• Sonuç bulunamadı

Eskişehir'de mahkemeye yansıyan cinsel taciz olguları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eskişehir'de mahkemeye yansıyan cinsel taciz olguları"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ESKİŞEHİR’DE MAHKEMEYE YANSIYAN

CİNSEL TACİZ OLGULARI

ABSTRACT

Objective:

Sexual Harassment deranges psychological and physical health, sets educational and professional lives back and effects economic lives of the victims. In this study, it is aimed to determine the demog-raphic features of sexual harass-ment cases tried in the court in Es-kisehir and to discuss the articles of the law related to trial proces-ses of sexual harassment caproces-ses.

Methods:

Between the dates of June 1, 2005 and December 31, 2008 judicial investigation and court trial files of the sexual harassment cases tried in the court, their trial pro-cess and, if there are any, the co-urt decisions were analyzed.

Results:

During the study, it has been de-termined that 161 (4.3%) of total 3762 cases tried in 3 criminal courts of peace in Eskisehir are titled as sexual harassment in re-lation to the article 105 of the law; and that average age of the victims who are all women is 24.4± 8.1; that the suspects are acquaintan-ces in 50.9 % of the cases (n=82); that in 32 cases (39.0%) the sus-pects are either work mates or the bosses of the victims, in 19 cases (23.2%) the suspects are the te-achers or trainers of the victims; that 124 cases (77 %) have been resulted in acquittals, in 37 cases (23 %) the suspects were senten-ced to imprisonment up to 1 year.

Conclusion:

Mental assessments of the vic-tims are vitally important to do for both trial of the offenses and

rehabilitations of the victims. No-tification should be encouraged for sentencing the criminal. It is necessary to struggle with the factors hindering notifications. Fort his purpose, the problems encountered during trial process should be eliminated.

Key words: sexual harassments,

forensic medicine, mental health

ÖZET

Amaç:

Cinsel taciz; mağdurların psiko-lojik ve fiziksel sağlığını bozan, eğitim ve iş hayatlarını aksatan, ekonomik yaşamlarını büyük oranda etkileyen bir durumdur. Bu çalışmada, Eskişehir ilinde yargıya yansıyan cinsel taciz ol-gularının demografik özellikle-rinin belirlenmesi ve cinsel taciz olgularında mahkeme süreci ve ilgili kanun maddelerinin tartı-şılması amaçlanmıştır.

Yöntemler:

1 Haziran 2005 ile 31 Aralık 2008 tarihleri arasında adli mercilere yansıyan cinsel taciz olgularının adli tahkikat dosyaları ve mah-keme dosyaları incelenerek, ol-guların mahkeme aşamaları ve varsa verilmiş mahkeme karar-ları değerlendirilmiştir.

Bulgular:

Çalışma süresince Eskişehir’de bulunan 3 Sulh Ceza Mahkeme-sinde görülen toplam 3762 da-vadan 161’i (% 4,3) cinsel taciz başlıklı 105. madde ile ilişkili olduğu, tümü kadın olan mağ-durların yaş ortalamalarının 24,4± 8,1 olduğu, olguların % 50,9’unda (n=82) sanığın tanıdık olduğu, sanığı tanıdık olan olgu-lardan 32’sinde (% 39,0) sanığın mağdurun iş yeri arkadaşı veya patronu, 19’unda (% 23,2) öğ-retmeni veya eğitimcisi olduğu, davaların 124’ünün (% 77) bera-at ile sonuçlandığı, 37’sinde (% 23) ise sanığın 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığı belir-lenmiştir.

Sonuç:

Cinsel taciz iddiası ile başvu-ran olgularda mağdurlarının ruhsal değerlendirmesi, gerek

suçun ortaya konması, gerekse de mağdurun rehabilitasyonu açısından son derece önemli-dir. Suçluların cezalandırılması için bildirim özendirilmelidir. Bildirim yapılmasını önleyen faktörlerle mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla yargı sürecinde yaşanan aksaklıkların düzeltilmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: cinsel taciz,

adli tıp, ruh sağlığı

SEXUAL HARASSMENT CASES

TRIED IN THE COURT IN ESKISEHIR

1 Adli Tıp Kurumu, Eskişehir Şube Müdürlüğü, Eskişehir, Türkiye

2 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Eskişehir, Türkiye 3 Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, İstanbul, Türkiye

4 Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Muğla, Türkiye

Kenan Karbeyaz1, Tarık Gündüz2, Harun Akkaya3, Yasemin Balcı4

Sorumlu Yazar: Kenan Karbeyaz

Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü Eskişehir Adalet Sarayı 26480 Eskişehir - Türkiye, e-posta: drkenankarbeyaz@hotmail.com Alındı: 26.09.2011/ Kabul: 26.03.2012

Correspondence to: Kenan Karbeyaz

Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü Eskişehir Adalet Sarayı 26480 Eskişehir - Türkiye, e-posta: drkenankarbeyaz@hotmail.com 1Eskisehir Branch Office, The Council of Forensic Medicine, the Ministry of Justice, Eskisehir, Turkiye

2 Department of Forensic Medicine, Medical Faculty, Eskisehir Osmangazi University, Eskisehir, Turkiye 3The Council of Forensic Medicine, the Ministry of Justice, Istanbul, Turkiye

4 Department of Forensic Medicine, Medical Faculty, Mugla University, Mugla, Turkiye

Kenan Karbeyaz1, Tarık Gündüz2, Harun Akkaya3, Yasemin Balcı4

(2)

GİRİŞ VE AMAÇ:

Cinsel taciz “insan onurunu ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen, her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya özel olarak düşmanca, aşağılayıcı, utandırı-cı ve saldırgan bir ortam yaratan davranış” olarak tanımlanmak-tadır (1, 2). Mağdurların psiko-lojik ve fiziksel sağlığını bozan, eğitim ve iş hayatlarını aksatan, ekonomik yaşamlarını büyük oranda etkileyen bir durumdur (1,3). Cinsel taciz tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de son de-rece yaygın toplumsal bir sorun-dur (3, 4).

Cinsel taciz tüm dünyada ya-salarca cezalandırılmıştır (2,5). Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde de, cinsel taciz su-çunun, mağdurun şikâyeti üzeri-ne, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, su-çun hiyerarşi veya hizmet ilişki-sinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlen-mesi halinde cezanın yarı ora-nında artırılacağı belirlenmiştir (6). Cinsel taciz suçu, cinsel sal-dırı boyutuna ulaşmamış, fiziksel olarak vücut dokunulmazlığını ihlal eden davranışlar dışındaki eylemleri kapsamaktadır (7). Cinsel taciz, hiyerarşi ve hiz-met ilişkisinden faydalanılarak yapıldığında cezası artmakta-dır. Ancak ilgili kanun maddesi, mağdurların taciz sonrasındaki ruhsal durumu ile ilgili bir hü-küm barındırmamaktır.

Cinsel suçlarla ilgili ülkemizde çok sayıda çalışma olmasına karşın, cinsel taciz olayını ayrıca ele alan ve bu olguların mah-keme süreçlerini değerlendiren çalışmalara rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, Eskişehir ilinde yargıya yansıyan cinsel taciz ol-gularının demografik özellikleri-nin belirlenmesi ve cinsel taciz olgularında mahkeme süreci ve ilgili kanun maddelerinin tartı-şılması amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM

Yeni Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 ile 31 Aralık 2008 tarihleri arasında adli mercilere yansı-yan cinsel taciz olgularının adli tahkikat dosyaları ve mahkeme dosyaları incelenerek, olgu-ların mahkeme aşamaları ve varsa verilmiş mahkeme ka-rarları değerlendirilmiştir. Cin-sel taciz davalarının tümü sulh ceza mahkemelerinde görül-düğünden, çalışma kapsamına Eskişehir’de bulunan toplam 3 sulh ceza mahkemesi davaları alınmıştır. Bu amaçla Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ve Eskişehir’de bulunan 3 Sulh Ceza Mahkemelerinden gerekli izinler ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’nun 19.02.2008 tarih ve 2008/98 sayılı onayı alınmıştır. Olgular, mahkemelerde gö-rülen cinsel taciz davalarının tüm davalara oranı ve mağ-durlara ait demografik veriler açısından değerlendirilmiştir. Olgular mahkeme süreçleri, yargılama süresi ve mahkeme

kararları açısından da değer-lendirilmiştir.

Çalışma verilerine ilişkin ana-lizler, SPSS 13 programı kul-lanılarak gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel olarak Pearson ki-kare ve frekans analizleri yapıl-mıştır. P<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

BULGULAR

Çalışma süresince Eskişehir’de bulunan 3 sulh ceza mahkeme-sinde görülen toplam 3762 da-vadan 161’i (% 4,3) cinsel taciz başlıklı 105. madde ile ilişkili-dir. Cinsel taciz davalarının tüm davalara oranı açısından yıllara göre anlamlı bir farklılık sap-tanmamıştır (Grafik 1).

Tümü kadın olan mağdurların en küçüğünün 16, en büyü-ğünün 52 yaşında olduğu; yaş ortalamalarının 24,4± 8,1 oldu-ğu belirlenmiştir. Mağdurların %21,7’sinin 16-18 yaş arasında olduğu, %78,3’ünün 18 yaşın-dan büyük olduğu saptanmıştır (Grafik 2). Olguların %51,3’ünün 20-30 yaş arasında olduğu sap-tanmıştır.

Mağdurların %52,2’sinin (n=84) eğitim düzeyinin lise veya üni-versite olduğu, sanıkların ise %65,8’inin (n=106) eğitim dü-zeyinin ilköğretim olduğu be-lirlenmiştir. Sanık ve mağdur-ların eğitim durumları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0.001). Mağdur ve sanıkla-rın eğitim durumlasanıkla-rının dağılı-mı Tablo 1’de sunulmuştur..

Olguların 141’inin (%87,6) öğrenci veya çalışan oldu-ğu belirlenmiştir. Olguların %50,9’unda (n=82) sanığın tanı-dık, %49,1’inde (n=79) yabancı olduğu belirlenmiştir. Sanığı tanıdık olan olgulardan 32’sin-de (%39,0) sanığın mağdurun iş yeri arkadaşı veya patronu, 19’unda (%23,2) öğretmeni veya eğitimcisi olduğu belirlenmiştir. Cinsel taciz hakkında düzenlen-miş 105. maddenin 2. fıkrasında yer alan, “hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuzun kötüye kullanılması” maddesinden 22 olgu yargılan-mıştır. Bu olgulardan 12’sinde sanığın mağdurun iş yeri arka-daşı veya patronu, 10’unda (% 6,2) öğretmeni veya eğitimcisi olduğu belirlenmiştir. Mağdur ve tacizci arasındaki hizmet veya eğitim-öğretim ilişkisine göre sanığın TCK 105. madde 2. fık-rası kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeme durumunun dağılımı Tablo 2’de gösterildiği gibidir.

İş yerinde tacize uğrayan 32 olgudan 15’inin bu nedenle işi-ni bırakmak zorunda kaldığı, öğretmenleri veya eğiticileri tarafından tacize maruz kalan 19 öğrenciden de 5’inin oku-lunu değiştirdiği anlaşılmıştır. TCK’nın 105. maddesi 2. fıkrası kapsamında değerlendirilen iş yerinde tacize uğrayan 12 ol-gudan 7’sinin işini bu nedenle bırakmak zorunda kaldığı, öğ-retmenleri veya eğiticileri ta-rafından tacize maruz kalan 10 öğrenciden de 3’ünün okulunu değiştirdiği belirlenmiştir. Bu

eğitimcilerden 4’ünün ceza al-dığı belirlenmiştir. Mağdurların iş ya da okul durumundaki deği-şikliğe göre sanıkların TCK 105. maddesi 2. fıkrası kapsamında değerlendirilip değerlendirilme-me durumlarının dağılımı Tablo 3’de gösterilmiştir.

Okuluna ve işine devam eden tüm mağdurların, olaydan olum-suz yönde etkilendiklerini ifade ettikleri belirlenmiştir.

Mağdurların % 61,5’inin (n=99) bekar, % 31,1’inin evli (n= 50), % 7,5’inin ise dul (n=12) olduğu saptanmıştır. Aynı şekilde sa-nıkların da % 29,2’sinin (n=47) evli olduğu saptanmıştır.

Başvuru sürelerine göre de-ğerlendirildiğinde, olguların % 3,1’inin (n=5) aynı gün, % 51,6’sı-nın (n=83) olaydan 1–3 gün son-ra ve % 45,3’ünün de (n=73) olaydan 4–10 gün sonra adli makamlara başvuruda bulun-dukları belirlenmiştir. İşyerinde veya okulda tacize uğrayan 51 olgunun tamamının olayın üze-rinden 4–10 gün geçtikten sonra başvurduğu belirlenmiştir. Hiçbir olguda adli rapor düzen-lenmediği belirlenmiştir. Ol-guların tümünde mağdurların, ruhsal durumlarının olay nedeni ile etkilendiğini mahkeme heye-tine bildirdiği belirlenmiştir. Davaların, 124’ünün (% 77) be-raat ile sonuçlandığı, 37’sinde (% 23) ise sanığın 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldı-ğı saptanmıştır. Dava sonuçla-rı ile mağdurlasonuçla-rın yaş gruplasonuçla-rı

tablo 4’te karşılaştırılmıştır. Dava sonucunda verilen ceza-lar ile mağdurceza-ların yaş grupceza-ları arasında anlamlı bir ilişki sap-tanmıştır (P<0,005). Mağduru 18 yaşın altında olan olgularda sanıklara hapis cezası verilme oranının daha fazla olduğu gö-rülmüştür.

Hakkında ceza verilen olguların 8’inin üniversite mezunu olduğu belirlenmiştir. Hapis cezasına çarptırılan olguların tümünde, cezanın para cezasına dönüştü-rüldüğü veya ertelendiği belir-lenmiştir.

TARTIŞMA

Ülkemizde cinsel suçlarla ilgili çalışmalar incelendiğinde ge-nellikle cinsel taciz olgularına pek değinilmediği görülmüştür. Ülkemizde yalnızca cinsel taciz olgularının mahkeme aşamala-rının değerlendirildiği çalışma-lara rastlanılmamıştır.

Cinsel taciz Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde yer almaktadır. Bedene temasın söz konusu olmadığı, söz ve davra-nışlarla yapılan eylemler cinsel ta-ciz kapsamında değerlendirilmek-tedir, cinsel suç davaları sulh ceza mahkemelerinde görülmektedir (8). Çalışma süresince Eskişehir’de bu-lunan 3 sulh ceza mahkemesinde Türk Ceza Kanunu’nun cinsel taciz başlıklı 105. maddesi uyarınca 161 davanın görüldüğü belirlenmiştir. Çalışma süresince Eskişehir’de bu-lunan 3 sulh ceza mahkemesinde görülen toplam 3762 davadan 161’i (% 4,3) cinsel taciz başlıklı

(3)

Grafik 2: Mağdurların yaş gruplarına göre dağılımı

Tablo 1: Mağdur ve sanıkların eğitim durumları

Grafik 1: Cinsel taciz davalarının yıllara göre dağılımı 1200 1000 800 600 400 200 0

Tüm Davalar Cinsel Taciz Davaları 2005 515 21 %4,1 2005 989 41 %4,2 2005 1107 53 %4,8 2005 1151 46 %4,0 18 ve altı; 35 18 ve üstü; 126 Mağdurun Eğitim Durumu

Sanığın Eğitim Durumu

İlköğretim Lise veya Üniversite Toplam

İlköğretim 66 11 77

Lise veya Üniversite 40 44 84

Toplam 106 55 161

2= 25,992 P< 0,001

Tablo 2: Mağdur ve tacizci arasındaki hizmet veya eğitim-öğretim ilişkisine göre sanığın TCK 105. madde 2. fıkrası kapsamında değerlendirilip

değerlendirilmeme durumu

Mağdur ve tacizci ilişkisi

TCK 105. madde 2. fıkrası kapsamında

değerlendirilme durumu Toplam

Evet Hayır

İş arkadaşı/patronu 12 20 32

Öğretmen/eğiticisi 10 9 19

Toplam 22 29 51

P> 0,001

Tablo 3: Mağdurların iş ya da okul durumundaki değişikliğe göre sanıkların TCK 105. maddesi 2. fıkrası kapsamında değerlendirilip

değerlendirilmeme durumları

Mağdurların iş ya da okul durumunda değişiklik

TCK 105. madde 2. fıkrası kapsamında

değerlendirilme durumu Toplam

Evet Hayır

İş bırakan/değiştiren 7 8 15

Okul değiştiren 3 2 5

Toplam 10 10 20

P> 0,001

Tablo 4: Dava sonuçları ile mağdurların yaş gruplarının karşılaştırılması

Dava sonucu

Mağdurların yaş grubu

Toplam 18 ve altı 18 üstü n % n % Hapis cezası 14 40,0 21 16,7 37 Beraat 21 60,0 105 83,3 124 Toplam 35 100,0 126 100,0 161 P<0,005

(4)

105. madde ile ilişkilidir. Konuyla ilgili yapılan çalışma-larda, cinsel tacize genellikle eğitim ve iş yaşamında maruz kalındığı belirlenmiştir (9-12). Olguların 141’inin (% 87,6) öğ-renci veya çalışan olduğu belir-lenmiştir. Cinsel taciz ile ilgili yapılan çalışmalar sıklıkla anket çalışması şeklindedir. Buna pa-ralel olarak çalışmalarda cinsel tacize en sık 20-30 yaş arasın-da maruz kalındığı bildirilmiştir (4,9-12). Brezilya’da bir anket çalışması ile cinsel tacize uğra-dığını bildiren 208 olgunun yaş ortalamasının 22 olduğu bildi-rilmiştir (2). Literatüre paralel olarak yapılan çalışmada da ol-guların % 51,3’ünün 20-30 yaş arasında olduğu, yaş ortalama-sının 24,4± 8,1 olduğu belirlen-miştir saptanmıştır.

Mağdurların % 52,2’sinin (n=84) eğitim düzeyi lise veya üniversi-te iken sanıklarda bu durum tam tersi olup sanıkların % 65,8’inin (n=106) eğitim düzeyinin ilköğ-retim olduğu belirlenmiştir. Hem cinsel taciz mağduru hem de cinsel tacizci olan açısın-dan eğitimin belirleyici olma-dığı görülmektedir. Elde edilen bulgular, eğitim düzeyi düşük kişilerin cinsel tacize daha çok maruz kaldığını göstermediği gibi cinsel taciz eylemini de sa-dece eğitim düzeyi düşük kişile-rin gerçekleştirdiğini gösterme-mektedir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde eği-tim kurumlarında ve iş yerlerin-de yapılan anket çalışmalarında cinsel taciz yaşanma sıklığı % 15

ile % 60 arasında değişen oran-larda olduğu belirtilmiştir (1,3,9-12). İstanbul’da üniversiteli ka-dınlara yönelik yapılan bir anket çalışmasında yalnızca fiziksel temas içeren cinsel eylemlere maruz kalma oranının % 44,5 olduğu, kendilerine yönelik cin-sel eylemleri bildirme oranının sıfıra yakın olduğu bildirilmiştir (13). Ülkemizde 8 farklı hastane-de çalışan 622 hemşire üzerinhastane-de yapılan bir çalışmada olguların % 37,1’inin cinsel tacize ma-ruz kaldığı, olguların % 80’inin şikâyetçi olmadığı bildirilmiştir (14). Öğrenci ve çalışan kenti olan ve nüfusu yaklaşık 750.000 olan Eskişehir’de, 2005-2008 yılları arasında yılda ortalama 40-50 arası cinsel taciz olgu-sunun yargıya yansımış olması, bu tür suçların dile getirilmesi ve yargıya yansıtılmasında güç-lükler olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Cinsel suç olgularında resmi kurumlara müracaatın az olma-sının nedenlerinden biri yargıla-ma sürecinin oldukça uzun sür-mesi ve kanıtlama, dolayısıyla ceza verilmesinin zor olmasıdır (15-18). Sunulan çalışmada da-vaların, 124’ünün (% 77) beraat ile sonuçlandığı, 37’sinde (% 23) ise sanığın 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığı sap-tanmıştır. Davaların önemli bir kısmının beraat ile sonuçlan-ması, cinsel taciz olgularında maddi delil sunmanın imkansız olmasının yanı sıra, toplum ya-pısı itibariyle hem mağdur hem de sanık tarafının olayı ahlaki bir sorun olarak değerlendirmesi ve etrafın duymaması

düşünce-sine bağlanmıştır. Bu kaygılarla taraflar anlaşarak şikâyet geri alınabilmekte, dolayısıyla adli mercilere intikal etmiş ve ger-çekte işlenmiş olan cinsel suç-lar beraatla sonuçlanabilmek-tedir.

Cinsel taciz fiziksel delil olma-dığından kanıtlanması ve ortaya çıkarılması oldukça güç olan bir suç türüdür (1,2,19,20). Kanun maddesinde yer almadığından, bu olgularda “beden veya ruh sağlığı bozukluğu” değerlendir-mesi yapılmamaktadır. Ancak olguların tümünde mağdurların, olaydan ruhsal bakımdan çok etkilendiklerini ifade ettikleri belirlenmiştir. Yapılan çalışma-larda cinsel taciz mağdurlarında birçok ruhsal bozukluk ortaya çıkabileceği bildirilmiştir (2, 19-22). Cinsel taciz olgularında ruh-sal değerlendirmenin oldukça önemli olduğu düşünülmektedir. Cinsel taciz iddiası ile mahke-meye başvuran olgularda ruhsal değerlendirme ile elde edilecek bulgular, suçun ispatı açısından oldukça önemli olup delil nite-liğinde olacaktır. Ancak, yargı mensuplarının cinsel tacizdeki ruhsal değerlendirmeyi TCK’nın 102. ve 103. maddesindeki “ruh sağlığının bozulması” kavramı ile karıştırmamaları gerekir. Bu konuyla ilgili hekimlerden görüş isterken, cinsel taciz suçunun anlaşılmasına yönelik ruhsal değerlendirme istediklerini iyi anlatmaları gerekir. Suçun ta-nımı ve istenilen ayrıntılı anlatıl-maz ise, değerlendirmede sıkın-tılar çıkabileceği gibi, mağdurlar gereksiz ve tekrarlı muayeneler nedeniyle sıkıntı yaşayabilir.

Ça-lışmamızda mahkeme dosyala-rındaki ifadeler incelendiğinde, olguların hemen tümünün olay nedeni ruh sağlılıklarının etki-lendiğini, psikiyatrik tedavi veya destek aldıklarını söyledikleri anlaşılmaktadır. Richman ve arkadaşlarının Alaska’da yaptık-ları çalışmada, cinsel taciz mağ-durlarında depresyondan, alkol bağımlılığı ve anksiyeteye kadar pek çok ruhsal bozukluğun gö-rüldüğü bildirilmiştir (23). Başvuru sürelerine göre değer-lendirildiğinde, olguların yalnız-ca % 3,1’inin (n=5) aynı gün, % 51,6’sının (n=83) olaydan 1–3 gün sonra ve % 45,3’ünün de (n=73) olaydan 4–10 gün sonra adli ma-kamlara başvuruda bulundukla-rı belirlenmiştir. Konuyla ilgili 275 olgunun değerlendirildiği bir çalışmada, cinsel suç mağ-durlarının yalnızca 5’inin (%1,8) aynı gün muayene edildikle-ri bildiedildikle-rilmiştir (24). 418 cinsel saldırı olgusunun değerlendi-rildiği bir çalışmada, olguların 161’inin (% 39) ilk 3 gün içeri-sinde başvurduğu bildirilmiştir. Aynı çalışmada, ilk 3 gün için-de başvuran olguların %51’inin daha geç başvuran olguların % 8’inin hiç tanımadıkları kişiler tarafından saldırıya uğradıkları saptanmıştır (25). Bu çalışma-ya paralel olarak işyerinde veçalışma-ya okulda yani tanıdığı birisi tara-fından tacize uğrayan 51 olgu-nun tamamının olayın üzerinden 4–10 gün geçtikten sonra baş-vurduğu belirlenmiştir. Saldır-gan tanıdık veya aynı çevreden olduğunda mağdurun şikayetçi olmak konusunda tereddüt ya-şadığı ve daha geç başvurduğu

görülmektedir. Bu durumun, mağdurun başta çevresindeki-ler olmak üzere adli merciçevresindeki-ler- merciler-deki profesyonellere de durumu anlatmakta yaşadığı güçlükle ilgili olduğu düşünülmüştür. Çalışmamız retrospektif bir ça-lışma olduğundan mağdurlar ile görüşerek profesyonellerin tutumunu sorgulama imkanımız olmamıştır. Ancak ülkemizde konuyla ilgili meslek grupları arasında yapılan anket çalış-masında, adli tıp uzmanlarının % 40’ının, hâkim ve savcıların % 38’inin, emniyet mensupları-nın % 66’sımensupları-nın, kadınlarımensupları-nın dış görünüşlerinin ve davranışla-rının cinsel saldırıyı kışkırttığı-nı düşündükleri belirlenmiştir. Aynı çalışmada, ilgili meslek mensuplarının bir kısmının, iyi kadınların cinsel saldırıya ma-ruz kalmayacağını, cinsel saldırı suçlamalarının çoğunun aslısız olduğunu, bazı kadınların bu saldırıyı hak ettiklerini düşün-dükleri belirlenmiştir (26). Ya-pılan uluslararası çalışmalar-da, cinsel suçların tam bilimsel yöntemle ele alındığında asılsız iddia oranının %2-8 civarına düştüğü ve bu sonuçların asılsız iddia oranlarının yüksek oldu-ğu yanılgısını yıktığı bildirilmiş-tir (27). Cinsel taciz olgularının soruşturulması, mahkeme sü-reci ve ceza verilmesinde etkili meslek gruplarının bu olumsuz düşünceleri, ortaya çıkarılması oldukça güç olan bu olguların soruşturma ve dava süreçlerini de etkilemektedir. Yapılan ça-lışmada dava sonuçlarının yaş gruplarına göre dağılımı dikkate alındığında (Tablo 4), mağdur-ların 18 yaşından büyük olduğu

olgularda, mahkemelerin daha az sıklıkla ceza verdiği belir-lenmiştir. Bu durum konuyla ilgili yapılan anket çalışmasına paralel olarak, mağduru çocuk olmayan taciz davalarına bir ön yargıyla yaklaşıldığı izlenimi vermektedir (9-12).

Yapılan çalışmalarda tüm cin-sel suç olaylarında, saldırganın genellikle tanıdık, aynı çevreden ve yakın kişiler olduğuna dikkat çekilmiştir (28-31). Fransa’da 756 cinsel suç olgusunun de-ğerlendirildiği bir çalışmada olguların % 57’sinde saldırga-nın aile içinden veya akraba-lardan birisi olduğu belirtilmiş-tir (32). Konya’da 275 olgunun değerlendirildiği bir çalışmada mağdurların % 58,6’sının ta-nıdığı birisi tarafından cinsel saldırıya uğradığı bildirilmiştir (24). Literatüre paralel olarak sunulan çalışmada, olguların % 50,9’unda (n=82) sanığın tanıdık, % 49,1’inde (n=79) yabancı ol-duğu belirlenmiştir. Sanığı tanı-dık olan olgulardan 32’sinde (% 39,0) sanığın mağdurun iş yeri arkadaşı veya patronu, 19’unda (%23,2) öğretmeni veya eğitim-cisi olduğu belirlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, mağdur ve tacizci arasında hizmet veya eğitim-öğretim ilişkisinin olma-sı, TCK’nın konuyla ilgili düzen-lenmiş “hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuzun kötüye kullanılması” nı içeren 105. maddesinin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilmesi açısından pek fazla anlam ifa-de etmemektedir. Aynı şekilifa-de mağdurların iş ya da okul

(5)

değiş-tirmek zorunda kalmaları da bu açıdan fazla anlam ifade etme-mektedir. Keza mağdur ve taciz-ci arasında bu çerçevede ilişki bulunan 51 olgunun yarısından fazlasında (%56,9; n=29) bu du-rumun dikkate alınmadığı göz-lenmiştir. İş ya da okul bırakan/ değiştiren 20 olgunun 10’unda sanığın TCK 105. maddesinin 2. fıkrası kapsamında yargılan-dığı görülmüştür. Tüm bunlar, konuyla ilgili profesyonelle-rin cinsel suçlarla ilgili şiddeti meşrulaştıran, sanıktan ziyade mağdurun sorumluluğu üzerine odaklanan toplumsal önyargılar ve yanlış inanışlardan tamamen arınmış olamadığını düşündür-mektedir. Yapılan çalışmalarda eğitim sürecinde cinsel taci-zin sanıldığından daha yaygın olduğu, ancak gizli kaldığı, bu nedenle eğitim kurumlarındaki rehberlik birimlerinin güçlendi-rilmesinin oldukça önemli oldu-ğu bildirilmiştir (4,9,33).

Sonuç olarak; cinsel taciz id-diası ile başvuran olgularda mağdurlarının ruhsal değer-lendirmesi, gerek suçun ortaya konması, gerekse de mağdu-run rehabilitasyonu açısından son derece önemlidir. Mağdur-da oluşan ruhsal rahatsızlık-la, suçlulara verilecek cezanın ilişkilendirilmesi ve ilgili kanun maddesinin bu bakımdan yeni-den ele alınmasının önemli ol-duğu düşünülmektedir. Cinsel taciz olgularında bildirim oranı oldukça düşüktür. Ancak bil-dirim yapılmadığında mağdur travma ile tek başına mücadele etmek durumunda kalmakta ve suçlular

cezalandırılamamak-tadır. Suçun cezasız kalmasının toplum tarafından da bilinmesi suça yönelimi artırmaktadır. Bu nedenle cinsel taciz kısır dön-güye dönüşmektedir. Suçluların cezalandırılması için bildirim özendirilmelidir. Bildirim yapıl-masını önleyen faktörlerle mü-cadele edilmesi gerekmektedir. Yargı sürecinde yaşanan aksak-lıkların düzeltilmesi, mahkeme aşamasının kısaltılması, saldırı sonrası mağdurlara rehabili-tasyon hizmetlerinin verilmesi, okullarda rehberlik servisleri-nin güçlendirilmesi ve bu ser-vislerin öğrencilerle iyi iletişim kurmasının sağlanması, güven ortamının sağlanması ile kısır döngünün kırılması sağlanabilir.

(6)

1. Özdemir E. İş yerinde cinsel taciz. Ça-lışma ve Toplum. 2006;4(11):83-96 2. Garbin CA, Zina LG, Garbin AJ, Moimaz SA. Sexual harassment in dentistry: pre-valence in dental school. J Appl Oral Sci. 2010 Sep-Oct;18(5):447-52.

3. Russo A, Milic R, Knezevic B, Mulic R, Mustajbegovic J. Harassment in work-place among school teachers: deve-lopment of a survey. Croat Med J. 2008 Aug;49(4):545-52.

4. Long B, (2004) The MMPI-2 in sexual harassment and discrimination litigants. Journal of Clinical Psychology 2004; 60 (6):643-7

5. Webb SL. Sexual harassment shades of gray: Sexual harassment: Resource Manual. Seattle: Premiere; 1994; 1-105. 6. Yalvaç G. Türk Ceza Kanunu Yalvaç G. Türk Ceza Kanunu. İç; Yalvaç G. Türk Ceza Kanunu Yalvaç G; editör. Karşılaş-tırmalı-Gerekçeli TCK, CMK, CGTİK ve İlgili kanunlar ile Yönetmelikler. Ankara: Adalet Yayınevi; 2005; 218-24.

7. Gündüz R, Gültaş V. Cinsel dokunul-mazlığa karşı suçlar. İç; Gündüz R, Gültaş V; editör. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel suçlar kitabı. Bilge Yayınevi. İzmir 2008; 9–80.

8. Malkoç İ. Madde 105. Türk Ceza Ka-nunu uygulamasında cinsel suçlar. İç; Malkoç İ, editör. Malkoç Kitapevi Ankara 2009; 209–305.

9. Blackstone A, Uggen C, McLaughlin H. Legal Consciousness and Responses to Sexual Harassment. Law Soc Rev. 2009 Sep 1;43(3):631-668.

10. Marsh J, Patel S, Gelaye B, Goshu M, Worku A, Williams MA, Berhane Y. Pre-valence of workplace abuse and sexual harassment among female faculty and staff. J Occup Health. 2009;51(4):314-22. 11. Sfikas PM. Sexual harassment and vicarious liability. J Am Dent Assoc. 2005 Jun;136(6):809-11.

12. Chen WC, Wang JD, Lew-Ting CY, Chiu HJ, Lin YP. Workplace violence on workers caring for long-term institutio-nalized schizophrenic patients in Taiwan. J Occup Health. 2007 Jul;49(4):311-6. 13. Kayı Z, Yavuz MF, Arıcan N. Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yöne-lik cinsel saldırı mağdur araştırması. Adli tıp Bülteni 2000;5(3):157–163

14. Celik Y, Celik SS. Sexual harassment against nurses in Turkey. J Nurs Scho-larsh. 2007;39(2):200-6.

15. Karbeyaz K, Gündüz T, Balcı Y, Ak-kaya H. Yeni Türk Ceza Kanunu sonrası değerlendirilen cinsel suç olguları; Eski-şehir deneyimi. Turkiye Klinikleri J Foren med 2009;6(1) 9: 1–8

16. Aydın B, Çolak B. Samsun’da ağır ceza mahkemesine yansıyan cinsel suç-lar. Adli Tıp Bülteni 2004;9(1):11–18. 17. Dirlik M, Özkök MS, Katkıcı U, Erel Ö. Aydın’da cinsel suç ve suçluların profili. Adli Tıp Bülteni 2002;7(3):97–104 18. Erkol Z. Gaziantep ağır ceza mahke-mesinde karar bağlanan cinsel suçların dökümü. 1. Ulusal Adli Tıp Kongresi 1–4 Kasım 1994, Poster Sunuları Kitabı, İs-tanbul. 1994; 375–81

19. Berlin L. Sexual harassment. AJR Am J Roentgenol. 2006;187(2):288-93. 20. Witkowska E, Menckel E. Perceptions of sexual harassment in Swedish high schools: experiences and school-envi-ronment problems. Eur J Public Health. 2005 Feb;15(1):78-85.

21. Bell ME, Reardon A. Experiences of sexual harassment and sexual as-sault in the military among OEF/OIF veterans: implications for health care providers. Soc Work Health Care. 2011 Jan;50(1):34-50.

22. Morgan JF, Porter S. Sexual harass-ment of psychiatric trainees: experien-ces and attitudes. Postgrad Med J. 1999 Jul;75(885):410-3.

23. Richman JA, Rospenda KM, Nawyn SJ, Flaherty JA, Fendrich M, Drum ML, Johnson TP. Sexual harassment and ge-neralized workplace abuse among uni-versity employees: prevalence and men-tal health correlates. Am J Public Health. 1999 Mar;89(3):358-63.

24. Demirci Ş, Doğan HK, Erkol Z, Deniz İ. Konya’da cinsel istismar yönünden mua-yenesi yapılan çocuk olguların değerlen-dirilmesi. Turkiye Klinikleri J Foren Med 2008; 5: 43–49

25. Grossin C, Sibille I, Lorin de la Gran-maison G, Banasr A, Brion F, Durigon M. Analysis of 418 cases of sexual as-sault. Forensic Science International 2003;131:125–30

26. Gölge ZB, Yavuz MF, Günay Y. İlgili Mesleklerden Kişilerin Irza Geçme ile İlgili Tutum ve İnanışları. Nöropsikiyatri Arşivi 1999; 36 (3): 146-53

27. Lonsway KA, Archambault SJ, Lisak D. The American Prosecutors Research The National Center for the Prosecu-tion of Violence Against Women. False Reports: Moving Beyond the Issue to Successfully Investigate and Prosecute Non-Stranger Sexual Assault. The Voice 2009;3(1): 1-11.

28. Karakaya I, Coşkun A, Ağaoğlu B, Şiş-manlar ŞG, Yıldız Ö, Memik NÇ, Biçer Ü. Cinsel istismara maruz kaldığı bildirilen olguların ruhsal değerlendirme sonuçla-rı. Adli Tıp Bülteni 2006;11(2):53–58 29. Riggs N, Houry D, Long G, Markovc-hick V, Feldhaus KM. Analysis of 1076 cases of sexual assault. Ann Emerg Med 2000;35(4):358–62

30. Sahu G, Mohanty S, Dash JK. Vulne-rable victims of sexual assault. Med Sci Law 2005; 45(3).256-60

31. Eskin M, Kaynak DH, Demir S. Same sex sexual orientation, childhood sexual abuse, and suicidal behavior in univer-sity students in Turkey. Arch Sex Behav 2005;34(2):185–95

32. Saint-Martin P, Bouyssy M, O‘Byrne P Analysis of 756 cases of sexual assault in Tours (France): medico-legal findings and judicial outcomes. Med Sci Law 2007;47(4):315–24.

33. Wood DF. Bullying and harass-ment in medical schools. BMJ. 2006; 30;333(7570):664-5.

Referanslar

Benzer Belgeler

Annesine veya diğer aile üyelerine şiddet uygulandığına tanık olan çocuk, şiddet kendisine yönelmese bile gelecekteki

Araştırma sonucunda Gökçeada’da yaşayan yerel halkın eşitlikçi bir bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiş ve yerel halkın tek başına seyahat eden kadın

Psikolojik tacize maruz kalmış ve iş sözleşmesini de bu nedenle haklı nedenle feshetmiş olan işçi, bu yüzden uğramış olduğu maddi zararlarını da failden

• Sık sık kabus görme, aşırı derecede canavar ya da görünmeyen nesnelere ilişkin korku.. •

Kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri olan cinsel taciz, tanımlama, tartışma ve karşı politika üretme aşamalarında, sadece resmi ve adli kurumların değil, feminist hareket

Biz burada, potasyumun renal yolla kaybedilmesi ile karakterize, Gitelman Sendromu iki (erkek kardeş) vakayı sunuyoruz.. Anahtar kelimeler: Gitelman sendromu,

Fakat o bu hare­ ketinin cezasını, şahsının ve büyük bir sebatla çıkarmakta devam ettiği mecmu­ ası (İçtihat) m etrafındaki boşlukla gör­ müş, fikrî

özelliklere de dikkat edilmediği görülmektedir. Sonuç olarak incelenen metinlerin çoğunluğunun öğrencilerde okuma isteği ve alışkanlığı kazanmasına yeterli