• Sonuç bulunamadı

Başlık: İSLAM HUKUKUNDA RE'Y VE İCTİHADYazar(lar):ŞENER, AbdulkadirCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000488 Yayın Tarihi: 1971 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İSLAM HUKUKUNDA RE'Y VE İCTİHADYazar(lar):ŞENER, AbdulkadirCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000488 Yayın Tarihi: 1971 PDF"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSLAM HUKUKUNDA

RE;Y VE İeTİHAD

Dr. ABDULKADİR ŞENEH

Re'yve letihad'm Tarifi:

1) Re')', Arapça "raa"

(<.Si.J)

fiilinin masdarı olup sözlük anlamı, düşünmek ve ~örmektir. Latinee "opinio" sözeüğüne tekabül etmektedir. Daha sonra "re'y"j aynı kökten gelen mef'ul iıoim, yani "düşünülen ve görülen" şeyanlamında kul. lanıldığı gibi, terim ol~rak, düşünüp taşındıktan ve doğru olan ciheti anlamak için araştırmad~ bulunduktan sonra varılan kanaat ve görüş anlamına gelmek-tedir. Fıkıh Usulünde, hakkında nass bulunmayan konulardaki ictihad'ın temeli olan re'y, İslam hukukunun gösterdiği düşünme yollarından gitmek su-retiyle yapılan akli bir faaliyettir.'

Re'y'i, İslam hukukçuları genelolrak ikiye ayırırlar:

a) Muteber olan re'y. Buna "memduh re'y" denilmektedir ki övülrnüş olan re'y demektir. İslam'ın ruhuna uygun olup eiddi bir araştırma ve kafa yor- , manın ürünü olan re'yler bu kısma girer. Sahabilerden itibaren büyük müete-hidler trafından beyan edilen re'yler böyledir. i

b) Muteber olmayan re'y. Buna da "mezmun re'y" denilmektedir ki kı-nanmış olan re'y demektir. İslam'ın ruhuna aykırı olan indi rey'ler de bu kısma ~irer. Bu türlü re'yleri kasdederek Hz. Ömer, "Re'y sahibIerinden sakınınız; çünkü onlar, sünnetlerindüşmanıdırlar; hadisleri öğrenip hıfzetmekten aeiz oldukları için re'y ile konuşurlar ve böyleee hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar." 2demiştir. Bu türlü re'yleri kınayan birçok rivayet ve

hadisler vardır. Biz, bu konuda sadece şu hadı.;'i nakletmekle y,~tiııeceğiz:

Abdullah h. Amr, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Allah, size ilmi verdikten sonra onu zorla söküp geri almaz. Ancak sizden onu, alimleri ilimieriyle birlikte öldürmek suretiyle söküp alır ve geriye kara cahil.

1 Abdulvchhab Hallaf, Masadiru't-Teşrii'ı-Jsla.mi, Diıru'l-Kalcm, Kuvcyt, 1970, •. 7, 8. 2 İbnİ Kayyim, J'/{jmu'I.Muı'ak,'in, Ferecullah Zeki tabı, Mısır, 1325-1326, c. I, s. 63, 91 vd.

(2)

124

ABDULKADİH ~ENER

ler kalır ki, onlardan fetva sorulur; onlar da re'yleriyle fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalannı saptırırlar."3

Bu hadis'ten aı;ıkça anlaşılıyor ki cahillerin ilim ve ictihad'a dayanmayan indi ve keyfi re'yleri kınanmakt.adır.

İşt.e re'y'i ict.iiıad'dan ayıran ba~lıca husus da, her re'y'in muteber olmayı-Şı ve birtakım re'y'lerin islam hukukunda menlud oluşudur. Öt.e yandan rc'y, ict.ihad'a nisbetle zayıf hir kanaattir.

2) İct.ihad sözü de Arapça "cehd" ~.~ kökünden türetilmiş olup çalışmak, çabalamak ve bir işin son.una ulaşmak için elden geldiğikadar gayret etmek-tir. Fıkıh Usulü terimi olarak ictiha:l, ayrı ayrı delillerinden ameIi şer'i hüküm-leri çıkrmak (istinbat) için son derecede ç~aba harcamaktır, (liye tanımlanmak-t.adır. •

Delalet bakıınından 'lamıi olan nass'ların ifade ettiği hükümleri istinbat için ve hakkında nass bulunmayan konularda kıyas, istihsan ve istıslah gibi metodlarla veya İslam hukukunun genel kurallarına başvurar:ık yapılan genel ictiha(l'ııı bir çeşidi de "re'y ilc iet.ihad" dır ki bu da, hakkında nass bulunmayan olaylar üzerinde, İslam hukukunun gösterdiği düşünme yollarıyla yapılır. İmam

Muhammed'in bize kadar ulaşmamış bulunan "Kitabu İctihadi'r-He'y" adlı eserinin başlığı işte bu türlü ietihad'ı göstermektedir.' Biraz sonra, ele alacağı-mız Muaz b. Cebel ilc ilgili hadis'te, re'y ilc ictihad, hizzat Hz. Pegamber ta. , raflll(lan tasvih edilmiştir.

Usulcüler ietihad'ı üçe ayırırlar:

a) Tahkiku'l-menat. Bu da ikiye ayınlır: i) Amm'ı (genel'i) tahkik. Yani hükmün mahallin i ve feri'deki illetini tayindir. Sözgelimi, Allah adaleti emret-mektedir. Kişi nasılolursa adaletli sayılır, yani adaletin derecesi nedir? Yine, kişi hazı yakınlarına nafaka vermekle mükelleftir; ancak bunun miktarı ne ola-caktır? İşte hunlara benzer soruların cevpları bu kısma giren ictihad'larla açık-lanır. ii) Hass'ı (özeri) tahkik. Sözgelimi, "en üstün ameI hangisidir?" diye sorulduğunda Hz. Peygamber, "vaktinde kılınan namazdır." buyurmuş; başka bir zaman ayııı soruya, "Allah'a imandır." diy;: cevap vermiştir. Demek ki bu, soruyu soranların durumu ile ilgilidir. Aksi takdirde, "en üstün" olan şeYli~rin

.~ Euhad, d-Ciimi',,'s-Sahih, Leideıı, 1862, c. tV, s. 429 (K. İ'tisanı: 8). 4 Abdulvehhab

ır

aBaf, a. p;. C., s. 7.

5 A. HaBaf, a. g. e., s. 7, 8;J.Schacıit, The Origirıs of fl'I"hammadarı Jurisprudence, Univer-sity Press, Oxford. London, 1950, s. 105.

(3)

İSLA,M llUKUKC'iDA RE~Y VE İC'rİIIAD

125

taaddüd etmesi gerekir ki, böyle bir şeyi akıl kabul etmez. İşte bu gibi hUSUf-ların tesbitiyle ilgili ictihad'lar da, hass'ı tahkik nevindendir.

b) Tenkihıı'l-menat. Bu, hüküm için muteber olan birçok nitelikler ara-sından asıl vasfı ayırdetmektir.

c) Tahricıı'l-menat. Bu da, kıyas yoluyla yapılan ictihadları ifade etmek-tedir. •

Bunlar, ferdi ictihadlardır; bilginlerin ittifak halindeki ictihadına ise, icma' denilmektedir.

Peygamber ve Sahabiler Devrinde Re'y ve tedihad:

1) Daima akıl sahiplerine hitab eden KUR'A~ gibi ilahi bir kitabın vah-yine mazhar olan ve aklı olmayanları muhatap edinmeyen bir din'in tebliğ-eisi Hz. Peygamber'in, insaıı aklının faaliyet alarıına giren re'y ve ictihad'ı benimseyip teşvik etmesi çok tabiidir.

Ancak, bizzat Hz. Peygamber'in re'y ve ictihad ile hüküm verip vermeme-si bilginler arasında tartışma konusu olmuştur. Ekser! bilginIere göre Hz. Peygamber de, hakkında vahiy gelmemiş olan konularda re'y ile ictihad yapar ve bazan da yanıldığı olurdu. Nitekim Peygamber'in ietihad yaptığı bazı işler için Kur'an'da itabla karşılaştığını görmekteyiz. Mesela, savaşa katılmak is-temeyen munafıklara müsaade etmesi üzerine gelen, "Allah seni affetsin; doğru olanlar sanabelli olup yalancıları bilmeden niçin onlara izin verdin ?"7 ayetinde Peygamber'in yapmış olduğu ictihad'da yanıldığına işaret vardır .• Keza, Hz. Peygamber, Bedr Savaşı için bir yere karargah kurmak istemişti. Sahabilerden Hubab b. Munzir, "Ya RasulaIlah, bu Lir vahye dayanıyorsa, başımız üstüne; eğer ictihad ve re'y ilc böyle karar vedinizse, bu, harp taktiğine uymamaktadır." demiş ve bunun üzerine Hz. Peygamher, oradan orduyu ha-reket ettirerek suyun başına karargah kurmuştur.'

EbU Ali el-Cubbai (ö. 303 h.) ve Ebli Haşim Ahdusselam (ö. 321 h.) gibi hir kısım bilginlt~re göre Hz. Peygamber, şer'i işlerde ictihad ilc amc1

etmemiş-6 Şıiıılıı, cl-MIlvafaküı, MatLaatu't-Ticarİyyc, Kahİre, (i. y.), e. LV, s. 89 vıl. 7 Tevlıe, 4:~.

8 İlıni Hıicilı, MIlhıasa",'I-Münıehii, İstanbul, 1307-1310, c. II, s. 462.

9 Ahmed Emİn, Fetru'ı-Islôm, Kahire, 1945, s. 234; Ali Hasan Abdulkadir, Na:raıü'n Amme fi Tarihi'I.F.khi'I-Islômi, Mısır, 1965, s. 52.

(4)

126

ARDUJ,KADİR ŞENER

tir; çünkü Kur'an'da, "O kendiliğinden konuşmaz."lo buyarulmuştur. Buna göre, Peygamber'in ieLihad'l vahiy demektir, yani en azından sünnet'. tir.11 Buna karşılık İmam EbU. Yusuf ve İmam Şafii gibi fakihler, Peygamber'in

iCLihad yapmasını normal görmekte ve bu ayet'in, "Muhammed, Kur'an'ı kendisi uyduruyor." diyenlere cevap teşkil ettiğini ileri sürmektedirler. Ka-naatimizce doğru olan görüş de budur. I 2

,Peygamber, şer'i bir mesclede yaptığı ictihad'da yanılırsa, Onun mutlaka Allah tarafından uyarılacağıııı, Peygamber'in hata üzerinde kalmayacağını, böylece O'nun bu türlü ictihadının huceet olduğunu fakih ve hilginler ittifak-la kabul etmişlerdir. I ,

Hz. Peygamber, dünya işleriyle ilgili o,lan re'y ve ictihadının bazan isa. betli olmayacağını kendileri de beyan etmişlerdir. Nitekim Rafi' b. Hadic şöyle rivayet eder:

"Hz. Peygamber Medine'ye gelince, Medinclilerin hurmayı aşıladıklarını gördü ve 'Ne yapıyorsunuz?' dedi. Onlar da, 'hiz böyle yaparız.' dediler Hz. Peygamber ise, 'umarım ki böyle yapmasanız daha iyi olur.' huyurdu. Bunun üzerine onlar bu işi hıraktılar; fakat hurmalar verimini eksiItti. D.urumu kendi. lerine haber verdikleri zaman Hz. Peygamber; 'Ben, ancak bir beşerim. Eğer

size dininizle ilgili bir şey emreclersem, ona uyun. Size, re'y'ıı dayanan (dünya ile

ilgili) bir şey emreclersem, beşer olduğum için ben de yanılabilirim.' buyurmuş.

tur".l.

Abdullah b. Hari', Ummü Seleme'den Hz. Peygamber'in, huzurunda miras ve eski olaylar hakkında yargılanan kimselere, "Ben, ncak aranızda, bana vahiy gelmeyen şeylerde re'y ile hükmediyorum." huyurduğunu rivayet etmiştir. I ,.

Hz. Ömer de, bir gün minber'e çıkmış ve "Ey insanlar, Peygamber'in re'y'i isabetli olur elbette: çünkü O'na Allah, doğruyu gösterir. Bizim re'y'imiz ise tahminden ibarettir." demiştir.l•

Hz. Peygamber, kendi huzurunda Sahahilerin ictihad'da bulunmalarına da müsaade etmiştir. Mesela, Bedr esirleri hakkında Sahabileriyle istişarede

LO N"cm, 3.

II Elm'l-Hus"yn el. Basrı' el-Mu'ıcmcd, yazma, Laleli, No. 788, c. II, v. 125/a, b. 12 Ebu'I.Hus"yn el-Basri, a./1;. C., c. II, v. 125 La; lbni Hacib, a. g.C., c. II, s. 462, 463. 13 Serahsi, Usl,lü'I-F,kh, Kahire, 1372, c. II, s. 91.

14 Miislim, el.Cômi'u's-Sahih, Kahire, 1955, c. IV, s. 1835. i5 Ebu ntı"ud, Sımerı, Klihire, 1280. c.

ıı,.

75.

(5)

İSL.lM HUKlJKUNDA RF.'Y VE İCTİHAD

127

bulunmuş; Hımdek (Alızab) Savaşında Beni Fizare ile sulh işini Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubilde arasında istişare etmiştir. Bir olay münasebetiyle Ebu Bekr ve Ömer'e, "Vahi)' gelmeyen bir meselede ben de sizin gibiyim, siz de görüşünüzü söyleyin." buyurmuştur."

Yine, Hz. Peygamber, Sahabilerin, kendisinden uzakta oldukları zaman-larda da re'y ile ictihad etmelerini tasyib etmiştir. Muaz b. Cebcl ile ilgili hadis bunun açık delilidir.'.

Pek çok fakih ve muhaddiderin beyan ve rivayetlerine göre Hz. Peygam-ber, Muaz b. Cebcl'i Yemen'e görevli olarak gönderirken ona;

Ne ile Iıükmedeceksin?" diye sormuş; Muaz da,

Allah'ın Kitab'ı ile." cevabını ,vermiştir. Hz. Peygamber,

Allah'ın Kitabında bir hüküm bulamazsan?" buyurunca; Muaz, " Allah'ın Elçisinin Sünneti ile." demiştir. Hz. Peygamber,

" Onda da bulamazsan?" diye sormuş; Muaz ise,

" He'y'imle ietihad edrim." cevabını vermiştir. Bunun üzerine çok memnun olan Hz. Peygamber,

"- Rasıilünün elçisini, Peygamberinin razı olduğu şekilde muvaffak kılan Allah'a hamd olsun." buyumuştur."

Ancak, bu hadis'in sıhhati üzerinde bazı tartışmalar olmuş ise de,bilgin~ lerce kabul edilip delilolarak zikredilmesi, onun sıhhatini kesinlikle teyid etmektedir. 20

2) Sahabiler de, gerektikçe re'y ile ictihad'a başvuruyorlardı. Onlar, ie-tihad'larmda ilhamlarını daima Kitab ve Sünnet'ten alıyorlar, bu arada re'y ile ictihad yaparken umumi ve hususi Masıahatları (menfaatleri) araştırıp on-lara göre hüküm veriyorlardı. 21

Ebu Bekr ve Ömer b. d-Hattab, Kitab ve Sünnet'te bir hüküm bulama-dıkları zaman re'yleriyle karar verirlerse, "Bu, benim re'yimdir; doğru ise Allah'tan, yanlışsa bendendir." derlerdi. Hirgün Hz. Ömer'in katibi, "İşte

17 Serahsi, el-Mebsu!, Kahire, 1324-13~1; c. XVI, . 80.

18 .T. Schacht, Tlıe Origins of 111ulıammadan Juri.<prudence, s. 105, 106.

19 Şafii, el-Umm, Kahire, 1321-1325, c. VII, s. 273; Ahmed b. Hanbel, Mu.med, Mısır.

1313. c. V, s. 230, 236, 242; Tirmizi, el-Cami'u'.<.Sa/ıilı, Kahire, 1937-1962. c. III, s. 616. 617 (K. Ahkam: 3); Ebu Davud, Sunen, c. II, s. 75, 76; Darimi, Sunen, Dimaşk, 1319, c. I. s. 60; Serahsi, el-Meb.<u!, c. XVI, s. 69, 70.

20 lbni Kayyim, l'lamu'l-M,ıvakk,'in Feıeeulluh Zeki tabı, c. I, s. 241.

(6)

12a

ABiHJİ.KADİR ~F.Nı:m

bu Aııah'ın ve Ömer'in görüşüdür." diye yazmıştı. Hz. Ömer, "çokkötü söyledin, Ömer'in görüşü budur; doğru ise Aııah'tan, yanlış ise Ömer'den-d ir." dedi."

İbni Mes'ud da re'y ile fetva verince, "doğru ise Allah'tan, yanlış ise Şey-tandır; Aııah ve Rasulü ondan beridir." derdi."

Şa'bi'den rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, birisinden ileride pazarlık olursa satın almak üzere bir at almış ve iizerine yük yükleyince hayvan öl-müştü. Bu yüzdea atın sahihi ib aralarında anlaşmazlık çıkmıştı. Hz. Ömer, "Kimi isterserı onu aramızda hakem yap." dedi. Adam da, Iraklı Şureyh'ı teklif etti. Şureyh ise, Hz. Ümer'e, atı sağ salim aldığına göre, onu ya a,ynı şe-kilde teslim eıleceksin veya ödeyeceksin, diye hükmetti. Bu hüküm, Hz. Ömer'-in hoşuna gitmiş olacak ki Şureyh'i kadı olarak görevlendirdi ve ona, Kitab ve Sünnet'c göre hükmetme:;ini, burılarda bir hüküm bulamazsa re'y ilc ictihad yapmasını emretti."

Abduııah b. Abhas da, kerıdisirıe bir şey :;orulduğu zama!'., onun hükmü Kur'an ve Sünnet'te yoksa, Hz. Ebu Bekr ve Önwr'in ictihad'larıyla, onlarda da yoksa kendi re'yi ile cevap verirdi."

Birisi, "karısına yereceği mehr'in miktarmı tesbit etmederı ölen kimse hakkında ne dersin?" diye İbni Mes'ud'dan sordu. İbni Mes'ud. "Bu hususta Hz. Peygamber'den bir şey işitmedim." dedi. O da, "Bunu re'yinle açıklamaz mısın?" dedi. Bunun üzerine İbrıi. Mes'ud, "Kadın, mehr-i misil ve miras hak-kına sahiptir. İddcti de tam olarak heklemektir." diye cevap verdi. 26

İmamŞfii (el- Umm, c. VII, s. 162 vd.), Hz. Ali ve Ömer gibi hilgin ve fakih Sahabilerin re'y ile ictihad'a dayanarak verdikleri hükümlere dair pek çok örnek vermektedir. Diğer hadis ve fıkıh meemualarından faydalanarak Sahabilerin re'y ile ictihad'larma dair misaııeri çoğaltmak mümkündür.

Tabiilerle Müetehid İmanlar Devrinde Rey ve tetihad:

Hz. Peygamber ve Sahabiler devrinde daha çok pratik ihtiyaç ve kazai olaylar münasebctiyle başvurulan re'y ve ictihad, Tabiiler ve Teba.i tahiin ve müctehid imamlar devrinde, toplumsal şart ve faaliyetlerin yoğunluğuna pra-lel olarak daha da genişlemiş, bunlarahirçok ilmi görüş ve ictihadlar da katıl-mıştır.

