eyazıdda, îj Bankası sa atinin tam karşısında omuz o- muzu sökmez bir ka labalık gözüme iliş ti. Bunlar, hep bir den minimini bir dük kânın içine girmeğe çabalıyorlardı. Dik kat ettim: A raların da «Naşid» de var.
3u bizim sevimli halk san’atkârı N a şid 1 îki avcunda iki demet Tayyare pi - yango biletile, orta da dört dönüyor:
\
— H aydi kader kısmet!.. K azanan yirmi bin lira alı yor!..
Naşidin nekadar popüler bir şahsiyet olduğu malûm. Ci - var kahvelerden se sini duyanlar, kimi tavlasını, nargilesini yarıda bırakarak, ki- tath musahabesi
Kıymetli san’atkâr, iş başında...
mı
Naşid, dünkü hayranları, bugünkü müşterileri önünde...
ni feda ederek, ona doğru koşuyor. H a t ta vatmanlar, araba larını durdurarak, o- nu seyrediyorlar.
H er uzattığı bilete, büyük ikramiye isabet edecekmiş gibi, herkeste bir telâş:
— İlk bilet benim!
— H ayır, olmaz. Ben daha önce gel dim!
Kalabalığı yarıp da ona doğru sokul mak ne mümkün!.. H ele neyse ki, kendi si uzaktan beni gördü.
Elini sıktım:
— Tebrik ederim üstad... dedim. N i hayet, sen de «Hazım » gibi, piyango bayiliğine başladın demek..«
G üldü:
— Evet.... N e yaparsınız..t. « H a - zım» m siftahı bereketliymiş anlaşılan.. Baksana, bizi de arkasından sürükledi.
Biz böyle konuşurken, eş dost, birer ikişer sokularak, «Naşid» e «uğurlu ka demli olsun» demeğe geliyorlar. Bazıları, el sıkmağa da kanamıyorlar da boynuna sarılıp yanaklarından şapırşupur öpüyor lar.
Bayanların alâkası erkeklerden aşağı kalmıyor: Bilet isteyen isteyene!.. Gişe nin başındaki delikanlı, satılan biletleri deftere geçirmeğe vakit bulamıyor.
San’atkârın yanındakilerden biri bu tehalükü görünce:
— Olur şey değil, dedi... Bilet mi satıyoruz, Borsada (F unda) mı satıyo ruz ben de anlamadım! Ben neredeyse biletleri müzayedeye çıkarmağa mecbur olacağım!..
V akit buldukça, san’atkârla konuşu
-ma yirmi bin, kırk bin, yüz bin lirayı başka nerede verir ler?..
— Evet... Biz de onu düşündük. Eh... Bildik tanıdık da A llah eksik etme - sin, çokçadır! Bun ların dörtte biri bi letini benden alsa yeter!..
Güldüm:
— Çok birşey is temiyorsun, senin ta nıdıklarının dörtte biri, İstanbul nüfu suna nazaran iki yüz bin kişiye yakındır! E h, aşağı yukarı iki yüz bin kişiye bilet dağıtmak da, fena bir kâr sayılmaz!.. Tokgözlü san’at kâr hemen sözümü kesti: — Bende fazla para kazanmak hırsı yoktur. Bu yaştan sonra, milyon ka - zanmışım, ne işime yarar. A hir vakti mizde namerde muh taç olmıyalım da!.. En mühim sualimi sona saklamıştım: — Y a sahne?., diye sordum, sahne, büsbütün «Naşid» siz mi
kalacak?...-En çevik hareketile, topukları üstünde bir yarım çark çevirerek cevab verdi:
— Sağ olduğum müddetçe sahneyi «Naşid» siz bırakmamağa ahdettim. Hamdolsun, rahatsızlığım geçti. P ek ya kında, belki bir ay bile sürmez, «N a - şid» in gene eski Naşid olduğunu, muh terem İstanbul halkına ispat edeceğim!
San’atkânn - A llah geçinden versin - bir aralık ölüm haberi işaa edilmişti.
Ben, bunu ima ederek:
— A caba dedim, hangi şom ağızlı çı kardı bu rivayeti?..
Başını salladı:
— Kim çıkarırsa çıkarsın. Onun ehemmiyeti yok! Şimdiki halde, «N a - şid» in hiç de ölmeğe niyetli olmadığını herkes bilmelidir...
Sonra, biraz evvelki ciddî tavrını de ğiştirerek işi şakaya bozdu:
— Benimle, dedi, kim talihini tecrübe etmek istiyorsa hodri meydan!.. Sahne
de olduğu gibi, burada da onlarla kar şılaşmağa hazırım!.. Çekelim, birer pi - yango bileti... Bakalım, hangimiz kaza nıyoruz?...
Salâhaddin GÜNGÖR
yorum :
— E.. Nasıl oldu da, piyango bayi liği yapmağa karar verdin?..
— Efendim ... diyor, biz, bir «numa racı» adamız!.. İşimiz gücümüz numara yapm ak!.. Eh.. Piyango bayiliğinde de başka işle meşgul olacak değiliz: Gelsin numara, gitsin num ara... Düşündüm ta şındım: Anlaşıldı ki kendim zengin ola- mıyacağım; bari başkalarını zengin ede yim. Onların sayesinde ben nasıl olsa ge çinir, giderim, dedim! Bilmem iyi mi et tim ?...
— îyi etmez olur musun, dedim. Bu i zamanda, bir buçuk liralık kâğıdla,
ada-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi