Bülent Tarcan, 1984 yılında tıp dünyasından emekli oluncaya dek bestecelığını de birlikte yürütmüştü
T P
9
•
jJ *
! • 1 •
1
1 1
Tarcan ı yitireli bir yıl oldu ^
Müzik tarihimizin renkli bestecisi Prof. Dr. Bülent Tarcan’ı bir yıl
önce 16 şubat günü yitirmiştik. Bülent Bey, sahici bir profesör ve
sahici bir doktordu.
Tıp dalında, ŞÜncesiyle iyice karamsardı. Ülkemizde beyin cerrahisi besteciye eser ısmarlayan kuruluşlar ol- üstüne uzman- madığından, kırk yılda bir banka veya laşmış, 1984’tetıp TRT ısmarlasa yine sese kavuşmayan dünyasından emekli oluncaya dek besteciliğini de birlikte yürüt müştü. Sonra kendini tümüyle müziğe verip daha büyük çapta yapıtlar üretmek peşindeydi. Ancak yazdığının bir kez seslendirilip bir yana bırakılması; partisyonlarının kaybedil mesi; ya da ne zaman kimin çaldıracağı belli olmayan bir düzende büyük senfo nik yapıtlar bestelemenin yararsızlığı
dü-notalann dolaplarda sararmasından yakınıyordu.
Bülent Tarcan y1914’te İstanbul’da doğmuş, askeri doktor olan babası ile Anadolu’da dolaşarak büyümüş; küçük yaşlarında evinde klasik müzik dinleme olanağını bulmuş. Önce U rfa’da amatör bir öğretmenle keman çalışmaya başla mış, sonra Kari Berger’in, Cemal Reşit Rey’in ve Seyfeddin Asaî’ın öğrencileri olmuş.
Bestecilik alanında kendini Türk çok sesli müziğinin ilk kuşağı ile sonrakiler arasında bir köprü olarak görür,
bağımsız bir konuma yerleştirirdi. Cemal Reşit ve Saygun gibi Türk Beşleri ile yakınlığı olmuştu. “Cumhuriyetten bu yana elbette değerli bir ilerleme oldu âma o ilk günlerin, ilk coşkunun süratini mu hafaza edemedi yeni nesiller” diyordu. Çoksesli müziği geniş kitlelere ulaştır mamız için yalnız müzik dalında değil,
“ her şeyden , önce müziği hazmedecek kafa ye zevk geliştirmemiz gerek” inan andaydı. “ Kolayca diploma almış öğret menlerle eğitim olmaz. Müzik öğretmen leri ilk-orta öğretimden itibaren ciddi tu tulmalı, gerek Batı’nın gerekse bizim mü ziğimizi bilen kişilerin eğitimi ile çocuk lara etkili bir eğitim verilmeli.”
Bülent Bey gerek kendi kuşağına ge rekse önceki bestecilere zaman zaman sert eleştiriler yöneltmişti: “Öncekiler kolaja benzeyen bir yol ile halk ezgi ve ritmlerini işlediler. O zaman için sevimli ama şimdi yetmez olduğu anlaşılan eser
ler yazdılar... Hiçbir zaman teşrık-i mesai (işbirliği) edip düşünce birliğini ortaya koymadılar. Neredeyse aynı işi gören bu insanlar hep birbirinin düşmanıydı.” Otoritesi ve sert eleştirileri yanı sıra espri leri ve neşeli fıkralarıyla müzik dünya sında olduğu kadar tıp dünyasında da renkli bir kişilik çizmişti.
Piyano ve keman konçertoları, Deli Dumrul ve Hançerli Hanım baleleri; üç orkestra süiti ve şan ve orkestra için (Sa- karya-ölümsüz Mimar-Mevlana gibi) senfonik şiirleri vardı. Mevlana, en son tamamladığı büyük çaplı yapıtı, henüz seslendirilmedi.
Bülent Tarcan’ın gerçek akademik profesörlük unvanı ve bilimsel standart lar içinde verilmiş bir doktora unvanı bu lunduğundan; kendisine acele profesör lük, göstermelik devlet sanatçılığı veya fahri doktorluk gibi müzik unvanları ve rilemedi. Mevzuat müsaade etmedi.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi