• Sonuç bulunamadı

Eski günlerde:Istanbul'da bendler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski günlerde:Istanbul'da bendler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

u

X

,

Bahife 4

1 *

y

nxJL-éAy^c

T '

/

, \

«0

/

A K Ş A M

lr'3'^°

Es/r/

günlerde

Istanbuida bendler

Kemerler, maksimler, su terazileri

Bend, malûm a su toplamak için iki lağ arasına çekilen sed, yağmurlarla

V oeslenen sunî göl. Maksad, toplanan su« _ *an toprak altından mecralarla, alçak Eyerlerde su kemerlerde, vadiler aştıra i'aştıra şehire getirip halkın ihtiyacına

hasretmek...

İstanbulun ilk bendi dördüncü asra, adı Bizansken değiştirip kendininkini takan ve payitaht yapan Büyük Kostan- tine kadar varıyormug.

Sonraki Şark imparatorları, bilhassa 12 nci asır nihayetinde tahtta bulunap Andronikos Komnen de bu gibi inşaat­ tan geri kalmamışlar. Bizler ise (su de her şey hayat bulur), (temizlik imandan gelir) deyip mevcutları ıslâh ve nice âlâlarını ilâve etmişiz.

Istanbuida 7 tane bend vardır. Bun­ ların hepsi Büyükdere gerisindeki Bah- çeköy, Belgradköyü (1 ) ve çevresi beş altı saatlik, dört bin hektarlık Belgrad ormanı civarlarındadır.

ılsimleri sırasile: Sultan Mahmud ben­ di, Valide bendi, Küçük bend, Büyük bend, Kirazlı bend, Karanlıktopuz ben­

li, Avvat bendi...

Bi ıer birer tariflerine girişelim: Büyükdere çayırının nihayetinden y o ­ lu tutup zümrüd yeşillikleri, sıra sıra ağaçları, Bahçeköyü de geçtin mi, ilki birinci Mahmudun 1731 de yaptırttığı 88 metre uzunluğunda, şeddi beyaz mer­ merlerle kaplıdır.

Bunun garbine düşen derenin üstün­ deki Valide bendi 1 796 da üçüncü Se­ limin annesi Mihrişah kadının; keza mermerden.

İkisinin de suları Bahçeköyün yama­ cındaki tek katlı, 20 gözlü, 409 metre bçvunda, 2 7 metre yüksekliğinde bu­ lunan Sultan Mahmud kemerinden aş­ mada; Balta limanı sırtlarındaki su te­ razilerinden, Maslaktan geçip Beyoğlu- na ve Boğaz içinin Rumeli yakası köy­ lerine akmada.

Yuıe Bahçeköyden yolu takip edip, aşağı kıvrılarak derliydim : Sağımızda Belgrad ormanı içindeki Küçük bend; köyü geçtikten sonra da Büyük bend.

Birinci Kosntatine mal edilen, A ndro- nikos tarafından da yenilenen işte bu- dur. Fatih, Kanunî, Birinci Mahmud, Bi­ rinci Abdülhamid devirlerinde boyuna mükemmelen tamir edilmiş.

Büyük bendin suları yanı başlarında­ ki Kirazlı ve Karanhktopuz bendlerinin kilerle birleşerek Kâğıthane deresine dü­ şen İğrikemerden Kemerburgazın altın­ daki (B aşhavuz) da A y va t bendinin

mecrasına karışıyorlar.

Bazı tarihçiler İğrikemerin Rumlara, bazıları da bizlere ait olduğunu söyler­ ler. Üç katlı, 35 metre yükseklikte, ze­ min kısmı 6,5 ve üstü 3,5 metre enin- dedir.

A yvat bendi Burgazm 7 kilometre şimalinde, ormanın içinde. 1766 da üçüncü Mustafanm yapısı. Güzergâhın­ daki Uzunkemer Kanunî Süleyman ah­ dinin 698 metre boyunda, 26 metre yükseklikte ve iki katlıdır.

Biraz evvel dediğimiz gibi, Başhavuz- da birleşen sular, az ötede A li bey de­ resindeki Muallak kemeri (Jüstinyanos- dan kalma idüği melhuzmuş), daha öt&- deki Cebeci kemerini (bunu da Jüstin- yanosa ve Kanunîye atfedenler var) at­ ladıktan sonra Ayvansaray sırtlarındaki İğrikapı maksimini geçip oradan da Fa­ tihle Beyazıt arasına sıkışmış Bozdoğan kemerinden Ayasofya maksimine varı­ yorlar.

İstanbul yakasına, çeşmelerine dağı­ lan, bazı semtlerde Kırkçeşme denilen o bakımsız, bulanık, m ikrop yuvası sus işte buydu.

Doğduk doğalı burun dibimizde, hâ­ lâ da gözler önünde bulunan mahut ke­ meri bundan bin sekiz yüz bu kadar •ene evvel Rom a imparatoru Ajdrien kurdurmuş ve lâkin Valens, o vakit Kal- kedonya denilen Kadıköyünün sur taş- larile yeniden bina ettirdiğinden efrenc- ce onun ismini taşımadadır.

Kanunî baştan aşağı tamir ettirmekle beraber Şehzade camisi yapılınca kar­ şıya manzarasını kapamaması için Be­ yazıt tarafından bir ksımını yıktırtmış.

nakil kablar nazariyesi veçhile hızı alı­ yorlar..

Bendler ilkbaharda ağzına kadar d o ­ lar, yağış havalar yetişmezse harcana harcana ağustos ortalarında kuruyuve- rirlercji. Artık löküm kokulu çeşme mus- luklarmda katre arama; ümmeti mu- hammed kart kart kazınmada; ortalık Kerbelâ..

Gelsin tenekesine meteliği verip T er- kostan imdad. Halbuki o zamanlar o da biçare. (M ide delen) diye adı bile çıkmış. Yani hımhımla burunsuz, birbi­ rinden uğursuz...

Bendler ayni zamanda birer mesire idiler. İstanbulun tâ öbür ucundan hel­ valarla, dolmalarla Büyükdereye inip kimi talika, kimi beygir, çoğu da tabanla geleliler; Bey oğlunun, civarın piknike Çıkmış tatlı su frenkleri; Büyükdere ça ­ yırında polo oyunundan dönen Tarabi- yeli sefaret kâtipleri... V e ayak satıcıla­ rının hepsi.

Bir tarafta hasırlara yayılyp maniler, gazeller, zımbırtılar; öbür tarafta İfitar- nalarla polkalar, kasap havalan; daha ötede gramafonlan kurup valseden sin­ yorlar.

Akşam serinliği, en keyifli vakit; siv­ risinekler, tatarcıklar savulmağa, oh de­ meğe başlanırken herkeste bir telâş ve ayaklanma.

Son vapura yetigmck, araba bulmak,

arabacıya babasının nikâhını verm eğe katlanmak... Vapur kaçtıysa avuçlar şa­ kakta kalırdı:

— Burada geceliyecek bir ahbap?... Kayıkla Beykoza vurup dış kapının mandalı bir akrabaya mı gitsek?.. Bir sabahçı kahvesi bulabilir miyiz acaba?.

Geldiğine, geleceğine bin pişman, bir dahasma tövbeyi basma, çık!..

İstanbul sularından açmışken bugün boyuna adı geçen, lokantalarda, biraha­ nelerde, piyazcılarda öne konan, saka­ lar tarafından teneke teneke taşınan Ha- midiye suyunun da nenin nesi olduğunu hikâye edelim:

A dliye ve mezahip nazırı Ajbdürrah- man paşanın riyasetine bağlı, mabeynci Dağisatnlı Emin bey, istihkâm feriği Berriye paşa ve kimyager Bongofski paşadan mürekkep bir komisyon, Kâğıt­ hane gerilerinde ve Cendire vadilerinde­ ki menbaları yoklamışlar, tetkiklerdç bulunmuşlar... Su bol.

İşe girişilmiş. Kemerburgaz civarında beheri 600 metre mikâplık iki depo ya­ pılıp 85 beygir kuvvetinde ve kam- pavnd sisteminde iki buhar makinesi konmuş. Biriken suyu 120 metre irtifaa kaldırarak ve demir borularla sevkede- rek deniz sathından 150 metre yüksek­ likteki teraziye çıkaracak; üç kilometre

ilerideki 1000 metre mikâplık hazîne­ den de etrafa dağılacak.

Açılısı 1902 senesindedir. Bazısı mer­ mer, bazısı demirden olan ilk çeşmeler Tophanede Muradiye camimin yanında Firuzağada, Nişantaşmda, Şişlide Etfal hastanesinin önündekilerdir.

O vakitki sarfiyat miktarı 24 saat içinde 1200 metre mikâbı olarak kay­ dediliyor. Devrin en namlı kimyagerleri ve Mektebi tıbbiyenin tahlili ve hayatî kimya muallimi kaymakam A li Rıza bey merhum tahlil raporunda demiş ki:

(En saf sular sınıfındadır. Çeşmeler- dekilerin hepsinden üstündür. Fıçılar ve kapalı şişelerle ateş bahasına satılanla­ rın çoğuna muadil, herhalde onlardan daha temiz olduğuna şüphe y o k tu r).

G e} gelelim Yenicami dönem ecinde çıngırağı mütemadiyen öten, pat burun­ lu şişmanın, Karaköy börekçi fırınının önünden geçilirken mutlaka durulur:

— Bir Karakulak ver!.. — Bir Göztepe doldur!...

Diye onluk çıkılıp ve bal gibi içilip cadde tutulurdu.

Sermed Muhtar A l us

T E Ş E K K Ü R

Yarım asırdan fazla Beyazıd kütüpha­ nesi müdürlüğünde ve Darülfünün arap edebiyatı müderrisliği İle Beyazıd dersiam- llğmda hizmeti ıuesbuk olan ve 22 mart 1940 gecesi saat 11 de hayata gözünü ka- pıyan pek sevgili ağabeyimiz İsmail Saip hoca hakkında kadirşinas ve merhumun

Î

)k sevdiği sayın Maarif Vekili B. Haşan - li Yücelin göstermiş olduğu büyük alâka ve kadirşinaslığa ve merasime itina gös­ teren İstanbul valisi B. Lûtfi Kırdar’a, son veda merasimine bizzat iştirak etmek lüt- funda bulunan İstanbul maarif müdürü B. Tevfik Kut ile Üniversite heyeti talimi- yeshıe, kendisini tanıyan ve seven kıymetli arkadaşları ve talebelerine Kız ve Erkek muallim mektebi talebelerine akraba ve dost­ larımıza, telgraf ve mektupla veya bizzat taziye etmek lütfunda bulunanlara ayn ayrı teşekküre pek derin teessürümüz mâ­ ni olduğundan şükran ve minnetlerimizi takdime muhterem gazetenizi tavsit eyle­

riz. Kardeşleri

Haşan Kemal, İbrahim, Davut

Maksimler hücrelere bölünmüş, suyu muhtelif mahallere ayıran mermer hâzinelerdi. Herbirinin âfilikten yetişme, sallandırma köşklü, Trablus kuşaklı su yolcuları bulunur, senedi hakanı ile su masuralarına sahip olanlardan her ay 20, 30 kuruş avait alırlardı.

En başlıca maksimlerde bahsi geçen Iğrikapıdaki, Ayasofyadaki, Pangaltı- da Sürpagop mezarlığının kurbünde olan ve şimdiki Taksim meydanında bu­ lunan... Taksim kelimesi de bundan na­ i

l-Hâlâ ötede beride rasladığımız, diki­ li taşlarvarî su terazilerinin hikmeti de yüksek mahallere su salabilmek. Künk- tekıler altta toplanınca tazyikin kuvveti- le kurşun borudan yukarıya boyluyor,. tepedeki depoyu dolduruyor. Fiziğin

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Cumhuriyet’i çıkarırken Yunus Nadi gazetenin imtiyaz hakkını kendi üstüne almış, Pembe Ko­ nakla birlikte tüm gayrimenkulü eşi Nazime Na­ d i’nin

Ali ve 1 on iki imam medhiyesinden sonra Kanunî Sultan Süleyman hakkında 3 kasîde ve 1 terkîb-bend ile Ayas Paşa (1’i terci’-bend toplam 7 medhiye) Mehmed Paşa, Mehmed

-İstanbul Opera ve B alesi’nde edebiyat, tiyatro ve müziğin iç içe işlendiği bir opera temsil edilmekte: Adı iana Lecouvreur.. Klasik Türk müziği yorumculuğunda

Kırkaya (2013), tarafından Ordu ili Perşembe ilçesi ve köylerinde yetişen yerel elma genotiplerinin pomolojik, fenolojik ve morfolojik özelliklerinin belirlenmesi

The presence of AqpS in an arsenic resistance operon is interesting, since aquaglyceroporin channels have previously been shown to adventitiously facilitate uptake of arsenite

7KHERWWRPOHIWJUDSKLOOXVWUDWHVWKDWFKDQJHVLQGLVWDQFHWRFLW\FHQWHULVDOVRQRQOLQHDUO\UHODWHGWR KRXVLQJSULFHV7KHKRXVLQJSULFHVGHFUHDVHDVWKHGLVWDQFHWRFLW\FHQWHULQFUHDVHV,QRWKHUZRUGV DV

Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, bahçe bitkileri alan›nda kamu ve özel sektörde çal›flan bilim insanlar›n›, özel sektör temsilcileri- ni ve üreticileri biraraya

O da Ata- türk’çü olmıyanan Türk’çü olmı yacağını biliyordu- 1951 de bir kaç yobazın Atatürk heykeline hain ellerini uzatmak istediği­ ni gazetelerde