Cumhuriyet
Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi 0Genel Yayın Müdürü: H atan Cemal, Müessese Muduru: Km i ne (J^aklıgil, Yazı İşleri Müdürü: Okay G öntnaln, 0 Haber Merkezi Müdürü: Yalcın Bayer, Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acar, 0 Temsilciler: ANKARAYalçın Doğan, İZMİR: Hikmet (,'etinkaya, ADANA: Celal Başlangıç.
İstanbul Haberleri: Krhan Akyıldı/, Dış H aberin: Krgun Balcı, Ekonomi: Cengiz Hırttan, Kültür: Celal Üster, Spor Danışmanı: Ahdulkadir Yucelman, Düzeltme: Refik Durbaş, Araştırma: Şahin Alpay, Iş-Sendika: Şük ran Ketenci, Yurt Haberleri: Necdet Doğan, Dizi Yazılar. Kerem (, alışkan, 0 Koordinatör: Ahmet Kurulsan, 0Mali Işlcı: Erol Erkut, 0Muhasebe: Bülent Yener 0Bütçe-Planlama: Sevgi Arun 0Reklam: Ayşe lorun, Ek Yayınlar: Hülya Akyol 0İdare; Hüseyin («ürer, İşletme: Önder (,'elik, Bilgi işlem: Nail İnal.
TAKVİM: 14 ARALIK 1988 İmsak: 5.41 Güneş: 7.13 öğle: 12.03 İkindi: 14.23 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.10
Haşan ve Yayan. Cumhuriyet Matbaacılık ve t
34334 İst PK 24b İstanbul Tel 512 05 C
Bürolar: Ankara: Ziya Gokalp Blv. İnkılap i
133 II 41/428 0İzmir: H. Ziya Blv. 1352 î 0 ı Adana: İnönü Cad. 119 S. No: I Kal I,
Yatırımcılar
koruma alanına
netlik istiyor
Özel çevre koruma bölgelerindeki inşaatların
ve projelerin kaderinin açıklık
Kazanmaması, yörede inşaat yapan şirketler
arasında sabırsızlığa yol açıyor. TMMOB
Mimarlar Odası, bu alanda proje yarışması
açılmasını istedi.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü rosu) — Özel Çevre Koruma Ku
rulu, koruma altına alman koy lardaki projelerin ne olacağına ilişkin “ana kullanım stratejisi” belirlemeye çalışırken, yatırımcı lar, “Ne olacaksa bir an önce ol
sun. En az bir sezon kaybettik, zararımız çok fazla” dediler. Bazı
yatırım cılar da daha “yeşil
projeler” için plan değişiklikleri
yapmaya başladı. TMMOB Mi marlar Odası ise, Özel Çevre Ko ruma Kurulu Başkam Tunca Tos- kay’a başvurarak koruma altına alman koylardaki yatırımlar için proje yarışması açılmasını istedi ler.
Gökova, Dalyan ve Fethiye’de ki bazı kıyıların özel koruma ala nı ilan edilip bu alandaki inşaat ların yasaklanmasından bu yana beş ayı aşkın süre geçmesine kar şın tahsisi yapılan, ön izin karar ları çıkan projelerin geleceği belli olmadı.
Aralarında ENKA Holding, NET Holding, Ömer Dinçkök, İbrahim Yazıcı, Bedrettin Dalan1 m ortak olduğu Boynuzbükü Şir keti ve bazı kamu kuruluşlarına ait tesislerin de bulunduğu 20 bi ni aşkın yatak kapasitesi olan projelerin geleceğinin henüz açık lık kazanmamasından yakman yatırımcılar, “Ne olacaksa bir an
önce olsun, artık karar versinler”
dediler. Özel Çevre Koruma Ku rulu Başkam Tunca Toskay ise bölgeye kazandırılacak ana mo delin ne olacağı konusunda çalış maların sürdürüldüğünü söyledi. Katrancı koyunda bir otel pro
jesi olan İbrahim Yazıcı, gecik menin Türk ekonomisine büyük zarar verdiğini öne sürerek şun ları söyledi:
“Aylardır bekliyoruz, hiçbir şey belli değil, bir muamma var. Ge cikmeyle en az bir sezon kaybet tik. Bütün yatırımlar hep büyük yatırımlar, dış bağlantıları var. Böyle bir şey olması dışarda ters bir intihaya yol açtı. Bağlantılar kuruldu, sonra bir günde ‘dur’ kararı geldi. Artık dışarıdaki ya tırımcılar güvenmiyor, bu bölge lerin dışındaki yerlerde bile çeki niyorlar. Karar güzel, ama çok seri kararlar alınmalıydı.”
İbrahim Yazıcı, Katrancı ko yundaki projeleri için de plan de ğişiklikleri yaptıklarını belirterek
“Doğayı bozmayacak şekilde ufak tefek değişiklikler yapılıyor”
dedi.
Fethiye’de yat limanı projesi olan NET Holding yetkililerin den Yalçın Doğulu da, yatırım ların geleceğinin bir an önce be lirlenmesini istedi.
Bu arada TMMOB Mimarlar Odası, Özel Çevre Koruma Ku rulu Başkanı Tunca Toskay’a baş vurarak, koruma bölgelerindeki projeler için yarışma açılmasını istedi. Mimarlar Odası İkinci Başkanı Oktay Ekinci, bu konu da şu bilgileri verdi:
“Kamu yatırımları için ulusal bir proje yarışması açılmasını, özel yerlerde de master planların yarışma sonucu belirlenmesini ve buna bağlı olarak projelerin yap tırılmasını istedik.”
OECD ÇEVRE DİREKTÖRÜ LONG
Kalkınm a ile çevre
el ele yürüyebilir
ANKARA (ANKA) — OECD
Çevre Direktörü BiH Long, eko nomik büyümenin gerekliliğini vurgulayarak, çevrenin kalkınma sağlanırken de korunabileceğini söyledi.
Türkiye’de ve OECD Ülkele rinde Çevre Uygulamaları Kon feransı Ankara’da yapıldı. OECD Çevre Direktörü Bili Long, 1986 yılında hazırlanan Çevre ve Dün ya Komisyonu raporuna değine rek şunları söyledi: “Raporda sü
rekliliği sağlanabilecek bir kal kınma öneriliyor. Büyüme dur madan çevre sorunlarına çözüm getirilemez denilebilir. Ancak ra porda ekonomik büyümenin de vam etmesi gereği vurgulanarak, bu durumda da çevrenin koruna bileceğine dikkat çekiliyor.”
Long, OECD ülkelerinin son on yılda çevre konusunda büyük bir yol katettiklerini ve bu konu da bilinçlenmenin arttığım söy ledi. OECD’nin 1990 ve sonraki on yıla ilişkin araştırmasına da değinen Long, bu araştırmaya göre önümüzdeki yıllarda en bü yük sorunların iklim değişikliği, okyanusların temizliği ve doğal kaynakların korunması olduğu
nu söyledi.
DPT Sosyal Planlama Başka nı Fikret Uçcan da konuşmasın da, toplantının amacını OECD ülkelerinin çalışmalarını yakın dan izlemek ve bilgi alışverişin de bulunmak olarak açıkladı. Uçcan, 6. Beş Yıllık Kalkınma Programı’nm çevreyle ilgili ko misyonlarında çalışan uzmanla rın da toplantıya katıldıklarım ve edinilen bilgilerden programda yararlanılacağını söyledi.
Başbakanlık Çevre Genel Mü dürü Yardımcısı Nuri Dıc, kal kınma ile çevre politikalarının birbirlerine engel olmadıklarını, tersine, birbirlerini güçlendirebi- leceklerini söylediği konuşmasın da, çevreye iişkin sorunların çö zümünde kaynak yetersizliği üze rinde durdu. Çevre Kanunu’na ilişkin bilgi de veren Tiıc, kanu nun OECD ülkelerindeki genel prensiplere uyduğunu söyledi.
TSB toplantı salonunda yapı lan konferansa, DPT, Başbakan lık Çevre Genel Müdürlüğü, Sağ lık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile üniversitelerden konuşmacılar katıldı.
1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan Cemal Süreya “usta” ile şiir dışı söyleşi
Tırnağa yazılan ödül
YURDAGÜL ERKOCA
Dün akşam Ortaköy “ Boğaz
120’de” ayrılan 60 kişilik masa
nın konukları edebiyat çevresin- dendi... Bahçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan Cemal Süre- ya’ya ödülünü vermek için topla nanlar arasında ödül seçici kurul üyeleri ve 1980’den bu yana Ne catigil Ödülü’nü kazananlar da vardı.. Süreya ödülünü Necatigil’- in eşi Huriye Necatigil’den aldık- "ÎT tan sonra seçici kurul adına bir ™ konuşma yapan Rauf Mutluay, m
“ Büyük şairin anısına 1980’den = beri A srilen ödül artık kurumsallaştı” diyordu. “ Neca tigil Ödülü’nün önemi kazanan ların değerleriyle her geçen yıl art tı...”
Cemal Süreya’nın, Necatigil Ödülü’nü kazandığını öğrendiği mizde kendisinden talep ettiğimiz röportajı kabul ediyor ve bizi he men her pazartesi yazar ve sanatçı dostlarıyla bir araya geldiği Ca- ğaloğlu’ndaki Yeni Çınar Lokan- tası’na davet ediyordu, ama şiir dışı bir sohbet koşuluyla.
Haftalık koşuşturmaya girme den önce sohbet etmek, dertleş mek için bir araya gelinen bu “ öğ
le rakılı” pazartesi sohbetlerinin
bu haftaki amacı Necatigil Şiir Ödülü’nün Cemal Süreya’ya ve rilmesini kutlamaktı. Cemal Sü
reya, Atilla Özkırımlı, Muzaffer Buyrukçu, Ali Ulvi, Fcrruh Do ğan ve Sunullah Ansoy’un bulun
duğu mesada sohbet ödüller, ge çen günlerin edebiyat ortamı ve çokça da Behçet Necatigil üzeri ne döndü dolaştı. “ Necatigil şiir
lerini nereye yazardı?” diye sor
duk Süreya’ya. Necatigil’in ölü münden sonra yazdığı şiiri oku du:
“ . .. ./ Nereye mi yazardı dize lerini / Bir şey çıkmamış biletle rin kenarına yazardı / .... / Ne reye mi yazardı dizelerini / İlaç kutularının üstüne yazardı / ... / Nereye mi yazardı dizelerini / Kâ ğıt peçetelere yazardı / .... / Ne reye mi yazardı dizelerini / Plas tik oyuncakların üzerine yazardı / Koca Barbaros’a karşın / Beşik taş biraz odur artık / Küçük bir oda versinler / Kehribar yüzü öy lece kalsın / Nereye mi yazardı di zelerini / Tırnaklarının üstüne ya zardı / ”
Süreya’ya göre Necatigil, ede biyatımızda o gün de bugün de ör neği az bulunan bilge, çelebi bir kişiydi. Kendi kuşağı içinde genç lere en açık olan kişiydi.
1931 doğumlu Süreya ilk ödü lünü 1959’da almıştı. Yeditepe Şi ir Ö dülü şa irin ilk k ita b ı
“ Üvercinka” ile Arif Damar ara
sında paylaştırılmıştı. İkinci ödül ikinci kitapla gelmişti: “Göçebe” - ye 1966’da Türk Dil Kurumu Ödülü verilmişti. Şimdi de Neca tigil ...“ Bu bölüştürülmekten bir
türlü kurtulamadım. Bu ödül de iki kitabım arasında bölüştürül dü” diyordu ve ekliyordu: “ Ama benim bir ödülüm daha var. İlk ödülüm. Onu asla unutamam.”
Evet ilk ödülünü henüz ilkokul ikinci sınıftayken kazanmıştı. Hem de bir sözcük farkıyla. Öğ retmen “ Tavşan ile Kaplumba ğ am ın öyküsünü yazmalarını is temişti, o da bütün arkadaşları gi bi yazmıştı. Ama ödülü o kazan mıştı. Yazmaya “ Bir tavşan ile
kaplumbağa canciğer arkadaş olmuştu” diye başlamış, işte o “ canciğer” sözü ona yıllar önce “ Yavrutürk” dergilerinin bir cil
dülü Huriye Necatigil verdi — Ortaköy Boğaz 120’de düzenlenen törende Cemal Süreya, ödülünü Necatigil1 in eşi Huriye Necatigil’den aldı. Törende seçici kurul adına Rauf Mutluay bir konuşm a yaptı.
Şarkı
0 düz ve yeni yaklaşma seviştikten sonra, El ele yürürsünüz daracık odalarda; Bilinçle kırılmıştır bu kez sevda, S u akar kan yerine damarlarınızda. Düşünebilir misiniz gülün tersini, Hele bir çocuk yüzünün tersini, Olur mu suya düşm üş yaprağın tersi? Parmaklarınızdır karışmış bağbozumuna. Sesler o kadar da yeni olamaz; Elinizde bir erik dalı, aymaz; Mutfağa geçer dolabı açarsınız, Usulca dağılır gider uzaklara Bedeninden
barış akan
bir
zürafa.
Cemal Süreya (Güz Bltigl’nden-1988)
dini kazandırmıştı.
Süreya’ya göre bir ödülün de ğerli olabilmesi için birkaç koşul gerek... Öncelikle ödül alan, ödül alamayan, ama ödüle katılan ve daha önceki yıllarda ödülü kazan mış bütün yapıtların değerli olma sı gerekiyor. Jürinin de önemi çok büyük tabii. Ödülü koyan mües sesenin ya da adına ödül konan kimsenin de değerli olması çok önemii. '
Ödüllerin bu kadar çok olma sının edebiyatımıza olumlu ya da
olumsuz etkileri nelerdi? “ Ödüllerin çoğalması aslında edebiyatımıza bazı sorunlar getir di. Ödüller bazen edebiyatın ya pısını değilse bile gidişini etkili yor. Bir kere okuru etkiliyor. Bu gün bizde yalnızca ödül alan ya pıtları okuyan okurlar var. Bir başka gerçek daha var ama: Ödü lün genç yazarlar açısından yara rı yadsınamaz tabii. ”
Bir de dergiciliği var Cemal Sü- rey a’n ın ... Bizim bildiğim iz 1960’lara dayanıyor. Ama bilme
diğimiz bir tarihi de var bu der giciliğin:
Cemal Süreya ilkokulda başla mış dergi çıkarmaya. Tek nüsha. Bütün yazıları, resimleri, çizgi ro manları kendisine ait bu der gilerin.
Muzaffer Buyrukçu araya girip soruyor, “ Kaç dergi çıkardın bu güne kadar” diye.
Yanıtı “ 17 dergi batırdım” olu yor. “ İşte Papirüs, üç kez batır dım. Türkiye Yazıları Dergisi’nin kurucusu ve yazı kurulu
başka-nıydım. ikinci sayıdan sonra ay rıldım. Sonra Maliye Yazıları Dergisi’ni kurduk. İkinci sayıda onlar beni tasfiye ettiler. Türk Dil Kurumu Dergisi’nin yazı kurulun- daydım. Şaka bir yana ben yalnız ca kendi çıkardığım dergilerin batmasından sorumluyum herhal de. ”
Yine Muzaffer Buyrukçu giri yor araya:
“ Ya Cemal, sen küçüklüğünde bayağı Ahmet Mithat Efendi’y- mişsin!”
NecatigiVin 20 yıl oturduğu Beşiktaş'taki evinde her şey eskisi gibi
Çiçek açmış gökyüzü odası
REFİK DURBAŞ
“ Gidip geldiği sokaklar, bir kırlangıç, bir kâğıt, bir ıstampa, bir kalem -alkol yanmasında- bir fotokopi, bir kumsaati, yarım kalmış bir şiir, bir patika, cena zesinde bulundu mu? b il miyorum.
Bir bulut bir süre onu izlemiş. Geçerken parmağını kaldırmış bir çocuk, bir deniz parçası, bir ağaç büyümesini bir an bırakmış tır.
Masası uzun zaman kendine ge lememiştir.
O gün gök açıkmış diyorlar.” İlhan Berk, Behçet Necatigil’i
böyle anlatıyor ve gökyüzü o gün bugündür kapanmıyor Necatigil’ in odasının penceresinde.
Beşiktaş’ta Nüzhetiye Cadde- si’nde Necatigil’in 20 yıla yakın oturduğu evi. Şiirlerini yazdığı odası. Pencereden Beşiktaş Çar- şısı’nın arka sokakları görünüyor.
Küçümen bir oda. Duvarları ki tapla dolu. Çelik masasını pencere önüne koymuş. Pencerenin önün de bir çiçek: Gerçekten gece sefası mı? Şiir yazarken hep açmış bir çiçek olsun ister yanı başında. Kâ ğıt parçaları ve sözcükler uçuşu yor havada. Hilmi Yavuz ayakta
Necati’den bir beyit mi söylemek
te? O ise “ Ev” in hallerini düşü nüyor.
“ Evin -e hali, gün boyu, / Ha gayret emektar deve! / Sırtınızda yılların yorgunluğu / Akşam er kenden eve.”
Akşam erkenden yatıyor. Saat 10 gibi. Ama sabahleyin erkenden kalkıyor. En geç yedide. Kahval tısını hazırlıyor. Çayı mutlaka kendisi demliyor.
Ve 7.5’ta şiirin başına çöküyor. 12’ye kadar çalışma. Yemeğini
muntazaman yiyor.
Çay gibi kahvesini de kendisi yapıyor. O rta şekerli.
Kendi işini başkasına yaptır maktan asla hoşlanmıyor. Öğle yin bir saat çalışmaya ara verip dinleniyor.
Çok düzenli bir hayatı var. Şi irleri de öyle değil mi?
Akşamlan çizgi film varsa te levizyonda seyrediyor. Bir de milli maçları.
Yoksa odasına çekiliyor. Bir
“ gizli sinirli” . Çalışırken gürültü
istemiyor. Dünyada yokmuş gibi bir Necatigil. Tepkisini susarak gösteriyor.
H afif bir müzik çalıyor yalnız kendisinin duyabileceği.
Alışkanlıklarını da değiştirmi yor.
Yıllar yılı aynı sigarayı içmiş: Birinci.
Şimdi çelik masasının üzerinde son içtiği sigaranın paketi olduğu gibi duruyor. Çok mu sigara içer di? Tek yanıtı var, evet. Bir du dak tiryakisi. Hiç kibrit kullan mamış. Birini yakıp ötekim sön dürmüş. Birbirine eklemiş sigara ları.
Çakmağa pek yüz vermemiş. Bir kutuya doldurduğu kibrit çöp leri de öyle yerli yerinde. Masası nın üzerine nasıl bırakmışsa.
Siyah mürekkeple yazmış şiir lerini. İki kutu mürekkep, ataş kutusu, kalemliği, vine bir cam ta
bakta çeşitli kalemleri, sanki bu akşam gelecek, masanın başına oturacak, lambanın loş ışığında, tabakasından bir sigara alıp kül leri üzerine düşen ağzındaki siga radan yakacak ve küçük kâğıtla ra siyah mürekkebiyle yeni bir şi ire başlayacak gibi.
“ Sisler içinde insanlar, gün or tası, geceleyin; / Hangisi gerçek, hangisi düş, şaşırdım. / Daha de min vardı, şimdi birdenbire yok / Issız bir kır akşamı / Bu benim yaşadığım.”
Odası şimdi boş. Kitapları ve o eşsiz dergi koleksiyonu eşi Huri ye Necatigil tarafından geçen yıl Mimar Sinan Üniversitesi Edebi yat Fakültesi’ne bağışlanmış. Bir Necatigil Kitaplığı kurulacak.
Ama masası, sandalyesi, pen cere önündeki gece sefası, sigara sı, kibritleri, küllüğü, kalemleri, küçük kâğıtları hâlâ durm akta.
Bütün bunların döşemeye vu ran gölgesi de.
Masamn çekmeceleri kapalı ol sa da camlara vuran gökyüzünün ışığı hep berrak ve açık.
Derinlerden hafif bir müzik sesi gelmekte.
Issız bir kır akşamı. Artık kendi adını taşıyan sokaktan geçip Be şiktaş Pazarı’na inmenin vaktidir. Bir küçük Yeni Rakı’yı devirirken gelir bulur şiirler onu.
Gelir Kapalı Çarşı, Çevre, Ev ler, Eski Toprak, Arada.
Gelir D ar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, E n/C am , Zebra.
Gelir Kareler Aklar, Beyler, Söyleriz.
Bile/Yazdı, Yazılar, Konuşma lar, Konferanslar. Radyo Oyun ları, Edebiyatımızda İsimler Söz lüğü...
