapurunda Refi Cevat Ulunay’ın çevresinde toplananlar, hatta onların yönet tiği sohbete katılmak için bu vapurları seçenler vardı. Bu gruplarda ya sohbeti yöneten kişinin meraklı olduğu konular, ya da günün olayları konuşulur, siyası olaylar-zamanın şartla rına göre-üstü kapalı, açık eleştirilirdi. Bu yüzden sohbete kulak misafiri olan yabancılar yadırganırdı.
Kadıköy vapurlarının en renkli sohbet topluluğu, cumhu riyetin ilk yıllarında, akşam 5 den sonraki bir vapurda ve kaptan köşkünün altında, ikinci mevki güverteye bakan küçük kamarada sürdürülmüştü. 1923-1935 yıllarında Kadıköy’de çok İlginç bir sohbet adamı yaşıyordu: Ziraatçı Neslp Bey, Türkiye’de ziraat öğretiminin öncülerinden olan ve Makedon ya’da komitecilikten, Dolmabahçe sarayında mabeyncillğe kadar çeşitli işler yapan ve hayatının her döneminde sohbeti ön planda tutan bu zat boylu boslu, yakışıklı, doğu ve batı dillerinden bir kaçını iyi bilen taklld gücü üstün bir meclis adamıydı. Akşam vapurunda günün olaylarını mizah yoluyla eleştiren fıkraları zevkle dinlenirdi. Anlattıklarına göre, sözü nü ettiğim dönemde İsmet Paşa Kabinesi’nden başta Ticaret Vekili olmak üzere bir kaç bakan istifa etmişti. Nesip Bey bu olayla ilgili olarak biraz ağır kaçan bir fıkra anlatmış, onu dinleyen bir mizah dergisinin yazarı fıkrayı yayınlayınca dergi kapatılmıştı.
Burada Nesip Bey’in, Mussolini ve Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nı hazırladığı günlerde dünyanın gidişi üzerine anlattı ğı fıkrayı yazmadan geçemeyeceğim. Bir Avrupa sirki, Doğu Anadolu’da turneye çıkar. Eski deyimle fllban, yani fili güden adam bir şehirde ölür. Onun işini görecek cesur birini ararlar. Hayatında ne filin kendisini, ne de resmini görmemiş olan Memo, bu işi kabullenir. Hayvanı ilk kez görünce dehşete düşerse de bozuntuya vermez. Adamı filin üzerine bindirip, yola çıkarlar. Memo, yolda kendisini görüp şaşıran bir köylü sü İle eşine şu manzum mesajı gönderir:
Memo binmiş alamete Gidiyor kıyamete, Ya döner, ya dönmez Hakkını helal ede! Dünyanın gidişi, hâlâ o gidişi...
Kadıköy vapurlarının özetlenmiş öyküsü burada bitiyor. İkinci Dünya Savaşı’ndansonra yitirdiğimiz pek çok şey gibi,
Kadıköy vapurlarının kişilikleri, temizlik ve seçkin
yolcuları bir büyük nüfus patlamasının seline k a tılıp ^ gitti. Bugün bindiğimiz vapurların adına bile bakmıyoruz. 2 .
Kahramanlar etrafa öliim yaymaz, ancak ölüme meydan okurlar. Aristoteles İnsan, her zaman kahraman olamaz ama, her zaman insan olabilir. R . Bacon
49
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi