• Sonuç bulunamadı

Beşinci/On birinci Asırda Yaşayan Bir Hanefî-Mu'tezilî Âlim: Ali b. Hasan es-Sandalî, en Nisâburî (ö.484/1091

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beşinci/On birinci Asırda Yaşayan Bir Hanefî-Mu'tezilî Âlim: Ali b. Hasan es-Sandalî, en Nisâburî (ö.484/1091"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

6. ULUSLARARASI MULTİDİSİPLİNER ÇALIŞMALARI KONGRESİ

(26-27 Nisan 2019, Gaziantep, Türkiye)

FİLOLOJİ – İLAHİYAT - HUKUK TAM METİN BİLDİRİ KİTABI 6TH INTERNATIONAL MULTIDISCIPLINARY STUDIES CONGRESS

(26-27 April 2019, Gaziantep, Turkey)

PHİLOLOGY – THEOLOGY - LAW PROCEEDING BOOK

ISBN:

978-605-7736-06-2

Publishing Director / Yayın Yönetmeni: Muhammet ÖZCAN

Editors / Editörler: Doç. Dr. Bahar DERVİŞCEMALOĞLU, Prof. Dr. Münir YILDIRIM Cover Design / Kapak Tasarımı: Hüseyin AZAR

Asos Yayınevi

1st Edition / 1.baskı: Haziran 2019

Address / Adres: Çaydaçıra Mah. Hacı Ömer Bilginoğlu Cad. No: 67/2-4/MERKEZ/ELAZIĞ Mail: asos@asosyayinlari.com

Web: www.asosyayinlari.com

İnstagram: https://www.instagram.com/asosyayinevi/ Facebook: https://www.facebook.com/asosyayinevi/ Twitter: https://twitter.com/Asosyayinevi

(2)

Beşinci/On birinci Asırda Yaşayan Bir Hanefî-Mu'tezilî

Âlim: Ali b. Hasan es-Sandalî, en-Nisâburî (ö.484/1091)

Fatmanur ALİBEKİROĞLU EREN

Arş. Gör. Dr. Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi, orcid. org/0000- 0001-9629-5736, e-posta: falibekiroglu@cu.edu.tr

Özet

Mezhepler arasındaki etkileşim örneklerinden biri olarak Hanefîlik-Mu'tezile ilişkisi mihne sürecinin yansımaları ile birlikte Irak bölgesinde tezahür etmeye başlamıştır. Bu süreçte Horasan-Mâverâünnehir’de anlamlı örneklerine rastlanmayan bu etkileşimin IV./ X. Asırda istisnai örnekleri mevcut olmakla birlikte V./X. Asırda söz konusu bölgelerde de etkileşimin ciddi bir şekilde yansımaları mevcuttur. Hanefîlik-Mu'tezile etkileşiminin bu bölgelerde tezahür etmesinde ilmî faktörlerin yanında siyasî etkenlerin de ciddi bir katkısı olmuştur. Nitekim Mihne sürecinin etkisiyle ortaya çıkan Hanefîlik-Mu'tezile etkileşimi, Selçuklular döneminde vezir Kündürî’nin uygulamaları ile tekraren önemli tezahürler göstermiştir. Bu süreçte özellikle vezir Kündürî’nin Mu'tezile lehine bir takım uygulamaları neticesinde Hanefi ve Mu'tezilî alimler desteklenmiş, Şâfiî alimler ile Hanefiler arasında ise birtakım anlaşmazlıklar meydana gelmiştir. Hanefî-Mu'tezilî şahısların V./XI. asırdaki örneklerinden Ali b. Hasan es-Sandalî en-Nisâburî, özellikle Şâfiiler ile yapılan münazaralarda Hanefî kimliği ile ön plana çıkmış ve Hanefiliğin savunusunu yapmıştır. Siyasîler nezdinde önemli bir yere sahip olduğu anlaşılan Sandalî’nin hayatının bir döneminde zühd yaşantısını tercih ederek siyasîlerle ilişkisine son verdiği bilinmektedir. Ayrıca Sandalî, Şafiilik yanında döneminde mevcut olan Kerrâmî fırkalarla da mücadele etmiştir. Bu suretle onun mezhebî kimliğinin ve siyasî sürece etkilerinin aydınlatılması, Hanefî-Mu'tezilî kimliğin döneme yansımalarını aksettirmesi açısından önem arz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Hanefîlik, Mu'tezile, Hanefî-Mu'tezilî, Kündürî, Şâfiîlik, Sandalî. GİRİŞ

Hanefîlik-Mu'tezile etkileşimi III./IX. asırda teşekkül etmiş, IV./X. asırda ise söz konusu etkileşim Irak ile özdeşleşmekle birlikte Nişabur ehlinden olan Ebû Sehl ez-Züccâcî (IV./X. asır)1, Ebû Nasr Muhammed b. Sehl (ö.388/998)2 gibi şahıslar ile Mâverâünnehir ehlinden

1 Ebû Sa’d el-Muhassin b. Muhammed b. Kerrâme el-Cüşemî (ö.494/1101), “Şerhu’l-Uyûn”, Fadlu’l-İtizâl ve Tabakâtu’l-Mu’tezile içerisinde, thk. Fuad Seyyîd (Tunus: Dâru’t-Tunusiyye, 1986), 379; Ebû Muhammed Muhyiddîn Abdülkâdir b. Muhammed el-Kureşî (ö. 775/1363), el-Cevâhiru’l-Mudiyye fî Tabakâti’l-Hanefîyye, thk. Abdulfettah Muhammed el-Hulv (Kahire: Hicr Li’t-Tıbaa ve’n-Neşr, 1993), 4: 51-52. Ebu’l-Fidâ Zeynuddîn Kâsım İbn Kutluboğa (ö.879/1474), Tâcu’t-Terâcîm, thk. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf, (Dımaşk 1992), 335. 2Cüşemî, Şerhu’l-Uyûn, 379; Kureşî, el-Cevâhir, 3: 325; Mahmud b. Süleyman el-Kefevî (ö.990/1852),

(3)

Ebû Nasr en-Nesefî (ö. 374/984) gibi bazı bireysel örnekler bu dönemde mevcuttur. IV./X. asırda Nişabur’da Ebû Sehl ez-Züccâcî ile başladığı anlaşılan Hanefî-Mu'tezilî çizgi, Ebû Nasr Muhammed b. Sehl tarafından takip ettirilmiştir. Bu süreçte Nişabur’da Ebû Nasr Muhammed b. Sehl’den ilim tahsil eden Kadı Ebû Hâmid en-Nisâburî (ö.433/1041-1042)4 ve Nişabur’da ondan ders alan Hâkim el-Cüşemî’nin5 Ebû Nasr’ın liderliğinde V./XI. asırda Hanefî-Mu’tezilî çizgiyi takip ettiği anlaşılmaktadır. V./XI asra gelindiğinde Iraklı Hanefilerin önderi konumunda olan ve Irak Hanefileri içeren bir tabakât kaleme alan Ebû Abdullah es-Saymerî6, Mu’tezile’nin Basra ekolünden olan ve aynı zamanda Hanefî fıkhını benimseyen Ebû’l-Hüseyin el-Basrî (ö.436/1044)7, Ebû’l-Hüseyin el-Basrî’nin öğrencilerinden İbn Huneyf 8, aslen Buharalı olmakla birlikte Bağdat’a yerleşen Ebû’l-Yumn el-Buhârî (ö.491/1097-1098) ve babası Muhammed b. Ahmed b. Ubeyd el-Buhârî (ö. 482/1089-1090)9, Rey şehrinde İsmâil b. Ali b. Hüseyin el-Zenceveyh, Kazvin’de Ebû Yusuf İbn Bundar (ö.488/1095)10, aslen Nişaburlu olan ve Cüşemî’nin hocalarından biri olan ve Gazneliler tarafından Kâdılkudât olarak görevlendirilen Ebu Muhammed Abdullah b. Hüseyin en-Nâsihî (ö.447/1055)11 ile yine Cüşemî’nin kendisinden ders aldığı Horasan ehlinden olan Şeyh Ebû’l-Hasen Ali b. Abdullah (ö.457/1064-1065)12 V./XI. asırda Hanefî-Mu’tezilî şahısların farklı bölgelerdeki temsilcileri olmuştur. Bu süreçte hususiyetle Selçuklu veziri Kündürî’nin (ö.456/1064) Mu’tezile lehine uygulamaları ile birlikte Hanefîlik-Mu’tezile etkileşiminin yeniden ciddi bir şekilde tezahür ettiği görülmektedir.13

3Kureşî, el-Cevâhir, 1: 269.

4Cüşemî, Şerhu’l-Uyûn, 379; Ahmed b. Yahyâ İbnü’l-Murtazâ (ö.840/1437), Tabakâtu’l-Mu’tezile, thk. S.D. Wilzer (Beyrut: 1987), 130.

5Cüşemî ondan “şeyhimiz” olarak bahsetmektedir. Cüşemî, Şerhu’l-Uyûn, 389.

6Bkz. Tuncay Başoğlu, “Saymerî, Hüseyin b. Ali”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2009), 36: 215, 216.

7Cüşemî, Şerhu’l-Uyûn, 387, Kureşî, el-Cevâhir, 3:261.

8Ebû Abdullah el-Basrî’den okumuş ve büyük bir seviyeye erişmiştir. Usûl-u Fıkıh ve cedelde pek çok tasnifleri vardır. Cüşemî, Şerhu’l-Uyûn, 378.

9Kureşî, el-Cevâhir, 3:45, 46.

10Kureşî, el-Cevâhir, 2: 421, 422; İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Bağdâdî (ö.597/1201), el-Muntazam fî Târîhü’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk. Muhammed Abdulkâdir Atâ, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1992), 17:21; Osman Aydınlı, “Tuğrul Bey’den Sultan Sencer’e Selçuklulular Döneminde Mu’tezile-Hanefîlik İlişkisi”, IV. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Velî Sempozyumu –Hanefîlik-Mâturîdîlik- (05-07 Mayıs 2017), ed.Cengiz Çuhadar vdğr. (Kastamonu 2017), 325; Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Maturidilik, (Ankara: Yayınevi, 2009), 51.

11Bu şahıs Hanefî tabakatlarda yer alan Hanefî şahısların meşhurlarından biri olmakla birlikte bu eserlerde i’tizâl fikrine atıfta bulunulmamıştır. Kureşi, Cevâhir, 2: 305, 206. Onun i’tizâl fikri ile ilişkisine Cüşemî ile ilgili çalışmasında Ramazan Yıldırım tarafından Şerhu’l-Uyûnu’l-Mesail’de geçen “vaid meselesi hariç Ehl-i Adl’in görüşlerini benimsediğine” dair rivayete dayalı olarak işaret edilmiştir. Ramazan Yıldırım, Mutezîle’nin Kelamî Polemikleri Hakim el-Cüşemî Örneği, (İstanbul: İşaret, 2012), 32.

12Bu şahıs da yine Cüşemî’nin hocalarından olup, onun i’tizâl ile ilişkisine Yıldırım tarafından atıfta bulunulmuştur. Yıldırım, Mutezîle’nin Kelamî Polemikleri, 33.

13Selçuklular döneminde Hanefîlik ile Mu’tezile arasındaki etkileşim süreci Aydınlı tarafından incelenmiş ve süreç içerisindeki değişimlere dikkat çekilmiştir. Bizim de dikkatimizi Sandalî üzerine çekmemizde Aydınlı’nın söz konusu çalışması yönlendirici olmuştur. Bkz. Aydınlı, “Tuğrul Bey’den Sencer’e Selçuklular Döneminde Mu’tezile-Hanefîlik İlişkisi”, 315 vd. Aydınlı, Doğuşundan Büyük Selçuklulara Mu’tezile Ekolü Tarihi ve Öğretisi, (İstanbul: Endülüs, 2018), 220 vd. Selçukluların ilk dönemindeki Hanefî-Mu’tezilîlere yönelik uygulamalar hususunda ayrıca bkz. Abdullah Ömer Yavuz, “Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Devrinde Mezhep Politikaları”, Bilimname XXXIV (2017), 519 vd.

(4)

14Selçuklular döneminde desteklenen Hanefî-Mu’tezili ulema için ayrıca bkz. Ahmet O Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti ve İslam Alemi (yayınlanmamış doktora tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya 1999), 30, 31; Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Maturidilik, 51; Aydınlı, “Tuğrul Bey’den Sencer’e Selçuklular Döneminde”, 325. 15Kureşî, el-Cevâhir, 2:554.

16Abdülgâfir el-Fârisî (ö.529/1134-35) el-Müntehab min es-Siyâk li Târihi Nisabur, thk. Muhammed Ahmed Abdülaziz (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1989) 391.

17Semânî, Ebû Mansûr et-Teymî (ö.562/1166), et-Tahbir fi Mu’cemi’l-Kebir, thk. Münire Nâci Salim, (Bağdat: Riâsetu Dîvânu’l-Evkaf, 1975), 1:201; Semânî, el-Müntehab min Mu’cemi Şuyûhi Semânî, thk. Muvaffık b. Abdullah b. Abdulkadir, (Riyad: Dâru Alemi’l-Kütüb, 1996), 1:620.

18Semânî, el-Müntehab, 1:225; Ebi Abdillah Şihâbüddin Yâkût el-Hamevî (ö.626/1229), Mu’cemu’l-Udebâ, thk. İhsan Abbas, (Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 1993), 1:399.

19Abdülgâfir el-Fârisî, el-Müntehab min es-Siyâk, 391; Ebû Abdillah ez-Zehebî (ö.748/1348), Târihu’l-İslam, thk. Ömer Abdusselam Tedmürî (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, 1988), 33:130.

20Kureşî, el-Cevâhir, 2:554; Abdülhay el-Leknevî (ö.1304/1886), Fevâidu’l-Behiyye fi Terâcimi’l-Hanefiyye, thk. M. Bedreddin Ebû Firâs (Kahire: Dâru’l-Mektebi’l-İslâmî, 1324), 120.

21Ebu’l-Kâsım İbn Asâkir (ö.571/1176), Tebyînü Kezibü’l-Müfterî, (Dımaşk: Dârü’l-Fikr, ts.), 278; Tâcüddîn Ebû Nasr Abdulvehhâb b. Ali es-Sübkî, (ö.771/1370), Tabakâtu’ş-Şâfiîyyeti’l-Kübrâ, thk. Mahmud Muhammed ed-Tenâhî, Abdu’l-Fettâh Muhammed el-Hulv, (Kahire: Dâru İhyâu Kütübi’l-Arabiyye, 1964), 5:165.

22Kureşî, el-Cevâhir, 2: 554-559; Leknevî, Fevâid, 120. 23Kureşî, el-Cevâhir, 2:555, 557-559.

Sandalî, Ebû’l-Yumn el-Buhârî, babası Muhammed b. Ahmed b. Ubeyd el-Buhârî gibi bazı Hanefî-Mu'tezilî şahıslar dönemin siyasî unsurları tarafından da Mu'tezilî kimlikleri ile desteklenmiştir.14

1. Ali b. Hasan es-Sandalî en-Nisâburî’nin İlmî Hayatı ve Hanefî-Mu'tezili Kimliği

Nişabur’daki Hanefî-Mu'tezilî şahıslardan olan Ali b. Hasan es-Sandalî eğitim hayatına Nişabur’da başlamış ve burada Hasan es-Sa’bî’den ilim tahsil etmiştir. Sonrasında ise burada eğitim vermeye devam etmiştir.15 Yaşadığı çağda Ashâbu Ebîarasında Nişabur ehlinden olan ve kendisine Şiî fikirler nispet edilen Ebû’l-Meâlî el-Bezzâz (ö.551/1156-1157)17, Ebû Câfer Ahmed b. Ali Ebi Sâlih el-Beyhakî (ö.544/1149-1150)18 gibi şahıslar yer almaktadır. Ebû Bekr Ahmed b. Ali el-İsfahânî’den Şerhu Âsâru’t-Tahavî’yi dinlediği aktarılmakta19 ve ona Tefsiru’l-Kur’an isimli bir eser nispet edilmektedir.20

Sandalî’nin yaşadığı dönemde mevcut olan diğer mezheplerle ilişkisinde öncelikle Hanefî kimliğinin muhatabı olan Şâfiîlerle olan mücadeleleri ön plana çıkmaktadır. Selçuklular döneminde Şâfiî-Hanefî çekişmesinin yaygın olduğu bir süreçte dönemin Şâfiî fakihi ve Eş'arî kelamcısı olan Ebû’l-Meâli el-Cüveynî (ö.478/1085)21 ile arasında ciddi münâzaralar meydana gelmiştir.22 Sandalî ile Cüveynî arasında vuku bulan tartışmaların hem usûl hem de füruuda olduğu kaydedilir. Ancak bize Şâfiî-Eş'arî ulemadan olan Kiyâ el-Herrâsî (ö.504/1110) vasıtasıyla ulaşan rivayetlerde, Sandalî’nin Mu’tezilî kimliği ile Cüveynî’nin Eş’arî kelamcısı vasfına dayalı tartışma kayıtları yer almamaktadır Kölenin nesebi, Ebû Hanîfe’nin benimsediği velî olmaksızın kıyılan nikahın geçerliliği görüşü, boğazlanan hayvana tesmiyenin vâcip olup olmadığı gibi fıkhî meseleler ikisi arasında meydana gelen tartışma konularıdır.23 Ebû’l-Meâlî el-Cüveynî ile aralarındaki münazaralar esnasında Hanefî ashaptan destek görmesinden ve Ebû’l-Meâlî el-Cüveynî ve ashabının onu muhatap almasından anlaşıldığı kadarıyla Nişabur’da Şâfiîler karşısında Hanefileri temsil etmektedir. Ancak bu temsilin itikadî görüşlerinden ziyade fıkhî kimliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

(5)

Sandalî ile Ebû’l-Meâlî el-Cüveynî arasındaki tartışmalar dönemin Hanefî-Şâfiî çekişmesinin yansıtması açısından oldukça önemlidir. İki şahıs arasındaki tartışmalara ashaplarının da iştirak etmiş olması24 bu tartışmaların bireysel anlaşmazlıklardan ziyade iki mezhebin ihtilaflarının yansıması niteliğinde olduğunu göstermektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla ise onun Şâfiîlerle husumeti hayatının sonuna kadar sürmüştür. Zira hayattayken münazaralarda bulunduğu Cüveynî’nin 478/1085 tarihindeki vefatından sonra da onun ashabıyla birtakım tartışmalar yaptığı ve Cüveynî hakkında olumsuz ifadeler kullanmaya devam ettiği kaydedilmiştir. Hatta onun Cüveynî’nin vefatından sonra ders verdiği kürsüyü yakan ashabına “bu kürsünün layığının kırk yıl önce yakılmasıdır” dediği, Cüveynî’nin ashabının ise “bunun seni sevindireceğini bilseydik yakmazdık” şeklinde cevap verdiği aktarılmaktadır. Bu rivayet de iki şahıs ve ashapları arasındaki anlaşmazlığı göstermesi açısından dikkate değerdir.

Horasan’da Hanefî fıkhının öncülerinden olan ve otuz yıl bu mezhep üzere fikir üreten ancak 468/1075-1076 yılında Şâfiîliğe geçen Ebû’l-Muzaffer es-Semânî’nin (ö. 489/1096)25 Şâfiî olduğu Sandalî’ye haber verildiğinde buna ihtimal vermemiş ve bunun olamayacağını söylemiştir.26 Öyle anlaşılıyor ki, bu dönemde Semânî’nin mezhep değiştirmesi Hanefîlik açısından bir imtiyaz kaybı olarak değerlendirilmiş, bu durumdan ise Sandalî gibi Hanefiler hoşnut olmamışlardır. 27

Bunun yanında Semânî’nin Hanefî fıkhı ile birlikte itikatta da Mu’tezile’yi benimsediği ancak Hanefîlik ile birlikte bu görüşünden de vazgeçtiği ifade edilmektedir.28

Sandalî, Hanefî tabakatlarda yer alan fukahadan biri olmasına ilaveten aynı zamanda itikadî meselelerde Mu’tezilî fikirleri benimsemiştir. İ’tizâl fikri ile ilişkisine ise Hanefî tabakatlarda atıfta bulunulmuştur. Bu eserlerde onun Mu’tezile mezhebi üzere olmak suretiyle kelamla ilişkisinin bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Hanefî tabakatlarda onun Ebû Abdullah es-Saymerî’nin (ö.436/1045) ashabından olduğu ifade edilmiştir.29 Saymerî’nin Irak’taki Hanefî-Mu’tezilî şahısların öncülerinden biri olması onun mezhebi kimliğinin gelişmesinde Irak Hanefiliğinin etkisi olduğunu göstermektedir. Bununla beraber Sandalî’yi Nişabur’da IV./X. asırda tezahür eden Hanefî-Mu’tezilî neslin devamı olarak değerlendirmek mümkündür.

Sandalî’nin i’tizâl fikrini benimsediği ifade edilmekte birlikte, eserlerde onunla ilgili olumlu bir algı hakimdir. Hanefî şahısların onun hakkında kullandıkları övücü söylemlere yer verilmesi de Hanefîlik içerisindekini yerine ve müspet algıya işaret etmesi açısından dikkate değerdir. Mesela, Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed es-Semerkandî’nin onun

24Kureşî, el-Cevâhir, 2:555.

25Sübkî, Tabakât, 5:336; 337; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, thk. Şuayb el-Arnavût, Ali Ebû Zeyd (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1984), 19:114,116; Abdullah Aygün, “Sem’ânTürkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikolopedisi (İstanbul: TDV yayınları, 2009),

26Kureşî, el-Cevâhir, 2:557.

27Semânî’nin mezhep değiştirmesinin toplumdaki yansımaları hakkında ayrıca bkz. Sübkî, Tabakât, 336 vd. 28Aygün, “Sem’ân

(6)

için “Sünneti elbisesi gibi taşırdı, Cumaya yürüyerek giderdi ve karşısına kim çıkarsa selam vermeye çalışırdı.” Dediği aktarılmıştır.30

Sandalî’nin yaşadığı dönemde Nişabur’da mevcut olan diğer fırkalarla da etkleşim içerisinde olduğu ve onlar nezdinde tanındığı anlaşılmaktadır. Nişabur’da yaygın bir şekilde mevcut olan bazı Kerrâmî fırkalarla31 münazaralarda bulunmuştur. Kerrâmî fırkalardan biri olan ve Muhammed b. el-Heysam’e nispet edilen Heysamiyye ile Tûniyye onun Nişabur’da münazara ettiği gruplardandır.32 Hatta rivayet edildiğine göre نوتا/ocak kelimesinden türetilen Tûniyye’nin müderrisi muhtemelen kendileri ile isimlerinden dolayı istihza eden Sandalî’ye “ocağın medreseye gitmesinde şaşılacak bir şey yok, şaşılacak olan ocağın müderris olmasıdır” demiştir.33

2. Ali b. Hasan es-Sandalî, en-Nisâburî’nin Dönemin Siyasî Unsurları ile İlişkisi

Sandalî’nin siyaset ile ilişkisinde iki ayrı dönem bulunmaktadır. Onun hayatının bir kısmında meliklerle arası iyiyken, sonrasında farklı sebeplerle siyasetten uzak durmayı tercih ettiği anlaşılmaktadır.

Nişabur’da yaşarken Tuğrul Bey( 431/1040-455/1063) ile birlikte Bağdat’a gittiğine dair rivayet34 siyaset ile ilişkisinin olumlu olduğu bir döneme işaret etmektedir. Sandalî’nin melikler ile beraber hareket ettiği bu dönem, Tuğrul Bey’in ilk Bağdat seferi esnasında vuku bulması halinde 447/1055-449/1058 yıllarına tesadüf etmektedir.35 Onun vezir Kündürî tarafından Şâfiî Ebû Osman es-Sabûnî’nin (ö.449/1057-1058)36 azli sonrasında bazı Hanefîlerin göreve getirildikleri37 Sandalî’nin de bu Hanefilerden biri olduğu38 hatta 445/1053 yılında Eş’arî’nin lanetlenmesi emrini veren kişinin de Sandalî olduğu kaydedilir.39

Sandalî’nin Nişabur’a döndükten sonra ise zühd hayatını benimsediği, siyasîlerle ilişkisine son verdiği ve sultanları ziyaret etmeyi bıraktığı aktarılır.40 Bu süreçte Melikşah (465/1072-495/1092) ile Nişabur’da gerçekleşen karşılaşmalarında geçen diyalog onun siyaset ile ilişkisindeki değişimi göstermesi açısından dikkate değerdir. Bu karşılaşmada sultan ona neden yanlarına gelmediğini sormuş, o da “senin ulemayı ziyaret etmek suretiyle

30Kureşî, el-Cevâhir, 2:554; Leknevî, Fevâid, 120.

31Sönmez Kutlu, “Kerrâmiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikolopedisi (Ankara: TDV yayınları, 2002), 25:294. 32Kureşî, el-Cevâhir, 2:556.

33Kureşî, el-Cevâhir, 2:556.

34Kureşî, el-Cevâhir, 2:554; Leknevî, Fevâid, 120.

35Ebû’l-Hasen İzzüddîn Ali b. Muhammed İbnu’l-Esîr (ö.630/1233), el-Kâmil fi’t-Tarih, thk. Muhammed Yusuf Dekkâk (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1987), 8:322, 337.

36Abdülgâfir el-Fârisî, el-Müntehab min es-Siyâk, 131-136. 37Bkz. İbn Asâkir, Tebyînü Kezibü’l-Müfterî, 122.

38Abdülgâfir el-Fârisî, “Târihu Nisabur”, The Histories of Nishapur içinde, ed. R.N. Frye, (Cambridge: Harward University Press, 1965), 68a, 68b.; Wilferd Madelung, “Maturidiliğin Yayılışı ve Türkler”, çev. Muzaffer Tan, İmam Mâturîdi ve Maturidilik, ed. Sönmez Kutlu (Ankara: Otto, 2011), 342; Aydınlı, Tuğrul Bey’den Sencer’e Selçuklular Döneminde”, 322; Yavuz, “Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Devrinde Mezhep Politikaları”, 520. 39Abdülgâfir el-Fârisî, Târihu Nisabur, 68a; Madelung, “Maturidiliğin Yayılışı ve Türkler”, 342, dn.43.

(7)

hükümdarların en iyisi olman, benim de sultanları ziyaret etmemden dolayı âlimlerin en şerlilerinden olmamam için” şeklinde cevap vermiştir.41 Sandalî’nin bu cevabından hayatının ikinci döneminde ulemanın siyasî unsurlarla yakın ilişkisinden rahatsızlık duyduğu anlaşılmaktadır. Sandalî’nin melikler ile ilişkisini kestiği dönemin Melikşah’ın tahta geçtiği 465/1072 yılı42 ve sonrasında devam ettiği anlaşılmaktadır.

Sandalî’nin siyaset ile ilişkisini kesmesinde zühd hayatının etkili olduğu ifade edilmekle birlikte, bunu dönemin siyasî hayatı ile açıklamak da mümkündür. Zira Sandalî’nin Tuğrul Bey ile ilişkisinin olumlu olduğu dönemde Tuğrul Bey’in veziri Kündürî’nin etkisiyle Hanefî-Mu’tezilî şahıslar lehine,43 Şafiilik karşıtı44 bazı uygulamalar mevcutken, vezir Nizâmülmülk (ö.485/1092) ve sonraki hükümdarlar döneminde bu olumlu durumun Sandalî’nin arasında husumet bulunan Şâfiî ulemaya aksettiği görülmektedir. Özellikle bu süreçte Sandalî’nin hayatının sonuna kadar husumet içerisinde bulunduğu Ebû’l-Meâlî el-Cüveynî’nin hükümdar Alparslan (456/1064-465/1072) ile birlikte devlet tarafından destek görüp, Nizâmülmülk tarafından Nizâmiye medresesinde görevlendirilmesinin,45 onun siyasîlerle ilişkisini kesmesinde etkili olması muhtemeldir. Zira onun Şâfiîlik karşıtlığının bu süreçte ilmî hayatını yönlendirdiği gibi siyasî hayatını da yönlendirmesi ihtimal dahilindedir.

SONUÇ

Hanefîlik-Mu’tezile etkileşiminin V./XI. Asırdaki tezahürlerinden biri olan Sandalî, yaşadığı dönemin ilmî ve siyasî unsurlarından etkilenmiştir. Hanefî tabakatlarda i’tizâl fikrini benimsediğine işaret edilen Sandalî’nin hem Hanefî, hem de Mu’tezilî kimliğinin gerek siyasîlerle, gerekse de diğer mezhebî unsurlar ile ilişkisini yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Mu’tezile’nin desteklendiği Selçukluların ilk dönemlerinde Hanefî-Mu’tezilî kimliğinin etkisiyle bazı siyasi görevlere getirilen Sandalî’nin bu süreçte devlet politikası olarak sürdürülen Şâfiî karşıtlığını desteklediği anlaşılmaktadır. Üstelik onun Şâfiî karşıtlığı Kündürî sonrasında devletin mezhep politikasındaki değişmelere rağmen devam etmiştir. Onun bu dönemde Ebû’l-Meâlî el-Cüveynî ile yaptığı tartışmaların fıkhî meseleler üzerinden olması ise Hanefî kimliği ile Cüveynî’nin Şâfiî kimliğini muhatap olarak bu tartışmalarda yer aldığını göstermektedir. Sandalî ile Cüveynî arasındaki yapılan tartışmalara her iki şahsın ashabının da katılması ise bu süreçte Hanefî ve Şâfiî gruplar arasında yaşanan mezhep çatışmalarını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Yine Sandalî’nin siyasîlerle ilişkisine son verdiği dönemin, Şâfiî ulemanın devlet nezdinde desteklendiği bir döneme denk gelmesi ise her ne kadar zühd hayatı ile alakalı olarak siyasetten el çektiği ifade edilmekteyse de Şâfiî karşıtlığı ile de ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Yine Sandalî’nin hayatı ile ilgili verilerden yaşadığı dönemde Nişabur’da Kerrâmî gruplar ile Hanefîlik arasında muhalefetin hakim olduğunu anlamak da mümkündür. Bununla beraber onun yaşadığı dönemde mevcut olan mezhebî gruplar tarafından tanınan bir şahıs olduğu Mu’tezilî kimliğine

41Kureşî, el-Cevâhir, 2:554; Leknevî, Fevâid, 120. 42İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, 8: 394.

43Kündürî zamanında Hanefî-Mu’tezilî şahıslar lehine uygulamar için bkz. Yavuz, “Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Devrinde Mezhep Politikaları”, 519 vd.

44Mesela bkz. İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, 8: 394; İbn Asâkir, Tebyînü Kezibü’l-Müfterî, 122. 45İbn Asâkir, Tebyînü Kezibü’l-Müfterî, 280.

(8)

rağmen ise Hanefî-Mâturîdî gelenek nezdinde itibarlı bir şahıs olduğu anlaşılmaktadır. Zira Mu’tezilî kimliği ile birlikte, Şâfiîler karşısında Hanefîlik savunusu yapan Sandalî mezhep içerisinde takdir görmüş ve hatta onun “sünneti üzerinde taşıdığı” ifade edilmiştir. Bu suretle onunla ilgili olarak mezhep içerisinden Mu’tezile’nin bidat sayıldığı söylemler yerine “sünnet” bağımlısı olduğuna yönelik övücü ifadelerin öne çıkması, Hanefîlik içerisindeki itibarlı yerine göstermesi açısından dikkate değerdir.

KAYNAKÇA

Abdülgâfir el-Fârisî (ö.529/1134-35). el-Müntehab min es-Siyâk li Târihi Nisabur. thk. Muhammed Ahmed Abdülaziz. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1989.

Abdülgâfir el-Fârisî (ö.529/1134-35). “Târihu Nisabur”. The Histories of Nishapur. ed. R.N. Frye. Cambridge: Harward University Press, 1965.

Ak, Ahmet. Selçuklular Döneminde Maturidilik. Ankara:Yayınevi, 2009.

Aydınlı, Osman. “Tuğrul Bey’den Sultan Sencer’e Selçuklulular Döneminde Mu’tezile-Hanefîlik İlişkisi” IV. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Velî Sempozyumu –Mu’tezile-Hanefîlik-Mâturîdîlik- (05-07 Mayıs 2017).1:315-319. ed.Cengiz Çuhadar vdğr. Kastamonu 2017.

Aydınlı, Osman. Doğuşundan Büyük Selçuklulara Mu’tezile Ekolü Tarihi ve Öğretisi. İstanbul: Endülüs, 2018.

Aygün Abdullah. “Sem’ânTürkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikolopedisi. . İstanbul: TDV yayınları, 2009

Başoğlu, Tuncay. “Saymerî, Hüseyin b. Ali”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 36: 215-216. İstanbul: TDV Yayınları, 2009.

Cüşemî, Ebû Sa’d el-Muhassin b. Muhammed b. Kerrâme (ö.494/1101). “Şerhu’l-Uyûn”. Fadlu’l-İtizâl ve Tabakâtu’l-Mu’tezile. thk. Fuad Seyyîd. Tunus: Dâru’t-Tunusiyye, 1986.

İbn Asâkir, Ebu’l-Kâsım (ö.571/1176). Tebyînü Kezibü’l-Müfterî. Dımaşk: Dârü’l-Fikr, ts. İbn Kutluboğa, Ebu’l-Fidâ Zeynuddîn Kâsım (ö.879/1474). Tâcu’t-Terâcîm. thk. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf. Dımaşk, 1992.

İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Bağdâdî (ö.597/1201). el-Muntazam fî Târîhü’l-Mülûk ve’l-Ümem. thk. Muhammed Abdulkâdir Atâ. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1992.

