• Sonuç bulunamadı

Attila İlhan'la ilgili bildiklerimiz, bilmediklerimiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Attila İlhan'la ilgili bildiklerimiz, bilmediklerimiz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A ttilâ ilhan gibi çok

y ö n lü bir ed eb iyatçıyı

eleştirm ek, onu

an lam ayı, belki de

yarın ki to p lu m u

ta n ım a y ı

kolaylaştıracaktır.

S

ezar’ın hakkını Sezar’a vermeli: At­ tilâ İlhan tek kişilik bir ordu gibi

çalıştı. Edebiyat anlayışını kendine yakın bulduğu gençlerin elinden tuttu. Oluşturduğu çevrede “üstat” olarak tanındı. Belli bir doğrultuda kendini geliş­ tirdi.

Bir edebiyatçı belli bir doğrultuda ken­ dini geliştirirken, başka oluşumlara uzak durur da, yok saymaya çalışırsa, edebiyata dar açıdan bakmanın yüzeyselliği içinde kakr.

Attilâ Ilhan'ın “İkinci Yeni” anlayışını yok sayması, eskiyen anlatı şürini kurtar­ maya yönelik bir girişimdi. Çok katmank bir şiir düi yerine, eski sözcüklerinin gücü­ ne dayanan, görkemli bir şiir diline yönel­ di. Bunda başarıb da oldu. “İkinci Ye- ni”nin getirdiği “ anlamsızkğa kadar öz­

gürsün” , görüşünü, toplumcu duyarlıktan

kaçış olarak yorumladı.

Böyle bir yanhşa düşmesi Süreyya Ber-

fe’nin yargısını hakh çıkarmaz:

“ Nâzım Hikmet ve birkaç vasat şairin

dışmda hiçbir şairi sevmediğini, üstelik in­ kâr ettiğini, kin duyduğunu bilmiyor mu­ sunuz?” (KİTAP-LIK, İskele Akşamlığı, Kasım 2005). .

“ Demokrat İzmir”i yönetirken İz­

mir’de, “Bilgi Yayınevi” danışmanıyken Ankara’da, “Sanat 01ayı”nı yayımlarken İstanbul’da oluşturduğu çevre onun “üs­ tat” kimliğine gizemli bir hava kazandırdı. Artık uzamış saçları, başmda “mujik” kas­ keti, yaşamanın içinde değil, uzak bir düşe gülümser gibi, söylencelerin içinden geçen bir “kaptan”dı o !

Onu sevenlerin pek azı dilini eleştirmeyi göze alabiliyordu. Örnekse yakın arkadaşı

ilhamı Soysal:

“Bir de hatırlatma!

1900-1920 dönemi dilini, anlatımını kullanmam son derece olağan. Yaptığın alıntılar da o eski dille... Bu doğru. Ancak gözden kaçırdığın bir nokta var sanıyo­ rum. O da günümüz ve hele gelecek ku­ şaklar okur yazarlarının bu dili anlamakta güçlük çekecekleri” (ATTİLÂ İLHAN’a

Edebiyat Dünyasından Mektuplar, Derle­

yen Belgin Sarmaşık, Otopsi Yayınları

2001).

Ama aynı kitapta Haşan Bülent Kahra-

man’ın mektubunda şöyle bir söz var:

“Sizin gibi, bir sözcüğü ile bir dünya kuran kişi bulamazsınız.”

(Yetmişli yılların kargaşa ortamında, At­ tilâ Ilhan’la İlhami Soysal, “Bilgi Yayıne­ vin in Tunalı Hilmi’deki yerinde, karşılık­ lı masalarda çakşırlardı. Yazgıları onları değişik yerlere savurdu. Attilâ Ilhan “Sa­ nat Olayı” için İstanbul’a giderken, ilhami Soysal, “Merkez Komutanlığı Tutuke­ vinden “görülmüştür” damgalı mektup­ lar yazıyordu. 13.7.1981).

BİR BÜTÜNÜN AYRINTILARI

Tarihsel süreç içinde insana, toplumsal değişimlere bakmak; beki bir sonuca var­ mak amacıyla bir bütünün ayrıntılarını oya gibi işlemek! Balzac nasıl bütün kitapları­ nı “İnsanlık Komedisi” adı altında toplar­ ken “her servetin altında bir suç yatar” sözüne bağlamak istemişse; Attilâ Ilhan da günümüzü anlamak için son yüzyılın top­ lumsal çalkantılarını iyi bilmek gerektiğine inanmıştır.

Bu geniş bütünün ayrıntılarını işlerken nasıl bir düzence içinde olduğunu Ahmet

Tevfik Küflü şöyle anlatır:

“Son derece disiplinli, son derece dü­ zerdi, şaşmaz bir saat gibidir. Planlı, prog- ramlılıdır. Günlük yazdan dahd tüm yaz­ dıkları, çok önceden düşünülmüş, başlan­ gıcı ve sonu en ince ayrıntdarına kadar

Mustafa şerif Onaran

Dergilerden

Attilâ Ilhan’la

ilgili bildiklerimiz,

bilmediklerimiz...

kurgulanmış, beş-on yd sonra yazacağı kitapların ipuçlarını barmdırmıştır. iyi bir hafıza­ nız varsa, yeni bir kitabında o eski ipuçlarını kolaylıkla bula- bdirsiniz” (Dünya KİTAP, Eylül 2005).

-Yaşanmış gerçekliğe dayan­ mayan kurgu, düşlem gücü­ nün coşkusuyla, belgelerin ay­ dınlığını karartabilir. Düşlem gücüne uyan belgeleri kullan­ mak, gerçekleri yanlış yorum­ lamaya yol açar.

AttÜâ Ilhan'ın Osmaıdıca artığı bir dille gerçeğe bakışını hep yadırgamışımdır. Tarihsel gerçeklerin yorumlanması için anahtar sözcükler yeterlidir.

Kaldı ki “Milli Mücade- le”ye inanan Attilâ Ilhan, “Milli Mücadele” de “Cumhu­

riyet Devrimleri”nin bir bü­

tün oluşturduğu gerçeğine önem vermediği için “Dil

Devrimi” ni yadsımıştır. Onun

yazdarında Atatürk yoktur.

“Gazi” vardır. “Mustafa Ke­ mal Paşa” vardır. Atatürk gibi

bir devrimcinin, dilimizin öz- benliğini bulması çalışmala­ rından hiçbir zaman ödün vermeyeceğini Attilâ Ilhan’ın bümesi gerekir. Ama Attilâ Il­ han, Mustafa Kemal’in Falih

Rıfkı’ya söylediği “Dili bir çıkmaza sok- muşuzdur” sözünü kanıt sayarak, “Dd

Devrimi”nden döndüğünü öne sürmekte, kendi dd anlayışını geçerli saymaktadır.

“BİLGİ YAYINEVİ"

“Demokrat İzmir”, “Bdgi Yayınevi”, “Sanat Olayı” çevrelerinde oluşturduğu dost ortamı “ATTÎLÂ İLHAN ’a Edebi­

yat Dünyasından Mektuplar” gönderilme­

sine yol açmıştı. Hem de ne mektuplar! Ama o mektuplar gerçekten Attdâ Ilhan’a mı, yoksa bir gazeteye, bir yayınevine, bir dergiye mi gönderilmişti?

Özellikle “Bdgi Yayınevi”, Attdâ Ilhan yayın danışmanı olduğu dönemde, altın çağını yaşamıştır. Ancak unutmamak gere­ kir ki büyük bir yayınevi insanı yeniden eğiten bir okul gibidir. Kişdiğinin gelişme­ sinde, edebiyat çevrelerindeki saygınlığı­ nın artmasında “Bdgi Yayınevi”nin de pa­ yı vardır.

Attdâ Ilhan’la edi ydı aşkm arkadaşlığı­ mızda, en görkemli olduğu dönemlerde bde, onu “Bir Cumhuriyet Osmanlısı” di­ ye nitelemiş, kişiliğine saygı göstererek eleştirmiştim. Belgin Sarmaşık, “Açtırma

Kutuyu” , “Söyletme Kötüyü” adını verdi­

ği kitaplarındaki Attdâ Ilhan’la dgdi yazı­ lar araşma keşke “Türk Dili” dergisinde çıkan o yazdan da alsaydı.

Genç Türkiye Cumburiyeti’nin arkasın­ daki altı yüzyıllık Osmanlı uygarlığını gör­ mezden mi geleceğiz? Attdâ Ilhan'ı eleştir­ mek, bu gerçeği görmezden gelmek diye yorumlanmamalıdır.

Attdâ Ilhan “Bdgi Yayınevi”yle bağını hiç kesmemişti. Hekimliğimizin edibirinci

yılını Çeşme Altın Yunus Oteli’nde kuda- dığımız Eylül 2005’te, Attdâ Ilhan’la karşı­ laştığımızı da yazmıştım.

Ona sorduğum bir soru vardı: “Bir yandan ‘Bdgi Yayınevi’nde çalışı­ yorsun, üstelik ‘Bir Millet Uyanıyor’ gibi tartışdan bir diziyi yayıma hazırlıyorsun, çeşidi konulardaki 50 kadar kitabın ‘Bdgi Yayınları’nda yer almış; öte yandan “İş

Bankası Kültür Yayınları”yla anlaşıp ki­

taplarını orada da yayımlatıyorsun. Bu çe- lişkili durum biraz tuhaf kaçmıyor mu? ”

Verdiği yanıt kulaklarımda çınlıyor: “Haklısın Mustafa. Paraya sıkışmıştım. Iş Bankası dgisiz kalamayacağım bir öneri getirdi. Ahmet Amerika’daydı (Ahmet

Tevfik Küflü). Üstelik döndüğü zaman si­

tem bde etmedi. Daha çok utandım.”

ÇELİŞKİLİ DURUMLAR

Bir bütünün ayrmtdarmı işlerken belli bir doğrultuda gelişme gösteriyor mu, yoksa çelişkili durumlara da düşüyor mu?

“bizim K Ü LLİY E” dergisinin Genel

Yayın Yönetmeni Nâzım Payam, edebiyat geleneğini yalandan izleyen bir yazar. Atti­ lâ Ilhan'ın yarına kalacak ozanlardan biri olduğunu anlattığı yazısının başma onun bir sözünü almış:

“eski inek toplumculuğumu sanatım için bir çocukluk hastalığı sayıyorum.”

Attdâ Ilhan bu sözü hangi amaçla söyle­ mişti? Toplumculuğu, savsöz edebiyatına düşme yanlışlığı içinde düşündüğü dö- nernlere eleştirel bir gözle baktığı için mi?

Nâzım Payam yazışma şöyle başlıyor: “Bir milletin bütünlüğünü oluşturan sü­ tunlar vardır. Bu sütunlara şürleri asılmış

şairler vardır” (bizim KÜLLİYE, Mavi

Kalem, Aralık-Ocak-Şubat 2005-2006).

Bu sözler Islamdan önce Kabe’nin du­ varlarına asdan, “ Muallakat-ı Seb’a” deni­ len 7 beğenilmiş şiiri anımsatıyor. Nâzım Payam, “Attdâ Ilhan da böyle görkemli bir ozandı” demeye getiriyor.

Sonra da onun kalıcı özelliklerine deği­ nirken, değişik kuşakların şiirini, düşünce­ sini paylaştığım anımsatarak şunları söylü­ yor:

“işledikleriyle, içeriğiyle, sesiyle usul usul bütün bir toplumu kuşatmaya başlar. Söz medeniyetine katkıda bulunurlar. G ü­ nümüz Türk edebiyatında yapan ve kabul gören şairlerimizden biri de Âttdâ Ilhan olmuştur. On beş, yirmi beş arası aşka gi­ rizgâh yapan her genç âşığımız Attdâ Il­ han'ın yormayan, arabesk tavırlar takın­ dırmayan şürleriyle gönüllerini diri tut­ muşlar; olgunlar, bugünün ‘kıpkızıl bir

bozkır’ında onun şiirleriyle çevrelerine ye­

şillik serpmişlerdir. Akademisyenler ise onun yazdıklarıyla edebiyat laboratuvarla- rmı zenginleştirmiş, insan psikolojisine, toplumbilime yeni yeni önerder sunmuş­ lardır.”

Nâzım Payam, biçem özelliği olarak süs­ lü anlatımı seviyor. Ö süslü anlatımın al­ tında ne var? Sevi şürlerine kazandırdığı yeni imgeler, söyleyiş biçimindeki özellik­ ler nelerdir? Toplumcu duyarlıkla Anado­ lu gerçeğine neler kazandırmıştır? insan­ daki ruh yeteneğini etkdeyen şdrsel güçle toplumbilime ne gibi önerder sunmuştur? Nâzım Payam gibi deneyimli bir edebi­ yatçı bu sorulara yanıt aramak.

Attdâ Ilhan geleneği dönüştürmek ister­ ken; koçaklamalardan, gizemcdikten, halk oyunlarından, âşıkların üç tedi sazından gelen sesi özlüyor. Şürine bu sesi nasd “gö- çüreceğinin” çabası içindedir. Yoksa kendi insanına yabancı düşecektir.

Bir halk ozanı gibi; seferlere katılıp ko- çaklamalar yazmak, ya da üç telli sazı tın­ gırdatıp sevi türküleri çağırmak, erenlerin ruh yeteneğiyle kendindeki “öteki kişi”yi öne çıkarmak değddi onun özlemi. Attdâ Ilhan yüzyıllardan bu yana yankdana yan- kdana gelen sesin izini sürüyordu. O sesin izdüşümündeki görüntüleri değd, o sesi yorumlayarak yeni oluşumlara yönelmek, yeni bir gerçeği anlatmak için.

Bu durumu Attdâ Ilhan'ın çelişkisi ola­ rak görenler olabilir. Çelişkdi durum, onu, kafalarındaki toplumcu anlayışa yerleştir­ mektir.

Nâzım Payam onun toplumcu görüşüne yakın bir yorum getiriyor:

“Çağının tanığıydı, toplumcuydu ve md- liydi. 1950’lerde işlemeye başladığı ‘sosyal

realizmin milli, sosyal ve estetik kaygdar

taşıyan aydınlık bir sanat yolu olduğunu vurguluyor; Türk toplumunun gerçekle­ riyle yüzleştikten sonra, çözüm üretilmesi anlayışını savunuyordu.”

Şinasi Gülaçtı o toplumcu kişiliğe “biz­ den biri” olarak bakıyor:

“O, tefekkür eden bir Marksistti... O, irtifa kaybeden bir Marksist değd, yüzünü ufka çeviren bir Marksistti... O, bizden bi­ riydi ve illa ki Türk en t eliydi” (bizim

KÜLLİYE, Güler Yüzlü Yazılar X, Ara-

lık-Ocak-Şubat 2005-2006).

Çözüm üretilmesi anlayışında ulusun uyanışını, bu uyanışta birleşen güçlerin iş­ birliğini ortak payda olarak görüyordu.

“Bilgi Yayınevi”nde yayımını sürdürdüğü “Bir Millet Uyanıyor” dizisini bu amaçla

başlattı.

Ama “eski tüfekler” bunu da bir çeliş­ kili durum olarak görmüşlerdir.

Bir bütünün parçaları işlenirken çelişki­ lere düşülebilir. Kendi birikimimizle, yaşa­ maya bakışımızla bu çelişkderi göstermek, kapsamh çalışmaları gerektiriyor. Şöyle bir değinmek yeterli olrpuyor.

Âttdâ Ilhan gibi çok yönlü bir edebiyat­ çıyı eleştirmek, onu anlamayı, belki de ya­ rınki toplumu tanımayı kolaylaştıracak­ tır.»

Bıı sayfayla iletişim kurabilmeniz için d e rle rin iz i ve kitaplarına aşağıdaki adrese gönderirseniz memnu n oluruz.

M Um FftpfOM HAN

Hekimköy Sitesi ZO. Sok. No: 8 06880 Ünatköy-tak. Tat.: (0312) 235 81 11-236 23 48

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 8 3 2

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

B ehçet NeeotlgllTe öç radyo oyununun görsel uygula­ ma türleri üstünde çalış­ tığımız günlerde, Boğaziçi Üni­ versitesi tiyatro salonundan

Disc-jokey ve şarkı sözü yaza­ rı Fecri Ebcioğlu ile Etiler’deki evinde “ Türkçe sözlü hafif mü- zik” irı dününü ve bugününü ko­ nuştuk..

Üç kez ardarda kadın öykücülerimizin kazandığı Sait Faik Öykü Ya­ rışmasında Seçiciler Kurulu'nu Oktay Akbal, Tahsin Yücel, Sabahattin Kudret Aksal, Haldun

Özet: Ülkemiz ormancılığında ilgi gruplarının orman kaynaklarına ve bu kaynakların yönetimine ilişkin görüş ve bakış açılarının belirlenmesi amacıyla

Vakit Gazetesinin Mehmet Asım ile birlikte kurucusu o lan Ahmet Emin Yalman soıı zamanlarda hâtıratıııı yazmağa başlamıştır, bu maksat ile Millî Mücadele

Bu araştırma ile ‘Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği’ dersi alan hemşirelik bölümü, ikinci sınıf öğrencilerinin, klinik eğitimleri sırasında birebir

[r]

K ü ltü r Servisi- Yazar Yaşar Ke­ m al’in eşi Thilda Kemal Göğceli, bugün öğleyin Teşvikiye Cam ii’nde kılınacak cenaze namazının ardın­ dan