n¡
S A N A T IN İÇ İN D E N
Salâh B irs e lle üslup ü zerin e çeşitlem eler
• Boyuna yeni kitaplar tarıyor Birsel, yeni sözcükler buluyor, yeni denemelerinde de onları kendi süzge cinden geçirip sunuyor. Birsel’e göre az kelimeyle yazıyoruz ve konuşuyoruz, dilimizi genişletmiyoruz.
Doğan HIZLAN
S
A L Â H B e y Tarihi-, müellifi Salâh Birselin e v in d e y iz . On y e d i gündür ağrılar yüzünden e v den dışarı çıkmıyormuş. Sa lâh Birsel deyince, nice oku rumuzun aklına yeni kelime ler ve bunlardan örülen ken dine özgü bir üslup gelir. Sa lâh Bey, Boğaziçi'ni yazmış, bizi kahvelerde dolaştırmış, B e yo ğlu 'n d a gezd irm iştir.Üslup üzerine bir sıralama yapılacak olsa, Salah Birsel, birinci
sıraya kurulur...
N e konuşulur Birselde, el bette üslup üzerine...
“Sevgili Salâh Birsel, bu gün üslup üzerine konuş- maya geldim. Türk edebi yatında üslupçu yazarlar diye bir liste diizenlesek, baş köşede yer alırsınız. ”
“ Üslup hakikaten benim ana sorunlarımdan biri, belki de bütün bu yazdıklarımı bir üslup, bir biçim sağlamak için yazıyorum. Aslında söz cük genel koordinatörüyüm ben. Sözcükler bana gelir,
Türkiye'nin dört bir buca ğına da benden gider. 17 ya- şındam 52 yaşıma kadar 35 yıl şür yazdım. Daima söz cüklerle oynadım.
“ Sözcüklerle oynam a dıkları ya da az uğraştık ları için mi?”
“ Şiirin yapısına fazla önem vermiyorlar.”
“ Ü slupçu bir yazarın zorlukları da var Birsel.
Başka dillere zor çevri liyor. Siz bunun sıkıntısını çektiniz mi, ya da sıkıntı sını duyan çevirmenlerle konuştunuz mu?”
“ Olmaz olur mu. Benim şii- rımin, yazılarımın yabancı dillere çevrilmesi zor oluyor.
Ingiltere'de yaşayan yazar, çevirm en Ncrmin Mene- mencioğlu itiraf etti bana zorluğu. “Coğrafya Der-
si.” diye bir şiirim vardır, o şiiri bir iki kişi çevirdi. Onun yapısı çeviriye biraz elveriş liydi, düzyazıya yakındı. Üs lup aslında, sözcükleri de bir yapıya yerleştirmektir.”
Üslup üzerine çıktığım ız derinlem esine yolcu lu k ta,
Birsel üsluba ne kadar önem verdiğini her seferinde de
• Üslupsuz yazarlardan pek hoşlanmıyor, o tür ya zarlar ona estetik haz vermiyor. Şiirin nasıl b ir sesi varsa, ona göre düzyazının da b ir sesi var, denemeci b u sesi bulmalı, çevirmen de aynı sesi aramadı...
IIÇTAI İRİM CIRI ARI
Durmadan kitap tarayan, sözlüklere geçmemiş kclimc-UO IH L IU II* O lilL H n l
terden usta bir üslup kuran bir denemeci. Salâh Birsel, arkadaşımız Doğan Hızlan'a (solda) üslupçuluğunun ilkelerini ve felsefesini anlatıyor.başka başka tanımlamalarla, başka nitelemelerle anlatıyor. Yazarı yazar yapanın üslup olduğunu söylüyor.
“ Peki B irsel, üslupsuz yazarlar da var mı? Her yazarm bir üslubu olması gerekmez mi?”
“ Çoğu yazarlar üslupsuz dur. Bir düşünceyi herhangi bir şekilde anlatmayı düşü nürler. Bütün düşünceleri, o düşüncenin anlatılm asıdır. Mesela Madamc Bovary ro manının ünlü yazarı Gus-
tave Flaubert, düzyazı ya z ıy o r . D e d ik le r in e göre,
“ adam kalkıp kapıyı açtı, d ı şarı çıktı, ” y ı yazabilmek için yarım saat uğraşıyor, beğen miyor, tekrar tekrar o cüm leyi kurabilmek için usan- madan yazıyor._____________
“Zordur benim şiirimin * yabancı dillere çevrilmesi... Düz yazıya
uygun olanlar hariç...” “35 yıl şiir yazdım, söz cüklerle uğraştım, dediniz. Sizin üslup kaygınız şiir den öte de var. Üslup kay gınızı, şiirle düzyazı ara sındaki üslup geçişlerini aidatsanız...
“ 1952 yılında ben Şiirin ti keleri adlı kitabımı yayın ladım. O ilkeleri de 1947’de yazmaya başladım. 28 yaşın daydım. Şiirin ilkelerinde de
bir üslup vardır, ben öyle gö rüyorum. Yazım a, “Böyle derler ya inanmayın” , diye başlamışımdır. Hepsinde söz cükler tartılmıştır. ölçü nedir şiirde; ne bir sözcük fazla olacak, ne bir sözcük eksik. Düzyazıda da işte bunu yap maya çalışıyorum ben. Şiirin bir sesi varsa, düzyazımn da bir sesi var ve o sesi yakala mak için tekrar tekrar yazdı ğımı elden geçiriyorum. H a y ret edilecek bir şey, basılmış kitaplarıma göz atıyorum da, bazen ben neden şurada şu sözcüğü kullanmışım diyo ru m . B a s ıld ık t a n son ra bile...” ,
Salâh Birsel'e göre söz cükler bir üslubu oluşturu yor. Bir yazıya başlarken ona uygun sözcükler arıyor. Çok yalın bir biçimde ifade edilebilecek bir cümleyi yazı larına yaklaştırmıyor.
“ Benim zengin bir söz- Iükçem (Lugatçem) var dır” diye söze parantez açıp,
“okurken hoşuma giden sözcükleri, bir deyiş biçi mini not ed erin d e paran tezi kapatıyor.
Birsel’in yakınması şu. Sa- myorlarmış ki bu sözcükleri o uyduruyor. Oysa metinleri tarayarak bu sözcükleri bu luyor. M e tin le rd e kalmış, sözlüklere geçmemiş kelime lere yeniden canlılık veriyor.
“ Bunları tararken anlı
yorum ki, bizdeki sözlük çakşmaları yavan. Tam, mükemmel diyebileceği miz bir sözlüğümüz yok. Bir Fransız 13'iincü, 14'ün- cü yüzyıllarda hangi söz cüklerin kullanılıp kulla nılmadığım biliyor, biz bil miyoruz. Ahmet Haşim'in kullandığı sözcükleri bile bilmiyoruz.”
Üslup araştırması yapılma ması yüzünden, bu konuda üslupçu ya zarlarım ız yok. Araştırm adan, taram adan yazmak, sıradan yazarların yetişmesinin nedeni.
“Peki, üslup araştırması yok, mükemmel sözlük lerden yoksunuz. Sözlük ler yapıldı, yazarlarımızı bu etkileyecek mi?”
“ Belki. Bizde bir hastalık var. A z sözcükle yetiniyoruz. D ilim izi genişletmek istemi yoruz. Bir kısmı buna ne ge rek var diyor. Mesela “pa taklamak” diyoruz, “ patak çekmek” , “pataktan geçir mek” denilebilir. Ben bunla rı bazen yapıyomm. “ Pa saklı” diyoruz da “pasak”
kelimesini kullanmıyoruz. Oturdu mu masa başına
Salâh Bey, sözlükçesinden, sözlük yüzü görmemiş keli melerini çıkarıyor, onlar da denemelik elbiselerini giyip okurlarının karşısına geçiyor. Arama işi kolay değil. Salâh
Bey'in hafızası bilgisayar
de-KİM
Üslubun önemi...
1919 'da Bandırma'da doğdu, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi.
TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında Keçi
Çobanı ve Kuzu Çobanı denemesiyle başarı ödü
lünü aldı Şiir ve Cinayet kitabıyla Türk Dil Kurumu
Deneme Ödülü'nü, Paf ile Puf kitabıyla Türkiye iş
Bankası Edebiyat Büyük ödülü'nü kazandı.
Salâh Birsel'e son olarak da Yaşlılık Günlüğü
ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat ödülü verildi.
Üslup: Oluş, deyiş ya da yapış biçimi, tarz. Bir
sanatçıya, bir çağa ya da bir ülkeye özgü teknik,
renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği. Sanat
çının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği,
stil. Üslubun en belirgin niteliği kişiye özgülük ta
şıması, kişiden kişiye değişmesidir. Bir Fransız
yazarı, “Üslup insanın kendisidir" demiş, Recai-
zade Ekrem de bunu dilimize, “Üslubn beyan _
aynıyla insandır” diye çevirmiştir.
--- KİM DİR
ğil, olsa da yararı yok. U y gun sözcük bulduğunuzu sandığınız anda daha uygu nunu buluyorsunuz. Yaym la- nıncaya kadar sözcüklerde bir telaş bir telaş, Salâh Bey benim yerime başkasını ko yar diye.
“Üslupçu yazarlara tep kiler de değişiktir. Okurla rınızın tepkisi...”
“ Okurlarım benim sözcük lerimi, üslubumu seviyorlar. Ailece okuyoruz diyenler var. Benim sözcüklerim , iş itil memiş sözcükler değil. “ C il vesi ucuz” diyorum, bir cüm lede de “ Cilvesi ucuz duvar yazısı” nı kullanıyorum.”
Klişeden kurtulm ak Ona göre bir yazarın en kutsal am acı. “ Benzetm elerim ince bir mizahı da (hu- mour) beraberinde getiri yor.”
“Şöyle bir estetik haz duyduğunuz üslupçular vardır kitaplığınızda ve
yaşama gündeminizde...”
“ Batıdan Gustave Flau bert, bizden Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Falih Rıfkı Atay. Bizim kuşak üsluba sırt çevirdi, o kaygıyı duy madı. Bir de Bilge Karasu’yu anmak gerekir. İncelense bir kaç kişi dalla çıkar.”
Üslubun peşinde koşmakla güzelin peşinde koşmanın eşanlamlı olduğu kanısında
Birsel.
Üslupçu bir yazarın ç evril mesinin zorluğunu şöyle hal yoluna k onu lacağını s ö y lüyor.
“ Yazıldığı dildeki sesinin karşılığını yabancı dilde de bulabilmek Çünkü üslupçu yazar kendi sesiyle kendi ke limeleriyle bütünleşen bir ya zar demektir.”
Salâh B ey'i sözcükleriyle baş başa bıraktık, üç gün içinde kimbilir o, hangi k i taplardan, hangi sözcükleri bulmuş bizim için saklıyor.