v - 31
\
j
^
a
,
•rr^uos&'i-ÂŞIK VEYSEL ÖLMEZ Kİ
ı y ? 3 1 & V Y K ' A H M E T T U F A N Ş E N T Ü R K
D
oğmak, yaşamak, ölmek, Bu bir tabiat kanu nudur. Hiç kimse ve hiç bir güç bu kanunu, buoluşu değiştirme imkânına sahip değildir. Kişi oğlunun en büyük korkusu da işte budur. Bu kor kuyu yenebilmek çok az kişiye nasip olmuştur. Bu korkuyu yenebilenler ölmezliğe erebilenlerdir. Ör nek olarak, Yunus’u, Pirsultan'ı, Emrah'ı, Karaca- oğlan'ı gösterebiliriz. Bunların fizikî yapıları, ka lıpları aramızdan ayrılmışlardır. Aslında ölüm kor kusunun, unutulmak, yok olup gitmekten ileri gel diğini düşünürsek, yukarıda adlarım verdiğimiz ulu kişilere öldüler diyemeyiz. Onlar, dipdiri, capcanlı aramızda yaşamaktadırlar. Büyük halk ozanı VEY SEL de bu ölmezlerin sonuncusu değil, onlardan biridir dersek yanılmamış oluruz. Veysel de böyle düşünüyordu, böyle söylemişti sağlığında. B u ' mil letin içinden daha nice âşıklar, ozanlar Veyseller çıkar demişti. Kanaatıma göre, doğru düşünüyordu Veysel. Hakka eren, gücünü halktan alan kaynağı halk olan hiçbir pınar kurumaz. Bir önce giden bir sonra gelende yaşar, yaşatılır.
Büyük ozan VEYSEL'in hayatından uzun, uzun söz edildi şimdiye kadar. Bunun için yeniden aynı konuyu dönüp anlatmaya gerek yok. Sivralan köyü, anası, babası, dünyaya gelişi, yedi yaşına ka dar gören gözü, sonra çiçek hastalığı ile başlayan karanlık dünyası... İşte Onun hayatının buraya kadar olanı, o günlerde doğmuş Anadolu kişisi nin, Anadolu halkının, köy çocuklarının ortak ya
Serhat Üıısal
m, ortak derdi, bitip tükenmek bilmiyen ortak acı sıdır. Bu dertler, bu acılar, bu acımasız hastalıklar doğanların büyük bir kısmım alıp götürmüş, geriye kalanlara da çirkin, çirkin olduğu kadar da acı damgasını basmıştır o günlerin... Ne görecek göz bı rakmış, ne bakılacak yüz. Kısaca bir ortak, bir ben. zer yanımız var Veysel'le...
Aslında Veysel'i anlatmaktan çok anlamaya çalışmanın daha doğru olacağım sanırım. Veysel'i anlatabilmek için Veysel olmak gerekir.
Bağlandım köşemde kaldım bir zaman Nice kimselere dedim el'aman On, Onbeş yaşıma girince heman Yavaş yavaş düzen ettim sazımı
Oçyüz Onda gelmiş idim cihana Dünyada bakmadım ben kana kana Kader böyle imiş çiçek bahana Levh'i kalanı kara yazmış yazımı.
işte şu iki kıt'ada oluşu, büyük bir tevekkülle ve bütün çıplaklığı ile gözlerimizin önüne seriveri- yor. Veysel gözleri kapandıktan sonra bir süre karanlıkta kalmış. Ne var ki çok geçmeden can gözü açılmış. Kalp gözü ile görmüş, gönül dili ile söylemiş.
Bir küçük dünyam var içimde benim Mihnetim, ziynetim bana kâfidir Görenler dar görür geniştir bana Sohbetim ülfetim bana kâfidir.
İstemem dünyanın saltanatını Süslü giyimini arap atım
Bilirsem Türklüğüm var kıymatım Vatanım milletim bana kâfidir.
Görülüyor ki o, aynel yakın, ilmel yakın ka demelerini geçmiş hakkel yakın derecesine yüksel miştir. Aşık bu dereceye yükseldikten sonra gözleri açılsa, dış dünyasındaki kötülükleri, çirkinlikleri görseydi mutluluğunu yitirir, daha büyük acı du yardı. Evet, Veysel kendi iç dünyasında düşünmüş, duymuş, sezmiş, gözleri açık olanların göremeye ceğini görmüş, duyamayacağını duymuştur. O Tan- rı'dan, Tanrı ondan uzak değildir. Tanrı ile âşık, maşuk ve yakın olmanın belirtileri, etkileri, isyan ları, teslimiyetleri düşünceden duyguya, duygudan tele, telden dile ve gönüllere doluyor.
Bu âlemi gören setisin Yok gözünde perde senin Haksıza yol veren sensin Yok mu suçun burda senin
Kainatı sen yarattın Herşeyi yoktan varettin Beni çıplak dışar-attın Cömertliğin nerde senin
Kilisede despot keşiş İsa Allahın oğlu demiş Meryem Ana neyin imiş Bu işin var bir de senin
Ademi sürdün bakmadın Cennette de bırakmadın Şeytanı niçin yakmadın Cehennemin var da senin
Diye soru soruyor, cevap istiyor. Bu soruların bu isyanın, bu nazlanışın sonunda ve bir başka şiirin de bu sorularına yine kendisi cevap veriyor.
Saklarım gözümde güzelliğini Her nereye baksam sen varsın orda Kalbimde gizlerim muhabbetini Koymam yabancıyı sen varsın orda
Aşkımın temeli sen bir âlemsin Sevgi muhabbetsin dilde kelâmsın Merhabasın dosttan gelen selâmsın Duyarak alırım sen varsın orda
VEYSEL’İ söyleten sen oldun mutlak Gezer daldan dala yorulur ahmak Sen ağaç misali biz dalda yaprak Meyve çekirdeksin sen varsın orda
diyen âşık bir başka şiirinde ise Tanrı'nın kendisi ne kırk yaşından sonra nasıl ilham ihsan ettiğini, inkâr edenlerin bu sırra eremeyeceğini söylüyor.
Kırk yaşımdan sonra kalbime ilhanı Erişti mevlâdan bir ihsan oldu Hakkı bilenlere hazırdır her an İnkâr edenlere sır nihan oldu
diyor. Bir başka şiirinde is e :
Benim ile gezdin beni arattın Beraber oturup beraber yattın
Biye Tanrının kendisine yakınlığını söylüyor. Son ra bir başka yerde :
Görenlere açık körlere gizli Kimine göründüm oruç namazlı Veysel’e göründüm cilveli nazlı Tutan bırakır mı senin peşini
derken iç dünyasındaki aydınlığa nasıl kavuştuğunu açıklıyor. Yukarıda da söylediğim gibi Veysel'i tanıt maya anlatmaya çalışmaktan çok onu tanımaya ça lışmanın daha doğru olacağını sanırım. Veysel'le be raber bulunmak, onunla konuşmak, oturup kalkmak; yiyip içmek onu bilmek, tanımak demek değildir. Onu tanıyabilmek için, onun iç dünyasına girebil mek gerekir.
Evet Aşık Veysel'i bilmek, gerçek anlamı ile tanımak çok güçtür. N e var ki dışarıdan gördüğü müz kad&n ile Veysel halkın içinden çıkmış, gücü nü haktan ve halktan almış, yıllarca sözü ile, sazı ile halka seslenmiş, halkın dilinde türkü, gönlünde sevgi olup göçüp gitmiştir.
Açar solar türlü çiçek Murat yalan ölüm gerçek Kimler gülmüş kim gülecek Dostlar beni hatırlasın
t
Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın
demişti. Ben de derim ki ey âşık dost, düşman, ta nıyan, tanımayan tümüyle Türk ulusu seni unuta maz ki hatırlasın. Sen bu ülke ve bu ülkede bu ulusun nesli yaşadıkça yaşayacaksın. Çobanın ka valında nağme, âşığın elinde saz, düinde söz, çok sevdiğin ulusun dilinde türkü, gönlünde sevgi ola rak yaşayacaksın. Tanrıdan rahmet, ruhun aydın, yerin cennet olsun.
Vehbi Okur
17