/
\
/ 7 ' 5 g !,L/g>&
21 O C A K 1979
HALDUN
TANER
DEVEKUŞU'/**
jnektupCaks
ATATÜRK YILI İÇİN HAZIRLIKLAR
A
T A TÜ R K ’ün doğumunun yü züncü yılı yurtta büyük bir programla kutlanacak.1981 yı- ^ lı “Atatürk Yılı” olacak. Atatürk’ün | yirminci yüzyıla imzasını atan evren- § sel bir lider oluşu sade Türkiye’yi de- I ğil tüm dünyayı da ilgilendirir. Nite- pp kim, Türk delegasyonu tarafından oy- ^ lamaya sunulan bu öneri, Paris’te | toplanan Yirminci U N ES C O Genel | Konferansı’nda görüşüldü. Yüz kırk I bir ulusa mensup delegeler — İsveç’in ^ bir densiz oyuna karşı— 140 oyla bu | kutlamaya dünya ölçüsünde katılma i kararını onayladı.Y
u r d u m u z d a Atatürk yılı için U N ES C O Millî Komisyonu^ başta olmak üzere, Kültür | Bakanlığı, öbür bakanlıklar ve ilgili
| kuruluşlar çeşitli tasarılar oluşturu- I yorlar. Atatürk’ün yüzüncü doğum p günü için Türkiye U N ES CO Millî p Komisyonu yumurta daha kapıya | gelmeden yıllar önceden bazı tasarı I taslakları hazırlamaya başladı. Bun- p lardan biri yabancı bilim ve kültür ^ adamlarının Atatürk hakkındaki dü- | şüncelerini toplayan hem Türkçe, I ama asıl önemlisi yabancı dilde, bir 1 kitap oluşturmaktı. Yabancı kamuoyu | bizim Atatürk değerlendirmelerimiz le den çok, elbet kendi saygın düşünür- I lerinin Atatürk konusundaki düşün- İ çelerine değer verir. Tanrıya şükür bu p alanda fikir üretmiş,kalem oynatmış i hakkaniyet sahibi yabancı kültür p adamları az değildir. Bunun yanı sıra
i
Millî Eğitim Bakanlığımızın yöneti- İ minde ama U N ES C O merkezinin ve p U N ES C O Genel Direktörü’nün imzası p ile yollanacak çağrı mektupları ile p Türkiye’de ve sonra belki de Paris’te p ya da başka bir iki pilot başkentte bir | Atatürk semineri toplamak, buradaki | bildirileri de ayrıca birçok dile çevirip I yayınlamak, yine Millî Komisyon’un p bir önerisi idi.| Ayrıca Paris’teki U N ES CO merke-p zinin yayın organı olan Le Courrier’-
p
nin bir Atatürk özel sayısı çıkarmasını | istemek ve bunun için işbirliği önerisi p yapmak da M illî Komisyon’un ta- p sarıları içindeydi.M
E var ki, bu konuda tasarı yapmak elbette ki ilk davranan ^ bu kuruluşun tekelinde kala-| cak değildir. Bu konuda herkesin yeni| fikirlerine, önerilerine açık bir ortam I yaratmak doğru olur. Örneğin, Türk
p
Tarih Kurumu, Örneğin, Türk Dil | Kurum u “ A ta tü rk ” ün Y üzü ncü p Yılı”nı kutlama tasarı programla-\
rıyla kendi alan ların d a katkılar-p
da bulunacaklardır. Örneğin, Kültür\
Bakanlığı da, çeşitli kültür kurul ve p yar-kurullarında bu konuyu önemle P ele almıştır. Hatta, 28 haziran tarihli p bir Başbakanlık genelgesi tüm kamu\
kuruluşlarıyla yapılacak çalışmalarda P eşgüdüm sağlamak, parasal kaynak- P ları ve tüm olanakları birleştirmek ve\
belli projeleri gerçekleştirmek göre- | vini Kültür Bakanlığı'na vermiştir. Ba- | kanlıkta, yetmiş kuruluştan oluşan bir | karma heyet bazı yasa tasan ça- ; lışmaları yapmayı öngörmüş bulunu- ; yor. Biri (Atatürk’ün Doğumunun 100. | Yılını Kutlama Danışma Kurulu) öbü- : rü, (Atatürk Kültür Merkezi ve Müzesi Oluşturulması Danışma Kurulu) ola rak iki kurul oluşturulmuş bulunuyor. Birinci kurul, Atatürk’e ait anıtlarla, anılarla, törenlerle, yayınlarla, yanş- malarla, belgelikle, sergilerle ve yabancı ülkelerdeki kutlamalarla iliş kin projeleri geliştirecek. Bütün bun ların genel amacı ise, Atatürk ve Atatürkçülüğü bütün yönleriyle tanıt mak, onun dünya görüşünü ve dü şüncelerini yansıtmak, devlet adamı yanını incelemek, çağdaş ulusçuluk anlayışının içinde yerini ve önemini belirtmek, Ulusal Kurtuluş Savaşı’- mızı ve Atatürk’ü gerek yurdumuza, gerek bağımsızlık savaşı veren Üçün cü Dünya ülkelerine etkisi bakımın dan incelemek olacak.Hepsi çok olumlu olan bu öneri lere benim katacağım iki husus var. Atatürk, bence, her şeyden önce çok gerçekçi bir insandı. Onu bir efsane kahramanı gibi şiirleştirerek tanıtmak (En büyük yol gösterici bilimdir)
lafının sahibinin kişiliğine ihanet etmektir. Atatürk sevgisini gelecek kuşaklara eski tip muallime hanım duygusallığı ile ya da Türkocağı üslû bu hitabelerle aktarılacağını sanmak hele bu çağda çok yanlış bir tutum o- lur. Şurasını itiraf etmek gerekir ki, Atatürk yurdumuzda romantizme ka çan övgülerin çağrışımı haline getiril miştir. Yine bu sütunlarda Claude Farrere’in “La Turquie Ressuscitée adlı eserinde, Atatürk’le zaferden önce İzmit’te yaptığı bir görüşmeden bir pasaj nakletmiş ve ünlü Fransız yazarının Atatürk’ün cevaplarında mu cizeler yaratan efsanevî bir kahraman dan çok matematiği kuvvetli bir mantık ve gerçek adamı bulduğu sonucuna vardığını nakletmiştim. A- tatürk’ü tanımak mazhariyetine eren lerin her biri de sanırım onun bu yaman gerçekçiliğini en belirgin özelliği olarak kabul ederler. Bazı değerler, efsane bulutundan ayıkla nınca boş bir çuval gibi çökerler. Atatürk’ün kişiliğinin efsaneye, ro mantizme, süslemeye ihtiyacı hiç yoktur. Bu anmalarda, artık miadı geçmiş şairane ve romantik yorum lardan çok bilimsel ve gerçekçi bir yol tutulmasına özellikle özen gösteril melidir.
A
T A TÜ R K ’le ilişkin sergiler ko nusunda da bir “Atatürk Fo toğraf Sergisi” önereceğim. Atatürk, çeşitli meziyetleri yanı sıra, bir şefde hiç de yabana atılmayacak çok mutlu bir özelliğe sahipti. Dış görünüm bakımından güzel bir insan dı. Gelmiş geçmiş bütün dünya devlet bakanları arasında en güzel fotoğraf verenlerin başında muhakkak ki, Atatürk gelir. Onun fotoğraflarından oluşan ve akıllıca düzenlenecek bir Atatürk Fotoğraf Sergisi öyle sanı yorum ki, televizyon çağında görün tüsel etki çağında çok çekici bir kozumuz olabilir. Atatürk, filmine gelince, bunun belgesel yanı için TRT’nin elemanları şimdiden kolları sıvamış bulunuyorlar.Ama iş bununla bitmez. Asıl önemli olan eldeki materyali sunma daki beceridir. Avrupa gustosundaki ve hızlı temposundaki çok özenli, hesaplı, dinamik, estetik ve vurucu bir kurgu eldeki belgeler kadar hatta ondan çok önemlidir. Bunu hangi uz manımız yapacak?
Hasılı Atatürk’ü anmak herkese büyük sorumluluklar yüklüyor. Yü züncü yıl da her zaman kullanamaya cağına göre, bütün olanaklarımızı ve yaratım gücümüzü bu konuya sefer ber etmek zorundayız.
NOT: Halide Edip Adıvar için yazdığımız yazı üzerine bana lâyık olmadığım övücü bir mektup yazan Türk Tarih Kurumu Genel Müdürü Sayın Uluğ İğdemir, şöyle diyor:
“Atatürk başkomutan olduktan sonra Halide Edlb'e onbaşı rütbesiyle karargâhında istihbarat işlerinde gö rev vermişti. Atatürk bir gün Halide Hanım ’dan bahsederken” Onu karar gâhıma almamın başlıca nedeni iyi İngilizce bilmesi yanında Ankara’da cephe gerisinde kalarak fesat çıkar maması içindir” demiş. Bunu Hik met Bayuridan naklen duyduğunu bildiren Sayın İğdemir: “ Halide E d ib ’le Atatürk’ün anlaşamam asının bir ne deni de rahmetlinin ukala olması, başından büyük işlere karışmak İstemesidir. Bu anlaşm azlık onu Cumhuriyetin ilânında Rauf Bey’le Hüseyin C ahid’in yanına itm lştlr” diye
ekliyor. Sayın İğdemir, Ahmet Sela- hattin konusunda da şunları yazıyor:
“ Manda m eselesine gelince, ger çekten İstanbul’un aydınları arasında tek yürekli adam babanız Ahmed Selahattln Bey’di. Onun dışında, manda aleyhinde yazı yazm ış bir kimseyi hatırlamıyorum. Ahmet Sela- hattin Bey o zaman Atatürk gibi düşünen nadir insanlardan biriydi”
Sıddık Sami. Cemil Bilsel, Doğan Avcıoğlu, Seha L. Meray, Tarık Zafer Tunaya’nın tanıklıklarına eklenen bu satırları için de Türk Tarih Kurumu’- nun Sayın Genel M üdürü’neteşekkür lerimi sunarım.