• Sonuç bulunamadı

'Savaşçı bir şair tasarımı'nın atası olarak Tevfik Fikret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Savaşçı bir şair tasarımı'nın atası olarak Tevfik Fikret"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2

. / T— * * /

2 7 A R A L I K 2 0 0 1

□ Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü’nde bu hafta, “ Roger Garaudy ve Aşk” kon-

nusunda yazıyor ... 3 . sayfada

□ Deniz İlgaz, Iran İslam devrimi ile il­

gili bir kitabı değerlendiriyor 8. sayfada

□ Kısa kısalarda bu hafta beş kitapla ilgili yazılar yer alıyor...u . sayfada

□ Şiir Atlası’ndabu hafta, Jose Emilio

Pacheco’nun şiirleri var...u . sayfada

Cumhuriyet

O

P A R A S I Z E K

K1MP

'Savaşımcı bir şair tas

Türkiye Yazarlar Sendikası, 16-17 Aralık

2000 tarihlerinde Tevfik Fikret’i Anma

Günleri düzenlemişti. Galatasaray

Lisesi nde gerçekleştirilen bu

toplantılara sunulan bildiriler TYS

tarafından kitaplaştırıldı. “Tevfik Fikret-

Savaşımcı Bir Şair Tasarımı” adıyla

yayımlanan kitaptan dört yazı ile

şiirimizin bu önemli adını bir kez daha

saygıyla anıyoruz.

KEMAL ÖZER

T

evfik Fikret’in gerek yaşamı ve kişiliği, gerekse şiiri üzerinde duruldu. Çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Kuşkusuz bundan sonra da yapılacak. Ben saptanan tüm özelliklerinin ve bu özelliklere iliş­ kin yorumların yanı sıra, Tevfik Fikret’in aynı zaman­ da bir “ozan tasarımı”nı gündeme getirdiğini düşünü­ yor, bu tasarım üzerinde de durulmasını önemsiyo­ rum.

Neden önemsediğimi açıklamaya çalışacağım. Ama önce “ozan tasarımı” sözüne biraz değinmek, bunun için de birkaç soru sormayı denemek istiyorum: Tasa­ rımla ozan arasmda nasıl bir ilişki var? Tasarım, ozan­ dan önce mi gelir? H er ozan, aynı zamanda bir “ozan tasarımı” değil midir?

Son sorudan başlarsak ve geniş anlamda bakarsak, evet, her ozan aynı zamanda bir “ozan tasarımı” sayı­ labilir. Önemli olan, bu tasarımı o ozanın ne ölçüde temsil ettiği, o tasarıma ne denli uygun davrandığı ya da o tasarıma bir şey katıp katmadığıdır. Bu anlamda, tasarım ozandan önce gelir. Tasarımla ozan arasında, çoğu kez bilinçli bir ilişki olduğu söylenemez. Çünkü o, başlangıçta kendine nasıl bir ozan olmak istediğini sormaz bile. Soracak düzeye geldiği zaman da, bir ta­ sarımdan çok, örnek aldığı birtakım ozanlardan, o gün­ kü şiir dünyasını belirleyen ortamdan yola çıkar. H at­ ta bir “ozan tasarımı”nın kaçınılmazlığı ortaya konsa, bağımsızlıktan ve özgür kişilikten dem vurarak, buna tepki bile gösterir.

Her ozan, eninde sonunda bir “ozan tasarımı”nı yan­ sıtır olsa da, bu tasarımın isterleriyle doğru orantılı bir seçimi değil, gördüğü kabulü temel alır çoğunlukla. Oysa o kabulün kökeni de aslında tasarımla bulundu­ ğu şiir dünyasıdır. Şiir dünyasını da, yer aldığı tarihsel dönem, o döneme egemen olan toplumsal koşullar be­ lirlediğine göre, söz konusu bir “ozan tasarımı”, aynı zamanda bu dönemin, bu koşulların damgasını taşıya­ caktır.

İşte Tevfik Fikret’le gündeme gelen “ozan tasarımı”, ilk önemsenmesi gereken özelliği bu noktada göster­

mektedir. Kestirmeden söylersek, Tevfik Fikret’in ya­ şadığı dönem, başka bir “ozan tasarımı”na uygun ko­ şullar içerdiği halde, o buna kapılmamıştır. Nitekim, başlangıçta yazdığı şiirler yoğun duygulanmaya, buna­ lım ve karamsarlığa yaslanan, oldukça kırılgan bir oza­ nın habercisiyken, “Sis” şiiriyle bir başka ozan olma­ ya doğru ilerlemeye başlar. Attığı adımlar artık yaptı­ ğı bir seçimin ilk belirtileri sayılabilir.

Ad koymak gerekirse, bir “savaşımcı ozan tasarımı” diyebiliriz girdiği yola. Şözle, saptamayla yetinmeyen, sözü sözcülüğe, saptamayı devinime doğru geliştiren bu ozan tasarımı, neredeyse şiirin tarihi kadar eskiye uzanmaktadır. Şiirin herkesi kapsayacak kadar geniş soluklu, ozanın herkes adına konuşacak kadar önder nitelikli olduğu o eski çağlara kadar. Kendi şür gelene­ ğimiz içinde baktığımız zaman ise, Yunus’tan Pir Sul- tan’a, Dadaloğlu’ndan Namık Kemal’e sürüp gelen bir çizgiyle karşılaşırız.

Tevfik Fikret’le gündeme gelen “ozan tasarımı”mn

ikinci önemli özelliği, bu geleneksel çizgiyi korum ak­ la birlikte, kendi çağının isterlerine yanıt verebilecek bir değişikliği de içermiş olmasıdır. Kendinden önce­ ki son temsilci Namık Kemal’den ayrılan yanı, çağının laik ahlâk, akılcı düşünce ve yurttaşlık bilinci gibi is­ terlerini karşılayacak bir aşama göstermesidir.

Savaşımcı ozan, yaşam üzerine söz söylemeyi seç­ miştir. Ama bu, yalnız kendi yaşamı değildir. Çünkü sa­ nat ona göre kişisel olmamalıdır. Tevfik Fikret, bu ko­ nuda yaptığı seçimi şöyle dile getirir:

“Sanat şahsi olamaz; kendi şahsı için âsar-ı sanat vü­ cuda getirenler bulunsa bile, sanatkârlar yalnız kendi şahısları için tevlid-i sanat edenler değildir. O halde sa­ natkârın hayat-ı umumiyeden ayrılmaması, bil’akis onu tezyin ve takviye etmesi lâzım gelir.”

Ozan, yaşam üzerine söz söyleyecekse yaşam da yal­ nız kendi yaşamı olmayacaksa, onu kavraması, onu oluşturan üç zaman dilimine de bakmasım gerektire­ cektir. Tevfik Fikret, yaşamı bütüncülüğü içinde

(2)

Kapak konusunun devamı...

ramak için, üç zaman dilimine de ba­ kar.

Tarihe baktığında, geçmiş zamanı yü­ celtenlere katılamaz. Geçmişteki olayla­ rı, kendi gerçeklikleri içinde, yani gerçek yerlerinde oturtarak görür. Savaşları, di­ nin gelişmeye nasıl engel olduğunu, kah­ raman denilenlerin içyüzlerinin ne oldu­ ğunu sergileyen ünlü Tarih-i Kadim şi­ irinde olcfuğu gibi.

Şimdiki zamana baktığında, çekilen acıları görmek ve dile getirmekle kalmaz, onları doğuran toplumsal ve siyasal et­ kenleri de görür. O etkenlerin karşısında tavır almayı, başkaldırmayı benimser.

Değişim düşü

Geleceğe ise, aydınlanmanın çağa ge­ tireceği değişim düşüyle, düşü gerçeğe dönüştürme umudunu yitirmeden bakar.

Öte yandan, yaşam üzerine söz söyle­ meye kalktığında, ozanın ona bakışı ka­ dar, dile getirişi de önemlidir. Dile getiriş açısından Tevfik Fikret, ağdalı bir dil kul­ lanmıştır ama Divan edebiyatı kalıpları­ na bağlı kalmamayı seçmiş, dile getirişte serbest yazış biçimlerine, konuşma dilin­ den yararlanarak yer yer koşuklu bir düz­ yazıya yönelmiş, böylece kendinden son­ rakilerin serbest koşuğa geçişleri için ola­ naklar sağlamıştır.

Yaşamı kavrayışıyla olsun, dile getirişiy­ le olsun, Tevfik Fikret’in yazdığı şürler, gündeme getirdiği “ozan tasarımı”nın ulaşması olağan sonuçlarına onu taşıdı diyebiliriz. Nitekim, yaşadığı dönemin hem içinde bulunduğu gerçekleri dile ge­ tirmesi, hem de ileriye dönük yönelişle­ rini, özlemlerini yansıtması, bu şiirlerin elden ele dolaşan gizli bir bildiriye, bir duygu, düşünce kaynağına dönüşmesine yol açtı.

Tevfik Fikret’le gündeme gelen “sava­ şımcı ozan tasarımı” bu sonuca ulaşmak­ la, yalnız şiir dünyasının sınırları içinde

‘Bir Ozan Tasarımı m n atası olarak

Tevfik Fikret

kalmamıştır. Çıktığı toplumsal dolaşım onu aynı zamanda toplum vicdanını yansıtmaya doğru genişletmiştir. Bunu yalnız Tevfik Fik­ ret’in yaşadığı gün­ lerde gördüğü ilgi ve tepkiden, hem sanatsal hem top­ lumsal çatışmalarda

tartışmayı onun

üzerinden yapmala­ rından anlıyor deği­ liz. Odak olmayı ölümünden sonra da sürdürmesi, Sa- biha Sertel’in sapta­ masıyla söylersek,

Tevfik Fikret, ve oğlu Hâluk.

£

yaşadığı devrin değil, gelmesi mukad- er olan bir devrin ideolojisini yaptığı” içindir.

Gördüğü ilgi, görüşleri kadar, bence gündeme getirdiği “ozan tasarımı”nın da

imiz sonucuydu. Tıpkı daha önce saydığı Yunus, Pir Sultan, Dadaloğlu, Namık Ke­

mal gibi “savaşımcı ozan tasarımı”nın atalarından biri olarak o zincire yeni bir halka eklemesi, Cumhuriyet döneminde­ ki devlet adamlarının da, sanat adamla­ rının da etkilenmesine kaynaklık etmişti. Mustafa Kemal’i buna örnek gösterebi­ leceğimiz gibi. Nâzım Fîikmet’i de gös­

terebiliriz. Şöyle diyebiliriz: Nâzım Hik­ met, Tevfik Fikret’in görüşlerinin benim­ seme anlamında sürdürücüsü olmamak­ la birlikte, onun yeni bir halka eklediği “savaşımcı ozan tasarımı”nı kendine ör­ nek alarak ve yeni bir içerik kazandırarak sürdürmüştür.

İlginin yanı sıra gördüğü tepkinin de Cumhuriyet döneminde sürüyor olması, kimi kavgaların 1930’larda, 1940’larda hâlâ Tevfik Fikret üzerinden yapılması, görüşleri kadar tutumunun da yani gün­ deme getirdiği “ozan tasarımı”nın da rol oynadığını gösteriyor. Yalnız dincilerden, gerici ve faşistlerden tepki görmemesi, örneğin 1960’ların sonuna doğru Cemal Süreya’nm tepkisiyle karşılaşması, bu tepkilerin kaynağında temsil ettiği “ozan tasarımı”nın bulunduğuna ilişkin önem­ li bir gösterge sayılır.

Cemal Süreya'ya göre Tevfik Fikret Cemal Süreya, söz konusu yazısında, döne döne Tevfik Fikret’i niteleyen yar­ gılara, onun önemsenmesinin kaynağın­ daki temel kabullere tepki göstermekte­ dir. Örneğin “fikir şairi” sayılmasına. Ce­ mal Süreya’ya göre, Tevfik Fikret’in şiir­ leri birtakım siyasal sloganlara dayan­ maktadır. Zaten “fikir” sözünü de fazla büyümsememek gerekir. Çünkü Tevfik Fikret, İttihat ve Terraki’nin isterlerine bağlanarak bir “parti şairi” gibi çalışmış­ tır. Özgürlük savaşımcısı olarak nitelen­ mesine karşılık, Cemal Süreya onun öz­ gürlük anlayışını İttihat ve Terakkinin duruma büsbütün egemen olmasına in­ dirgediğini ileri sürer. Cemal Süreya’ya göre, “Tevfik Fikret siyasi eylemi dolayı­ sıyla yaşadığı günlerde büyük bir etkin­ lik ve başarı sağlamıştır. Ancak (..) daha çok siyasal bir başarıdır bu.”,

“Gericilere karşı, istibdada karşı diren­ diği için şair olarak büyümsenmiştir. Ken­ disine büyük şair denmiştir. Kısacası, şi­ irindeki siyasal tavır, ömrü boyunca ve öldükten sonra bir rant sağlamıştır ona. ”

(3)

«-Sonuç olarak Tevfik Fikret “bir şair de­ ğil, bir aktüalite, bir ihtifal oldu” der Ce­ mal Süreya ve ekler: “Tabii şairler ve şi­ irin soluğunu canında duymak isteyenler için.”

Sabiha Sertel, Tevfik Fikret’in gördü­ ğü tepkiler karşısında, “Faşizm ve gerici dincilik, akılcı öze sahip bir sanatı ölüm­ cül düşman görür” demişti. Cemal Süre­ ya yi okuduktan sonra, rahatça “Yalnız onlar mı?” diye bir ek yapabiliriz bu sö­ ze.

Günümüzde, yirminci yüzyılın sonun­ da, daha önce burada konuşmacıların söylediği gibi, Tevfik Fikret hâlâ güncel­ se, görüşlerinin, önerilerinin, çözüm ola­ rak ileri sürdüklerinin bugüne de yanıt vermesiyle ilgili bir durum olmaktan çok, bu görüşleri dile getirişinden, o görüşle­ rin arkasında duruşundan, bedelini gö­ ze alışından, bunu şiirle yapacak bir “ozan tasarımı”nı yenileyerek, çağının zihniyeti içinde sürdürmesinden geliyor.

Bugün, Cemal Süreya’nın dediği gibi, yalnız “şiirin soluğunu canında duyan­ lar” için değil, küreselleşmenin soluğu­ nu da canında duyanlar” için Tevfik Fik­ ret güncel. Şöyle bir anımsayalım küre­ selleşmenin dayattıklarından birkaçım:

1) Emek düşmanlığı, yani değer yarat­ ma işlevini ‘emek’ten alıp ‘bilgiye aktar­ ma savıyla toplumsal yaşamın kurucu öğesine yer değiştirtme,

2) Metafizik idealizm, yani dinsel inan­ cın gücüne ve kurtarıcı etkisine yapılan vurgu, bilimsel buluşlar yüzünden ma­ teryalizmin iflası propagandası,

3) Tarihsizlik, yani “tarih bitti” savıyla toplumsal değişimin, bir tarihsel evreden ötekine geçiş olanağının kalmadığı çıka­ rımı...

Bunlar gündemdeyse savaşım da gün­ demde. Bu savaşımın yandaşları, gele­ nekleri, örnekleri de. “Savaşımcı ozan ta­ sarımının atalarından Tevfik Fikret gün­ celse bunun için güncel. ■

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

“doctoral health control belief ” and lower “negative beliefs regarding surgical pain and narcotics analgesics” tended to use non-pharmacological pain coping strategies

As the meaningful units are taught later on in SBSM, joining up letters (sounds) initially lead pupils to problems with reading skills and mistakes. Therefore the units learned

Preoperatif ve postoperatif trombosit agregasyonu epinefrin testi için grafik Preoperatif dönemdeki ristosetin ile yapılan agregasyon testi sonuçlarında gruplar arasında anlamlı

Ada- daki 13.000 dolayında bitki türünün %90’ının, kuş türlerinin yarısının, am- fibilerle sürüngenlerinse neredeyse ta- mamının endemik olduğunu düşün- mek

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]