(Arkası 15. Sayfada)
Fransa gezisini tamamlayan Walesa, ülkesinde kahramanlar gibi karşılandı
Polonya’nın umudu Dayanışma’da
Dış Haberler Servisi — Polon
ya’da kapatılan Dayamşma Sendi kası lideri Lech Walesa, Devlet Başkanı François Mitterrand’ın davetlisi olarak gittiği Fransa’dan ülkesine döndü.
1981’de ilan edilen sıkıyönetim den bu yana ilk kez ülkesi dışına çıkmasına izin verilen Nobel Ba rış Ödülü sahibi Walesa’yi dönü şünde Varşova Havaalam’nda yaklaşık 200 kişilik bir topluluk karşıladı. Kahramanlara özgü bir biçimde yapılan karşılama töre ninde “Bravo Lech” şeklinde slo ganlar atıldı. Ülke içindeki ve dı şındaki basın mensuplarının hü cumuna uğrayan Walesa, 4 gün lük gezisiyle ilgili olarak
“Kapita-lizm çok ilginç ve Fransa çok gü zel bir ülke” dedi ve izlenimleri
nin “olumlu” olduğunu söyledi. Polonya devlet televizyonunun gezisine yer vermesine ve kendisi ile François Mitterrand ve Andrei
Saharov’u bir arada ekrana getir
mesine şaşırdığını belirten Wale- sa, “Beni televizyonda gösterme
leri iyi bir gelişme. Çünkü daha önce böyle bir şey yapmamışlar dı. Ancak henüz bunun anlamını bilemiyorum” dedi.
Walesa, Sovyet insan haklan sa vunucusu ve kendisi gibi Nobel Barış Ödülü sahibi Saharov’u Po-, lonya’ya davet ettiğini söyledi. Sa- harov ve Walesa görüşmesi ile il gili olarak daha önce yapılan
açık-lamalarda her ikisinin de “perest-
roykanın, ülkeleri yararına oldu ğu” görüşü üzerinde birleştikleri
bildirilmişti.
Walesa, Paris’ten ayrılırken ga zetecilere verdiği demeçte, “Daya
nışma, yetkililer ile görüşme yo lunu açmak için uzlaşmaya hazır dır, grev başvurulacak son çare dir” dedi.
Fransa gezisi öncesinde Libera
tion Gazetesi’nin sorularını yanıt
layan Walesa, “Başlangıçtan bu
güne değişmediğini” söyledi. “Resmi politikacılar ise benim de ğiştiğimi, artık bazı gerçeklerin farkına vardığımı söylüyorlar. Bu tamamen gülünçtür. Ben 1980’den beri söylediklerimi söylüyorum. ”
dedi.
Varşova’da gösteriler
Polonya’da, 1981’de sıkıyöne tim ilanının yıldönümü olan dün, başkent Varşova’da hükümeti protesto gösterileri yapıldı.
Varşova Üniversitesi kampu sundan çıkarak ‘Dayanışmasız
özgürlük olmaz’ ve “ komünizme son” diye bağıran göstericilerle
polis çatıştı. Göstericilerden bazı larının “Jaruzelski istifa” yazı lı pankartlar taşıdıkları görüldü. Polisin, taş atan göstericileri kam pustan çıkarmadığı kaydedildi.
Bu arada Hükümet Sözcüsü
Jerzy Urban, sıkıyönetimi “ ge rekli bir kötülük” olarak nitele
yerek Polonya’nın reform yolu na, sıkıyönetim uygulaması saye sinde girdiğini söyledi.
Urban, dün yaptığı basın top lantısında, hükümetin, Dayanış ma Sendikası’yla, sendikal çoğul culuk konusunda görüşmeler yap
maya hazır olduğunu bildirdi. W alesa, P olon ya 'ya dönüşünde çiçeklerle karşılandı.
Zamlara yetişem iyorlar
ila ç etiketinde
satış patlam ası
İzm ir Eczacı Odası Başkanı Levent
Kamacık, ilaçlarda aylık zam uygulaması ile
birlikte Sağlık Vakfı’nın etiket fiyatlarını
2.5’ten 5 liraya çıkardığını ve enjektör
fabrikası için iyi bir gelir sağladığını söyledi.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü rosu) — İlaç son dört ayda dört
zam ald ı. İlaç za m la rın ın
“ kronikleştiğini” belirten ecza^
cılar her ay etiket değiştirmek zo runda kalırken, İzmir Eczacı Odası Başkam Levent Kamacık, bu uygulamayla zamların halkın gözünden kaçırılmaya çalışıldığı nı öne sürdü.
İlaç ve Kimya Endüstrisi İşve renleri Sendikası’ndan alınan bil giye göre Türkiye’de 3041 ilaç bulunuyor. Eylül ayında 1342 ilaca yüzde 15, ekimde 2184 ila ca yüzde 15, kasımda 2000 ilaca yüzde 5-6, son olarak da 2300 ilaca yüzde 5-6 oranında zam gel di. Bu durumda piyasada bulu nan en az 400 ilaca dört ayda yüzde 42 oram nda zam geldiği ni belirten İzmir Eczacı Odası Başkam Levent Kamacık, “ Bu
hem enflasyonun üzerinde bir ar tıştır hem de doların. İlaç, enf lasyonu ve dolan geride bıraktı”
dedi.
Diğer yandan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nm “ aylık
zam” uygulamasını eleştiren İz
mir Eczacı Odası Başkam Levent Kamacık, bunun etiket tüketimi ni hızla arttırdığına dikkat çek- ti. Eczanelerin “ Sağlık Vakfı”- nın sattığı etiketleri kullanmak zorunda olduğunu belirten
Ka-macık şunları söyledi:
“ Aylık zam uygulamasıyla birlikte Sağhk Vakfı’mn etiket fi yattan da 2,5 liradan 5 liraya çı karıldı. Etiket tüketimi hızla art tı. Böylece enjektör fabrikası kurmaya çalışan Sağlık Vakfı’- nın gelirleri de arttınlmış oldu. Diğer yandan küçük partiler ha linde ve görünürde düşük yüzde- lerle gerçekleştirilen fiyat artıştan sayesinde zamlar halkın da gö zünden kaçmlıyor. Böylece bir taşta iki kuş vuruluyor.”
İlaç fiyatlarında gerçekleştiri len zamların eczacılar arasında şaşkınlık ve tepkiyle karşılandı ğım dile getiren Kamacık, şunları söyledi: “ Bu zamlara gösterile
cek bir gerekçe yok. Ne dolar ne de enflasyon, Uaç fiyattan kadar artmadı Türkiye’de. Gerçekleş tirilen zamlar halkın alım gücü nü çoktan aşmıştır. İzmir’de bu lunan 1000 eczanede satışlar ge çen yıla göre yüzde 60 düştü, in sanlar gelip doktorun yazdığı re çeteleri hesaplatıyor, fiyatı gö rünce de almadan gidiyor.”
Gerçekleştirilen son zamlarla birlikte aspirindeki fiyat artışının son bir yılda yüzde 154.1, baral- jindeki artışın yüzde 128.4, op- talidondaki artışın yüzde 119.2, panaljindeki artışın da yüzde 69 oranında gerçekleştiği öğrenildi.
Çiçek açm ış
(Baştarafı 1 6 Sayfada)
(Bakalım mektuplarım yayım lamak hangi yayıncıya kısmet ola cak?)
Şakakları hafif kırlaşmış, göz lüğü burnunun ucunda, dudakla rının arasında hiç sönmeyen siga rası geçer gider bir “ Eski S o k a k tan. O “ Eski Sokak” ki artık ken di adıyla anılmaktadır ve orada 1963’e kadar 7 yıl oturmuştur.
“ Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / kapanır parantez. / O şim di kitaplarda bir isim, bir soyadı / Bir parantez içinde doğum, ölüm yıllan.”
(Behçet Necatigil, 6 Nisan 1916 - 13 Aralık 1979, İstanbul).
Bir parantez içinde kalsa da ya şam, bundan böyle o parantez içindeki sonsuz çizgide bütün yaz dıkları...
O hâlâ “ kendine gelemeyen” masanın üzerinde...
Sararmaya yüz tutmuş kâğıtla ra mürekkebi kurumuş bir dolma kalemle yazılmayı bekleyen şiirleri gibi.
Necatigil, birazdan Beşiktaş Çarşısı’ndan geçip Barbaros Mcy- danı’na inecektir...