• Sonuç bulunamadı

Hippi Paşa

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hippi Paşa"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

— — B———

Tanzimat’tan sonraki edebiyat ve siyaset dünyamızın başta gelen değerlerinden Ziya Paşa,

gerçek bir milliyetçi ve vatanseverdi. 55 yıllık ömrünü aralıksız mücadele

ile geçirdi.

Ölümünün 99. yıldönümünü idrak ettiğimiz

Ziya Paşa, 17 yaşında serseri, derbeder, sorumsuz

bir delikanlıydı. Mustafa Reşit Paşa'nın,ondaki

cevheri keşfedip elini uzatmasıyla düştüğü

çukurdan çıktı. Altı ayda Fransızca öğrendi, göze girdi.

Ta ki, Âli Paşa Sadrazam oluncaya kadar...

Şemsettin KUTLU

AYIŞ ayının on yedisi, geçen yüzyılın en büyük siyaset, devlet adamlarından ve yine en büyük edebiyatçılarından biri olan Ziya Paşa'nın doksan dokuzuncu ölüm yıldönümüne rastlıyor. Elli beş yıllık, fazla uzun olmayan yaşamı iniş çıkışlarla dolu olan bu değerli ve ele| avuca sığmaz insan, bugün Adana’da.Ulucaml mezarlığının bir köşesinde doksan dokuz yıl önce daldığı ebedi uykusunu sürdürmektedir.

Ziya Paşa’nın babası,-oldukça varlıklı bir devlet memuruy­ du ve Galata Gümrüğü’nde çalışmaktaydı. 1825 yılında doğan oğlu Ziya, yedi sekiz yaşlarına geldiğinde, ona Arif Ağa adında bir lala-yanl bir çeşit erkek dadı-tutulmuştu. Arif Ağa’nın okuması yazması pek yoktu ama, halk ozanlarından epey şiir ezberlemiş bulunuyordu ve İkide birde Ziya’ya bunlardan okurdu. Bunun sonucu olarak çocuk, daha on beşine bile varmadan şiirle uğraşmaya başladı. Bu uğraşını, en ünlü eserlerinden biri olan “ Harâbât’1 ın manzum önsözün­ de şöyle dile getiriyor:

“On beşte değildi sinnü sâllm Kim nazm İle vardı iştigalim.”

Bu yaşlarda iken sadece şiirle uğraşmaya başlamıştı. Enikonu haylazdı da. Hatta daha küçük yaşlarda iken, bir gün komşularından bir paşanın bağına üzüm hırsızlığına girmiş, yakalanmış, paşa tarafından değil ama babası tarafından adamakıllı bir dayak da yemişti. On yedi yaşlarında iken serseri, derbeder bir dellkanlı-günümüzün orantısıyla “ hippi” - olmuştu. İçiyor, şurada burada eğleniyor, zaman zaman köşelerde sızıp kaldığı bile göze çarpıyordu.

Ne var ki bu derbeder ve başıboş yaşam biçimi fazla uzun sürmedi. Korkunç denilecek kadar keskin bir zekâya, sanat ve düşünme yeteneğine sahipti. Zamanın büyük sadrazamı Mus­ tafa Reşit Paşa da, böyle genç yetenekleri bulup değerlerdlr- mekte, topluma kazandırmakta ustaydı. Ziya Efendi’y i, İçinde yüzdüğü bataklıktan çekip çıkardı. Saraya kâtip olarak atadı. Ziya Efendi, saraya kendislni-başta padişah olmak üzere-çev- resine hemen sevdirmekle kalmadı. Geceleri odasına kapanıp sabahlara kadar çalışarak altı ay İçinde Fransızca’yı, en çetin eserleri Türkçe’ye çevirebilecek ölçüde, kendi kendine kazan­

dı. Abdülmecit’ten sonra tahta geçen Abdülaziz de kendisini pek çok sevmekteydi.

Ancak dönem değişmişti. Reşit Paşa ölmüş, iktidar Âli Paşa’nın eline geçmişti. Â li Paşa, bütün öteki Reşit Paşa korumaları gibi, Ziya Bey’i de İstanbul’dan uzaklaştırmak niyetindeydi. Bunu hemen gerçekleştirdi, önce Atina elçisi yaptı, kısa bir sûre sonra da, paşalığa yükselterek, Kıbrıs Mutasarrıflığı’na gönderdi. Artık Ziya Paşa kuyu çıkrığı gibi inip çıkmaya başlamıştı. Sultan Abdülaziz, daha büyük görev­ ler vererek onu Ibtanbul’a getirtiyor; Âli Paşa, daha önemsiz görevlere atayarak İstanbul dışına sürüyordu. Bu durum, Ziya ve Âli Paşalar arasında, ölümlerine kadar uzanan bir kin ve düşmanlık yarattı.

1865’te İstanbul’da “ Yeni OsmanlIlar Cemiyeti” adlı gizli bir örgüt kurulmuştu. Örgütün amacı ülkede meşrutiyeti ilan etmek ve özellikle Âli Paşa iktidarını devirmekti, örgüt, kısa bir süre sonra ortaya çıkarıldı. Başta cemiyetin başkanı Ziya Paşa olmak üzere, bütün ilerigelenleri tutuklandılar. T utucu ­ lardan bir kısmı resmen, bir kısmı da görevli adı altında, sürgüne yollanıyorlardı. Bunlardan Namık Kemal, Erzurum vali muavinliğine atanırken, paşalığı üzerinden alınmış olan Ziya Beyde, ikinci kez, Kıbrıs Mutasarrıflığına gönderiliyor­ du. Bilindiği üzere, öteki birçok Yeni OsmanlIlar gibi,bunlar da görev yerlerine gitmediler; Fransa’ya kaçtılar.

FRANSIZ NAZIR, RAHA T BİR NEFES ALDI.

Aynı yıl (1867) Sultan Abdülaziz, Fransa hükümetinin davetlisi olarak, Paris’e gidecekti. OsmanlI Devle- ti’nin başvurusu üzerine-padişahın ziyareti sırasında-iki arka­ daşın Paris’ten uzaklaştırılması lazım geldi. Zamanın hariciye nazırı onları çağırıp ezile büzüle bu kararı kendilerine bildirme çabasındaydı. Zeki, görgülü ve anlayışlı Ziya Bey, buluştukla­ rında daha önce davranarak, Fransa Hariciye Nazırı’na:

-“ Bizi çağırtmışsınız; arzunuz üzerine geldik. Fakat rica ediyoruz: Konuşmamız kısa sürsün; zira Londra’ya gitmek üzere bilet almış bulunuyoruz ve şu anda trenimizin kalkma­ sına da pek az vakit vardır!.”

diyerek adamcağızı bulunduğu zor durumdan kurtardı.

(2)

Zaten sevmediği, nezaketsiz bir durumun içine düşen nazır, hem geniş bir nefes almış, hem de Ziya Bey’in zekâsına hayran kalmıştı.

Ziya Bey Londra’da arkadaşı Namık Kemal’le birlikte, ünlü “ Hürriyet” gazetesini kurdu. Bu gazete, Türk basınında, ilk özgürlük bayrağı olarak yıllarca dalgalandı. İki arkadaş, dört beş yıl kadar süren gurbet yaşamlarında akla hayale gelmez sıkıntılar çektiler. Namık Kemal, 1870 yılında yurda döndüğü halde, Ali Paşa ile olan onmaz düşmanlıkları bir türlü dihme- yen Ziya Bey, onun ölümüne kadar İstanbul’a gelemedi ya da gelmedi. 1871 de -Ali Paşa’mn ölümünden sonra -İstanbul’a ayak bastığı vakit sadrazamlık makamında Mahmut Nedim Paşa bulunmaktaydı. İlk işlerinden biri, Ali Paşa'nın mezarına gidip üzerine kapanarak:

-“ Beni affet; sen bana maddeten, ben sana kalemimle çok zulüm ettik. Fakat şimdi iyice anlıyorum ki sen bu memleket

çin büyük nim etm işsin!...” diye uzun uzun ağladı.

SONUNDA, ŞANSI DÖNER GİBİ OLDU, AM A

. , \ ;

Vaktiyle kendisini çok seven Abdülaziz, şimdi artık kendi­ sine dargındı. Bundan dolayı ona hiç bir görev vermedi. Ziya Bey, beş yıl büyük sıkıntılar içinde bir kenarda yaşadı. Türk edebiyatında ilk belirgin antoloji olan “ Harâbât” ını hazırladı. Bu yıllarda arkadaşı Namık Kemal, yeniden sürgünlere uğra­ mış bulunuyordu ve Kıbrıs’ın Magosa zindanlarında yatmak­ taydı. Antoloji, iki kader arkadaşının arasını açtı. Namık Kemal, Magosa’dan yolladığı uzun bir eleştiri mektubunda “ Haâbât” ı tahrip ediyor; yani yakıp yıkıp yerin dibine geçiri­ yordu. Yazar eleştirilerinde sadece yıkıcı değil, alaycı idi de. Örneğin: Ziya Paşa, Urfa'lı Nâbi ile Erzurum’lu Nef’f’den söz ederken:

“Yaptı iki taşralı bu hali; Van’lı birisi, biri reha’lı...”

diyerek bilimsel bir hata yapmış, Nef’î’yi Van’lı olarak göstermişti.Namık Kemal,arkadaşınınbu hatasını düzeltirken, onunla şöyle alay etmekteydi:

Ey vâkıfı herdiyâr-ı Rûm’un; Bir adı da Van mı Erzurum’un?.”

Mahmut Nedim Paşa, kötü yönetimi ile sadece ülkeyi uçuruma doğru sürüklemekle kalmamış, Abdülaziz’in de ba­ şını yemişti. 1876'da Yapılan bir darbeyle bu padişah tahttan indirilip intihar ediyor ya da öldürülüyor, yerine Namık Ke­ mal'in de Ziya Bey’in de yakın dostları ve koruyucuları bulunan V. Murat tahta geçiriliyordu. Dolayısıyla Kemal, zindandan kurtulup İstanbul ’a dönmüş, Ziya da Maarif Nazır­ lığı Müsteşarlığına atanmıştı. Bu bir başlanğıçtı ve her ikisi­

nin de gelecekleri çok parlak gözükmekteydi. Fakat talihsiz­ likleri burada da kendisini gösterdi. Üç ay içinde V.Murat da-aklî dengesini kaybetmiş olduğu gerekçesiyle-tahttan in­ dirilm iş, II. Abdülhamit padişah olmuştu.

II. Abdülhamit, Meşrutiyet’i ve Anayasa’yı ilan etmek şar­ tıyla, tahta çıkarılmıştı. Anayasa’yı hazırlayacak olan komis­ yona Namık Kemal ve Ziya Bey de atanmışlardı. Mithat Paşa komisyon başkanıydı. Yeni padişah Mithat Paşa’yı kandırmış, Anayasa’ya “ Padişahın, istediği zaman herhangi bir Osmanlı uyruğunu sürgüne gönderebilmek yetkisini ” koydurmuştu. 113. madde diye anılan bu yetkiye en çok karşı çıkan Ziya Bey olmuştu. Ne var ki Mithat Paşa diretmiş ve meddeyi kabul ettirm işti. Bunun üzerine Ziya Bey, Mithat Paşa’ya dönerek:

-“ Paşa Hazretleri; siz bu maddeyi, gereğinde kendi lehinize de kullanıp sevmediğiniz kimseleri ülkeden sürdürmek için, yasaya koydurttunuz. Fakat unutmayınız: Padişah bu yetki­ sini ilk olarak size karşı kullanacaktır!.”

yollu sitem etmekten kendisini alamamıştı.Nitekim durum gerçekten de böyle olmuştu. II. Abdülhamit, sadrazam yaptı­ ğı Mithat Paşa’yı aradan daha üç ay bile geçmeden “ Izzeddin” adlı vapura apar topar bindirtmiş, ülke dışına sürgün etmişti.

