G eçm iş Z am an E d ip le ri : T T -
*>Ahh%
ABDÜRRAHMAN ŞEREF
A bdiilhak Şinasi H isar
O
zaman, bizim, “Mekteb-i Sultanî” dediğimiz Galata- sarayda, kapıdan girilince, sağ taraftaki küçükler bahçesinde oynarken, bâzan, mektep müdü rünün geçtiğini görürdük. O zamanlar onu pek yaşlı sanırdım. Kenarları beyazlaşan sakallı, gözlüklü, öksürüklü, şemsiyeli, rugan galoşlu, kelli felli, Ab- dürrahman Şeref Efendi, omuz ları kalkık, gözleri sönük, önüne bakışlı, mektebin tâ dış kapı sından binanın sağ tarafdaki giriş kapısına kadar seke-seke yürür gibi, idareli, ihtiyatlı, e- dâlı, tâlimatlı, küçük adımlariy- le . gûyâ bir cambazhanenin tel leri üstünde geçiyor gibi - öy le bir yürüyüşü vardı ki, bu şimdi “devlet otoritesi” diyebi leceğimiz gizli kıvamı bize duyurmak isteyen muvaffaki yetli bir geçiş olurdu.Abdürrahman Şeref Efendi, herhangi bir sebeple, talebeler den birisiyle görüşmeye mec bur olunca, çocuk söylerken o gözlerini kapar, böylece onunla kendi göz kapaklarının perdesi gerilmiş olarak bir uzaklık du yurmuş ve böylece bir hörmet hissi duyurmuş olurdu. Sözleri
nin kıymetini duymazsak, nazar larının ehemmiyetini görmüş o- lurduk. Sonra, kendisi söyle meye başlamadan evvel de, hafif bir rekâketi bulunduğundan, bi raz hafif bir kekelemeye ko yulurdu. Bu da onunla sözleri miz arasında yine boş kalan küçük bir mesâfe bırakır gibi olur, bu söyleyeceğini bir ân dü şünmek için bekler gibi, ve dudakları titrer gibi öyle bir hali vardı ki, bir tedbir his sini arar, vereceği kararın te sirini çoğaltırdı.
Kendisi her zaman mühim sa yılan memuriyetlerde bulunmuş, fakat kendisine Beyefendi değil, Bey de değil, güyâ ilk duyduğu is mini harfiyyen değiştirmek istemez gibi, yine, Efendi denilmesini is terdi. “Bana Abdürrahman Şe ref Efendi derler” derdi. Bu tercihin sebebini kendisine so- ramamıştım.
Abdürrahman Şeref Efendi talebeleriyle görüşürken gözleri ni kapadığı gibi, belki hizmet et tiği idarelerin kabahatlerini gör memiş olmak ister gibi, gözlerini kapıyor, fakat görmüş gibi ha reket ettiği bu şeylere dair baş kalarına cinaslı sözleri
duyur-tir. Çocukluk ve genç kızlık çağ larında kendisinin (büyük vali demiz) diyerek tâzimle elini öp müş üvey torunlarından birinin hâtıralarında pek lâtif bir ta rih levhası şeklinde canlan dırdığı bu kadının ikbaline ve mazhariyyetine de Abdülmeci- din sonuncusu, Şayeste Kadın V. Mehmedin cülûsunu idrâk edecek olan haremleri, ikballeri ve bunların mesupları yıllar yı lı alışamamışlarmış. Bunlar
Pres-tû Kadına Valide Sultan mua melesi etmekle - ve padişahtan istiyecekleri lûtuflar için onun tavassutuna müracaatte kusur etmemekle beraber - aralarında kendisinden asla (Valide Sul tan) diye bahsetmezler ve sesle rinden istihfaflı bir akisle ( - Dördüncü kadına gittim), ( - Dördüncü kadın diyor ki), ( - Dördüncü kadına dedim ki...) diye konuşmayı iltizam ederler miş.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi