1
•ser, y ılın en beğenilen romanı oıacaKn..UYA PAiA'NIN
AVRUPA MEKTUPLAR!
\JE l}rn< C ‘>tna*tC<<a\
Tiirk Edebiyatı »e Fikir Tarihi alanlarında memleketimizde olduğu kadar. Batı ülkelerinde de çok iyi tanınm ış Doçent Dr. Abdülkadir Ka- rahaıı’ın buğünc kadar henüz işlen memiş veya hiç bilinmemiş vesika ların da ışığında hazırladığı. on makaleden ibaret çok ehemmiyetli bir seridir. Bilhassa Dr. Karahan ta rafından Londra’da Britiah Museum*-
da yeni bulunan ve Ziya Paşanın 1870 . 1872 tarihleri aramdaki haya tın ı, Yeni OsmanlIların Avrupa faaliyetlerini, Prena Mustafa Faali Pasa ve Mısır Hldivl İsmail Pasa He olan münasebetleri. Yeni OsmanlIlar ara sındaki ihtilafları, Ali Suavt. Namık Kemal gfbl şöhretli inkılapçılar hakkında Ziya Pasa’nın hususi kanaati erini..._ açıkça gösteren 29 mek tup ana kaynak vazifesi görmektedir. Tanzimat sonrası
Tür
ktyesinin hak ve hürriyet alemdarları olak ilk uyanık gençliğin tam 90 yıl ünce, memleket meseleleri, OsmanlI İmparatorluğunun iç ve d>9 mücadeleleri, devlrler/nln edebi, İçtbnal ve siyasî cereyanları karsısındaki davranış ları İle, değişik tutumlarını öğrenmek isteyenler «Ziya Pasa*nın Avrupa Mektupları ve Yeni OsmanlIlara serisini zevk, ve dikkatle okuyacaklardır._____ — _____
♦ •
YAKIN TARİHİMİZE IŞIK TUTAN NEŞREDİLMEMİŞ VESİKALAR
I
Yeni OsmanlIların davranışları
(»özümün nuru gönlümün sü rürü ömrümün van Bize dost olmaz isen de ada vet eyleme bâri.
(N evi) OsmanlI İmparatorluğunda mo dem zihniyet ve ihtiyaçlara uy gun şekilde yemlik ve değişik likler yapma umutlan ile yola çıkan ve devirlerine göre sağ lamca batı kültürü aldıkları u-mumiyetle söylenebilecek olan ilk ihtilâlci gençliği temsil e-den Yeni- OsmanlIlar, Avrupa’ya vardıklarında, ilkin birbirleri ile gayet iyi dost idiler... Koru yucuları Prens oralarda bulun duğu müddetçe de bu, böyle de vanı etmiştir. Fakat sonralan gerçeklen kendi taşm a buyruk Ali SuavFniıı «Muhbir»e —baba malı bir gazete gibi— kaprisleri ne göre istikamet ve renk
ver-mefri vp o m ı lxmlnıseiTn5Sİ; fiilîr
ve mevki itibarı ile arkadaşları nın büyükleri olduğu gibi, Prens Mustafa Fazıl Paşa tarafındım da, onları idare ile vazifelendi rilen Ziya'dan önce, diğerlerini gücendirmiş, kızdırmıştır. Bu oa kundan evvelâ Cemiyet prensip lerine aykırı neşriyat yüzünden Suavi’ye protestolar gönderilmiş, Muhbir’den Yeni OsmanlIlar Cemiyet damgası kaldırılmıştır. Esasen Ali Suavi’nin yetişme muhiti ve mizacı itibarı ile bu arkadaşlarla uzun müddet geçin mek vasıfları taşıdığı dâ kolay ca söylenemez. Sonra o, öteki Avrupa yârânı arasında eskiden beri mevcut olan dostluk ve hu susiyetlerle mütenasip şekilde hemen hiç biri ile münasebet de kurabilmiş değildi. Halbuki me selâ Reşat ve Nuri daha küçük ken. Muzika-i Hümayundan beri, arkadaştılar. Namık Kemal, bir vakitler «Tasvir-i Efkâr» mu harrirliğini, kardeş gibi sevdiği, Reşat’a bırakmıştı. Mehmet Bey, zaten Yeni OsmanlIların cemiyet lerini ilk kurdukları günlerde, Ik reis seçilmişti. Ve Ziya ile tuavi’den maada, diğerleri (Nü-, Reşat(Nü-, Kemal(Nü-, Agâh(Nü-, Meh-et) evvelce aynı cemiyette ça mı? ve aynı fikirleri benim.-e
nıiş kişiler olarak biribirine bağ lı idiler.
Namık Kemal’in, Ziyan, Avru pa’ya firar tasavvuru planlanır ken «Courrier d’Orient» gazete si idarehanesinde tanıdığı şek lindeki yaygın iddia hilâfına, bizzat Kemal, kendi ifadesile bu nu ilk gençlik günlerine, 18-19 yaşlarında olduğu zamana nak leder. Ama bunların hiç biri Su-avi'do yoktu. Ayrıca mizacı da teferrüde, sivrilmeye onu zevk lendirdiği için, Yeni
OsmanlI
larla Avrupa’da ilk ihtilâfa düşen de o olmuştur. Biribirlerine kar şı soğuk davranışlardan başlayıp, sonralan kabaca ve sert sözle re, tarizli - ithamlı yazılara ka dar sürüklenen bu idealistler grupunun hali - eğer insanlarla ibret almak hassası kuvvetli ol saydı - ibrete şayandır demek is ferdik.
Anlaşmazlıkların asıl k a y a ğının, evvelce de söylediğimiz veçhiK M. Fazıl Paşanın ilkin Viyann’ya, müteakiben de onları yüzüstü bırakıp İstanbul’a dön mesine ve nihayet oradan da ge rekli direktifleri göndermekte ve ilgiyi göstermekteki ihmalkâr lığına bağlanması yersiz olmaz. Kemal. Recaizade’ve Paris’dcn yolladığı bir mektupta: «Herkes, maksadı uğruna feda edecek a-dam arıyor» derken haklı idi. H attâ senelerce sonra yine N. Kemal’in Menemenli zade Rifata yazdığı bir mektubunda - her halde eski günleri hatırlayıp ■ şöyle yazması da dikkate değer: «Biz bu su-i zan, bu biribirimi-zin halini, derdini anlamağa a dem-i tenezzül daiyesile mahv olup gideceğiz. Âli Paşa, Fuat Paşa otuz sene devletin etini ye diler. Nevbet kâh birine, kâh diğerine geldi; bir gün biribiri ne karşı durmadılar. Biz ise ha-miyyet fırkası olacağız; milletin etini yemiyorsak da ona bedel biribirimizin etini yemekten ete bir gtina âli olmıyoruz».
Bu bozuşmalar, çekişmeler, ay rica, birlik ve beraberlik ruhu nun aydın ve ülkücü topluluklar arasında dahi yeter derecede ge lişmemiş olmaktan ve fedakârlık
Z İ Y A M S A .
AVRUPA MEKTUPLARI
VE
YENİ OSMANLILAR
Yazan: Doçent Dr. Âbdülkadir KARAHAN
hislerinin gevşekliğinden, kap rislere kapılmaktan v.s. gibi se beplerden beslenmiştir de dene bilir.
Bundan başka Cemiyete Paris'-don hemen en son olarak iltihik eden, fakat en evvel huzursuz luk, tariz ve şantaj bayrağını açıp ayrılan biri, Kani Paşa za de Rifat da. yangına körükle gi der gibi, «Hakikat-i hal...» bro şürü ile araya kundak sokmak tan çekinmemiştir...
Necip Paşa torunu Mehmed, önceleri Paris’de yalnız olarak «İttihat» gazetesini çıkarmışsa da, tesir ve yayılma hududu ba kımından, varlığı ile yokluğu bir sayılmıştır. Bilâhare MirlivaliK-tan muhreç Hüseyin Vasfi Paşa ile birleşerek, Cenevre’de, neşret tiği taşbasması «İnkılâp» varak-paresinde sert, hattâ edepsizce hareket edilmiştir. Daha ilk sa yıdan itibaren Padişaha ve onun vükâlasına sataşmak için kulla nılan dil, gerçekten yalnız şid detli değil, aynı zamanda ölçü süz, hattâ çok bayağıdır. Böy!e-ce Yeni OsmanlIlar yalnız bağla rı koparmış olmıyorlar. fakat iç lerinden bazıları insaf ve vicdan sınırlarını aşıp gemi azıya ala rak nereye koştuklarını bilme den saldırıyorlardı... Ziya Pa>a bile Hürriyetin 94. sayısında -maksat ve hedefleri bir olanlarn yol ayrılığına işaretle bu saldır maları makulâta yanaştırmak is temiştir. Mamafih Ziya Paşa, makalesinde İnkılâb’m tab ve neşrinden memnunluğunu da beyan ve ifade etmekten geri kalmaz. Gazeteye karsı 'itirazla rında pek ölçülüdür. Ancak mek tuplarında bundan hayli farklı bir tutum vardır.
Türabı Efendiye seslenen \ Ma yıs 1870 tarihli mektubunda şöy le demektedir:
«Mirlivalıktan muhreç Hüse yin Paşa ki İstanbul’dan gelir ken İskenderiye’ye uğramış ve hâkipâ-yi Hidivlye yüz sürüp mazhar-i lütf-ü-ibsan ve iltifat olmuştur. Anınla Neoip Bey ha fidi Mehmed Bey müştereken * burada (İnkılâp) namı ile bir
«Nîuzoto ç ık a r m a ğ a b a s a d ıla r . jAu
«dıafia çıkan nüshasından birini zat-ı valâlarma gönderdim. Pa-şa-yı mumâileyhin ifadesine göre bil gazeteyi talimat-i mahsuse-i Cenab-ı Htdivi ile çıkarmakta ise de bunlar erbâb ı kalem ol madıklarından ve bir de tuttUK-lan meslek efkâr-ı aliyye-i haz-ret-i hidiviye tamamile muvafık suretde olduğunu akıl kesmedi ğinden şu iddianın da aslı olma dığı gibi, gazetenin dahi bir «aç numaradan sonra arkası çıkmıya
cağı derkârdır». Hele 3 tem m uz 1870 tarihli diğer bir mektupta, bilhassa Hüseyin Paşa ile alâka lı mütalâalar, hiç de hoş karşı lanacak gibidir denemez. Gay-bet her zaman ve herkes hak kında kötüdür.
Tuhaftır ki - ileride «Görülen yardımlar...» makalemizde açık lanınca anlaşılacaktır - Mustafa Fazıl Paşa'dan ayrıldıktan ve Hıdiv İsmail Paşa ile bilvasıta anlaşılıp ödeneğe bağlandıktan sonra her ikisi arasında yeniden filizlenen dostluğa rağmen. Ziya Paşa, Ali Suavi hakkında biribi-rini tutmıyan fikirler dermeyan etmektedir. Sözgelimi 15 Ağus tos 1870 günlü nâmesinde: «Bir kaç gün için geldiği Paris’den Suavi ile refikasını bir aylık bir tebdillıava için birlikte Cenevre’-ye götüreceğini, onunla mükem mel bir (salname) tanzimini ta savvur ettilkerini» yazmaktadır. 27 Ramazan 1287 günlü bir başka smda da: «Suavi’nin o sıralarda Marsilya’da olduğuna ve Ulûm Gazetesine devam ettiğine temas edildikten biraz sonra (zavallı gücü yettiği kadar çalışıyor; keşke öyle bir kaç zat daha ol sa)» dediği halde, 10 Kasım 1871 de yazılmış bir mektupta eski söylediklerinin aksine, Suavi’nin hususi ve mahrem hayatına da ir küçük düşürücü dedikodular yapmakta ve «kendinin nasıl meczup ve fci-şuur olduğunu bi lirim» demektedir.
Bu mektuplarda Ziya Paşa’mn aziz dostu olarak tanımakta her kesin haklı olduğu, Namık Ke m al’e de takılmaktan geri dur madığına şahit olmaktayız. 25 Zil-hicca 1237 tarihli mektubun da. onu, «mahud Kemal Bey» diye çekiştirdikten sonra şöyle yazmaktadır: «İstiklâliyet-i Os maniye Gazetesinin Kemal Beyin kalemde yazılacağı İstanbul'dan alman malûmattandır. Halbuki burada Hürriyet Gazetesi Kemal Beyin imzası ile çıktığından için deki fıkraların cümlesini anm kalemine isnat ederlerdi; ve Fa zil Paşa da bu şeylerden anla madığından ana aldanırdı. Şimdi yalnız Gazeteye yazacak olursa mâhiyeti-'görülür.'.»
Hülâsa güzel biri ilkbahar gü nü tatlı hülyalarla yola çıkan Yeni OsmanlIlar, bir müddet sonra birbirlerine gücenmişler, kızmışlar, saldırmışlardır. Dav. ramşları böyleşine hazin, böylo-sine ibret-âmiz olmuştur.
Yarın: Ziya Paşa ve Yeni OsmanlIların tutumu
Taha Toros Arşivi