''j iu ııı aı ııı ıım m aı ııı ım ııı m ııı ıij ia m ou ım ııı m aı ım m iii ıtı uı ım M iın m m ııı ın nm ıu ım iK im ıtı ııu ııa iH im H m ai iiu m m ıo ıım ııı uı iD im m m ııa m m M m '
cm
isigi
V W ^ ^ ^ < • v g f J[V V*nin verdiği dehşetli teessür bu tümörü dört ayda habis bir hale getirmişti. Evvelki 'gece yemek yerken ağzından birkaç damla kan gelince ölümden kurtuluş olmadığım anla mış, yakınlarına:
“ Bu çok fena... Bu çok fena...” diyebil miş ve sonra boşalan kan durdurulamamış ve bir hayat, beş on dakika içinde sona er mişti!..
Son birkaç yıldır Bâbıâlide ölüm ateş sa çıyor... O kadar çok arkadaş ve dost k a y bettik k i; hepsinin acıları birbirine karışı yor. Yaprak dökümü var bizim yokuşta... (illim, yeni kuşak, eski kuşak tanımıyor, alıp alıp götürüyor. Peyam i Safa, bunların ne il ki, ne de sonuncusu..
Yazıp çizeriz, bağırır çağırırız, birbiri mizi kırar dökeriz ve sonra bir ölüm her şeyi alır götürür. Dünyanın bomboş olduğunu unutup günlük hâdiselerin tesiri altında bo ğuşmamız nedendir?..
Geldik gidiyoruz; hâlâ bıı nizamsız mü cadele neye?..
Böyle acı hâdiseler birkaç gün bizi sü kûnete sevkeder ve sonra gene kalemler
az
gın düellolarına başlar! Her şeyi unutur ve buna hayat der, geçeriz
Onun için yazdılar; o başkaları için ya z dı. Şimdi öidü, ismi ve eserlerinden başka ne kaldı yadigâr?..
Peyami, biivük bir ıztırap içinde öldü. Son yılları ve bilhassa son ayları insanın tahammül kudretini aşan maddî ve mânevi mücadele ile nihayete erdi. V e o, gerçek ten bir gazeteci gibi öldü, usulü bozmadı. Geride yalnızca; sekiz yıldır felçli, dört ay evvel oğlunu ve dün de kocasını kaybeden gözleri yaşlı bir kadını kimsesiz bıraktık.
Gazeteci Gibi Öldü!.
A
" ileti o da bozmadı!.. Gazeteci gibi öldü... Arkasında ne han, ne apartman bırak tı!.. Son dakikaya kadar bir lokma için geçim miicadelesindeydi. Yalnız ismi kaldı yadigâr, o kadar...Ölümünden bir akşam evvel gazeteye gelmişti. Dai gibi incecik vücudunu merdi venlerden yukarıya doğru zorlukla çekiyor du- Biricik oğlu M erve Safa’yı kaybettikten bu yana, dört ay içerisinde bir kat daha çök müş, âdeta bitmişti. Zaman zaman bir baş ka âlemde imiş gibi, dalıp dalıp gidiyordu. Kendi hayat dramım tevekkülle yaşıyordu.
Doktor olmamasına rağmen tıbbî bilgisi çok kuvvetliydi. Tıb literatürünü biiyük bir dikkatle takip ederdi. Onun tıbba karşı düş künlüğünü bilen eski arkadaşlarından E lif A'aei bir espri yapmış:
“ Peyam i demiş, bir gün bir mürettip ha tâsına kurban gidecek!..”
Böyle olmadı; tıb kitaplarındaki herhan gi bir mürettip hatâsı yüzündetı yanlış bir ilâç kullanıp gitmedi. Yalnız öieceğinl he men anladı. Boğazında bir tümör vardı. D ok torlar zararsız demişlerdi E vlât kaybetme
-)iw m n ıu iH iıım om m ıi!iH an m ıtıım o !W iım ıııam m ıiim aıııııi!iııııaH itiH iııııa ıın iiım ııaım ım ıi!io ııııııııııııa m !iH ii!iıom ıııım ııu ııım !ia ıııi!iıııi!in iiiım i!m D m i!im ııiD i!im iı
Taha Toros Arşivi
II M II IH II O IH ia il tt U Ö < ,m n «i H »n H ,* ı* t< ıı ii *H il ı. ıu ı, ıı r. ! ıı ,! i> iM «M iM .M .. M H H | | «y u u ii ıO m U U fH H au U tl ll ^ l| | IU II !l !I İI ta iU 0 ll h