Abdülhamit, Ziya Bey’le Namık Kemal’den devamlı kuşku­ daydı. Onları İstanbul’dan uzaklaştırmak için kendilerine ve­ zirlik ve paşalık önerdi, imparatorluğun en önemli valiliklerin­ den ikisini vaadetti. Namık Kemal bunu kabul etmedi, ama yeniden paşalığına kavuşmak isteği Ziya Paşa’ya çekici geldi. Derhal gereği yapıldı ve paşa Suriye valiliğine atandı. Fakat bu biraz da aldatmacaydı.' Orada dört ayı bile doldur­ madan Konya valiliğine getirildi.Bir yil kadar sonra Adana valiliğine gönderildi. Ziya Paşa Adana’da sakin ve huzurlu çalışıyordu ama, padişahın kendisi hakkındaki kuşkusu, anti- patisi sürmekteydi. Bunun sonucu olarak birgün Adana'ya yetkili bir müfettiş yollandı. Müfettişin görevi, ne yapıp edip b ir kulp bulmak, valiyi görevinden azlettirmekti. Fakat buna hacet kalmadı. Müfettiş daha yolda iken, Ziya Paşa kısa bir hastalıktan sonra, öldü.

Devlet adamı, yenilikçi ve özgürlükçü bir edebiyatçı olarak Ziya Paşa’nın yakın tarihimizde saygın biryeribulunmaktadır. Türkçe’nin sadeleşmesi ile Türk edebiyatının halka dönük olması yolunda atılmış adımları ve ileri sürülmüş fikirleri vardı. Batı’dan ilk önemli çevirileri yapanlardan biri de yine kendisidir. Zevk ve anlatım bakımından eskiye, duygu ve düşünce bakımından yeniye bağlı bir fikir ve sanat adamıydı. Beyit ve mısralarından bir kısmı, atalarsözü niteliğinde d ili­ mizde yer etmiştir.

Ziya Paşa'nın düşündürücü, çok ince ve zarif anekdotları bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmını, bu yakınlarda “ Hürya- yın'Tardan çıkan bir kitabımızda derlemiş bulunmaktayız.— Ölümünün 99. yıldönümünde onu saygı ile anıyoruz, i

Ziya Paşa dan

örnekler:

Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir; Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir,

★ * ★

Âsûde olam dersen eğer, gelme cihâna; Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan.

İd râ k i meâlî bu küçük akla gerekmez; Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez,

★ ★ ★

Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adaleti

★ ★ ★

Bin ders-i maarif okunur her varakında; Yârab ne güzel mektep olur, mekteb-i âlem!.

Rızkına kaani olan gerdûne minnet eylemez; alemin sultanıdır, muhtâc-ı sultan olmayan.

★ ★ ★

Zannetme ben Amasya’da paşalık eyledim; Buldum yetim halkını, babalık eyledim.

* ★ ★

Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz; Birkaç kuruşu mürtekibin câ-yı kürektir.

Referanslar

Benzer Belgeler

萬芳醫院皮膚科楊庭驊醫師榮獲「第 9 屆臺灣服務業大評鑑服務尖兵個人獎」 由《工商時報》主辦的第 9 屆「臺灣服務業大評鑑」於 2020 年

備急千金要方 脈法 -平脈大法第一 原文

趙良曰:枳實、生薑,原以治氣塞,況於痞乎?故較前條稍減輕分

Background/aim: The aim of this study was to evaluate and determine the relationships (if any) among pain, depression levels, fatigue, sleep quality, and quality of life in

li ve reîsü’l-etibbâ’i’s-sultânî olup mahmiye-i İslambol’da Timurkapu kurbunda Daye Hâtun Mahallesi’nde sâkin iken bundan akdem irtihâl-i dâr-ı bekā eden el-Hâc

1980'lere kadar üç beş olan galeri sayısı, 'resim. piyasası'nm oluşmasıyla

Türkiye Ermenileri itiraz gerek­ çesi olarak, yeni seçim esaslarının kilisenin kadim örf ve âdetlerine uymadığını, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle de

BİR TEŞEBBÜS MUNASEBETILE: İsmail Namık merhumun müdür­ lüğü zamanında bilhassa müdürün müdürlük dairesinde güzel şeylerin ve sanatların hepsinden