28 TEMMUZ 1989
"FATMA ALİYE HANIM BİR GÖRENEK ROMANCISIDIR.
BUNUNLA BİRLİKTE KALIPLARI KIRARAK, KADININ ÇALIŞMA
HAYATINA ATILMASI GEREKTİĞİNİ VURGULAYAN İLK
EDEBİYATÇILARIMIZDAN BİRİDİR"
Askı kadınlar
da
Nail
Güreli
Cezaevleri ve Doğu
’Muazzez Tahsin boyuna ro
manlar yazar. Yalnız genç kız
lar İçin mutluluk çeyizleri İş
ler. Boyuna platonik aşk ser
gilerinde gezdirir okurunu.
Kendisi hiç evlenmemiştir
gARİHÇİ ve d e vle ! adamı Cev det Paşa’mn kızı Fatm a Aliye Hanım , bazı kaynaklara göre on sekiz, bazı kaynaklara g ö re yirm i yaşındayken Muhada-
rat adlı b ir roman yayımlar. Yıl
1892, O sm anlI im paratorluğu b ilin m e z b ir sona do ğ ru sü rüklenm ektedir.
Fatm a Aliye H antm ’ın ‘yararlı b ilg ile r’ an lam ına gelen M uhadarat’ ında Ahm et M ith a t Etendi İmzalı eserlerden e tk ile n d iğ i yadsına maz. Bunu doğrudan d o ğruya yazarın ke n d i si açıklar. Daha ö n ce le ri “ B ir H anım ” imza sıyla Fransızcadan rom anlar çevirm iş olan ya zarımız, olaydan olaya, konudan konuya sıç rayarak, serbest, gevşek b ir Örgüyle g ü n ü n den p o rtreler, peyzajlar çiz m iş tir.
BRONTE KARDEŞLER DEN DE
]__________ CESUR___________
Ö vünerek s ö y le y e b iliriz kİ, Cevdet Paşa’- nın kızı Brontö K ard e şle rd e n daha cesurdur. Ç ünkü onlar, yaklaşık kırk yıl önce, ş iirle rin i b jr k ita p ç ık ta to p la m ışla r, “Üç Hanım” d iy e İmza atacaktan yerde adlarının baş h a rfle ri ne uygun üç erkek adı uydurm uşlardır: Cur-
rer, E llis ve Acton Bell’ln Şiirleri. Ü ste lik on-
har yazının çizinin sözüm ona özgür olduğu b ir ülke d e yaşamaktadırlar...
Yalnız C harlotte, Em lly ve A nne Brontö İnanılm az g ü ze llikte rom anslar, aşk ö ykü le ri kalem e alm ışlarken, Fatm a A liy e Hanım ne d e m in andığım ız romanında, ne de 1898’de basılan U d id e aşktan öyle uzun bo ylu söz açar. O dönem lerde “Bir HanıırT’ ın rom an çe v irm e s i, hele yazması şaşılacak, garipsene- cek, ha tta hayli Orkülecek d u rum lardandır.
Bakın, C um hurlyet’in İlk kadın yazarların dan Nezihe M uhittin, çocukken okuduğu Fat m a A liy e ’yi yıllar sonra hangi izle n im le rle de ğ e rle n d irm iş:
“ Fatma Aliye laml, kalbimde huşu uyan dıran, akla hayret veren bir İsimi Onu bütün gördüğüm ve bildiğim kadınlar gibi tahayyül edemiyorum. Uzun saçlı, İpek fistanlı, ince sesli bir kadın olarak düşünemiyorum. Bazı gazetelerde, yazı yazan, romanlar neşreden bu kadının bir efsane yaratığından farkı ne idi?!”
SESSİZ SEDASIZ BİR ÖNCÜ
U d id e aşka ancak do la ylı yoldan d e ğ in il m iş tir. Hayatta kim se siz kalm ış Bedla, baba sı sayesinde çalm ayı ö ğ rendiği udu b ir m es lek aracı, altın bilezik b ilip , varlıklı evlere m u s ik i m u a lllm e si sıfa tıyla g irip çıkar. G enç kız b ir tek sazına âşıktır. Ne var ki istikbale ait sa yısız tasarı ve özlemi, verem, bu amansız has ta lık engelleyecek, Bedla on beş gün İçinde ö le ce ktir.
■* U d fy i bize doğrudan doğruya romancı ak- t&rır. O, Bedla'yı tanım ış, sevm iş, öyküsünü yazılmaya değer bulm uştur. Acı so n karşısın da üzüntüsünü saklayamaz:
“Dokuz on aydan beri bu sonu yazmak için kendimde güç bulamadım. Bu halin hatırlan ması ve tasavvuru bunun için kalem tutabile cek mecal bırakmıyordu. Düşünürdüm: Bedla gitti! O sazi O sesi O zeka) O his!.. Onlar da bitti mİ?.. Fakat yazmak lazımdı. Zira o arzu lar, o hevesler artık vasiyet yerine geçmişti.”
F atm a A liye Hanım b ir görenek rom ancı sıdır. B u n u n la b irlik te kalıpları kırarak, kadi rlin ça lışm a hayatına atılm ası g e re ktiğ in i vur gu la ya n, böylesi b ir g iriş im d e n ancak o n u r duymamızı İleri süren ilk edebiyatçılarımızdan b irid ir. Yaşam ına iliş k in b ilg ile rim iz old u kça kasıtlı. 1908’den so n ra babası Cevdet Paşa aleyhine, İttih a t ve T e ra k k i’nln g ö s te rm e lik hü rriye t anlayışından yararlanarak bol kese den atıp tutanlara b ir yanıt kitabı yazmaya ka râr v e rd iğ in i b iliyo ru z: Cevdet Paşa ve Zama
nı. Besbelli derdini anlatamamış, eserinin ik in
c i c ild i yayınlanm adan kalm ış.
* Devrinin fırsatçı aydınları tarafından kaba İfadelerle yerilm iş Cevdet Paşa’nın kızı her şe- yş rağmen toplum una küsm em iş, Birinci Dün
ya Savaşı’nda g ö nüllü çalışm ış, hanım lardan
oluşan b ir yardım ö rg ü tü kurm u ştu r. O, se s siz sedasız b ir öncü, yol açıcıdır.
Fatma Aliye Hanım siyasası hayli ça lka n tılı b ir dönem i kavramaya uğraşırken, A d liye Kjezaretl memurlarından Salih Reşat Bey’in kı- z| Güzide Sabri, Ç am lıca K o ş u y o lu ’ndakl Köşklerinde o acıklı İlk rom anını ya z a c a k tır
Münevver. 1899’da İs ta n b u l'd a Hanım lara
yazar.
"Fatma Aliye ismi kalbimde huşu uyandıran, akla hayret ve
ren bir İsimi onu bütün gördüğüm ve bildiğim kadınlar gibi
tahayyül edemiyorum. Bazı gazetelerde, yazı yazan, roman
lar neşreden bu kadının bir efsane yaratığından farkı ne idi?!
/
J :
J
O k / a y
M ahsus G azete’de te frik a edilen bu içil ve kı sa rom an Eylül'le, Aşk-ı Memnu ile beş aşa ğı beş yukarı aynı zamanlarda kitap olarak ba sılır.
Güzide Sabri, H allt Zlya'nın ya da Mehmet Rauf'un sanatkârca üslupları yanında basit bir ko n u şm a d ilin d e , g ü n d e lik ifadeye sığınm ış, İddiasız b ir genç h anım dır ve o zam anlar he pi to p u on dö rt, on beş yaşlarındadır. Uzak ve so lg u n dağlara sonbaharın sis le ri ç ö k tü ğ ü n de, yaprakların sararıp yavaş yavaş d ö k ü lü şünde ruhun garip b ir m elâl ile çırpınışı, A y şe Güzlde’yi derinden etkiler, kendisinden bir kaç yaş büyük kom şu ablasının macerası kal b in i burkar.
YAŞANMIŞ BİR
HAYAT HİKÂYESİ
Münevver yaşanm ış b ir hayat h ikâ ye sin
den e sin le n m iştir. U nutulm uş edebiyat ta rih çile rim iz d e n Behçet Yazar’ın şu kırık dökük ifa d e li özetleyişi Münevverin a lçakgönüllülü ğ ü n e adam akıllı yaraşıyor, bugün de yaraşı y o r
"Münevver, amcazadesi genç Tıbbiyeli Şe- fik’le sevişiyor. Çocuk verem oluyor, A da’ya götürüyorlar ve ‘Bir kadınla evlendi, seni sevmiyor* diye kızı ayırıyorlar. Münevver ba basının yazıhanesinde bir mektup görüyor. Ada’dan gelen bu mektuptan verem olduğu nu anlıyor. Ertesi günü Şefik’i görmek İçin Bü- yükada’ya gidince tabutu ile karşılaşıyor, beş
ay hastalık g e ç iriy o r ve dünyaya küsüyor. Ne tic e d e M ünevver de verem den ö lü y o r.”
SOLCUN ÇİÇEKLER...
Güzide Sabri ese rciğ in in sonunda, sonba harın so lg u n ç iç e k le ri ile o iki s e vg ili v ü c u dun g ö m ü lü o ld u ğ u to p ra kla rı süsler. Ve h iç v a k it ka yb e tm e ksizin ka lb in d e hasta F ik re t' in macerasını yazmaya koyulur. Ölm üş Bir Ka dının Evrakı M etrukesi, yani ö lm üş b ir kadı nın b ıraktığı kâğıtlar, g izli d e fter, perişan ev rak...
F ikre t, D o kto r N ejat'a âşıktır. D o kto r Ne ja t, M ediha H anım ’la evli, iki ç o c u k babası dır. F ik re t yasak aşkını k a lb in in y o rg u n lu ğ u na katar. K e ndisinden yaşça epey büyük Sa it B ey’le evlenir, bunda üvey a n n esinin rolü de vardır. Acı tesadüf izdivaçtan sonra da gön lümüzü in c ite c e k tir Nejat, meğerse Sait Bey'- in yakın akrabasıdır... İsta n bu l’ca başlayan ro man, M ısır’da, uzak b ir çiftlik e v in d e , Büyüka- d a ’da devam eder. Ö nce Sait Bey, ardından F ik re t ölürler. Zaten yasak aşk ortaya çıkm ış, d ile düşm üştür. Geriye öksüz yavru, Sait Bey’ le F ik re t'in kızları N edret kalır. N e d re t'in ro manı ise on yedi yıl sonra yazılacaktır. F ikre t’ in yaşamadığı m utluluğu Nedret yaşar ve böy le lik le Kerim e N a d ir’in H ıç k ırık ’ ında N alân’- ın a ğ la ttığ ı Kenan'ı H andan'ın g ü lü c ü k le rle do n atm a sın a kılavuzluk eder
D o k to r N e ja t’ ın aKibetini es geçm eyece ğiz: O, aklını kaçırarak, o ğlu ta rafından Kahi- re’ye gid e n va p u ra b in d irilir; b ü tün d u y g u la
rından uzak -bu rom anlarda ç iftlik e v le ri g ib i duygular ve her şey de hep ‘uzak’tır- başka bir »diyarda c in n e tin i sü rü kle m e ye gider.
Ö lm üş B ir Kadının Evrakı M e tru ke si bek le n m e d ik b ir ilg i d e vşirir. G üzide Sabri, halk arasında Halide Edip'I d e falarca aşan b ir yay g ın lık kananır. Bu y ö n ü y le o ku r y e tiş tiric ile rinden sa yılm alıdır.
Hicran Yarası’ nda "e le k trik ziyaları” na rağ men, kalpaklı lam ba devrinin ih tiras dolu aşk ları hâlâ sürüp gider. M uhafazakâr a ile le r alaf ranga salonlara açıldıkça yıkım lar üst üste ge le ce ktir... En d e rli to p lu rom anı Neclâ, eskisi kadar rağbet görmez. Güzide Sabri’yi çok son raları yerli sinem a keşfedecek. Ö lm üş B ir Ka dının Evrakı M e tru k e s i’yle Y abangülü bir-ikl kez film e alınacak, y a p ım la r gişe rekorları kı racaktır. Bu eserlerin yazılışından günüm üze geçen yılla r için d e kitap okum a alışkanlığının g it g it azaldığını d a yeni basım ların a rtık örı- cesiz sonrasız gerçekteşm eylşinden kavrarız.
G üzide S a b ri'n ln rom a n la rın ı Sem ih L ü tfi Kitabevi, “ ucuz rom a n la r s e ris l” nde basm ış tır.
P o p ü le r ed e biyat usul usul çehre d e ğ iş tirm e y e k o y u lm u ş tu r. A ş k la rd a alafranga b ir duyarlık edinm eli, okur, şarkın hicranlarından, gözyaşlarından, m üteverrim öykülerinden sil- kin m e lid ir...
CU M HU RİYETTE SALON AŞKLARI
K u rtu lu ş S avaşı'ndan ü ç yıl kadar önce Halide Edip Beyrut Kız S u lta n isi'n in genel m ü fe ttiş id ir. İs ta n b u l’dan B e y ru t’a, Şam 'a davet e ttiğ i hocalar arasında çok genç bir hanım var dır: S elanik d o ğ u m lu , avukat Hakkı T a h s in ’ in kızı Muazzez.
Muazzez Tahsin Berkant T ürkiye’ye dönü şünde de ö ğ re tm e n liğ e devam edecek, d er ken bankada ç e v irm e n liğ e başlayacaktır. Ge rek Fransızcayı iyi b iliş i, gerekse k o z m o p o lit S e la n ik’te g e ç ird iğ i ç o c u k lu k yılla rı Muazzez Tahsin'i Batı’nın ço k okunan, ölçülü, ailevi aşk ro m a n la rın ın y e r li u y a rla m a s ı iç in e k s ik s iz b ir yazar k im liğ in e b ü rü n d ü re ce ktir. 1933 yılın d a Sen ve Ben yayınlanır; rom anın adı b ile Fransızcayı k e n d iliğ in d e n ç a ğ rış tır m aktadır.
GARİP BİR İZDİVAÇ
M uazzezT ahsin e lli y ıla y a k ın yazarlık ya şam ında ilk gün de n son güne nezih aşk ro m anları kalem e alır. B ir ka lıp o lu ş tu rm u ş tu r. G enç kız d e ğ iş ik s e b e pler d o la y ıs ıy la kendi sakin çe vre sin d e n ayrılarak, İsta n b u l yüksek «Of y e le sin in ortasına düşer. Bu beklenm edik çevre d e ğ işim i ço ğ u n lu kla “ garip b ir izdivaç” d o la yısıylad ır. Y akışıklı, şakaklarına kır d ü ş m üş m ağrur eşi başlangıçta genç kızdan pek hoşlanm az. Zaten s o s y e te n in şen d u lla rıy la sıkı fıkı İliş k ile r içindedir. G enç kıza yörekent- te k l b ir ç iftlik e v in d e te k başına yaşam ak d ü şer. Bazan da b ir üvey evlat g ö ze tim in e bıra kılm ıştır.
Ne var ki zaman g e ç tik ç e genç kız ç if t lik te çalışanlarla, üvey ç o c u ğ u y la , kır köyünün in sa n la rıyla c id d i d o s tlu k la r kuracak, herkes tarafından sevilecek, bu durum da m ağrur eşi nin gözünden kaçmayacaktır. G arip izdivaç g i derek b e n lik ça tışm a la rıyla sarılı b ir aşka d ö nüşür. P la to n ik aşk itira f e d ild iğ in d e , b irb ir lerini o güne kadar anlayam am ış karı koca ya ta k odasına d o ğ ru yol a lırla r ve bu rom a n la r tu va le t m asaları, g a rd ıro plar, k o m id in le r, p i rin ç k a ryo la la r ö n ü nd e b itiv e rir.
Ah o Batılı genç kızlar! Söz g e lim i B ir Rü ya Gibi’de banka m em uresi çevirm en Şermin, büyük kentte b ir başına, çalışarak hayatta kal manın y o lla rın ı arayan aydın ve id e a lis t b ir genç kızdır. Acaba hayat ona g ü lü m se ye ce k m idir?
Muazzez T ahsin b o yuna rom a n la r yazar. Yalnız genç kızlar iç in m u tlu lu k çeyizleri iş ler. Boyuna p la to n ik aşk se rg ile rin d e gezdi r ir okurunu. K endisi h iç e vle n m e m iş tir. Eski b ir fo to ğ ra fın d a başında beresi, dudaklarına kopkoyu ruj sü rü lm ü ş, yaşanan hayatla yazı lan hayatın ka rşıtlığ ın a ş a ş k ın lık la bakar g i b i, birtakım acı so ru la r y ö n e ltir g ib i d u ruyor. Bonjurlu, bonsuvarlı diya lo g la rın ın geçen za manda b ü s b ü tü n s ilin d iğ in e e lb e tte ta n ıklık ediyor... n n n K i : i - : ıimiüilItHÜNÜlüHllüHi
YARIN: Ç1KRIAZ
SOKAKTA ÇILGINLIKLARI
âO Z OKUDUN
*
5.5 aydır maaş
bekliyorum
ı 3 Şubat’ta emeklilik için SSK’ya başvurdum. 18
tem m uz günü durumumu sormak için gittim. Bü
tün evrakımın tamam olduğunu, ancak sigortaya
¡giriş bildirgemi bulamadıkları için (nasıl kaybolu
yorsa) 20 Nisan’da Genel Müdürlüğe teleks ile so
rulduğunu öğrendim. Çünkü orada da bir kopyası
bulunuyormuş. Düşünün, 3 ay zarfında bir giriş bil
dirgesi, Ankara’dan İstanbul’a gönderilmiyor.
Emekli olacak vatandaş da 5.5 aydır maaşı gelecek
diye bekliyor. Bu arada avans verilmesi konusun
da yaptığım başvuruya da red cevabı verildi.
ı Bu konuyu, artık bilgisayara geçtik, teleks ile
haberleşiyoruz, en geç 3 ayda maaş bağlıyoruz di
ye demeç veren yetkililere duyururum.
A .A —İstanbul
Anayasa’ya
aykırı davranış
Süper Emeklilik Yasası’nı 62 bin emekli değil,
hükümet çıkardı. Şahsen, süper emekli olabilmek
için bazı kıymetli eşyalarımı sattım. Benim gibi bir
çok emekli de aynısını yaptı. Şu anda o gün sattık
larımın değeri 25-30 milyon lira civarında. Vatan
daşın parasına yazık değil mi?.. Madem Anayasa’
ya aykırıydı, neden zamanmda bu yasa çıkarıldı?
Bizim milyonlarca tutannda ödediğimiz peşin pa
raların 1992 yılına kadar verilmemesi haksızlık de
ğil mi? Bizim bu paralarımız ya hemen verilsin ya
aa hakkımız olan zammı normal emeklilik maaşı
mızın üzerinden hesap ederek, süper maaşımıza ilave
etsinler. Çünkü bu süper emekli aylığı içinde bizim
hak etmiş olduğumuz normal aylıklar var. Şimdi
bunun aksi yapıldığı için Anayasa’ya aykırı davra
nılmış oluyor.
Hidayet TÜRKİŞ-Çaycuma
■
fii
I
1 Nİ s i m İ
511 44
10
(15 hat)-
527 42
08
AVUKATINIZ
TV haberleri
görüntüden
yoksun
Televizyon haberleri çok kötü veriliyor ve görüntülü habere az yer ayrılıyor. Be yazcamda bep spiker görün tüsü hâkim oluyor. Oysa Ba- b ’da, 1/4 spiker görüntüsü varsa, 3/4 oranında da canlı görüntü vardır, Harita, çiz gi kroki, sabit fotoğraf ilkel ve tatmin edici değil.
Anadoln’da olay gece ya nsı meydana geliyorsa, aynı zamanda yayınlanmıyor, an cak ertesi sabab kaza enkazı veriliyor. Örneğin, TRT ekibi bir yangını önleme çalışma- lannı, atanan önlemleri anın da naklen yaymlamalıdır. 19 Temmnz'da İzmit'teki paniği gazetelerden öğrendik.
Dış haberler verilirken, daha ne olduğunu anlama dan görüntü kaldırılıyor. Bu şekilde haber programlan ha zırlamak seyirciye saygısızlık etmektir. Benim gibi çok sa yıda idşi aynı düşünceyi pay- laşıyor. TRT’etlerin bu konu da dikkatini çekmek isterim. Ragıp Türkmen-Taksim
Emlak vergileri
yeterince
gelir sağlamıyor
Emlak vergilerinin toplanması, belediyelere de vir edilmesinden sonra, önemli bir gelir kaynağı olan bu vergiye Maliye Bakanlığı’nın hiçbir ilgisi kalmadı.
Gayri menkul alım ve satımında ödenen vergi için matrahın alan ve satan tarafından karşılıklı an laşma ile belirlenmesi önemli bir gelir kaybına ne den oluyor. İnşaat sektörü hiç de küçümsenmeye cek derecede ilerlemiş, artık bu sektör ekonominin önemli bir parçasını oluşturmuştur. İnşaat sektörü için, her yıl inşaat metrekare maliyet bedelleri ya yınlanmakta ve asgari sigorta primleri bu maliyet ler üzerinden tahsil ediliyor. Bu oranlara göre, emlak vergileride tahsil edilebilir olduğu halde bu yön tem takip edilmiyor.
• GAYRİ MENKUL FİYATLARI
ÇOK YÜKSEK AMA...__________________
Günümüzde ekonominin belini büken enflasyon, gayri menkul fiyatlarının aşın boyutlara ulaşması na neden olmuştur. Bu durumda Emlak Vergisi’ne olan bu ilgisizlik nedendir? Bugün belediyeler gelir kaynaklannı artırabilmek için birtakım arayışlar için de olmalanna rağmen ellerinde mevcut bu önemli gelir kaynağını tam anlamı ile kullanamıyorlar.
Gayri menkullerin satış işlemlerinden başka kat karşılığı yapılan inşaatlar da önemli bir yer tutu yor. Bu çeşit gayri menkul inşaatlannda toprak sa hibi ile müteahhit arasında yapılan sözleşmeler ki mi zaman resmiyet kazanmakta, kimi zaman kay da dahi geçmemektedir. Çünkü taraflar aralarında sözleşmeyi istedikleri gibi yapmaktalar. Bunun önü ne ancak yeni tedbirler ile geçilebilir. \
Kflfln A » „ I , ‘
Ciddi olarak kabul etmek zor!
Oldukça tuhaf b ir durumla karşı karşıyayım.
Ben Gönen'de oturuyorum. 1987yılında Gönen’
de mesken ve işyerlerinin sıcak yeraltı suyu ile ısı
tılacağı
ilanolundu. Taliplerin 100.000 TL. yatırma--
sı gerektiği bildirildi. Benimle birlik te bu parayı ya
tıranlar oldu. Bir süre Gönen ayaklandı, her yer eşe
lendi ve bugünlere gelindi, ama pek iy i gelinm edi
zira:
%74 hissesi belediyenin olan kaplıcalar idaresi
bana b ir yazı göndererek logarlara uzaklığa göre fi
yat tespit e ttiğ in i bildirdi ve 31 m uzaklıktaki evim
için 180.000 TL yatırmam, 33 m uzaklıktaki işyerim
için ise 1.335.000 TL. yatırmam gerektiği bildirildi.
Bu parayı 10 gün içinde ödemezsem hukuki işlem
yapılacakmış.
1.335.000 TL. istenen işyerim in yakınında dört
işyeri daha talepte bulunmuş ama onlara daha bağ
lantı yapılmamış. Ben bu dört işyerinin daha talep
te bulunduğunu dolayısı ile bir tek benden 1.335.000
TL.'nin istenm esinin haksızlık olduğunu, onlardan
da iştirak bedeli alınması gerektiğini ileri sürdüğüm
de aldığım cevap şu oldu:
“ Dört işyerine bağlantı yaptığımızda sen onlara
rücu edersin hisselerine düşen parayı talep edersin
”Böyle şey olur mu?
H D
. G ö n e nValla sayın okuyucum bazen bana sizinki gibi ah ret sorusu sorulmuyor değil, soruluyor, ben de ol maz öyle şey diyorum, takip edebildiklerimi takip et tiğimde bakıyorum kİ sonunda yanılmışım, olmaz de diğim şeyler bal gibi oluveriyor, şimdi bende öyle bir kanaat oluştu ki tuhaflık bu olayları yaratanlar da değil galiba bende.
Bir idare ısıtma tesisatı döşeyecek, semtin tüm masraflarını sizden isteyecek, başkalarına tesisat bağlandığında siz kapı kapı dolaşıp iştirak payı top layacaksınız, bir komedi filminin senaryosu gibi.
Siz ödeyebiliyorsanız istirdat talebi hakkınız saklı kalmak kaydı ile bu parayı ödeyin ve elinizde bu söz leşme veya yazılı bir belge varsa, bununla bir avu kata başvurun re ödediğiniz fazla
paranın
iadesi için dava açın, işin ciddisi budur.Ö L Ü C Ü L Ü K T E N , a y rılık ç ı lık ta n , te rö rd e n y a kın an la ra , m a n g a ld a kü l bıra km a ya nla- ra b a k ın ız ; o n la r d a b ö lü c ü -
f
lü ğ ü , a y rılık ç ılığ ı, te rö rü kış-„ kış-„ ___k ır tıy o r ve d e u y g u lu y o r. C e z a e v le rin d e d ir lik ve d ü z e n i sağ- la y a m a y ın , rü ş v e t b a ta ğ ın ı k u ru ta m a - yın ; o n d a n s o n ra b ir y a d a b irk a ç c e z a e v in d e tü n e l a ç m a g ir iş im i o rta y a ç ık a r ılın c a tü m c e z a e v le rin d e te rö r havası e s tirin . Bu b a h an e ile h ü k ü m lü ve tu tu k - lu la rın k ita p o k u m a k ta n g ö rü ş y a p m a y a k a d a r tü m te m e ! İn s a n lık h a k la rın ı k ıs ıt la y ın , in s a n la rı h ü c re le rd e b a s k ıla rd a n g e ç irin . Bu, d e v le t g ü c ü n ü n g ü ç s ü z lü ğ e ve k a b a k u v v e te d ö n ü ş tü rü lm e s in d e n b a ş ka n e d ir ki? .. “ K u ru n u n y a n ın d a y a ş da y a n a r” a n la y ış ı g ü ç lü b ir h u k u k d e v le tin in b e n im s e y e c e ğ i a n la y ış o lm a m a lıd ır. “ T e rö rü ö n le d ik , a rtık in s a n la r ö l d ü rü lm ü y o r ” d iy e ş iş in e ş iş in e o r ta lık ta d o la ş a n B a şb a ka n S ayın O zal, D o ğ u ’- d a o lu p b ite n le ri g ö z a rd ı e tm e k is tiy o r . S iz o la y la rı ne k a d a r ö rtb a s e tm e k is te se n iz, D o ğ u ’ya g ö z le rin iz i ka p a yıp B a tı’- d a g ü llü k g ü lis ta n b ir y a ş a m s ü rd ü rs e - n iz d e, k im i acı g e rç e k le ri ve ra k a m la rı y o k e d e m e z s in iz .B
ÜTÜN ş iş in m e le re , k ö k ü n ükazıdık”
b ö b ü r le n m e le “eşkıyanın
rin e k a rş ın D o ğ u ’d a ya ş a n a n : o la y la rın 2 y ıllık b ila n ç o s u n u g e ç e n le r d e iç iş le r i B akanı S a yınAbdülkadir Ak
su
a ç ık la d ı. G ü n e y d o ğ u ’d a O la ğ a n ü s tüi
H a l B ö lg e V a lillğ l’n e b a ğ lı 11 ild e s o n ; iKi y ıld a te rö r o la y la rın d a ö le n le rin sa- i yısı g ü v e n likgörevlisi, terörist
vevatan-
l daş
o la ra k 596,’yı b u lm u ş . E vet, ü ç g ru p i ö lü d e n b irin e“vatandaş”
d iy o rla r, s a n ki ö te k ile r v a ta n d a ş d e ğ ilm iş g ib i!.. S o n 6 a y d a y a ln ız S iirt, M a rd in ve H a k k â ri ille rin d e 250 te rö r o la y ı o lm u ş . Bu m u te rö rü ö n le m e k ? .. Bu m u d ir liğ i d ü z e n liğ i, ca n ve m al i g ü v e n liğ in i s a ğ la m a k ? B u m u
“huzuru
: te s is e tm e k ? ” ... A v u ç la rın ız ı B a tı’nın b ü y ü k k e n tle ri n e a ç a ra k“İşte terörü önledik”
d iy e n u tu k a ta n la ra“Ya Güneydoğu’dakller
ne-i o ne-ilne-ik ? ” d ne-iy e s o rm a z la r m ı?
E fe n d im , o n la r a n a rş is t, o n la r eşkı- i ya, o n la r a yrılıkçı, o n la r b ö lü c ü , o n la r dı- : şa rd a n s ız ıy o rla r.
Ya peki sen ne b iç im h ü k ü m e ts in , sı- j nırla rın a sa h ip o la m ıy o rs u n , ü s te lik iç e r id e d e sa p ile s a m a n ı b ir ib ir in d e n ayıra-
; m ıy o rs u n . • 1 EVET, e ş k ıy a n ın te rö rü b ir yana,
G ü n e y d o ğ u ’d a d irliğ i d ü ze n i s a ğ la y a m a y a n g ü v e n lik g ü ç le rin in i h a lk ü z e rin d e e s tir d iğ i b a s k ı ve d e v le t
te rö rü o la y la rı a rtık a y y u k a ç ık tı. A n a m u h a le fe t p a rtis i S H P ’n in G ü n e y d o ğ u d a ki bu tü r o la y la rı a ra ş tırm a k üzere b ö l geye y o lla d ığ ı h e y e tte y e r a lan S ayın
Fu
at Atalay, Tempo
d e rg is in in k e n d is iy le y a p tığ ı s ö y le ş id e ilg in ç ö rn e k le r s ır a lı y o r ve ş u n la rı s ö y lü y o r—“ Kırsal kesimde bir güvenlik gö
revlisi vatandaşı çağırıp,
‘ B iz e k e lle g e tir e c e k s in ’diyebiliyorsa,
’A l bu s ila hı k o ru c u o l ’diyebiliyorsa ve bu
b a s k ılar giderek yoğunlaşıyorsa
v a ta n d a ş neyapacaktır? Bana gelip
s ö y lü y o r, B iz d a ğa
ç ık a c a ğ ız ’diyorlar. Dağa çıkmak ne
demektir? Mevcut kurulu
d ü z e n e is y a netmektir. (...) Birçok
v a ta n d a ş b ö lg e y iterk etmekte,
B a tı b ö lg e le rin e g ö ç e tmekte, zor koşullar
a ltın d a iş a ra m a k ta dır. Son 8 yıl içinde
M a r d in ’d e n , S ii r t ’ten, Hakkâri’den,
h a tta D iy a rb a k ır’ın bazıdağlık kesimlerinden
B a tı’ya g ö ç o la y ı v a rd ır.Bunun
d ış ın d a ç o k t e p k ic i b ir d a v ra n ışkarşısında
in s a n la r s o n ç a re o la ra k ,hayatlarını
k u rta rm a k iç in k a ç maktadırlar. Bunların
b ir k ıs m ı d a ğ a k a ç maktadır.”
H a k k â ri’d e g ü v e n lik g ü ç le rin c e ö ld ü rü le n s ila h s ız ik i v a ta n d a ş ın s o n ra d a n P K K m ilita n ı o la ra k ila n e d ild iğ i id d ia s ın ın T B M M ’ye k a d a r g e tir ile c e ğ in i g a z e te le r ya zıyo r. T e rö rü ö n le m e k b a h a n e s iy le g ü v e n lik g ü ç le rin in d e v le t te rö r ü s a lm a s ın ın b ir ç ö z ü m o la m a y a c a ğ ı a rtık g ö r ü lm e li d ir. M a rife t o la n , te k v a ta n d a ş ın d a h i te m e l h a k la rın ı k o ru y a ra k d ü z e n i s a ğ la m a k tır S u ç lu y u b u la c a ğ ız d iy e s u ç s u z v a ta n d a ş ı c a n ın d a n b e z d irm e n in â le m i y o k tu r. Bu g ü n a h s ız in s a n la rın h a k k ın ı s a v u n a n la rın ü z e rin e d e
“Vay efendim!
S enanarşistleri, bölücüleri mi
k o ru y o rs u n ? ” d iy e g itm e k is e h iç m i h iç m a r ife t d e ğ il d ir.I
KŞ S3A
S IL b ö lü c ü lü k , T ü rk iy e ’n in b ir ya n ın d a y a ş a y a n la rı g ö s te rip ö te k i ---‘ y a n ın d a ö le n le ri g ö rm e z d e n g e l m e k tir. B ir y a n ın d a d ü ş ü n c e ö z g ü rlü ğ ü nü s a v u n u rk e n , ö te y a n ın d a te m e l h a k ve ö z g ü rlü k le r in , d a h a s ı y a ş a m a h a k k ı nın h iç e s a y ılm a s ın a g ö z y u m m a k tır asıl a y rılık ç ılık ... G ü n e y d o ğ u ’d a ö le n le re , b ir b a y ra m t a t ilin d e tr a fik k a z a la rın d a ö le n le re o l d u ğ u k a d a r te p k i g ö s te rm e y in ... Ceza- e v le rin d e k i b a s k ıla ra ka rşı y ü k s e le n s e s lere, a ç lık g re v le rin e “ O n la r a n a rş is t, o n lar bölücü, onlar solcu,
o n la rşu,
o n la rbu”
d iy e s ırt ç e v ir ip y ü rü y ü n .S o n ra d a ilk o k u l ç o c u k la rın a v a ta n d a ş lık b ilg is i d e rs le ri v e rin : “ Y u r tta ş lık d e m e k , ta sa d a ve k ıv a n ç ta b ir iik d e m e k t ir . ”
B u m u ta s a d a ve k ıv a n ç ta b ir lik ? Y o k s a bu m u a s ıl b ö lü c ü lü k ? ..
düşünenlerin
d ü şü n c eler i
Yüzde 5’iik sızıntı + Kıvılcım = Patlama
Doğal gazın nimeti
ve afeti bir arada
Prof. Dr. Müh.
Nezihi ÖZDEN
E ğitim ini ve kariyerini ITÜ’de yaptı. 1983'te
emekli oldu. 1969-74 yılları arasında TÜBİTAK
Gebze Enstitüsü'nün kuruluşunda Tahribat
s a Muayene Uzmanı olarak görev aldı. Halen
ALPET'in ve TEK'in danışmanıdır.
y
İ
İstanbul dağıtım şebekesinin ihale olunan
uzunluğu 2 bin kilometreyi aşmaktadır.
Bu şebeke üzerinde oluşturulacak 153 bin
250 adet dağıtım kutusundan abonelere
bağlantı yapılacaktır
::::::::
IBIRYA doğal gazı Kuzeybatı Ana dolu’da şehir varoşlanna gelip da yandı. Halen İstanbul, Ankara vb. şehir dağıtım şebekelerinin inşaatı sürüyor. Özellikle kış aylarında şe hirleri boğan hava kirliliği sorunu nihayet çözümlenmek üzere. Bu yönüyle bakıldığı zaman doğal gaz kusursuz bir nimettir. Çağdaş ya- ş | şam için kaçınılmaz bir gereksinimdir.
TEHLİKESİ
Ancak teknolojinin sunduğu her konforun ken disine özgü bir riski vardır. Gerekli disiplin oluş- | | turulmadığı takdirde bu risk daha da artar. Türkiye bu acı gerçeği trafikte yaşamaktadır. Eğer doğal gaz kullanımına da aynı umursamazlıkla girersek onun konforu bize pek pahabya malolabUir. 1800’lü yıllarda ve sonrasında İstanbul’u semt semt kül eden İŞf büyük yangınlar tekrar hortlayabilir. Maalesef, bu ' yönde gerekli önlemlerin ilgililerin zihninde henüz filizlenmediği anlaşılıyor. “ Önce güvenlik” ilkesi nin oluşturulmasında geç kalınmakta olduğu endi- şesindeyiz.
