• Sonuç bulunamadı

Yıllanmış şarap gibi:82 yaşındaki ünlü tiyatrocu, gençlere taş çıkartıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yıllanmış şarap gibi:82 yaşındaki ünlü tiyatrocu, gençlere taş çıkartıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(F o to ğ n l: N u n tt in İ Ğ C İ; İ S T A N B U L )

M

i

M illin je V

20 yıldır top koşturuyor. Bugüne değin

tek bir kırmızı kart görmedi

sporcu

Nişantaşı

takımının

formasını giyen

Önder Bilgin,

"Futbolda

yenmek de var,

yenilmek de. önemli

olan spor ahlakına

yakışır şekilde hareket

etmek" diyor. Bilginin

amacı, hiç kırmızı kart

görmeden jübilesini

yapıp aktif spor

yaşamını noktalamak

HEY GIDI GÜNLER HEY

Necdet Mahfi Ay rai’m yanından eksik etmediği çantada makyaj malzemeleri var. Bir de Türk tiyatrosuna emek vermiş ve çoğu rahmetli ünlü sanatçıların fotoğrafları. Ahmet Uğuriu’nun, “Baba burasını Karacaahmet Mezarlığı’na çevirdin” diye takılmasına yol açan ve sanatçıya, “Hey gidi günler hey” dedirten fotoğraflar.

■ B M P

1

-45*50^^

//

Et / t '\-vSW

^ V V , # * Ç» L , , _■ ^ " t i r S y S . \ ' &

.

» - /

S

M

i f

m

¡

OGURCU'dan

42% • Doğumu: ¡929, Yugos­ lavya * Bitirdiği okul: Li­ se • Medeni hali: Evli, 2 çocuk babası »En değer verdiği varlık: İnsanlar, tabiat • Zevkleri: Çiçek­ ler • Okuma tevki: Bitki üzerine kitaplar • Müzik tevla: Türk müziği • Tut­ tuğu takım: Fenerbahçe • Beğendiği sporcu: Tanju • Sevdiği yemek: Hepsi, yeterki yapan iyi olsun • Tekrar dünyaya gelse ne olmak ister: Çiçekçi • Uğuru: Karısı ve çocuk­ ları.

■ 4

v

ABDULLAH ÖPÜLMÜŞ

İM D İ lale zamanı. Bugünlerde lale so- ğ a n l a r ı t o p r a ğ a gömülecek ve Nisan'da bin­ lerce renk cümbüşü toprak­ tan fışkırıp 30 günlük bir zaman diliminde herkese gü­ lümseyecek.

Evet, bir devre adını veren ve katıksız Türk çiçeği olarak dünyaya yayılan laleyi, şimdi HollandalIlar bize satıyor. Çiçek ithalatçısı Kemal Oğur- cu, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere 300’den çok belediyenin bir milyon la­ le soğanı siparişinde bulun­ duğunu belirterek “ ö zü bize ait bir güzelliği yabancı bir ül­ keden dövizle sa tın alm ak oldukça üzücü ve şaşırtıcı” di­ yor.

Kemal Oğurcu, “ Yurt dışın­ dan sadece lale mi ithal ediyor-sunuz?” so ru m u za “ Lale dahil, tüm çiçekleri ithal edi­ yoruz” yanıtını veriyor ve şunları söylüyor:

“ Türkiye’de lale üretimi ya­ pan hiçbir kuruluş yok. (Bir zamanlar bizimdi) dediğimiz bu zarif çiçeği tamamen Hol­ la n d a 'd a n sa tın alıyoruz. Bunun yanı sıra gözlemlediği­ me göre yılda 200 TİR çiçek Türkiye’ye dövizle giriyor.” Çiçekçi Kemal Oğurcu'ya gö­ re, bu çiçekler için yılda 6 milyon dolar (9 milyar Türk lirası) döviz ödüyoruz. Üste­ lik çiçek sevgisi giderek yayı­ lıyor. fakat saksı ve park süsü çiçekçiliği üretimi konusunda ileri hiçbir adım anlamıyor.

İŞTE M İLYO N LU K 2 ÇİÇEK Çiçek ithalatçısı Kemal Oğurcu tanesi 1.5 milyon lira otan “kentya” ve “benjamin'

adlı çiçeklerin arasında.

ithalatçı Kemal Oğurcu, "Çiçek sevgisi giderek artıyor.

Ancak,

saksı ve park süsü çiçeği üretimi

konusunda ileri adım atılmıyor" şeklinde konuşuyor

h i , .

ri

m • i j s

ı r r % k #

¥ t ¿ '

Antalya bölgesinde filizlenen kesme çiçekçilik sektrü ise ih- r a c a t y a p a n te k k e sim . Akdeniz çiçekçileri, koca bir yılın 3-5 gününde vazoda du­ rup, sonra çöpe atılan kesme çiçekler dışında da üretime yönelir ya da yönlendirilirse, çiçek özlemi sevgi seline dö­ nüşebilir. Balkonlar, odalar, bahçeler, bürolar, parklar, hatta cadde ve meydanlar çi­ çeklerle bezenebilir.

30 günlük ömrü olan bir lale soğanın fiyatı 750,1.500 lira arasında. İthal saksı çiçekleri ise 200 bin lira ile bir milyon 500 bin lira arasında değişi­ yor. Bu durum karşısında

“ Evimin salonuna bir-iki çiçek koysam ” düşüncesi bir kaç

milyon lira harcama gerekti­ riyor. Buna göre, bir saksı ya da bir kaç saksı çiçek almak, köy yerde bir iki dönüm tarla almak gibi bir şey.

TANESİ 750-1500 LİRA ARASINDA Bir zamanlar "Türk çiçeği ” olarak anılan lale, günümüzde ithal ediliyor. ■

ilk kez 1932 yılında

sahneye çıkan Necdet

Mahfi Ayral, Karşı

Tiyatro daki "Hamlet

II" İsimli oyunda İlk

günkü heyecanını

yaşıyor

NURETTİN İĞCİ

İCE genci cebinden çıkartır, vücudu ko- camış, ancak gönlü genç kişiler. Parmaklarımızı ısırttırıp “ Helal olsun” dedir­ tirler bize. 82 yaşında sahne­ ye ç ı k a n , i s m in i T ü r k tiyatrosuna kazımış sanatçı­ larımızdan biri olan Necdet Mahfi Ayral gibi.

İlk kez I932'de sahneye çıkar. Necdet Mahfi Ayral. Kimler yoktur ki o dönem Türk tiyatrosuna damgasını vuranlar arasında. Muhsin Ertuğrul, Hazım Körmükçü, Küçük Kemal, Emin Beliğ, Neyyire Ncyir, Bedia Muvah- hit, Zihni Rona, Saitliye Hün, Nezihe Becerikli... İlk başro­ lüne, iki yıl so n ra Jo h an S tra u ss’un ünlü “ Y arasa” isimli operetinde çıkar. Av­ ru p a'y a giderek operetleri izleyen M uhsin E rtuğrul, T ürkiye'de gerçekleşen ilk operet olan “ Yarasa”da onu başrolde oynatm aya karar verir altı ay süren değerlen­ dirmesi sonucu. Arkadaşla­ rı, “ C ık ” deyip ard ın d an eklerler:

“ Nasıl olur? Onun tiyat­ roda fazla mazisi yok ki.”

• 250'YE YAKIN OYUN

Ancak, kesin kararlıdır Muhsin Ertuğrul. Ayral’ı oy­ natır. O da Muhsin Bey’in yüzünü kara çıkartmaz, ba­ ş a rılı b ir o y u n s e rg ile r. Muhsin Ertuğrul’a tiyatroda çeşitli dönemlerde toplam 18 yıl sahne direktörlüğü yapan sanatçı, 58 yıllık sanat yaşa­ mında 250'ye yakın oyunda izleyici karşısına çıkar. Son o la ra k K arşı T iy a tr o ’da “ Hamlet l l ” isimli oyunda H am let’in babasının ruhu rolünde, sanki genç sanatçı­ lardan biriymişçesine hare­ ketli bir oyun çıkarm akta olan Necdet Mahfi Ayral, “ Bu yaşta sahneye çıkmanı­ zın nedeni sa n a t aşkı mı, yoksa ekonomik nedenler de söz konusu mu?” sorumuza şu yanıtı veriyor:

“ Öncelikle sanat aşkı rol oynuyor tabii. Çünkü, in­ sanın içindeki bu aşk ateşi kolay kolay sönmüyor. An­ cak, ekonomik nedenler de oldukça etken bu kararda, I975’te emekİi edildikten son­ ra 1983-1984 yıllarında Nejat Uygur ile çalıştım. Bu da 15 yılda ikinci tiyatroda görev yapışım oluyor. Kızımla otur- masam, aldığım 600 bin lira emekli aylığı, kiraya bile yet­ mez.”

“ Peki bunca yıldan son­ ra yine de heyecan duyuyor musunuz?"

“ Duymaz mıyım? Zaten bu iş, heyecan olmadan sür­ mez. İlk günlerde arkadaşla­ ra k a l b i m i t u t t u r d u m , ‘Yapma baba. Sen de heye­ canlanırsan biz ne yapalım?'-, dediler.”

