• Sonuç bulunamadı

Salah Birsel 67 yaşında, 60 yıldır edebiyarın içinde:'Şiir yazmak safra atmaktır'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Salah Birsel 67 yaşında, 60 yıldır edebiyarın içinde:'Şiir yazmak safra atmaktır'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

/>

*

t

y

CUMHURÎYET/7

DUYDUK /GÖRDİIK

YALÇIN PEKSEN

___________________

Salâh Birsel 67 yaşında, 60 yıldır edebiyatın içinde

‘Şiir yazmak safra atmaktır’

Salâh Birsel, 67 yaşında 60 yıldır edebiyatla uğraşıyor. Son 6 yılda kazandığı 6 milyon lira için "iyi para" diyor.

(Fotoğraflar: MERT ALİ BAŞARIR)

“Birçoklan safra atmadan yazıyor. O

zaman ya düzyazı oluyor yazdığı şey

veyahut şiir olmuyor. Ama bugün

bunu ayırt eden adam pek yok. Onun

İçin bugün üne kavuşan İyi şairler var.

Onların yanında yine üne kavuşan

molozlar var."

Ünlü ozan, romancı ve deneme yazarı Sa­ lâh Birsel, Bostancı yakınlarındaki Çatalçeş- me’de bulunan dairesinin bir zamanlar Marma­ ra denizini gören (şimdi gökdelenler tarafından kapatılmış) penceresi önünde birbiri ardına il­ ginç yapıtlar yaratıyor. “ Salah Birsel T arihi” ni anlatan anı-romanları, “ Paf ile Puf” , “ Kurutul­ muş Felsefe Bahçesi” , "D ört Köşeli Üçgen” gibi kitapların yazarı ile, içinde edebiyattan baş­ ka bir şeye yer olmayan yaşamı üzerinde ko­ nuştuk.

— Sayın Salâh Birsel, son yılların en çok okunan yazarları arasındasınız. Ve deneme tü­ rünün ustası olarak tanındınız. Deneme nedir, bize anlatır mısınız?

— Önce şunu belirteyim. Ben esas şair ola­ rak tanınmışımdır. ilk şiir kitabım 47 yılında (Dünya işleri) çıkmıştır. 1952 yılında “ Şiirin İlkeleri” diye bir kitabım daha çıktı. Sonra bir sürü şiir kitabım*yayımlandı. Ben40 kuşağı için­ de şiir üzerine eğilmiş, düşünmüş şairlerin bi­ rincisi ve belki de sonuncusuyum.

— Siz kendinizi şair olarak mı niteliyorsunuz. Geniş kesimlerce denemeci olarak biliniyorsu­ nuz da..

— Evet öyle biliniyorum. Bunun da nedeni bizde doğru dürüst bir edebiyat tarihi yazılma­ mıştır. Ben şair olarak çok şeyler yaptım. Ama şiir o kadar dar bir çevrede tanınan bir edebi­ yat türüdür ki.. Sonunda denemeci olduk çık­ tık. Sonunda demeyeyim aslında işin en başın­ da düzyazıyla girdim olaya... 8 yaşında bir öy­ kü yazmışımdır. O zamandan bu yana edebi­ yatın içindeyim.

DENEME NEDİR, NE DEĞİLDİR?

— Efendim, edebiyatın neresine oturtuyor­ sunuz denemeyi.. Bana ayrı bir tür gibi geliyor.. — Tabii ayrı bir edebiyat türüdür. Düzyazı­ dır ama roman değildir, öykü değildir. Ve de­ neme bir şeyin denenmesi de değildir..

— Bu ad nereden geliyor efendim? Sanki bir şeyi dener gibi..

— Aslında Fransızcası da “ essai” yani “ deneme” anlamına gelir ama sanıyorum Mon- taigne bunu ilk kez kullanmış ve alçakgönül­ lülük göstermek için... Yani bir matah değil yaz­ dıklarım gibi... “ deneme” adını vermiş. Mon- taigne’den sonra da Fransa’da iyi bir denemeci gelmemiştir. Daha çok İngilizler bu işte başa­ rılı olmuşlar. Bizde de Melih Cevdet (Anday)’ın gayet iyi denemeleri vardır.

— Ben denemelerinizin sanıyorum tümünü okudum. Bana bir tür yüksek sesle düşünmek gibi geldi. Daha doğrusu yazarak düşünmek gibi.. .

— Öyle bir tarafı var.. Tabii sadece bu de­ ğil.. Denemede bir olay veya olaylar sergilenir.. Bu sergileme bir tür sohbet havası içinde ya­ pılır. Yani ben böyle yapmak istemişimdir.. Dal­ dan dala atlamak şeklinde... Hatta ben buna ağaçtan ağaca atlamak diyorum. Çünkü bu olayların her biri önemli şeylerdir.

SALÂH BİRSEL SÖZLÜĞÜ MÜ?

— Sizin bir özelliğiniz de galiba enteresan kelimeler bulmak.. Hatta bir “ Salah Birsel Sözlüğü” bile var deniyor..

— Onu bazıları, yaptı da.. Ankara’da Dil- T arih’te tez olarak işlendi Salah Birsel Sözlüğü...

— Bu kelim eleri nasıl yaratıyorsunuz efendim..

— Ben aslında bunları hiç yaratmadım. Bun­ lar tamamıyla kitaplarda bulunan sözcükler... Mesela “ holdorhop...” veya “ şapalaklaştı” di­ yorum.. Bunlar benim yarattığım şeyler değil... Halk ağzından derlenmiş sözcükler.. Eğer ara­ nırsa bazı sözlüklerde vardır.. Veyahut 19. yüz­ yıl kitaplarında vardır.

— Nedir “ holdorhop” veya “ şapalaklaş- mak?.”

— Holdorhop sıçrayarak demek.. Şapalak- laşmak.. şaşırmak.. Bir yazımda “ avanta gidip geldi” diyorum. “ İleriye çıkıp geldi” demektir. Bir denizcilik terimi.. f‘Kayık avanta gidip gel­ di...” Ben bunu kullandım.. Bazıları “ Türkçe- de avantanın böyle bir anlamı yoktur” diye id­ dia etti."T ürk Dil Kurumu sözlüğünde yoktur” dendi. Yoktur.. Doğru ama Türk Dil Kuruntu­ nun sözlüğü de sözlük değildir.. Bunları hazır­ layanların Türk edebiyatından haberleri yok.. Sözlük yapmak İçin edebiyatı taramak lazım­ dır.. Yoksa ne sözcükler var..

SÖ ZCÜKLERİ"SEVM EK”

— Niye kullanıyorsunuz efendim. Bilinen sözcükler yerine niye bunları?..

— Çünkü herkes seviyor.. Ben de seviyo­ rum.. Çok kişi kolayca anlıyor da.. Zaten ben anlaşılması için elimden geleni yapıyorum. Ba­ zen hemen yanına bugünkü dildeki karşılığını oturtuyorum.. Yineleme oluyor ama olsun... Ba­ zen “ yani” diyorum ve açıklıyorum.. Bazen an­ lamı çıkıyorsa olduğu gibi bırakıyorum. Bunun iki nedeni var.. Bilinmeyen veya unutulmuş bir kelimeyi yeniden kullanmanın zevki.. Hem de bir süs unsuru olarak yazıyı renklendirdiğine inanıyorum. Ama o sözcüğü beğenmezsem

kullanmıyorum. Hem beğenmem lazım... Hem de cümleye yakışması lazım..

— Buna karşılık siz bazı bilinen kelimeleri kullanmıyorsunuz..

— Mesela?

— Mesela “ örneğin” i kullanmıyorsunuz.. Ancakı kullanmazsınız. Onun yerine “ Ne ki..” dersiniz..

— Evet bunlar da sevmediğim kelimeler iş­ te.. Örneğin yerine “ örnekse” yi daha güzel bu­ luyorum. “ Ne ki” , "d ah a sı" dahası var... gibi sözcükleri de seviyorum.. Bu da benim düzya­ zıya yansıyan şair yanım işte.. Sözcükleri ye­ rinde kullanmak.. Şairliğim denemede de ken­ dini hissettirmiştir.. Cümlede ne bir fazla söz­ cük bulunsun ne de bir eksik.. Tekrar tekrar okuyarak safraları atarım.. Şiirde de bu vardır.. Şiir yazmak safra atmaktır zaten.. Birçokları safra atmadan ‘'azıyor. O zaman ya düzyazı oluyor yazdığı şey veyahut şiir olmuyor.. Ama bugün bunu ayırdeden adam pek yok.. Onun için bugün üne kavuşmuş iyi şairler var.. On­ ların yanında da yine üne kavuşmuş molozlar var.. Neden? Çünkü kimse anlamıyor.. Şiiri se­ venler azaldı.. Zaten bir insan şiiri sevse, iyi bir şairin yanına kötüyü koyamaz..

60 YIL EDEBİYAT ~

— Salâh Bey, 60 yıla yakındır edebiyatın için­ desiniz. Hoşnut musunuz efendim yaşantı­ nızdan?..

— Hoşnutum.. Şimdi yaşlandığımı da belki bu yüzden anlamıyorum.. Başka bir hayat ya­ şamak istemezdim. Benim yaptığım şey sanata ve edebiyata kendi yaşamımdan fazla değer vermektir. Yaşamımı da, sağlığımı da bir şey­ ler yaratmak uğruna gözden çıkarmışımdır. Son yıllarda sağlık bakımından bazı sorunlarım oldu ama yine de yazmaktan kendimi ala­ mıyorum.

“Denemede bir

olayı veya olayları

sergilerim. Bu

sergileme bir

sohbet havası

İçinde yapılır.

Daldan dala

atlamak

şeklinde... Hatta

ben buna ağaçtan

ağaca atlamak

diyorum.”