İstanbul dağıtım şebekesinin ihale olunan uzun luğu, 2 bin kilometreyi aşmaktadır. Bu şebeke üze rinde oluşturulacak 153 bin 250 adet dağıtım kutusundan abonelere bağlantı yapılacaktır. Bu ka dar geniş bir şebekenin hiç kaçırmayacağından emin olunabilir mi? Oysa doğal gazın hava ile yüzde 5 oranındaki karışımı en küçük bir kıvılcımla infilak eder. İnfilakın tahribatı gaz kaçağının miktarı ile artar. Onun için şimdiye kadar bilinen tüpgaz pat lamaları bir el bombası infilakı gibi düşünülürse, doğal gaz patlamaları uçaktan atılan bir bomba nın yıkım gücüyle mukayese olunabilecektir.
OLUMSUZLUKLAR
Doğal gazın Batı’da da kullanıldığını düşünüp yanlış yargılara varmayalım. Batı ülkelerinde şe hir nüfusu bizdekilere oranla, genellikle daha sey rektir. Nüfus şehir çevresindeki küçük uydu kentlere veya köylere serpiştirilmiştir. Yerleşim düzeni, ço ğunlukla tek veya az katlı bahçeli cüzide oluşur. Nitekim, Ocak I982’de Missouri’nin (,L.O) U a raiia kasabasını kasıp kavuran yangının hiç can kay bı olmadan atlatılabilmesi bu nedenlere dayanır. Doğal gaz şebekesinde basıncın ani yükselmesi ne deniyle, o anda tesadüfen açık bulunan 78 evin mut fak ocağından aynı anda başlayan yangınlarda bahçeye kaçan canını kurtarabilmiştir.
Bizde ise tüm faktörler tersinedir. Aslında şe hirlerimizin dokusu doğal gaz gibi yüksek riskli bir yakıta hiç elverişli değildir. İnsanlar apartmanlar da ii« ¡içtedir Rinalar -»rast mesafelerde vanmn em.
I
B
W.
M
niyeti düşünülmemiştir. Çoğu apartmanda yangın merdiveni yoktur. Bodrum katta linyit yakılırken bu ihmalin riski azdı. Fakat, gaz yakıta geçildi ğinde risk artacaktır.
Şehirlerimizin altyapısının bir arapsaçı olduğunu | | biliyoruz. Gaz boruları bu kargaşa içine gömülü yor. Birbirinden habersiz idareler sokaktan sürek li eşelerken gaz borularının dokunulmazlığı nasıl | | sağlanacaktır? Yık-yap çılgınlığının simgesi dozer- 1 lerden ve damperli kamyonlardan gaz borulan nasıl korunacaktır? Havai hatlara kanca atarak elekrik çalan gözüpek kişilerin gaz borulanna sondaj yap maya kalkışmaları nasıl önlenebilecektir?
ÖNLEMLER
Doğal gaz kullanımında risk azaltıcı önlemler- den birisi önce görevlilerin, sonra halkın eğitilme sidir. Ne yazık ki, şehir şebeke inşaatları, gerek Şiğ belediye ve gerekse müteahhit kadroları bir güven- | | lik eğitiminden geçirilmeden başlamış ve sürmek tedir. Oysa doğal gaz işimle görev alacak her İŞİ kademeden teknik eleman için bir “ Sertifika siste- mi” nin oluşturulması kaçınılmaz zorunluluktur.
İkinci önlem, petrol ve petrokimya sanayilerinde teknolojik güvenliği sağlayan “ Teknik Emniyet Bi- rimi” nin artık belediyeler bünyesinde de kurulma- • sidir. Adı geçen sanayi tesisleri bu birimin dikkati iş i ve yaptırım gücü sayesinde ayaktadır.
Üçüncü önlem, belediyeleri de aşan ve merkezi hükümete dayanan bir konudur. Halkın can ve mal güvenliğini teknolojinin muhtemel zararlarına karşı Ş; koruyacak, ülke çapında etkin bir “ Teknik Kont rol Kurumu” nun kurulmasıdır. Batı ülkelerinde jfŞ yüzyılı aşkın geçmişi olan bu kurumlar teknoloji- ŞŞ; nin topluma en az zararla hizmet etmesinde haya- ti görev üstlenmişlerdir. Trafikte koşan araçlar da . birer teknoloji ürünüdürler. Bunların imalat ve kul lanım aşamalarındaki kontrolleri bu birimler tara fından sürdürülür. Oysa Türkiye’de “ fenni kontrol” adı altında bu iş polise bırakılmıştır. Aracın kont rolü polisi aşan bir ihtisas gerektirir. Ülkemizde trafik kazalarının ürkütücü boyutlarda seyretme sinin nedenlerinden biri teknolojik disiplini kurum- laştrramamış olmamadır. Teknolojinin tehlikelerine karşı örgütlenmedeki ihmalimiz sürerse, trafiğe ila veten, bundan böyle.bir de doğal gaz canavarıyla boğuşacağız demektir.
SOPJUÇ
Kış aylarında dumana boğulan şehirlerimizde adeta bir kurtarıcı olarak beklenen doğal gazın, ta rihsel vurdumduymazlığımız nedeniyle, bize ancak gözyaşı ve kana bulanmış bir konfor
sunabileceği-f li V R U m sunabileceği-f t n sunabileceği-f Jn îr L i ' l ı o n i ' t o l sunabileceği-f t i 'i c n î i p p aI ' * ' *