»54 YIL SONRA AYNI R01

Yayınlamayı düşündüğü h atıratın ı, oyundan kalan

İLK BAŞROL HEYECANI

Yıl 1947, oyun Johan Strauss’un “Yarasa”sı.

zamanlarda yazmaya çalışan Necdet Mahfi Ayral’ın yüz­ lerce anısı var tabii. Bunlar- d a n b i r i , 54 y ı l ö n c e D arü lb e d ay i’de oynadığı, M usahipzade C elal’in “ İs­ tanbul Efendisi” oyununda canlandırdığı Terzi Agop ro­ l ünü, 1988 yılında T V ’de oynaması. “ Bu, başka bir ül­ kede olsa, o sanatçı el üstünde tu tu lu r” d iy o r ve ekliyor: “ Ama...” Ne yazık ki, çoğu konuda olduğu gibi sanatçı­ larımıza gereken ilgiyi gös­ t e r me k o n u s u n d a da bu “ Ama” sözcüğü ortaya çıkı- veriyor.

İşte unutamadığı bir anı­ sı daha. Elia Kazan, 1944 yılında çevirdiği bir filmde yaşlı bir hamalı oynamasını istemiş. İki gün gidip geldik­ ten sonra üçüncü gün kame­ ra karşısına çıkabilm iş ve beşinci çekimde Kazan “T a­ mam, oldu” dediğinde ekip­ tekiler hep birlikte alkışlamış onu. Bir de Fransızların bir oyununda kendisini izleyen Askeri Ataşe “ Fransa için ne isterse söyle” deyince ne ya­ pacağını şaşırm ış, sadece teşekkür edebilmiş. “ Ülke­ sinde sahneye çıkmayı istedi- ğ i mi s ö y l e y e b i l s e y d i m hayatımın akışı değişebilirdi'’ diyor ve ekliyor:

“ Ne yapalım , alın ya zımda yokmuş.”

1947'den beri o oyunda partneri olan Fransız bayan­ la halen mektuplaştığını da vurguluyor, gözlerinin içi gü­ lerek. Ancak, şu sözleri söy­ l er ken hüz ne d ö n ü ş ü y o r gülümsemesi:

“ Çok üzücüdür ki, bir­ kaç oyunlarında rol aldığım yabancıların gösterdiği ilgiyi, kendi ülkemin insanından gö­ remedim.”

İşte, öm rünü tiyatroya adamış, 82’lik sanatçının acı sözleri. Acı ama, gerçek.

VE SON OYUNU Yıl 1991, oyun “Hamlet II”.

AYRAVdan

• Doğumu: 1908, İstanbul • Medeni hali: Dul, tek çocuk babası • Eğitim durumu:

Babasının ölümü üzerine Galatasaray Lisesi son sınıflan ayrılmış • Zevkleri: Fotoğraf çekmek, oyuncak elektrikli trenle oynamak • Okuma tevki: Fransızca yazılmış mesle­ ki kitaplar • Müzik zevki: Batı Müziği ve çok sesli alaturka şarkılar. Bir zamanlar keman, ud, mandolin, gitar ve boru çalmış • Beğendiği mütik sanatçıları: Kanuni Ah­ met, Cemal Reşit Rey, Muhittin Sadak • Yaptığı sporlar: Tenis oynamış, bisiklete ve ata binmiş • Tuttuğu takım Galatasaray (2. takımında top koşturmuş) • Beğendiği fut­ bolcular: Tanımıyor • En sevdiği yemek: Ispanak • Uğuru: Yok (Alın yatısı ile el falı­ na inanıyor) • Tekrar dünyaya gelse ne olmak ister: Aktör ve bir de pilot ya da kaptan olmak • Bildiği yabana diller: Fransızca, Rumca, Almanca. Biraz da İngilizce ve İtal­ yanca.

Şener şen in

başrolünü oynadığı

"Kırmızılı Kadın ’ın

gösterildiği günlerde

rol aldığı reklam

filminde giydiği

kıpkırmızı elbisesiyle

dikkati çekti Nilgün

Uzgari:

bu

filmi

sonrasında İsmi

"Kırmızılı Kadın"

kaldı

.196*’ tü* * a J

* Sos«r°y A

l n;İSi •

v ü ^ te U '

jilfl-¡ I » f oh” 9? l -SUYtt-> T leri sCV ;k iste,; D ne o * f. t# * -ol*1

Yianmış

şarap

gibi

BILGIN'DEN

• Doğum: İstanbul 1957, • Me­

deni hali: Evli, • En son bitirdi­ ği okul: İstanbul Anadolu Hisarı Spor Akademisi, • Meraklan: Briç oynamak, kitap okumak, • En değer verdiği varlık: Ailesi, • Tüttüğü takım: Nişantaşı, Ga­ latasaray ve Altay, • Beğendiği yemekler: Et türü yemekler, piz­ za, mantı, • Hoşlandığı mütik: Hqfif müzik, • Uğuru: Yok, • Bir daha dünyaya gelse ne olmak is­ ter: Mühendis

HAKAN TARTAN

Ü Ç Ü K L Ü Ğ Ü N - DEN beri sinema ve sahne sanatçılarına

BÜLENT KATARCI

S

- “—j PORCU hırslıdır, doğal olarak.

Ancak, bu hırs hiçbir zaman --- için rakiplerine kötü, acımasız

davranmayı beraberinde getirmemeli­ dir.

O, sporcu olduğunu unut mayı p onun gerektiği gibi hareket etmenin dışı­ na çıkmamalıdır. 20 yıldır futbol oyna­ yan ve halen Nişantaşı’nda top koşturan Önder Bilgin’in yaptığı gibi. Nişantaşıs- por'a gelene dek Galatasaray, Altay, Beykoz, Bakırköy ve Ispartaspor’da fut­ bol oynayan, tam anlamıyla örnek bir sporcu. Çünkü, futbola başladığından bugüne değin tek bir kırmızı kart görme­ miş.

Futbolda yenmek denli yenilmenin de doğal olduğunu, spor ahlakına yakı­ şır şekilde hareket etmeyi ilke edindiğini belirten önder Bilgin, “ Amacım, hiç kır­ mızı kart görmeden jübilemi yapmak” diyor.

benzetirlermiş onu. Sapsarı, uzun saçları ile dikkat çekti­ ğinden olacak kimi “ yerli Marylin Monroe” dermiş, ki­ mi de “ Madonna” .

Şener Şen’in başrolünü oynadığı filmle Türk sinema­ sına da konu olan “Kırmızılı Kadın” filmi ile ünlenmesi ise bir klima reklamında yer al­ dığı günlere rastlıyor. Gerek yapılan afişlerde, gerekse ta- p nitım şovlarında kıpkırmızı- giysisi ile beğeni topla­ yan genç manken Nilgün Uzgan, artık “kırmızdı ka din” . Arkadaşları, dostları

böyle sesleniyor ona. Li s a n s l ı bi r h e n t b o l oyuncusu olan, daha sonra

futear, doğru savuruyor.

- - -

-

Tutmasa ortaya

ETEKLER

YUKARI

Klimanın üflediği

hava,Nilgün Uzgan Tn

giysisinin eteklerini

y u m l a r d a b u l a n Ni l gün

Uzgan, şu günlerde başarılı ,bir iş kadını olma yolunda. Satış danışmanı olarak başla­ dığı iş deneyiminde bugün vardığı nokta, bir tanıtım ve mankenlik ajansının sahipli­ ği. İşinin en iyisini yapmayı hedefliyor. İzmir'den ayrılan mankenlere üzülüp sinirleni­ yor, “ M ankenlik olayının İzmir’de de en ¡yi şekilde,

pro-muzır bir görüntü

çıkabilir..

fesyonelce yapılacağını kanıt­ layacağım” diyor.

İyi bir tiyatro ve sinema sanatçısı olmayı hedefliyor. Ancak şimdilerde tek düşün­ cesi, genç iş kadını olarak başarı. Gelecekle ilgili planla­ rı ondan sonra geliyor.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

TeleGeography’ye göre İnternet trafiği, 2007 ortalarından 2008 ortalarına kadar geçen bir yıllık sürede, daha önceki 12 aylık büyüme oranı olan %61’den daha düşük

Baz› Kuiper Kufla¤› kuyrukluy›ld›zlar›n›n kim- yasal yap›s›n›n, Oort Bulutu kuyrukluy›ld›zla- r›n›nkiyle benzeflmesi, baz› kuyrukluy›ld›zla- r›n çok

Ahmet M ithat Efendi roma­ nında alafranga tipin karşısına Batı kültürü ile Os- manlı kültürünü birleştirmiş ideal bir tip olan Râkım Efendi’yi

Eşlerin gebelikte cinsellikle ilgili düşüncelerine göre gebelerin KCİÖ ve VAÖ puan ortalamaları değerlendirildiğinde; gebelikte cinsel ilişkinin güvenli

Görüldüğü üzere, kültür endüstrisine şekil veren tüketim, sahte ihtiyaç ve eğlence unsurunun temel olduğu, günlük yaşamın doyurulmasına yönelik olarak

Çünkü, WoS’ta 2001 yılında listelenen ve 2001 tarihli 6570 yayına ek olarak daha önceki yıllarda yayımlanan dergilerde çıkan Türkiye adresli 1022 yayın daha

Bu meçhul tropun içinde, ha­ kikî bir san’at ateşile yanan, b'r san’atkâr kabiliyetine hakikaten malik bulunan bir iki unsurun, birkaç unsurun mevcud bulun -

Türk milletini hür ve müstakil yaşatmak için Cumhuriyeti kurdu, onu muasır medeniyet seviyesine yüseltmek maksadiyle inkılâpları yaptı- Milliyetçiliğin temeli