— Yaşamınızı memuriyetle kazanmışsınız.. — Evet.. Memuriyet yaptım ve şanssız bir memuriyet yaşantım oldu.. 33 yıl çeşitli yerler­ de çalıştıktan sonra 73’te emekli oldum ve ma­ sa başına oturdum.. Evde, günde 15 saat yazı yazardım., yazdım.. Yıllarca., hâlâ da yazıyo­ rum.. Son bir yıldır biraz değil.. Bir hayli yavaş­ ladım.. En son üç saate kadar düşmüştü ça­ lışmam. Şimdi bazen, o gün kafam yerinde olu­ yor.. Dört-beş saat çalıştığım oluyor.. Buna “ yazdığım ” dem ek lazım.. Çünkü “ hiç çalışmadım” dediğim zaman da mütemadiyen okuyorum, araştırıyorum..

— Neyi araştırıyorsunuz?.

— Her şeyi..Aklıma ne takılırsa.. Geçen gün bir deneme yazıyordum. Birtakım kır çiçekle­ rinin adlarını saptamam gerekiyordu. Sözlük­ leri karıştırdım yok. Sağa sola sordum., kimse bilmiyor.. “ Caddebostan’da Tarım Bakanlığı­ nın birtakım binaları var” dediler, oraya gittim.. Soruyorum..

— Çiçek adlarını mı?

— Evet.. Kime sorsam beni başka birine gönderiyor. Böyle böyle bütün binaları dolaş­ tık. En sonunda “ işte uzmanı budur” diye bir adamı gösterdiler.. O adam da önüme birta­ kım Latince adlar koydu. Türkçe karşılığı? Yok.. Mesela bakın (Birsel sözün burasında içerden bir demet kurumuş, mor çiçek getirdi.) Şu çi­ çekler.. Bunun adını öğrenmek için ne kadar çalıştım.. Çiçekçiler “ freze” veya “ frize” diyor­ lar.. Bir sürü lügata baktım.. Yok.. Dün yine Ka­ dıköy’deki çiçekçileri dolaştım. Bir tanesi “ freziye” dedi.. Freziye Fransızcada çilek ağa­ cı anlamına gelir.. Acaba o mu diye düşündüm ama değil.. Çünkü meyve o.. Bu, gördüğünüz gibi çiçek..

EDEBİYAT VE PARA

— Salâh Bey, edebiyattan para kazandınız mı efendim?

— Biraz kazandım.. Özellikle “ Salâh Bey Ta­ rihi "kitaplanndan.. İyi paralar aldım.. Deneme kitaplarım da sattı.. Mesela “ Kurutulmuş Fel­ sefe Bahçesi” dördüncü baskısını yapmıştır.. Diğerleri de öyle.. Dörtyüz bin, beşyüz bin gi­ bi paralar geldi, geliyor.. Yani birkaç senedir.. Daha doğrusu 5-6 senedir yılda bir milyona ya­ kın paralar kazandım..

— “ iyi” diyorsunuz ama fazla değil.. Bu işe 60 yıl emek vermişsiniz. Son altı yılında toplam 6 milyon kazanmışsınız. Ayda 100 bin lira bile değil..

— ö yle ., edebiyatın ölçüsü bu., ama ben memnunum.. Kimse kazanmıyor ki.. Ben yine kendimi biraz para kazanmış biri sayıyorum.. Tabii Yaşar Kemal ile Aziz Nesin’i hesaba kat­ mamak lazım. Onlar birer fenomen.. Ama be­ nim kitaplarım da onlardan sonra geliyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

‘’Müziğin eğitimin belirli bir plan ve program dahilinde sağlıklı ortamlarda, etkili yöntem ve tekniklerle, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor amaçların sağlıklı

Beni ihyâ-yi şevk eden güzelim, Dildeki aşk ı bîhümâlindir ; İlticâgâhı fikrimin dâim Sâye-i zî safâ-yi bâlindir En güzel iftihâr gönlümce Hemdemim

Büyük insanların prensip olarak sadece 100 üncü ö- lüm yıldönümlerini kutlayan UNESCO, Atatürk için bir is­ tisna yapmış ve 25 inci yıldö­ nümünü,

Ay›n bafl›nda, Jüpiter ve Spika’yla çok yak›n görünür konumda olaca¤› için bir dürbün- le gökyüzünde bulunmas› daha kolay olacak.. 4 ekim akflam›, bir günlük

Bununla şunu demek isti­ yorum, bence kat’î olan bir şey varsa, yeni neslin yazı tekniği en geniş manasıyla şiir yazı tekniğinden ilham alacaktır. Yani en

Sizler için haz›rlad›¤›m›z Uzay ‹s- tasyonunda Yaflam yaz›s›nda bu konuda merak etti¤iniz her fleyi bula- bilirsiniz.. Haz›r do¤aya ç›km›fl ve keyifli zaman

A lp Kuray, M etin Kum - basar, Milli Türk Talebe Birliği(MTTB) eski genel başkan lan n d an Prof.Dr. Yaşar Özdem ir, Türkiye Milli Talebe Federasyonu eski

Bu noktada lahn (tecvîd kurallarını ihlâl etmek), genel olarak yasak olmakla birlikte, lahn-i hafî bünyesinde oluşan hatalar, lahn-i celî'ye göre biraz daha esneklik