İbnu’l-Esîr. Ebû’l-Hasen İzzüddîn Ali b. Muhammed (ö.630/1233). el-Kâmil fi’t-Tarih. thk. Muhammed Yusuf Dekkâk. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1987.

İbnü’l-Murtazâ, Ahmed b. Yahyâ (ö.840/1437). Tabakâtu’l-Mu’tezile. thk. S.D. Wilzer. Beyrut: 1987.

Kefevî, Mahmud b. Süleyman (ö.990/1852). Ketâibu’l-A’lâmi’l-Ahyâr, Meclis-i Şûrâyı Millî, 1385.

Kureşî, Ebû Muhammed Muhyiddîn Abdülkâdir b. Muhammed (ö. 775/1363). el-Cevâhiru’l-Mudiyye fî Tabakâti’l-Hanefîyye. thk. Abdulfettah Muhammed el-Hulv. Kahire: Hicr Li’t-Tıbaa ve’n-Neşr, 1993.

(9)

Ankara: TDV yayınları, 2002.

Leknevî, Abdülhay (ö.1304/1886). Fevâidu’l-Behiyye fi Terâcimi’l-Hanefiyye. thk. M. Bedreddin Ebû Firâs. Kahire: Dâru’l-Mektebi’l-İslâmî, 1324.

Madelung, Wilferd. “Maturidiliğin Yayılışı ve Türkler”. çev. Muzaffer Tan, İmam Mâturîdi ve Maturidilik, ed. Sönmez Kutlu. Ankara: Otto, 2011.

Ocak, Ahmet. Selçukluların Dini Siyaseti ve İslam Alemi. yayınlanmamış doktora tezi. İnönü Üniversitesi. Malatya, 1999.

Semânî, Ebû Mansûr et-Teymî (ö.562/1166). et-Tahbir fi Mu’cemi’l-Kebir. thk. Münire Nâci Salim. Bağdat: Riâsetu Dîvânu’l-Evkaf, 1975.

Semânî, Ebû Mansûr et-Teymî (ö.562/1166). el-Müntehab min Mu’cemi Şuyûhi Semânî. thk. Muvaffık b. Abdullah b. Abdulkadir. Riyad: Dâru Alemi’l-Kütüb, 1996.

Sübkî, Tâcüddîn Ebû Nasr Abdulvehhâb b. Ali (ö.771/1370). Tabakâtu’ş-Şâfiîyyeti’l-Kübrâ. thk. Mahmud Muhammed ed-Tenâhî, Abdu’l-Fettâh Muhammed el-Hulv. Kahire: Dâru İhyâu Kütübi’l-Arabiyye, 1964.

Yâkût el-Hamevî, Ebi Abdillah Şihâbüddin (ö.626/1229). Mu’cemu’l-Udebâ. thk. İhsan Abbas. Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 1993.

Yavuz, Abdullah Ömer. “Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Devrinde Mezhep Politikaları”. Bilimname. XXXIV (2017), 511-532.

Yıldırım, Ramazan. Mutezîle’nin Kelamî Polemikleri Hakim el-Cüşemî Örneği. İstanbul:İşaret, 2012.

Zehebî, Ebû Abdillah (ö.748/1348). Târihu’l-İslam. thk. Ömer Abdusselam Tedmürî. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, 1988.

Zehebî, Ebû Abdillah (ö.748/1348). Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ. thk. Şuayb el-Arnavût, Ali Ebû Zeyd. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1984.

Referanslar

Benzer Belgeler

Münci Kala- yoğlu beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların çoğunun yoğun bakım ünitelerinde olduğunu, bu nedenle de yoğun bakım ünitelerinde çalışan personelin özellikle

• Transplasental geçiş riski nedeniyle asemptomatik olsa bile primer infeksiyonun tanı ve tedavisi önemli. • Vertikal geçiş

Maternal morbidity in cases of placenta accreta managed by a multidisciplinary care team compared with standard obstetric care.. MULTĠDĠSĠPLĠNER MERKEZ ×

İstikbal Gazetesi, İkinci Abdülhamid’in iktidara gelmesinden sonra Beşinci Murat’a mensubiyeti bulunan ve yakın arkadaşlarından biri olan Ali Şefkati Bey tarafından

SADıK: Geleyim efendim (Gülfişan'la. gelirler) FAİK: Gülfişan sen dışarı (Beraber giderler) SADıK: Peki (İkisi de giderler).. F AİK: Bu ne hal, bunlar

Anahtar Kelimeler: Cari Açığın Sürdürülebilirliği, Fourier Birim Kök Testi, Fourier Eşbütünleşme Testi, Gelişmiş ve Gelişmekte Olan

Mehmed Şefik Bey, üstadı Kazasker Mustafa İzzet Efendi ve ar- kadaşı Hattat Abdülfettah Efendi ile birlikte ekip olarak İstanbul Üniversitesi taç

Görüldüğü üzere bu dönemde Hanefî mezhebinde usûl alanında telif çok olma- makla birlikte Üsmendî’nin Bezlü’n-nazar’ı ve Ahsîketî’nin el-Müntehab’ı gibi bazı