22 .İbnİ Kayyim, J'lamıı'l-Muvakk.'in, F. Zeki ıabı, c. I, 5.61,62. 23 İbni Kayyim, a. g. e., DcIhi tabı, 1313.1314, c. I, s. 20. 24 İbnİ Kayyim, a. g. e., I'. Zekı tahı, c. I, s. 98. 25 Darİmi, Sunen, c. 1,. 59. .

(7)

İSLAM HUKUKONDA RE'y YF. İCTiHAD

129

Tabiiler deninden itibaren yavaş yavaş teşekkül etmeye başlayan fıkıh ekolleri (mezhebIer), re'y ve ictihad karşısında da farklı durumlar arzetmek-tedir. Bir kısnu, bazı hadislerin sıhhatinden şüphe ederek re'ye fazla önem ve-rirken, diğer taraftan hir kısmı da nass'lara, özdlikle Sünnet'e muhalefet etmiş oluruz endişesiyle re'y ile ietihad'dan mümküan olduğu kadar kaçınmıştır.

Bu devredeki re'y ile ietihad hakkında tatbikatla ilgili bazı örnekler vere-rek, konuyu biraz daha aydmlığa kavuşturmak istiyoruz.

1) 69-83 hicri yıllarında Mısır kadm bulunan Abdurrahman b. Huccyra'-ya hir kadın gelip bir scbepten dolayı köle azad etmek istediğini ve yeni doğ-ınuş bir köle çoeuğunu azad ettiği takdirde bunun yeterli olup olmayacağını sormuş; kadı da, Kur'an'da geçen "köle azaılı" (tahriru rakabe) deyiminin köle çocuğunu da içine aldığını re'y ile yorumlayarak "evet, caizdir" diye eevap vermiştir. 21

2) Yine Mısır'da 98-100 hieri yıllarında kadılık yapmış olan İyad b. Uhey~ dullah, Halife Ömer b. Abdilaziz'e yazarak, parmağı ile'bir kız çoeuğunun be-karetini izale eden çocuğa nasıl bir ceza tertib edileceğini sormuş; Halife de, "Bu hususta bize bir şey int.ikal etmedi, yani biz böyle bir mesele hakkında herhangi bir hadis veya rivayete sahip değiliz; ben, bu işi sana bırakıyorum, re'yinle hükmet." diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Kadı, eeza olarak ço-euğa eIli dinar para tazıninatı ile hükme tm iştir. "

3) Mısır kadılarından Tevbe b. :\Cemr (Nimr, ölümü: 120 h.), o güne kadar s'ahipleri veya vasileri tarafından yönetilen Mısır'daki vakıfları, kötüye kullan-mamaları için, şahsi re'yi ilc kendi idaresi altma almış ve onları büyük bir in-kişafa kavuşturmuştur.' 9

4) Ebfı Hanife (ö. 150 h.)'yegöre düşman ülkesine (IIar-i harb'e) müsaade ile giren bir müslüman'ın, parayı bir misli fazlasına (bir dirhemi iki dirheme) vermı~si caizdir, çünkü orada [slami hükümler eari değildir; o halde bir müslü-man, rızalarını temin etmek şartıyla, düşmanların maııa~ını her yoIlıi alabilir. Evzai (ö. 157 h.), bu görüşe karşı çıkar ve İslam'ın her yerde faizi yasakladığını kafirlerin de mal ve canlarının müslümanlar için haram olduğunu söyler. Ebfı Yusuf (ö. 182 h.) ve Şafii (ö. 204 h.), hu hususta Evzai'yi desteklerler.'.

27 cl-Kinıli, Kiıa/ıu'I-Vulıit t'c'I-Kudıiı, Bcyrul, 1908, s. 319. 28 eI-Kinıli, a. ır.e., s. 334.

29 eI-Kilııli, a. ır. e., s. 346. 30 Şafii, el-Umııı, c. Vll, s. :126.

(8)

130

ABDULKADİR ŞENER

işaret etmek gerekir ki, burada Ebu Hanife, bir bakıma, modern devletler hususi hukukuna uygun bir görüş ileri sürmekte, faizi yasaklamayan emebi bir memlekette bir müslüman için oranın mevzuatına göre faizle iş yapmanın caiz olduğunu kabul eder görünmektedir.

Böylece hem kazai, hem de ilmi çalışmaların ortaya koyduğu re'y ve icti-hadlar, bütün İslam merkezlerinde mcvcuttu. Ebu Hanife'nin temsil ettiği Irak (Küfe) ekolü, re'ye son derecede önem vermekteydi. Bununla birlikte Ebu Hanife, "Bizim biL ilmimiz, gücümüzün yettiği en iyi bir re'ydir; birisi bundan, daha iyisini ortaya korsa onu kabul ederiz." derdi." Bu ekolün ünlü imamların-dan Muhammed b. el-Hasen eş-Şf~ybani (ii. 189 h.) de, "Hadis ile amcl an-eak re'y ile, re'y ile amcl de anan-eak hadis ile müstakim olur." demiştir."

Medine'nin vakur ve ünlü imamı Malik b. Enes (ö. 179 h.), Sahabilerin re'-yine önem verdiği gibi, kndisi de re'y'e başvururdu. O, bazan re'y'i kıyas ve istihsan anlamıııda da kullanırdı. el-Muvatta'mda onun, çoğu zaman, "raeytu"

(~TJ

(=böyle gördüm), "cra"

c.»=

(böyle görüyorum) ve "fi ra'yi" (~)..;= benim görüşüme, re'yime göre) dediğini müşahede etmekteyiz." İmam Malik de, re'yinin yüzdeyüz isahetli olduğunu iddia etmez ve ekseriya, ".... Biz ancak zanda bulunuyoruz ve kesin olarak bilemiyoruz."" mealindeki ayeti tekrar ederdi."

İmam Şafii, aneak ictihad anlamındaki re'y'i kabul eder ve ona göre kıyas da ictihad'dan ibarettir.'. Şafii, Medincli hilginler için, "hadi.~ ve re'y ehli"

deyimini kullanır. 37

Medine'de re'y, İmam Malik'ten önce de haylı ileri idi. Hatta"

Rabiatu'r-Re'y" unvanını alan Rabia b. Ebi Abdurrahman (. ö. 136 h.), re'y ile ictihad

konusunda bütün çağdaşlarından çok üstündü. Mekke'de de, bilhassa yaşlı oto-ritelerden olup, Kur'an'ı akli bir şekilde tefsir eden Mücahid (ö. 100 h. yılırı-dan sonradır), fıkıh'ta da geniş çapta re'yc önem vemiştir."

Basra bilginIcinden Hasan cl-Basri (ö. LLO h.) de, gerektikçe re'y ile fetva veren fakihlerdendi.' 9

31 İlıni Kayyim, l'/amlı'/.MIlL'akk,'in, F. Zeki tabı, c. 1. ". 86. 32 Serahsi, Usıı/, yazma, v. 176/b.

33J. Schacht, Th" OrigIns, ". LLS, ll8.

34 Casiye, 32.

35 İlıni Kayyim, a. g. e., c. I, s. 87. 36 Şafii, er.Risa/e, Kahire, 1940, s. 477.

37 Şafii, lhti/tifıı'/.IIadis, el.Umm'un kenarında, Bıııak, ı325, c. VII, s. 197. 38 .T. Schacht, a. g.C., s. ll4.

(9)

~---~ ---.:---,

İSLAM IlUKUKU:'<DA RE'y VE İCTİHAD 131

Ahmed b. Hanbel, hadisçi olduğu için re'ye geri planda bir yer verir ve "Hadisin zaifi bile, re'y'den üstündür." derdi.40 Bu arada hadis ve re'y'e aynı

derecede yer veren bilginler de vardı. Sözgelimi, İbni Mübarek, "Kişi, ancak hadis'i (eser'i) bildiği ve re 'y'de basiretli olduğu zaman fetva verebilir." derdi. <t

Zabirilerle Ca'feriler, re'y'i kabul etmedikleri gibi, re'y ile ictihad'ın geliş-miş ve sistematik bir şekli olan "kıyas" i bile tanımazlar .• ,

Sonuç:

Bilindiği gibi İslam hukukunda asıl kaynaklar, Kitab (Kur'an) ve Sünnet nass'larıdır. Bunların, hükmünü sarahatle belirtmediği konularda ilk önce re'y ve ietihad'a başvurulmuştur. Toplu halde yapılan ictihad ve varılan sonuç, "icma'" adını almış, Kitab ve Sünnet'ten sonra üçüncü kaynağı teşkil etmiştir.

Akıl sahiblerip.e hitab eden ve insan aklına son derecede önem veren İslam Dini ve buna bağlı olarak İslam Hukuku, yeni olayları hükme bağlamak için elbette re'y ve ictihad'a başvuracaktı. Diııi ve hukuki meseleleri, indi görüşlerle beşeri arzulara uyarak, İslam'ın ruhundan uzaklaştırmak gibi bir duruma düş-memek endişesiyle re'y ile ictihad'a karşı koyanlar olmuşsa da, İslam hukukçu. larının büyük çoğunluğu, fıkh'ı, statik ve katı bir hale girmekten kurtarmak için gerektikçe akli istidIal yollarına başvurmuşlardır. Bu akli istidIal mtod. ları da, re')' ile icıihad'daıı başlayıp zamanla gelişerek kıyas, isıihsan, isııslah ve isııshab gibi adlarla anılan ietihad prensipleridir.

İşte, İslam hukuku taklid ve taassuba boğulmadan öneeki çağlarda bu gibi akli esaslar ve ciddi hukukçular (müctehidler) sayesinde büyük bir seyya-liyet kazanmış ve yenı toplumsal ihtiyaçlara eevap verebilecek bir niteliğe sahip olmuştu.

40 İbni Kayyim, a. g. e., c. I, ,. 88.

41 İbnİ Kayyim, a. g. C., DcIlıi tabı, c. I, s. 16.

42 M. Ebu Zchra, Tarihu'I-Mrzahibi'I.Fıkhiyyc, Kalıirc, Matba'atü Muhaymer, (to y.), s. 354, 355; M. Yusuf Musa, Ta.rihu'l. Fıkhi'l-lslumi, s. 248.

Referanslar

Benzer Belgeler

2 — İkinci delile gelince : Kabahat suçlarının sadece 5 - 1 0 gün­ lük hapis cezasını istilzam ettiği yani, milletvekillerinin 5 - 1 0 gün sonra parlamentoya

işsizliğe yer verilmemiştir. Klâsik faraziyeler bizim ilerde tayin ve tarif edeceği­ miz bir üçüncü nev'i «gayrı iradî» işsizlik imkânını kabul etmemektedir.

bir hükmün mevcut olmaması şüphesiz bunun caiz olduğunu göstermez. Mevzuat ve içtihatları yayanlar için metinleri değiştirmemek hem devle­ te, hem de okuyuculara karşı

rine eklemek suretiyle meydana da getirmedik. Telif bir kitap yazdık 2. 10) Makalelerde ve kitapda bazı yerlerin atlanılmış olduğundan da dem vuruluyor? Atlama ancak tercüme

Muhbir sonradan mütehemden bir şey istemediğini yani bir talepte bulunmadığını bildirir; şahit gösteremez veya şikâyetini geri alır ve taral olmaktan çıkarsa takip

Mümtaz bir hilkatin yarım asırlık faal irfan hayatında titiz itinalarla derlediği ilim hazinesinin birden bırakacağı boşluğun telâfisi zor olacak­ tır. Ancak, şahsında

Sene için (62) öğrenci lisans (8) öğrenci doktora seminer çalış malanna iştirak etmiş, (2) öğrenci doktora imtihanlarını muvaffakiyetle vermiş, (3) öğrenci de Hukuk

Gerek Milletler Cemiyeti, gerekse Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, dev­ let hayatı üstünde bir milletlerarası camla hayatının mevcut bulunduğu fikri ve bu hayatın barış