K Ö Y D E S A N A T M Ü Z E S İ
Kocaeli’ne bağlı Gebze ilçesinin Eskihisar kö yünde, şirin bir köşk dikkati çeker. Ormanla de nizin adeta kucaklaştığı bir yerde, çift katlı ola rak inşa edilmiş bu asırlık yapı, sanat tarihimi zin en değerli mekânları arasındadır. Çünkü, Türk müzeciliğinin babası sayılan arkeolog-res- sam Osman Hamdı Bey, ömrünün son 26 yaz mevsimini burada geçirmiş, en güzel tablolarını burada yapmıştır.
Planlarını bizzat Osman Hamdi Bey’in çizdi ği tarihî yapı, uzun yıllardan beri kaderine ter kedilmiş durumdaydı. 1945’de çıkan bir yangın da resimhanesinin ahşap üst katı yanmış, kayık hane ve müştemilâtı da viraneliğe dönmüştü. Ni hayet, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın teşebbü süyle etraflı bir onarım projesi hazırlandı. İki yıl süren çalışmalar sonunda, resimhane ile di ğer binalar asıllanna uygun şekilde restore edil di ve bahçe düzenlemelerine gidildi. Altı ay ön ce açılışı yapılan bu müze-evde, şimdi Osman Hamdi Bey’in eserleri, bazı eşyaları ve kendisi ile ailesine ait fotoğraflar sergileniyor. Giriş ka tının ahşap kapı tablalarında yer alan çiçek re
simleri ise, tablolarla yarışacak kalitede sanat değeri taşıyor.
OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?
24 Şubat günü, ölümünün 78. yıldönümü do layısıyla, büyük sanatçımızı bir defa daha an dık. O’nu, Eski Eserler ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü’nün çıkardığı bültende yer alan aşağı daki satırlarla tanımaya çalışalım:
«1842 yılında İstanbul’da doğmuş olan Os man Hamdi Bey, II. Abdülhamid’in sadrazam larından İbrahim Ethem Paşa’nm oğludur. Genç liğinin ilk yıllarında, babasının görevi gereği ba tıyı, batının resim sanatını ve müzelerini tanı ma imkânını elde etmiştir. 1857 yılında hukuk öğrenimi için gittiği Paris’te güzel sanatlara ilgi duymuş ve resim öğrenimi görmüştür.
Osman Hamdi Bey’in resimlerinde, Osmanlı toplumunun çeşitli kesimlerinden ve pek çoğun da kendisinin de tasvir edildiği kişiler, bu kişi lerin yerleştirildiği dekoratif mekânlar, kıyafet ler, değişik süsleme unsurları ile zamanının sos yal hayatı ve doğunun mistik havası
mektedir.
Tablolarında, çeşitli konuların figürlerle zen ginleştirilmesi, eşinin ve yakınlarının portreleri ni işleyişi ile de, o günün şartlannda devrini aş mıştır. Resimlerinde işlemeli kapılar, renkli cam ların süslediği pencereler, fanuslu lâmbalar, se def işlemeli möbleler, rahleler, halılar, kumaşlar en ince ayrıntılara kadar özenle işlenmiş, eşya nın özelliği ve bütünlüğü bozulmadan tuvalle rinde yaşatılmıştır.
Güzel sanatlara olan coşkulu tutkusu ve bağ lılığı, bu alanda yeni nesiller yetiştirilmesi dü şüncesi ile, ülkemizde yalnızca güzel sanatlar konusunda eğitim verecek bir kültür kuruluşu nun, Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Güzel Sanat lar Akademisi) kurucusu ve ilk müdürü olmuştur.
Osman Hamdi Bey’in resimlerinde gösterdiği özen ve ince ustalığı, arkeoloji ve müzecilik alan larındaki bilinçli, kararlı ve yoğun çalışmaları ile sürdürdüğünü görmekteyiz. Çok yönlü kişi liğinin yamsıra, araştırmacı yönü, sınırsız öğren me azmi, arkeolojik çalışmalarında ve müzeci lik faaliyetlerindeki başarılarında başlıca etken ler olmuştur.
« V azo y e rle ştire n kız» 1 8 8 1 . T u v a l ü ze rin e y a ğ lıb o y a . 5 6 x 3 8 cm .
**
« G eb ze 'd en Peyzaj» 1 8 8 1 . T u v a l ü ze rin e y a ğ lıb o y a .
« C a m i k a p ısı ö n ü n d e k o n u şan h o calar» T u v a l ü zerin e y a ğ lıb o y a .
T ürk müzeciliğinin babası sayılan
Osman Hamdi Bey’in köşkü restore
edilerek müze haline getirildi.
Burada sanatçının yağlıboya
tabloları, bazı eşyaları ve kendisi ile
ailesine ait fotoğraflar sergileniyor.
1881 yılında Müze-i Hümâyûn Umum Mü-
dürlüğü’ne Osman Hamdi Bey’in getirilmesi ile,
Türk müzeciliğinde yeni bir dönem açılmıştır. O zamana kadar depo durumunda olan Çinili Köşk’teki eserlerin sistemli şekilde tasnifi, teş hiri, tarihî eserler açısından çok zengin olan Os manlI topraklarının araştırılması, elde edilenle rin müzeye getirilmesi ve yeni bir müzenin açıl ması, devrin imkân ve şartları içinde büyük bir hamle idi.
Bu çok önemli konuların halledilmesini he def alan çabalarının sonucunda 1891 yılında, bugün de dünyanın önde gelen müzelerinden bi ri olan İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin hizmete açılması ile, ülkemizde modern müzecilik anla yışının temelleri Osman Hamdi Bey tarafından atılmış oluyordu.
Batılı gezginlerin, arkeologların ve eski eser meraklılarının, birbirleriyle yarışırcasına Osman lI topraklarında — Irak, Suriye, Filistin ve Ana dolu şehirlerinde— çeşitli yollardan ele geçirdik
« E s k ih is a r'd a n Peyzaj» K o n trp lâ k ü ze rin e y a ğ lıb o y a . 10x 20 cm .
leri eserler akın akın yurt dışına gitmekte, ya bancı kazılarından elde edilen eserlerin pek azı sınırlarımız içinde kalmakta idi.
Osman Hamdi Bey Müze-i Hümâyûn Müdür- lüğü’ne getirildiğinde, müzecilik faaliyetleri ya- nısıra, müzenin yeni ilâve edilecek eserlerle zen ginleştirilmesi düşüncesinden hareketle, Müze-i Hümâyûn adına ve çoğunluğunu bizzat yürüttü ğü arkeolojik kazılara da ağırlık vermiştir. Baş- lıcaları Nemrut Dağı (Adıyaman), Lagina (Mi las), Tralles (Aydın), Alabanda (Aydın), Bo
ğazköy ve Alacahöyük (Çorum) ve Sakçagözü
(Gaziantep)te gerçekleştirilen kazı çalışmaları ile, arkeoloji tarihimizde «millî kazılar» dönemi açılmış ve Osman Hamdi Bey ülkemizde arkeo lojik kazıların da öncüsü olmuştur.
Sayda (Sidon) kazısında ortaya çıkardığı eş
siz eserler ise hem kendisine büyük ün sağlamış, hem de arkeoloji aleminde büyük yankılar uyan dırmıştır.
« M lm o z a lı kadın» (E şi N a ile H an ım ) 1 9 06 . T u v a l ü z e ri ne y a ğ lıb o y a .
Lag in a kazı h eyeti. O rta da ayakta duran O sm a n H a m d i B e y 1 8 9 1 .
Diğer taraftan, ilk Eski Eserler Kanunu olan
«Asar-ı Atika Nizâmnâmesi» ile eski eserlerin
yurt dışına kaçırılmasını önleyici ilk tedbirlerin alınması, Osman Hamdi Bey’in Türk müzecili ğine en değerli hizmetlerinden biridir.
1842 yılının 30 Aralık günü başlayan, 24 Şu bat 1910 tarihine kadar süren hayatı boyunca, kültür ve sanatımıza kazandırdıkları ile çok şey borçlu olduğumuz Osman Hamdi Bey, dünyanın çeşitli yerlerinde sergiler açmış, birçok üniver site ve kuruluşun nişan, madalya ve şeref pâyesi ile ödüllendirilmiş, yerli ve yabancı çevrelerin haklı takdirleri ile zamanın başlıca ilim ve kül tür kuruluşlarında seçkin yerini almıştır.
O’nun için «Ne ressamlığı arkeologluğundan
önde gelir, ne de arkeologluğu müzeciliğini aşar»
denilebilir. Gerek resim, gerek müzecilik ve ar keoloji alanlarındaki çalışmalarını aynı duyarlı lık, aynı şevk ve azimle sürdürmüştür.
Günümüzde de, yurt içinde ve yurt dışındaki müzelerde, özel koleksiyonlarda bulunan tablo ları ile büyük ilgi gören, temelini attığı kültür kuruluşları ile ebedileşen Osman Hamdi Bey’i saygıyla anıyoruz.»
ART MUSEUM
IN A VILLAGE
Your attention will be attracted by a beatifulkiosk in Eskihisar village, in Gebze county of Kocaeli. This century old, two storey kiosk, built at a site where the sea and forest almost em braces, is considered as one of the oldest abodes of our History of Art. For, Osman Hamdi Bey who is considered as the founder of Turkish Museology, has spent the last 26 summers of his life and has painted his most beautiful tableaus here.
The historical structure of which the plans were personally drawn by Osman Hamdi Bey, had the upper timber storey of his studio, its boathouse and annexes turned into ruins. At the end, with the initiative of Ministry of Culture and Tourism, a plan to restore the place had been prepared. After two years' work, the studio
and annexes had been restored as they originally were and the gardens have been tidied. Presently the works of Osman Hamdi Bey, several of his belongings and photos of himself and his family is being exposed in the museum-cum nouse which is inaugurated six months ago. The flower designs used on timber portal caps at the entry floor equals the beauty of his paintings.
Osman Hamdi Bey was born in 1842 in Is tanbul, he was the son of Ibrahim Ethem Pacha who in turn was the Grand Vizier of Sultan Ab-
diiihamid the 2nd. During his youth, thanks to
his father’s post abroad, he had the chance to acknowledge the Western World, Western paint ings and Museums. In 1857 he felt attracted to fine arts in Paris where he went to study law, and studied painting instead.
Osman Hamdi Bey reflects the different layers of Ottoman community in his persons in his paintings and his use of elaborative elements personnifies the mystical atmosphere of the East.
A n o th e r w o rk by O sm a n H a m d i «Zeybek Youth» o il on c a n v a s
34
In his paintings, the enrichment of different sub jects by his use of figures and his work on paint ings of his spouse and relatives surpasses the era on technical perfection.
Osman Hamdi Bey was attributed to the post of General Manager of Imperial Museum in 1881, this had been a new era in Turkish Mu seology, and he personally directed excavations, several of which are Nemrut Dağı (Adıyaman),
Lagine (Milas), Tralles (Aydın), Alabanda (Ay
dın), Boğazköy and Alacahöyük (Çorum) and
Sakçagözü (Gaziantep) excavations. His findings
at sites in Sayda (Sidon) have gained fame and made headlines in the archaeological world.
One can say that «Neither his artistry sur
passes his arcaeology, nor his archaeology sur passes his museology.»
His name is well known in or out of Turkey even today by his paintings in museums and private collections. He died in 1910.
A w o rk by O sm a n H a m d i «Still - life with vase» 1871 o il on c an v as
Istanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi